Etiket: temel karamollaoğlu

  • Karamollaoğlu: “Ben aptal değilim”

    Karamollaoğlu: “Ben aptal değilim”

    Kentte bir restoranda basın mensupları ve partililerle bir araya gelen Karamollaoğlu, açıklamalarda bulundu. Daha önceleri Sivas’ta düzenlediği mitingde Sivas’a yapılan yüksek hızlı tren için, “Bu hizmet değil, göçü hızlandırır” diyen Karamollaoğlu, eleştirdiği ve dün kullandığı yüksek hızlı tren için gelen eleştirilere cevap verdi. Karamollaoğlu, “‘Hem hızlı trene karşı olacaksın hem de Sivas’a hızlı trenle geleceksin.’ Ben aptal değilim elbette sunulan bütün imkânlardan yararlanırım” dedi.
    “Hızlı tren Sivas’a yeni bir iş imkânı tanımıyor” diyen Karamollaoğlu, “İstihdam imkânı tanımıyor. 1939’larda diğer tren yolu Sivas’a kadar gelmişti. Onunla birlikte cer atölyesi kuruldu. 7 bin 500 kişinin çalışmasına imkân verildi. Hızlı tren Sivas’a geldi. 7 bin 500 hiç oldu. Ben Devlet İstatistik Enstitüsü’nün raporlarına bakıyorum. 1950’lerde Sivas 12 milletvekili çıkartabiliyordu. Türkiye’nin en kalabalık illerinden birisiydi. Benim seçildiğim dönemde 450 milletvekilinden 9’u Sivas’tan çıktı. 91 seçimlerinde bu 9 milletvekilinin, ittifak yapıldığı için 5’i Sivas’tan çıktı. 94 seçimlerinde de aynısı oldu. Şimdi milletvekili sayısı 600’e çıktı, Sivas’ın payına düşen 5 milletvekili. Allah’tan korun be. Sivas’a hizmet kim siz kimsiniz” ifadelerine yer verdi.

    “Ben hızlı trenin kendisine karşı değilim ki, önceliğine karşıyım”

    “Onun için demiştim ‘Sivas’a hızlı treni getirirseniz Sivas’tan kaçış hızlanır ve kolaylaşır.’ Ben de hızlı trene bindim Sivas’a geldim” açıklamasında bulunan Karamollaoğlu, “Elbette böyle bir imkân varken ben bu imkânı rafa kaldıracak değilim. Ben hızlı trenin kendisine karşı değilim ki, önceliğine karşıyım. Öncelik Sivas’ta yeni istihdam imkânı sağlayacak yatırımlara verilmeliydi. Sivas’ın merkez nüfusu 350 bin civarında. Toplam nüfus yaklaşık 650 bin civarında. Bir zamanlar Türkiye’nin nüfusu 35 milyonken Sivas’ın nüfusu 700 bine kadar çıkmış. Ne oldu da birdenbire Sivas boşaldı. Bunun tedbirini almakla mükellefiz. ‘Hem hızlı trene karşı olacaksın hem de Sivas’a hızlı trenle geleceksin.’ Ben aptal değilim elbette sunulan bütün imkânlardan yararlanırım” dedi.

  • “Hangi Erdoğan’ı muhatap almalıyız?”

    “Hangi Erdoğan’ı muhatap almalıyız?”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, şunları söyledi:

    “KUR’AN-I KERİM’İ YIRTIP, YAKACAK DENLİ BİR GÖZÜ DÖNMÜŞLÜKLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

    “Ne yazık ki son günlerde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde dinimize ve değerlerimize alçakça saldırılar gerçekleştirilmektedir. Bütün insanlığın hayat rehberi, güzel ahlakı, adaleti, şefkat ve merhameti öğütleyen kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yırtıp, yakacak denli bir gözü dönmüşlükle karşı karşıyayız. Bu ırkçı, faşist ve İslamofobik ruh hastalarına sessiz kalınması, hatta korunmaya alınması ise İslamofobinin Avrupa’da kurumsallaştığını göstermektedir. En son Lahey’de bizim ve diğer İslam ülkelerinin büyükelçiliklerinin önünde gerçekleştirilen saldırıda da görülmüştür ki Avrupa, yine iki yüzlü davranıyor. Bu ikiyüzlülük karşısında haykırmamız gerekiyor: Bu mudur sizin inançlara saygınız, bu mudur sizin hak ve hukuk anlayışınız, fikir ve düşünce hürriyeti denilince anladığınız sizin bu mudur?

    Tam aksi bir durum yaşansa, Ankara’da, Tahran’da, İslamabad’da; Danimarka, Hollanda veya İsveç büyükelçiliklerinin önünde benzer hadiseler yaşansa rapor üstüne rapor yayınlayacak olanlar, şimdi üç maymunu oynuyor hatta bu hasta ruhlara kol kanat geriyorlar. Hadi Avrupa her zamanki gibi samimiyetsiz, tamam da İslam ülkelerine ne oluyor? Nedir bu sessizlik Allah aşkına? Türkiye, sadece 3-5 satırlık kınama bildirisi yayınlayacak, ardından da tüm olup bitenleri sessizce izleyecek bir ülke mi olmalıdır? Bir oldu, iki oldu; kınamalarla geçiştirdiniz. Defalarca görüldü ki, kınamadan anlamıyorlar; alçak saldırılara her gün bir başkası ekleniyor. İslam İşbirliği Teşkilatı, bu konuda iş birliği yapıp, had bildirmeyecekse ne zaman ve hangi konuda adım atacak? İsrail ile münasebetlerini iyileştirme yarışına girenler, Avrupa’nın gözüne girmeye çalışanlar, adeta ABD veya Rusya’nın kuklası olmayı şeref kabul edenler; nasıl bir zilletin içine düştüklerinin farkındalar mı acaba?

    “SAYIN ERDOĞAN’IN, ELİNDE ON BİNLERCE FİLİSTİNLİ MAZLUMUN KANI OLAN BİR KATİLLE SARMAŞ DOLAŞ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMEZDİK”

    Sözün burasında Sayın Erdoğan’ın BM toplantısı için gittiği New York’taki temaslarına da değinmek istiyorum. Sayın Erdoğan’ın dost ve düşman tanımının her seçim öncesi ve sonrasında değiştiğini biz zaten biliyorduk. Ancak terör devleti İsrail’in en şedit başbakanlarından Netanyahu ile olan samimiyetinin bu denli ilerleyebileceğine biz bile ihtimal vermiyorduk. Cenaze namazında dahi muhalefet parti liderlerinin elini sıkmaktan ısrarla kaçınan Sayın Erdoğan’ın, elinde on binlerce Filistinli mazlumun kanı olan bir katille sarmaş dolaş olabileceğini düşünmek bile istemezdik. Şimdi net olarak görülüyor ki; seçim öncesi muhalefet bloğunu akla hayale gelmedik odaklarla işbirliği yapmakla suçlayanların, aslında kapalı kapılar ardında kimlerle iş birliği yaptığı çok açık olarak ortaya çıkmıştır.

    Seçimlerin ardından hükümetin yaptıkları ve yapmadıklarıyla, ekonomi ve dış politikada attıkları adımlarıyla çok açık olarak görülmüştür ki; ABD, Rusya, AB ve İsrail, hepsi seçim sonuçlarından büyük bir memnuniyet duymaktadır. Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki; değil tek başına iktidar olması, Milli Görüş’ün iktidar ortağı olduğu bir dönemde ülkemizin Cumhurbaşkanının, Siyonistlerle sarmaş dolaş olamayacağını. Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki; Saadet Partisi’nin hükümette yer aldığı bir denklemde para bulmak için uluslararası tefecilerin kapı kapı gezilmeyeceğini. Çünkü onlar gayet iyi biliyorlar ki; biz gelince BOP’u yırtıp atacağımızı, faizcileri kapı dışarı edeceğimizi, ekonomi yönetiminde bildikleri gibi at koşturamayacaklarını. Geçmişte de Erdoğan ve Erbakan farkını da çok iyi biliyordu onlar, AK Parti ile Saadet Partisi’nin farkını da çok iyi biliyorlar bugün.

    “İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEM ARTIK; ‘DERİNLEŞMİŞ VE KALICI YOKSULLUK DÖNEMİ’DİR”

    Saadet Partisi iktidarda olacak da emeklilerimize 7 bin 500 lira reva görülecek, mümkün mü? Saadet Partisi iş başında olacak da; IMF reçeteleri farklı ambalajların içinde uygulamaya konulacak, mümkün mü? Milli Görüş anlayışı değil 22 yıl, 22 ay iktidarda kalacak da; hem yüksek enflasyon hem yüksek faiz hem de yüksek kur sarmalına girilecek, Allah aşkına olacak şey midir bu? Seçimlerin üzerinden 4 ay geçti. Soruyorum; bırakın geride kalan 20 küsur yılı, şu son 4 ayda iyiye giden ne var? Bırakın en ufak bir iyileşmeyi, aksine her geçen gün problemlerimiz daha da derinleşiyor. İçinde bulunduğumuz dönem artık; ‘Derinleşmiş ve Kalıcı Yoksulluk Dönemi’dir.

    Vatandaşlarımız; kıt kanaat geçinmeye çalışıyor, ayın sonunu getiremiyor, taksitlerini ödeyemiyor. Kredi kartı takibine düşüyor, sofrasındaki porsiyonlar gün be gün küçülüyor. Et, süt, peynir hatta artık yumurta bile alamıyor. Kış kapıda; on binlerce aile tüm kış yorganın altında ısınmaya çalışacak. Okullar açıldı; yine binlerce aile çocuğuna beslenme koyamamanın burukluğunu, hüznünü yaşıyor. İşsizlerimizin yanında, aldığı ücretle geçinemeyen binlerce insanımız da ek iş arıyor.

    “KARŞIMIZDA KAÇ ERDOĞAN VAR, DOĞRUSU MERAK EDİYORUM, HANGİSİ GERÇEK ERDOĞAN?”

    ‘Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz? Vatan satmak, bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlayamayarak, ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.’ 27 Şubat 2015 tarihli bu konuşmayı kim yapmış biliyor musunuz? Sayın Erdoğan. Bu cümlelerin ve ardından bugün yaşadıklarımızın takdirini ben aziz milletimize bırakıyorum. Ancak karşımızda kaç Erdoğan var, doğrusu merak ediyorum. Hangisi gerçek Erdoğan? Biz hangi Erdoğan’ı muhatap almalıyız, doğrusu şaşırıyoruz.

    Seçim öncesi Nevşehir’deki mitinginde Netanyahu’yu katil ilan eden Erdoğan’ı mı, yoksa seçimlerin ardından New York’ta Netanyahu ile sarmaş dolaş pozlar veren Erdoğan’ı mı? Seçim öncesi faiz lobilerine heyheylenen Erdoğan’ı mı, yoksa seçim sonrası faiz üstüne faiz arttıran, faiz lobileriyle seri toplantılar yapan Erdoğan’ı mı? Seçim öncesi işçiye, memura, emekliye, gençlere ve ev hanımlarına vaatlerde bulunan Erdoğan’ı mı, yoksa seçimlerin ardından hepsini unutan Erdoğan’ı mı?

    Aylar geçti, hala 7 bin 500 lirayla geçinmeye çalışan emeklilerimize zam yapılacak mı, ne zaman yapılacak, Meclis açılınca mı yoksa yılbaşında mı bunlar konuşuluyor. Hakikaten ayıptır, yazıktır. Bu saatten sonra yapılan düzenlemenin bir anlamı da yoktur. Dalga geçer gibi her gün bir başka iktidar yetkilisi açıklama yapıyor. Günlerdir bu insanlar ne çekiyor, nasıl geçiniyor; umurlarında bile değil. 1 Ekim’den sonra Meclis’i onlara dar edeceğimizi bildikleri için, şimdi alelacele bir düzenleme yapmaya çalışıyorlar. Ne olurdu Meclis kapanmadan önce bu düzenlemeyi hep birlikte yapsaydık? Ne kaybederdiniz Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdığımızda; ‘gelin, bu düzenlemeyi hemen şimdi yapalım’ teklifimize evet deseydiniz de emeklilerimiz de 3 ay en azından bir nebze de olsa rahat edebilselerdi? Hâlâ birkaç ay daha erteleyebilir miyiz derdindesiniz, hâlâ kelime oyunlarıyla süreci uzatmaya çalışıyorsunuz.

    “HİÇ KİMSE İNSANIMIZI BİR KEZ DAHA KANDIRMAYA KALKMASIN”

    Ne iktidarın ne de doğrudan veya dolaylı ortaklarının vatandaşlarımızı düşündüğü, derdiyle dertlendiği falan yok. Bunun iyi idrak edilmesi lazım. Göstermelik karşı çıkışlarla, iktidarı uyarıyormuş gibi yapan açıklamalarla hiç kimse insanımızı bir kez daha kandırmaya kalkmasın. Karşımızda -mış gibi yapan bir iktidar ve -mış gibi yapan ortakları var; mesele bundan ibarettir. Daha da vahimi; sınırlarımızın kevgire dönüşü karşısında hiçbir açıklama yapmayan, vatandaşın alım gücünün gün be gün eriyişi karşısında sessiz kalan, uyuşturucu-siyaset-mafya üçgenine karşı sesini yükseltmeyenlerin, bir şeylerin ucu kendilerine dokununca birbirlerine nasıl sahip çıktıklarına şahit oluyoruz. Çok net ifade ediyorum: Biz Saadet Partisi olarak, siyasi anlayışımız ve ahlakımız gereğince; İktidar da yapsa insanımızın hayrına olacak her icraatın arkasındayız. Uyuşturucu tacirlerine, mafyalara, çetelere karşı kim mücadele veriyorsa onun yanındayız. Evlatlarımızı zehirleyenlere kim diz çöktürüyorsa, şehirlerimizin huzur ve güvenliğini bozanlardan kim hesap soruyorsa biz onların destekçisiyiz.

    Pazar günü TBMM açılacak, şimdiden bugün buradan uyarıyorum; hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İktidar, 2002’den bugüne alışık olduğu Meclis’ten çok farklı bir Meclis görecek bu dönem. Çünkü artık Saadet-Gelecek Grubu var, inanç, azim ve kararlılıkla biz orada olacağız. İktidar-muhalefet ayırt etmeksizin iyiyi, doğruyu, faydalıyı ve güzeli kim teklif ederse etsin yanıtımız evet olacak. Bakanlar arasında geçmişte bizimle birlikte olmuş mu olmamış mı, bize yakın mı değil mi bakmaksızın yanlışı kim yaparsa yapsın dimdik karşısına dikileceğiz. ‘Milletin Meclisi’nin, milletin hayrına olacak işlere imza atması adına büyük bir gayret sarf edeceğiz, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

    “KÜRESEL GÜÇLERİN TEKERİNE ÇOMAK SOKMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ”

    Yine aynı şekilde Saadet Partisi olarak, küresel güçlerin tekerine çomak sokmaya da devam edeceğiz. Büyük Ortadoğu Projesi’ni her fırsatta milletimize anlatmaya, bu konuda kamuoyu oluşturacak ve engel olacak adımları atmaya devam edeceğiz. Aile yapımızı sarsan, kadını ve erkeği farklı tanımlar üzerinden tartışmaya açanlara karşı da yine mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz. Biz, iklim değişikliği tartışmaları üzerinden başka hesaplar güden emperyal güçlerin ne yapmak istediklerini de gayet iyi biliyoruz. Önümüzdeki günlerde de bu konuda verilere dayalı, gerçekte neyin olup bittiğini kapsamlı bir şekilde ele alan, uluslararası sözleşmelerdeki maddelerin olumlu ve olumsuz yönlerini tek tek irdeleyen bir değerlendirme yapacağımızın da bilinmesini isterim.”

  • “Çare Milli Görüş’tür”

    “Çare Milli Görüş’tür”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

    “BUGÜN, TÜM ZORLUKLARA VE İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN MİLLETÇE ZAFERİMİZİ İLAN ETTİĞİMİZ GÜNDÜR”

    “Tarihimizin dönüm noktalarından bir günün yıl dönümünde sizlerle bir aradayız. Bugün bundan tam 101 yıl evvel, Dumlupınar’da nihai zafere ulaştığımız gündür. Bugün, tüm zorluklara ve imkansızlıklara rağmen milletçe zaferimizi ilan ettiğimiz gündür. Kahraman ecdadımızın uzun yıllar boyunca fedakarca verdiği mücadelemizin ardından kazanılan bu zafer öncesi ve sonrasında alınacak elbette onlarca belki yüzlerce ders vardır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, çıkarmamız gereken o derslerin en önemlilerinden birini şöyle haykırmıştır: ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’ Bizler bir ve beraberce bugüne dek nice badireler atlatmış, nice zorluklara göğüs germiş bir milletiz. Bizler, inancımıza sarılarak birbirimize omuz vererek yedi düvele meydan okumuş bir milletiz. Bizler zaferin ardından yine birlik ve beraber içerisinde Anadolu’yu yeniden inşa ve ihya etmiş bir milletiz. Maddi olarak zayıf düştüğümüz dönemler olmuşsa da bizler, maneviyatımızdan aldığımız güçle düştüğümüz yerden her seferinde yeniden kalkmayı başarmışızdır. Farklı ideolojiler değil, ortak inancımız; meseleler karşısında farklı değerlendirmelerimiz değil, ortak değerlerimiz bizi biz yapmış ve böylelikle bu mübarek toprakları kendimize vatan payı yapmayı başarmışız. Öyleyse bugün bizlere düşen yine inancımıza ve değerlerimize sımsıkı sarılarak birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis ederek ortak sorumluluklarımızı kuşanmak ve kutuplaşmaya, kamplaşmalara artık bir son vermektir.

    “BİR SEÇİM OLMUŞ, BİTMİŞ. FAKAT ERDOĞAN VE İTTİFAK ORTAKLARI, HÂLÂ AYNI ZEHİRLİ DİLİ KULLANMAYA DEVAM EDİYORLAR”

    Bu noktada özellikle ve öncelikle iktidarın bir anlayış değişikliğine gitmesi şarttır. Ülkemizin bir yarısını diğer yarısına adeta düşman göstermeye çalışan anlayıştan mutlaka vazgeçilmelidir. Muhalefeti terörist, muhalefete oy veren insanlarımızı vatan haini, kendileri gibi düşünmeyen herkesi kategorisinde değerlendiren bu çarpık anlayıştan vazgeçilmelidir. Bolca yalan, iftira ve hakaret cümleleri içeren bu zehirli dilden bir an evvel vazgeçilmelidir. Bir seçim olmuş, bitmiş. İnsanımızın bir yarısı bir adaya, hemen hemen diğer yarısı da bir başka adaya oy vermiş. Sonuç itibarıyla bir miktar oy farkıyla Sayın Erdoğan seçimi kazanmıştır. Tebrik ederiz. Fakat Sayın Erdoğan ve ittifak ortakları, hâlâ aynı zehirli dili kullanmaya devam ediyorlar maalesef. İnsan artık haykırmak istiyor: Yeter artık. Allah aşkına nedir zihniyet, nedir bu öfke, nedir bu hırs? Biz bugüne kadar sadece bu sisteme değil, bu dile ve bu anlayışa da itiraz ettik, ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.

    “SIRF BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN SEÇİM İTTİFAKLARI YAPTIK”

    85 milyonu temsil etmesi gereken, herkesin hakkını gözetip koruması gereken Cumhurbaşkanı, sırf yerel seçimlerde üç-beş belediye daha fazla kazanabilir miyim düşüncesiyle, milyonlarca vatandaşını terör parantezine sıkıştırmaya çalışıyor. İşte biz 2017’den beri bu sisteme bunun için karşı çıktık. İşte bunun için, sırf bu sistemi değiştirmek için seçim ittifakları yaptık. Cumhurbaşkanlığı makamı ile bir siyasi partinin genel başkanı olmak arasındaki farkı çok iyi biliyor, bunun yol açacağı sorunları da öngörebiliyorduk. Seçim kazanma hırsının, devlet yönetme sorumluluklarının önüne geçeceğinden adımız kadar emindik çünkü. Nitekim de öyle oldu. Ne yazık ki yine haklı çıktık. Ne yazık ki diyorum, zira ülkemizin ve milletimizin hayrına en azından bu kez haksız çıkmayı canıgönülden isterdik. Tıpkı adalet, eğitim, tarım, sağlık ve dış politikadaki öngörülerimizde en az bir kez dahi olsa haksız çıkmış olmayı istememiz gibi.

    “KEŞKE ONLAR İSRAF VE YOLSUZLUKTAN VAZGEÇMİŞ OLSALARDI DA BİZ HAKSIZ ÇIKSAYDIK”

    Biz biliyorduk vazgeçmeyeceklerini, fakat keşke onlar israf ve yolsuzluktan vazgeçmiş olsalardı da biz haksız çıksaydık. Biz biliyorduk üretim ve istihdam ekonomisini uygulamayacaklarını da fakat keşke onlar yanlış yatırım anlayışlarından vazgeçmiş olsalardı da biz yanılmış olsaydık. Biz biliyorduk Irak işgali ve Suriye politikasının devamı mahiyetinde İslam aleminin dertleri ile değil, sadece mali imkanlarından yararlanmak için yol aradıklarını ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanlığını üstlenerek Ortadoğu’da sınırları yeniden çizecek bir anlayışa zemin hazırladıklarını. Fakat keşke biz yanılmış olsaydık da onlar şahsiyetli bir dış politikayı benimsemiş olsalardı.

    “EN UFAK ELEŞTİRİ, HATTA ÖNERİ KARŞISINDA PANİĞE VE ÖFKEYE KAPILAN İKTİDARIN, BU RUH HALİNDEN KURTULMASI GEREKİR”

    Keşke onlar faiz ekonomisine hakikaten sırt çevirmiş olsalardı da biz çıkıp kendilerinden özür dileseydik. Keşke onlar çiftçinin, fındık ve mısır üreticisinin hakkını eksiksiz verselerdi de biz çıkıp kendilerini alkışlasaydık. Keşke onlar emeklinin, asgari ücretlinin, işçi ve memurun insanca yaşam standartlarına kavuşacağı zam oranları belirleselerdi de biz de gidip kendilerine canıgönülden teşekkür etseydik. Bizim Saadet Partisi olarak meselelere yaklaşımımız böyledir, bakış açımız işte budur. Derdimiz haklı çıkmak değil, her hak sahibinin hakkını alabilmesini sağlamaktır. Muhalefet etme biçimimiz yıkıcı değil, yapıcı ve yol göstericidir. İtirazlarımızı elbette dile getireceğiz; zira neyi teklif ettiğimizden önce neye karşı çıktığımızı açıklamak da sorumluluklarımızın gereğidir. En ufak eleştiri, hatta öneri karşısında paniğe ve öfkeye kapılan iktidarın, bu ruh halinden mutlaka ama mutlaka kurtulması gerekir.

    “81 İLİMİZİN TAMAMINDA BÜYÜK BİR KRİZE VE AYNI ZAMANDA HUZUR VE GÜVENLİK PROBLEMİNE YOL AÇAN KİRA FİYATLARI İÇİN PLANINIZ VAR MI?”

    İnsanımız, sınırlarımızın adeta kevgire dönüşü karşısında paniğe kapılırken, uyuşturucu ve asayiş olayları karşısında korku ve öfkeye kapılırken iktidar bu problemlere çözüm üretmek yerine bunları dile getirenleri susturma telaşı ve gayretine düşmüş gözüküyor. Şehirlerimizin orta yerinde evlatlarımıza zehir satılıyor, her gün bir başka kan donduran cinayet işleniyor. Peki bunlar karşısında iktidar ne yapıyor, hangi adımları atıyor veya atacak? Soruyoruz ve cevaplarını bekliyoruz: Önce büyükşehirlerde, ardından da 81 ilimizin tamamında büyük bir krize ve aynı zamanda huzur ve güvenlik problemine de yol açan kira fiyatları için planınız var mı, nedir? Sözde bir zamanlar dershaneler kapatılacaktı, hatırlayın. Peki şimdi ne oldu? Özel okul ve dershane ücretleri birbiriyle yarışır hale geldi. Sadece olup biteni izlemeye devam mı edeceksiniz?

    “VERGİLERİ VE FAİZİ ARTTIRMAKTAN BAŞKA PLANINIZ VAR MI? ÖRNEĞİN İSRAF VE YOLSUZLUKLARDAN VAZGEÇMEYİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?”

    Okullar açılacak yakında. Aileler kantin ve kırtasiye masraflarına, servis ücretlerine nasıl yetişeceklerini kara kara düşünüyorlar. Peki siz iktidar olarak hangi çözümü düşünüyorsunuz veya insan ister istemez soruyor, hiç düşünüyor musunuz? Üniversiteler yakında açılacak. Yurt bulabilmek, bulduktan sonra ücretini ödeyebilmek, burs bulabilmek ve bulsa bile o bursla geçinebilmek gençlerimiz için artık çok ama çok zor. Bu konuda hangi adımları atmayı planlıyorsunuz, daha doğrusu bir şey planlıyor musunuz? Vergileri ve faizi arttırmaktan başka bir planınız var mı? Örneğin israf ve yolsuzluklardan vazgeçmeyi hiç ama hiç düşündünüz mü?

    “NİHAYET DÖNDÜLER, DOLAŞTILAR YİNE IMF REÇETELERİNE SARILDILAR”

    10 yıldan fazla bir zamandır 2023’ü işaret edenlerin, bugünlerde sık sık 2053’ü işaret ettiğine şahit oluyoruz. Zira 2023 hedefleri ile gerçekler arasındaki devasa fark ortada. Geldik, 2023’e dayandık. Nihayet döndüler, dolaştılar yine IMF reçetelerine sarıldılar. Dün düşman ilan ettikleri kim varsa bugünlerde tek tek kapılarını çalıp, sıcak para istediler ancak umduklarını bulamadılar. Borç-faiz-borç sarmalından çıkamıyorlar, çıkamazlar da bu gidişle. Zira daha fazla faiz demek, daha fazla borç demektir. Borçlu olmak demek, bağımsız karar verememek demektir. Hiç şaşmaz; ‘Borç alan, emir alır.’ Önce kaynaklarımızı çarçur ettiniz, sonra borç üstüne borç aldınız, sonra borçları ödeyemeyince yüksek faizle daha çok borç aldınız; şimdi de size ne deniliyorsa onu yapıyorsunuz. Hatta garip olan artık demelerine bile gerek kalmadan siz onların ne isteyeceğini bildiğiniz için harfiyen uyguluyorsunuz.

    “PUSULANIZ ŞAŞTI. FAİZLE İLGİLİ ‘NAS’I ARTIK HİÇ DİLE GETİRMİYORSUNUZ. İSRAF VE YOLSUZLUKTAN BİR TÜRLÜ VAZGEÇEMİYORSUNUZ”

    Pusulanız şaştı. Faizle ilgili ‘nas’ı artık hiç dile getirmiyorsunuz. Çünkü ekonomi; sadece faizden etkilenmiyor. İsraf ve yolsuzluktan bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Bu böyledir, her daim de böyle olmuştur: Faiz saadet değil, bela getirir. Ama diğer gerçekleri de göz ardı edemezsiniz. Bu gerçekler, bilmelisiniz ki yıllar önce terk ettiğiniz Millî Görüş politikalarındadır. Yolsuzluk sebep, yoksulluk sonuçtur. İsraf sebep, borç sonuçtur. Yanlış yatırım anlayışı sebep, enflasyon ve işsizlik sonuçtur. Sonuçlara bahane aramaktan, sonuçların sebeplerini yanlış yerlerde aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 2000’li yılların başında çıkardığınız bir kanunla; her yıl çiftçiye, üreticiye milli gelirin en az yüzde 1’i kadar destek vermeyi vadetmiştiniz. Bir kere bile bunu ödediniz mi ki bugün çiftçinin dertlerinin ve hayat pahalılığının sebeplerini başka yerlerde arıyorsunuz? İsraf ve yolsuzluğa bir kere dur dediniz mi ki yoksullukla mücadelede başka mucize formül arayışlarına giriyorsunuz? Milyonlarca insanı İstanbul’a istiflemekten vazgeçtiniz mi ki bugün deprem ve göç problemine kalıcı bir çözüm bulabilesiniz?

    “ÇARE MİLLİ GÖRÜŞ’TÜR. POLİTİKALARIMIZLA, KADROLARIMIZLA HER ZAMAN HER SEÇİME HAZIRIZ, EN DOĞRU ŞEKLİYLE ŞEHİRLERİMİZİ VE ÜLKEMİZİ YÖNETMEYE TALİBİZ”

    Bir kere biz Millî Görüşçülere, Saadet Partimizin politikalarına kulak verdiniz mi ki ülkemizin problemlerine çözüm üretebilesiniz? Siz Millî Görüş gömleği size dar geliyor zannettiniz; halbuki gerçekte olan sizin oburlaşmanız neticesinde yağ bağlamanızdı. Aslında problemler de çareleri de bellidir. Çare Millî Görüş’tür, çözüm reçeteleri bizdedir, umudun adresi burasıdır. Biz dün yaptık, bugün yine yaparız. Dün belediyecilikte bir çığır açtık, bugün yine çok daha iyi örnekler ortaya koyarız ve Allah’ın izniyle koyacağız da. Dün elimize geçen en küçük fırsatları her daim milletimiz lehine kullandık, bugün de yine öyle yapıyoruz; böyle yapmaya da devam edeceğiz. Politikalarımızla, kadrolarımızla biz her zaman her seçime hazırız, en doğru şekliyle şehirlerimizi ve ülkemizi yönetmeye talibiz. Yarım asrı aşkın birikim ve tecrübemizle, aynı inanç, aynı azim ve kararlılıkla biz buradayız.

    “BİR VE BERABER OLARAK, MİLLETÇE NİCE ZAFERLERE, NİCE BAYRAMLARA ULAŞMAMIZI TEMENNİ EDİYORUM”

    Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bizlere armağan eden İstiklal Mücadelemizin kahramanları ile tüm şehit ve gazilerimizi şükranla yâd ediyorum. Bir ve beraber olarak, milletçe nice zaferlere, nice bayramlara ulaşmamızı temenni ediyorum.”

  • Davutoğlı, Karamollaoğlu’nu ziyaret etti

    Davutoğlı, Karamollaoğlu’nu ziyaret etti

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nu parti genel merkezinde bugün ziyaret etti. Görüşmede; TBMM grup çalışmaları ve yerel seçim hazırlıklarının ele alındığı ve seçimlere ilişkin istişarelerin başlamasına karar verildiği bildirildi. Gelecek Partisi tarafından görüşmeye ilişkin yapılan yazılı açıklama şöyle:

    “Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı görüşmenin içeriğine dair Gelecek Partisi ve Saadet Partisi kaynaklarından edinilen bilgiye göre iki liderin görüşmesinde TBMM grup çalışmaları ve yerel seçim hazırlıkları ele alınmış ve siyasi gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulunulmuştur.

    “YEREL SEÇİM HAZIRLIKLARI BAĞLAMINDA İSE GEREK YEREL TEŞKİLATLAR ARASINDA GEREKSE GENEL MERKEZLERİN İLGİLİ BİRİMLERİ ARASINDA İSTİŞARELERİN BAŞLAMASINA KARAR VERMİŞLERDİR”

    Bu bağlamda Genel Başkanlar 1 Ekim’de başlayacak TBMM çalışmalarında Saadet-Gelecek grubunun işleyiş ilkeleri ve öncelikli gündemleri konusunda mutabık kalmışlardır. Yerel seçim hazırlıkları bağlamında ise gerek yerel teşkilatlar arasında gerekse Genel Merkezlerin ilgili birimleri arasında istişarelerin başlamasına karar vermişlerdir. Genel Başkanlar ayrıca siyasi gelişmeleri değerlendirmişler ve bu çerçevedeki istişarelerin daha düzenli yapılmasına verdikleri önemi teyit etmişlerdir. Son derece olumlu geçtiği bildirilen görüşmede iki partinin iş birliğinin genel seçimler sonrası toplumda oluşan karamsarlığı aşma ve yeni bir siyasi iklim oluşturma çabası olarak tabanda yaptığı olumlu etkiden duyulan memnuniyet ifade edilmiştir.”

  • “İttifak ve koalisyonlar yaptık, yapmaktan da çekinmeyeceğiz”

    “İttifak ve koalisyonlar yaptık, yapmaktan da çekinmeyeceğiz”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Her siyasi parti gibi bizim de bu seçim sonuçlarında çıkaracağımız dersler var. Kendi payımıza en doğru değerlendirmeleri yaparak milletimizi en hızlı, en geniş şekilde kucaklamanın yollarını aramaya devam edeceğiz. Milli görüş, sistem ve zihniyet mücadelesi yapar, milli görüş kişileri ve kurumları değil zihniyetleri eleştirir. Dünden bugüne ülkemizdeki siyasi partilerle seçim iş birliği, ittifak ve koalisyonlar yaptık, bundan sonra da yapmaktan çekinmeyeceğiz. Çünkü milli görüş makam ve mevkileri değil hem millete ve insanlara hizmet etmeyi öncelemiştir” dedi.

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçim sonuçlarını değerlendirdi ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Mollaoğlu, şunları dile getirdi:

    “İKTİDAR HER TÜRLÜ DEVLET İMKANINI KULLANIRKEN BİRÇOK YERDE MİLLET İTTİFAKI’NIN ÇALIŞMALARI KAMU GÜCÜ DE KULLANILARAK ENGELLENDİ”

    “Gönül isterdi ki sonuç farklı olsun, adil bir seçim dönemi geçirmiş olalım, ne yazık ki ikisi de olmadı. Her türlü engellemelere, zorluklara, algı ve manipülasyona, yalan ve iftiralara rağmen sakinliğini koruyan Cumhurbaşkanı Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’na bu duruşu nedeniyle teşekkür ediyor, hemen hemen her iki seçmenden birinin oyunu almayı başarması nedeniyle de kendisini tebrik ediyorum. Yaklaşık yarım asırdır siyasetin içindeyim ancak bu denli ağır bir seçim kampanyası sürecini hiç yaşamadık desem yanlış söylemiş olmam. Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz ama bu seçimlerin hangi anormal şartlar altında yapıldığı gerçeği de mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Seçimlerde ağır bir kamplaştırma, kutuplaştırma siyaseti yürütüldü. İktidar her türlü devlet imkanını kullanırken birçok yerde Millet İttifakı’nın çalışmaları kamu gücü de kullanılarak engellendi.

    “BİZ YOLA ÇIKARKEN ‘HEDEFİMİZ KAYBEDENİ OLMAYAN BİR ZAFERDİR DEMİŞTİK’, ANCAK SİZLER KAZANANI OLMAYAN BİR ZAFER ELDE ETMEK İÇİN OLMADIK ŞEYLERE TEVESSÜL ETTİNİZ”

    Değdi mi bunca şeye? Ahlakı hiçe saymaya, manevi değerlerimizi siyasetin malzemesi yapmaya değdi mi hakikaten. Bunca yalana, iftiraya, hakarete değdi mi sizce? Elde ettiğiniz bu sonuca karşılık milletimizin yarısını terörist, din düşmanı, hain öteki ilan etmeye değdi mi gerçekten? Elbette sormak zorundayız. Biz yola çıkarken ‘hedefimiz kaybedeni olmayan bir zaferdir’ demiştik, ancak sizler kazananı olmayan bir zafer elde etmek için olmadık şeylere tevessül ettiniz. TRT ve Anadolu Ajansı başta olmak üzere, tarafsız olması gereken kurumları bir siyasi partinin yayın kuruluşları haline getirmeyi değdi mi? Hala ‘değdi’ diyebiliyorsanız sizlere diyecek bir sözümüz elbette yoktur.

    “TÜRKİYE’NİN BİR AN EVVEL HUZURA KAVUŞMASI İÇİN HERKESİN AKLI SELİM VE SAĞ DUYU İLE HAREKET ETMESİ BİR ZARURETTİR”

    Bir ülke en başta 4 ana sütun üzerine inşa edilir, bu unsurlar; ahlak, adalet, ekonomi ve eğitimdir. Devlette esas olan liyakat siyasette esas olan ise ahlaki değerlerdir. Bu sorunlara kafa yorması gerekenler hala toplumsal gerilimden beslenmenin peşindeler. Sorumluluk sahipleri yangını söndürmek yerine ateşe adeta benzin dökme peşindeler.  Türkiye’nin bir an evvel huzura kavuşması için herkesin aklı selim ve sağ duyu ile hareket etmesi bir zarurettir. Buna en başta riayet etmesi gereke ise bugünkü iktidar mensuplarıdır. Kimse bu seçim sonuçlarını yanlış okumamalıdır, yorumlamamalıdır. Siyasi rakiplerini meydanlarda yuhalatarak akla hayale gelmeyecek iftiralarla aynı yanlış tutum ve davranışları sürdürme gafletine hiçbir zaman düşmemelidir. Bu dil 3-5 oy kazandırmış olabilir ama 85 milyonun kardeşliğini, geleceğini yok edecek bir dildir.  Bu yaklaşımdan derhal vazgeçilmelidir. Bir an evvel hukukun üstünlüğünü tesis etmek gerekir. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü tesis edilmelidir.

    “ÖNCELİKLE ÜRETİMİ VE YAYGIN KALKINMAYI ESAS ALAN BİR EKONOMİK MODEL BENİMSENMELİDİR”

    Türkiye çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunları aşmak için öncelikle üretimi ve yaygın kalkınmayı esas alan bir ekonomik model benimsenmelidir. Yolsuzluk ve israf ivedi bir şekilde engellenmelidir. Gerekli olmayan verimsiz projelere değil, akıllı, planlı yatırımlara öncelik verilmelidir. Devlet yönetiminde torpil ve iltimas değil ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. Şahsiyetli bir dış politika izlenmelidir. İçeride ne kadar birlik olursa dışarıya karşı da o kadar güçlü olacağımız unutulmamalıdır.

    “DÜNDEN BUGÜNE ÜLKEMİZDEKİ SİYASİ PARTİLERLE SEÇİM İŞ BİRLİĞİ, İTTİFAK VE KOALİSYONLAR YAPTIK, BUNDAN SONRA DA YAPMAKTAN ÇEKİNMEYECEĞİZ”

    Saadet Partisi bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hayırlı hizmetleri desteklemeye, ülkemizin aleyhine olan yaklaşımlara karşı da sonuna kadar mücadele etmeye devam edecektir. Elde ettiğimiz seçim sonuçlarını titiz bir şekilde değerlendiriyoruz, seçimin hemen ardından Başkanlık Divanımızı topladık, ilk değerlendirmelerimizi yaptık.  Her siyasi parti gibi bizim de bu seçim sonuçlarında çıkaracağımız dersler var. Kendi payımıza en doğru değerlendirmeleri yaparak milletimizi en hızlı, en geniş şekilde kucaklamanın yollarını aramaya devam edeceğiz. Milli görüş, sistem ve zihniyet mücadelesi yapar, milli görüş kişileri ve kurumları değil zihniyetleri eleştirir. Milli görüş siyaseti yarım asırdır hep net, şeffaf olmuştur. Dünden bugüne ülkemizdeki siyasi partilerle seçim iş birliği, ittifak ve koalisyonlar yaptık, bundan sonra da yapmaktan çekinmeyeceğiz. Çünkü milli görüş makam ve mevkileri değil hem millete ve insanlara hizmet etmeyi öncelemiştir.

    “ŞİMDİ YENİ SEFERLER İÇİN YENİDEN BİSMİLLAH DİYEREK YOLUMUZA DEVAM ETMEKTE KARARLIYIZ”

    Milli görüş siyaseti, istikamet ve sarsılmaz bir duruş sergilediği gibi uzlaşı, iletişim ve etkileşim siyasetidir. Milli görüş hareketi ve Saadet Partimiz Türkiye’nin sigortasıdır, teminatıdır. Duruşumuz esas ve usullerimiz bellidir, bunlardan asla taviz vermeyiz. Adaletsizlik ve haksızlık yapan bizden de olsa buna hiçbir zaman göz yummadık, yummayacağız. Tarih Saadet Partimizi ve milli görüş teşkilatlarını haksızlığa karşı direnenler olarak yazacaktır, bundan en ufak bir şüphemiz yoktur. Şimdi yeni seferler için yeniden bismillah diyerek yolumuza devam etmekte kararlıyız. Uzun bir aranın ardından yeni dönemde TBMM’de sorumluluk üstlendik. İnanıyorum ki milletvekillerimiz ahlak ve adalet üzerine inşa edilmiş bir geleceğin en önemli unsurları olacaktır parlamentoda.”

    Karamollaoğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Karamollaoğlu, şunları ifade etti:

    “O BİR ARAYA GELME BİR NEZAKET TOPLANTISI OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ”

    “Arzu ettiğimiz neticeyi alsak da almasak da o akşam bir araya gelmemiz tabii bir hadiseydi. Hiçbir ciddi meseleye girilmedi. Çok erken daha akşam, o bir araya gelme bir nezaket toplantısı olarak değerlendirilmeli. Bir karar alma, değerlendirme toplantısı olarak değil, çok erken.

    “BABASINA İHANET EDEN AK PARTİ’YE GİTTİ, ONLARLA BERABER HAREKET ETTİ”

    Biz suni çıkışlara itibar etmeyiz. Erbakan hocamız, Saadet Partisi’nin genel başkanı olarak hayata veda etti, bu çok önemli bir konu. Onun arkasından maalesef çocukları Erbakan hocamızın bıraktığı emanete doğrudan doğruya ihanet ettiler. Kendilerinin birlikte olması için bir gayret gösterdik biz, babasına ihanet eden AK Parti’ye gitti, onlarla beraber hareket etti.  Bunun altında da birtakım konular yatıyordur diye düşünüyorum. Siyasi parti, Erbakan hocamızın söylemlerini ezberleyip onu ekranlarda dile getirmek, hocamızın yolunda olmanın işareti değildir kanaatindeyiz.

    “GRUP KURMA ARAYIŞINDA OLMAMIZ GAYET TABİ”

    Şimdi Meclis’te bir grup kurabilmek için birtakım çabalar gösterilecek nasıl bir netice alırız onu zaman içerisinde göreceğiz. Ama bu arayışın içinde olmamız gayet tabiidir.”

  • “Ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum”

    “Ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Twitter’dan “Seçim sonuçlarının ülkemize ve coğrafyamıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Gönül isterdi ki, adil bir seçim dönemi yaşansın ancak ne yazık ki olmadı. Her şeye rağmen kararlı bir şekilde mücadelemize omuz veren teşkilatlarımıza ve sandığa giderek oy kullanan vatandaşımızın her birine teşekkür ediyorum. Bizler, ahlaktan ve adaletten hiçbir zaman taviz vermeden ‘Yaşanabilir bir Türkiye’ için kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki; bu ülke bizim, hepimizin’ mesajını paylaştı.

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Twitter hesabından Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçim sonuçlarına ilişkin açıklama yaptı. Karamollaoğlu’nun açıklaması şöyle:

    “Seçim sonuçlarının ülkemize ve coğrafyamıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Gönül isterdi ki, adil bir seçim dönemi yaşansın ancak ne yazık ki olmadı. Her şeye rağmen kararlı bir şekilde mücadelemize omuz veren teşkilatlarımıza ve sandığa giderek oy kullanan vatandaşımızın her birine teşekkür ediyorum. Bizler, ahlaktan ve adaletten hiçbir zaman taviz vermeden ‘Yaşanabilir bir Türkiye’ için kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, bu ülke bizim, hepimizin.”

  • “Sadece birkaç kuruşla geçinmeye çalışıyorlar”

    “Sadece birkaç kuruşla geçinmeye çalışıyorlar”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “İşsizlik sayısı aldı başını gitti. Bugün rakamlara bakıldığı zaman, sanki işsizlik daha az sayıdaymış gibi gösteriliyor. Ama şunu kimse dikkate almıyor. Bugün, Türkiye’de 12 milyona yaklaşan, sosyal yardımlardan istifade ederek hayatını idame ettirmeye çalışan insanlarımız var. Bu ne manaya geliyor? Bu insanlar çalışamıyorlar, çalışmıyorlar. Sadece devletin verdiği birkaç kuruşla geçinmeye çalışıyorlar. Bu insanlar, aslında mağdur insanlar. Geçimlerini sağlamak için herhangi bir yerde işe başvursalar hemen gelirleri ortadan kaldırılıyor. Bunun için teşebbüste de bulunamıyorlar. Halbuki bunlar işsizler. Bunlar, geçimlerini sağlayamayan mağdur insanlar. Bunları eklediğiniz zaman, Türkiye’deki işsizlik rakamları bizim tahminlerimizin çok üstüne çıkıyor. Yüzde 3-4’müş. Değil, yüzde 10-15 civarına varan bir işsizlik var Türkiye’de” dedi.

    Temel Karamollaoğlu, bu akşam Diyarbakır’da düzenlenen toplantıda yurttaşlara seslendi. Karamollaoğlu, şunları söyledi:

    “ATTIĞIMIZ ADIM, İNŞALLAH İKTİDARI AYIN 14’ÜNDE DEĞİŞTİRECEK”

    “Kısa bir zaman sonra yapacağımız seçimler, Türkiye’mizin gidişatını ciddi manada etkileyecek. Sadece bir hava değişimi meydana gelmeyecek. Ciddi manada, ülkede yönetim anlayışı değişecek. Güzel bir ülkede yaşıyoruz ama herkesin kendine mahsus sıkıntıları var. Diyarbakır’da daha özel problemler var. Bunları da biliyoruz. Bu problemlerin bütün olarak ortadan kalkması, ülkemizin daha güzel bir iklime kavuşması gerekiyor. Bunun sağlanabilmesi o kadar da kolay olmayacak gibi geliyor. Ama attığımız adım, inşallah iktidarı ayın 14’ünde değiştirecek. Bu ülkede insanların talep ettiği birtakım hususlar var. Nereye gidersek gidelim bu değişmez. Her yerde aynı manzarayla karşı karşıya kalırız. Herkes huzur içinde olmak ister. Huzurun temel şartı, adaletin tesisidir. Sıkıntıya düşen, başı ağrıyan herkes, yeri geldi zaman adalet mekanizmasına müracaat edebilmeli ve mutlaka adalet tesis edilmelidir.

    “HERKESİN KENDİ GEÇİMİNİ SAĞLAYACAK KADAR BİR GELİRE SAHİP OLMASINI DEVLET MUTLAKA TESİS ETMELİDİR”

    Bir ülkede herkesin kendi geçimini sağlayacak kadar bir gelire sahip olmasını devlet mutlaka tesis etmelidir. Yeterli sayıda eğer kendi geçimini sağlayan insan bulunmuyorsa burada çok ciddi bir problem var manasına gelir. Biz, bunu gerçekleştirmeye mecburuz. 85 milyonluk bir ülkede siz bunu temin etmek istiyorsanız her sahada insanlara iş imkanı sağlayacak yatırımlar yapmaya mecbursunuz. Birçok noktada devlet tesisleri, arsalar, sanayi tesisleri bütünüyle satıldı. Bunların satılmasının meydana getirdiği boşluğu özel sektör ve şahıslar dolduramadı. Böyle olunca da biz, maalesef güçlü bir ülke olma özelliğini adım adım kaybettik. İnsanlarımız da kendi yaşadıkları topraklarda huzurlu bir imkana kavuşamamış oldular.

    “TÜRKİYE’DE 12 MİLYONA YAKLAŞAN, SOSYAL YARDIMLARDAN İSTİFADE EDEREK HAYATINI İDAME ETTİRMEYE ÇALIŞAN İNSANLARIMIZ VAR”

    İşsizlik sayısı aldı başını gitti. Bugün rakamlara bakıldığı zaman, sanki işsizlik daha az sayıdaymış gibi gösteriliyor. Ama şunu kimse dikkate almıyor. Bugün, Türkiye’de 12 milyona yaklaşan, sosyal yardımlardan istifade ederek hayatını idame ettirmeye çalışan insanlarımız var. Bu ne manaya geliyor? Bu insanlar çalışamıyorlar, çalışmıyorlar. Sadece devletin verdiği birkaç kuruşla geçinmeye çalışıyorlar. Bu insanlar, aslında mağdur insanlar. Geçimlerini sağlamak için herhangi bir yerde işe başvursalar hemen gelirleri ortadan kaldırılıyor. Bunun için teşebbüste de bulunamıyorlar. Halbuki bunlar işsizler. Bunlar, geçimlerini sağlayamayan mağdur insanlar. Bunları eklediğiniz zaman, Türkiye’deki işsizlik rakamları bizim tahminlerimizin çok üstüne çıkıyor. Yüzde 3-4’müş. Değil, yüzde 10-15 civarına varan bir işsizlik var Türkiye’de. Bunu ortadan kaldırmak istiyorsanız bugünkü tedbirlerle üstesinden gelemezsiniz. Tam tersine işsizlik artar. Güven ortamı olmayınca elinde parası bulunan insanlar da yatırım yapmazlar.

    “14 MAYIS’TA OYLARIMIZI KULLANIRKEN ASLINDA İŞSİZ OLAN İNSAN, ‘BEN İŞ İSTİYOR MUYUM, İSTEMİYOR MUYUM’, O İSTİKAMETTE OY KULLANACAK”

    14 Mayıs’ta oylarımızı kullanırken aslında işsiz olan insan, ‘Ben iş istiyor muyum, istemiyor muyum’, o istikamette oy kullanacak. Çalışıyor ve geçimini sağlayamıyorsa ‘Ben geçimimi sağlayacak kadar bir ücret almak istiyor muyum, istemiyor muyum’, onun oyunu kullanacak. Ben, bunu laf olsun diye söylemiyorum. Bu bir gerçek. Şu anda çalışan insanlar kendi geçimlerini sağlayamıyorlar.”

  • “Sayın Kılıçdaroğlu, yemez ve yedirtmez”

    “Sayın Kılıçdaroğlu, yemez ve yedirtmez”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kayseri’de “CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, bu vazifeyi en iyi şekilde yapabilecek olan bir insandır. Bazen soruyorlar, çok açık ve net ifade etmek istiyorum, ‘güveniyor musunuz?’ diye, ben Sayın Kılıçdaroğlu’na güveniyorum. Kendisiyle geçmişte birlikte mesai arkadaşlığı yapmış insanların bana söylediği iki husus var, birisi dürüsttür, yemez ve yedirtmez. Bu şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz özelliklerden birisi… Sayın Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmanızı, onun Cumhurbaşkanı olabilmek için hem oy vermenizi hem de çevrenizdeki insanları ikna etmenizi bekliyorum. Eğer bu kadro iş başına gelirse 15 Mayıs’tan sonra Türkiye’nin çehresi değişecek. Yeni bir Türkiye kurulacak, nasıl bir Türkiye? Yaşanabilir bir Türkiye kurulacak” dedi.

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri’de miting düzenledi. Mitinge; DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da katıldı.

    Mitingde konuşan Karamollaoğlu, şunları söyledi:

    “Derdimiz bu ülkenin ihtiyaçlarını giderebilmek”

    “Kayseri, benim kendi şehrim sayılır. Aslen Sivaslıyım ama benim çocukluğum ilkokul 1’e kadar Develi’de geçti. Ben Kayseri Lisesi’nde 5 sene okudum. 1959 yılında da buradan aslında Kayseri Lisesi baya güzel bir liseydi. Biz 8-10 arkadaş teknik üniversiteye girebildik. Ben de girmiştim o zaman, daha sonra da yurtdışı imtihanlarını kazandığımız için yine 10-15 arkadaş yurt dışına gittik. Onun için Kayserili yarı yarıya olmak benim için büyük bir memnuniyet vesilesi, ne zaman gelsem kendi memleketime gelmiş gibi hissediyorum. Bunu da ifade ederek sözlerime başlamak isterim. Kayseri’de okuduğum için Kayseri’nin benim üzerimde hakkı var. Elbette onu yerine getirmek de bir görev. Şimdi bir vesile çıktı. Allah nasip ederse 15 gün sonra seçimler yapılacak zor bir dönemden geçtik. Sayın Cumhurbaşkanı 21 yıldır görevde bulunuyor. Aslında Anayasa izin vermemesine rağmen oluşturulan algı neticesinde ‘bir 5 yıl daha verin bana Türkiye’yi uçuracağım’ dedi. Tabi Türkiye’yi uçuracağını sadece şimdi söylemiyor. Geçmişte de söylemişti. Bazı yerlerde Türkiye belki uçtu ama konacak bir alan bulamıyor bir türlü… Muhterem arkadaşlarım biz yapılanları inkâr etmeyiz. Doğru, yollar yaptılar, yüksek binalar yaptılar, köprüler yaptılar ama şunu ifade edeyim ki, 1’e mal olacak işi 3’e, 5’e mal ettiler. Sırtımıza bir kambur yüklediler. Bunu da görmek mecburiyetindeyiz. Biz bu seçimlere giderken bazı konularda ittifak etmemiz gerektiğini gördük ve altı siyasi parti bir araya gelerek Millet İttifakı’nı oluşturduk. Derdimiz bu ülkenin ihtiyaçlarını giderebilmek, sıkıntılarının üstesinden gelebilmek, ülkemizi hakikaten dünya ülkeleri arasında en ileri noktaya taşıyabilmek. Burada bulunan kardeşlerimizin de bulunmayanların da, herkesin mesut olmasını temin edebilmek. Bizim ısrarla söylediğimiz birkaç nokta var. Biz memleketimizi yaşanabilir bir ülke haline getirmek istiyoruz. Herkes ama, bizim gibi düşünen, bizim gibi inanan insanlar da, bizim gibi düşünmeyen hatta bize hasmane tavır sergileyen insanlar da mesut olsun bu ülkede yaşamaktan istiyorum. Bu bizim hedefimiz, eğer biz bunu sağlarsak kendi tabirimizle yeniden büyük Türkiye doğar, geçmişte dünyaya nizam veren, hakkı üstün tutan bir anlayışla hakikaten mazlumların yanında olan bir Türkiye oluşur ve bu oluşum yeni bir dünyanın kurulmasına vesile olur. Dışarıdan gelecek bir tehlike karşısında endişe duymayız.

    “Adalet mülkün temelidir”

    Elbette bizim bu adımları atarken gözetmemiz icap eden ilk konu, ahlaki ve manevi değerlere sahip çıkmak, bunun başında da adaleti tesis etmek gerekir. Adalet olmadan bir ülkede huzur olmaz. Barış olmaz, insanlar kendilerini emniyette hissedemezler. Onun için adalet mülkün temelidir. Biz bir araya geldiğimiz zaman, elbette önce bir Cumhurbaşkanı seçilecek. Dedik ki, bu konuda Allah razı olsun ömrünü farklı kesimlerde bu millete hizmetle geçirmiş, sonunda CHP’nin Genel Başkanı olmuş Sayın Kılıçdaroğlu, bu vazifeyi en iyi şekilde yapabilecek olan bir insandır. Bazen soruyorlar, çok açık ve net ifade etmek istiyorum, ‘güveniyor musunuz?’ diye, ben Sayın Kılıçdaroğlu’na güveniyorum. Kendisiyle geçmişte birlikte mesai arkadaşlığı yapmış insanların bana söylediği iki husus var, birisi dürüsttür, yemez ve yedirtmez. Bu şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz özelliklerden birisi Cumhurbaşkanı için söylüyorum, herkes için geçerli… İki, bir meseleyi üstlenirse onu başarıyla tamamlamak için bütün gücünü sarfeder, ortaya koyar. Bizim istediğimiz ne? Derdimiz çok, problemlerimiz çok, biz bu problemlerin halli için önce Cumhurbaşkanı’nın tavrına bakarız. Bundan dolayıdır ki benim kendisine bir güvenim var amma bende en çok etki bırakan özellik, kendisinin siyasi hayata atıldıktan sonra bir noktada bir tavır sergiledi. Dedi ki, ‘geçmişte birçok şeyler olmuştur, bizler de insanız, hata yapmış olabiliriz gelin helalleşelim’ dedi. Bakın bu o kadar önemli bir tavır ki, helalleşmeye bile yanaşmadı bugünkü iktidar, helalleşmeye bile… Bizim yuh çekmeye ihtiyacımız yok ama helalleşme mefhumu önemlidir. Helalleşmek istemek, ‘ben evet geçmişte hata yapmış olabilirim, gelin oturalım, yanlışlarımızı ortaya koyalım, bundan vazgeçelim, biz de yapsak, siz de yapsanız fark etmez’ bu bendeki güven duygusunu pekiştirdi. Bundan dolayı da kendisiyle de görüştüm. Erbakan hocamızı anma toplantılarına davet ettim. Daha sonra bir Kudüs mitingi yaptık, oraya da çağırdık. Her toplantıda yapmış olduğu konuşmalar, verdiği mesaj hakikaten gönlümüze taht kurdurdu. Bu seçimlerde de siz Kayserili kardeşlerimizden Sayın Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmanızı onun Cumhurbaşkanı olabilmek için hem oy vermenizi hem de çevrenizdeki insanları ikna etmenizi bekliyorum. Bu önemli bir iş, elbette onun arkasından biz siyasi partiler olarak da bir araya geldik. Müştereken CHP sıralarında adaylarımızı gösterdik. Mahmut bey de bizim İl Başkanı’mızdı eskiden, Genel Başkan Yardımcımız şu anda adayımız, elbette biz onlara da destek vermenizi, Kayseri’de en güçlü neticeyi bizim almamızı arzu ediyoruz. Bunu sadece bizim arkadaşlarımız Milletvekili olsun, sadece Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsun diye değil, samimi olarak inanıyorum ki eğer bu kadro iş başına gelirse 15 Mayıs’tan sonra Türkiye’nin çehresi değişecek. Yeni bir Türkiye kurulacak, nasıl bir Türkiye? Yaşanabilir bir Türkiye kurulacak.

    Her yerde adalet gözetilecek, biz harama el uzatmayız. Kimsenin malına göz dikmeyiz, hiçbir zaman yetim malı yemeyiz. İsraf yapmayız, bir yerde bir kişiye görev verilecekse mutlaka ehlini ararız, işi ehline veririz. Bakın ben size bazı konuları ifade ediyorum. Bir iş adamının bile başarılı olabilmesi bu söylediğim prensipleri uygulamasıyla mümkündür, başka türlü mümkün olmaz. Özellikle devlet yönetiminde bu sözler çok büyük önem taşır. Sadece söz, adil olalım. Sanki basit bir şeymiş gibi, adil olmak bugünkü iktidar bir türlü anlayamadı. 21 sene geçti adaleti bazen dillerine alıyorlar ama ne olduğunu bilmiyorlar maalesef… Biz adaleti Allah nasip ederse 15 Mayıs’tan sonra tesis edeceğiz. Kimse haksızlığa uğramak endişesini taşımayacak. Elbette bunlar tek başına yetmez bunlar devletin yönetimin temelini oluşturmak için dile getirilir, uygulanır. Onun arkasından da bu ülkeyi ayağa kaldırabilmek için topyekun bir seferberliğe ihtiyaç var. Bizim şu anda problemlerimizi sıralamaya kalksak, saya saya bitmiyor. Evet yolumuz var da işsiz insanımız iş bulamıyor. Milyonlarca işsiz insanımız var. Bir kısmı bu işsiz dediğimiz insanlardan bir kısmı devletten bir miktar yardım aldığı için sanki işi varmış kabul ediliyor. İş bulmak için müracaat ettiğinde yardım kesiliyor. Onun için de iş bulmak için müracaat etmiyor. Ne kadar var böyle insanlar? Emin olun 10 milyon, 15 milyon civarında geçimini sağlayamayan, küçük yardımlarla hayatını idame ettirmeye çalışan mağdur olan insanlar var. Biz bu insanların Allah nasip ederse tamamına iş vermek mecburiyetindeyiz.

    Nasıl olacak bu iş? Biz kalkınmada büyük bir hamle yapacağız. Üretime dönük yatırımları sadece İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Batı Anadolu’ya yığmayacağız. 81 vilayet bu yatırımlardan pay alacak. Kayseri bunların merkezinde, Kayseri’nin özelliği var. Kayserili işini bilir. Kendisine bir iş tebliğ edilirse onun üstesinden gelir, zekâsı var, pratik ticari anlayışı var ama maalesef Kayserili kardeşlerimizin bu vasıflarını bugünkü iktidar değerlendiremiyor. Son zamanlarda Kayserili güç kaybetti. Sanayileşme sırasında eskiden en ön saflarda yer alırdı şimdi gerilere düştü. İstihdam azaldı, yeni yatırım yapılmaz hale geldi. Biz buna rıza gösteremeyiz. Bugün Kayseri’nin en gözde tesislerinden bir tanesi TAKSAN… TAKSAN’ın temeli ne zaman atılmıştı? Erbakan hoca tarafından 30-40 sene önce… O zaman, ‘bu fabrikalar çalışmaz’ dediler. Sonra ne oldu? Bütün takım tezgâhları fabrikalarını getirdi Kayseri’ye topladılar. İlk başlangıçta uygun olmayan bir özelleştirme yapıldı ama onun arkasından bugün TAKSAN Türkiye’nin en gözde tesislerinden biri haline geldi. Binlerce insanımız çalışıyor. Dünyanın her tarafına ihracat yapıyor. Bu ne gösteriyor? Marifet iltifata tabidir. Siz eğer becerikli olan insanlara imkanları verir, tahsis ederseniz devrim mahiyetinde iş yaparlar. Kayserilinin bu becerisi var.

    15 Mayıs’tan sonra birdenbire bir patlamayla karşılaşacağız inşallah sizler de memnun olacaksınız, biz de vesile olduğumuz için memnun olacağız. Bunlar yeter mi? Hayır. İşsizlik önemli bir meseledir ama çalışan insanın aldığı ücret de önemlidir. Bugün öyle bir noktaya düştük ki çalışan insanlar hep açlık sınırında bir maaşa mahkûm ediliyor. Bunu benim aklım almıyor. Açlık sınırı, toplu sözleşmeye otururken sendikalara da bazen kızıyorum. Açlık sınırında müzakere, bir insanın karnı doyarsa yeter, diğer geçimi? elektrik parasını, faturayı, gazı, çocuğunun masraflarını kim karşılayacak? ‘O beni ilgilendirmez’ diyor devlet. Yok arkadaşım biz buna razı değiliz. Bizde yoksulluk sınırı denen bir sınır var. Biz bunu söylediğimiz zaman garipseyenler de var ama açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında üç misli fark var. Zaten ben rakamları karıştırdım takip edemiyorum. Açlık sınırı bir ara 3 bin 500’dü, sonra 4 bin oldu, sonra 6 bin oldu, 7 bin, 9 bin, 10 bin… Şimdi karıştırdım 11 bin mi, 12 bin mi bilmiyorum ben ama bu seviyelere çıktı. Yoksulluk sınırı dediğin ne? Yoksulluk sınırı da ister istemez 30 binleri geçti. Kaç kişi var 30 bin lira maaş alan aranızda? 30 bin değil, 15, 10 bini bulan bile zor. Olur mu böyle bir mantık? Emeklinin haline bak, bütün ömrünü harcamış, emeklilik hakkını kazanmış ama emekli olduktan sonra karnını doyurmakta, çocuğunu okutmakta zorlanıyor. Biz buna rıza gösteremeyiz. Bunların hepsi değişecek. Bu değişiklik o kadar zor değil. Kime neyi vereceğinize siz karar vereceksiniz. Bu iktidar devam ederse 3, 5 tane müteahhit deveyi hamutuyla yutuyorlar tabiri caizse, biz de diyoruz ki, ‘yok 85 milyon insan var bu ülkede’ biz 85 milyonun hakkını gözetmekle mükellefiz.”

  • “Kılıçdaroğlu’nun adaylığı da güçlü bir ihtimal”

    “Kılıçdaroğlu’nun adaylığı da güçlü bir ihtimal”

    “Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” Bu soruya yanıt aranırken 6’lı masada yer alan isimlerden Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan dikkat çeken bir açıklama geldi. Karamollaoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının güçlü bir ihtimal olduğunu söyledi.

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, katıldığı bir televizyon programında 6’lı masanın son toplantısında alınan kararları değerlendirdi.

    6’LI MASANIN ADAYI KİM OLACAK?

    Karamollaoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığının da ihtimaller arasında olduğunu dile getirdi.

    ”ADAYIMIZ, SEÇİM TARİHİ NETLEŞİNCE BELİRLENECEK”

    Aday konusunun görüşmede hiç müzakere edilmediğini de ifade eden Saadet Partisi Genel Başkanı, “6 partinin liderleri biz bunu seçim tarihi ilan edildikten sonra adayı ilan edeceğiz” dedi.

    “Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” Bu soruya yanıt aranırken 6’lı masada yer alan isimlerden Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan dikkat çeken bir açıklama geldi. Karamollaoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının güçlü bir ihtimal olduğunu söyledi.

  • 6 muhalefet partisi liderinden ortak açıklama

    6 muhalefet partisi liderinden ortak açıklama

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ev sahipliğinde bir araya geldi. DEVA Partisi Genel Merkezi’nde düzenlenen çalışma yemeğine sırasıyla gelen liderler, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan tarafından kapıda karşılandı. 6 muhalefet partisi liderinin 19.45’te başlayan yuvarlak masadaki çalışma yemeği, basına kapalı olarak gerçekleştirildi. 5 saat süren toplantının ardından ortak yazılı açıklama yapıldı.

    ‘DEMOKRATİK İLKELERE DAYANAN BİRLİKTELİĞİMİZ, SİYASİ MÜHENDİSLİK ÇABALARINDAN ETKİLENMEYECEKTİR’

    6 siyasi partinin imzasını taşıyan ortak açıklamada, 28 Şubat’ta yapılan toplantı hatırlatılarak “Toplumu en geniş yelpazede temsil eden altı siyasi parti olarak bizler, Türkiye siyasi tarihinde benzeri olmayan bir iş birliği bilinciyle, kutuplaşma yerine istişare ve uzlaşmayı esas alarak ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş’ konusunda tam bir mutabakata varmış ve ortak mutabakat metnimizi 28 Şubat’ta milletimizle paylaşmıştık. ‘Yarının Türkiyesi’ni inşa etmek üzere 12 Şubat tarihindeki toplantımızda kararlaştırdığımız iş birliği alanlarını değerlendirmek ve ilerletmek amacıyla bugün tekrar bir araya geldik. Öncelikle Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş sürecinin yol haritası kapsamında bir çalışma grubu oluşturduk. Geçtiğimiz ay içinde yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdik ve bu bağlamda birlikteliğimizi bozmayı amaçlayan seçim kanunu teklifi üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Milletimizin bilmesini isteriz ki, demokratik ilkelere dayanan birlikteliğimiz bu gibi siyasi mühendislik çabalarından etkilenmeyecektir. İş birliğimizi uyum içinde sürdürmeye kararlıyız. Öte yandan hangi şartlarda olursa olsun, milli iradeyi parlamentoya tam olarak yansıtmak üzere seçim güvenliğini sağlamak amacıyla bir çalışma daha grubu oluşturduk. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu derin ekonomik krizi de değerlendirdik” ifadelerine yer verildi.

    ‘BÖLGEMİZDE İSTİKRAR VE BARIŞ TEHDİT ALTINA GİRMİŞTİR’

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin pahalılığa, işsizliğe, yoksulluğa yol açtığı ve ekonomik kırılganlıkları arttırdığı ifade edilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

    “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle beraber uygulamaya konulan akıldan, bilimden, gerçeklikten ve istişare kültüründen kopuk keyfi politikalar ağır bir hayat pahalılığına, işsizliğe ve yoksulluğa yol açmış, ekonomik kırılganlıklar ciddi biçimde artmıştır. Bu konularla birlikte derin bir uluslararası krize yol açan Rusya- Ukrayna savaşını da ele aldık. Rusya Federasyonu’nun uluslararası hukuku ihlal ederek Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saldırması ile bölgemizde istikrar ve barış tehdit altına girmiştir. Bu kriz bize akılcı, tutarlı ve ülkemizin orta ve uzun vadeli stratejik menfaatlerini dikkate alan bir dış politikanın önemini bir kere daha göstermiştir. Buradan tüm vatandaşlarımıza seslenmek istiyoruz; bizler Türkiye’yi karanlık günlerden çıkartma kararlılığı içerisindeyiz. Umutlarımız ve geleceğe olan inancımız, Türkiye’nin sorunlarından çok daha büyüktür. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnimiz ve sürdürdüğümüz iş birliği, milletimizin geleceğe dair umudunu ve inancını artırmıştır. Hedefimiz istişare ile derin sorunlarımıza son vermek ve her bir vatandaşımızı insan onuruna yaraşır bir yaşam ve refah standardına kavuşturmaktır. İktidarın ayrıştırma ve kutuplaştırma politikalarının tam tersine, birlik ve uzlaşı ile çalışmalarımıza devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.”