Etiket: terzi

  • Onun işi sadece ‘örücülük’

    Onun işi sadece ‘örücülük’

    İzmir Konak’ta, 10 yaşından bu yana baba mesleği olan örücülük işiyle uğraşan ve kentte bu mesleği icra eden iki kişiden birisi olan örücü ustası İsmail Damar (59), yarım asırdır ilmek ilmek örerek hasarlı ürünleri tamir ediyor ve ekonomiye kazandırıyor. İsmail Damar, sadece İzmir’deki müşterilerinin değil, yurt dışından gelen müşterilerinin kıyafetlerindeki hasarları örerek eski haline getiriyor.

    “İki kişi kaldık. Atıl duruma düşen eşyaları ayağa kaldırıyoruz”

    Kıyafetlere adeta hayat vererek atıl duruma düşmesine engel olan ve örücülük mesleğini babasından öğrendiğini ifade eden İsmail Damar, “O gün bugündür bu mesleği yapıyorum. İzmir’de bu işi yapan Ferhat arkadaşımla birlikte iki kişi kaldık. Eskiden fakir işiydi, şimdi zengin işi oldu. Atıl duruma düşen eşyaları ayağa kaldırıyoruz. Giyilecek moda getiriyoruz. İnsanlar mutlu oluyor. Biz geçim yapıyoruz Allah’a çok şükür. Her kumaşın dokuma modu değişik; desenler, triko örgüleri, penyeler farklı. Güzel olacak işleri alıp müşteriye yardımcı oluyoruz” dedi.

    “Geri dönüşüm noktasında katkımız oluyor”

    “Eskiden fakir işiydi, ürünler değerli olunca artık herkes yaptırmaya başladı” diyen örücü ustası Damar, “Eskiden babamın tabiriyle ‘fakirin iki pantolonu var. Biri sigara yanığı oluyor, diğer pantolonu giyiyor. Onu yaptırıp geçim yapıyordu.’ Şimdi insanlarda bolluk bereket var; ama marka düşkünlüğü de var. Çok güzel ürünler var, deli deli paralara satılıyor. Bizler de cüzi rakamlarla hem aile bütçesine katkıda bulunuyoruz yenisini alıp bir sürü para vermektense, hem de bir yerde geri dönüşüm noktasında katkımız oluyor. Çocukluğumuzdan beri sevdiğimiz bir iş. Çoluklarımı hep bu meslekten kazandıklarımla okuttum Allah’a çok şükür” ifadelerini kullandı.

    “Yurt dışından dönerken valiz valiz getiriyorlar”

    “Sevdiğim iş, çocukluğumdan beri tanıdığım müşterilerim var” diyerek sözlerini sürdüren Damar, “Türkiye’nin her yerinden gelen kargolarımız var. İşimiz de güzel, kalite olaraktan da güzel işçilik yapıyoruz. Almanya, İngiltere gibi ülkelerde Rumlar, Ermeniler de yapıyor bu mesleği; ama fiyat olaraktan yüksek. Bizler burada Türkiye şartlarının getirdiği rakamlarla çalışıyoruz. Yurt dışında bulunan müşterilerim ne yapıyor? Mesela orada okuyan ve yerleşik hayatta olan çocuklar var. Müşterim olan annesinden, babasından beni tanıyor. Yurt dışından dönerken valiz valiz getiriyorlar, işlerini yapıyoruz, giderken de götürüyorlar. Öyle de yardımcı oluyorum” diye konuştu.

    “Üretim aşamasında oluşan hataları kapatıyoruz”

    Müşteri mutluluğuna çok önem verdiğini aktaran Damar, “Yapılacak güzel olan ne iş varsa biz onları yaparız. Spor ayakkabılarında ufak yaralar, delikler oluşuyor, onlara da müdahale ediyorum. Araba döşemesi yapıyorum. Üretim aşamasında konfeksiyona hizmet ediyoruz. Üretim aşamasında oluşan hataları kapatıyoruz. İhracatçıların işlerini yapmaya çalışıyoruz; ama tabii yoğun sektör. Gözler yoruluyor. Bazen bir gün çalışıyorsun, iki gün dinlenme moduna geçiyorsun” diye belirtti.

    “Bu saatten sonra da artık bizim kursumuz geçti”

    Mesleği devam ettirecek bir çırağının bulunmadığına da değinen Damar, şöyle devam etti:
    “Müşterilerime hep meslek kurslarınızda beni değerlendirin diye söyledim. Toplayalım 20-25 kişi, içlerinden eli yatkın olan 3-4 kişiyi seçelim ve eğitelim, bu meslek gelecek nesillere gitsin diye belirttim. ‘Yaparız, ederiz’ denildi ama bir türlü olmadı. Bu saatten sonra da artık bizim kursumuz geçti.”

  • “İğne İle İpliğin Dansı” defilesi

    “İğne İle İpliğin Dansı” defilesi

    İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Kaymakamlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen defileye, Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy, sinema oyuncusu Hülya Koçyiğit, İstanbul Kadın ve Erkek Terziler Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Turan Aydoğdu ve davetliler katıldı.

    İstanbul Terziler Odası, İstanbul Çocuk Vakfı’ndan eğitim, gıda ve sağlık konularında destek kalan çocukların yararına düzenlediği defilede elde edilen tüm gelirler İstanbul Çocuk Vakfı’na bağışlandı.
    Tarihi Emek Sineması’nda düzenlenen defilede, Enternasyonal Moda Yarışması’nda altın madalya ile Avrupa’nın en iyi terzisi seçilen Ayhan Apaydın’ın diktiği ödüllü elbiselerin yanı sıra, Hülya Koçyiğit’e ait elbiseler, oda üyesi esnafın diktiği elbiseler yer aldı. 1996 yılında Türkiye Güzeli seçilen Sevilay Öztürk, haber spikeri Osman Kenan Çapoğlu defilede mankenlik yapan isimler arasındaydı

    İstanbul Terziler Esnaf Odası Başkanı Turan Aydoğdu, ”Kusura bakmayın çok heyecanlıyım. Çünkü bir ilki gerçekleştiriyoruz. 1950 yılında kurulmuş olan odamızın ilk defa bir defilesini gerçekleştiriyoruz. O yüzden hepinizin saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İnanın çok heyecanlıyım, konuşacak durumda bile değilim. Bu arada çok kıymetli misafirlerimiz var. Hülya hanım burada, federasyon başkanımız burada, Bursa Terziler Odası Başkanımız burada, il dışından gelen odalarımız, oda başkanlarımız burada. Kaymakam beyimiz zaten ev sahibi, saymaya gerek yok. O bizim kalbimizde ve Beyoğlu göbeğinde. Yani söyleyecek söz bulamıyorum çünkü bu bizim için bir ilk. Şu anda biz bir tarih yazıyoruz ve hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bugün 28 Mayıs terziler günü ve terziler gününü kutluyor, tüm meslektaşlarıma hayırlı işler, bol bereketli kazançlar, sağlık sıhhat, uzun ömürler diliyorum. Çok teşekkür ediyorum.” dedi.

  • Bursa’da müzeyi andıran terzide yüzlerce eşya sergileniyor

    Bursa’da müzeyi andıran terzide yüzlerce eşya sergileniyor

    Bursa’da yaşayan terzi Hamdi Güner, Ahi Evran kültürü ile çırak olarak başladığı mesleğinde 55 yılı geride bıraktı.

    Meslek hayatı boyunca bir sanatçı edasıyla sanatçılar, sporcular ve siyasetçiler başta olmak üzere birçok önemli isme kıyafet dikerken müşterilerine verdiği değer sayesinde dükkanını adeta bir müzeye çevirdi. 90’lı yıllarda dükkanının girişine altın yaldızlı Şeref Defteri koyan Güner, müşterilerinden kendisi hakkında bir yazı yazmasını ve kendinden bir hatıra eşya bırakmasını istedi. İlk başta kendisi için yazı yazan müşterileri, yazı yazdıkları kalemi hediye etti. Daha sonra anahtarlık, kravat, şapka, çiçek ve birçok eşyayı hatıra olarak alan Güner, hatıra eşyaları dükkanında sergilemeye başladı.

    55 yıldır sevgilisi olarak gördüğü işine değer verdiği kadar müşterilerine de aynı değeri gösteren Güner, sergilediği eşyalarla renk cümbüşü olan dükkanında müşterileri ile beraber geçmişe yolculuk yapıyor. Yüzlerce hatıra eşyanın olduğu göz kamaştıran dükkana ilk kez girenler şaşkınlığını gizleyemiyor.

    Çocukluğunda terzi dükkanı önünden geçerken heyecanlanmıştı, mesleğinde 55 yılı devirdi

    Ahi Evran kültürü ile yetişen terzi Hamdi Güner, çırak olarak verildiği terzi ustası tarafından ileride çok şöhretli bir terzi olacağını söylediğini ifade etti. Mesleğine aşkla sarıldığını belirterek ustasının söylediği gibi bir terzi olmak için çalıştığını söyleyen Güner, “Terzi Hamdi Güner, mesleğine aşık bir insan, aşk derecesinde mesleğini yapan birisi. Ben mesleğe başlamadan önce terzi dükkanı önünden geçtiğim zaman o terzi tabelasını gördüğümde o ‘terzi’ kelimesi beni inanılmaz bir heyecana sevk ediyordu. İlkokulum bittiğinde de aynı Türk filmlerindeki gibi babama yalvardım. ‘Babacım ne olur beni terziye çırak verir misin?’ dedim. Birkaç tane terziyi dolaştık ve ihtiyaçları olmadığını söylediler. Sonra başka bir terziye gittiğimizde bizimle tanışmak istemişti ve bu beni oldukça heyecanlandırdı. Terzi ellerimi görmek istedi. Ellerime baktıktan sonra ‘bu çocuk ileride çok iyi bir terzi olur. Bunun gözleriyle, vücuduyla her şeyiyle ben terzi olacağım diyor’ dedi. Sonrasında beni kabul etti ve hayallerimin başlangıcı gerçekleşmiş oldu. İşe başlamamın ardından kendime bir hedef koymuştum, ‘Hamdi Güner sen öyle bir terzi olacaksın ki ustamı haklı çıkaracağım’ dedim. Çok kısa sürede kaliteli ustaların yanında yetişmekle beraber o arzu ettiğim, kafamda hedef koyduğum başarılı seneler başlangıcı ile mesleğimde ilerledim. Askerliğimin ardından 1977 yılında ilk dükkanımı açmış oldum. Yarım asır geride kaldı. Mesleğimde 54 yıl bitti, 55’inci yılıma giriyorum. Öyle bir ulvi mesleği yapıyoruz ki, insanoğlu aç yaşayamaz, çıplak gezemez. Giyinme kültüründe zevk için de giyinebilirsiniz, örtünmek için de giyinebilirsiniz. Biz yaptığımız işin kalitesi üst düzeyde bir işçilikle yapmaya çalışıyoruz. Zanaat ağırlıklı bir işçilik yapıyoruz. 60’lı, 70’li, 80’li yaşlarda olan insanlar bunun kalitesini ve değerini zaten biliyorlar” şeklinde konuştu.

    30 yıldır müşterilerinden aldıkları eşyaları dükkanında sergiliyor

    İşin sırrının insana değer vermek olduğunu kaydeden Güner, müşterilerinde hatıra eşyaları biriktirerek aradan yıllar geçse bile dostluklarının baki kaldığını söyledi. Zaman zaman müşterileri ile bekleme salonunda geçmişe yolculuk yaptıklarını söyleyen Güner, “Müşteri velinimetimizdir diye esnaf camiasında söylenen bir söz var. Ben de bu sözün üzerine müşterimi nasıl daha mutlu, memnun ederim anlamında bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Yıllar öncesinde planladığım bu düşüncemi 90’lı yıllarda hayata geçirdik. İstedik ki Şeref Defteri yapalım, müşterilerim gelip buraya benim hakkımdaki düşüncelerini yazsınlar. Hem bir belgeleme adına hem de yıllar sonra gelip okuduğumuzda geçmişe gidelim. Şeref Defterine yazı yazanlardan bir hatıra eşyasını istedik. İlk başlarda herkes kalemini bıraktı. Daha sonra kravat, anahtarlık derken son haline bu şekilde geldi. Buradaki hatıra eşyaları kendileri de gördükleri zaman çok güzel muhabbetlerin oluşmasına sebep oluyor ve bizim kalitemiz de ortaya çıkmış oluyor. Burada bizi tebessüm ettiren ve hüzünlendiren eşyalar da var. Bazı eşyalar hüzünlendiriyor çünkü sahipleri vefat etmiş oluyor. Ama hatıralar, anılar iz bırakmış oluyor” dedi.

    İlk defa gelenler şaşkınlık yaşıyor

    Dükkanına ilk kez giren müşterilerin yanlış geldiğini sanıp geri dönmeye çalıştıklarını belirten Güner, “İlk defa gelen dostlarımız buraya girdikleri zaman ‘Biz terziye gelmiştik’ diyorlar. Buraya ilk girdiğiniz zaman bir terzi hissiyatı vermiyor. Bizim hatıra eşyalarımızın sergilenmesi ayrı bir görüntü vermiş oluyor. Daha sonra kendi çalışma alanımı gösteriyorum ve o zaman ikna oluyorlar. Neden böyle sorusuna insanlara verdiğimiz değerden kaynaklı cevabını verdiğimizde tebrik ve takdirlerini kazanmış oluyoruz” ifadelerini kullandı.

    Dükkanının sadece 3 metrekarelik alanını atölye olarak kullanıyor

    Dükkanının önemli bir kısmını müşterileri için ayıran Güner, sadece kendisinin kullanıldığı atölyesi için 3 metrekarelik alan ayırdığını söyledi. Küçük bir atölyenin kendisine yettiğini ifade eden Güner, “Atölyede bizim genelde zanaatkar olarak el işçiliğimiz ağılıklı olduğu için makinelere çok gerek yok. El işçiliği yaptığımız için de atölyemizin büyük olmasına gerek yok. Benim işim benim sevgilim. Bu iş benim aşkım. İşimin başındayken biri gelip benim o atölyedeki ortamında lafa tutarsa konsantrasyonumu kaybederim. Atölyede oturmak yasaktır demektense atölyeyi bir kişinin daha giremeyeceği kadar küçük tuttuk. Benim atölyem işim için yeterli oluyor. İşlerimi yaparken de konsantrasyonumu sağlamış oluyorum. Elbiseyi bitirip mankene koyduğumuz zaman onun karşısında içeceğim bir keyif kahvesi her şeye değiyor” diye konuştu.

  • Terzi esnafı işlerin durgunluğundan dertli

    Terzi esnafı işlerin durgunluğundan dertli

    Zaman zaman sıcaklığın mevsim normallerinin üzerine çıktığı ancak genel olarak soğuk havanın hissedildiği Eskişehir’de terzi esnafı durgunluk yaşıyor. Kış aylarında genellikle giysi tadilatına taleplerin artması nedeniyle işleri yoğunlaşan terziler, bu yıl beklemedikleri düzeyde bir durgunluk yaşadıklarını belirtti. Son yıllarda işlerin mevsimsel olarak hareketlenmesinden ziyade alışveriş merkezlerinin indirim dönemlerinin gelmesiyle yoğunluk yaşandığını dile getiren esnaf, vatandaşların terzilere artık daha az talep gösterdiğini söyledi.

    “Bu sene ekstra bir durgunluk var”

    Eskişehir’de terzilik yapan Beyhan Küpeli, son dönemlerde işlerinin durgun olduğunu söyledi. Önceki yıllardaki kış aylarında işlerin hiç bu kadar yavaşlamadığını ifade eden Küpeli, “Bu sene ekstra bir durgunluk var. Vatandaşlar genellikle tadilat yaptırırlar ama giyecek bir şey almadıkları zaman neyi diktirecekler? Mağazalara gidince ürünler çok iç açıcı bir fiyatta değil. Artık indirimler başlayınca işlerimiz hareketleniyor. Fiyatlarımızı uygun tutmaya çalışıyoruz. Geçen seneki listenin çok çok aşağısında yapıyoruz. Şahsen bu mesleği ev geçindirmek için değil, hobi olsun diye yapıyorum. Artık terzilik eskisi gibi bir meslek değil. Bu işi yaparak ev geçindirmek zor” dedi.

  • Emektar terzi eski günlerini özlüyor

    Emektar terzi eski günlerini özlüyor

    İzmit’te yaşayan 66 yaşındaki İsmet Özpınar, terziliğe 12 yaşında çırak olarak başladı. Gençlik yıllarında gündüzleri fabrikada, geceleri ise terzi dükkanında çalışan Özpınar, mesleğinin tüm ince detaylarını ustasından öğrendi ve kendi iş yerini açtı.
    Özpınar, son yıllarda hazır giyim sektörünün gelişmesiyle azalan hareketli günlerin özlemini çekiyor. 54 yıldır elinden iğne ipliği düşürmeyen Özpınar, şimdilerde 11 metrekarelik dükkanında küçük tamirat ve tadilat işleriyle mesleğini sürdürüyor.

    “54 yıldır terzilik yapıyorum”

    İlkokulu bitirdikten sonra terziliğe başladığını söyleyen Özpınar, “15 senedir 11 metrekarelik dükkanda terzilik yapıyorum. Asgari ücretle fabrikada çalışıyordum para yetmediği için akşamları terzide çalışıyordum. Her akşam pantolon dikip daha sonra evime gidiyordum. Sabah tekrardan saat 06.00’da kalkıp fabrikadaki işe gidiyordum. O zamanlar yorgunluk nedir bilmiyorduk. Şimdi ise 19.00’da kadar çalışınca yoruluyoruz” dedi.

    “Terzilik tamamen bitti”

    Mesleğinde artık çırak yetişmediğinden yakınan İsmet Özpınar, “Çırak gelince ‘Haftalık ne kadar para vereceksin?’ diyorlar. 2 ay çalışıp gidiyorlar. Bir şey öğrenemeyecek ki 2 ayda. Bana zararı olacak, faydası olmayacak. Ara sıra pantolon dikiyorum. Paça daraltma, kısaltma, fermuar değiştirme, etek kısaltma, astar değiştirme gibi şeyler yapıyorum. İşim orta şekerli gidiyor ama bazı terziler ‘iş yok’ diyor. Çıraklığa başladığımızda para da almıyorduk. Anne, babadan ne alabiliyorsak onu alıyorduk. Çıraklık zamanımızda en erken 22.00’de eve gidebiliyorduk. Eskiden, aileler ustalara ‘Eti senin kemiği benim’ diyordu. Eskiden herkes çocuğunu berbere, terziye vermek için esnaf arıyordu ama şimdi ne berber, ne ayakkabıcı yetişiyor. Bizim terzi işi tamamen bitti. Tamir işlerim devam ediyor ama eskisi kadar pantolon dikimi olmuyor” diye konuştu.

  • Terzi ustaları çırak bulamamaktan yakınıyor

    Terzi ustaları çırak bulamamaktan yakınıyor

    Bir dönem en gözde mesleklerden sayılan el emeği, göz nuru gerektiren terzilik mesleği, teknoloji gelişip fabrikasyon ürünler arttıkça olmaya yüz tuttu. Bu sebeple Diyarbakır’da da terzilerin sayısı her geçen gün azalıyor.
    Kentte terzilik mesleğini icra eden Edip (37) ve Serhat İlhan (39) kardeşler, 10 ve 12 yaşındayken “Bir mesleğiniz olsun” diyerek işi öğrendikten sonra 10 yıldan bu yana kendi terzi dükkanlarında çalışıyor.
    Günümüzde terziliğin bir meslek olarak görülmediğini söyleyen Sehat İlhan, “Bizi ailemiz, bir meslek sahibi olun diyerek terzinin yanına gönderdi. Biz de bu mesleği öğrendik. Ancak bugün aileler terziliği meslek olarak görmediğinden, ne yazık ki çocuklarını bu işi öğrenmeleri için çırak olarak bir terzinin yanına göndermiyor. Böyle olunca da yeni terziler de yetişmiyor. Öyle görünüyor ki mesleğin son temsilcileri bizler olacağız” dedi.
    Edip İlhan ise, erkek terzisinde mesleği öğrenmelerine rağmen şimdilerde ağırlıklı olarak bayan kıyafeti diktiklerini ifade etti.
    İlhan, “Erkek giysilerine, özellikle de takım elbiselere konfeksiyon ürünleri arttıktan sonra ilgi azaldı. Biz de böyle olunca kadın giysilerine yöneldik. Abiye başta olmak üzere her türlü kadın kıyafeti dikiyoruz. Bu arada onarım işleri de yapıyoruz. Son zamanlarda abiyenin yerini günlük giysiler almaya başladı. Konfeksiyon ürünleri kadar ekonomik şartlarda bunda etkili oldu sanıyorum” ifadelerine yer verdi.

  • “Konfeksiyonlar mesleği bitirdi”

    “Konfeksiyonlar mesleği bitirdi”

    Zonguldak’ta 1960 yılında terzilik mesleğine başlayan 2 çocuk babası 78 yaşındaki Cahit Köktürk, terzilik mesleğinin bitme noktasına gelmesine rağmen mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor. 53 yıldır aynı dükkanda çalışan ve dünyanın her yerine elbise diken Köktürk, şuana kadar onlarca çırak yetiştirdi.

    ‘53 yıldır aynı dükkanda çalışıyorum’

    Cahit Köktürk, 1960 yılında terzilik mesleğine başladığını söyleyerek, “Ortaokulunda okumadık, sınıf geçemedik. Ondan sonra rahmet dedem 1960 senesinde beni terziliğe verdi. Gerideki ustamın yanına 4-5 sene orada çalıştım. Ondan sonra ayrıldım. Buranın en iyi terzisi kim dedim. Onlarda Terzi Cemil Zırtıloğlu dediler. Ondan sonra onun yanında çakışmaya başladım. 5-6 sene çalıştım. Oradan askere gittim. 2 sene tekrar çalıştım. 1970’de bu dükkanı açtım. Şuanda 53 yıldır bu dükkandayım” dedi.

    ‘Dünyanın her tarafına elbise diktim’

    Dünyanın her tarafına elbise diktiğini ifade eden Köktürk, “Dünyanın her tarafına elbiseler diktim. Zamanında 5-6 kalfa çalıştırdım. Çok iş vardı zamanında şimdi 15 senedir yalnız çalışıyorum. Hobi olarak yapıyorum. 2018 yılında da ilin ahisi seçildim“.
    Terzi Cahit Köktürk, konfeksiyonların mesleği bitirdiğini söyleyerek “Zamanında 7-8 kalfa çalıştırdım. Üç sigorta kalfa üçte kendim ödedim. Eşimi baba o kendimi şimdi yetişmiyor şöyle yetişmiyor, konfeksiyon ağır basıyor. Çocuklar da okuyor. Zamanda fazla alıyor. 10 sene çıraklık kalfalığım var. 10 sene çalıştıktan sonra dükkan açtım. şimdi vatandaş hemen işim olsun istiyor. 10 adam yetiştirdim” diye konuştu.

  • Terzilerin sezon yoğunluğu başladı

    Terzilerin sezon yoğunluğu başladı

    Genellikle evlenecek çiftlerin yaz ayını tercih etmesiyle düğün sezonunu olarak adlandırılan dönem, birçok iş kolunun işleri yoğunlaşıyor. O mesleklerden biri olan terzilerin de düğün yoğunluğu işlerine yansıyor. Özellikle kadınların bu özel günlerde giyecekleri elbiseleri diken ve düzenleyen terziler, yoğunluktan memnun.

    İstiklal Mahallesi Dinçer Sokak üzerinde 40 yıldır terzilik yapan Hüdaverdi Acar, artan işleri hakkında konuştu. Özellikle kadınların daha çok yoğunluk oluşturduğuna değinen Acar, “Düğün sezonundayız, ve işlerimiz oldukça arttı. Bu durum bizi memnun ediyor. Hem erkek takım elbisesi hem de kadınların bu özel günlerde giyeceği elbiseleri tamir ya da bedenlerini düzenliyorum. Allah’a şükür işlerim iyi. Bu yoğunluğun birkaç ay daha devam edecek gibi öngörüyorum” dedi.

  • Mesleğini ilk günkü aşkla yapıyor

    Mesleğini ilk günkü aşkla yapıyor

    Edirne’de ilkokulu bitirdikten sonra çırak olarak terzilik mesleğine adım atan ve kısa sürede kendisini geliştirerek işinin ustası olan 80 yaşındaki İbrahim Koç, emekli olduktan sonra kendini mesleğine adadı.
    Çocuk yaşta tanıştığı mesleğinde kendini geliştiren ve bu işten emekli olan 80 yaşındaki İbrahim Koç, ilk günkü heyecanla müşterilerine elbise dikmeye devam ediyor.

    Babasının bir terzinin yanına çırak olarak işe vermesi sonrası işine sımsıkı sarılan Koç, buradaki deneyimlerinin ardından girdiği fabrikadan ustabaşı olarak emekli oldu. Emeklilik hayatını evde ya da kahvehanede geçirmek istemeyen Koç, arkadaşının terzi dükkanında tekrardan işe başladı. Yaşına rağmen işini büyük bir aşkla yapan Terzi Koç, müşterilerden takdir topluyor.

    Küçük yaşlardayken merakı olduğunu ve ilkokulu bitirdikten sonra terziliğe başladığını söyleyen 80 yaşındaki İbrahim Koç, ilk olarak çıraklık yaptığını, ceket-pantolon dikmeye başladıktan sonra ise işi öğrendiğini ifade etti.

    Çıraklıktan başladı, kalfalıktan sonra usta oldu
    Çıraklıkla başlayıp kalfalığa kalfalıktan da ustalığa geçen Koç, buradaki deneyiminin ardından fabrikada işe girdiğini ve oradan da emekli olduğunu söyledi. Emekli olduktan sonra boş durmamak için tekrardan arkadaşının dükkanında işe başladığını belirten Koç, gençlere mutlaka yapmasalar da bir meslek öğrenmelerini tavsiye etti.

    Eskiden çocukların ilkokulu bitirince bir meslek edinsin diye işe verildiğine değinen Koç, “Şimdi ne terzi, ne berber yetişmiyor. Eskiden ayakkabıcılarda, berberde, terzide çırak vardı. Bir dükkanda 2-3 tane çırak kalfa vardı. Gençlere mutlaka bir meslek öğrenmesini tavsiye ederim. Yapmasa da lazım olur. Ben emekli oldum. Elimde mesleğim olduğu için yine çalışıyorum” dedi.

    Yılların terzisi olduğu için tecrübelerine güvenerek bu terziye geldiklerini söyleyen müşterilerden Şeyma Asoğlu, memnun kaldıklarını ve devamlı gelmeyi düşündüklerini ifade etti.
    Bu tarz eski mesleklere daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini düşündüğünü aktaran Asoğlu, özellikle kadınlar için kıyafetin her dönemde önemli olmasından dolayı terziliğin de çok kıymetli bir meslek olduğuna değindi.

     

  • 50 senedir takım elbiseyle dükkânına gidiyor

    50 senedir takım elbiseyle dükkânına gidiyor

    Eskişehir’de yaklaşık 50 yıldır terzilik yapan Halil İbrahim Özmen, dükkânına her gün takım elbiseyle gidiyor. İşinin başındayken kendi diktiği takım elbiseleri giyen usta terzi, şık giyim tarzıyla dikkatleri çekiyor. Mesleğini uzun yıllardır severek yaptığını söyleyen Özmen, işine saygı duyduğu için takım elbise giydiğini ifade etti.

    Müşterilerin diktireceği takım elbiseyi canlı olarak görüp beğenmesi gerektiğine dikkat çeken esnaf, bu yöntem sayesinde zamanında çok fazla takım elbise siparişi aldığını belirtti. Giyimin işlere olumlu etkisi olduğunu düşünen Özmen, takım elbise giymesine müşterilerin olumlu tepkiler verdiğini dile getirdi.

    “Yaklaşık 50 senedir terzilik yapıyorum, mesleğime saygı duyduğum için böyle giyiniyorum”

    Eskişehir’de 1962’den yılından beri terzilik yapan Halil İbrahim Özmen, yaklaşık 50 senedir kendi diktiği takım elbiseleri giyerek dükkânına gittiğini söyledi. Şık giyim tarzıyla müşterilerden olumlu tepkiler aldığını ifade eden Özmen, “Mesleğimi uzun senelerdir severek yapmam sebebiyle takım elbise giyiyorum. Yaklaşık 50 senedir terzilik yapıyorum, mesleğime saygı duyduğum için böyle giyiniyorum. Bu işi yaparak kazandığımız 3-5 kuruş ile 4 tane çocuk okuttum. 3 tanesi mühendis oldu, diğerini de doktor yaptık. Müşterilerimiz benim giyim tarzımdan oldukça memnun.

    Bu benim herkese diktiğim takım elbiselerden birisi, vatandaş bunu benim üzerimde şık görecek ki o da beğenip istesin. Ben uzun seneler boyunca bu takım elbiselerden diktim ama şu anda talepler az. Fiyatlar yükseldiği için takım elbiseye eskisi kadar ilgi yok. Mesleğe başladığımdan beri, yani yaklaşık 50 yıldır takım elbise giymeye devam ediyorum. 1972 yılında dükkân açtım, o zaman beri işime devam ediyorum. Takım elbise giymemin işlerime de olumlu etkisi oldu. Eğer ki düzgün giyinirsen karşıdaki müşteriye de etkili olursun, ‘Bunun giyimi kuşamı güzel, ben de buraya elbise diktirebilirim’ der” şeklinde konuştu.