Etiket: tehlike

  • Kim’den tehlikeli karar

    Kim’den tehlikeli karar

    Kuzey Kore’de iktidarda bulunan Kore İşçi Partisi’nin (WPK) Merkezi Askeri Komisyonu 7. Genişletilmiş Toplantısı gerçekleştirildi. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un başkanlığında yapılan toplantıda ana gündem maddesi olarak “düşman saldırısını ezici bir stratejik caydırıcılıkla tek hamlede etkisiz hale getirme” ve “beklenmedik bir durumda eş zamanlı askeri harekatlar başlatma” konuları ele alındı. Kore Yarımadası ve çevresinde barış ve istikrarı bozan askeri faaliyetleri caydırmak amacıyla alınacak önlemlerin tartışıldığı toplantıda, fiili savaş tatbikatlarının aktif olarak yürütülmesi ve harekat planlarının her an uygulamaya konması için yoğun hazırlık yapılması kararlaştırıldı.

    Kim’den tehlikeli karar

    Toplantıda ele alınan askeri tedbirlere ilişkin talimatı imzalayan Koreli lider Kim, orduya savaş hazırlıklarını “saldırganca” bir şekilde hızlandırma talimatını verdi. Güçlü bir ordunun muhtemel bir düşman saldırısını etkisiz hale getirmeye yönelik askeri stratejik planını uygulamanın anahtarı olduğunu söyleyen Kim, savaş caydırıcılığı için saldırı araçlarının güvence altına alınması ve bunların gerekli birimlerde konuşlandırılması çağrısında bulundu.

    En üst düzey general görevden alındı

    Orduyu savaşa hazırlamak için askeri tatbikat çağrısında bulunan Kim’in bir başka hamlesi ise ordunun başında bulunan isimleri görevden almak oldu. Toplantıda askeri liderlerin atamalarını da ele alan Koreli lider Kim, General Pak Su Il’i Genelkurmay Başkanlığı görevinden alarak, yerine daha önce savunma bakanlığı ve konvansiyonel askeri birliklerin başkomutanlığını yapmış olan Mareşal Ri Yong Gil’i atadı. Askeri liderlerin düzenli olarak değiştiği Kuzey Kore’de bazı askeri liderler farklı konumlarda yeniden görevlendirilirken, bazıları ise kamuoyuna hiç çıkmıyor.

    Zamanlama dikkat çekti

    Kuzey Kore’nin bu kararının Güney Kore ve ABD’nin bu ay gerçekleştirmeyi planladığı ve Pyongyang’ın “Kuzey Kore’yi işgal provası olarak” tanımladığı Ulchi Özgürlük Kalkanı tatbikatının hemen öncesinde verilmesi dikkat çekti.

  • Şelaleden atladı, çamura saplandı

    Şelaleden atladı, çamura saplandı

    30 yaşındaki Mustafa Eyidoğan, Bartın’ın Yeşilkaya köyündeki Gergece şelalesine arkadaşlarıyla birlikte gitti. Burada kayalıklardan suya atladı, ancak suyun yüzeyine çıkmadı. Arkadaşları durumu fark edince 112 Acil Çağrı Merkezi’nden yardım istedi. Sahil Güvenlik Batı Karadeniz Grup Komutanlığına bağlı DEGAK-3 dalgıç ekibi, AFAD, jandarma ekipleri ve sağlık ekipleri bölgeye sevk edildi.

    Dalgıçlar şelaleye tüple dalış yaparak, yaklaşık 10 metre derinlikte çamura saplanmış şekilde Mustafa Eyidoğan’ın cansız bedenine ulaştı. Eyidoğan’ın cenazesi sudan çıkarıldı ve otopsi için Bartın Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Porsuk Çayı’nda tehlikeli serinleme yöntemi

    Porsuk Çayı’nda tehlikeli serinleme yöntemi

    Eskişehir’de artan hava sıcaklıkları sebebiyle çoğu vatandaş serinlemek için çeşitli yöntemler ararken, 3 çocuk çözümü Porsuk Çayı’nda buldu. Öğle saatlerinde hava sıcaklığının 35 dereceye kadar çıkması sebebiyle bunalan çocuklar Porsuk Çayı’nda tehlikeli görüntüler oluştururken, o anlar bir vatandaşın cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Suya atlayan 3 çocuğun canlarını hiçe sayması daha geçtiğimiz haftalarda Porsuk Çayı’nda boğularak hayatını kaybeden 22 yaşındaki Fatih Er’i akıllara getirdi.

  • Tehlikeli düğün konvoyu amatör kameraya yansıdı

    Tehlikeli düğün konvoyu amatör kameraya yansıdı

    Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesi Zümrütevler Mahallesi Kurtbasan Caddesi üzerinde seyir halindeki düğün konvoyunda kamyonetin arkasında yolculuğunu sürdüren 8 kişilik gurubun hayatlarını hiçe sayarak resmen ölüme meydan okudu.

    Kamyonet arkasında tehlikeli yolculuk yapan 8 şahıs mutlu günlerinde ne kendilerini, ne de başkalarını düşünürken, tehlikeli yolculuk amatör kameralara anbean yansıdı.

  • Saman yüklü kamyon trafiği tehlikeye attı

    Saman yüklü kamyon trafiği tehlikeye attı

    Trafiği tehlikeye atan kamyon, başka bir sürücü tarafından cep telefonu ile kaydedildi.

    Diyarbakır-Elazığ Bulvarı’nda seyir halindeki saman yüklü kamyon, yüklediği tonlarca saman balyaları ile birlikte trafik ışıklarını sıfır geçti.

    Kamyon, trafikteki diğer sürücüleri de korkuttu. O anlar, seyir halindeki başka bir otomobilden kaydedildi.

  • Soyu tükenen saz kedisi görüldü

    Soyu tükenen saz kedisi görüldü

    Soyu tehlike altında bulunan saz kedisi, Şırnak’ta görüldü. Doğa Koruma Milli Parklar Şırnak Şube Müdürlüğü, nesli tehlike altında olan yavru saz kedisini koruma altına aldı. Araba çarpması sonucu annesini kaybeden yavru saz kedisinin Şırnak Yaban Hayvanları Tedavi ve Rehabilitasyon biriminde bakımı ve tedavisi yapıldı. Sağlığına kavuşan yavru saz kedisinin erginliğe ulaştıktan sonra doğal yaşam alanına bırakılacağı belirtildi.

    Doğa Koruma ve Milli Parklar Şırnak Şube Müdürü Orhan Kalay, “Yaklaşık bir hafta önce Doğa Koruma Milli Parklar Şırnak il Şube Müdürlüğümüze ulaşan bir ihbar üzerine Silopi ilçesinde yavru bir saz kedisinin bulunduğu haberi üzerine ekiplerimizi bölgeye yönlendirdi. Burada duyarlı bir vatandaşımız tarafından arazide görülmüş.

    Vatandaşımızın beyanıyla, trafik kazası sonucu aracın annelerine çarpması sonucu annesinin öldüğü, 3 tane yavrudan sadece bir tanesini yakalayabildiğini bize bildirmesi üzerine, gittik bu hayvanımızı vatandaşımızdan teslim aldık. Şırnak Üniversitesi yerleşkesi içerisinde Yaban Hayvanları Tedavi ve Rehabilitasyon ünitemizde bir veteriner hekim gözetiminde şu an bakımlarını yapmaktayız. Belli bir yetişkinliğe ulaştıktan sonra bulunduğu ortama tekrardan, doğal yaşam ortamına bırakmayı planlıyoruz” dedi.

  • Yumurtada yeni tehlike

    Yumurtada yeni tehlike

    Tayvan’a ihraç edilen toplam 127,62 ton yumurtada insan sağlığına zararlı kanserojen “nitrofuran” madde tespit edildiği iddialarının ardından Tayvan, Türkiye’den yumurta alımları haziran sonunda durdurduğunu açıklamıştı. Yumurtalar imha edilirken Tarım ve Orman Bakanlığı da iddialara ilişkin inceleme başlatmıştı.

    Konu ile ilgili bilgi veren Gıda Teknolojisi Program Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ayla Ünver Alçay, “Tayvan’da tespit edilen nitrofuran maddesi geniş spektrumlu bir antibiyotik sınıfıdır. Nitrofuranlar, 60 yıldan fazladır kullanılan sentetik geniş spektrumlu antibakteriyel ve antiparaziter ilaçlardır. Vücutta bu metabolitlerinin birikimi hem insanlar hem de hayvanlar için ciddi sağlık tehlikeleri oluşturabilir. Nitrofuranların Avrupa Birliği’nde gıda üreten hayvanlarda kullanımına izin verilmemiştir. Ülkemizde ise yumurta elde edilen tavuklar dâhil gıda elde edilmek amacıyla yetiştirilen hayvanlarda kullanımı yasaklıdır. Kullanımına dair tespit olması durumunda 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” kapsamında işlem uygulanmaktadır” dedi.

    Ayla Ünver Alçay, nitrofuran maddesinin hayvanların büyümesini teşvik etmek, kümes hayvanlarını tedavi etmek ve suda yaşayan hayvanların gastrointestinal sistem hastalıklarını ve deri hastalıklarını tedavide düşük maliyetli olması, iyi etkinlik göstermesi nedeniyle aşırı veya yasa dışı eklenmesi vakalarına sıklıkla rastlandığını belirtti.

    “Kanseri tetikliyor”

    1950’li yıllarda piyasaya sürülen nitrofuranların kullanılması hormonal sistem bozukluklarına ve kansere yol açtığı belirten Dr. Ayla Ünver Alçay, “1995 yılından itibaren Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Japonya ve diğer birçok ülke birbiri ardına nitrofuran antibiyotiklerin gıda amaçlı kullanılan hayvanlarda kullanımını yasaklayan yasa ve yönetmelikler çıkarmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde hayvancılık sektöründe nitrofuran grubu antibiyotiklerin kullanımını 2006 tarihinden itibaren bütünüyle yasaklanmıştır. Bu yasaklamayı takiben ülkemizde de bu karar alınmıştır. Türkiye’de de antibiyotik büyütme faktörlerinin tümünün kullanımı 21 Ocak 2006 tarih ve 26056 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan tebliğ ile yasaklanmıştır.” ifadelerini kullandı.

    Nitrofuranların hayvan vücudunda proteine bağlı bileşikler formunda haftalarca, hatta belki de aylarca stabil kaldığını belirten Dr. Alçay, “Ana ilaçlar in vivo olarak hızla metabolize olmasına rağmen doku proteinlerine kompleksler halinde bağlanan metabolitler daha fazla metabolize edilemez ve bu da vücutta büyük miktarda metabolit kalmasına neden olur. Araştırmalar vücutta biriken metabolik komplekslerin kanseri tetikleyebileceğini ve hayvan sağlığını etkileyebileceğini göstermiştir” dedi.

    Hayvan vücudundaki metabolitlerin, depolama ve geleneksel pişirme sırasında nispeten kararlı olduğunu belirten Dr. Alçay, “Haşlama, ızgara, mikrodalga gibi pişirme yöntemleri ile bu kalıntıları parçalamak zordur. Bu nedenle, nitrofuran ilaçları ve bunların gıdadaki metabolit kalıntılarının sıkı bir şekilde izlenmesi ve tespit edilmesi gerekmektedir. Hayvan hastalıklarının kontrolünde ve tedavisinde nitrofuranların etkinliği ve düşük maliyeti nedeniyle, vicdansız tüccarlar açık yasağa karşı gelerek yasa dışı olarak kullanmaya devam etmektedir” diyerek konunun önemine dikkat çekti.

    “Antibiyotiklere dirençli bakterilerin gelişmesine neden oluyor”

    Deney hayvanlarında yapılan araştırmalar neticesinde sağlığa zararları etkilere rastlandığını söyleyen Dr. Alçay, “Nitrofurazon alımının doğrudan bir sonucu olarak kanserojen aktiviteye dair net kanıtlar gösterilmiştir. Yenilebilir dokulardaki kanserojen kalıntılar nedeniyle birçok ülkede (Avrupa Birliği, ABD, Avustralya, Filipinler, Tayland, Brezilya ve Kanada) yasaklanmıştır. Kronik toksisite ve karsinojenisite çalışmalarında, furazolidon dişi deney farelerinde habis meme tümörlerini, yumurtalıklardaki tümörlerini, erkek ve dişi farelerde bronşiyal adenokarsinomları ve erkek sıçanlarda nöral astrositomları indüklemiştir. Aynı zamanda deney fareleri üzerinde önemli üreme etkilerine sahip olduğu da saptanmıştır. Genel olarak deney fareleri daha az yavru vermiş, ortalama yavru sayısında büyük bir azalma ve düşük doğum ağırlıkları kaydedilmiştir. Araştırmalarla erkek ve dişi farelerde olumsuz üreme etkilerinin ortaya çıktığı sonucuna varmıştır. İnsan çalışmalarında ise furazolidon ve nitrofurantoinin oral uygulaması, özellikle mide bulantısı, kusma ve karın ağrısı gibi bazı reaksiyonlara, alerjik reaksiyonlara ve hemolitik anemiye, alerjik reaksiyonlara yol açabileceği belirlenmiştir. Epidemiyolojik çalışmalar yalnızca nitrofurantoin ile tedavi edilen hastalar için rapor edilmiştir ve yetişkinlerde sinir sistemi kanserleri, ilaca bağlı karaciğer hasarı ve böbrek yetmezliği olan hastalarda artmış pulmoner advers olay riski ile ilişkiler bulunmuştur” dedi.

    Diğer önemli bir risk faktörünün antibiyotik direnci konusu olduğunu belirten Alçay, “Antibiyotikler özellikle kitlesel ya da endüstriyel hayvan yetiştiriciliğinde büyümeyi hızlandırmak için hayvanların yediği yemi hızla ete dönüştürmesini, yani hızla kilo almalarını sağlamak için kullanılmakta ancak bu antibiyotikler hayvanların et, süt, yumurta gibi ürünlerinde kalıntı bırakmaktadır. Bunları yediğimizde antibiyotikleri tüketmiş oluyoruz. Bu şekilde antibiyotik kalıntılarına maruz kalmak antibiyotiklere dirençli bakterilerin gelişmesine yol açıyor ve bu nedenle de ihtiyaç duyulduğunda enfeksiyon hastalıklarının tedavi edilememesine neden oluyor. Antibiyotik direnci, mevcut antibiyotiklerin etkinliğini giderek daha da azaltan insan sağlığına yönelik en önemli küresel tehditlerden biridir” ifadelerini kullandı.

    “Ülkemizde denetimler artırılmalı”

    Türkiye’den ihraç edilen yumurtalarda nitrofuran tespit edilmiş olması, bu sorunun yurt içinde tüketilen yumurtalarda da var olabileceğinin bir göstergesi olduğunu belirten Dr. Alçay, “Üstelik sadece yumurtada değil sözü geçen kanatlı etleri, karides, bal, su ürünleri gibi tüm ürünlerin tamamı için bir risk olduğunu göstermektedir. Nitrofuranları belirlemek için birçok hassas ve etkili tespit yöntemi geliştirilmiştir. Hayvansal gıdalarda bu kalıntıların varlığını belirlemek için sıvı kromatografisi ve Kütle Spektrometrisi gibi analitik yöntemler kullanılır. Ülkemizde bu analizler akredite laboratuvarlar tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de bu konuda daha fazla denetimler yapılmalı, bir izleme sistemi kurulmalı ve hatta bu firmalar basın yoluyla halka afişe edilmelidir” dedi.

  • Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi alarm veriyor.

    Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün verilerine göre Marmara Denizi’nde, Karadeniz suyunun bulunduğu ilk 30 metrelik tabakada oksijen değeri litrede 8-9 miligram olarak ölçülürken, 30 metreden itibaren başlayan Akdeniz suyunda 1 ila 2 miligrama, denizin tabanından itibaren 300 metreye kadarki tabakada ise 1 miligramın altına düşüyor.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, oksijenin belli bir sıcaklık ve tuzluluk düzeyinde daha az miktarda çözündüğünü, özellikle dip sulardaki oksijenin, son 30-35 yılda eşik değerlerin altına indiğini söyledi.

    Yücel, “Son durumda Doğu Marmara’da dip suları neredeyse oksijensiz. Son yıllarda oksijensizleşme giderek yüzeye doğru dayanmış durumda ve oksijen seviyesi 25-30 metreden sonra litrede 2 miligramın altında.” dedi.

    Deniz suyundaki oksijen değerinin litrede 2 miligramın altına düşmesinin, ticari balık türlerinin çoğunun bu suda yaşayamayacağı ve kaçacağı anlamına geldiğini vurgulayan Yücel, oksijene sadece balıkların değil, solunum yapan, besin zincirinde önemli yeri olan zooplanktonların da ihtiyacı olduğunu ve bunların yaşam alanlarının küçüldüğünü kaydetti.

    Marmara’ya ait canlıların veya burayı göç yolu olarak kullanan türlerin habitat alanlarının da çok daraldığı tespitini paylaşan Yücel, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Oksijen azlığının sebebi her şeyden önce kirlilik. Zararlı alg patlamaları ile kirlilik iç içe geçiyor ve oksijen azlığı da daha fazla kirlilik oluşturuyor. Bu yolun sonu; kötü kokan, yüzerken kolunuzu bile göremeyeceğiniz, renk değişimlerinin olduğu, enfeksiyona yol açabilecek müsilaj tabakaları gibi çürümeye başlamış organik tabakalar olabilir. Değişim hala sürüyor ve bu değişimin sonu maalesef saydığımız şeyler. Kirliliğin boyutu Karadeniz’in en az 2 katı. Sistem sürekli bunu içinde biriktiriyor, bu birikim içeride dönüyor ve yeni alg patlamalarını destekliyor.”

    Oksijen azalmasının hidrojen sülfür oluşumuna neden olacağına dikkati çeken Yücel, “Hidrojen sülfür her şeyden önce ölüm anlamına geliyor. Bu, artık denizin bozulmasının son noktası. Kötü koku, balık çiftlileri gibi denizdeki ekonomik aktivitelerin zarar görmesi, denizden elde ettiğimiz birçok servisin kaybı anlamına gelir. Turizmden akuakültüre kadar her şey etkilenir, biter.” ifadelerini kullandı.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi’nin fiziksel ve ekolojik olarak birbirinden çok farklı olan Akdeniz ve Karadeniz sularının geçiş noktası olması ile sosyoekonomik açıdan çok önemli olduğunu belirtti.

    Konumu ve yapısı itibariyle hassas olarak nitelendirdiği Marmara Denizi’nde tarih boyunca çok fazla insan baskısı yaşandığını, bu baskıların da giderek arttığını bildiren Salihoğlu, “En yüksek olanlar, kirlilik ve balıkçılık baskısı. İklim değişikliği baskısı da çok yoğun, bu zaten global bir baskı ve Marmara’da da çok şiddetli hissedilmekte.” diye konuştu.

    Marmara Denizi’nde Karadeniz’in etkilerinin çok fazla görüldüğünü dile getiren Salihoğlu, Tuna Nehri’nden gelen kirliliğin kontrol altına alınmasıyla bu baskının azaldığını, buna karşılık denizi çevreleyen şehirlerin baskısının çok arttığını aktardı.

  • İnsanların hayatını böyle tehlikeye atacaktı

    İnsanların hayatını böyle tehlikeye atacaktı

    Olay, merkez Yıldırım ilçesine bağlı Beyazıt Mahallesi’nde meydana geldi. Güvenlik kameralarına yansıyan olayda karton toplayıcılığı yapan kişi, sokak arasında gördüğü rögar kapağını gözüne kestirdi.

    Bir süre uğraşan ve rögar kapağını çıkaran hırsız, tam seyyar aracına yükleyeceği sırada durumu vatandaşların fark etmesiyle elinden atıp bulunduğu yerden uzaklaştı. Rögar kapağını çalması sonucu oluşacak çukur hem yayaların hem de sürücülerin kabusu olacaktı.

    Mahalleli ise rögar hırsızlarının yakalanmasını talep etti.

  • Biriken moloz yığınları tehlikeye davetiye çıkartıyor

    Biriken moloz yığınları tehlikeye davetiye çıkartıyor

    Zonguldak’ın Alaplı İlçesinden geçen Karayolu köprünün altında biriken molozlar, yaşanabilecek bir şiddetli yağış sonrası bölgede su baskını yaşanmasına davetiye çıkarıyor. Köprünün altında biriken molozların bir an önce temizlenmesini isteyen vatandaşlar, “Önceki yağmurların sularının taşıdığı bu molozlar, bir sonraki yağmurların sularıyla köprüyü tıkayıp, bölgeyi sular altında bırakmadan yetkililer tarafından temizlenmeli” diye konuştu.