Etiket: süt

  • Anne sütü çocukları koruyor

    Anne sütü çocukları koruyor

    Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kuşku, 1-7 Ekim Dünya Emzirme Haftası vesilesiyle bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için ihtiyaç duydukları besinleri sağlamanın en ideal yolunun emzirme olduğunu, anne sütünün bebek beslenmesinde altın standart olarak kabul edildiğini dile getirdi. Benzersiz içeriği sayesinde anne sütünün yaşamın ilk altı ayında tüm beslenme ve fizyolojik gereksinmelerini tek başına karşılayabildiğine dikkat çeken Dr. Kuşku “Şimdiye kadar bu yararlı özellikler hiçbir besinde tespit edilememiştir. Anne sütü bebeğin gereksinimi olan tüm besin maddelerini ideal miktar ve kalitede içeren doğal, fizyolojik, işlevsel ve yaşayan bir gıdadır. Anne sütünün faydaları sadece alındığı dönemde değil hayat boyu görülmektedir. Hediyelerin en büyüğü anne sütüdür” dedi.

    “Emziren annelerde meme ve over kanseri daha az görülüyor”

    Anne sütü alan bebeklerde enfeksiyon hastalıkları, diyabet, obezite, kanser, alerjik ve kronik enflamatuar hastalıklarının anne sütü almayanlara oranla daha az görüldüğünü belirten Dr. Kuşku anne sütü almayan bebeklerin anne sütü alanlara göre bir yaşa kadar olan ölüm olasılığının 14 kat fazla olduğunu söyledi.
    Emzirmenin bebek sağlığı yanında anne sağlığı üzerinde olumlu etki gösterdiğine işaret eden Dr. Kuşku, “Emziren annelerde doğum sonrası kanamaların, osteoporozun, meme ve over (yumurtalık) kanserlerinin daha az görüldüğü ve daha huzurlu oldukları gösterilmiştir. Emzirmenin toplum sağlığının korunması ve ekonomik kazanımlar açısından önemli etkileri vardır. Anne sütü olmadığı durumlarda aile için başta adapte mama olmak üzere birçok ek gider oluşmaktadır. Ülke ekonomisi açısından çocukların ve annelerin gelişebilecek hastalıkların tedavisine harcanacak para, çalışanın verimliliğinin azalması ve işgücü kaybı olumsuz yönde etkisi olmaktadır. Anne sütünün atığı olmadığından çevreci bir üründür” diye konuştu.

    “İlk altı ay sadece anne sütü”

    Dr. Kuşku, Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) doğum sonrası bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesini ve yedinci aydan itibaren ek gıdalar geçilmesini, emzirmeye ise iki yaşına kadar devam edilmesini önerdiğinin altını çizdi.
    Küresel düzeyde altı aylıktan küçük bebeklerin yüzde 40’ının yalnızca anne sütüyle beslendiğine değinen Dr. Kuşku, “Ülkemizde Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2018 verilerine göre emzirmenin oldukça yaygın olduğunu ve tüm çocukların yüzde 98’inin emzirildiği görülmektedir. Ülkemizde bebeklerin doğum sonrası ilk bir saat içinde yüzde 71’i ve ilk bir gün içinde ise yüzde 86’sı emzirilmiştir. İlk 6 ayda sadece anne sütü alanların oranı yüzde 41,1 bulunmuştur. Tamamlayıcı gıdalar ile birlikte anne sütüne devam edenlerin oranı bir yılda yüzde 66, ikinci yılda ise yüzde 34 bulunmuştur. Türkiye’de ortanca emzirme süresi genel olarak 16.7 ay bulunmuş, ancak bu süre sadece anne sütü ile beslenenlerde 1.8 ay olduğu görülmüştür” dedi.

    “Doğru teknik ile emzirme çok önemli”

    Emzirmenin yaygınlaştırılması için gösterilen çabalardan bahseden Dr. Kuşku emzirmeyi bırakmanın en yaygın nedenlerinin anne sütünün yetersiz olduğu algısı, anne ve bebeğe bağlı sağlık sorunları, okula veya işe dönme zorunluluğu olduğunu dile getirdi. Sütün artırılması için öncelikle annenin iyi beslenmesi, vitamin ve mineral desteği alması, bol su içmesi ve huzurlu olması gerektiğini vurgulayan Dr. Kuşku “Anne sütünün artırılmasında bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemler içerisinde; doğru teknik ile emzirme, annenin emzirme konusunda özgüveni artırma, doğum sonrası erken ve sık aralıklarla emzirme, memelerin düzenli aralıklarla boşaltılması, annenin bebeğini emzirmeye istekli olması, annenin emzirme konusunda çevresel destek görmesi yer almaktadır” şeklinde konuştu.

    “İş yerinde emzirmek mümkün olmalı”

    Dünyada anne sütü alma oranının yüzde 10 arttığını ancak bunu yüzde 70’e çıkarmanın hedeflendiğini belirten Dr. Kuşku, annenin işe başlamasının anne sütü verme oranını önemli ölçüde düşürdüğü bilgisini aktardı. UNICEF ve DSÖ’nün bu yılki emzirme haftası temasını “İş yerinde emzirmeyi mümkün hale getirelim’’ olarak belirlediğini ifade eden Dr. Kuşku dünya genelinde tüm işyerlerinde ücretli doğum izninin en az 18 hafta, tercihen 6 aydan fazla olması, emzirme veya süt sağma odaları oluşturma, emzirme araları verme gibi aile dostu işyeri politikaları oluşturmanın amaçlandığını anlattı.

  • Süt tüketiminde 2 güne dikkat

    Süt tüketiminde 2 güne dikkat

    Sütün dolapta artı 4 derece sıcaklıkta muhafaza edilmesini ve 2 günden sonra tüketilmemesi gerektiğini söyleyen Uzman Diyetisyen Betül Merd, ”Süt ürünlerini sıcak havalarda muhafaza ederken dikkat etmemiz gereken birkaç nokta vardır. Süt ürünleri hemen bozulabilir. Süt, oda sıcaklığında zaten bekletilmemelidir, açılan sütü de dolapta artı 4 derecede 2 gün bekletebiliriz. Sonrasında kullanımı çok uygun değildir, zehirlenmelere yol açabilir. Günlük süt, yoğurt ve ayran tüketiminin ölçüsü 2-3 porsiyon olmalı. Sütün içerisinde kalsiyum miktarı yüksektir. Özellikle kemik ve dişlerin sağlığına etkisi vardır ve hem yaşlılarda hem çocuklarda süt tüketimini de öneriyoruz. Yoğurt prebiyotik açısından zengindir. Yine süt gibi aynı şekilde oda sıcaklığında onun da bozulma etkisi vardır ama yine dolapta muhafaza edilmesi lazım. 2 gün içerisinde tüketilmesi şart değil, daha uzun koşullara sahiptir. Çünkü fermente edilmiş bir üründür ve dolapta uzun süre saklanabilir. Saklanma koşulları yüksektir. Biz genelde el yapımı yoğurt öneriyoruz. Bu yoğurtlarda kaynatılma oranı olarak süt yüksek derecelerde kaynatılmalı. Günlük süt de alınıp maya yapılabilir” dedi.
    Betül Merd, 2 günü dolduran sütlerin atılmaktansa dönüştürülerek tatlı formunda da tüketilebileceğini söyleyerek, “Biz burada 2 gün açıkta kalmış sütü atmaktansa dönüştürebiliriz. Dolapta bekleyen ürünü sütlü tatlı formuna da çevirebiliriz. Bu sayede hem tatlı ihtiyacımızı karşılamış oluruz hem de sütlü tatlı olduğu için de daha az kalori almış oluruz. Yoğurtta da çok dibinde kalmış yoğurdu tüketmeyip atmaktansa onu da yine soğuk çorba, ayran aşı çorbasına çevirebiliriz. İçerisine girecek yarma ve nohut sayesinde de bunu zenginleştirmiş oluruz” ifadelerini kullandı.

  • Peynir ve sütte ‘brusella’ tehlikesi

    Peynir ve sütte ‘brusella’ tehlikesi

    Brucella hastalığının süt, süt mamulleri ve hayvanlardan bulaştığını belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Kronik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Hividar Altan, özellikle yaz aylarında taze peynirin tüketilmesi konusunda vatandaşları daha dikkatli olmaları konusunda uyardı. Hastalığın mikrobu taşıyan hayvanın etinden ve sütünden bulaştığının altını çizen Hividar Altan, hastalığın tedavisinin mümkün olduğuna dikkat çekerek, “Bu hastalıktan korunmak için özellikle peynir yaparken sütün iyice kaynatılıp pastörize edilmesi gerekir. Ayrıca yapılan peynir tuz oranına göre 5-6 ay bekletilmeli, etler de iyice pişirilmelidir. Bunun yanında peynir üreticilerinin
    sütü iyice pastörize edip, ondan sonra peynir yapmaları gerekmektedir. Bu kurallara uyulduğu zaman brucella hastalığına kolay kolay yakalanılmaz. Hastalık mikrobunu kapan bir hasta kısa bir süre içerisinde etkilerini görür. Hastalık ateş, gece terlemesi ve genel vücut ağrıları, eklem ağrıları, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtiler gösterir” dedi.

    Dr. Hividar Altan, brusellanın hayvanlardan insanlara geçebilen bir bakteri türü olduğunu belirterek, “Brusella hastalığı özellikle sığır, koyun, keçi gibi bölgemizde de sıklıkla yetiştirilen hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Peki brusella hastalığı nasıl bulaşır. Öncelikle enfekte hayvanlardan elde ettiğimiz pastörize edilmemiş süt ve bu sütten elde edilmiş süt ürünlerinden bulaşmaktadır. Bizim de bölgemizde sıklıkla bulaş yolu budur. Ayrıca az pişmiş etten de bulaş saptanmaktadır. Özellikle hayvancılıkla uğraşan kişilerdeki ciltte sıyrık, kesik gibi açık yaralardan enfekte hayvana direkt dokunmakla da bulaşmaktadır. İnsandan insana bulaş çok nadir saptanmakta, ama anne sütüne geçebildiği için bebeğe bulaş mümkündür. Özellikle emziren annelerde bunu saptıyoruz. Peki nasıl türleri var? Brusella melitensis dediğimiz özellikle Türkiye’de koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanlardan bulaşan tür en sık saptanan türdür. Belirtilerine gelecek olursak enfekte hayvandan vücudumuza bakteri girdikten sonra sıklıkla 2-3 hafta sonra bulgular ortaya çıkıyor ancak bu süre 1,5 aya kadar da uzayabilmektedir. Ayrıca bir hafta gibi kısa bir sürede de ortaya çıkmaktadır. En sık saptadığımız şikayetler ise ateş, halsizlik, yorgunluk, kırgınlık, eklem ağrısı, bacak ağrıları, kas ağrıları, ve sırt ağrıları gibi non-spesifik dediğimiz her hastalıkta olabilen şikayetler ortaya çıkmaktadır. Bu tür şikayetlerle gelen hastalarda özellikle Siirt’in içinde bulunduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde brusella akılda bulundurulmadır. Peki nasıl korunacağız? Hastalık bize bulaşmasın diye neler yapmalıyız? Temel koruma yöntemi bölgemizde de olduğu gibi küçükbaş hayvancılık ile uğraşan vatandaşların hayvanlarını aşılamasıdır. Bu bölgemizde sıklıkla atlanan bir durumdur. Bu yüzden özellikle belirtmek istiyorum ki hayvanların aşılanması yıllık yapılmalı ve takibinin de yapılması gerekmektedir. Ayrıca pastörize edilmemiş yani paketli olmayan süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi önerilmemektedir. Bölgemizde sıklıkla taze sütten yapılan peynir tüketiminin olması sebebiyle biz brusella vakalarını çok sık görmekteyiz. Brusella hastalığı kan yoluyla vücuda yayıldığı için beyin, kalp, kemik, sırt ve özellikle sırt kemikleri, diz, eklem kemikleri dahil karaciğer, dalak dahil birçok organı ve birçok yeri tutabilmektedir.

    Bazen ölümle sonuçlanabilmektedir. Bizim de kliniğimizde bu tarz komplikasyonlar dediğimiz yani farklı organları tutan birçok hasta takibi yapılmakta olup, özellikle temmuz ayında 86 hastaya yeni tanı konulmuştur. Bu çok ciddi bir rakamdır. Hem ilimiz hem de Türkiye için yüksek bir rakamdır. Ayrıca hayvancılıkla uğraşan vatandaşların hayvanlara temas etmeden önce elde sıyrık ve kesik gibi hayvanlara müdahale etmesi lüzum halinde doğum gibi ya da süt sağma gibi durumlarda maske takması ve gereklilik halinde de önlükle hayvanlara müdahale etmesi önerilmektedir. Siirt ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bölge halkının köy peyniri tüketmesinden dolayı Siirt çevresinde brusella vakalarını çok saptıyoruz. Özellikle haziran ve temmuz aylarında akut brusella dediğimiz vakalar çok saptanmaktadır. Bunun nedeni ise nisan ve mayıs aylarında taze peynirin üretim dönemi olması sebebiyle vatandaşlar taze peynir tüketiminden dolayı akut brusella kliniği ile karşımıza çıkmaktadır. Peki bunun önlemini nasıl alacağız? Mümkünse pastörize edilmiş süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi, yani marketten alınmış paketli ürünlerin kullanılması. Ancak köy peyniri tüketiminin çok yaygın olması sebebiyle eğer köy peyniri tüketimine devam edeceksek en azından 5-6 ay bol tuzda bekletilmiş peynirin tüketilmesini öneriyoruz. Yeni yapılmış, kısa süre tuzda bekletilmiş peynirde brusella bakterisi hala yaşıyor bulunmaktadır. Ayrıca süt tüketimine devam edeceksek eğer iyice kaynatılmış, en az yarım saat kaynar ısıda bekletilmiş sütün tüketilmesi önerilmektedir. Brusella hastalığının tanısı, takibi ve tedavisi enfeksiyon hastalıkları kliniğimizce yapılmaktadır. Hastalığın takibi, tedavisi ve yan etkisi tarafımızca düzenlendiği için bu tarz şikayetlere sahip vatandaşların kliniğimize başvurması önerilir’’ şeklinde konuştu.

  • Anne sütü bebeklerin ilk aşısıdır

    Anne sütü bebeklerin ilk aşısıdır

    Tüm dünyada emzirme ve anne sütü ile ilgili farkındalık çalışmaları için 1-7 Ağustos Emzirme Haftası boyunca etkinlikler düzenlenmektedir.
    Emzirme haftası ile ilgili olarak tüm sağlık kuruluşlarının çalışmalar ve eğitimleri de sürüyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanları ise konu ile ilgili bilgilendirmede bulunarak şu ifadelere yer verdi:

    “Amaç; geleceğimiz olan çocuklarımızın, kendileri için en ideal besin olan anne sütü ile beslenmelerini sağlayarak sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmaktır. Anne sütü, bebeklere ihtiyacı olan tüm besin ögelerini tek başına 6 ay boyunca sağlar. Sindirimi kolaydır ve anne sütü ile beslenen bebeklerin başka bir ek besine veya suya ihtiyaçları yoktur. Doğumu izleyen ilk 18 aylık dönemde bebeğin beslenme tarzı çocuğun daha sonraki fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından çok büyük önem taşır diyen Dr. Küçük, “Bir bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için ideal beslenme yöntemi emzirmedir. Emzirme aynı zamanda çocuğun ilk aşısı sayılmaktadır; anne sütünden bebeğin sistemine önemli antikorlar geçer ve hastalıklara karşı direncini yükseltir. Çocukların daha zeki olmasını sağlar, annenin de meme ve rahim kanseri riskini azaltır. Her bebek için en iyi, en doğal ve en taze besin. Her zaman, temiz ve mikropsuz. Daima hazır ve bedava. Özel harcama gerektirmez. Tamamıyla ve kolaylıkla sindirilir. İshal, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür. Bebeklerin daha zeki olmasını sağlar. Bebekle anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağlar. Emzirme, annenin sağlığını korur, meme ve rahim kanseri olma riskini azaltır.”

    “Anne sütünün yetmediği bebek yok”

    Anne sütü hormonlarının beyin tarafından salgılandığını bu yüzden “sütüm yetmiyor” kaygısı ile süt miktarının azalmasına sebep olunmaması gerektiğinin altını çizen uzmanlar, “Her annenin sütü, bebeği için yeterlidir. Sütü yetmiyor diye değil ya emzirme süresi ile ilgili bir sıkıntı ya emzirme sıklığı ile ilgili ya da yanlış emzirme durumu yaşanıyordur. Bu yüzden mutlaka bir uzman desteği alınabilir. Hiçbir anne sütünün bebeği için yeterli olmama gibi bir durum yok. Fakat anne sütü hormonları beyinden salgılanıyor. Anne benim sütüm yetmiyor psikolojisine girince süt miktarı azalabiliyor. O yüzden bu süreçte annenin özgüvenini kazanmak önemli. Bebeklerin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlatılması, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6. aydan sonra uygun besinlerle beraber emzirmenin 2 yaşına kadar sürdürülmesi elzemdir” ifadelerini kullandı.

  • Çiğ süt tavsiye fiyatı artırıldı

    Çiğ süt tavsiye fiyatı artırıldı

    Ulusal Süt Konseyi (USK) çiğ süt tavsiye fiyatının, 1 Ağustos’tan itibaren geçerli olmak üzere, üreticinin eline litre başına net 11,5 lira geçecek şekilde belirlenmesine karar verdi.

    Konsey tarafından yapılan duyuruda, “1 Ağustos 2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 3,6 yağ ve yüzde 3,2 protein içeriğine sahip çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatı üreticinin eline litre başına net geçecek şekilde (çiğ süt desteği hariç) 11,5 lira olarak belirlenmiştir. Soğutma, nakliye ve diğer cari giderler üretici tarafından karşılandığı takdirde bu giderler üreticiye ilave olarak ödenecektir. Baz alınan yağ ve protein oranlarındaki her bir dizyem (0,1’lik değişim) için 17 Kuruş fark uygulanacaktır.” ifadeleri kullanıldı.

  • Süt Günü’nü Sütsüz Karşılayabiliriz

    Bursa Veteriner Hekimler Odası’nın basın açıklamasında Dünya Süt Günü’nün “gezegen için iyi olan senin için de iyi’’ teması ile işlendiğine vurgu yapılarak süt ürünleri üretiminde çevresel ayak izini azaltırken, besleyici gıda sağlamak ve geçim kaynakları yaratmaya devam etmenin altı çizildi.

    Canlıların Vazgeçilmez Besini

    Açıklamada başta insan olmak üzere tüm canlıların vazgeçilmez besini olan sütün, hayatımızda önemli bir yer tuttuğu, büyüme çağındaki çocuklar, gebe ve emziren kadınlar ile yaşlıların süt ve süt ürünlerini yeterli miktarda tüketmelerinin önem taşıdığı vurgulandı. Her yaş gurubunun günde iki su bardağı süt içmesi tavsiye edilirken, ülkemizde süt tüketiminin diğer ülkelere göre daha az olduğu, Türkiye’de yıllık kişi başı süt tüketimi ortalamasının gelişmiş ülkelere göre çok düşük olduğu  belirtildi. Açıklamada, pastörize süt ve  sokak sütü tüketim miktarları, ülkemizdeki hayvan sayısının ve yıllık üretilen süt miktarının tam olarak bilinmemesi gibi nedenlerle yıllık tüketim konusunda da net veri olmadığı, aslında hayvancılığın en büyük sorunlarından birinin de bu olduğu vurgulandı ve ‘’ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz’’ vurgusu yapıldı.

    Ayrıca, son zamanlarda ekonomik kriz nedeniyle tüketicilerin süt ve süt ürünlerini satın alma gücünün düştüğüne de dikkat yapıldı.

    Gelecek Yıl Dünya Süt Günü’nü Sütsüz Karşılayabiliriz

    Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal “Sütün A, B, D, E vitaminleri, demir, bakır, kalsiyum ve protein gibi büyüme ve gelişmenin temel yapı taşlarını içeren özelliğinin korunması önemlidir. Bu nedenle üretimden tüketim aşamasına kadar sütün geçirdiği bütün evrelerde veteriner hekimlerin yetki, sorumluluk ve katkısı bulunmaktadır. Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara bizzat tanık olmaktayız. Üretim maliyetlerinin artması yerel aile işletmelerini zor durumda bırakmış, hayvancılık küçük işletmeler için sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Sütü makul bir fiyattan satamayan üreticiler, dişi hayvanlar için yasak olmasına rağmen, hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalmaktadır. Öte yandan alım gücü her geçen gün düşen yurttaşlarımızın süt ve süt ürünlerine erişimi zorlaşmaktadır. Her iki kesimin de mağdur edilmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu konuda gerekli tedbirler alınmadığı takdirde Dünya Süt Günü’nün bizim için bir anlamı kalmayabilir. Çünkü sütsüz kalma tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktayız” ifadelerini kullandı.

    Bursa Veteriner Hekimler Odası sorunların çözümü için kırsal üretimin desteklenmesi, kooperatif yapısının yaygınlaştırılması, tüketiciye güvenli ve uygun fiyatlı süt ulaştıracak piyasa koşullarının oluşturulması ve dengede kalmasının sağlanması gerektiğine vurgu yaptı.

    Bursa Veteriner Hekimler Odası’nın açıklamasında depremden olumsuz etkilenen üreticilerin hem bölgenin kalkınması hem de ülke ekonomisi için mutlaka desteklenmesi gerektiği ifade edilerek özellikle Kurban Bayramı da yaklaşırken bu konuya öncelik verilmesi gerektiği önemle hatırlatıldı.

    Bursa Veteriner Hekimler Odası’nın Dünya Süt Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Bu alanda çalışan meslektaşlarımız da dahil olmak üzere süt üretimi için faaliyet gösteren, emek verenlerin çalışma ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini ve özellikle çocuklarımız için ‘’okul sütü’’ uygulamasının bir an önce yaygınlaştırılması gerektiğini hatırlatırız ifadelerine yer verildi.

  • Önemli besin: Süt

    Önemli besin: Süt

    1 Haziran Dünya Süt Günü çerçevesinde Pendik Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Elif Süleymanoğlu açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Elif Süleymanoğlu, kıymetli bir besin kaynağı olan sütün önemine dikkat çekerek “Süt, memeli canlıların yavruları için salgıladığı önemli bir gıdadır. Küçük ve büyükbaş hayvanlardan elde edilen sütün insan hayatında da önemi büyüktür. Süt sade haliyle tüketildiği gibi, farklı işlemlerden geçirilerek süt ürünleri olarak ve yiyeceklere ilave edilerek de tüketilmektedir. İşlemden geçirerek tükettiğimiz bu gıdalar başlıca yoğurt, peynir, dondurma ve sütlü tatlılar şeklinde sıralanabilir. Bu besinler yüksek protein içeriğinin yanı sıra fosfor, kalsiyum, çinko, B1, B2, B6 ve B12 vitaminleri başta olmak üzere birçok besin öğesi bakımından zengin bir kaynaktır” diye konuştu.

    Tüm yaş gruplarının gelişimine katkı sağlıyor

    Alerjik bir durum bulunmaması ve yaşının süt tüketimine uygun olması şartıyla her bireyin süt ve süt ürünlerinden faydalanması gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Süleymanoğlu, şöyle devam etti:

    “Süt protein ve kalsiyum zengini olduğu için çocuklarda boy uzaması, diş ve kemik gelişiminde önemlidir. Bunun yanı sıra tokluk sağlaması, saç-tırnak sağlığına faydalı olması, uykusuzluk, kolesterol, hipertansiyona iyi gelmesi de tüm yaş grupları açısından da önemli bir besin kaynağı olduğunu göstermektedir. Örneğin bir bardak süt 6 yaşında bir çocuğun ihtiyacı olan; proteinin yüzde 35’ini, enerjinin yüzde 6’sını; kalsiyumun yüzde 52’sini, potasyumun yüzde 30’unu, magnezyumun yüzde 18’ini, fosforun yüzde 55’ini, çinkonun yüzde 12’sini, iyotun yüzde 30’unu; A vitaminin yüzde 9’unu, B1 vitaminin yüzde 11’ini, B2 vitaminin yüzde 44’ünü, B6 vitaminin yüzde 13’ünü, B12 vitaminin yüzde 98’ini, folatın yüzde 12’sini, niasinin yüzde 16’sını karşılar. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere her gün uygun miktarlarda tüketilen süt günlük besin ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılamaktadır. Bu sebeple sütün insan sağlığı için önemini, ekonomiye ve toplumsal yaşama katkılarını hatırlamak ve hatırlatmak, süt ürünlerinin üretilmesi ve tüketilmesinin önemini vurgulamak amacıyla her yıl 1 Haziran tüm dünyada ‘Dünya Süt Günü’ olarak kutlanmaktadır. Sütün tüketiciye ulaşana kadar tüm süreçleri denetlenip, süt üreticileri de desteklenerek, insanların gönül rahatlığıyla sağlıklı süt ve süt ürünlerine ulaşımı sağlanmalı ve tüketimi teşvik edilmelidir.”

  • “Türkiye’de süt tüketimi yetersiz seviyede”

    “Türkiye’de süt tüketimi yetersiz seviyede”

    “Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için yeterli ve dengeli (optimal) beslenme yaşam döngüsünde büyük öneme sahip olup, sürdürülebilir beslenme ve sürdürülebilir besin güvencesi kavramlarıyla beraber sağlık politikalarının temel unsurları arasında olmalıdır” diyen İstanbul Aydın Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halit Tanju Besler, Dünya Süt Günü nedeniyle sütün sağlıklı beslenmedeki yeri hakkında açıklamalarda bulundu.

    Yetersiz beslenmenin sağlığa etkileri

    Toplumda yaşam kalitesini bozan kötü beslenmeyle alakalı birçok sağlık sorununun olduğu kaydeden Prof. Dr. Halit Tanju Besler, “Bunların başında; zayıflık, bodurluk, demir eksikliği olmak üzere anemiler, kalsiyum ve D vitamini yetersizlikleri, iyot eksikliği ve alakalı hastalıklar, riboflavin ve folik asit yetersizlikleri, diş çürükleri ve obezite, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, Tip 2 diabet, bazı kanser türleri, kas-iskelet sistemi hastalıkları gibi beslenmeyle ilgili bulaşıcı olmayan hastalıklar gelmektedir. Dolayısıyla bu sağlık sorunlarının önlenmesi, yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilir olması, besin güvencesinin sağlanması ve çevre şartlarının iyileştirilmesi önemlidir. Özellikle gelişim çağındaki bireylerin beslenmesinde süt ve süt ürünlerinin büyük bir önemi sahiptir” dedi.

    Süt ve süt ürünleri besleyici ve sağlıklı

    Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanmasında temel yaklaşım; günlük çeşitli besin gruplarının tüketilerek çocuğun veya yetişkinin ihtiyaç duyduğu enerji ve besin öğelerinin vücuda alınması olduğunu belirten Prof. Dr. Besler, “Besinler, içerdikleri besin ögelerine göre beş grupta toplanabilirler. Bunların başında da süt ve ürünleri gelmektedir. Süt ve ürünleri; inek, koyun, keçi, manda gibi çeşitli memeli hayvanlardan sağlanan süt ile sütten elde edilen yoğurt, çeşitli peynirler, ayran, tereyağı, sütlü tatlılar ve süt tozu gibi ürünlerdir. Süt ve ürünleri özellikle; yüksek kalitede protein, kalsiyum, fosfor gibi mineralle başta riboflavin (B2 vitamini) olmak üzere birçok B grubu vitamin açısından zengin ve iyi bir kaynak durumundadır. Ayrıca süt yağının içerisinde, değişik oranlarda yağda, eriyen vitaminler de bulunmaktadır. Sütün değişik biçimlerde işlenmesiyle (yoğurt, peynir gibi) sütün içerisinde bulunan besin öğelerinde bazı yoğunlaşma artışlarının olduğu bilinmektedir” dedi.

    Kalsiyum deposu

    Süt ve ürünlerinin kalsiyumdan zengin olmasının özellikle bir-iki yaş sonrası bebek ve çocuklarla, adölesanlarda kemik ve diş sağlığı açısından büyük önemi sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Besler, “İyi kaliteli protein içeriği, özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda büyük öneme sahiptir. Yetişkinlerde ise vücut ağırlığının denetiminde, hipertansiyon, inme, kalp-damar sağlığı sorunları, Tip 2 diabet ve bazı kanser türlerinden korunmada önemli bir besin grubu olduğu gösterilmiştir. Bunlardan dolayı bir-iki yaş sonrası bebeklerden başlamak üzere tüm yaş grupları (süt alerjisi olanlar, süt şekeri laktoza karşı geçimsizliği olanlar ile doğuştan bazı metabolik hastalıkları olanlar hariç) süt ve ürünlerini tüketmelidir.” dedi.

    “Ülkemizde süt tüketimi yetersiz seviyede”

    Ülkemizde yapılan çalışmalarda süt ve ürünleri tüketiminin yeterli seviyede olmadığını belirten Prof. Dr. Besler, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın raporları incelendiğinde; 15 yaş ve üzeri bireylerde süt ve ürünleri tüketiminin neredeyse tüketilmesi önerilen değerin yüzde 55- 60 altında olduğu ifade ederek, “15 yaş altı çocuk ve adölesanlarda da durum farklı değildir. Bunun yanı sıra kalsiyum (yüzde 52,6), B2 (yüzde 63.2), B6 (yüzde 69.2), Folat (yüzde 34.4) ve protein (yüzde 20.8) miktarlarının süt ve ürünlerinin tüketiminin artırılmasıyla mümkün olabileceği düşünülmektedir” dedi.
    Türkiye’de özellikle 2022 yılının ortasından itibaren “toplanan inek sütü” miktarında ciddi düşme yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Besler, 2023 yılının ikinci ve üçüncü ayından itibaren bu miktarın azda olsa artmaya başladığını belirten Prof. Dr. Besler şunları söyledi: “ Ancak bunun yanı sıra inek sütünde 2023 yılı Nisan ayı Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksine göre (TUİK, 16 Mayıs 2023, 49730 Sayılı Haber Bülteni) yıllık artış yaklaşık yüzde 135 olmuştur. Maalesef bu artışlar, bireyin sağlığının korunması ve geliştirilmesinde büyük öneme sahip süt ve ürünlerinin piyasa şartlarında fiyatlarının artışına neden olmuştur. Gerek üretimin artırılması gerekse de besin güvencesinin sağlanması için süt ve ürünlerinin fiyatlarının düşürülmesi ve tüm toplumun süt ve ürünlerine yeterince ve kolaylıkla ulaşılabilir olması çok önemlidir. Bu yönde okul sütü programları ve benzeri diğer sağlıklı süt tüketiminin özendirilmesi, sağlıklı süt ve ürünlerine erişimin kolaylaştırılması, sağlıklı beslenme stratejilerinin uygulanmasıyla toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi sağlanabilecektir. Bunun gerçekleşmesiyle beraber sağlık harcamalarında da anlamlı kazanımlar elde edilebilecektir.” diyerek sözlerini noktaladı.

  • Okullardaki öğrencilere süt ikram edildi

    Okullardaki öğrencilere süt ikram edildi

    Yenişehir Akçeşme İlkokulu Toplantı Salonu’nda ilkokul öğrencileri ve anasınıfı öğrencilerine süt dağıtılırken, sütün faydalarını anlatan sunum yapıldı. Her yaştaki insana süt içme alışkanlığı kazandırmak, süt tüketiminin artırmak, süt ve süt ürünlerinin besin değeri konusunda toplumu bilinçlendirmek ve daha dinamik bir toplum yapısı oluşturmak amacıyla düzenlenen Dünya Süt Günü’nde Yenişehir’de 12 okulda toplam 4 bin 50 öğrenciye süt dağıtıldı ve topluca süt içildi.

    Çocuk ve gençlerin yanı sıra 40 yaş üstü insanların da süt içmeleri gerektiğine işaret eden İl Tarım Müdürü Hamit Aygül, “Tüm öğrencilerimizin sabah akşam süt içmeleri gerekir. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Hayvansal protein kaynaklarından en önemlisi süttür. Vücuttaki kas, kemik ve doku gelişimi için süt tüketmeniz gerekir. 40 yaşında üzerinde insanların da sabah akşam süt tüketmesi lazım” dedi.


    Aygül ayrıca, ‘Besinsel açıdan mükemmel ve vazgeçilmez gıda olarak nitelendirilen süt insan sağlığı açısından şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Kemik gelişiminin ve vücut şeklinin oluşmasının temel taşı olan kalsiyumun ana kaynağı olan süt, içerdiği protein ve vitamin ve minerallerle zihinsel gelişimde önemli rol oynamaktadır.  Dünya Süt Günü ile süt ve süt ürünlerinin insan sağlığına olan olumlu etkileri hakkında toplumu bilinçlendirmek ve süt tüketimini teşvik etmek amaçlanmaktadır” diye konuştu.

    Belediye Başkanı Davut Aydın da sütün önemine dikkat çekti. Öğrencilerden düzenli olarak süt içmelerini ihmal etmemelerini isteyen Başkan Aydın, “Sabah akşam süt için, her yaştan insana faydalı bir üründür süt. İçmeyenlere içmelerini tavsiye ediyorum” diye konuştu. Akçeşme İlkokulu’nda düzenlenen etkinliğe Bursa İl Tarım Müdürü Hamit Aygül, Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, Yenişehir İlçe Milli Eğitim Müdür V. İrfan Karakuş, Yenişehir İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Akın, Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Sadi Aktaş, ile öğretmen ve öğrenciler katıldı.

  • Karaismailoğlu ve Kirişci, Et ve Süt Kurumu açılışına katıldı

    Karaismailoğlu ve Kirişci, Et ve Süt Kurumu açılışına katıldı

    Trabzon’un Akçaabat ilçesinde yapılan ve 45 milyon liralık yatırım projesi olan Et ve Süt Kurumu Trabzon Et Kombinası’nın açılışı gerçekleştirildi. Toplam 18 bin 500 metrekarelik alana kurulan ve günlük 40 büyükbaş, 100 küçükbaş hayvan kesim kapasitesine sahip Trabzon Et ve Süt Kombinası’nın açılışına Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, AK Parti Trabzon Milletvekili Adayı Adil Karaismailoğlu, Tarım ve Orman Bakanı, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Vahit Kirişci, Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, Akçaabat Belediye Başkanı Osman Nuri Ekim, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mustafa Kayhan, daire amirleri ve davetliler katıldı.
    Açılışta bir konuşma yapan Bakan Karaismailoğlu, tesisin bölgedeki hayvancılığın ve tarımın gelişmesi için katkı sağlayacağını söyledi.

    Karaismailoğlu, “Bölgemizde çok önemli gelişmeler var. Bizler de 14 Mayıs seçimleri için arazideyiz. Buraların gelişmesi için ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Sorumluluklarımız daha da arttı” dedi.


    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak bölgede kıymetli işler yaptıklarını, sadece Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Trabzon’a yaptığı yatırım tutarının 75 milyar TL olduğunu vurgulayan Bakan Karaismailoğlu, Trabzon’da devam eden 24 adet karayolu projesi olduğuna işaret etti. Karaismailoğlu, “Bunun da bugünkü mali değeri 28 milyar TL’dir. Dün Kanuni Bulvarı’nın önemli bir kesimini açtık. Şehrimize biraz daha nefes aldıracaktır. Önümüzdeki aylarda Kanuni Bulvarı’nın Sahil Yolu’na bağlanmasıyla birlikte alternatif yolla şehrimiz daha da rahatlayacaktır. 1 Mayıs günü Güney Çevre Yolu’nun temelini atacağız. 43 kilometre uzunluğunda Akçaabat’a gelmeden Mersin’den başlayıp, Trabzon’u güneyden çepeçevre sararak Arsin’den Sahil Yolu’na bağlantısı olan devasa bir proje. 1 etabı olan 16 kilometrelik kısmının çalışmalarına pazartesi başlıyoruz. Hedefimiz bunu en kısa zamanda bitirip, diğer etaplarına geçmektir” diye konuştu.

    “Son 20 yıldır Türkiye devlet olmanın gerekliliğini yerine getiriyor”

    Salgından sonra Trabzon’un turizminde büyük bir patlama yaşandığına işaret eden Karaismailoğlu, gelişen turizm için planlı politikalar geliştirdiklerini kaydetti. Bunun yanında turizmin önceliği ulaşım ihtiyacını karşılayan Trabzon Havalimanı’nın da standartlarını yükseltmek için dünyanın en özgün, en özel havalimanını yapacaklarını vurgulayan Bakan Karaismailoğlu, “Türkiye gelişiyor, büyüyor. Artık Türkiye yıllar sonra önüne çıkacak problemleri tespit ederek, yatırımlar yapıyor. Birkaç gündür rekorlar açıklıyorum. Osmangazi Köprüsü’nden bayramın ikinci günü 82 bin 352 araç geçtiğini rekor olarak söyledim. Bayramın üçüncü günü Osmangazi Köprüsü’nden 102 bin 700 araç geçti. Devlet aklıyla üretilmiş, uzun soluklu planlamalar ve uzun yıllar fizibilitelerle hazırlanmış çığır açan mega projeler. Bu projelerin olmadığını bir düşünseniz ya? Türkiye sıkışıp kalırdı, kitlenip kalırdı. Osmangazi Köprüsü yapılmadan önce Eskihisar-Topçular arasından geçen günlük araç sayısı sadece 5 bindi. Aradaki fark tam 20 katı. Bu ulaşım yolu yapılmasaydı bu trafiğin yüzde 95’i gerçekleşemeyecekti. Devlet olmak budur. Son 20 yıldır Türkiye devlet olmanın gerekliliğini yerine getiriyor” şeklinde konuştu.

    İstanbul Havalimanı’nın bayramın üçüncü günü bin 550 uçuş ve 245 bin yolcuya ev sahipliği yaptığının altını çizen Karaismailoğlu, Türkiye’nin kısa zamanda doğru zamanda doğru işler yaptığını kaydetti.

    Karaismailoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde istikrar sürecinin kesintisiz devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Eğer bizim hedefimiz güçlü, büyük Türkiye, muasır medeniyetlerin üzerine çıkmaksa bunun gerekliliğini de Akçaabatlılar, Trabzonlular 14 Mayıs’ta verecektir” ifadelerini kullandı.

    Bakan Kirişci: “Bu ülke üretmiyor diyenler üreticilere hakaret ve haksızlık etmekten vazgeçsinler”

    Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci ise yaptığı konuşmada, hayvansal üretimde yüzde 72’lik bir artışla büyükbaş hayvan sayısını 17 milyona, son 20 yılda yüzde 76’lik bir artışla küçükbaş hayvan sayısını ise 56,3 milyona getirdiklerini söyledi. Kirişci, “Tarımla ilgili bütün faaliyetlere Cumhurbaşkanımızın riyasetindeki hükümetimiz şu ana kadar tüm Türkiye genelinde 817 milyar liralık destek verdi. 2023 yılı için 55,5 milyar lira.

    Trabzon’umuzu da 20 yılda 17,7 milyar lira tarımsal destek ve yatırımlar gerçekleştirildi. Elbette daha fazlasını Trabzon’umuz hak ediyor. 2002 yılında bitkisel üretim 98 milyon ton iken şuanda bunu 128,6 milyon tona getirdik ki tüm zamanların en yüksek üretimidir. Yani üretimde yüzde 30’un üzerinde bir artış sağladık. Hayvansal üretime gelince yüzde 72’lik bir artışla büyükbaş hayvan sayımızı 17 milyona, küçükbaş hayvan sayısını son 20 yılda yine yüzde 76’lik bir artışla 56,3 milyona getirdik. Bu arılı kovan, su ürünleri yetiştiriciliği bu alanda da yeni aynı şekilde üretimimizi arttırmaya devam ettik. Bu ülke üretmiyor diyenlere artık duysunlar bu ülkenin üreten üreticilerine hakaret etmekten, haksızlık etmekten vazgeçsinler. Otomobil Togg’u görürler, hala bunun bir kağıttan otomobil olduğunu söyleyebilecek kadar ileri giderler. O lüks araçları ile kullandıkları otoyollar, bindikleri hızlı trenler, havayolunu halkın yolu yapan iktidarımızın Türk Hava Yolları ile uçtukları halde bunları inkar edenler onlara söyleyecek bir şey yok. Son manşet Karadeniz gazı ile oldu. Gazın varlığı eğer gerçekse bundan mutlu olacaklarını ama bunun Rus gazı olduğu söylenilecek kadar da artık bu memleketle bağını koparmış olan bir ana ve yavru muhalefet dizini var. Allah bunları ıslah eylesin” dedi.

    “Bölgenin çay ve fındık ile yetinmemesini hayvancılıkta daha fazla üretim yapmasını istiyoruz”

    Trabzon Et ve Süt Kombinası ile birlikte bölgedeki hayvancılığın hayat bulacağını vurgulayan Bakan Kirişci, “Bu tesisin bize şu anda ülkemize yaptıracak olsak bugünkü güncel değeri 240 milyon dolar. Burada kardeşlerimiz çalışacak burada alınan etler kesimler ve daha sonra işleme faaliyetleri yürütülecek. 2 bin 600 ton kıyma, 450 ton kuşbaşı, 200 tondan fazla yine kavurma olmak üzere antrikot ve diğer ürünleri burada üretilip inşallah buradaki Trabzonlu hemşehrilerime başta olmak üzere bölge illerine sevk edilecek. Bunlar durup dururken olmadı. Bu noktaya durup dururken gelinmedi. Bugün hayvansal üretim için verdiğimiz toplam destek 9.7 milyar lira. 20 yılda verdiğimiz destek 187 milyar lira. Bu destekler sayesinde buralara geldi. Et ve süt kurumumuz burada bir regülasyon görevi görecek. Buradaki üreticilerimizin üretimleri konusunda üreticilerimizi teşvik edecek. Üreticilerimiz Allah’ın izniyle bu sözleşmeli besicilik, sözleşmeli süt inekçiliği sayesinde yarın bugünkünden daha düzenli ve öngörülebilir gelirlere kavuşacak. Bu ülkenin her türlü ihtiyaçları yine yerli ve milli olarak üretilmeye devam edecek. Daha fazlası sağlanacak. Bu tesis sayesinde bu bölgede Akçaabat köftemiz başta olmak üzere inanın ve tür ürünlerinde dağıtımı mümkün hale gelecek. Bu tesis Doğu Karadeniz’de değil tüm Karadeniz’de ilk ve tek tesistir. Bunun da bilinmesinde yarar görüyorum. Bu bölgede toplam 550 bin civarında büyükbaş hayvan, 845 bin civarında da küçükbaş hayvan var. Bunları 2002 yılında verilen toplam destek miktarı 1 milyon 275 bin lira idi. Ama bugün 120 milyon 750 bin liraya ulaştı. İnşallah bu tesis ile birlikte daha fazla bu bölgede hayvancılık hayat bulacak. Meraları ile meşhur olan bu coğrafya hayvancılıkta da yine varlığını gösterecek. Biz çay ve fındık ile bu bölgenin yetinmemesini, özellikle hayvancılıkla ilgili konuda daha fazla üretim yapmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    Konuşmaların ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Zorluoğlu ve Akçaabat Belediye Başkanı Ekim tarafından Bakanlar Kirişci ve Karaismailoğlu’na hediye verildi. Kurdele kesiminin ardından Bakanlar, Et ve Süt Kurumu Trabzon Et Kombinası’nda incelemelerde bulundu.