Etiket: sporhaber

  • Mars’a insan gidecek tarih açıklandı!

    Mars’a insan gidecek tarih açıklandı!

    ABD’li girişimci ve SpaceX’in sahibi Elon Musk, Mars’a insan göndereceği merak edilen tarihi açıklayarak, “Muhtemelen 6 yıl içinde olacak” dedi.

    Merkezi ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Hawthorne şehrinde bulunan SpaceX’in sahibi Elon Musk, merakla beklenen Mars’a insan gönderileceği tarihi açıkladı.

    Almanya’nın başkenti Berlin’deki ‘Axel Springer Ödülleri’nde görüntülü konuşan Musk, “Muhtemelen 6 yıl içinde olacak. Şanslıysak belki 4 yıl sonra” dedi.

    Mask, iki yıl içinde Mars’a ekipsiz bir gemi gönderilmesinin planlandığını da söyledi.

    Musk’ın sahibi olduğu SpaceX tarafından üretilen Crew Dragon kapsülü test görevine başlamıştı.

    Geçtiğimiz günlerde Crew Dragon kapsülü ile NASA’dan Michael Hopkins, Victor Glover ve Shannon Walker ile Japonya Havacılık ve Uzay Araştırma Ajansı’ndan (JAXA) Soichi Noguchi’yi uzay istasyonuna gönderilmişti.

  • Bahçeli, CHP’yi hedef aldı

    Bahçeli, CHP’yi hedef aldı

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bir CHP milletvekilinin kalkıp Türk ordusuna ‘satılmış’ demesi bize göre hesabı sorulması gereken şerefsizliktir, kepazeliktir, Türkiye husumetinin kök salmasıdır. Kahraman Türk ordumuzun satılan, satılmış görülen yeri neresidir?” dedi.

    MHP lideri Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında ilk olarak, Avrupa Şampiyonu olan Ritmik Jimnastik Grup Milli Takımı’nı tebrik etti. Bugün kadınların hayatın her yerinde, her sahasında olduğunu söyleyen Bahçeli, “Bütün kadınlarımızın çehresi ışıklı, üstelik bakışları, aydınlık yarınların müjdesiyle doludur. Kadınlarımız göz nurudur, baş tacıdır, üzerinde yaşadığımız vatan coğrafyasının yükünü bir sevdayla omuzlayan aziz millet varlığının ana direği, ana yüreği, ana fikridir” dedi.

    ‘CHP’YE OY VEREN KARDEŞLERİMİZ HAYAL KIRIKLIĞI İÇİNDEDİR’

    Bahçeli, CHP’nin Türkiye’ye cephe almış bir siyaset ayıbı olduğunu belirterek, “Bizim CHP’yle sorunumuz Türkiye’yle sorunu olduğu içindir. Bizim CHP’yle sorunumuz sakat ve sancılı politikalarıyla ilgilidir. Geçen hafta, bir bakıma CHP’ye oy vermeyen öğretmenlerimizi aşağılayan, onlara öğretmen demeyen Kılıçdaroğlu’nun, sorarım sizlere neresi demokrattır? Öğretmene, işçiye, memura, esnafa, emekliye, sanayiciye, işsize, çiftçiye verdiği oy kadar kıymet yükleyen bir siyasi zihniyetin samimiyetinden, insan sevgisinden, müşfik ve muhik muamelesinden söz etmek mümkün müdür? CHP’nin kumaşını kesen kesmiş, tarlasını süren çoktan sürmüştür. CHP’ye oy veren kardeşlerimiz hayal kırıklığı içindedir. Onlara karşı yapılan haksızlıklar, saygısızlıklar diz boyudur. ABD’ye ‘demokrasimize müdahale edin’ çığırtkanlığı yapan bir CHP’nin neresi doğrudur? Türkiye’yi yalanlarla dışarıya jurnalleyen bir CHP’nin nesi düzgün, neresi dürüsttür?” diye konuştu.

    ‘TÜRK ORDUSUNUN SATILAN YERİ NERESİDİR’

    Bahçeli, CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın Türk ordusuna yönelik sözlerine tepki göstererek, şöyle konuştu:

    “Yine bir CHP milletvekilinin kalkıp Türk ordusuna ‘satılmış’ demesi bize göre hesabı sorulması gereken şerefsizliktir, kepazeliktir, Türkiye husumetinin kök salmasıdır. Kahraman Türk ordumuzun satılan, satılmış görülen yeri neresidir? Terörle mücadelesi mi satılmıştır? Millet ve kanun ordusu oluşu mu satılmış görülmektedir? Fırat Kalkanı’ndan Zeytin Dalı Harekâtı’na, Barış Pınarı Harekâtı’ndan Pençe Operasyonları’na kadar ova ova, dağ dağ, mağara mağara, şehir şehir, deyim yerindeyse köşe bucak hainleri arayan, sonra bulan, bulduktan sonra da imha eden kahramanlar mı satılmıştır? Sınırımızda nöbetçi, gökyüzümüzde kartal, gönlümüzde şükran, dileğimizde dua, dilimizde Peygamber ocağı, tarihte muzaffer bahadırlık olan kahraman Türk askeri mi satılmıştır? Orduya satılmış demek, bedelsiz satılmışlığın, uşaklığın aleni beyanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki; askere düşmanlık, düşmana askerliktir. CHP’nin kutuplaşmadığı, kurcalamadığı, kaşımadığı, kanatmadığı, karıştırmadığı geriye ne kalmış ne bırakılmıştır?”

    ‘CHP MİLLİ GÜVENLİK MESELESİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR’

    “Doğu Akdeniz’den Afrika içlerine, Suriye’den Katar’a, Dağlık Karabağ’dan Irak’a, Afganistan’dan Kıbrıs’a kadar kahramanlarımızın varlığı, CHP’nin, İYİ Parti’nin, HDP’nin, SP’nin ve bilumum çıkar ortaklarının uykularını kaçırıyor” diyen Bahçeli, Batı’nın oyunlarına ses çıkaramayanların, Katar’la yatıp, Katar’la kalktığını söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:

    “Boşa kürek çekiyorlar, boşuna çırpınıyorlar. Bilhassa Türkiye hak ve menfaatlerini muktedir şekilde savundukça Kılıçdaroğlu’nun gözüne perde, gönlüne peçe iniyor. CHP, sokakları tahrik etmiş, vatandaşlarımızı istismara yeltenmiş, fakat başaramamıştır. Sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını manipüle etmiş, ne var ki sonuç alamamıştır. Uluslararası toplumu, küresel kuruluşları, husumet lobilerini kışkırtmış, velakin emeline muvaffak olamamıştır. Şimdi de sırayı Türk askeri mi almıştır? Türkiye Cumhuriyeti, pastane liberallerinin, meyhane devrimcilerinin, arada poşu takan, derede mekap giyen, tepeye varınca mermiyi yiyen kanlı bölücülerin, köşeleri kaybolmuş tatlı su kurnazlarının, pos bıyıklarıyla doymayan kursaklarıyla boğazın iki yanına tutunmuş küreselcilerin eline, emeline, heveslerine, hedeflerine terk edilemez, Allah’ın izniyle de terk edilmeyecektir. Artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki ismini saydıklarımın çatı ve çıkar örgütü haline gelen CHP bir milli güvenlik meselesine dönüşmüştür. İşte zillet budur. İşte hezimet budur. İşte dalalet, işte cehalet bu kirli anlayışla mündemiçtir.”

    ‘FRANSA, TARİHİN YANLIŞ TARAFINDADIR’

    Bahçeli, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un iç siyasette sıkıştıkça, Türk ve İslam düşmanlığının dozajını sürekli artırdığını belirtti. Fransa’nın Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Dağlık Karabağ ve Afrika’da Türkiye’nin karşısında olduğunu belirten Bahçeli, “Türkiye hakkın yanındadır, haklının yanındadır, hakikatin yanındadır. Fransa’nın yanında olduğu da terör örgütleri, kanlı şebekeler, bölücü mihraklar, paramiliter gruplar, denizlerde yan kesicilik yapan korsanlardır. Özgürlük diyorlar, eşitlik diyorlar, kardeşlik diyorlar, bunların hepsini göre göre, göstere göstere çiğniyorlar. Fransa Senatosu’nun Dağlık Karabağ ile ilgili hükümsüz, geçersiz ve kağıt parçasından farksız kararı Türklüğün ayakları altındadır. Neymiş, Senato, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni küstahça tanıyormuş. Bu konuda Fransa hükümetine de akıl ve hukuk dışı bir tavsiyede bulunuyormuş. TBMM’de grubu bulunan dört siyasi partinin Fransa Senatosu kararına sert ve isabetli tepkisi kayda değer ve takdire şayan bir duruşun belgesidir. Ermeni sevdası nükseden Fransa her zaman olduğu gibi, tarihin yanlış tarafındadır. Bu Fransızlar ister kabul etsinler, ister etmesinler, ister sevsinler ister sevmesinler, Dağlık Karabağ Azerbaycan toprağıdır, Karabağ Türk’tür, Karabağ ebediyen Türk yurdudur” dedi.

    ‘KİMLERİN HAFTER’İ DESTEKLEDİĞİ ORTADADIR’

    Bahçeli, İrini Harekatı kapsamında, bir Alman fırkateyninin hiçbir hukuk kuralıyla hiçbir dostluk ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde Türk bandıralı bir ticaret gemisine baskın düzenlediğini anımsatarak, şunları kaydetti:

    “Türkiye’nin AB ile karşılıklı saygı ve eşit haklara dayalı diyaloglarını canlandırmak için sıcak mesajlar verdiği bir dönemde, üstelik 10-11 Aralık 2020 tarihlerinde yapılacak AB Liderler Zirvesi’ne sayılı günler kala, Doğu Akdeniz’de vuku bulan provokasyonun izahı yoktur, ifadesi yoktur, saklanacağı hiçbir kılıf da olamayacaktır. Bu korsan müdahale, muhatap hiçbir devletin yanına bırakılmamalıdır. Libya’ya kimlerin silah sevk ettiği, kimlerin Hafter’i desteklediği malumdur, ortadadır. Uluslararası Deniz Hukuku’nun mihenk taşı olan ticari gemilerin seyrüsefer güvenliği ilkesi yok sayılmıştır. Bize göre İrini Harekatı Doğu Akdeniz’de kurulmuş mayınlı bir tuzaktır. 31 Mart 2020’den bu tarafa devrede olan bu harekatın meşruluk temelleri zayıf, güvenirliği sallantıdadır. Taraf ülkeler akıllarını başlarına devşirsinler, Doğu Akdeniz’de önümüzü kesen kim olursa olsun her ihtimali göze almalıdır, bir yaparken bin düşünmek mecburiyetindedir. Mavi vatana karşı boyun borcumuz neyse yapılması gereken odur. Dileğimiz AB Liderler Zirvesi’nde aklı selimin hakim olması, yaptırım yanlışına üye ülkelerin düşmemesidir. Yine dileğimiz, Doğu Akdeniz’de sağduyunun, yapıcı ilişkilerin, dayanışmanın, eşit ve adil paylaşımın hakimiyet kurmasıdır.”

  • Havada yakalayıp böyle parçaladı

    Havada yakalayıp böyle parçaladı

    Artvin’de küçükbaş sürüsünün yaylalardan köye dönüş yolculuğunu görüntüleyen ekibin kullandığı drone, yere inişi sırasında çoban köpeği tarafından havada parçalandı.

    https://www.dailymotion.com/video/x7xshws

    Artvin’de fotoğraf sanatçısı ve belgesel yapımcısı Hakan Aydın ile drone pilotu Suat Çelik, Şavşat ilçesine bağlı Çavdarlı köyü mezra bölgesinde, otlakta yayılan koyun sürüsünün yayladan dönüş yolculuğu için çekimlere başladı. Ekibin sürüyü drone ile havadan görüntülediği sırada çoban köpekleri, tepki vermeye başladı. Çelik, insansız hava aracını yere yaklaştırdığı sırada aniden havalanan çoban köpeği, cihazı çenesi ile yakalayarak, yere düşürdü. Parçalanan drone kullanılamaz hale gelirken bu anlar, anbean görüntülendi.

    ‘O GÖREVİNİ YAPTI’

    Drone pilotu Suat Çelik, anlık dalgınlığı sonucu çoban köpeğinin cihazı parçaladığını belirterek, “Hayatın akışına aykırı bir durum değil o görevini yaptı” dedi.

    Fotoğraf sanatçısı ve belgesel yapımcısı Hakan Aydın da “Yayladan göçü çekiyorduk. Yayla kültürü bölgemizde çok önemli bir yere sahiptir. Biz de bu kültürü anlatırken en güzel görüntüleri almaya çalıştık. Drone yerden havalanır havalanmaz etrafta bulunan çoban köpekleri birden üzerimize doğru koşup hücum etti. Drone pilotumuz bu sırada cihazı daha alt seviyeye indirdi. O anda olan oldu. Çoban köpeği cihazı havada yakaladı ve parçaladı” diye konuştu.

    Sürü sahibi Hakan Üçüncü ise köpeğin kendilerini koruma içgüdüsüyle saldırdığını söyledi.

  • Suudi Arabistan’dan yakınlaşma sinyali

    Suudi Arabistan’dan yakınlaşma sinyali

    Uzun süredir ilişkilerinin gergin olduğu Türkiye ile buzları eritmeye çalışan Suudi Arabistan, önümüzdeki dönemde Ankara ile yakınlaşma politikası izleyeceğinin sinyallerini verdi.

    Bir süredir çeşitli meseleler üzerinden Türkiye’ye yönelik agresif bir siyaset yürüten Suudi Arabistan, önümüzdeki dönemde Ankara’yla yakınlaşma politikası izleyeceğinin sinyallerini verdi.

    Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, 21 Kasım’da bu yıl dönem başkanlığını Suudi Arabistan’ın yaptığı G20 Liderler Zirvesi öncesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre görüşmede, iki ülke ilişkileri ele alınırken, G20 Liderler Zirvesi’ne ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman, ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesi için diyalog kanallarının açık tutulması hususunda mutabık kaldı.

    SUUDİ ARABİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI: “TÜRKİYE İLE İYİ VE MÜKEMMEL İLİŞKİLERE SAHİBİZ”

    Bu görüşmeden bir gün sonra da Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Türkiye ile iyi ve mükemmel ilişkilere sahip olduklarını söyledi.

    G20 Liderler Zirvesi oturumları arasında Reuters haber ajansına açıklamalarda bulunan Bin Ferhan “Türk ürünlerinin gayriresmî boykot edildiğine ilişkin hiçbir veri yok.” dedi. İki ülke arasında ilişkilerin iyi olduğunu vurgulayan Bin Ferhan, “Türkiye ile iyi ve mükemmel ilişkilere sahibiz.” ifadelerini kullandı.

    Tüm bunlar Suudi Arabistan’ın uzun süredir ilişkilerinin gergin olduğu Türkiye ile buzları eritmeye çalıştığını gösterirken, önümüzdeki dönemde Türkiye ile yakınlaşma politikası izleyeceğinin de sinyalleri olarak yorumlandı.

    Suudi Arabistan’ın önümüzdeki dönemlerde ekonomik kaygılarla dış politikasını ve bölgedeki çatışmalar konusundaki tutumunu muhafaza ederek Türkiye ile ilişkileri geliştirme yoluna gideceği değerlendiriliyor.
    Türkiye ve Suudi Arabistan arasında bölgede rakip iki ülke olarak görülmelerinden kaynaklanan bir kutuplaşma bulunmakla birlikte, Ankara ve Riyad yönetimlerinin resmi ilişkileri “gergin” yürütmek yerine alışılmış eski çizgisine getirmek istediği anlaşılıyor.

    TÜRK MALLARINA BOYKOT KAMPANYASI GERİLEDİ

    Bu arada Kral Selman ile Erdoğan’ın görüşmesinin ardından Suudi Arabistan’ın Türk ürünlerine uyguladığı “yarı resmi boykot” kampanyasının da gerilediği görüldü.

    Suudi Arabistan Ticaret Odaları KonseyiBaşkanı Aclan bin Abdulaziz el-Aclan, 3 Ekim’de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye’ye ithalat, yatırım ve turizm alanlarında boykot” çağrısında bulunmuş ve bunun bütün Suudi Arabistan vatandaşlarının “görevi” olduğunu ileri sürmüştü.

    Yapılan yorumlarda, Suudi Arabistan’da karar merkezinin yönlendirmesi olmaksızın Aclan’ın kendi iradesiyle böyle bir çağrıda bulunabileceği bir ifade özgürlüğü alanı bulunmadığına dikkati çekilmişti.

    Üstelik basında çıkan bazı raporlarda, Suudi Arabistan’da ticaret sektöründen sorumlu yetkililerin, ülkedeki iş adamları ve şirketlere Türkiye ile ticari ilişkileri durdurmaları için baskı yaptığı haberleri de yer almıştı.

    Aclan’ın bu çıkışının ardından harekete geçen “troller”, yoğun şekilde Türk ürünlerini karalama kampanyaları ve boykot çağrıları yapmıştı.
    Bir süredir devam eden bu boykot çağrılarında Kral Selman-Erdoğan görüşmesi akabinde gerileme kaydedildi. Son dönemde boykot çağrılarının Suudi Arabistan’da Kraliyet ailesi ve yakın çevresi ya da ünlü isimler tarafından değil, yalnızca bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından dile getirilmesi dikkati çekti.

    COVİD-19 SALGINI VE BİDEN ETKİSİ

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle küresel ekonominin gerilemesi sonucu tüm dünyada meydana gelen değişiklikler Suudi Arabistan ve Türkiye’yi de etkiledi. Bu durum iki ülkeyi, ortak çıkarları bulanan devletlerle anlaşmazlıkları giderme, bölgesel gerginlikleri azaltma ve ilişkileri eski haline getirme yoluna sevk etti.

    Batılı analistler ABD’deki başkanlık seçimlerini kazanan Demokrat aday Joe Biden’ın yakın zamanda görevi devralacak olmasının da Riyad yönetiminin, Katar ve Türkiye gibi arasında gerginlik bulunan ülkelere karşı daha yumuşak bir dil kullanmasında etkili olduğunu belirtiyor.

    Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın, Türkiye ile mükemmel ilişkilere sahip olduklarını söylediği açıklamasında, Katar’la ilgili de olumlu mesajlar vermesi dikkati çekiyor. Suudi bakanın, ülkesinin, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’le birlikte Katar’la olan anlaşmazlığı sona erdirmenin yolunu aramaya devam ettiğini söylemesi söz konusu adımın bir göstergesi olarak düşünülüyor.

    Suudi Arabistan, Beyaz Saray’da kaldığı 4 yıl süresince Riyad’a destek veren ve bunun için pek çok adım atan Donald Trump’a nazaran Biden yönetiminin kendisine karşı daha az hoşgörülüğü olacağını düşünüyor.
    Yemen’deki Husiler gibi müttefikleri aracılığıyla Suudi Arabistan için tehdit oluşturan İran da Riyad’ın, bölgede aktif olan ve Tahran’la iyi ilişkileri bulunan Türkiye ile buzlarını eritme yoluna gitmesinde etkili olduğu ifade ediliyor.

    Sonuç olarak Suudi Arabistan’ın Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesi için diyalog kanallarının açık tutulması mutabakatına bağlı kalacağı, öbür yandan ise Türk mallarını boykot çağrılarının eskisi kadar güçlü olmasa da devam edeceği değerlendiriliyor.

    İki ülkenin de ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesine çıkmasını beklemeden, buzları eritme yolunu seçtiği görülüyor.

  • Tramvayda maske tartışması!

    Tramvayda maske tartışması!

    İstanbul’da Cevizlibağ-Eminönü tramvay hattında maskesini burnunun altında bulunduran yolcu, kendisini uyaran diğer yolcunun montundan tutarak “Neyin peşindesin?” diye bağırdı. O anlar bir vatandaşın cep telefonuna yansıdı.

    https://www.dailymotion.com/video/x7xqmr1

    Olay, dün öğle saatlerinde Cevizlibağ-Eminönü tramvay hattında meydana geldi. Gülhane durağında bir yolcu, tramvayda maskesi burnunun altında yolcuyu konuda uyardı. Yolcu uyarıya tepki gösterdi. Cep telefonu ile kaydedilen olayda yolcu, uyarısını sürdüren diğer yolcunun montunu bir ara çekerek, “Sen neyin peşindesin?” diye bağırmaya başladı. Uyarılarda bulunan yolcu, diğer yolcuların araya girmesi ile vagonun diğer tarafına uzaklaştırırken, diğer yolcunun maskesini yine düzeltmediği görüldü.

  • Eksi 10 derecede Uludağ’da kamp

    Eksi 10 derecede Uludağ’da kamp

    Bursa’da faaliyet gösteren Uludağ Dağcılık Kulübü (ULUDAK) üyeleri Uludağ’ın yüksek kesiminde sıfırın altında 10 derecede karlı kaplı alanda çadırsız kamp gerçekleştirdi.

    İnegöl-Yenice yolundan arazi araçlarıyla Balabancık Yayla mevkisine kadar gelen ULUDAK ekibinden 6 dağcı, daha sonra yürüyerek 2 bin 150 metredeki Uludağ Kar Kuyuları bölgesine ulaştı. Burada sıfırın altında 10 derecede çadırsız geceleyen dağcılar, karlı kaplı bölgede zorlu bir deneyim yaşadı.

    Kampın başlangıcından sonuna kadar yaşanılanları kayıt altına alan dağcılar, paylaştıkları video ve fotoğraflarla özellikle bu spora yeni başlayanlara tecrübelerini aktardı.

    Dağcılık ekibinden İsmet Şentürk, yaptığı açıklamada, Uludağ’da her mevsim kamp yaptıklarını söyledi.

    Şentürk, Bursa’nın dağcılık kulübü olduklarını ancak yurt içi ve dışında birçok faaliyet yürüttüklerini anlatarak şunları kaydetti:

    “Bu yaptığımız faaliyetlere hayatı idame ettirme eğitimi diyebiliriz. Kış koşullarında çadırsız olarak orada hayatta kalabilmeyi deneyimledik. Bu tür durumlarda gecelemeyi kar mağarası ya da bivak ile yapıyoruz. Buradaki etkinliklerimizi de kayıt altına alıp nasıl hayatta kalındığını insanlara görsellerle aktarıyoruz. Bu koşullarda da yaşanabileceğini öğretmek için bilgi amaçlı paylaşıyoruz. Sıfırın altında 10 derecede kaldık. Biz bunu sık yapıyoruz. Amacımız biraz da bu spora yeni başlayanlara temel bilgi amaçlı fikir vermekti.”

    Uludağ’ın zirve bölgelerinde özellikle fırtınadan dolayı zaman zaman çadır kurulamadığına işaret eden Şentürk, “Son kaldığımızda açıkta geceledik. Bivak dediğimiz içinde uyku tulumu ve mat olan hayatı idame ettirme torbasında geceledik. Bu torbada kaz tüyünden yapılmış uyku tulumu var. Biz de bu tür malzemelerle sıfırın altında 20 derecede bile çok rahat kalabiliyoruz.” diye konuştu.

  • Efsane futbolcu Maradona hayatını kaybetti

    Efsane futbolcu Maradona hayatını kaybetti

    Arjantin medyasındaki son dakika haberine göre, futbol efsanesi Diego Armando Maradona, 60 yaşında hayatını kaybetti.

    MARADONA’NIN HAYATI

    Diego Armando Maradona 30 Ekim 1960’ta Buenos Aires’da doğdu. Birçok uzman, futbol eleştirmenleri, eski futbolcular, şimdiki futbolcular ve futbol taraftarlarınca tüm zamanların en iyi futbolcularından biri olarak görülmektedir.

    Ayrıca Pelé ile beraber FIFA 20. Yüzyılın Oyuncusu ödülü almıştır.

    Transferde iki kez en yüksek ücret rekoru kıran tek futbolcudur. Maradona profesyonel futbol kariyeri boyunca Argentinos Juniors, Boca Juniors, Barcelona, Napoli, Sevilla ve Newell’s Old Boys takımlarında oynamıştır.

    Kulüp seviyesinde en ünlü olduğu Napoli takımında çok sayıda övgü almıştı.

    Dört FIFA Dünya Kupası turnuvasında oynamıştı ve Arjantin adına kaptanlık yaptığı 1986 Dünya Kupası’nda, Batı Almanya’yı finalde 3-2 yenip kupaya uzanmışlardı. O maçtan sonra Altın Top ödülü almıştır.

    Aynı turnuvada çeyrek finalde İngiltere’ye iki gol atarak 2-1’lik galibiyeti sağlamıştır ve iki gol de tarihe geçmiştir.

    İkinci golü ise topu 60 metre sürerken beş oyuncuyu geçerek atmıştı. Bu gol 2002 yılında FIFA.com tarafından “Yüzyılın Golü” seçilmişti.

    Teknik direktörlük tecrübesinin çok az olmasına rağmen Kasım 2008 tarihinde Arjantin teknik direktörlüğüne getirilmiş ve 15 ay sonra 2010 FIFA Dünya Kupası’nda istifa etmişti.

  • Çin aşısı Diyarbakır’da gönüllülere uygulandı

    Çin aşısı Diyarbakır’da gönüllülere uygulandı

    Türkiye’de gönüllü sağlık çalışanları üzerinde denenen ve Çin aşısı olarak bilinen Sinovac firmasının CoronaVac aşısı, Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Hastaneleri’nde gönüllü vatandaşlar üzerinde uygulandı. Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve İl Pandemi Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen hem Türkiye’de hem de dünyada aşı karşıtlığının olduğuna dikkat çekerek, hastalığın seyrinin dikkate alınmasını ve aşıyla ilgili bir korkunun olmaması gerektiğini söyledi.

    Türkiye’de 15 Eylül’de Faz- 3 çalışmalarına başlanan Sinovac firmasının CoronaVac aşısı, bugüne kadar 726 gönüllü sağlık çalışanı üzerinde uygulandı. 1237 doz uygulaması yapılan aşı, 12 şehirde 25 merkezde gönüllü vatandaşlar üzerinde denenmeye başlandı. Diyarbakır’da, Dicle Üniversitesi Hastaneleri’nde de şimdiye kadar 20 gönüllü vatandaşa aşı uygulaması yapıldı. Dicle Üniversitesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Akdağ, Sağlık Bakanlığı’nın izniyle aşı çalışmalarının 2’nci ayağı olan gönüllüler üzerinde aşılama programına başladıklarını belirterek, “Pazartesi gününden itibaren 20 kişiyi aşıladık. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Gayet iyi gidiyor. Planlama çerçevesinde aşılamaya devam edilecek” dedi.

    ‘BÖLGEDE AŞI OLMAK İÇİN ÇOK TALEP VAR’

    Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve İl Pandemi Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen ise gönüllü vatandaşlardan çok talep olduğunu belirterek, “Talep eden gönüllülere yönelik, öncelikli olarak antikor ve PCR testlerini yaptık, 2 gün sonra da aşılamayı gerçekleştirdik. Günlük 20 gönüllü üzerinde aşılama yapıyoruz. Toplumda Çin aşısı olarak adlandırılan CoronaVac aşısında ekim ayında K1 çalışması dediğimiz sağlık gönüllüleriyle ilgili çalışmamız başladı. Bununla ilgili olarak 90 civarında hasta aldık. Şimdi toplum gönüllüleri üzerindeki Faz- 3 çalışmasıyla ilgili olarak da cuma günü Sağlık Bakanlığımızın onayıyla çalışma Türkiye’nin birçok yerinde başladı. Çok sayıda talep var. İnsanlar çok ilgili. Öncelikle herkese ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. Günlük 20 toplum gönüllüsünün önce testlerini alarak Faz- 3 çalışmalarımıza dahil ediyoruz. Sadece Diyarbakır’dan değil, çevre illerden de talep var. Şu aşamada aşılarla ilgili olarak herhangi ciddi bir yan etkiyle karşılaşmadık. Hafif halsizlik, baş ağrısı, çok nadiren ateş gibi bulgular var. Fakat bunlar tüm aşılarda olan şeylerdir. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı görmedik. Aşı çalışmasına dahil olup, aşılarını yaptıranlar maske kullanımına riayet ediyorlar. Çünkü aşının bağışıklık geliştirip geliştirmediğini anlamak için antikor titresine bakılması gerekiyor. Bu nedenle tüm önlemlerin alınmasına devam etmek lazım. Fakat aşıya bağlı olarak herhangi bir önlem gerekmiyor. Normal vatandaş gibi hayatına devam ediyor” diye konuştu.

    ‘FAZ- 3 ÇALIŞMASI TAMAMLANINCA AŞI ECZANE RAFLARINDA YERİNİ ALACAK’

    Türkiye’de belirlenen gönüllü sayısına ulaşıldığı zaman Faz- 3 çalışmasının tamamlanacağını ve aşının eczane raflarında yerini alacağını belirten Çelen, “Bu bir faz çalışması olduğu için kontrollü bir çalışmadır. Gönüllü de hekim de aşı mı yoksa su mu aldığını bilmiyor. Bundan dolayı ara analiz henüz sonuçlanmadığı için çalışmanın resmi açıklamasını yapmak mümkün değil. Fakat sağlık gönüllülerimiz antikor testlerine baktılar. Antikorları gelişen çok sayıda gönüllümüz oldu. Çalışmanın analizi yapılmadığı için bu konuda net bir bilgi vermek çok doğru değil. Burada belirli bir sayı var. Türkiye’deki sayıya ulaşıldığı zaman Faz-3 çalışması tamamlanacaktır. Böylece eczane rafına geçecektir” ifadelerini kullandı.

    ‘AŞIYLA İLGİLİ KİMSENİN BİR KORKUSU OLMASIN’

    Hem Türkiye’de hem de dünyadaki aşı karşıtlığına dikkat çeken Prof. Dr. Çelen, hastalığın seyrinin dikkate alınmasını ve aşıyla ilgili bir korkunun olmaması gerektiğini vurgulayarak, “Aşı çalışmalarının sonuçları güvenilir ve etkin bulunduğu sürece birçok firmanın aşısına talebimiz olacaktır ve toplum aşılamasına geçilecektir. Tabi aşı karşıtlığı ülkemizde de dünyada da önemli bir problem. Birçok yerde aşıya karşı bir karşıtlık, bir olumsuz önyargı mevcut. Fakat hastalığın seyrine baktığımızda, yoğun bakım sürecini gördüğümüzde, aslında güvenirlik datalarının da son derece iyi olduğu bu dönemde aşılardan yana bir korkumuzun olmaması gerektiğini söylemek istiyorum” şeklinde konuştu.

    ‘ŞU AN İÇİN BİR SIKINTI YOK’

    Aşı olan gönüllü vatandaşlardan Mustafa Kemal Doğan, koronavirüsün tehlikeli olduğunu, takip ettiği kadarıyla aşının güvenli olduğu kanaatine vardığını belirterek, “Tüm dünyayı etkileyen bu tehlikeli hastalık hakkında duyduklarımız, konuşulanlar ve söylenenler bu aşının güvenli olduğuna dair kanaat oluşturdu bende. Ben de buna dayanarak başvurdum. Başvurum olumlu sonuçlandı. Şu an en ufak bir sıkıntı dahi yok. Yanma dahi olmadı” ifadelerini kullandı.

    Aşı olan bir diğer gönüllü Mehmet Cengiz ise aşı çalışmalarını başından beri takip ettiğini ve bu yüzden gönüllü olduğunu söyledi. Hocalara güvendiğini aktaran Cengiz, herhangi bir korkusunun olmadığını da ekleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Takip ediyordum aşı çalışmalarını ve olmayı düşündüm. Bu yüzden gönüllü oldum. Ben de sağlıkçıyım, çok fazla bilgi sahibi olmamakla birlikte hocalarımıza güveniyorum. Hocalarımızla istişare ettikten sonra güvenerek oldum. İnşallah ülkemiz ve memleketimiz için de hayırlı olur. Şu ana kadar birçok hastaya yapılmış. Büyük bir yan etki görülmemiş. İnşallah bizde de olmaz. Şu an için öyle bir korkum yok.”

    HER 3 KİŞİDEN 2’SİNE GERÇEK AŞI UYGULANACAK

    15 Eylül’de Türkiye’de üçüncü faz çalışmalarına başlanan Sinovac firmasının CoronaVac aşısı, Türkiye’de 12 şehirde 25 merkezde 12 bin 450 gönüllü vatandaş üzerinde uygulanacak. Aşı çalışmasında, gönüllülerin bir kısmına gerçek aşı, diğer bölümüne ise plasebo veriliyor. Bu yöntem, bilgisayar programı tarafından rastgele olarak belirleniyor ve hangi gönüllüye ne yapıldığını araştırma ekibi bilmiyor. Gönüllü vatandaşlar üzerinde yapılacak denemelerde, her 3 kişiden 2’sine gerçek aşı uygulanacak. Bu sayede gerçek aşı ile aşı olmayanlar arasında etki farkı ortaya konulabilecek. Çalışmanın bitiminde, plasebo kolundaki tüm gönüllüler de tekrar merkezlere davet edilecek ve gerçek aşı uygulaması yapılacak.

  • Bursa’da uzmanından sigara uyarısı

    Bursa’da uzmanından sigara uyarısı

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Elif Güler Kazancı, erişkin hastalarda akciğerdeki yapısal bozukluklar, altta yatan ciddi hastalığın olması ve başlı başına ciddi bir risk faktörü olan sigara içiminin zatürreye yatkınlığı arttırdığını ifade etti.

    Kazancı, yaptığı yazılı açıklamada, dünya genelinde çocukluk çağı ölümlerinin en önemli nedenlerinden birinin zatürre olduğuna dikkati çekti.

    Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 5 yaş ve altında yaklaşık 150 milyon çocuğun zatürre tanısı aldığını, 20 milyonunun hastaneye yatırıldığını ve 2 milyondan fazla çocuğun bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini anlatan Kazancı, şöyle devam etti:

    “Ülkemizde ise solunum yolu enfeksiyonları, ikinci en sık ölüm nedeni olup, 0-14 yaş arasındaki çocukların tüm ölümlerinin yaklaşık yüzde 14’ünden sorumlu tutulmaktadır. Benzer şekilde erişkinlerde de önemli bir mortalite (ölüm oranı) sebebidir. Özellikle 65 yaş üzeri kişilerde yoğun bakım ünitesine yatış ve mortalite oranı da artış göstermektedir. Yine yoğun bakımda kalış süresi uzadıkça ölüm oranlarının da arttığı bilinmektedir. Özellikle yaşlı popülasyonda ciddi akciğer bulgularının olması durumunda mekanik ventilasyon desteği gerekebilir. Bu durum hem sağ kalım oranında düşmeye hem de maliyetlerin artmasına neden olabilir.”

    Kazancı, tüm yaş gruplarında uygun antibiyotik seçiminin, sorumlu mikroorganizmaya yönelik tedaviye uygun yaklaşım olduğunu belirterek, “3-6 aydan küçük çocuklarda bakteriye bağlı akciğer enfeksiyonu düşünülüyorsa yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir. Evde bakım koşullarının uygun olmadığı ve takibi yeterli olmayan çocuklarda hastane yatışı yapılarak tedavi edilmesi uygun olacaktır.” ifadelerini kullandı.

    Bazı durumların hastalığa yatkınlığı artırdığını vurgulayan Kazancı, “Erişkin hastalarda akciğerde olan yapısal bozukluklar, altta yatan ciddi hastalığın olması ve başlı başına ciddi bir risk faktörü olan sigara içimi zatürreye olan yatkınlığı arttırmaktadır. Bu nedenle tüm yaş grupları için kronik hastalığı olan kişilerin yakın takip edilmesi, dengeli beslenme, sigaranın bırakılması ve sigara dumanına maruziyetin önlenmesi, grip aşısının yapılması etkili olacaktır. Riskli gruptaki hastalara pnömokok aşısı da yapılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Türkiye, 14 milyon turist ağırladı

    Türkiye, 14 milyon turist ağırladı

    Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle küresel krizin yaşandığı turizm sektöründe Türkiye’nin 10 ayda yaklaşık 14 milyon ziyaretçiyi ağırladığı açıklandı.

    Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre; Ocak-Ekim 2020 dönemi verilerine göre, Türkiye’ye toplam 13 milyon 652 bin 641 ziyaretçi geldi. Yurt dışında yaşayan Türk ziyaretçiler bu sayının 2 milyon 451 bin 749’unu oluşturdu, 11 milyon 200 bin 892 kişi ise yabancı uyruklu ziyaretçi oldu. En çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında ise 10 ayda 1 milyon 911 bin 264 ile Rusya Federasyonu birinci, 1 milyon 37 bin 293 ile Almanya ikinci, 997 bin 470 ile Bulgaristan üçüncü sırada yer aldı. Bulgaristan’ı Ukrayna ve İngiltere izledi. Koronavirüs salgınından önceki verilerle kıyaslandığında Türkiye, 2019 yılının 10 aylık dönemine göre yabancı ziyaretçi sayısında yüzde 72,49 azalış yaşadı.

    EKİMDE DE EN ÇOK ZİYARETÇİ RUSYA’DAN

    Rus ziyaretçilerin Türkiye tercihi yine değişmedi ve en çok ziyaretçi sıralamasında Rusya Federasyonu Ekim 2020 döneminde de zirveyi bırakmadı. Geçtiğimiz ekim ayında Türkiye, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 59,40 azalışla 1 milyon 742 bin 303 yabancı ziyaretçi ağırladı. Rusya Federasyonu 489 bin 836 ile birinci sırada yer alırken, 232 bin 729 ile Bulgaristan ikinci, 155 bin 254 ile Ukrayna üçüncü oldu. Ukrayna’yı Almanya ve İngiltere takip etti.

    TÜRKİYE’YE EN ÇOK GİRİŞ YAPILAN İLLER

    Türkiye’ye gelen ziyaretçilerin ülkeye giriş yaptıkları iller sıralamasında da 4 milyon 154 bin 21 ile İstanbul ilk sırada yer aldı. Antalya 3 milyon 99 bin 687 ile ikinci, Edirne 1 milyon 508 bin 542 ile üçüncü oldu. Muğla, Artvin ve İzmir ise sırasıyla ziyaretçilerin Türkiye’ye en çok giriş yaptıkları diğer iller oldu.