AFAD, saat 13.15 sıralarında Suriye’nin Hama bölgesinde 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini duyurdu. Yerin 7,16 kilometre derinliğinde yaşanan deprem Hatay’da da hissedildi. İskenderun ilçesinde betonarme yapılarda yaşayan vatandaşlar soluğu sokakta aldı.
Etiket: Suriye
-
Suriye’de hayatını kaybeden Uzman Çavuş’a şehitlik unvanı verildi
Suriye Harekat Alanı’nda görev yapan 33 yaşındaki Uzman Çavuş Hüseyin Karakoç, 29 Temmuz’da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Karakoç, memleketi Kırıkkale’nin Hacılar Beldesi’nde düzenlenen cenaze töreniyle toprağa verildi. Vefatından 16 gün sonra ailesinin başvurusu üzerine Karakoç’a “şehitlik” statüsü verildi. Şehit Karakoç, geride 7 yaşındaki Kerem Asrın ve 4 yaşındaki Sıraç Batu isimli iki oğlunu bıraktı.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “şehitlik” statüsüne alınan Uzman Çavuş Hüseyin Karakoç için bir taziye mesajı yayımladı. Bakan Güler, mesajında şu ifadelere yer verdi:
“29 Temmuz 2024 tarihinde Suriye Harekat Alanı’nda görev esnasında rahatsızlanarak şehit olan kahraman silah arkadaşımız Uzman Çavuş Hüseyin Karakoç’a Allah’tan rahmet; kederli ailesine ve asil milletimize başsağlığı ve sabır dilerim.”
Kırıkkale Valisi Mehmet Makas da bir taziye mesajı yayımlayarak, “Kırıkkale’mizin evladı, aslan parçamız Hava Savunma Uzman Çavuş Hüseyin Karakoç, şehadetin mübarek olsun. Şehidimiz cennettedir, şehitler diyarı Kırıkkale’mizin ve yüce Türk milletinin başı sağ olsun” ifadelerini kullandı. -
Suriye’nin kuzeyinde 2 PKK’lı öldürüldü
MSB’den yapılan açıklamada: “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı bölgesinde tespit ettiği 2 PKK/YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi” denildi.
Mehmetçik, kahramanca ve fedakârca mücadeleye devam ediyor!
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı bölgesinde tespit ettiği 2 PKK/YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi. #MillîSavunmaBakanlığı pic.twitter.com/vr7PZiTSKb
— T.C. Millî Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) August 13, 2024
-
Suriyelilerin iş yerlerine sıkı denetim
Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel’in talimatlarıyla harekete geçen Yenişehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, ilçede faaliyet gösteren Suriyelilerin iş yerlerine denetim yaptı. İş yeri açma ruhsatı, ruhsat sürelerinin kontrolü, tabelaların uygunluğu ve hijyenik şartlar kontrol edildi. Yenişehir Belediyesi’nin kontrollerinin ardından 3 iş yerinin ruhsatsız olduğu ve 3 iş yerinin de ruhsat sürelerinin bitmiş olduğu tespit edilerek yasal işlem başlatıldı.
“Ercan Özel: “Kimseye göz açtırmayız”
Yapılan denetimler hakkında açıklama yapan Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, “Yenişehir’de kimse haksız kazanç elde edemez ve kimse halkımızın sağlığıyla oynayamaz. Bunu yapmaya kalkışanlara belediyemiz en sert şekilde cevap verecektir. Sığınmacı olarak ülkemize gelen ve burada kaçak olarak iş yeri açan, kaçak işçi çalıştıran, halkımızın hakkına giren, vatandaşlarımızın sağlığıyla oynayan kimseye göz açtırmayız, açtırmayacağız” dedi.
-
Suriye’nin kuzeyinde 4 PKK’lı öldürüldü
MSB’den yapılan açıklamada: “Teröristlerin taciz atışları karşılıksız kalmıyor! Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki Zeytin Dalı ve Barış Pınarı bölgelerinde huzur ve güvenlik ortamını bozmak için taciz ateşi açan 4 PKK/YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi” ifadelerine yer verildi.
-
Suriye’nim kuzeyinde 2 terörist öldürüldü
MSB’den yapılan açıklamada: “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı bölgesinde tespit ettiği 2 PKK/YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi.” ifadelerine yer verildi.
-
İş kazası geçirdi, patronu inkar etti
İstanbul’un Pendik ilçesi Kavakpınar Mahallesinde 7 kardeşi ve anne babasıyla yaşayan 20 yaşındaki Suriyeli Dibo Muhammed, iddiaya göre yaklaşık 5 yıl önce sigortasız ve aylık 500 TL’ye çalıştığı fabrikada iş kazası geçirdi. Karnına matkap darbesi alan Muhammed midesinden ve bağırsaklarından yaralandı. O günden bugüne 4 ameliyat geçiren Muhammed’in tedavi süreci, iddiaya göre ortaya çıkan kayıt problemi ile aksadı. Hastanenin kayıtsız hastaya bakamaması nedeniyle Nüfus Müdürlüğünde kayıt işlemlerini tamamlayan Muhammed ailesi, Göç İdaresi’ne de kayıt için müracaat etti fakat 3 aydır ilerleme olmadığı için tedavi süreci yarım kaldı. Vaktinin genelini yatakta geçiren, katı yiyecek yiyemeyen, karnında torba ile yaşayan ve 40 kiloya düşen Dibo Muhammed, Göç İdaresinden gelecek haberin ardından tedavisine devam etmeyi istiyor.
Dibo Muhammed, “Tedavi olmak istiyorum. Göç İdaresine iki sefer gittim, randevu bekliyoruz. Hastaneye gidiyorum beni kabul etmiyor, sadece ağrı kesici yazıp yolluyor. 3 ay oldu göç idaresini bekliyorum, randevu gelmedi. Benim çok ağrım var. Yemek yiyorum kesiliyorum, su ayran içiyorum kesiliyorum. Her şey çok zor. 4 – 5 sene önce çalışıyordum matkap bana vurdu. Sigortasız çalışıyordum. Patron ‘ Sen şikayet etme ben sana yardım edeceğim’ demişti. Daha sonra sonra orada çalıştığımı inkar etti” dedi.
Nakliye için Muhammed ailesinin yaşadığı eve gelen, yatakta yatan Dibo’yu gördükten sonra o günden bugüne kadar Dibo’ya tedavi sürecinde yardım eden ve yanında olan Engin Bıçak, “Ben Dibo’nun komşusuyum. 4 senedir hastaneye götürüp getiriyorum. Tedavisi hastanede devam ediyordu fakat kayıt sorunu ortaya çıktıktan sonra birkaç aydır tedavisi yarım kaldı. İyice zayıfladı, sürekli ağrıları oluyor acile götürüyoruz acil kaydı olmadığı için geri gönderiyor. Birkaç defa da ambulansla gittiği için borçlandı. Çocuk göz göre göre ölecek. Onun için bu kayıt sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Sürekli beni arıyorlar ‘abi ağrım var beni acile götür’ diyor, götürüyoruz kabul etmiyorlar. En son götürdüğümüzde mide ameliyatı yapacağız dediler sisteme baktılar kaydı olmadığı için geri gönderdiler.
Birkaç sene önce çalıştığı yerde iş kazası geçiriyor karnında yara açılıyor, tedaviye başlanıyor. Birkaç defa ameliyat oldu, sonra dikişleri patladı, tekrar ameliyat oldu. Birkaç sene bu şekilde devam etti. Şimdi tedavisi yarım kaldı. Sigortasız çalıştığı için patronu çocukla ilgilenmedi çocuğu tehdit etti. Şimdiye dek 4 ameliyat geçirdi. Göç İdaresine gittik ‘randevu vereceğiz bizden telefon bekleyin’ dediler 3 aydır telefon bekliyoruz. Bu telefon geldikten sonra gideceğiz göç idaresinde kaydını tamamlayacağız. Ben komşusuyum buraya bir dolap nakliyesi için gelmiştim Dibo’yu da yatarken gördüm o zaman tanıştık. Ondan sonra da 4 senedir de hastaneye gidip geliyoruz” dedi.
-
“Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü nedeniyle Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) başkenti Washington’da düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin ardından yurda döndü. Erdoğan, dönüş sırasında uçakta, zirveyi takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Zirve hakkında genel bir değerlendirme yapan ve zirvenin genel olarak faydalı geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör konusunda ödediğimiz bedelleri tüm dünya biliyor. Müttefiklerimizden teröre karşı verdiğimiz mücadelede samimi dayanışma beklediğimizi burada bir kez daha vurguladım. Ayrıca savunma sanayi ticaretinin önündeki kısıtlamaların süratle kaldırılması gerektiğini ifade ettim. Bildiğiniz gibi NATO’nun Vilnius Zirvesi’nde bütün müttefikler bu yönde taahhüt vermişlerdi. Aradan geçen sürede taahhütleri doğrultusunda gerekli adımları atan müttefiklerimiz de çoğunluktaydı. Ancak bazı NATO üyeleri verdikleri sözlere rağmen, menfi tutumlarını değiştirmedi. Bu duruma hem ilk oturumda hem de zirve esnasında gerçekleştirdiğim ikili görüşmelerde özellikle temas ederek, görüştüğüm liderlere bunları anlattım. “NATO müttefikleri arasında artık kısıtlamaları konuşmak istemiyoruz.” dedim. Ukrayna-Rusya savaşında ilk günden bu yana sürdürdüğümüz dengeli tavrımız zaten bütün liderlerce malum. Ukrayna gibi Rusya Federasyonu da bizim komşumuzdur. Güçlü bağlarımızın olduğu bir ülkedir. Her iki ülkeyle de çok boyutlu ilişkilerimiz mevcuttur. Savaşa rağmen bunların korunmasına da önem veriyoruz. Daha fazla kan dökülmeden diplomasiye dönülmesi ve müzakere zemini hazırlanması gerektiğine dikkat çektim. Bu doğrultuda İstanbul sürecini devam ettirmeye hazır olduğumuzu vurguladım. Bildiğiniz gibi Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte, NATO’nun yeni Genel Sekreteri olarak tayin edildi. Adaylık sürecinde ülkemizi ziyaret eden Rutte’ye hassasiyetlerimizi ve beklentimizi ifade etmiştim. Kendisinin bu istikamette hareket edeceğine inanıyorum. 1 Ekim’de görevi devredecek olan değerli dostum Genel Sekreter Jens Stoltenberg’le de tabiatıyla bir araya geldik. Son 10 yılda yaptığı özverili çalışmalar ve ülkemizle geliştirdiği yakın iş birliği nedeniyle teşekkürlerimizi ilettim. Zirve vesilesiyle birçok devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdim. Ziyaretimizin ve temaslarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.“Mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya’yı da Ukrayna’yı da rahatsız edebiliyor”
“NATO’nun 75. yılı idrak edildi, dünyanın mevcut durumunda NATO’nun, iddialarına nispetle işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “savunma sanayii dahilinde yeni imkan ve yeteneklerin değerlendirilmesi” yönünde ikazlarda bulundu, siz de İstanbul’dan hareket ederken aynı şeyi söylediniz. Stoltenberg’in bahsettiği bu savunma kime karşı, neye karşı?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya süratle bir değişim yaşıyor. Bu hızlı değişim içerisinde güçler özellikle büyük rol oynuyor. Güçlü olanların cirit attığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız. Mesela Rusya, Çin ile dayanışma içinde. Bu durum Batı’yı ciddi manada rahatsız ediyor. Batı, Ukrayna’ya gerek parasal, gerekse ayni noktada bütün imkanlarıyla, silah, mühimmat dahil her türlü desteği veriyor. Bütün bu desteklere rağmen şu anda Ukrayna’da bekledikleri neticeyi henüz alabilmiş değiller. Bu noktada en büyük güvenceleri NATO’nun varlığı. NATO büyük bir güç ve onları biraz rahatlatıyor. Bu Batılı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Amerika’nın yanında Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkeleri yer alıyor. Böylece bu güç takviye oluyor. Bu takviyeye rağmen büyük güç rekabetinde arzu ettikleri neticeyi elde edemeyişleri bu ülkeleri ister istemez belli bir noktaya taşıyor. Burada Türkiye olarak bizim konumumuz ise farklı. Biz, hem Rusya hem Ukrayna ile iletişim halindeyiz. Bunu yaparken de mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya’yı da Ukrayna’yı da rahatsız edebiliyor. Ama biz diyoruz ki, “Her ikiniz hem bize komşusunuz, geçmişten bu yana aramızda ciddi münasebetlerimiz var. Örneğin Karadeniz Tahıl Koridorunda adil bir adım attık. Rusya’nın da Ukrayna’nın da taleplerini karşıladık. “Batı’ya bu tahıl koridorundan aldıklarınızdan verin ama bunun yanında Afrika’ya da verin, Türkiye olarak siz de alın.” dediler. Biz de bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Şimdi diyoruz ki; tahıl koridorunu biz yeniden açalım. Şimdi bunun görüşmelerini hem Rusya hem Ukrayna’yla yapıyoruz. Henüz bu konuda bir netice alamadık. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le son görüşmem bunun üzerindeydi. NATO Zirvesinde Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski ile yine bu konuları görüştük. Ukrayna tarafıyla da tahıl koridorunu çalıştırmak istiyoruz. Temenni ederim ki bu koridoru yeniden işletmeye başlarız” şeklinde konuştu.
“NATO içerisinde nevi şahsına münhasır bir yerimiz var. Peki NATO ile kurduğumuz münasebet ne kadar adil ve dengeli sizce? Fayda – maliyet analizi yaptığınızda, NATO’ya verdiklerimiz ve aldıklarımızı mukayese ettiğinizde bir mütekabiliyet mevzubahis mi?” sorusuna Erdoğan, “Bir fayda-maliyet analizinde Türkiye olarak biz mütekabiliyet ilkesine aykırı bir konuma düşmedik. Sadece terörle mücadelede NATO’yu duruma müdahale etme noktasında henüz netice alabilmiş değiliz. Bundan rahatsız olduğumuzu da Sayın Stoltenberg’e de defalarca ifade ettim. Bir NATO ülkesi olarak Batı’ya bu rahatsızlığımızı hep anlattık. Birinci derecede Almanya, Fransa, İngiltere, malum terörün belli ölçüde destek alanı buldukları yerler. Özellikle Almanya’ya bunları etraflıca anlattık. Mesela terörle mücadelede ülkemizin, dolayısıyla NATO’nun sınırlarının korunması ve tehditlerin bertaraf edilmesi noktasında çoğu zaman yalnız bırakıldık. Bununla da kalınmadı, NATO’nun sınırlarını tehdit eden teröristlere bu tehditlerini güçlendirici yardımlar yapıldı, destekler verildi. Bunlar çok olumlu bir tablo olarak karşımıza çıkmıyor. Diğer taraftan Almanya’yla bizim şu anda Akkuyu Nükleer Santrali için gelmesi gereken türbinlerin Alman gümrüğünde bekliyor olması gibi bir sıkıntımız var. Bu, bizi ciddi manada rahatsız etmiştir. Bunu Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a ikili görüşmemde tekrar hatırlattım. Gerek Eurofighter Typhoon uçak alım talebimizin karşılanmaması, gerek türbin konusu, gerekse bizim firkateynlerimizde kullanılan bazı makinelerin alınması hususunda ortaya çıkan sıkıntıları aşmamız gerekiyor” cevabını verdi.
“NATO Genel Sekreter yapılanmasında Türkiye’nin temsil edilmesi olağandır”
“NATO Genel Sekreter Yardımcılığı konusu da gündemde. 2010-2013 yılları arası Türkiye’den Hüseyin Diriöz Genel Sekreter Yardımcılığı yapmıştı, 2016-2020 arasında da Tacan İldem aynı görevi yaptı. Yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşmede Türkiye’ye bir Genel Sekreter Yardımcılığı verilmesi talebiniz oldu diye biliyoruz. Bakışı nasıl, bu gerçekleşecek mi, gerçekleşirse belirlenmiş bir isim var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“NATO Zirvesi sonrası düzenlediğim basın toplantısında da açık bir şekilde ifade ettim. Bunun kararına ne ben veriyorum ne Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan veriyor. Bu konudaki talebimizi kendilerine ilettik. Sayın Rutte devir teslimden önce Türkiye’ye geleceğini söylemişti. Bu ziyaret gerçekleşirse orada tekrar bu konuları kendisiyle görüşeceğiz. Biz NATO’nun en önemli ülkelerinden biriyiz. İttifakın bir arada olması ve etkinliğini muhafaza etmesi için çok değerli katkılar sunuyoruz. Genel Sekreterlik yapılanmasında Türkiye’nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır. Nitekim Sayın Rutte de böylesi bir makamın Türkiye’ye yakışacağını ifade etmişti. Biz ülkemizden bir ismin Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirilmesini sadece ülkemizin o makamda temsil edilmesi için değil, bu nazik dönemlerde NATO’ya büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz için de istiyoruz.”“Bizim için önemli olan F-16 talebimizin karşılanmasıdır”
“Basın toplantısında da değindiniz ama F-35 meselesinin nasıl çözülecek, programa geri dönüş mü söz konusu ya da F-16’yla ilgili bir mahsuplaşma mı olacak?” sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim burada önceliğimiz F-16 talebimizin karşılanması. Alt kümelerde farklı durumlar olabiliyor ama biz oradaki parasal ilişkileri pek gündeme almak istemiyoruz. Çünkü biz F-35 üzerinden zaten ödememizi yaptık. Hatta 5 tane F-35 hangara da alınmıştı ama ne yazık ki olay farklı gelişti ve daha sonra ABD, bizim F16’larımızı da vermeme noktasına dahi gelmişti. Son görüşmede ABD Başkanı Biden “3-4 hafta içerisinde F-16 sorununu çözeceğim” dedi. Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur. Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
“Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus’la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz”
“NATO Zirvesi öncesinde Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’ndeydiniz. Batı basınına baktığımızda da NATO üyesi ülkelerin liderleri arasında ‘Putin ile görüşebilen, tek lider’ olarak sizi tanımladılar ve yorumladılar. Türkiye bu açıdan uluslararası politika bakımından da önümüzdeki bu netameli süreç bakımından da nasıl bir denge politikası yürütüyor?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus’la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz. Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile çok samimi bir havada görüştük. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le de, Belarus Devlet Başkanı Sayın Lukaşenko ile de güzel görüşmelerimiz oldu. Bütün bu temasların bana göre getirisi er veya geç olacak. Bunu göreceğiz. Bu arada bakan arkadaşlarımızın da görüşmeleri gerçekleşti. Partimizin üst düzey yönetimi Çin’deydi. Çin’de iktidar partisiyle üst düzey çok verimli görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerle ilgili arkadaşlarım bana brifing verdiklerinde “kendilerine çok üst düzey muamelesi yaptıkları.” aktardılar. Bu denli güzel ve başarılı bir ziyareti arkadaşlarımız gerçekleştirdi. Arkasından da biz Sayın Şi Cinping ile Astana’da bir araya geldik. Onunla bu şekilde görüşmelerimizi yaptık. Kendisi bizi yeniden Çin’e davet etti. Ben de kendisini ülkemize davet ettim. “Önümüzdeki yıl iade i ziyaretimi yapayım.” dedi. Bu şekilde de aramızdaki gerek siyasi, gerek ticari bütün bunları görüşme fırsatını da yakaladık. Şimdi büyük ihtimalle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısından sonra bizim bir Çin ziyaretimiz olabilir. Ama 2025’te de inanıyorum ki Sayın Şi Cinping, bize iade-i ziyaretini yapacaktır” şeklinde konuştu.
“Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak”
“Suriye ile ilişkilerin düzelmesine dair ‘Beşşar Esed’e davetimizi yapacağımızı belirtiyoruz’ dediniz. NATO Zirvesi sonrası düzenlediğiniz basın toplantısında da ‘daveti yaptık cevap bekliyoruz’ şeklinde bir yaklaşımınız oldu. Bu davetin Ankara, İstanbul gibi bir yerde mi, yoksa sınır hattında bir bölgede mi gerçekleşmesi öngörülüyor? Rusya’nın bu yakınlaşmaya nasıl baktığını biliyoruz ama ABD ve İran cephesiyle ilgili bir tavır, bir tepki söz konusu mu?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a verdim. Dışişleri Bakanım da şu anda muhataplarıyla görüşmek suretiyle işin bütün yol haritasını belirleyecekler. Ona göre de inşallah adımı atacağız. Biz Suriye’de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz. Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız. ABD ve İran’ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir. Biz komşumuzdaki yangını söndürmek için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Suriye’nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız. Biz Suriye’de barış istiyoruz ve barışın yanında olan herkesi de bu tarihi çağrımıza desteğe bekliyoruz” şeklinde cevap verdi.
“Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye’ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak, hava sahasına ambargo devam edecek”
“Irak’ta PKK terör örgütüne yönelik operasyonlarda terör örgütü üyelerinin köyleri, kasabaları, bazı yerleşim yerlerini ateşe vererek güneye çekildiklerine dair haberler geliyor. Kundaklama eylemleri yaptıkları ortaya çıktı. Bu saldırılarda da Bafel Talabani’ye yakın isimlerin de olduğu, onlara ait peşmergelerden isimlerin de olduğu haberleri çıktı. Bu konuda Erbil yönetimi tarafından açıklamalar da yapıldı. Milli Savunma Bakanlığımızın da son günlerde “kilit kapanıyor” paylaşımları oldu. Sahadaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz. Bizimle paylaşacağınız notlar var mıdır?” sorusu üzerine Erdoğan, “Irak ziyaretimizden sonra Irak yönetiminde ilk defa PKK ile mücadele konusunda sahada çok somut adımlar atıldığını gördük. PKK’nın faaliyetlerinin Irak’ta yasaklandığına dair açıklamayı Milli Güvenlik Kurulu’ndan geçirdiler. Şimdi bunun sahadaki yansımalarını görüyoruz. O ziyaretten sonra güvenlik güçlerimiz ile Erbil yönetiminin iş birliği memnuniyet verici. Irak’ta hem Savunma Bakanlığıyla hem de istihbarat örgütleriyle de iyi bir ilişkimiz var. Irak’taki kundaklama ve yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığını, Irak İçişleri Bakanlığı resmi olarak açıkladı. Bunun üzerine de Erbil yönetimi bunu teyit edici açıklamalar yaptı. Bunlar yakın dönemde PKK ile mücadelede ilk kez ortaya çıkan gelişmeler. Dolayısıyla bu durum bizim açımızdan yeterli değil ama memnuniyet verici. Sonuçta ilerleyen bir süreç var. Irak’ta Süleymaniye yönetimi ile Erbil yönetimi arasındaki gerilim de devam ediyor. Erbil’e gittiğimizde de söyledik; Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye’ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak. Hava sahasına yönelik ambargo devam edecek. Biz onlara her vesileyle, “Süleymaniye tarafında bazı adımları atarsanız pozisyonumuzu değerlendiririz” dedik. Top şu anda onların sahasında” diye belirtti.
“FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer”
“Amerika Birleşik Devletleri’yle bir türlü istenilen düzeyde ilişki yürütemiyoruz. Özellikle PKK, PYD ve FETÖ’ye olan yaklaşımlarından dolayı güvenilmez bir müttefiklik ilişkisi yürütmeye çalışıyoruz. ABD’de yaklaşan bir seçim var Kasım ayında. Washington PKK, PYD’ye verdiği desteğin kılıfı olarak DEAŞ’la mücadeleyi ortaya koyuyor. Diğer yandan FETÖ’ye de kol kanat geriyorlar. Buna bir bahane bile uydurmuyorlar. Bu noktada ABD, Türkiye’yi kaybetmek pahasına sizce neyin hesabını yapıyor olabilir?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu konuları NATO Zirvesi’nde Sayın Biden ile konuşamadık. FETÖ’yle şöyle hesap var, böyle hesap var, bu konulara girmedik. Şu anda zaten FETÖ ortada yok. Ne olduğu belli değil. Bir de üç buçuk ay sonra ABD’de bir seçim var. Bizim ajandamızda da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Genel Kurul’da da dünya ne konuşuyor? Bunları göreceğiz. Biz de orada mesajlarımızı tekrar vereceğiz. İnşallah bu mesajlarla birlikte Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan hayırlı neticeleri elde ederiz diye düşünüyorum. Terör örgütleri ile Türkiye gibi bir müttefiki terazinin iki kefesine koyma düşüncesi bile baştan sakat bir yaklaşımdır. FETÖ, PKK gibi kuklalara desteğin, onları öyle ya da böyle kullanmanın bir bahanesi olamaz. FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer. Komşunuz onlarla mücadelenin bir yolunu muhakkak bulur, tarlasından o zararlı otları temizler, ama o tohumlar bir şekilde sizin arazinize de sıçrar ve emin olun size de zarar verir. Yıllardır terörün bumerang özelliğini vurguluyorum. Çeşitli vesilelerle haklılığımız zaman içerisinde ortaya çıktı.”
Bir gazetecinin “ABD Başkanı Biden’ın kendisine yönelik “çekil” baskısına karşı direneceğini düşünüyor musunuz? Direnir mi? Direnmeli mi? Bugün basın toplantısında cevap verdiniz ama Donald Trump’ı mı, Joe Biden’ı mı istersiniz?” sorusuna yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortada bir gerçek var, o da şu; her şeyden önce Biden zaten “çekilmiyorum” dedi. Amerikan medyası şu anda kimi nereye getirecekler bunları bile açıklamaya başladı. Her iki isim de ABD halkından ikinci dönem için destek talep ediyor. Amerikan halkı iki ismin de başkanlık dönemlerinde yaptıkları ya da yapamadıkları işleri tartıp bir karar verecek. Bu kararı bekleyip göreceğiz” dedi.“Bugün itibariyle Filistin’i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır”
“Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kararıyla gidilen erken genel seçimlerde, sandıktan birinci çıkan solcu Yeni Halk Cephesi ittifakının başlıca seçim vaatleri arasında Filistin devletinin tanınması yer alıyor. Eğer başarılı olurlar ise Filistin’e yönelik tutumları diğer Avrupa ülkeleri için de örnek teşkil eder mi?” sorusuna Erdoğan, “Cumhurbaşkanı olarak şu anda kim hükümeti kiminle kuracak bunun kararını Fransa Cumhurbaşkanı Macron verecek. Şu anda koalisyon güçleri hangileriyse bunların hepsi de parlamentoda gereken çalışmaları yapacaklar ve bu konuda da nihai söz Macron’a ait. Diğer yandan tarihin doğru tarafında durmak isteyenlerin yapması gereken, Filistin’i devlet olarak tanımaktır. Hakkaniyetli, adaletli yaklaşım bunu gerektirir. Avrupa’da zaten Filistin’in haklılığının ve Filistin Devleti’nin tanınması sürecinin fitili ateşlenmiştir. En son İspanya’nın, Norveç’in, İrlanda’nın, Slovenya’nın aldıkları isabetli kararlar o kapıyı aralamıştır. Fransa’nın böylesi bir karar alması bizi memnun eder. Filistin’i tanıma kararı dünya barışına, huzura katkı sağlar. Bugün itibariyle Filistin’i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır. Hem bölgesel hem küresel barışın yolu, 1967 sınırlarında iki devletli çözümden geçmektedir” cevabını verdi.
“Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz”
“İran’da Cumhurbaşkanı değişti, Ermenistan’da Paşinyan barıştan yana cümleler kuruyor. Türkiye – Azerbaycan perspektifi Kafkaslarda barışı getirmek üzerine, bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması ve İran’ın Zengezur Koridoru’na bakışı konusunda neler söylersiniz? Ermenistan ile Azerbaycan barış anlaşması imzaladığı zaman o bölge tamamen barış iklimi olacak ve belki Ermenistan-Türkiye sınırının açılabileceğini işaret etmiştiniz. Bu da düşünülebilir mi?” sorusuna yönelik
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Niye düşünülmesin. Yani biz bu konuda zaten Paşinyan’a her şeyi söyledik. Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz. Bu barışı Türkiye olarak yürekten destekliyoruz. Zengezur Koridoru’nun açılması da bu barış anlaşmasını taçlandıracak ve tamamlayacak adımdır. Azerbaycan’ın da Ermenistan’ın da Türkiye’nin de bölgedeki diğer ülkelerin de refah ve huzuruna bu adımlar olumlu katkı sağlar. Bu kadar olumlu yönü bulunan kararların geciktirilmeden alınması ve gereğinin yapılmasını arzu ederiz. Bölgeden olumlu sinyaller geliyor, bunların müjdeli haberlere dönüşmesini temenni ediyoruz. Diğer ülkelerin de barış sürecine katkı sağlamak noktasında benzer bir yaklaşım ortaya koymaları kalıcı barışın bir an önce tesisi için önemlidir. İran Cumhurbaşkanıyla yaptığımız görüşmede Zengezur Koridoru konusunu konuşmadık. Biz sadece bu seçimi nasıl kazandığı konusunda değerlendirmeler yaptık. Türkiye-İran münasebetlerini çok daha farklı bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Zengezur Koridoru özellikle Azerbaycan, Ermenistan ve İran herkesin çıkarına olacak stratejik koridordur ve bu koridor devreye girdiği anda İran da rahatlayacak, Azerbaycan da rahatlayacak. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev için o koridor çok önemli. İnşallah oradaki raylı sistem devreye girdiği anda burada Azerbaycan çok çok rahatlayacak.”“Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız”
“3. Dünya Savaşı riski hiç olmadığı kadar sık belirtilmeye başlandı. Siz son 2 büyük uluslararası zirveye katıldığınız. Şangay Zirvesi, sonrasında NATO Zirvesi. Bu iki zirvenin sonunda bu riskin yüksek olduğunu görüyor musunuz? Böyle bir kaygınız var mı? Eğer varsa bunu engellemek için hangi somut adımlar atılması gerekir?” sorusuna Erdoğan, “Doğrusu ben görmüyorum, görmek de istemiyorum. Dünyayı bundan önce savaşa sürükleyen gerekçeleri ve alınmayan önlemleri düşündüğümüzde bugün o hatalara düşmemeye özen göstermenin gerektiği ortadadır. Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız. Attığımız her adımı gerilim değil barış için atmalı, planlarımızı barışı sağlamak ve kalıcı hale getirmek üzere yapmalıyız. Bütün ülkelerin gerilim değil, barış ve huzur iklimini inşa edecek çabaları hayata geçirmesi gerekiyor” yanıtını verdi.
-
Suriyeli komutandan provokasyon uyarısı! ‘Türk bayrağı bizim için kutsal’
Suriye Milli Ordusu 2. Kolordu Komutanı Fehim İsa ile Şamiye Cephesi komutanı Ebul İz, Kayseri’de çıkan ve ardından Türkiye’nin kontrolündeki Suriye bölgelerine sıçrayan olaylarla ilgili açıklamalarda bulundu. “Provokatörlere uymamamız gerek” diyen Fehim İsa, “Özgürleştirilmiş bölgelerde görevini yerine getiren Türk kardeşlerimize saldıran, kamu malları ile özel mülklere zarar veren provokatörlere uymamamız gerek. Fitne ateşi yakan, fitneye körük ile gidenlerin peşine takılmamamız gerek. Türk bayrağına saygılı olmamız gerek. Mübarek devrim bayrağımızın bizim için kutsal olduğu gibi Türk bayrağı da Türk kardeşlerimiz ve bizim için kutsal ve önemlidir. Son olarak özgür halkımızı akıllı ve bilinçle olmaya davet ediyoruz. Özgürleştirilmiş bölgeleri belirsizliğe sürüklememeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Halkımızı itidalli davranmaya ve meşru taleplerini barışçıl bir şekilde ifade etmeye çağırıyoruz”
Şamiye Cephesi komutanı Ebul İz ise, Suriye halkının mücadelesinde yanlarında olan Türk halkının, bir takım ırkçılarla karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Kurtarılan bölgelerin yaşadığı güvenlik ve istikrarın sürdürülmesinin öneminin altını çizen Ebul İz, “Bu açıdan bakıldığında Cephe El Şamiye liderliği, üyelerine güvenlik ve emniyeti sağlamak, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile bunların çalışanlarını korumak için üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri gerektiği konusunda talimatlar yayınladı. Bu nedenle devrimci halkımızı itidalli davranmaya ve meşru taleplerini barışçıl bir şekilde ifade etmeye çağırıyoruz” dedi.
“Halkın tüm bileşenleri arasındaki karşılıklı saygının imajını çarpıtanlardan hesap sormak için çalışacağız”
Sivil barışı korumanın önemine değinen Ebul İz, “ İnsanlara veya mallara yönelik her türlü sabotaj veya suistimal eylemini de güçlü bir şekilde kınıyoruz. Barışçıl hareketin, barış içinde bir arada yaşamanın ve halkın tüm bileşenleri arasındaki karşılıklı saygının imajını çarpıtanlardan hesap sormak için çalışacağız” ifadelerini de kullandı.
Müşterek Kuvvetler ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilgili kurumlarıyla temas halinde bulundukları ifade ederek, özgürleştirilmiş bölge halkını provokatif amaçlı kişilerin peşinden gitmemeye çağırdı. -
Suriye: Yaşananlar kabul edilemez
Suriye Geçici Hükümeti tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Tarih ve coğrafya, Türkler ve Araplar arasında yüzyıllar boyunca var olan kardeşliğe tanıklık etmektedir.
Bölgenin yaşadığı tüm zorluklara ve çilelere rağmen, bu kardeşliğin önümüzdeki yüzyıllar boyunca da devam edeceğine dair inancımız tamdır. İki halkın ortak kaderi de bunu gerektirmektedir. Suriye Geçici Hükümeti, katil Esad Rejimi, müttefikleri ve terör örgütlerinin işlediği suçlardan kaçan Suriyeli mültecilere yönelik tüm aşırı görüşlü eylemleri kınamaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği üzere Kayseri’de yaşanan olaylar hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu çerçevede Suriye Geçici Hükümeti Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın saldırganlara karşı attığı yasal adımları da takdir etmektedir. Bu üzücü olayların kardeşliğimize gölge düşürmesine izin vermeyeceğiz” denildi.
Açıklamada, “Ayrıca Suriye Geçici Hükümeti, özgürleştirilmiş bölgelerde yaşayan halkımızı, Kayseri’de yaşanan olayları bahane ederek Türk ve Suriye halkları arasındaki mevcut ittifakı ve devrimin kazanımlarını baltalamayı amaçlayan kışkırtıcı eylemleri reddetmekte ve çağrılara uymamaya davet etmektedir. Suriye halkı bu olayların devrim düşmanları tarafından Türk-Suriye halklarının ilişkilerine zarar vermek amacıyla desteklendiğinin farkındadır. Suriyelilerin seslerini ve duygularını barışçıl bir şekilde Türk kardeşlerimize iletmesine son derece önem verdiğimizi vurgularken; Türk bayrağına yönelik eylemleri şiddetle reddediyor, kurtarılmış bölgelerdeki Türk varlığını hedef alan tüm eylemlerin acilen durmasını istiyoruz” ifadelerine yer verildi.