Etiket: Tarım

  • Bursa’nın önceliği nitelikli tarım

    Bursa’nın önceliği nitelikli tarım

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ilçelerden kendisini ziyarete gelen yaban mersini üreticilerini ağırladı. Sanayi ve turizm şehri Bursa’nın aynı zamanda bir tarım merkezi olduğunu ifade eden Başkan Aktaş, katma değeri yüksek ürünlere gereken her türlü desteği vereceklerini söyledi.

    ÜRETİCİLER BİRİNCİ AĞIZDAN YAŞADIKLARI SIKINTI VE EKSİKLİKLERİ ANLATTI

    Başkan Alinur Aktaş, Bursa’da yaban mersini üretip şehrin ihracat potansiyeline katkıda bulunan meyve üreticilerini ağırladı. Orhaneli, Büyükorhan, İznik ve İnegöl’den gelen tarım temsilcileri, gösterilen hassasiyet ve verilen destekler nedeniyle Başkan Aktaş’a teşekkür etti. Üreticiler, ‘birinci ağızdan’ yaşadıkları sıkıntı ve eksiklikler konusunda Başkan Aktaş’a bilgilendirmede bulundu.

    “BURSA’DA VAR OLAN POTANSİYELİ GELİŞTİREREK SÜRDÜRECEĞİZ”

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa’da katma değeri yüksek tarıma her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ifade etti. Bursa Tarım AŞ öncülüğünde giriştikleri ve şehri nitelikli tarım üssü yapmaya yönelik adımların gün geçtikçe güçlendiğini vurgulayan Başkan Aktaş, gelinen süreçte yaban mersini, ahududu, incir ve diğer marjinal ürünlerin ön plana çıktığını kaydetti. İlerleyen yıllarda daha güzel sonuçlar alınabileceği öngörüsünde bulunan Başkan Aktaş, “Bursa’mızın bu manada ‘Allah’a hamdolsun’ güzel bir alt yapısı, potansiyeli var. Sanayi ve turizm şehri fakat aynı zamanda nitelikli tarım merkezi. Bu özelliği devam ettirmek elimizde. İnşallah elbirliğiyle, üretici arkadaşlarımızla birlikte, var olan potansiyeli geliştirerek sürdüreceğiz” dedi.

  • Bursa’nın domatesleri ihracata katkı sağladı

    Bursa’nın domatesleri ihracata katkı sağladı

    Türkiye’den ocak-ağustos döneminde 99 ülkeye domates salçası ihraç edildi. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerinden derlenen bilgilere göre, başta Bursa’nın Karacabey Ovası olmak üzere Türkiye’nin bereketli topraklarında üretilen domateslerden yapılan salçaların 8 aylık ihracatında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4,37 artış görüldü.

    Sektörde faaliyet gösteren salça üreticileri ocak-ağustos döneminde 93 milyon 38 bin dolarlık domates salçası sattı.

    Türkiye’den en fazla salça ihracatı Irak’a yapıldı. Bu ülkeye dış satım geçen yılın 8 ayına nazaran yüzde 9 gerilemesine rağmen 59 milyon 94 bin dolar olarak kayıtlara geçti.

    Irak’a 8 ayda yapılan ihracat toplam dış satımın yüzde 63,35’ini oluşturdu.

    İhracatta ikinci sırada yer alan Almanya’ya dış satımda yüzde 162 artış yaşandı. Almanya’ya geçen yılın ocak-ağustos döneminde yapılan 3 milyon 552 bin dolarlık ihracat, bu senenin aynı döneminde 9 milyon 315 bin dolar oldu.

    Sektörün önemli pazarlarından Japonya’ya ihracat da yüzde 11,34 artışla 3 milyon 620 bin dolardan, 4 milyon 30 bin dolara yükseldi.

    Suudi Arabistan’a yüzde 174, Hollanda’ya yüzde 328 artış

    Yılın 8 ayında önemli ihracat artışı görülen ülkelerin başında Suudi Arabistan geldi. Bu ülkeye yapılan dış satım geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 174 yükselişle 1 milyon 390 bin dolardan, 3 milyon 813 bin dolara çıktı.

    Geçen yılın ocak-ağustos döneminde 268 bin dolarlık ürün gönderilen Hollanda’ya yapılan dış satım ise yüzde 328 artarak 1 milyon 148 bin dolara ulaştı.

    Bu arada, yılın 8 ayında ABD’ye 1 milyon 873 bin, İsveç’e 1 milyon 416 bin, Libya’ya 1 milyon 201 bin, Suriye’ye 1 milyon 25 bin dolarlık ihracata imza atıldı.

  • Tarımda kritik rapor: Yağışlar azalacak, verim düşecek

    Tarımda kritik rapor: Yağışlar azalacak, verim düşecek

    Tüm dünyada etkileri hissedilen iklim değişikliği ile ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı çarpıcı bir rapor açıkladı. Daha sıcak ve az yağışlı iklim koşulları görüleceği, kuraklık şiddetinde artış olacağı belirtildi. Rapora göre Türkiye’nin tarım politikaları belirlenirken, 2-3 derece sıcaklık artışı ve bu artışın iklim üzerine yaratacağı etkiler varsayım senaryosu olarak ele alınmalı ve politika planları bu çerçevede yapılmalı.

    Tarım ve Orman Bakanlığı, “İklim Değişikliği ve Tarım” raporu yayınladı.

    Raporda, önümüzdeki yıllarda kuraklığın Türkiye’de geniş bölgelerde hissedileceği belirtilerek, tarım politikalarının 2-3 derece sıcaklık artışı baz alınarak yapılması gerektiği vurgulandı. Raporda, dünya genelinde 30 yıla kadar gıda fiyatlarında yüzde 85’e varan artışlar olabileceği ifade edildi. Türkiye’nin son dönemlerde iklim değişikliğiyle mücadelenin hemen her alanında sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde, politikalar oluşturduğu belirtilen raporda, hukuki, kurumsal ve iktisadi sistemini yeni iklim ekonomisi bağlamında geliştirme yolunda ilerlediği kaydedildi. Dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’de, kuraklığın geniş bölgelerde hissedileceği ve aşırı sıcak günlerin sayısının artacağı öngörülürken, bu sorunun ulusal anlamda ciddiyetle ele alınması gerektiğine dikkat çekildi.

    İŞTE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİN ETKİLERİ

    Daha sıcak ve az yağışlı iklim koşulları görülecek.

    Ekstrem meteorolojik olaylarda artış, su kaynaklarında azalma görülecek.

    Kuraklık şiddetinde artış olacak, su ve toprak kalitesi bozulacak.

    Ekosistemi bozulacak ve biyolojik çeşitlilik azalacak.

    Ekolojik alanlarda kayma, tarımsal üretimde ve kalitede azalma yaşanacak.

    Zararlılarda ve hastalıklarda artış görülürken, gübreleme ve ilaçlama sorunları olacak.

    Sürdürülebilir gıda güvenliği sorunları baş gösterecek.

    SICAKLIK ARTIŞIYLA NELER DEĞİŞECEK?

    Küresel ortalama sıcaklıktaki her bir santigrat derece artışın, küresel ortalama arazi verimlerini buğdayda yüzde 6, mısırda yüzde 7.4, pirinçte yüzde 3.2 ve soya fasulyesinde yüzde 3.1 azaltacağı öngörülüyor

    Dünya genelinde 3 derecelik sıcaklık artışları için (2050 yılı civarında) yüzde 25-50 seviyesinde verim kayıpları yaşanacağı tahmin ediliyor.

    Toprak verimliliğinin azalmasıyla birlikte topraktaki besin elementlerinde de azalmalar görülmekte. Bu durum da daha fazla kimyasal gübre kullanmaya zorluyor.

    GELECEKTE DÜNYAYI NELER BEKLİYOR?

    Raporda yer alan bilgilere göre 21’inci yüzyılın stratejik sektörleri arasında gösterilen gıda sektörü, 2050’de 10 milyara ulaşacağı hesaplanan dünya nüfusunun beslenmesinde önemli bir tehdit ile karşı karşıya. Araştırmalar, 2050 yılında dünya nüfusunu beslemek için tarım ve gıda üretiminin, bugünkü düzeyinden en az yüzde 50 oranında artırılması gerektiğini gösteriyor. IPCC’nin değerlendirme raporlarında, iklim değişikliğinin gıda fiyatlarında dünya genelinde yüzde 85’e varan artışların gerçekleşebileceğini öngörülüyor.

    ETKİLERİ AZALTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

    Türkiye’nin önümüzdeki 10 ve 20 senenin tarım politikaları belirlenirken, 2-3 derece sıcaklık artışı ve bu artışın iklim üzerine yaratacağı etkiler varsayım senaryosu olarak ele alınmalı ve politika planları bu çerçevede yapılmalıdır.

    Tarımın olumlu etkilenmesi için yapılabilecek uygulamalar arasında yağmur hasadı kullanılmalı.

    Tasarruflu su kullanımı, doğrudan ekim yöntemi, rüzgar perdesi uygulanmalı.

    Gübreleme, arazi toplulaştırma, organik tarım, biyoenerji kaynakları da uygulamalar arasında olmalı.

    İklim değişikliğinin etkilerine hazırlıklı olmak için, tarımda iklim değişikliğine uyum seferberliğine geçilmeli.

    İklim değişikliğine ‘uyum fonu’ acilen oluşturulmalı.

    Düşük gelirli çiftçilere iklim değişikliğine uyum destekleri sağlanmalı.

    Doğrudan ekim uygulamaları yaygınlaştırılmalı.

    Yüzde 100 basınçlı sulamaya geçilmeli.

    İklim bazlı dinamik tarımsal sigorta yaygınlaştırılmalı.

  • Bakan Pakdemirli: 10,5 milyar liralık hibe desteği sağladık

    Bakan Pakdemirli: 10,5 milyar liralık hibe desteği sağladık

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Bugüne kadar kırsal kalkınma maksadıyla yaklaşık 10,5 milyar liralık hibe desteği sağladık. Bu desteklemelerimiz bundan sonra da devam edecek” dedi.

    Bakan Pakdemirli yaptığı yazılı açıklamada, Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı (KKYDP) kapsamında kırsal kalkınma yatırımlarını desteklediklerini bildirdi. Pakdemirli, “2006 yılında başlattığımız KKYDP ile kırsal alanda gelir düzeyinin yükseltilmesi ile alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması maksadıyla çeşitli alanlardaki yatırımlara yüzde 50 oranında hibe desteği veriyoruz” dedi.

    ‘GERÇEK VE TÜZEL KİŞİLER BAŞVURABİLİYOR’

    Tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik, yeni tesis, teknoloji yenilenmesi, alternatif enerji kaynaklarının üretilmesi, kullanılması ve alet ekipman alımlarına ilişkin hibe desteklerine gerçek ve tüzel kişilerin başvurabildiğini belirten Bakan Pakdemirli, “Bu kapsamda 2006-2020 yılları arasında bu alanlarda 4,1 milyar TL hibe desteği sağladık. Ayrıca modern sulama sistemlerinin desteklenmesi maksadıyla yapılan yaklaşık 625 milyon liralık hibe ile bu rakam 4,725 milyar liraya ulaştı” diye konuştu.

    ‘GENÇ ÇİFTÇİ PROJESİNE 1,43 MİLYARLIK HİBE’

    Diğer yandan kırsal kalkınma için 2016-2018 yılları arasında Genç Çiftçi Projeleri’nin Desteklenmesi Programı’nın uygulandığını ifade eden Bakan Pakdemirli, “Proje ile bitkisel üretime, hayvansal üretime, yöresel tarım ürünleri ile tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi, işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik kişi başı 30 bin lira hibe desteği verdik. Bu bağlamda 47 bin 775 genç çiftçimizin projesine toplam 1,43 milyar lira hibe desteği sağladık. Bu proje 2018 yılında tamamlandı” ifadesini kullandı.

    ‘UZMAN ELLER PROJESİNİ BAŞLATTIK’

    2019 yılında ise tarım ve orman alanında üniversite eğitimi alan genç çiftçilere yönelik Kırsal Kalkınmada Uzman Eller Projesi’ni pilot olarak başlattıklarını söyleyen Pakdemirli, “Projeyi İzmir, Düzce, Mardin ve Amasya illerinde başlattık. 100 kişiye 100’er bin lira hibe sağladığımız bu projede destek verilen işletmelerin kar-zarar durumu ve faaliyetleri yakından takip edilecek. Olumlu etkileri görüldüğü takdirde, projeyi, Türkiye’nin bütün illerine yaymayı planlıyoruz” dedi.

    Kırsal Kalkınma Programı’nın da (IPARD) uygulandığını ifade eden Bakan Pakdemirli, şunları kaydetti:

    “IPARD-1 ve IPARD-2 programlarıyla son 10 yılda yaklaşık 16 bin 500 projeyle sözleşme imzaladık, bu projelere 4.3 milyar TL hibe desteği ödedik. Böylece kırsalda 12.5 milyar TL yatırım yapıldı, 67 bin yeni istihdam sağlandı. Bakanlık olarak kırsaldaki vatandaşlarımızın ve üreticilerimizin her daim yanındayız. Bundan sonra da onları yalnız bırakmayacağız. Bugüne kadar kırsal kalkınma maksadıyla yaklaşık 10,5 milyar liralık hibe desteği sağladık. Bu desteklemelerimiz bundan sonra da devam edecek.”

  • CHP Covid-19 tarım raporunu açıkladı

    CHP Covid-19 tarım raporunu açıkladı

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, “Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalı. Bu Konseyin alacağı kararlarla birlikte şeffaf ve katılımcı şekilde işletilecek bir Tarım Gıda Kurulu kurulmalıdır.” dedi.

    Sarıbal, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, 22 Temmuz 1980’de Merter’deki evinin önünde düzenlenen suikast sonucu yaşamını yitiren DİSK’in Kurucu Genel Başkanı ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i ölümünün 40’ıncı yılında andı.

    Kadın cinayetlerine değinen Sarıbal, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istediğini belirterek, bu durumu eleştirdi.

    Kovid-19 sürecinde tarımın ve gıda güvenliğinin öneminin bir kez daha anlaşıldığını belirten Sarıbal, bu nedenle kendilerinin de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu ile bir rapor hazırladıklarını söyledi.

    Kovid-19 sürecinde, tarım ve gıda için çözüm önerileri konulu, “CHP Kovid-19 Tarım Raporu”nda “Koronavirüs sürecinde dünyada ne oldu?”, “Türkiye’de neler yaşandı?”, “AK Parti iktidarları döneminde tarımda neler yapıldı?”, “Bundan sonra neler yapılmalı?” gibi sorulara cevap aradıklarını aktaran Sarıbal, raporda acil eylem planı olarak önerdikleri 4 ana başlık ve 72 maddeden oluşan öneriler yer aldığını bildirdi.

    Bu önerilerin, tarımsal üretimde 44 madde, gıda üretiminde 11 madde, gıda dağıtımında 10 madde, ithalat ve ihracat süreçlerinde ise 7 maddeden oluştuğunu aktaran Sarıbal, şöyle konuştu:

    “Uluslararası Çalışma Örgütü, salgın nedeniyle işletmelerin tam veya kısmi olarak kapatılmasının, dünyadaki iş gücünün yüzde 81’ini yani 2,7 milyar çalışanı etkilediğini bildirmektedir. 31 Mart’ta Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) tarafından yapılan ortak açıklamada özellikle gıdanın uluslararası ticaretine vurgu yapılırken, aynı zamanda ülkelerin gıda güvenliğini sağlamaları gerektiğine dikkat çekildi. Dünya ekonomisinden bağımsız olmayan ve Kovid-19 ile mücadele içinde olan Türkiye’nin de bir gıda krizi ile karşı kaşıya kalabileceği ihtimali dışlanmamalıdır. Hükümetler yaşanan bu ani daralma sonucunda hem küresel hem de ulusal ölçekte ekonomik krizle baş etmek için stratejik öneme sahip sektörlere ve toplum kesimlerine yönelik destek programları açıklamaktalar. Bu sektörlerin başında stratejik öneme sahip tarım ve gıda sektörü gelmektedir. Her ülkenin kendi iç tüketimini karşılayacak ve üretimini kalıcı şekilde arttıracak önlemleri alması gerektiği bu salgın ile bir kez daha ortaya çıkmıştır.”

    Türkiye’de benimsenen yanlış tarım politikalarının yanı sıra kapitalizmin neo-liberal evresinde Türkiye gibi ülkelere dayatılan yeni uluslararası iş bölümünün de tarımdaki çöküşte belirleyici olduğunu iddia eden Sarıbal, son 20 yılda Türkiye’de uygulamaya konulan tarım politikalarıyla “aile çiftçiliği”nin tahrip edildiğini öne sürdü.

    Hükümetin büyük şirketlerin egemen olduğu tarım gıda sistemine uygun yasaları uygulayarak tarımsal üretimi, endüstriyel üretim biçimi haline dönüştürerek giderek zayıflattığını savunan Sarıbal, “Tarımsal üretimin bu şekilde zayıflatılması, çiftçilerin tarımdan uzaklaşmasına ya da çiftçilerin üretime devam edebilmek için borçlanmasına neden olurken, endüstriyel tarımsal üretim için gerekli olan emek biçimi mevsimlik işçilik olarak yaygınlaştı.” dedi.

    “İnsan sağlığını tehdit eder hale geldi”

    Endüstriyel tarımla ekolojinin tahrip olduğunu, toprak ve suyun kirlendiğini, bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliği birbirinden koparılarak hayvan sağlığının bozulduğunu iddia eden Sarıbal, bu sürecin bir çıktısı olarak da tarımsal ürünlerdeki besin değerlerinin düşerek insan sağlığını tehdit eder hale geldiğini söyledi.

    Sarıbal, “Gıda ürünün ne kadar ucuz olduğu önemli olunca gıda soframızdaki zehirli kimyasallara dönüştü. Sağlıklı gıdaya erişim ise sınıfsal bir ayrıcalık oldu. Oysa, sağlıklı gıdaya erişim bir yurttaş hakkıdır.” ifadesini kullandı.

    Kovid-19’un gösterdiği gibi dünyada sağlık ve gıda alanında hızlı hareket edip gerekli önlemleri alan hükümetlerin yeni dönemde ekonomik ve sosyal olumsuzlukları daha hızlı aşacaklarını belirten Sarıbal, şunları kaydetti:

    “Ama ne yazık ki ülkemizde, tarım ve gıda sektörünü olası bir krizden kurtaracak tedbirler yeterince hayata geçirilmedi. Gerek muhalefet partileri gerekse meslek örgütleri bu konudaki acil ihtiyacı sürekli gündeme getirmelerine rağmen hükümet, salgın öncesi geçerli olan uygulamalarla yetinmeyi tercih etmekte ve bunun olası bir tarım ve gıda krizini önleyebileceğini düşünmektedir. Bu yanılsama ile Kovid-19 sürecinde tarım ve gıda sektöründe belirgin bir dönüşüm sağlayacak tedbirler almaması nedeniyle, yakın gelecekte gıda enflasyonu ve sonrasında bir gıda krizi ile karşı karşıya kalacağımız aşikardır. Öncelikle Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalı. u Konseyin alacağı kararlarla birlikte şeffaf ve katılımcı şekilde işletilecek bir Tarım Gıda Kurulu kurulmalıdır. Salgınının yarattığı tahribatları ve yeniden bu tür salgınların oluşmasına mahal vermeyecek şekilde, ekolojik perspektifle, gıda güvenliğini gözeterek, tarımsal üretim, gıda üretimi ve dağıtım süreci, ithalat ve ihracat politikaları ile Türkiye’de yaşayan herkesin sağlıklı gıdaya erişimini sağlayacak kapsamlı planlar yapmalıdır.”

  • “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Türkiye’de tarım arazisinin son iki yılda 35 milyon dönüm azaldığını söyledi.

    Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin görüşlerini açıkladı.

    Sırıbal, 2015 yılında Suruç’taki patlamaya değinerek, “Bu katliam göz göre göre geldi. O günden beri katliamın sorumluları bulunmadı, ceza alan kimse yok ve yargılama devam ediyor. Davayla ilgili dosyaya ulaşım yasağı devam ediyor. Bu olay da faili meçhul bir olaya dönüşmüş durumda.” diye konuştu.

    Orhan Sarıbal, katliamın sorumlusu olarak bilinen şahsın daha önceden emniyet güçlerince de bilindiğini ancak hiçbir önlemin alınmadığını iddia etti.

    Suruç patlamasının önleminin alınması durumunda Ankara Garı’ndaki patlamanın da olmayacağını savunan Sarıbal, “Görevi kötüye kullanmaktan yargılanan kişilerin dosyaları para cezasıyla kapatıldı. Gar patlamasındaki kamera kayıtları davaya ancak 3,5 yıl sonra girdi. Gönderilen kayıtlardan patlama öncesi ve sonrasındaki 5 saatlik görüntü de yok.” dedi.

    Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2 yıllık değerlendirme toplantısını anımsatarak, uygulanan tarım politikalarını eleştirdi.

    “Bir eli yağda bir eli balda olanların toplumun gerçeklerinden uzak olduğunu” ifade eden Sarıbal, “Türkiye’de tarım arazisi son iki yılda 35 milyon dönüm azaldı. Tarımda ithalatımız son iki yılda 17 milyar 549 milyon dolara ulaştı. 2019 yılında buğday, ay çiçeği, mısır, patates ithalatında cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Son iki yılda çiftçiye vermeleri gereken 176 milyarın tamamını vermediler.” görüşünü savundu.

  • Terörden temizlenen bölgede 25 yıl sonra tarım

    Terörden temizlenen bölgede 25 yıl sonra tarım

    Hakkari’nin Irak sınırındaki Çukurca ilçesinde, 25 yıl sonra terörden arındırılan mahallelerine dönen vatandaşlar, büyüdükleri toprakları ekip biçmeye başladı.

    Terör örgütü PKK’nın baskıları nedeniyle yıllar önce vatandaşların boşaltmak zorunda kaldığı yerleşim yerleri, bölgenin teröristlerden arındırılmasıyla eski huzurlu günlerine döndü.

    Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları ile huzur ve güven ortamının sağlandığı ilçede, 1995’te boşaltılan Dutluca ve Bey mahalleleri, çeyrek asır sonra yeniden yerleşime açıldı.

    İlçeye 10 kilometre uzaklıkta bulunan mahallelerine dönen vatandaşlar, uzun yıllardır kullanamadıkları bağ ve bahçelerini ekerek topraklarını değerlendirmeye başladı.

    “Yetiştirdikleri ürünleri satın alma garantisi veriyoruz”

    Mahalle sakinleriyle bir araya gelen Belediye Başkanı Ensar Dündar, gazetecilere, terör olaylarından dolayı söz konusu mahallelerin boşaltıldığını söyledi.

    Göreve başladıktan sonra bölgenin yol, elektrik, içme ve sulama suyu problemlerini çözdüklerini belirten Dündar, şunları ifade etti:

    “Köy sakinlerinin tarlalarını değerlendirme talepleri vardı. Hızlı bir şekilde hem içme suyunu hallettik. Bu yıl da yol sorununu çözdük. Vatandaşlarımız 25 yıl aradan sonra tekrar tarlalarını ekmeye başladı. Çeltik, susam gibi ürünleri çiftçilerimiz rahatlıkla üretebiliyor. Geliştirdiğimiz ‘Zap’ markamızla ekim alanlarımızı oluşturduk. Çiftçilerimize bu ürünleri satın alma garantisi vererek kendilerini geliştirmelerini sağlıyoruz.”

    “Yıllar sonra topraklarımıza kavuştuğumuz için mutluyuz”

    Mahalle sakinlerinden Adalet Yılmaz ise sabah erken saatlerde mahalleye giderek tarlalarda çalıştıklarını, akşamları da ilçeye döndüklerini bildirerek, “İmece usulüyle birbirimize yardım ediyoruz. Yıllar sonra tarlalarımızı değerlendirdiğimiz için mutluyuz. Fasulye, pirinç, buğday ve susam ekiyoruz. 25 yıl önce köyümüzü boşalttık. Tekrar evlerimizin yapılması ve onarılmasını istiyoruz. Şehirlere de yaşamaya alışkın değiliz.” diye konuştu.

    Ali Seven de mahalledeki evlerin yeniden inşa edilmesi ya da onarılması taleplerinin olduğunu belirterek yetkililerden destek istedi.

  • CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, Gelibolu’daki orman yangınına ilişkin, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” dedi.

    Sarıbal, partisinin Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’yla Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de yeşil alanların ve ormanların her geçen gün azaldığını savundu.

    Gelibolu’da yaşanan orman yangınına işaret eden Sarıbal, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ormanların iş adamlarına kiraya verildiğini bu yöntemle de yok edildiğini ileri süren Sarıbal, yangınlarda çok büyük alanların zarar gördüğünü belirtti.

    Ağaçların bilinçsizce kesildiğini kaydeden Sarıbal, “Önceden ormanlarımız Tarım ve Orman Bakanlığının kontrolünde kesiliyordu. Önce kesilecek ağaçlar belirlenip sonra orman köylü kooperatiflerince kesilmeye başlanıyordu. Burada çalışan köylüler de sigortalanıyordu. AKP iktidarı ise götürü yöntemi ile ağaç kestiği için istediği yerden istediği kadar ağaç kesiyorlar.” diye konuştu.

    Orman çiftçilerinin yüzde 70’inin sosyal güvenlik kapsamında olmadığını ifade eden Sarıbal, şunları kaydetti:

    “Ormanlarda 2019 yılında, orman köylüsü ve işçisi, 3 bin 400 iş kazası gerçekleşti. Bu kazalarda 486 ölüm, 2 binin üzerinde de yaralanma oldu. Bu iş kazalarından dolayı ölen veya yaralananların yüzde 80’inin iş güvenliği ve sigortası yok. Türkiye AB ülkeleri arasında orman kazalarında birinci sırada yer aldı. Bununla ilgili uluslararası raporlar yayınlandı.”

    CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da iktidarın Saros Körfezindeki doğal gaz projesini uygulamaya soktuğunu, bu projenin orman alanları ile bölgenin doğal dengesini yok ettiğini savundu.

    Bölgenin fay hattı üzerinde olduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Doğaya verdiği zararlar nedeniyle itiraz ettik. Bilim adamları bu projenin yanlış olduğunu söyledi. İktidar olumsuz ÇED raporuna rağmen, projeyi yapma kararı aldı.” dedi.

    Kararın sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı pandemi sürecinde alındığını belirten Gaytancıoğlu, bu durumu kınadı.

  • CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Çiftçilerin borçları ertelensin”

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Çiftçilerin borçları ertelensin”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, çiftçi borçlarına ilişkin “2020 yılında hiçbir borcun geriye ödemesi yapılmasın. Bütün borçlar faizsiz olarak 2021 yılına ertelensin. Bütün takip, icra, haciz işlemleri durdurulsun. 2021’e kadar derli toplu bir çalışma yürütelim, bu borçları en az 2-10 yıl yapılandıralım. Çünkü başka türlü çiftçinin bu borçlardan kurtulma şansı yok.” dedi.

    Sarıbal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin 2 yıl önce geçtiği “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin tarıma yaramadığını, istihdamın, büyümenin, çiftçi borçlarının ve ithalatın kötü bir noktaya geldiğini söyledi.

    Tarımsal hasılanın 2017’de 51,9 milyar dolarken, bunun 2018’de 44,9, 2019’da ise 48,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirten Sarıbal, son 2 yılda 10,4 milyar dolarlık bir kaybın olduğunu ifade etti.

    Sarıbal, tarımsal hasılada son 10 yıldaki kaybın 107,3 milyar doları bulduğunu vurgulayarak, tarımsal hasılanın yüzde 30 düşüşle rekor kırdığını savundu.

    AK Parti iktidarları döneminde Türkiye’nin toplam büyüme oranı yüzde 5,6 seviyesindeyken, tarımsal büyümenin yüzde 2,7’de kaldığına dikkati çeken Sarıbal, “Son 2 yılda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bu oran daha da düşerek yüzde 2,5’e gerilemiş durumda. Tarımda kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolar seviyesinde.” diye konuştu.

    Sarıbal, tarımsal istihdam alanında gerilemelerin yaşandığını, son 2 yılda 778 bin kişinin tarımdan çekildiğini ifade ederek, 2018’in nisan ayında 706 bin 409 kişi tarım sigortalıyken, nisan 2020’de bunun 585 bin 386 kişiye düştüğünü aktardı.

    Sarıbal, 2018’de bir çiftçinin aylık sigorta primi 583,48 lira iken 2020’de bunun yüzde 56,6 artarak 913,80 liraya geldiğine dikkati çekerek, “Çiftçinin geliri 3 bin dolar seviyesinde, bu aşağı yukarı 20 bin lira ediyor. 913 lirayı 12 ile çarptığınızda yaklaşık 11 bin liraya denk gelir. Yani 20 milyar geliri olan bir kişi, 11 bin lira Bağ-Kur sigorta primi ödeyecek. Yani kişi başına düşen milli gelir payının yüzde 50’sini sigortaya ödeyecek. Böyle bir şey olabilir mi?” dedi.

    “Borç kontrol edilemez hale geldi”

    Çiftçinin, zorunluluktan dolayı tarımdan koptuğunun altını çizen Sarıbal, çiftçilerin, 2018 temmuzda bankalara 99,9 milyar, Tarım Kredi’ye ise 7,6 milyar lira borçluyken, 2020 mayıs ayında bunun bankalara 118,1 milyara, Tarım Kredi’ye ise 10 milyar liraya çıktığını söyledi.

    Takipteki borç sarmalının da büyüdüğünü anlatan Sarıbal, son 2 yılda tarım ve hayvancılıktaki cari açığın büyüdüğünü, tarımda kullanılan elektriğin, gübrenin, ilacın, yem, sulama ve mazotun zamlandığını ifade etti.

    “Borçları yapılandıralım”

    Sarıbal, açıklamasının ardından kendisine yöneltilen “Çiftçiler, ertelenen borçlarını sonbaharda ödemeye başlayacak. Bununla ilgili yorumunuz nedir?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

    “Bu borcun büyüklüğü artık kontrol edilemez bir hale geldi. Takipteki borç miktarı 5,4 milyarken, belki o günlerde çok daha yukarı çıkacak. Yani takiple, icrayla tahsil edilmek istenen borç miktarı çok hızlı artacak. Önerimiz, 2020 yılında hiçbir borcun geriye ödemesi yapılmasın. Bütün borçlar faizsiz olarak 2021 yılına ertelensin. Bütün takip, icra, haciz işlemleri durdurulsun. 2021’e kadar derli toplu bir çalışma yürütelim, bu borçları en az 2-10 yıl yapılandıralım. Çünkü başka türlü çiftçinin bu borçlardan kurtulma şansı yok. Eylül-ekimden itibaren ciddi bir takip sürecinin olacağını görüyoruz, hele kasım-aralıkta çok daha ciddi borç takibi olacak. Bu dediklerimizi yapmazsa, buradan doğru hükümet bir tavır ortaya koymazsa çitçinin 2020’nin sonbaharı ve kışı eziyet olacak.”

  • Kocaeli'de yetiştirilen erikler İstanbul'da sofraları süslüyor

    KOCAELİ (AA) – ŞAHİN OKTAY – İstanbul'un taze meyve ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yere sahip olan Kocaeli'de hasadı devam eden erik, fiyat ve kalitesiyle üreticinin yüzünü güldürüyor.

    Ülkenin önemli sanayi tesislerine ev sahipliği yapması nedeniyle daha çok bu kimliğiyle tanınan Kocaeli, tarımsal faaliyetler yönünden de kent ve ülke ekonomisine hatırı sayılır bir katkı sağlıyor.

    Kocaeli, özellikle komşusu İstanbul'un taze sebze ve meyve ihtiyacının karşılanmasında önemli bir işlev görüyor. Kentte İzmit Körfezi, Sapanca Gölü ve Karadeniz'e yakın noktalardaki meyve yetiştirilen alanlar her geçen yıl genişliyor.

    TÜİK verilerine göre, Kocaeli Türkiye'de erik üretiminde ilk 20 şehir arasında yer alıyor. Kentte 3 bin 743 dekarlık alanda yılda yaklaşık 4 bin ton erik üretimi gerçekleştiriliyor.

    Yaz aylarında Kandıra, Kartepe, İzmit ve Karamürsel'deki bahçelerden toplanan mahsuller, doğruca İstanbul'daki satış noktalarına gönderiliyor.

    – "Hasat temmuzun ortasına kadar sürüyor"

    Kentte erik üretiminde öncü olan Sapanca Gölü kıyısındaki Eşme Mahallesi'ndeki üreticiler, lezzetiyle yüksek talep gören mahsullerini 5 ila 10 liradan satıyor.

    Eşmeli meyve üreticisi Mazhar Aşkın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sapanca Gölü kıyısında yer alan mahallenin meyve üretimiyle öne çıktığını söyledi.

    Kendisinin eriğin yanı sıra elma, ceviz, kiraz ve ayva yetiştirdiğini belirten Aşkın, mayıs ayının ortalarında başlayan yeşil erik hasadının temmuzun ortasına kadar devam ettiğini vurguladı.

    – "Günde 1 ton erik topluyoruz"

    Rekolte, fiyat ve talep açısından sezonun şu ana kadar çok iyi gittiğini ve sokağa çıkma kısıtlamasının satışları olumlu etkilediğini anlatan Aşkın, "Günde 1 ton erik topluyoruz. Malımızı akşamları doğrudan İstanbul'a gönderiyoruz." diye konuştu.

    Eşme Mahallesi'nde üreticinin gündüz topladığı ürünü akşam üzeri pazara indirdiğini aktaran Aşkın, "İstanbul'dan gelen tüccarla burada pazarlıklar yapılıyor. Sadece Eşme'den İstanbul'a günde yaklaşık 150 ton erik sevkiyatı oluyor. İstanbul dışında Ankara ve Antalya'ya erik gönderiyoruz." ifadelerini kullandı.

    Mazhar Aşkın, Eşme eriğinin tatlı ve sulu olduğuna işaret ederek, "Sapanca Gölü çevresinin ekolojik yapısı dolayısıyla meyveler üzerinde buğu şeklinde bir tabaka oluşuyor ve bu da eriklerin uzun süre yeşil kalmasını sağlıyor. Bu açıdan Sapanca Gölü bize büyük avantaj sağlıyor." dedi.