Etiket: ’su

  • Aydın suya hasret kaldı

    Aydın suya hasret kaldı

    Aydın’da Çine Çayı üzerinde kurulu olan ve yapımı Osmanlı Dönemi’nde planlanan ancak 1995 yılında inşası başlanıp 2010 yılında açılışı yapılan Çine Adnan Menderes Barajı, bu yıl doluluk oranı en az olan barajlar arasında kaldı.

    Başta Çine, Aydın, Koçarlı olmak üzere Söke Ovası’nda da binlerce dönüm tarım arazisinin sulandığı barajdaki son durum görenleri şaşırtıyor. Önceki yıllarda yüzde 100 doluluk oranına ulaşarak kışın bile su tahliyesi yapılan barajın bugünkü durumu çiftçileri endişelendirmeye başladı.


    Barajın kışın görülmeye alışık olunmayan bir kuraklık manzarası ile karşı karşıya kaldığını belirten Çine Söğütcük köyü sakinlerinden İhsan İzgüt, “Bu sene yağışlar olmadığından dolayı baraj bu şekilde. Daha önceki yıllarda bu baraj şelale gibi akardı. Ancak durum çiftçilik ve tarım açısından bu yıl zor görünüyor” diyerek yağmur beklediklerini söyledi.

  • Cadde ve iş yerleri sular altında kaldı

    Cadde ve iş yerleri sular altında kaldı

    Meteoroloji tarafından İzmir için yapılan sağanak ve kuvvetli sağanak yağış uyarısının ardından yağmur, kentin kuzey ilçelerinden giriş yaptı. Dikili ilçesinde etkili olan sağanak yağış hayatı olumsuz etkilerken, ilçedeki bazı caddeler ve iş yerlerinde su baskını meydana geldi.

    İş yerlerine dolan suları tahliye etmeye çalışan esnaf zor anlar yaşarken, sağanak yağışın gün boyu etkili olacağı öğrenildi.

  • ‘Su’dan sebeplerle strese girmeyelim

    ‘Su’dan sebeplerle strese girmeyelim

    Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan kuraklık tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri haline gelirken, Bursalıları bir gün bile susuz bırakmamak için gerekli her türlü yatırımı hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, diğer taraftan konuyu tüm yönleri ile mercek altına aldı. Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Su Komisyonu kurulurken, komisyon Bursa’nın su potansiyeli, tarım, sanayi ve bireysel su kullanımı ve alınması gereken önlemlerle ilgili çalışmalara hızla devam ediyor.

    DSİ, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, üniversiteler, BUSKİ ilgili akademik odalarla birlikte gerekli saha çalışmalarını yapan komisyon, Doğancı ve Nilüfer Barajlarının yanında sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinde de incelemelerde bulundu. Büyükşehir Belediyesi Encümen Salonu’nda yapılan su yönetimi değerlendirme toplantısında, bugüne kadar yapılan çalışmalar masaya yatırıldı. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ulaş Akhan’ın başkanlığında yapılan toplantıya Meclis Su Komisyonu Başkanı Mihrimah Kocabıyık, Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Araştırma ve Değerlendirme Daire Başkanı Yusuf Başaran, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Devrim İzgi, komisyon üyeleri ve konunun tüm tarafları katıldı.

    Akılcı kullanmamız lazım

    Toplantıyı değerlendiren Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Araştırma ve Değerlendirme Daire Başkanı Yusuf Başaran, artık Bursa’da ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde suyu daha verimli ve akılcı kullanmanın şart olduğunu söyledi. İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın arttığını, yağış rejimlerinin değiştiğini kaydeden Başaran, “Suyumuzu evimizde, sanayide ve tarımda daha verimli ve akılcı kullanmamız lazım ki gelecek nesillerimize suyumuzu aktarabilelim. Aksi takdirde bu tüketim alışkanlıklarıyla kullanmaya devam edersek ciddi manada suya daha zor ulaşacağız. Bundan dolayı elbirliğiyle bütün kullanım alışkanlıklarını değiştirmemiz lazım. Bu toplantıyı organize eden Büyükşehir Belediyesine çok teşekkür ediyorum. İnşallah gelecekte kuraklık olmadan, daha sürdürülebilir bir su kullanımı ile ülkemizi kalkındıracağımızı ümit ediyorum” dedi.

    Su stresi çekmeyelim

    Büyükşehir Belediye Meclisi Su Komisyonu Başkanı Mihrimah Kocabıyık da “Su potansiyeli olarak Bursa’da elimizde ne var? İçme suyu kaynaklarımız neler? Önümüzdeki 2030 yılında 2050 yılında ve yüz yıllık projeksiyonda su kaynaklarımızla ilgili neler yapmamız gerekiyor? Bunların hepsini masaya yatırdık. Komisyon olarak Doğancı’da ve Nilüfer Barajı’nda incelemelerde bulunduk. Bursa Organize Sanayi ve Demirtaş Organize Sanayi Bölgelerindeki iyi uygulama örneklerini inceledik. Bursa’da su kullanım miktarlarını daha da aşağıya indirmek, suyun verimli olarak kullanılmasını sağlamak ve müreffeh şekilde sıkıntı çekmeden, su stresi çekmeden güzel bir şekilde yaşamayı hedefliyoruz. Bu çerçevede güzel bir rapor hazırlıyoruz. Tamamlandığında raporumuzu Meclis’te paylaşacağız” diye konuştu.

    Rahat bir gelecek

    BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Devrim İzgi de sudaki kayıp kaçak oranlarının azaltılmasından, mevcut kaynakların korunmasına kadar gerekli her türlü yatırımı yaptıklarını belirterek, “Gelecekte yapacağımız işleri bugünden planlamamız gerekli ki gelecekte su kıtlığı yaşamayalım. Çünkü günümüzde iklim değişikliği hızla devam ediyor. Bursa’mız da bu konuda ciddi anlamda etkilenecek olan şehirlerden bir tanesi. Bu önlemleri şimdiden alırsak gelecekte rahat bir nefes alırız” dedi.

  • Balıklıgöl suyu eski berraklığına kavuştu

    Balıklıgöl suyu eski berraklığına kavuştu

    Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Şanlıurfa’da kentin simgesi olan tarihi Balıklıgöl suyu, çamur rengine bürünmüştü. Bir ay sonra eski haline dönen Balıklıgöl’de suyun berraklaşmasıyla balıklar su yüzeyine çıkmaya başladı. Uzmanların tamamen doğal bir olay olduğunu belirttiği Balıklıgöl, eski günlerine kavuşarak ziyaretçi akınına uğruyor. Göl çevresinde gezen vatandaşlar, balıklara yem atarak felaketlerin bir daha yaşanmaması için dua etti.

    “15 gün sonra inşallah ülkemiz gibi burası da giderek temizlenerek güzel günlerine geri dönecek”

    Şanlıurfa Çevre Koruma Vakfı Balıklıgöl Teknik Komisyon Üyesi Ömer Sait Kılıç, “Öncelikle ülkemize geçmiş olsun. Ölenlere rahmet, kalanlara acil şifalar diliyoruz. Balıklıgöl’deki su, Şanlıurfa Balıklıgöl’ü besleyen Direkli Havzası’ndan geliyor. Dolayısıyla Şanlıurfa’nın güneybatısındaki sular buradan kaynak suyu olarak çıkıyor. Depremden 7 dakika sonra akiferlerdeki toprak yüzeye çıktı. Yani buradaki su renginin bozuşmasının tek sebebi hazinelerdeki suların içerisindeki toprağın yüzeye çıkmasıdır. Başka da bir nedeni yok. Depremle birlikte seyreden bir olay, bugüne kadar yüzde 40 açılma oldu. Bundan sonra da açılmaya devam edecek. Balıklar stresli oldukları için ilk günlerde gözükmediler, zaten bulanıklıktan şu anda o stresin kalkması ile birlikte öncelikle büyük balıklar gözüküyor, küçük balıklar gölün çeşitli noktalarındaki mağaralarda bulunuyorlar. Onlar da zaman içerisinde çıkacak. Tabii bu arada suyun oksijen miktarını da kontrol ettik. Şu anda oksijen miktarı 8 miligram veriyor.

    Normal seviyelerinde, yani gayet güzel bir seviyededir. Sadece bulanıklık noktasından bir tereddüt oluştu, o da zamanla düzelecek. Bu balıklar sazangil ailesine mensup balıklar olduğu için dayanıklılıkları çok yüksek. Bulanıklıklara karşı dayanım güçleri çok yüksek. Ölüm oranlarına gelince de anormal bir ölümle karşılaşmadık. Klasik seleksiyona bağlı olarak doğal ölümleri var. Günde 2, 3, 5 diye normal ölümleri var; şu anda da bugün aldığımız bilgiye göre 3 tane ölüm var. Yani bu da bizim için gayet normal, daha önceki sonuçlarımızla hemen hemen aynı gidiyor. Tabii bu düzelme ile birlikte insanların da morali yerine gelecek. İnsanlar neden oldu diye korkuyorlar. Bu doğal bir süreç, dolayısıyla zamana bağlı olarak düzelecek. 15 gün sonra inşallah ülkemiz gibi burası da giderek temizlenerek güzel günlerine geri dönecek” dedi.


    Balıklıgöl’ü gezen ziyaretçilerden Ramazan Delen, “Depremden dolayı Balıklıgöl tamamen çamur haline dönmüştü, balıklar yüzeyde gözükmüyordu. Allah’ıma şükürler olsun ki şu an su güzelleşti, açık oldu. Balıklar yine geldi, yem yemeye başladı. Biz de ailemizle dolaşmaya geldik” şeklinde konuştu.Ziyaretçilerden Uğur Erdinçer ise, “Su çok bozuktu, bulanıktı, kıpkırmızı olmuştu. Yani bu resmen ne bileyim bize bir zulüm gibi bir şeydi. Dünyanın sonu geliyor, gümbür gümbür her taraf. Allah yardımcınız olsun, böylesini hiç görmedik. Balıklıgöl de eski düzene girdi elhamdülillah” ifadelerini kullandı.

  • Nilüfer’in hava ve su analiz raporları

    Nilüfer’in hava ve su analiz raporları

    Nilüfer Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü tarafından yürütülen “2022 Yılı Hava ve Su Kirliliği İzleme Çalışmaları”na ilişkin rapor, Nilüfer Barış Meclisi’nde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı. Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Başkan Yardımcısı Zafer Yıldız ile Nilüfer Belediyesi Halk Sağlığı Danışmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın yer aldığı basın toplantısı geniş katılımla gerçekleşti. Toplantıda analiz sonuçlarını açıklayan Prof. Dr. Kayıhan Pala, dış ortam ve iç ortam hava kirliliğinin, çeşitli hastalıklara ve ölümlere yol açtığına vurgu yaparak, “Temel olarak endüstri ve kötü kentleşmeden kaynaklanan dış ortam hava kirliliği, kanser ölümlerinin önde gelen çevre ile alakalı sebebidir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan araştırmada, Türkiye’de 2018 yılında 72 ilde 44 bin 617 kişinin Partiküller madde 2,5 (PM2.5) kirliliği sebebiyle erken öldüğü tahmin edilmiştir. Aynı araştırmanın belirtilerine göre Bursa’da 2 bin 822 kişi uzun süreli PM2.5 kirliliğine bağlı olarak 2018 yılında hayatını erken kaybetmiştir” dedi.


    Bursa’nın, Türkiye genelinde havası en kirli illerden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Pala, Türkiye’deki sınır değerlerin Dünya Sağlık Örgütü değerlerinin çok üstünde olduğuna da dikkat çekti. Türkiye’de SO2 (g/m3) sınır değerinin 125 olduğunu, bu sınır değerin Dünya Sağlık Örgütü’nde ise 40 olarak belirlendiğini söyleyen Prof. Dr. Kayıhan Pala, “En önemli sağlık sorunlarına yol açan hava kirleticilerinden biri olmasına mukabil, ülkemizde halen PM2.5 için belirlenmiş herhangi bir ulusal sınır değer yoktur. Partikül maddelerden yalnızca PM10 için ulusal sınır değer belirlenmiştir” diye konuştu.


    Nilüfer’in hava kalitesini de değerlendiren Pala, “12 ay boyunca PM10 derişimleri hem Dünya Sağlık Örgütü rehber değerinin hem de ulusal sınır değerin üzerindedir. PM2.5 derişimleri ise Dünya Sağlık Örgütü rehber değerlerinin üzerindedir. SO2 derişimleri ise ulusal sınır değerin ve Dünya Sağlık Örgütü rehber değerinin altındadır. NO2 derişimleri 9 ay boyunca ulusal sınır değerin, 12 ay boyunca da Dünya Sağlık Örgütü rehber değerlerinin üzerindedir, 12 ay boyunca O3 derişimleri ulusal sınır değerin ve Dünya Sağlık Örgütü rehber değerinin altındadır. Bu keşifler Nilüfer’deki partikül maddelerden ve azot oksitlerinden kaynaklanan hava kirliliğini açık olarak göstermektedir” şeklinde konuştu.

    Bursa’da ‘Marmara Temiz Hava Merkezi Hava Kalitesi İzleme Ağı’ çerçevesinde 2022 yılında dokuz hava kalitesi ölçüm istasyonu bulunduğunu belirten Pala, “Ancak ölçümü yapılan kirleticilerin bulundukları istasyonların coğrafi dağılımı Bursa’nın tümü için bilgi vermekten uzaktır. Özellikle kent merkezindeki organize sanayi bölgeleri gibi kirletici kaynakların kirliliğini izlemek üzere istasyonlar kurulmamış olması önemli bir eksikliktir” dedi.

    Bursa’nın doğusundan batısına kadar kentin tamamının çok ciddi bir kirlilikle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Pala, “Bursa’da partiküller madde açısından çok ciddi kirlilik var. Ancak bu konuda ciddi bir adım atılmış değil. Bursa’da hava kirliliği özellikle son yıllarda çok ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Örneğin yasal düzenlemelere göre 24 saatlik ortalama PM10 ulusal sınır değeri yılda en çok 35 gün aşılabilir olmasına mukabil, Bursa’da yüzlerce kez aşılmaktadır. Bu konu bilim insanları ve meslek odaları tarafından birçok kez gündeme getirilmiş olmasına mukabil, halen etkin bir önlem alınmadığı anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.


    Pala, hava kirliliği ile mücadele için yapılması gerekenleri de şöyle açıkladı:

    “Bursa’da hava kirliliğine yol açan kirlilik kaynakları bilimsel yöntemlerle ortaya konulmalı ve kirliliği kaynakta yok etmek üzere bilimsel eylem planları hazırlanmalı, uygulamaya konulmalı, izlenmeli ve denetlenmelidir. Ayrıca, Bursa’da kentsel alanda suyu en fazla sanayi tüketiyor. Siz, sanayinin tüketimine sınır getirmeden, her gün çok fazla miktarda su tüketecek sanayi tesislerine izin verirken, evde musluğu damlatmayın diyerek bu sorunu çözemezsiniz. Hem iklim krizini dikkate alacaksınız hem su kaynaklarını kimin tükettiğini dikkate alacaksınız ki bu kentte yaşayanlar doğru düzgün suya erişebilsin. Burada ciddi bir sıkıntı var. 2022’de çok ciddi bir kuraklık ve su eksikliği var. Gelecek 3-5 yıl içinde barajların doluluk oranları bugünleri aratacak şekilde eksilebilir. Su kaynaklarını nasıl kullanacağımıza çok dikkat etmemiz gerekir. Evliya Çelebi’nin yıllar önce söylediği gibi Bursa, sudan ibaret bir kent değil, Bursa maalesef su yoksulu bir kent. Kentsel alanda birinci sırada su tüketimini endüstri yapıyor. Bursa ve Türkiye genelinde birinci sırada tarım ve bahçe sulama var. Bahçe sulamadan vazgeçsek, endüstriyi kontrol altına alabilsek Türkiye’de su sorununu büyük ölçüde çözme ihtimalimiz var.”


    Pala, yeterli ve güvenli suya erişememenin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna vurgu yaparak, kentlerde güvenli içme suyu sağlamanın en önemli yolunun tüm adımları içeren ‘Su Güvenlik Planı’ oluşturulması olduğunu da kaydetti. Bursa’da kişi başına düşen içme suyu tüketiminin Türkiye ortalamasının altında olduğuna da dikkat çeken Pala, “Türkiye’de 2020 yılında belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesine kişi başına günde ortalama 228 litre su çekilirken, Bursa’da Türkiye ortalamasının altında, 199 litre su çekilebilmiştir. İlçelere göre dağlımda da kişi başı 185 litre ile Nilüfer ilk sırada yer alırken, 106 litre ile Gürsu ilçesi en alt sırada yer alıyor. Bu rakamlar su kullanımının sosyo ekonomik duruma göre çeşitlilik gösterdiğini ortaya koyuyor” dedi.

    Nilüfer Belediyesi’nin 2002 yılından bu yana su analizleri yaptığını belirten Pala, Nilüfer Belediyesi sınırları içerisinde belirlenen noktalardan kentsel alandaki 42 mahalleden ayda bir ve kırsal alandaki 22 mahalleden iki ayda bir olmak üzere periyodik olarak su örneği alındığını ve suda klor düzeyine bakıldığını belirtti. Pala, “Nilüfer’de kentsel alanda alınan su örneklerinin tamamı bakteriyolojik açıdan temiz bulunmuştur. Kentsel alanda şebeke suyunda klor düzeyi düşük bulunan su örneği oranı yüzde 2’dir” dedi.


    Pala, kırsal mahallelerde bulunan hayrat çeşmelerinden alınan su numunelerinin ise yüzde 84,9’unun bakteriyolojik açıdan kirli bulunduğunu belirterek vatandaşları uyardı. Üretilen suyun bir bağımsız gözetim grubu tarafından denetleniyor olması gerektiğine dikkat çeken Pala, “Bunu, yıllardır öneriyoruz. BUSKİ, üniversiteler ve yerel yönetimlerin iş birliğiyle bağımsız bir grup kursun. O bağımsız grup, akredite bir laboratuar aracılığıyla sürekli izlesin ve sürekli topluma bilgi versin. Böyle olunca toplumun güveni yüksek düzeye erişecektir” dedi.

    Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Bursa’da arıtma tesisinden çıkan su yüzde 100 güvenli. Yıllardır hiçbir problem yok. Ama o su, Görükle’nin en uç sokağındaki bir eve gelene kadar bu süreçte hangi depodan geçiyor, hangi dağıtım ağı bunu sağlıyor, bütün bunların açıklıkla izlenebileceği bir mekanizmanın kurulmasına ihtiyaç var. Burada Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ve yerel yönetimlere önemli bir işlev düşüyor” ifadelerini kullandı.

  • Elazığ’da biyolojik atık su arıtma tesisi

    Elazığ’da biyolojik atık su arıtma tesisi

    Elazığ Belediyesi, şehrin ihtiyaçlarına ve problemlerine yönelik köklü çözümler üretmeye yönelik yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. Elazığ’ın 2053 yılına kadar ihtiyacını karşılayacak ileri biyolojik atık su arıtma tesisinin inşa çalışmaları başladı. Elazığ-Bingöl kara yolu 17. kilometrede yer alan mevcut arıtma tesisisin yer aldığı yaklaşık 250 dönümlük arazi üzerinde inşa edilecek tesiste şehrin atık su bertaraf sorununa köklü çözüm oluşturacak 150 bin metreküp kapasiteli ileri biyolojik atık su arıtma tesisinin 24 ayda tamamlanarak teslim edilmesi planlanıyor.

  • Barajların doluluk oranları artıyor

    Barajların doluluk oranları artıyor

    Türkiye genelinde kış ayında yağmur ve kar yağışının az olması kuraklık tehdidini de beraberinde getirdi. İstanbul’da barajların doluluk oranı bu yılın Ocak ayında yüzde 28 seviyelerine düşmüştü. Bu oran ile İstanbul’un barajları, son 10 yılın en düşük doluluk oranını görmüş oldu.

    Barajların doluluk oranı yüzde 35,38

    Ocak ayının ardından Mart ayının ilk günlerinde barajlardaki doluluk oranlarında artış yaşandı. Barajlardaki genel doluluk oranı yüzde 35,38 olarak ölçüldü. Bu oran ile İstanbul’un barajları son 10 yılın en düşük seviyesinden az da olsa yükselmiş oldu.

    Öte yandan, İstanbul’daki barajların doluluk oranları ise şöyle:
    Alibey Barajı yüzde 10,78
    Büyükçekmece Barajı yüzde 31,11
    Darlık Barajı yüzde 40,62
    Istrancalar Barajı yüzde 25,86
    Kazandere Barajı yüzde 6,37
    Elmalı Barajı yüzde 34,09
    Ömerli Barajı yüzde 52,01
    Pabuçdere Barajı yüzde 6,83
    Sazlıdere Barajı yüzde 33,26
    Terkos Barajı yüzde 31,83

  • Budaklı Kaplıcası’nda endişelendiren su artışı

    Budaklı Kaplıcası’nda endişelendiren su artışı

    Güroymak ilçesinde sönmüş volkanik Nemrut Dağı eteklerinde bulunan ve birçok hastalığa iyi geldiği söylenen Budaklı Kaplıcası, her yıl yüzlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Budaklı köyünde fay hattı boyunca yeryüzüne çıkarak oluşan kaplıcanın, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ilde yıkıma neden olan depremlerin ardından su seviyesinde ve sıcaklığında artış yaşandı. Köyde yaşayan vatandaşların iddialarına göre, Kahramanmaraş merkezli depremlerden önce kaplıcadaki su seviyesinin normal seyrindeyken sıcaklığı ise kış aylarında 32 dereceyi buluyordu. Depremden hemen sonra kaplıcanın etrafında bulunan taşlar sular altında kalarak kaybolurken, su seviyesinde ve sıcaklığında ise artış yaşandığı belirtildi.

    “30 santimetre kadar su artışı var”

    Depremden sonra bölgede incelemeler yaptığını dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Cihan Önen, kaplıcadaki su debisinde ve sıcaklığında bir artış yaşandığını söyleyerek, “Çok uzun yıllardan beri Nemrut Kalderasını ve İron Sazlığını gözlemlemekteyim. Gözlemlediğimiz bu doğal ortamı aynı şekilde içerisindeki vahşi canlıları kaydedip belgeselleştirdiğimiz zamanlar da oldu. Burada enteresan bir durum var. Geçen haftalardan bu yana bu bölgede inceleme halindeyiz. Budaklı Kaplıcasında şu an bir ölçüm alarak termal sıcaklığına baktık. Sıcaklıkta geçen zamanlara oranla artışta 3-4 derece bir fark olduğunu gözlemledik. Geçen yıl bu mevsimlere göre 20-30 santimetrelik su artışı olduğunu görüyoruz. Köylülerin çocuklar boğulmasın diye kaplıca havuzundaki geçiş hattını delmeden önce suyun 30 santimetreye kadar yükseldiği görülmektedir. Bunu kaplıcanın hatlarından görebilmekteyiz” dedi.


    “Kaplıcanın ana kaynak hattında su çıkış debisinin yoğun bir şekilde arttığı görülmektedir”

    Önceki yıllarda gözlemlenen kaplıcanın su çıkış noktasında artış yaşandığını ifade eden Önen, “Tabi bu artış, depremin ilk anlarında daha yüksek olup köydeki arkadaşların drenajı açması ile su seviyesi eski seviyesine ulaşmasa da biraz daha azaldığını görmekteyiz. Geçen haftadan bu yana bölgede düzenli ölçümler yapıyoruz. Bir de kaynağın çıkış noktasında ciddi derinlik oluşmuştur. 30 santimetre kadar su artışı var. Herhangi bir drenajın önünde bir blok olmamasına rağmen 30 santimetre kadar bir artış mevcut. Geçen yıl bu mevsimde termal sıcaklığı 32 derece kadardı. Şimdi ise 35 ile 37.7 bir yüzey sıcaklığı olduğunu görmekteyiz” dedi.

    “Kaplıcanın önceki ve şimdiki hali arasında bayağı bir fark var”

    Kaplıca suyunun ilk defa bu kadar yükseldiğini söyleyen köy sakini Berkan Tören, “Depremden önce kaplıcaya geldiğimiz zaman suyun bu kadar fazla olduğunu görmemiştim. Depremden 2 gün sonra geldiğimde kaplıcanın suyu artmıştı. Yaklaşık 30 santimetre bir artış oldu. Önceki hali ve şimdiki hali arasında bayağı bir fark var. Önceden suyun seviyesi insan boyunu geçmezken şimdi ise suyun fazlalığı insan boyunu geçiyor. Arkadaşlarımız depremden 2 gün sonra buraya gelip çocuklar boğulmasın diye yanlarında getirdikleri şişler ile suyun aktığı yönü açtılar. Şu an suyumuz tertemiz ve daha yüzülebilir duruyor” ifadelerini kullandı.

    “Depremden önce kaplıcanın suyu çok azdı”

    Kaplıcanın etrafında bulunan taşların sular altında kaldığını belirten köy sakini Şahin Ateş de, “İnanılmaz bir şekilde depremden hemen sonra suyun seviyesi yükseldi. Kaplıcanın etrafında bulunan taşlar önceden suyun üzerindeydi şimdi ise suyun altında kaybolmuş durumda” diye konuştu.

    “Su geçen seneki debisine göre bayağı bir fazla”

    Kaplıcaya şifa bulmak için geldiğini ifade eden Cüneyt Aksoy ise su debisinde artış yaşandığını söyleyerek, “Bu sene kaplıcada bir farklılık olduğunu gördük. Su geçen seneki debisine göre bayağı bir fazlalaştı. Suyun altına indiğimiz zaman yoğun bir çakıl sürüsünün bir girdap yaptığı görülüyor ve aşağıda durulmuyor. Aşırı derecede yukarıya çekiyor. Suyun sıcaklığı çok güzel ve doğal bir jakuzi görevi görüyor. İnsanların böyle güzel bir yer olup da hala nasıl gelmediğine çok şaşırıyorum. Muhteşem ve değişiklik arayanlara tavsiye edilebilecek bir yer” diye konuştu.

  • Jandarma Komutanlığından su yardımı

    Jandarma Komutanlığından su yardımı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerin büyük yıkıma neden olduğu Hatay’da vatandaşlara su yardımı yapılmaya devam ediliyor.

    Son olarak, Defne İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince 8 mahalledeki vatandaşlara 978 koli su dağıtıldı. Jandarma ekiplerinin vatandaşlara yardım faaliyetleri devam edeceği duyuruldu.

  • Sıcak su torbası bomba gibi patladı

    Sıcak su torbası bomba gibi patladı

    Küçükçekmece’de yaşayan 25 yaşındaki Türkan Aleyna Akça, geçtiğimiz haftalarda akşam saatlerinde karnında ağrı hissetti. Akça ağrı sonrası ısıttığı suyu sıcak su torbasına doldurdu, karnının üzerine koyarak uzandı ancak kısa bir süre sonra torba adeta bomba gibi patladı. Bacaklarına ve vücudunun çeşitli yerlerine sıçrayan sıcak su sonrası genç kız, hemen banyoya koştu. Yanık noktalarına soğuk su tutan Akça, bir süre sonra hastaneye gitti. Acilde tedavisine başlanan Akça, işlemlerin ardından Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’ne sevk edildi. Burada tedavisine başlanan genç kızın sıcak su torbası nedeniyle vücudundan oluşan yanıklara müdahale edilirken başarılı tedavi sürecinin ardından genç kız taburcu edildi. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi Müdürü, Acil Cerrahi Kliniği Şefi Prof. Dr. Mustafa Turan ise tedavi sürecine ilişkin bilgi vererek, yaralanmalara karşı uyardı.

    “Havasını almamıştım, suyun da çok sıcak olduğunu düşünüyorum”

    Sıcak su torbasının patladığı anları anlatan 25 yaşındaki Türkan Aleyna Akça, “Karnım ağrıyordu o yüzden bende sıcak su torbası hazırlamıştım. Sanıyorum içindeki suyu biraz fazla sıcak koydum, birkaç dakika sonra sıcak su torbası karnımda patladı. Tüm su tabi karnımdan üzerime döküldü. Karnımdan bacağımın başlangıç kısmına doğru yan kısmım da tamamen yandı. Hemen tabi o sıcağı atlatmak için de soğuk su tuttuk. Ardından da hastaneye geldik. Havasını almamıştım, suyun da çok sıcak olduğunu düşünüyorum o yüzden de patlama olmuş olabilir. O anda insan sadece soğuk bir şey tutmak istiyor, direkt olarak duşa koştum. Bir zaman sonra soğuk suya çok fazla dayanamadım ve çıkmak zorunda kaldım. Su toplamaya başlamıştı hemen acile gittik ardından da yanık merkezine geldik. O süreçten beri de burada tedavi görüyorum. Tedavilerim sonrasında şu anda daha iyiye gidiyorum. Ben içindeki suyu çok sıcak su koymamalarını öneririm. Bir de güvendikleri, iyi bir markanın ürününü alabilirler” dedi.

    “Hasta kayıplarına yol açabilecek durumlar söz konusu olabilir”

    Genç kıza uygulanan tedavi ve ev kazalarına ilişkin bilgi veren Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi Müdürü, Acil Cerrahi Kliniği Şefi Prof. Dr. Mustafa Turan, “Bu tarz hastalarımız sık sık bize başvurmaktadırlar. Bir kısmı düşük enerjili yanıklar oluyor ama maalesef uzun süre yatış gerektiren hatta sakatlıklara kadar yol açabilecek durumlara kadar giden hastalarımız olabiliyor. Örneğin; son 15 gün içinde 5 tane benzer vaka geldi. Hatta tesadüf az önce acile de yeni bir vakamız söz konusu. Türkan Hanım’ın başvurusu sonrası akabinde tedavilerini başlattık. Yer yer ağır hasarları, derin yanıkları mevcuttu. Ağrıları nedeniyle sıcak su torbası koyuyor, birkaç dakika sonra o torba patlıyor vücudunda derin yanıklar söz konusu olabiliyor. Hemen soğuk su uygulamış ve enerjisini düşürdüğü için de fazla bir hasar bırakmadan bu süreci atlatmış gözüyor. Özellikle halkımıza şunu belirtmek istiyorum; bu tarz yanıklar olduğu zaman mutlaka çeşme suyuyla oraya transfer edilen enerjiyi, reaksiyonu almaları açısından 15-20 dakika tutmaları, oradaki hasarın daha az kalması açısından çok önemli. Maalesef özellikle kış dönemleri, kış aylarında çok sık görüyoruz. Sıcak su konulan torbalara çok sıcak su konulmaması, kapağının iyi oturup çalışıp çalışmadığının kontrol edilmesi, su sızdırıp sızdırmadığına bakılması gerekiyor. Bazı hastalar torbayla uyuduklarını belirtiyorlar sonra torba patlıyor, derin yanıklarla bize başvuruyorlar. İçerisine sıcak su koyuyoruz, kaliteli bir ürün olmasına dikkat etsinler. Isınma maksatlı da kullanılıyor, ılık olmalı çok sıcak olunca özellikle şeker hastaları hissetmiyorlar, çok tutuyorlar. Ayak kesilmesine kadar gidebilecek bir süreç yaşanabiliyor, o krizin iyi yönetilmesi, şeker hastalarına belli bir yaş üzeri hastalara ayaklarını ısıtırken mutlaka dikkat ederek bu süreci atlatmalarını öneriyoruz. Vatandaşlarımız, sıcak su torbalarını tercih ediyor ama mutlaka kurallara uyarak yapalım. Çok sıcak konduysa, ciddi alanı yaktıysa o süreç de iyi yönetilmediyse hasta kayıplarına yol açabilecek durumlar söz konusu olabilir. Hastanın başka sorunları olabilir, yaşlıdır, ameliyatları kaldıramayabilir, yara iyileşmesi kötü olur. O yüzden bu tarz yanıklara, ev kazalarına çok dikkat etmemiz lazım” şeklinde konuştu.
    Öte yandan genç kız, Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ndeki tedavisinin ardından taburcu edildi.