Etiket: sporhaber

  • Sözcü Çelik’ten ABD’ye Gara tepkisi

    Sözcü Çelik’ten ABD’ye Gara tepkisi

    ABD’nin Gara açıklamasına tepki gösteren AK Parti Sözcüsü Çelik, “NATO müttefiki Türkiye’nin hadiseye dair yaptığı açıklamaya rağmen ABD Dışişleri’nin ne tür bir doğrulama beklediği çok ağır bir soru işaretidir. Müttefiklik ilişkilerine taban tabana zıt olan bu açıklama utanç verici bir yaklaşımdır” açıklaması yaptı.

    ABD’nin Gara katliamına ilişkin yaptığı açıklamaya AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten tepki geldi.

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Twitter’dan yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

    “PKK’ya silah verirken adresini bilenler, PKK katliam yaptığı zaman adresini kaybediyorlar. PKK’nın her hareketini avuçlarının içi gibi bilenler, PKK vatandaşlarımızı öldürdüğü zaman katilin adını koymamak için gayret sarfediyorlar. Bu tavır terörle mücadele değil teröre destektir.

    NATO müttefiki Türkiye’nin hadiseye dair yaptığı açıklamaya rağmen ABD Dışişleri’nin ne tür bir doğrulama beklediği çok ağır bir soru işaretidir. Müttefiklik ilişkilerine taban tabana zıt olan bu açıklama utanç verici bir yaklaşımdır.

    Türkiye, terör örgütü PKK ve tüm kolları ile amansız bir mücadele içerisindedir ve müttefiklerinden ilkeli bir destek beklemektedir! PKK terör örgütünü net şekilde lanetlemeyenlerin terörle mücadeleden bahsetmesi sözkonusu olamaz.”

     

    ABD Dışişleri Bakanlığı, Gara katliamıyla ilgili başsağlığı mesajında “Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK’nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

     

  • Bursa’nın termali İtalyan basınında

    Bursa’nın termali İtalyan basınında

    İtalya’nın yüksek tirajlı “HuffingtonPost” gazetesi Bursa’yı, Avrupa’nın en iyi 12 termal turizm merkezi arasında gösterdi.

    Avrupa Tarihi Termal Kentler Ağı’nda (EHTTA) Türkiye’yi temsil eden kentlerden biri olan Bursa, Büyükşehir Belediyesi’nin tanıtım çalışmalarıyla İtalyanların da dikkatini çekti. EHTTA bünyesinde oluşturulan İletişim ve Turizm Komisyonu’nda Türkiye’den tek üye olan Bursa’nın termal değerlerinin tanıtımı için düzenli olarak EHTTA’ya ve EHTTA üyesi şehirlere bilgi veren Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları meyvelerini veriyor.

    “Avrupa’da spa turizminin ilk 12’si” başlığıyla bir değerlendirme yapan İtalya’nın yüksek tirajlı “HuffingtonPost” gazetesi Bursa’yı da en iyi termal merkezler arasında gösterdi. Almanya Baden, İngiltere Bath, Hırvatistan Daruvar ve Polanya Ladek-Zdroj gibi önemli termal kentlerin de değerlendirildiği makalede, Bursa’nın tarihi yönü ele alındı.

    İtalyanlara termal turizm için farklı alternatiflerin sunulması maksadıyla derlenen makalede, şehrin termal sularının özellikleri, köklü tarihi ve kültür-sanat hayatı hakkında görüşlere yer verildi.

  • Vatandaşların yüzde 85.3’ü endişe duyuyor

    Vatandaşların yüzde 85.3’ü endişe duyuyor

    Dünyayı tehdit eden iklim değişikliğiyle ilgili araştırma şirketi Areda Survey, bir rapor yayınlandı. Rapora göre, vatandaşın yüzde 85.3’ü iklim değişikliğinden endişeli ancak iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel önlem alanların sayısı yüzde 68.2.

    ‘Sonbahar olmadan kış geldi, bu yaz erken başladı, artık kar yağmayacak mı?’ gibi cümleler ve sorular artık sıkça kullanılıyor. Bu cümleler dünyayı tehdit eden iklim değişikliğinin habercisi olabilir. Araştırma şirketi Areda Survey, Türkiye’nin iklim değişikliği algısını ortaya çıkaran bir araştırmaya imza attı. 18-21 Aralık tarihleri arasında bin 82 kişinin katılımıyla gerçekleşen araştırmaya göre; vatandaşın yüzde 85.3’ü iklim değişikliğini endişe verici buluyor. Buna rağmen, iklim değişikliği ile mücadelede bireysel önlem alanların sayısı yüzde 68,2. En çok alınan önlem ise yüzde 31.8 ile gereksiz elektrik veya su kullanımını azaltmak.

    ‘YÜZDE 90 BİREYSEL OLARAK ÖNEMSİYOR; YÜZDE 68 ÖNLEM ALIYOR’

    Araştırma sonuçlarından dikkat çeken başlıkları paylaşan Areda Survey Genel Müdürü Yusuf Akın, “Katılımcılara ‘iklim değişikliği konusunu bireysel olarak önemsiyor musunuz?’ diye sorduğumuzda, yüzde 90.2 ‘bu konuyu önemsiyorum’ şeklinde cevap verdi. ‘Türkiye’de insanların iklim değişikliğini önemsediğine inanıyor musunuz?’ sorusuna ise katılımcıların yüzde 85’i ‘hayır’ dedi. İklim değişikliği ile mücadele için bireysel olarak önlemler aldınız mı? sorusuna da katılımcıların yüzde 68.2’si ‘evet’ diye cevap verdi” ifadelerini kullandı.

    ‘YÜZDE 51.8 GELECEKTE KURAKLIK YAŞAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR’

    Akın, ‘Türkiye’de kuraklık tehlikesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz’ sorusuna katılımcıların yüzde 51.8’inin ‘gelecekte kuraklık yaşayacağımızı düşünüyorum’ diye cevap verdiğini söyledi.

    Araştırmada, bu soruya katılımcıların yüzde 33.8’i ‘günümüzde yaşandığını düşünüyorum’ derken, yüzde 12,5’i ‘kuraklık yaşayacağımızı düşünmüyorum’ diye cevap verdi.

    ‘İklim değişikliğini ve sonuçlarını azaltmak için bireysel olarak ne yapıyorsunuz?’ sorusuna katılımcıların yüzde 31.8 ‘gereksiz elektrik, su vb. kullanmamaya dikkat ediyorum’ diye cevap verdi. Yüzde 26,3 ile ‘ağaç dikiyorum, yeşil alanları koruyorum’ derken, yüzde 14.4 ‘yenilenebilir enerji kaynakları kullanmaya özen gösteriyorum’ dedi.

    Sonuçlara ilişkin değerlendirme yapan Yusuf Akın, “Gereksiz elektrik ve su kullanımının iş yerlerinde, evlerde güçlü bir farkındalık kampanyasıyla artırılabilmesi mümkün olduğunda, milyonların bunu yapıyor olması ortak geleceğimiz için çok anlamlı olacaktır” diye konuştu.

    ‘YÜZDE 63,6 GÜNEŞ ENERJİSİ SANTRALLERİNİN YAYGINLAŞMASINI İSTİYOR’

    Araştırmada katılımcıların ‘ülkemizde hangi enerji türü santrallerinin yapılmasını ve yaygınlaşmasını istersiniz?’ sorusuna verdiği yanıt ise yüzde 63,6 ile Güneş Enerji Santralleri oldu. Bunu yüzde 15,5 ile Rüzgar Enerjisi Santralleri, yüzde 13,0 ile Nükleer Enerji Santralleri takip etti.

    Araştırma ile ilgili değerlendirmelerini paylaşan Yusuf Akın, bireylerin sorumluluğu diğerlerine, sorunu ise geleceğe yüklediğini gördüklerini söyledi.

    Farkındalık düzeyinin artması gerektiğine vurgu yapan Akın, “Bugün benim de yapabileceğim bir şeyler vardır’ cümlesini daha güçlü söyletmemiz lazım. İklim değişikliğiyle alakalı tüm bireylerin bugün kendilerinden başlamak üzere bir şeyler yapabileceklerinin farkındalığının artırılmasının sorumluluk olarak önümüzde durduğunu görüyoruz. Birey olarak yapılması gerekenler ve devletin yapması gerekenler var” dedi.

    Yer küreyi ev sahibi, insanoğlunu ise misafir olarak değerlendirmek gerektiğine dikkat çeken Akın, “Ev sahibi ile misafirin çok farklı gündemleri var. İnsanoğlu başka sorunlarla mücadele ederken, ev sahibinin de güçlü problemleri olduğunu görüyoruz. İnsanoğlunun misafirlik nezaketine çok da uygun davranmadığını değerlendirebiliriz. ‘Misafir çocuğu gibiydin; geldin, dağıttın, gittin’ şarkı sözündeki gibi, insanoğlu misafirliğe geldiği yer küreye misafirlik nezaketinden çok aykırı şekilde davranmış ve kalıcı hasarlar da vermiş gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.

    İnsanların iklim değişikliğini önemsediğini düşünmediğini söyleyen Gülay Demir, “Her şeyi hor kullanıyoruz. Dünyanın kıymetini bilmiyoruz. Ben de herkes gibi tasarruf yapmaya çalışıyorum” dedi.

    19 yaşındaki Adnan Çitaş da, “İklim değişikliğini endişe verici buluyorum. İnsanların bunu önemsediğine inanmıyorum. Toplu taşıma aracı kullanmak yerine herkesin kendine özel bir aracı var. Bunlardan çıkan gazlar iklim değişikliğine etki ediyor. Ben de kendimce önlemler alıyorum” ifadelerini kullandı.

    42 yaşındaki Erkan Alalmış ise, “İklim değişikliği dünya açısından tehlikeli olduğu için çok endişe verici. Devletler ve yetkilileri dünya genelinde ortak kararla hareket ederek sistemli bir şekilde yürütmeli. Vatandaşa düşen görev de yasalarla düzenlenmeli. Elektrik, su, doğalgaz kullanımını gereksiz yapmamaya çalışıyoruz. Tasarruflu olmaya çalışıyoruz ama bu iklim değişikliğini ne kadar etkiler bilemiyoruz” diye konuştu.

    İklim değişikliğini önemsediğini belirten bir diğer vatandaş ise, “Bu mevsimde bu sıcaklıkların olmaması lazım. İnsanlar bence iklim değişikliğini önemsiyorlar, televizyonda da konuşuyorlar. Ben bireysel önlemler alamıyorum” dedi.

    Mahmut Tütün de, “İklim değişikliği endişe verici. Herkesin iklim değişikliğini önemsediğine inanmıyorum. İklim değişikliği büyük zararlar veriyor. Susuz kalmamak için suyu az kullanıyoruz” ifadelerini kullandı. Tuğba Dönmez, “Baharı bahar ayında, kışı kış ayında yaşayamıyoruz. İklim değişikliği endişe verici ve insanların iklim değişikliğini önemsediğine inanıyorum” dedi.

  • Covid-19 5 bin mutasyon geçirdi

    Covid-19 5 bin mutasyon geçirdi

    Kocaeli Üniversitesi Covid-19 Laboratuvarları Sorumlusu Prof. Dr. Aynur Karadenizli, SARS CoV2 olarak bilinen koronavirüsün şu ana kadar yaklaşık 5 bin mutasyon geçirdiğine dikkat çekerek, büyük pandemilerde ilerleyen zamanlarda iyi yönde mutasyonlar ortaya çıktığını, ancak Covid-19 virüsünün henüz bu aşamaya ulaşmadığını belirtti.

    Tüm dünyayı 1 yılı aşkın süredir etkisi altına alan koronavirüs, son dönemlerde mutasyona uğrayarak bulaşıcılığını artırdı. Özellikle İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya’da ortaya çıkan mutasyona uğramış koronavirüs vakalarında bulaşıcılık yüzde 70 oranında yükseldi. Türkiye’ye de görülen mutant virüsler hakkında değerlendirme yapan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kocaeli Üniversitesi Covid-19 Laboratuvarları Sorumlusu Prof. Dr. Aynur Karadenizli, mutasyon yaşanmasının tüm virüslerin doğasında olan normal bir durum olduğunu söyledi. SARS CoV2 olarak bilinen koronavirüsün şu ana kadar yaklaşık 5 bin mutasyon geçirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Karadenizli, büyük pandemilerde ilerleyen zamanlarda iyi yönde mutasyonlar ortaya çıktığını, ancak Covid-19 virüsünün henüz bu aşamaya ulaşmadığını belirtti.

    ‘COVİD-19 ETKENİ, ŞİMDİYE KADAR YAKLAŞIK 5 BİN MUTASYON GEÇİRMİŞTİR’

    Virüste yaşanan mutasyonların hastaneye başvuran kişi sayısını yükselterek sağlık sisteminin yükünü artıracağını belirten Prof. Dr. Karadenizli, “Geçen mart ayından itibaren pandemi ülkemizin de sorunu haline geldi. Tüm dünyada büyük bir sorun ve halen yaşıyoruz bunu. Son 3-4 aydır mutasyonlar ön plana çıktı. Çünkü virüsler devamlı mutasyon geçirirler. SARS CoV2, yani Covid-19 etkeni, şimdiye kadar yaklaşık 5 bin mutasyon geçirmiştir. Ama bunlar hastalar üzerindeki etkisi çok fazla olmayan mutasyonlardı. Son eylül ayında saptanan mutasyonun etkisini özellikle İngiltere’de gördük. İngiltere’deki mutant virüs, normal virüse göre yüzde 70 oranında daha fazla bulaşıcı. Daha bulaşıcı olmasına rağmen, virülans, yani hastalık yapıcı etkisi çok yüksek değil. Bulaşıcı olmasının sonucunda, enfekte olan hasta sayısının çok artması, sağlık kurumlarının hastalarla dolması ve çok sayıda hasta olursa, tabii ki bunların içerisinde belli bir yüzdede ağır hasta olması ve yoğun bakımların dolması bizim en çok çekindiğimiz nokta. Bu mutant virüsler sağlık sisteminin aşırı yüklenmesine ve aşırı yorgunluğa neden oluyor. Zaten sağlık çalışanları yaklaşık 1 yıldır büyük bir yorgunluk içerisinde çalışıyor. Bu büyük bir sorun” dedi.

    ‘BÜYÜK PANDEMİLERDE, İLERLEYEN ZAMANLARDA İYİ YÖNDE DEĞİŞİMLER OLUR’

    Mutasyonların virüslerin yapısında doğal olaylar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Karadenizli, şöyle devam etti:

    “Mutasyonlar aslında virüslerin genel yapısında olan bir eylemdir. Devamlı mutasyon gerçekleşir. Şöyle düşünelim, bir fabrikada bir iş yapılıyor ve bu sırada küçük küçük değişiklikler gerçekleşiyor. Aynı şekilde, virüsler de hücre içerisinde çoğalırken birçok noktada hatalar oluşuyor. Bunlar bazen iyi yönde oluyor. Aslında büyük pandemilerde, ilerleyen zamanlarda iyi yönde değişimler olur ve sonrasında virüs hastalık yapıcı etkisi çok düşük bir hale gelir. İnsanlık da bu etkenden kurtulur. Ama biz henüz bu evrelere gelemedik. İyi anlamda mutasyonlar az da olsa var. Fakat şu an baskın olan mutasyon çok iyi bir mutasyon değil. Mutant suş diyoruz biz bunlara. İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya olmak üzere şu an 3 mutasyon var. Yarın başka bir mutasyon da çıkabilir. Umarız, iyi yönde mutasyonlarla karşılaşırız ve hastalığın yayılım hızı da düşer. Bu mutasyonlarla maalesef, bu virüse ait hücreye giriş mekanizmasında daha da kolaylaşma gerçekleşti. Bu da bulaşıcılığı çok artıran bir özellik. Bazı mutasyonlar, özellikle Güney Afrika’daki mutasyon, İngiltere’dekinden biraz daha farklı özellikler taşıyor. Bunda da bulaşıcılık yüksek. Bazı aşılama çalışmalarında, ‘Oluşan antikorlara karşı direnç olabilir mi?’ sorusu gündeme geldi. Bu, büyük bir korku yarattı. Bu noktada RNA aşılarıyla ilgili yapılan çalışmalarda, etkinlikte büyük bir azalma olmadığını biliyoruz. Bu aşıların kullanımıyla ilgili şimdilik bir sorunumuz yok. Biz ülkemizde yaygın olarak Çin aşısı kullanıyoruz. Çin aşısıyla ilgili ise henüz yapılmış geniş bir çalışma yok.”

    ‘ÖNCE PCR TESTİ YAPIYORUZ, SONRA MUTANT ANALİZİNE GEÇİYORUZ’

    Bir kişide mutasyona uğramış virüs saptandığında yakın çevresi ve temaslılarının karantinaya alınmasının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Aynur Karadenizli, “Mutant bir virüs saptadığımızda, o mutant virüse sahip olan kişinin yakın çevresi ve temaslılarının mutlaka izole edilmesi lazım. Onun için mutasyonun saptanmasına çok önem veriyoruz. Bu mutant virüslerde pozitif bulduğumuz olgularla ilgili filyasyon çalışması yapılması gerekiyor. Bunun için biz laboratuvarımızda pozitif bulduğumuzda il sağlık müdürlüğüne haber veriyoruz ve bu şekilde filyasyon çalışmaları başlatılmış oluyor. Sokaktaki vatandaş, ‘Bende mutant virüs var mı, yok mu?’ diye hastaneye başvuramaz. Öncelikle bir şikayeti olması gerekiyor. Covid-19 ile ilgili halsizlik, öksürük, ateş gibi klasik bulgulardan varsa öncelikle PCR testi ile bu kişide virüs olup olmadığına bakıyoruz. Ondan sonra mutasyon analizine geçiyoruz” diye konuştu.

  • İlker Başbuğ ifade verdi

    İlker Başbuğ ifade verdi

    Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ”Eğer Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” sözleri nedeniyle ifade verdi.

    İlker Başbuğ hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştı.

    BAŞBUĞ NE DEMİŞTİ?

    Başbuğ, 4 Ocak’ta Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda, “Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” ifadelerini kullanmıştı.

    İLKER BAŞBUĞ VE AVUKATINDAN AÇIKLAMALAR

    Konuyla ilgili Twitter hesabından bir açıklama yapan İlker Bağbuğ’un avukatı İlkay Sezer “Müvekkilimiz Sayın İlker Başbuğ, kendisi hakkında yapılan suç duyurularına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın daveti üzerine bugün ifade vermiştir” dedi.

    Avukat Sezer paylaşımının devamında İlker Başbuğ’un açıklamasını da paylaştı.

    ”HUKUK VE YARGI KONUSU TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ SORUNUDUR”

    Başbuğ açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    “Dünya Adalet Projesinin Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, Türkiye 2020 yılında, 128 ülke arasında 107. sırada yer almıştır. Bu Türkiye’ye yakışan bir sonuç değildir. Hukukun üstünlüğü konusunda bir ilerleme, gerçekleştirilmeden, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunları, başta ekonomi olmak üzere, çözebilmesi zordur. Bu nedenlerle hukuk ve yargı konusu Türkiye’nin birinci önceliktir sorunudur, konusudur. Son kitabım; Türkiye Cumhuriyeti’nde güç odaklarının mücadelesi, kitap serisinin üçüncüsüdür. Bu kitap 1961-1980 dönemini, o günün şartlarında ve o günlerde gelişen olaylar çerçevesinde değerlendirmektedir.

    ”BU SÖYLEŞİDEN BİR SUÇ UNSURU ÇIKARTILABİLMESİ SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ”

    4 Ocak 2021 günü bir gazetede bu kitabın tanıtımı ile ilgili bir söyleşim yayınlandı. Bu söyleşiden hareket edilerek hakkımda suç duyurularında bulunuldu. Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu, var olduğu bir ortamda, bu söyleşiden bir suç unsuru çıkartılabilmesi söz konusu bile olamaz. Bu nedenlerle, bu suç duyurularına itibar etmiyorum. Bu inançla da, bu suç duyurularına karşı hiçbir şekilde savunma yapmayacağım. Bu davranış anayasaya, hukukun üstünlüğüne ve kendime olan saygımın doğal sonucudur.”

  • Simit fiyatlarına yüzde 25 zam

    Simit fiyatlarına yüzde 25 zam

    İstanbul’da 100 gramlık simidin fiyatı yüzde 25 artarak, 2 liradan 2.5 liraya yükseldi. Esnaf odaları, artan maliyetler nedeniyle simitlere zam yapıldığını ifade ediyor.

    Simit üreticileri, İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nden (İSTESOB) gelen tarifeyle yeni fiyata geçtiklerini açıkladı. Simit üreticileri geçen yıldan bu yana un fiyatlarında yüzde 50’yi aşkın, susam fiyatlarında ise yüzde 20-25 düzeyinde artış olduğunu belirtirken, elektrik, su giderlerinde de artış olduğunu ifade etti. 2.5 liralık fiyatın geçen yıl belirlendiğini söyleyen simit üreticileri, yeni tarifeye geçildiğini kaydetti.

    Milliyet gazetesinden Aylin Rana Aydin’in haberinde görüşlerine yer verilen İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin, geçen yıldan bu zamana kadar un fiyatlarında yüzde 50 artış olduğunu belirtti. Susamın ithal edildiğine değinen Çetin, “Susam fiyatlarında da yüzde 20-25 düzeyinde bir artış var. Fırınlarda 2 liraya satılıyor simitler. Fakat simitçilerin ve fırıncıların yaptığı simitler farklı oluyor. Fırınlar ekmeklik undan, simitçiler simit unundan yapıyor” diye konuştu.

    SEKTÖRDEN TALEP GELDİ

    İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nden (İSTESOB) yapılan açıklamaya göre, 100 gramlık simitin 2.5 lira olmasına yönelik geçen yıl sektörden bir zam talebi geldi. Maliyetlerin artması nedeniyle yeni tarifeye geçmeye başlandığı belirtilirken, 1.75 ila 2.5 lira arasında satış yapıldığı ifade edildi.

    ANKARA VE İZMİR’DE 2 LİRA

    İzmir ve Ankara’da 100 gramlık simit de 2 liradan tüketiciye sunuluyor. 1.75 liradan satılan simit yüzde 14 artış ile 2 liraya çıktı. Esnaf odaları, artan maliyetler nedeniyle simitlere zam yapıldığını ifade ediyor.

  • Kamerasız tuşlu telefonlar kıymete bindi

    Kamerasız tuşlu telefonlar kıymete bindi

    Unutulmaya yüz tutan kamerasız ve tuşlu telefonlara olan talep son yıllara oranla zirve yaparken, ikinci el telefon satışı yapan dükkânlarda eski telefon stokları tükenmenin eşiğine geldi.

    Teknolojinin gelişmesiyle birlikte halk arasında “Yaşlı telefonu” olarak bilinen kamerasız ve tuşlu telefonlara olan rağbet azaldı.

    Genellikle akıllı telefonları tercih eden vatandaşlar eski modelleri rafa kaldırarak kenara attı. Genelkurmay Başkanlığı tarafından ilan edilen askeriyede kısmen telefon kullanımına izin kararının ardından, bu özellikleri karşılayan eski telefonlara olan talep zirve yaptı.

    Telefoncularda bulunan kamerasız telefon stokları erimeye başlarken, bu durumun ardından fiyatlarda da artış yaşandı. Kısa zaman önce 50-100 liraya alıcı bulamayan tuşlu telefonlar, şimdilerde 250-300 lira arasında satılıyor.

    “BUNU KARŞILAYABİLECEK BİR STOK YOK”

    Tuşlu telefonların genellikle yaşlı vatandaşlar tarafından kullanımı kolay olduğu için tercih edildiğini belirten ikinci el telefon satıcısı Korkmaz Sönmez, askeriyede alınan kararın ardından piyasadaki stokların azalmaya başladığını söyledi.

    Üretimin olmaması nedeniyle fiyatlarda da artış yaşandığını ifade eden Sönmez, “Tuşlu telefonlar genellikle yaşlı kesim tarafından daha kolay olduğu için kullanılıyor. Son birkaç yıl içerisinde askeriye tarafından insanların iletişim sağlayabilmesi için bunlara bir serbestlik tanındı.

    Buna göre kamerasız tuşlu telefonlar askeriyede kullanılabilir. Bu sebeple de tuşlu telefonlara talep arttı. Erkekler akıllı telefonları olmasına rağmen artık askere giderken tuşlu telefon almak istiyor. Şu anda piyasada kullanımı çok olmadığı için sayıları da azaldı.

    Üretiminin de oldukça azalması ve talebin artması nedeniyle hem fiyatlar arttı hem de sayı azaldı. Daha önceleri 50-100 liraya satılamayan tuşlu telefonlar şu anda 250-300 liraya bile satılıyor. Düzenli olarak binlerce genç askere alınıyor. Gençler artık akıllı telefon kullanıyor.

    Bunlar da askere gittiklerinde iletişim yakınlarıyla iletişim kurabilmek için mecburen tuşlu telefonlara yöneliyorlar. Talep gerçekten çok fazla, önceden günde 1 tuşlu telefon satılıyorsa şimdi 10 tane satılıyor. Bunu karşılayabilecek bir stok da yok” şeklinde konuştu.

  • Dünya Alpagut Şampiyonası ertelendi

    Dünya Alpagut Şampiyonası ertelendi

    Son iki yıldır Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yapılan ve üçüncüsünün Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde geçen yıl kasım ayında Bursa’da yapılması planlanan Dünya Alpagut Şampiyonası, Covid 19 salgını sebebiyle 25-28 Kasım 2021 tarihlerinde gerçekleştirilecek.

    Türk milletinin ata sporu olan, son yıllarda 3 kıtada 30’u aşkın ülkede binlerce sporcu tarafından yapılan alpagut sporunun Dünya Şampiyonası son iki yıldır Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştiriliyordu. 3. Dünya Alpagut Şampiyonası’nın Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla 20-22 Kasım 2020’de yapılacağı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Alpagut Türkiye Federasyonu Başkanı Cemal Ersoy ve Dünya Alpagut Federasyonu Teknik Direktörü ve Avrupa Federasyonu Başkanı Tuncay Meriçli’nin iştirakiyle şubat ayında düzenlenen toplantı ile kamuoyuna duyurulmuştu. Bursa’da 40’ı aşkın ülkeden yaklaşık 650 sporcunun katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan Dünya Alpagut Şampiyonası Covid 19 salgını sebebiyle 2-4 Nisan 2021 tarihlerine ertelenmişti.

    Bütün dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını tehlikesinin henüz geçmemiş olması nedeniyle tekrar ertelenen şampiyonanın 25-28 Kasım 2021 tarihlerinde gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

  • “Mutasyonlu virüste maskenin önemi arttı”

    “Mutasyonlu virüste maskenin önemi arttı”

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, mutasyonlu virüsten korunmada mevcut salgın tedbirlerinin önemine dikkati çekerek, “Mevcut alınan tedbirler, mutasyonlu virüste de işe yarıyor. Burada maskenin önemi öncekine göre arttı. Maskede dikkat edilmesi gereken en büyük özellik, usulüne uygun takılması” dedi.

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, mutasyonlu virüs ile ilgili Demirören Haber Ajansı’na (DHA) açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Özlü, mutasyonlu virüsün daha kolay bulaştığını belirterek, maskenin önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Özlü, “Virüsün mutasyon geçirmesi virüse başka özellikler kazandırdı. Biz virüse karşı tedbir alarak kendimizi koruyacak konumdayız. Mevcut alınan tedbirler mutasyonlu virüste de işe yarıyor. Burada maskenin önemi öncekine göre arttı. Mutasyonlu virüsten korunmak için yapmamız gereken maske, mesafe, hijyen ve sosyal izolasyon. En güzeli kapalı alanlara diğer insanların da bulunabileceği alanlara girmekten kaçınmak. Kapalı mekanları sürekli havalandırmak. Eğer diğer insanlarla beraber olmak zorundaysanız maskenizi doğru bir şekilde takıyor olmanız şart. Ama sizin tek başınıza maske takmanız yeterli değil. Orada bulunan diğer insanlarında maske takması gerekiyor. Maskede dikkat edilmesi gereken en büyük özellik ise usulüne uygun maske takılması” diye konuştu.

    ‘MUTASYONLU VİRÜS DAHA KOLAY BULAŞIYOR’

    Maske kullanımına ilişkin Prof. Dr. Özlü, “Bu virüs daha da kolay bulaşıyor. Hava yolu ile bulaştığı yönündeki kanaat giderek artıyor. Sadece damlacık yolu ile değil havada asılı kalan damlacık çekirdeklerinin de solunması ile de akciğerlere ulaşabileceği yönünde bulgular var. Daha dikkatli olmak lazım. Maske konusunda daha da titizlenmek gerekiyor. Maskenin yüze doğru oturması lazım. Özellikle burun üzerindeki tel kısmını burnumuza göre ayarlayıp kenar kısımlarından havanın kaçmasını engellemek gerekiyor. Maskenin sık sık değiştirilmesi gerekiyor. Aynı maskeyi defalarca kullanmamak lazım. Çift maske kullanımı gündemde ama maskenizi eğer usulüne uygun kullanıyorsanız ve etrafınızdaki herkes de maskeli ise tek maske sizi büyük oranda korur. Diğer insanlar maske takmıyorsa ve mesafeyi korumakta zorlanıyorsanız ikinci maskeyi takmak daha doğru olacaktır” dedi.

    ‘GENEL BİR DİKKATSİZLİK VAR’

    Kent sakini Sevde Başaran, sağlık otoritelerinin uyarılarını dikkatle dinlediklerini söyleyerek, “Maskeyi çok doğru kullandığımızı düşünmüyorum. Hele ki son normalleşme döneminden sonra kurallara uymaya pek özen göstermiyoruz. Ama mutasyonlu virüs sonrası çift maske takmak gerektiği söyleniyor. Genel bir dikkat olması lazım. İnsanlar çoğu kez maskelerini burunlarını dışarıda bırakacak şekilde kullanıyor. Toplu taşıma araçlarında özellikle şoförlerde genel bir dikkatsizlik var. Mutasyonlu virüse karşı önlemimizi çift maske takarak hijyen ve sosyal mesafeyi koruyarak almaya çalışıyoruz” diye konuştu.

    ‘MASKEYİ DOĞRU KULLANDIĞIMIZI DÜŞÜNMÜYORUM’

    Kurallara herkesin uyumu noktasında çağrıda bulunan Gülay Köroğlu ise, “Maskeyi doğru kullandığımızı düşünmüyorum. Maske zaten tek başına yeterli değil. Kurallara uymak lazım. Evden çıkmamaya özen gösteriyoruz. Çift maske kullanmadım hiç, ama kalabalığa da hiç girmedim. Biz dikkat ediyoruz ama çevrede bulunan insanlar pek dikkatli olmadığı zaman tek başına aldığın önlem salgını durdurmuyor ne yazık ki” dedi.

  • Bursa’da çevre korumada ‘bio-teknolojik’ hamle

    Bursa’da çevre korumada ‘bio-teknolojik’ hamle

    Bursa Büyükşehir Belediyesi, dünyada pek çok çevre sorununun çözümüne basit, ucuz ve etkin çözümler sunan global bir bio-teknoloji sisteminin öznesi olan vetiver bitki yetiştiriciliği projesi ile çevre korumada ‘bio-teknoloji’ hamlesi başlattı.

    Bursa’da gelecek nesillere daha temiz toprak, su ve hava bırakmak için altyapı ağının güçlendirilmesi, arıtma tesisleri, kirlilikle mücadele gibi pek çok yatırımı hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, toprak ve su içerisindeki ağır metallerin temizlenmesi ve erozyonla mücadele başta olmak üzere çevre korumada global bir bio-teknoloji sisteminin öznesi olan vetiver bitki yetiştiriciliği projesinde önemli bir mesafe kat etti. Akıllı Şehircilik ve İnovasyon Dairesi Başkanlığına bağlı ARGE Şube Müdürlüğü koordinasyonunda geçtiğimiz Ekim ayında başlatılan proje kapsamında, ARGE Şube Müdürlüğü ile Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü personellerinin katılımıyla Balıkesir Büyükşehir Belediyesine bağlı Çiftçi Eğitim Merkezinde (BAÇEM) teknik incelemeler yapıldı. Söz konusu teknik incelemede vetiver bitkisinin yetiştirilmesi ve uygulama metotları konusunda personele bilgi verildi. Teknik çalışmanın sonunda Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nden 5000 adet kök vetiver bitkisi alındı. Bu bitkiler Orhangazi Akeren köyü çıkışında bulunan BUSKİ doğal arıtma tesisi ve Gürsu Cambazlar köy girişinde bulunan dereye ekildi. Toplam 18 ayda tamamlanacak proje ile söz konusu alanlarda toprak ve su içerisinde yer alan ağır metallerin temizlenmesi sağlanacak.

    Kökleri çelik gibi

    Tropikal bir bitki olup, ağırlıklı olarak Hindistan’da yetiştirilmesine rağmen günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde çevre sorununun çözümüne basit, ucuz ve etkin çözümler sunan global bir bio-teknoloji sisteminin öznesi olan vetiver bitkisi, Türkiye’de ağırlıklı olarak erozyonu önleme amaçlı kullanılıyor. Kökleri çeliğin 3’te 1’i kadar kuvvetli bir tutuculuk sağlayan bitki, böylece yamaçların stabilizasyonunda yüzde 60’a kadar varan dik eğimlerde toprağı tutar. Diğer bitkilerin yaşayamadığı aşırı asitli, tuzlu, alkali ve diğer problemli toprakların iyileştirilmesinde kullanılan bitki, maden yataklarında, çöp ve çeşitli atıklarla doldurulmuş alanlarda mevcut olan ağır metallerle ve zehirlerle kontamine olmuş toprakların rehabilitasyonunda kullanılıyor. Pestisitlerle ve aşırı kullanılmış zirai ilaçları topraktan çeken bitki, evsel atıklarla, zirai ilaçlarla ve kısmen de sanayi atıklarıyla kontamine olmuş suların temizlenmesinde de kullanılabiliyor. Kolay yanmadığı için orman yangınlarına karşı yangın şeritleri oluşturmada kullanılan vetiver bitkisinin taze yaprakları yem bitkisi olarak da kullanılabiliyor.

    Önceliğimiz çevre

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, sağlıklı bir çevrenin en öneli öncelikleri olduğunu belirterek, daha temiz su, hava ve toprak için her türlü çalışmayı hayata geçirdiklerini söyledi. Çok maliyetli olmasına rağmen altyapı yatırımlarından hiçbir taviz vermediklerini dile getiren Başkan Aktaş, “Sahip olduğumuz kaynaklara, atalarımızdan miras değil, yeni nesilden emaret alınmış olarak bakıyoruz. Bu emanete en iyi şekilde sahip çıkmak için de hiçbir yatırımdan kaçınmıyoruz. Ar-Ge Şube Müdürlüğü’müzün geliştirdiği proje de altyapı yatırımlarına göre hem çok ucuz hem de çevreci bir yatırım. Proje tamamlandığında özellikle toprak ve suyun önemli ölçüde ağır metallerden temizlendiğini göreceğiz. Önümüzdeki süreçte projeyi daha geniş alanlara yaymayı hedefliyoruz” diye konuştu.