Etiket: tehlike

  • Trafikte tehlikeli hareketler kamerada

    Trafikte tehlikeli hareketler kamerada

    Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının büyük çoğunluğu yayaların ya da sürücülerin trafik kurallarına uymamasından kaynaklanıyor. Samsun’da da sürücülerin tehlikeye davetiye çıkardığı anlar araç kamerasına yansıdı. Araç kamerasına yakalanan ilk görüntüde, 100. Yıl Bulvarı’nda Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarının olduğu yerde yaya geçidinde bekleyen 3 kişilik aileye iki otomobil yol veriyor. Anne, baba, kız çocuğu tam yaya geçidinin ortasına geldiğinde iki otomobilin arasından hızlıca giren bisikletli sürücü çevre kontrolü yapmadan yoluna devam ediyor. Bisikleti son anda fark eden aile bireyleri, kendilerini geri çekerek hızla gelen bisikletin çarpmasından kurtuluyor.

    Tır şoförü 100 km hızla kırmızı ışıkta geçti

    Bir diğer videoda ise 4 yönlü kavşakta kendi yönüne kırmızı ışık yanmasına rağmen hızla kırmızı ışıkta geçen tır, trafiği tehlikeye düşürüyor. Tırın hızla geldiğini gören ve kendilerine yeşil ışık yanmasına rağmen yola çıkmayan diğer araç sürücüleri, facianın eşiğinden dönüyor. Hızla kırmızıda geçerek yoluna devam eden tır sürücüsüne diğer araç sürücüleri tepki gösteriyor.

  • Tehlike saçan buz kütleleri temizlendi

    Tehlike saçan buz kütleleri temizlendi

    Kış aylarının en büyük tehlikelerinden birisi olan buz sarkıtları, Bayburt Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci’nin talimatıyla, itfaiye ekipleri tarafından önlemler alındıktan sonra temizleniyor. Hava sıcaklığının sıfırın altında eksi derecelere düşmesi nedeniyle çatılarda oluşan ve tehlike arz eden buz sarkıtlarını temizlemek için ekipler yoğun mesai harcıyor.


    Yayaların sıkça kullandığı ve araç trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde sürücüler ve vatandaşlar için tehlike oluşturan buz sarkıtlarına müdahale eden İtfaiye Müdürlüğü ekipleri, ara sokak ve mahalle aralarında bulunan sarkıtları da vatandaşın isteği ve talebine göre temizliyor. Can ve mal kaybı yaşanmaması için çaba sarf eden itfaiye ekipleri, Cumhuriyet caddesi başta olmak üzere, işlek sokak ve caddelerde buz sarkıtları bulunan binaları birer birer temizledi.
    Öte yandan, Bayburt Belediyesi binaların alt kısımlarına ‘Dikkat Saçak Altından Geçme’ uyarı tabelaları koyarak vatandaşlara hatırlatmalarda bulunuyor.

  • Dünyada su krizi tehlikesi

    Dünyada su krizi tehlikesi

    Suyun önemi hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli etkinliklere sahne olan 22 Mart günü 1993 yılından beri farklı temalarla düzenleniyor. Bu yıl ABD’nin New York şehrinde yapılacak Birleşmiş Milletler Su Konferansı ile aynı tarihe denk gelen Dünya Su Günü’nün bu seferki teması ise “Değişimi Hızlandırmak”.

    “Su krizinden dönmek için son fırsatları değerlendirmemiz lazım”

    22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri (TGDF) Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, dünyanın su krizini aşmak üzere bir araya gelerek faaliyete geçmek için elindeki son fırsatları değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Devletlerin ve toplumların Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 6’ncısı olan Temiz Su ve Sanitasyon hedeflerine ulaşmak için el ele vermesi gerektiğini belirten Şarman, önlem almakta gecikilirse su krizinin geri dönülmez hale geleceğini ifade etti.

    “Suyun Sürdürülebilirliği raporumuz geçerliliğini koruyor”

    Yılda 1,4 milyon kişinin yetersiz su ve sanitasyona bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini, dünyadaki her dört kişiden birinin güvenilir içme suyuna erişimi olmadığını vurgulayan Demir Şarman OECD verilerine göre küresel su talebinin 2050 yılına kadar yüzde 55 oranında artacağına dikkat çekti. Kuraklığın sadece çöl kuşağındaki ülkelerin değil sulak ve yeşil kuşakta bulunan ülkelerin de bir sorunu olduğunu söyleyen Şarman, TGDF’nin geçtiğimiz yıl yayınladığı “Türk Gıda ve İçecek Sektöründe Su Riskleri ve Sürdürülebilirliği için Politika Önerileri” raporunun geçerliliğini koruduğunu ifade etti.

    “Su yönetim uygulamalarımız sürdürülebilir değil”

    Türkiye’de su yönetiminin halen sürdürülebilir olmadığına parmak basan Şarman, su politikalarındaki uygulama boşluklarının doldurulması, su politikalarının sektörel politikalara entegre edilmesi ve paydaşlarla diyalog içerisinde kanıta dayalı politikaların geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Su kirliliği ve kıtlığının sektörün yaşadığı en önemli sorunlardan olduğunu ifade eden Şarman işletmeler bazında alınan önlemlerin su kriziyle başa çıkmak için yeterli olmadığını, riskin tarladan sofraya tedarik zinciri boyunca değerlendirilmesinin elzem olduğunu belirtti.

    “Sektör tarladan sofraya tüm tedarik zincirine örnek olmalı”

    Federasyon çatısı altındaki firmaların önemli bir kısmının su israfının azaltılması yönünde çalışmalar yürüttüğünü söyleyen TGDF Başkanı, bununla beraber birçok firmanın henüz ham madde tedarikçilerinin de benzer çalışmalar yürütüp yürütmediğini dikkate almadığını altını çizdi. TGDF Başkanı Demir Şarman, halihazırda sektörün küçük bir bölümünün su ayak izi hesaplamaları yaptığını, bunun bir kültür olarak tüm tedarik zincirine yayılması için sektörün elini taşın altına koyması gerektiğini söyleyerek sözlerini sonlandırdı.

    TGDF Suyun Sürdürülebilirliği Raporu

    Raportörlüğünü EWA Kurumsal Danışmanlık’ın yapmış olduğu “Türk Gıda ve İçecek Sektöründe Su Riskleri ve Sürdürülebilirliği için Politika Önerileri” raporuna Federasyonun internet sitesinden ulaşılabiliyor. Su krizine geniş bir bakış açısıyla yaklaşan rapor dünyada ve Türkiye’de suyun durumu ile ilgili bilgiler yanında işletmelerin politika hazırlıkları, ürün ve işletme bazında su ayak izi verileri, riskler ve politika önerileri yer alıyor.

  • Motosikleti yatarak kullandı

    Motosikleti yatarak kullandı

    Olay, İnegöl ilçesi Bursa-Ankara yolunda meydana geldi.

    İnegöl’den Bursa istikametine seyir halinde olan kasksız sürücü, motosikletin üzerine yüzüstü yattı.

    Motosikleti bir süre bu şekilde kullanan ve zaman zaman hızını 100 kilometreye kadar çıkaran sürücüyü görenler o anları görüntüledi.

  • Sinsi tehlike, ‘korozyona’ dikkat

    Sinsi tehlike, ‘korozyona’ dikkat

    Büyük depremlerin ardından özellikle eski binalarda yaşayan vatandaşların çoğu, binasının sağlam olup olmadığını merak etmeye başlarken, binalarda korozyonun zararlarına dikkat çekiliyor.

    “Korozyon sebebiyle yapı aslında tasarlandığı gibi davranış göstermiyor”

    İnşaat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Dr. Süleyman Kamil Akın, inşaatlarda son zamanlarda yalıtım faktörünün göz ardı edilmesinin donatı korozyonuna sebep olduğunu söyledi. Akın, “Özellikle temellerde bohçalama ve benzeri sürme ya da yapıştırma şeklinde yapılmayan yalıtımların ilerleyen süreçte yapının temelinde, perde duvarlarında ve benzeri yerlerinde kullanılan donatının korozyona uğramasına, hacimsel olarak genişlemesine, bir taraftan da kesik kaybına neden oluyor. Bu da herhangi bir deprem ya da normal kuvvet altında yapının güvenliğini etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi. Bu korozyonu en çok nerede görüyoruz; özellikle dış ortama açık istinat duvarları, köprü ayakları, deniz yapılarında, orada deniz suyunun da etkisi var, bunlara dikkat edilmeli ve gerekli önlemler mutlaka alınmalı. Çünkü siz bir kolona koyduğunuz donatının büyük bir kısmının korozyon sebebi ile kaybediyorsunuz ve herhangi bir deprem anında ya da normal kullanım anında bu korozyon sebebiyle yapı aslında tasarlandığı gibi davranış göstermiyor. Bu konunun daha hassasiyetle ele alınması ve bu konu hakkında çalışmaların yapılması da aslında bize depremin ve yapıların neden daha sık kontrol edilmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor” dedi.

    “Özel tedbirlerin alınması faydalı olacak”

    Yalıtım işinin ciddiye alınması, özellikle dış ortama maruz kalan yapılarda özel tedbirlerin alınması gerektiğini anlatan Dr. Süleyman Kamil Akın, “Korozyona uğramış yapı toprakla temas ettiği için ya da gerekli yalıtım yapılmadığı için kesik kaybına uğramış birçok yapının da bu sebeple hasar gördüğüne şahit olduk. En önemli tavsiyem, yalıtım işinin ciddiye alınması; özellikle dış ortama maruz kalan ortamlarda özel tedbirlerin alınmasının faydalı olacağı ve yapı ömrünün, dolayısıyla yapı ömrünü ve kullanımı artıracağı yönünde. Bununla birlikte birçok çalışmalar yapılmış. Yapılan çalışmalar sonucunda korozyonun çok ciddi bir hasar sebebi olduğu ortaya çıkmış. İstanbul’da 1 buçuk milyon konutun taşınmasından bahsediliyor. Aslında belki zemin etkilerinin yanı sıra yapılarda o zamanki yapım şekli olarak deniz kumu kullanılması korozyonu hızlandırması en önemli sebeplerinden bir tanesi olarak da karşımıza çıkıyor. Mutlaka ve mutlaka bu korozyon hasarının göz önüne alınarak korozif bölgelerin ya da korozyon uğraması muhtemel bölgelerin suya karşı dirençli hale getirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.


    Konya’da konu ile ilgili protokol yapıldığını aktaran Dr. Akın, “Depremden sonra Konya Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, İnşaat Mühendisleri Odası, Konya Teknik Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümleri ortak bir protokole imza atıyor. Bu protokol çerçevesinde İnşaat Mühendisleri Odası ya da üniversitelere başvuran insanların standart bir ücret karşılığında yapılarının ön değerlendirme raporları hazırlanacak. Bu raporlar neticesinde binaların risk durumları vatandaşa ve ilgili belediyesine bildirilecek. Bu sayede elimizdeki riskli yapıların hem sayısını hem de neler yapılabileceğini hızlıca ortaya koyacağız. Bu yapıların daha sonra İnşaat Mühendisleri Odasınca bu işte uzman ve akredite kendi sayfasında yayınlanan inşaat mühendisleri tarafından performans analizlerinin yapılması, lisanslı laboratuvarlardan alınan deney numunelerine göre bu çalışmalar yapılacak. Daha sonra gerekirse güçlendirme, güçlendirme maliyeti fazla çıkar yeniden yapım maliyeti tercih edilirse de yeniden yapıma yol açacak” diye konuştu.

  • Heyelan anı cep telefonu kamerasına yansıdı

    Heyelan anı cep telefonu kamerasına yansıdı

    Artvin’de yoğun kar yağışı sonrası etkili olan sağanak yağışlar hayatı olumsuz etkiledi. Kentin farklı bölgelerinde bir haftadır heyelanlar bitmek bilmiyor. Son olarak ise Artvin- Erzurum karayolu 8. kilometresinde bulunan Deriner-3 Tüneli üzerine heyelan geldi.

    Toprak ve kaya parçaları tünelin girişini kapattı. Bölgeye kısa sürede karayolları ekipler sevk edildi. Karayolu trafiğe kapatılırken, ekiplerin heyelan hareketlerinin sona ermesinin ardından çalışmalarına başlayacağı öğrenildi.

    Aynı bölgede dün sabah saatlerinde yine heyelan gelmiş, yamaçtan kopan kayalar seyir halinde bulunan servis aracına isabet etmiş olayda 4 kişi de yaralanmıştı. Heyelanın ardından bir gün sonra yaklaşık aynı noktada ikinci kez meydana gelen heyelan korku dolu anların yaşanmasına neden oldu.

    Heyelan anı ise bölgede bulunan bir vatandaş tarafından cep telefonu ile görüntülendi.

  • Yamaçtan kopan kayalar servis aracına düştü

    Yamaçtan kopan kayalar servis aracına düştü

    Kaza saat 09.30 sıralarında Artvin-Erzurum karayolunun 8. kilometresinde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Artvin Barajı’nda personel taşımacılığı yapan Murat Alpaslan idaresindeki minibüse Deriner-3 Tüneli mevkiine geldiği sırada yamaçtan kopan kaya kütleleri isabet etti. Hasar alan servis aracı içinde bulunan 8 yolcudan 4’ü yaralandı.

    Olay yerine gelen 112 ekipleri eşliğinde yaralılar Artvin Devlet Hastanesine kaldırılırken, durumların iyi olduğu öğrenildi. Heyelan sonrası jandarma ekipleri yol güvenliği için karayolunu araç trafiğine kapatırken, Karayolu ekiplerinin çalışması sonucunda yol yeniden ulaşıma açıldı.

  • “Suriye’deki kolera salgını endişe verici”

    “Suriye’deki kolera salgını endişe verici”

    Kahramanmaraş’ta 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler 10 ilde yıkıcı etkilere neden oldu.

    Depremin ardından yol kenarlarında biriken çöpler, içme suyuna erişimde yaşanan zorluk ve beraberinde gelen hijyen sorunu en büyük problemler arasında yer alıyor.

    Deprem bölgesinde enfeksiyon riskini değerlendiren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, henüz salgın hastalıkların söz konusu olmadığını, önümüzdeki haftanın bu açıdan çok kritik olduğunu, önlemler açısından bu süreyi çok etkin bir şekilde değerlendirmek gerektiğini söyledi.

    İlk hafta arama kurtarma ve yaralıların acil tedavilerine yönelik ekiplerin sahada aktif rol oynadığını ifade eden Prof. Dr. Yavuz, artık salgın hastalık riski açısından halk sağlığı ve enfeksiyon uzmanlarının bölgede daha aktif rol oynayacağını, salgın riskinin artışa geçeceği döneme girildiğini kaydetti.

    “BU HAFTAYI BOŞA HARCARSAK SALGININ ÖNÜNE GEÇEMEYİZ”

    Prof. Dr. Yavuz, 1999 depremini yaşayan biri olarak böylesine büyük bir yıkım görmediğini vurgulayarak “Bu haftalardan sonra artık gerçekten altyapı olanaklarının yetersizliği nedeniyle enfeksiyon hastalıkları, salgın hastalıklar açısından çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu hafta bizim açımızdan tüm hazırlıkları bitirmemiz gereken çok kritik bir hafta. Şu aşamada yeterince önlem alırsak, salgın ortaya çıkmadan ya da çıksa bile hızla baskılama şansımız olur. O nedenle dernek olarak bu haftayı boşa harcamamayı tavsiye ediyoruz. Bölgede, özellikle yöneticilerde ‘Hiçbir sorun yok, her şey iyi, biz hallediyoruz’ yaklaşımı söz konusu. Fakat orada insanlar çok ağır sorunlar yaşıyorlar. Herkes el birliğiyle çalışmaya çok hevesli. Bu çok büyük bir olay ve iş birliği yapmak çok önemli.” dedi.

    “ŞU AN SALGIN YOK AMA KULLANIM SUYU GELMEZSE KAÇINILMAZ”

    Bölgede salgın hastalık var söylentilerinin doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, kısa süre içinde gerekli önlemler alınmazsa, ishalli enfeksiyonlar başta olmak üzere pek çok bulaşıcı hastalığın hızla yaygınlaşabileceğini kaydetti.

    Prof. Dr. Yavuz, depremden sonra en çok suyla bulaşan hastalıklarda sıkıntı olacağını dile getirdi.

    “İçme suyu sıkıntısı yok. Ama yeterli tuvalet ve kullanma suyu, yani temizlik açısından yeterli imkan yok. Hastalıktan korunmak için ellerinizi yıkayın diyoruz biz.” diye konuşan Yavuz, “En çok ishalli hastalıklar görülür. Kullanma suyu ve tuvalet, salgın hastalıklar açısından çok kritik bir ihtiyaç. Kurulan çadır kentlerde dahi tuvaletler yetersizdi.” dedi.

    SINIRDA KOLERA TEHLİKESİ

    Suriye’deki kolera salgınının endişe verici olduğuna da değinen Prof. Dr. Yavuz, “Suriye’de kolera salgını var. Yine sınırda kolera olguları görüldü. Dolayısıyla koleranın da erkenden yakalanabilmesi için, mobil ekiplerle, çok da teçhizat gerektirmeden yapılabilecek şekilde hızlı tanı olanaklarının, bir an önce bölgede yaygınlaştırılması gerekiyor” dedi.

    Hasta başı testlerin ivedilikle kullanıma sokulmasının çok kritik olduğuna da değinen Prof. Dr. Yavuz, “Streptokok, grip, Covid için alanda (hasta başında) test yapılabilmeli. Bu, hastaların erkenden saptanarak, en azından hasta kişinin ortamdan uzaklaştırılmasını ve bulaşmanın engellenmesine yarar. Salgının hızı azaltılabilir. Yine ishalli hastalıkların da erken tanısında kullanılabilecek birtakım kitler var, daha ucuz. Bu da temin edilmeli. İkincisi temasla bulaşan enfeksiyonlardan endişeliyiz. Uyuz, bunların başında gelir, kalabalık ortamlarda yaşayan insanlarda çok hızlıca yayılabilir. Şu an uyuz salgını yok, salgın ihtimaline karşı özel solüsyonları da bölgeye fazlasıyla temin etmişler. Ayrıca depremden önce konuştuğumuz üst solunum yolu enfeksiyonları, yine bölge için büyük risk. Bunlar içinde Beta hemolitik streptokok (strep A) invaziv (derin yerleşimli) formları görülebilir. Dolayısıyla enfeksiyon hastalıklarında bir gruba da antimikrobik tedavi vermek gerekebilir.” diye konuştu.

    Bölgeye çok sayıda geniş spekturumlu antibiyotikler de yığıldığını ancak, bunun yerine daha basit formdaki antibiyotiklerin kullanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yavuz, aksi taktirde ciddi bir antibiyotik direnci riskinin de söz konusu olacağını kaydetti.

    HERKESE TETANOS AŞISINA GEREK YOK”

    Tetanos aşılarının sadece yaralılara uygulanması gerektiğini ve bölgedeki herkese tetanos aşısı yapmaya gerek olmadığını kaydeden Prof. Dr. Yavuz, kuduz açısından bölgenin riskinin arttığına da dikkat çekti.

  • THY’nin Kayseri uçağı büyük tehlike atlattı

    THY’nin Kayseri uçağı büyük tehlike atlattı

    Türk Hava Yolları’nın önceki gün İstanbul – Kayseri seferini yapan TR – JYD kuyruk numaralı Boeing 737-900 tipi uçağı büyük tehlike atlattı. THY uçağı Kayseri Erkilet Havalimanına ineceği sırada iniş sol iniş takımlarında bulunan teker patladı. Uçağın piste teker koyduğu anda patlayan iniş takımları uçağın büyük bir tehlike atlatmasına neden oldu. THY uçağı Kayseri Erkilet Havalimanına patlak tekerle iniş yaparken uçağa hemen acil müdahele ekipleri tarafından müdahele edildi.

  • Görsel güzellik yasak levhası dinletmedi

    Görsel güzellik yasak levhası dinletmedi

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün dün için ‘turuncu kod’ uyarısında bulunduğu Antalya’da etkili olan ve hayatı durma noktasına getiren sağanak ile fırtınanın ardından, bugün şehir merkezinde güneşli hava hakim oldu. Hava sıcaklığının 17 derece ölçüldüğü şehirde, sokağa dökülen vatandaşlarla tatilciler, kıyı şeritlerine gelerek bol bol yürüyüş yaptı, güneşli havanın tadını çıkardı.


    Çitleri aştılar

    Dün akşam saatlerinde güneyden esen sert rüzgar, Antalya’nın dünyaca ünlü Düden Şelalesi’nin denizle buluştuğu alanda ilginç görüntülere sahne oldu. Fırtınadan dolayı şelale ters yönde akarak denizle değil karayla buluştu. Bugün ise denizle tekrar buluşan şelale, ziyaretçilerine adeta görsel şölen sundu. Yerli ve yabancı turistler, sağanaktan dolayı debisi yükselen şelaleyi daha iyi görüntüleyebilmek için uyarı levhalarına aldırış etmeden çitleri aşıp uçurum kenarında bol bol fotoğraf ve video çekindi.


    “Çok tehlikeli ama manzarası cezbediyor”

    Çitleri aşan tatilcilerden Bahattin Seviniş, “İstanbul’dan gezmeye geldim. Dün çok kötü bir hava vardı, ıslanmamak için kaçmak zorunda kaldım. Dün sağanak ve fırtına vardı, bugün güneşli hava. Çok şaşırdım. Düden Şelalesi çok güzel, herkese tavsiye ediyorum. Fotoğraf ve video çekmek için çitleri aştım. Çok tehlikeli ama manzarası cezbediyor” dedi.