Etiket: tedavi

  • “Diş beyazlatma bir tedavidir”

    “Diş beyazlatma bir tedavidir”

    Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Diş Hekimi Jale Demir, diş beyazlatmanın önemi ve yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu.

    Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde çalışmalarını yürüten Jale Demir, klinikte diş tedavisinin yanı sıra estetik amaçlı diş beyazlatma (bleaching) uygulaması da yapıldığını ifade etti. Günümüzde, kişisel bakımın, sağlıklı ve çekici bir gülümsemenin her zamankinden daha fazla önem kazandığının altını çizen Demir, bu durumun da diş beyazlatmanın popülerliğini her zamankinden daha çok artırdığını dile getirdi.

    Dişlerin genellikle; gri, sarı, beyaz ve beyazın tonlarında renklere sahip olduğunu söyleyen Demir, “Ancak farklı sebeplerden dolayı renkleşmeler olabilmektedir, bu sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz, beslenme alışkanlıkları; kahve, çay, meyve suyu ve kola gibi renkli içeceklerin tüketimi, sigara kullanımı dişlerde sararma ve lekelenmeye yol açabilir” dedi.

    Renk değişimini etkileyen nedenler

    Dişlerdeki renk değişimini etkileyen nedenleri; yaş, genetik faktörler, diş travmaları, ilaçlar ve florozis olarak sıralayan Diş Hekimi Jale Demir, “Yaş; diş minesinde incelme ve alttaki sarı renkli dentin tabakasının belirginleşmesiyle birlikte dişlerde doğal bir renk değişimi olabilir. Genetik faktörler; bazı insanlar genetik olarak daha beyaz dişlere sahipken, bazıları daha sarı veya gri tonlarda dişlere sahip olabilirler. Diş travmaları; travmalar veya yaralanmalar, diş renginde değişikliklere neden olabilir. İlaçlar; bazı antibiyotikler (örneğin, tetrasiklin) diş renginde kalıcı değişikliklere yol açabilir. Florozis; aşırı fluor alımı yine dişlerde renklenmeye neden olabilir” şeklinde açıkladı.

    Diş beyazlatma yöntemini; “Çeşitli kimyasal ajanlar kullanılarak dişlerin renklerinin açılması işlemidir” şeklinde tanımlayan Demir, “Her kişinin kendine has diş rengi vardır ve bu durum kromofor denilen, organik maddeye rengini veren uzun zincirli organik moleküller ile ilgilidir. Diş beyazlatma kromoforun yapısında bulunan zincirlerin kırılması veya açılıp, oksidasyona uğraması şeklinde gerçekleşir. Kozmetik Diş Hekimliğinde diş beyazlatma yöntemleri evde veya ofis ortamında kolay, güvenilir ve ekonomik olarak rahatlıkla uygulanabilmektedir” ifadelerini kullandı.

    En etkin ve güvenli yöntem

    Yapılan araştırmalara göre diş hekimi kontrolünde yapılan ofis tipi beyazlatmanın diş beyazlatma için en etkin, hızlı ve güvenli yöntem olduğunu söyleyen Demir, “Beyazlatma işlemi öncesinde mutlaka detertraj (diş taşı temizliği) yapılmalıdır. Eğer dişlerin üzerinde diş taşı varsa diş yüzeyinde beyazlatma ajanı için bariyer oluşturur ve beyazlatma ajanı ulaşamaz ki bu da sonucu olumsuz etkilemiş olur. Klinik ortamında yaklaşık 30 veya 40 dakika, dişlerin rengine göre 2 ya da 3 seans sürecek olan bir uygulamadır. Beyazlatma öncesi ve sonrası fotoğraf almak da renk skalasını belirlemek için yerinde olacaktır” diyerek açıklamalarına devam etti.

    “Uygulamada diş etlerini korumak için ışınla sertleşen özel bir bariyer maddesi sürülür. Daha sonra diş yüzeylerine beyazlatma jeli sürülür ve LED ışıkla beyazlatma işlemi başlatılır. Beyazlatma ajanları okside edici özelliktedir, genellikle yüksek konsantrasyonda (yüzde 25-40) hidrojen peroksit veya karbamid peroksit kullanılır, uygulanan bölgede su ve oksijene ayrışır ve oksijen sayesinde oksidasyon-redüksiyon tepkimesi meydana gelerek beyazlatma sağlanır. Bu işlemi hızlandırmak için de fotosensitive ajanlar ve light cure sistemler kullanılmıştır. Işık kaynağı peroksiti aktive ederek beyazlatma işleminin kimyasal reaksiyonunu başlatır. Kliniğimizde yüzde 35 hidrojen peroksit içeren diş beyazlatma ajanı kullanılmaktadır” şeklinde konuştu.

    Sadece kozmetik bir uygulama değil

    Uygulamadan sonra 2-3 gün soğuk-sıcak yiyecek ve içecek, sigara, çay, kahve veya renkli herhangi bir gıdadan uzak durulması gerektiğinin altını çizen Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Diş Hekimi Jale Demir, “Beyazlatmanın kalıcılığı kişiye bağlıdır, beslenme, kişisel ağız bakımı ve sigara kullanımı gibi alışkanlıklar önemlidir ve süreyi etkiler. Dişlerde kalıcı beyazlık olsa da alışkanlıklara bağlı olarak bir miktar geri dönüş olabilmektedir ancak 1 ya da 2 yılda idame tedavi yapılırsa kalıcılık artar. Dişlere tekrar beyazlatma yaptırmak herhangi bir zarara neden olmaz ve uygulama da daha kısa süreli olur. Dünya Sağlık Örgütü ‘Sağlık’ kavramını ‘kişinin biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam iyilik hali’ olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle dişlerde oluşan renk değişimleri biyolojik bir sorun değil fakat psikolojik ve sosyal bakımdan sağlığımız için önemlidir. Bundan dolayı diş beyazlatma işlemi sadece kozmetik bir uygulama değil aynı zamanda bir tedavidir. Sağlıklı ve beyaz gülüşler dilerim” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • Tedavisi tamamlanan tilki doğaya salındı

    Tedavisi tamamlanan tilki doğaya salındı

    Bitlis’te duyarlı vatandaşlar tarafından arazide bitkin yaralı ve bitkin halde bulunan tilkiyi, Doğa Koruma ve Mili Parklar (DKMP) Bitlis Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim etti.

    Vatandaşlardan teslim alınan tilkinin tedavisi tamamlandıktan sonra doğal ortamına bırakıldı.

  • “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    Dünya Aferez Birliği tarafından, 1-7 Nisan “Ulusal Kanser Haftası” dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi.

    Burada konuşan Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu dile getirerek, “Aslında bir sihirli bir formül yok. Formül; en önemli risk faktörlerinden alkol ile sigara ve tütün mamullerini kullanmamak. Sigara, en az yirminin üzerinde kanserin ana faktörüdür ama akciğer kanserinde en önemli risk faktörüdür. Bir diğer risk faktörü ise obezitedir. Bakıldığı zaman obezitenin toplumda önemli bir problem olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle kanseri önlemek için obeziteyi önlememiz lazım. Bunun dışında ise hareket etmek ve beslenmeye dikkat etmek gerekir” diye konuştu.

    Altuntaş, erken teşhisin hayat kurtardığına dikkati çekerek, Sağlık Bakanlığı Ulusal Kanser Tarama Programı ve ücretsiz Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerine başvurulması gerektiği uyarısında bulundu.

    “Kanser tedavisinde başarı oranları yüzde 80’e çıktı”

    Kanser tedavisinde başarı oranının yüzde 80’lere çıktığını ifade eden Altuntaş, “Bu büyük bir rakamdır ve her geçen gün bu rakamlar iyileşmektedir. Bu nedenle hastaları umutsuzluğa sevk etmemek lazım. Kanser merkezleri, hastaneler ve özel tıp merkezlerimiz dahil olmak üzere ülkemizin kanser altyapısı son derece güçlüdür” dedi.

    Altuntaş, sağlık teknolojisinin gelişmesiyle birlikte son dönemde yapılan ilaç çalışmaları sonucu ortaya çıkan bazı ilaçlar sayesinde artık kanser hastalığının kronik hale evrildiğini kaydetti.

    “Geçen yıl 6 bin civarında kök hücre nakli var”

    Türkiye’nin kanser yönetiminde dünyanın en iyi ülkelerinden bir tanesi olduğunu belirten Altuntaş, “Kişi başı geliri 20 bin dolar ve üzerinde olan ülkelere bakıldığı zaman rakamlar milyonda 60’ın üzerinde. Kendi nüfusumuza baktığımız zaman geçen yıl biz de 6 bin civarında kök hücre nakli var. Kök hücre kategorisinde gelişmiş ülkelerin standartlarını yakalamışız. Bizim gelişmişlik düzeyimize bakıldığı zaman ise çok öndeyiz” açıklamasında bulundu.

  • Yaralı baykuş tedaviye alındı

    Yaralı baykuş tedaviye alındı

    Afşin-Elbistan Termik Santraller Bölgesinde Güvenlik Görevlisi Resul Koç tarafından yaralı halde bulunan peçeli baykuş, Göksun Doğa Koruma Şefliği ekiplerine teslim edildi.

    Resul Koç, “Yakından baktığımda uçamayan bir kuş olduğunu gördüm. Yaralı olduğunu düşündüm. Baykuşun nesli tükenmekle karşı karşıya olabileceğini tahmin ettiğim için yetkililere teslim etmeyi uygun gördüm. Daha önce haberler de görüyordum. Doğa Koruma ekiplerinin bu yönde çalışma yaptığını da öğrenince Baykuş’u teslim ettik “dedi.

    Baykuş tedavi altına alındı.

  • Başkan Ergün tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu

    Başkan Ergün tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu

    Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, salı günü rahatsızlanarak Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesine başvurdu. Burada yapılan tedaviye alerjik reaksiyon gösteren Başkan Ergün, hastaneye yatırıldı. Tedavisi tamamlanan Başkan Ergün, bugün sabah saatlerinde taburcu edildi. Evinde istirahat eden Başkan Ergün, yarın itibariyle seçim çalışmalarına kaldığı yerden devam edeceğini bildirdi. Başkan Ergün, “2 gün önce bronşlarla ve ses tellerimdeki sıkıntıyla ilgili bir serum almak için hastaneye geldim. Son 2-3 güne girdiğimiz bu süreçte bir takviye yapalım demiştim. Ancak, serumu alırken ilave bir ilacın verilmesiyle bir alerjik reaksiyon oluştu. Bu alerjinin etkileri vücutta bazı tepkimelere sebebiyet verdi. Çok şükür ilk 24 saat içerisinde hemen doktorlarımız, hemşirelerimiz gerekli muayeneleri, her türlü tedbirleri aldılar ve bizi sağlımıza kavuşturdular. Ancak tedbir amaçlı hastanede kalmaya devam ettik. Hepimize öncelikle geçmiş olsun diyorum. Gerçekten zor bir süreçti. Bu süreci geride bıraktık. Tabiki, dualarımız var, hayırlarımız var. Vatandaşımızın gönül bağıyla bağlılıkları, duaları bizlere ulaştı. Bugün, şu saatte sağlığımın çok iyi olduğunu buradan ifade ediyorum. Herkese çok teşekkür ediyorum. Bana dua eden çok insan olduğunu biliyorum. Onlara da şükranlarımı sunuyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Bugün biraz daha dinleneceğim. Yarın ve Cumartesi günü yine vatandaşlarımızla kucaklaşacağız inşallah” dedi.

  • Yaralı olarak bulunan tilki tedavi altına alındı

    Yaralı olarak bulunan tilki tedavi altına alındı

    Van’ın İpekyolu ilçesinde yol kenarında duyarlı vatandaşlar tarafından yaralı olarak bulunan tilki, Doğa Koruma Milli Parklar (DKMP) Van İl Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim edildi. Vatandaştan alınan tilki, tedavisi yapılmak üzere Van YYÜ Yaban Hayvanlarını Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğüne teslim edildi. Arka ayağı kırık olan tilki Prof. Dr. Lokman Aslan ve ekibi tarafından ameliyata alındı.

    Rehabilitasyon merkezi Van Gölü havzasındaki bütün yaban hayvanlarının sorunlarıyla ilgilendiğini ifade eden merkez müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, “Son olarak duyarlı vatandaşlar tarafından şehir merkezinde ayağı kırık olarak bulunan tilki DKMP ekiplerine teslim edildi. Ekipler yaralı tilkiyi merkezimize getirdi. Yapılan tetkiklerde arka ayağının kırık olduğunu tespit ettik. Biz de gerekli tedavisini yaptık. Tekrardan kendi yaşam alanına bırakmak için gerekli tedavisini yapıyoruz” dedi.

  • Dünyada 2 milyondan fazla kişi diyaliz tedavisi görüyor

    Dünyada 2 milyondan fazla kişi diyaliz tedavisi görüyor

    Böbrek hastalıklarına eşlik eden hastalıkların her geçen gün artış göstermesi, hayat tarzı değişiklikleri yanında düzenli kontrol şartının önemini de ortaya koyuyor. Türkiye’de 2023 yılı itibariyle 63 bin diyaliz hastası tedavi görüyor.

    Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Bu yıl Dünya Böbrek Günü için duyurumuz, senede 1 kez muhakkak doktora gidin. Günümüzde dünyada 2 milyondan fazla kişi, hayatını devam ettirebilmek için diyaliz tedavisi görüyor. Bu hastaların yılda yaklaşık yüzde 10-15’i böbrek nakline ihtiyaç duyuyor. Belirti vermeden, sinsice ilerleyen kronik böbrek hastalığına “dur” diyebilmek için tedbir almak gerekiyor, tedbirin ilk adımı ise yılda bir doktor kontrolü. 5 kademede ele alınan kronik böbrek yetmezliğinde ilk 3 kademeyi görmek ve farkına varmak imkansız. Dolayısı ile 4. kademede yakalayabiliyoruz. Bunun için rutin kontroller çok önemli” dedi.

    “Böbrek hastalıkları tedavisi, hem hastaya hem hasta yakınına hem de sağlık bütçelerine ağır yük”
    Böbrek hastalıkları ve böbrek yetmezliği olan kişilerin tedavisinin hastanın kendisine ve yakınına getirdiği yüke ek olarak, sağlık bütçelerine de ağır bir mali yük getirdiğini altını çizen Erk, “Hemodiyaliz için hasta başına yıllık maliyet ABD’de 88.195 dolar, Almanya’da 58.812 dolar, Belçika’da 83.616 dolar, Fransa’da ise 70.928 dolar olarak öne çıkıyor. Türkiye’de bir hemodiyaliz hastasının kamu bütçesine maliyeti yaklaşık 22 bin dolarıdır. Ülkemizde ise bugün itibari ile 63 bin son dönem kronik böbrek yetmezliği hastası bulunuyor. Bu açıdan düşünüldüğünde Türkiye şanslıdır, çünkü tüm hastalara diyaliz ve organ nakli tedavileri ücretsiz bir şekilde sağlanıyor. Avrupa’da ise tahminen 100 milyon kişi kronik böbrek hastalığı (KBH) ile yaşıyor ve 300 milyon kişi de risk altındadır. Kronik böbrek hastalığının görülme sıklığı, büyük ölçüde yaşlanan nüfus ve diyabet, kalp hastalığı ve obezite gibi diğer risk faktörlerindeki artış nedeniyle, toplum tarafından daha fazla bilinen bulaşıcı olmayan diğer hastalıkları geride bırakıyor. KBH, böbrek fonksiyonunun zamanla azaldığı, tedavi edilemez, uzun vadeli bir durumdur. Kronik böbrek hastalığı erken tespit edilmez ve uygun şekilde yönetilmezse hasta, hasta yakını ve sağlıkçılarda dahil tüm paydaşlar için çok pahalı ve külfetli bir hal alır” dedi.

  • Tedavisi tamamlanan ördekler doğaya salındı

    Tedavisi tamamlanan ördekler doğaya salındı

    3 Mart dünya Yaban Hayatı günü Bursa’da çeşitli faaliyetler çerçevesinde coşkuyla kutlandı.

    Millî Parkla Bursa Şube Müdürlüğü ekiplerince, kaçak avcılardan ele geçirilen canlı mühre olarak kullanılması yasak olan ve rehabilitasyon süreçlerini tamamlayan 45 adet Yeşilbaş ördeği Eskikaraağaç Avrupa Leylek köyünde bulunan Uluabat Gölü’ne doğal ortamına saldı.

    Öte yandan, Millî Parklar Bursa Şube Müdürlüğü ekipleri, Sur Yapı Marka AVM’de ‘Yaban Hayvanları Resim Sergisi’ etkinliği düzenledi.

  • İşitme kaybında erken tedavi önemli

    İşitme kaybında erken tedavi önemli

    İşitme kaybıyla doğan ya da doğum sonrası dönemde işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları büyük önem taşırken bu çerçevede Sağlık Bakanlığı tarafından Yeni doğan İşitme Taraması Programı yürütülüyor. Yeni doğan her bin bebekten 1 ila 3’ünün işitme kaybıyla dünyaya geldiği belirtilirken çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve benzeri nedenlerle bu oranın binde 6’ya çıkabildiği aktarılıyor. Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri ve Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Özgür Yiğit de 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nde işitme sağlığına dikkat edilmesi ve toplumsal farkındalığın sağlanmasının büyük önem taşıdığına dikkati çekti. İşitme kayıplarının kişilerin sosyal hayatlarını da etkilediğini belirten Prof. Dr. Yiğit, ileride her 5 kişiden birinde işitme kaybı sorunu olabileceğini aktararak uyarılarda bulundu. Yiğit, kişilerin işitme cihazı kullanmaktan çekinmemeleri gerektiğini anlattı.

    “Yüzde 90‘ların üzerinde tarama oranı var”

    “İşitme; iletişimimiz, sosyalleşmemiz için çok önemli bir fonksiyon” diyen Prof. Dr. Özgür Yiğit, “5 duyudan birisi; özellikle doğuştan işitme kaybı olursa insanların konuşmayı öğrenmesi de mümkün olmuyor. Toplumdaki kişilerle anlaşabilmek için önce etraftaki sesleri, konuşulanları duymamız lazım. 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nde tekrar vurgulamak istiyorum; işitme çok önemli bir fonksiyon. Kaybetmememiz lazım, bir şekilde işitme kaybı oluştuysa da en kısa sürede tedavisine bakmamız lazım. Doğuştan işitme kayıplı çocuklar yeni doğan işitme taraması ile erken dönemde tanınabiliyor ve tedavisine başlanabiliyor. 2004’ten beri devam eden yeni doğan işitme taraması ülkemiz için bir gurur vesilesi, yüzde 90‘ların üzerinde de bir tarama oranı var. Bin doğumdan 2 ya da 3’ünde işitme kaybı olabiliyor. Bu önemli, yüksek bir oran bunu yakalamak yeni doğan işitme taramasıyla mümkün. İlk 3 ay içinde yeni doğan işitme kayıpları tanınabiliyor, 6 ay içinde de cihazlandırılıyor. 1 yıl içinde de koklear implantsa koklear implant, işitme cihazı ile devam edecekse işitme cihazıyla devam ediyor. Tedaviler, işitme cihazı, koklear implant olmadan o insanların işitme duyularının gelişmesi şu anda mümkün değil” dedi.

    “Çocuklarımıza yeni tedavi beklemekle iyilik yapmış olmuyoruz”

    Çocuklarında işitme kaybı olan ailelerin mevcut tedavilerden yararlanmamasının çocukları için olumsuz sonuçlar doğuracağını anlatan Prof. Dr. Yiğit, “Bazı aileler özellikle yeni bir tedavi olacak mı diye işitme cihazından ve koklear implanttan kaçınıyorlar, bu doğru bir şey değil. Çocuğa öncelikle sesi yükseltip duyurmak lazım aksi taktirde ‘Yeni bir tedavi bekleyeceğim, cihaz kullanmak ya da çocuğuma implant yaptırmak istemiyorum’ derlerse beynin işitme bölgesi ses duyamayacağı için çocuklar ileride özellikle 4 yaşından sonra körelmeye başlayacak. Dolayısıyla siz yeni tedaviden zaten faydalanmayacaksınız. Çocuklarımıza yeni tedavi beklemekle iyilik yapmış olmuyoruz. 1 yaşında eğer yeni doğan işitme kaybı, total işitme kaybı varsa implant yapmak, daha hafif veya orta derece işitme kayıplarında da cihaz yardımlı işitmeyi sağlamak lazım. Yaşlı vatandaşlarımızın da çekinmeden, utanmadan işitme cihazını kullanması lazım ki iletişim kurabilirsin. Bu farkındalığı oluşturmak için bizim Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği olarak ‘Hayat Duyunca Güzel’ projemiz var şu anda Odyoloji Derneği ile beraber devam ediyor” şeklinde konuştu.

    “İleride her 5 kişiden birinde az ya da çok bir işitme kaybı olma ihtimali var”

    Dünyada büyük bir insan grubunun az ya da çok işitme problemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “65 yaşını geçince 3 kişiden birinde işitme kaybı olma ihtimali var. Dünya Sağlık Örgütü diyor ki; şu anda dünyada 500 milyona yakın işitme engelli insan var, bu total işitme kaybı anlamında değil az ya da çok. İleride her 5 kişiden birinde az ya da çok bir işitme kaybı olma ihtimali var. Bu açıdan da önemli bir problem ama çözümü var. Şu andaki en önemli tedavi cihaz, ileride farklı teknikler ya da farklı tedavi şekilleri çıkabilecek ama duymayı, işitme sağlığını ihmal etmememiz lazım. Kulaklıkla dinlenen müzikler çok yüksek sesle dinleniyorsa tabi işitmeyi özellikle yüksek frekansları etkiliyor. Tiz sesleri insanlar duymamaya başlıyor, duymadığı için insanlar işitip işitmediklerinin de farkında olmuyorlar. Dolayısıyla bir defa vatandaşlarımız gürültüden uzak durmalı. Yüksek sesle müzikleri özellikle gençlerimiz dinlememeli ki işitme sağlığı bozulmasın. Çocukluk çağı işitme kayıplarını biraz daha önemsememiz lazım çünkü gelişmeyi de öğrenmeyi de engelliyor. Belki çocuğun okul başarısızlığı işitme kaybına bağlı özellikle televizyonu yüksek sesle açıyorsa, okulda öğretmenini duyamıyorsa bu tip çocukların bir an önce kulak burun boğaz uzmanına gidip tedavi olmasında fayda var. Bazı işitme kayıplarının tedavisi cerrahi olabiliyor bazılarının kısmen de olsa medikal tedavi olabiliyor. Yaşlılarımız eğer cihazla işitmeleri sağlanabiliyorsa cihaz kullanmaktan çekinmemeli çünkü kullanmadıkları zaman işitme kaybı demansı tetikleyen faktörlerden bir tanesi olduğu söyleniyor, tabi tek bir faktör değil. Yaşam kalitesinin daha iyi olması için işitme sağlığına tüm vatandaşların dikkat etmesi gerekiyor.”

  • Mide botoksu mu, mide balonu mu?

    Mide botoksu mu, mide balonu mu?

    Opr. Dr. Sedat Ocak, dünyada giderek yaygınlaşan bir sağlık sorunu olan obezite ile ilgili bilgiler vererek, tedavi yöntemleri arasında bulunan mide botoksu veya mide balonu hakkında önemli bilgiler paylaştı.

    Obezite (şişmanlık) hakkında bilgi veren Opr. Dr. Sedat Ocak, “Obezite, bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkması durumuna denir. Obeziteyi sadece kilo alımı olarak düşünmemek lazım. İleri aşamalarda bütün vücut sistemlerini etkileyen, hayat kalitesini düşüren, yaşam oranını azaltan bir hastalıktır. Artık belli bir orandaki obezite hastalarına tedavi mutlaka düşünülmesi gerekmektedir. Özellikle ilaç tedavileri, egzersizler ve yaşam stili değişiklikleri sonuç vermediğinde daha gelişimsel yöntemler gündeme gelmektedir” dedi.

    Vücut kitle indeksi hesaplaması
    Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırması esas alınarak obeziteyi belirlemek için yaygın olarak kullanılan vücut kitle indeksinin; bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değer olduğunu belirten Dr. Ocak, şu bilgileri verdi:
    “18.5 ve altı: Zayıf
    18.5 ile 24.9 arası: Normal
    25 ile 29.9 arası: Kilolu
    30 ile 34.9 arası: Şişman (obezite sınıfı 1)
    35 ile 39.9 arası: Aşırı şişman (obezite sınıfı 2)
    40 ve üzeri: Aşırı aşırı şişman (obezite sınıfı 3)

    Bu anlamda, 30 ila 40 ve üzeri oranındaki obezite hastalarında ameliyat dışı yöntemlerden bahsettiğimizde özellikle mide botoksu ve mide balonu ön sıralarda yer almaktadır. Bu yöntemler ameliyatsız yöntemler olduğu için rahatlıkla uygulanabilir, tekrarlanabilir yöntemlerdir.”

    Mide botoksu nedir, nasıl yapılır?
    Mide botoksu hakkında bilgi veren Opr. Dr. Sedat Ocak, “Mide botoksu şu an tam bir onay almadığı için tartışmalı bir yöntemdir. Hasta bu yöntem için uygun ise 30 ila 35 arasında oranlara sahip ise mide botoksu endoskopik yöntem ile yapılır. Yöntem ile mide içerisine özel bir iğne sayesinde mide içi enjeksiyonlarla uygulanmaktadır. Etkisi konusu tartışmalı olmakla birlikte 2-3 ay sürebilen bir etkinliği söz konusudur. Sadece botoks ile değil egzersizlerle ve diyetlerle bu yöntemin desteklenmesi gerekmektedir. Burada mutlaka yan etkileri göz önünde bulundurmak zorundayız” şeklinde konuştu.

    Mide balonu tedavisi nasıl yapılır?
    Mide balonunu da anlatan Ocak, “Mide balonu yöntemi ise, mide içerisine endoskopik yöntem ile belli bir hacimde mavi renkli bir sıvıyı içeren bir balon yerleştirildiği için midede bazı rahatsızlıklar olabiliyor. Bunlar ilaç tedavileri ile giderilebiliyor. Daha sonra yine diyetisyeniniz ile beraber uygulanan diyet ve egzersiz programları ile oldukça iyi denilebilecek sayıda aşırı kilolarınızı verebiliyorsunuz. Mide balonu, mide hacmini kapladığı için beslenme konusunda kısıtlama mevcut oluyor ve hasta belli diyete uymak durumundadır. Burada önemli olan verdiğimiz kiloları geri almamak yine diyet ve egzersiz programlarından sapmamak gerekmektedir. Vücut kitle indeksi 30 ila 40 arasında olup eğer yaşam sitili değişiklikleri ve egzersizlerle istediğimiz sonucu alınabiliyorsa ameliyatsız yöntem olarak mide balonundan kilo kaybı sağlanabilir” diyerek sözlerine son verdi.