Etiket: tgc

  • TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu toplantı düzenledi

    TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu toplantı düzenledi

    Toplantı 20 Kasım 2024 Çarşamba günü saat 14.00’te TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapıldı. Moderatörlüğünü TGC Yönetim Kurulu Üyesi-Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu üstlendi. Toplantının açılış konuşmasını TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan, Eşitlik İçin Kadın Platformu Gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru konuşmacı olarak katıldı.

    SİBEL GÜNEŞ: ŞİDDET SARMALININ İÇİNDEYİZ

    Toplantıda konuşan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ”Demokrasinin bir türlü yeşeremediği yaşadığımız ülkenin korku ikliminde kadına, çocuğa, sağlık çalışanlarına, gazetecilere, emekçilere, hayvanlara ve yeşile yönelik şiddet sarmalının içindeyiz. İktidarın kamu yararına olmayan eylemlerinin haberleştirilmesinin, hak ihlallerinin görünür kılınmasının da engellenmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Şiddetin görünürlüğünün engellenmesi suçuna, bir yandan da sorumlularının bulunup cezalandırılmaması suçu eşlik ediyor. Her yurttaşın sahip olması gereken can ve çalışma güvenliği açısından ciddi sorunlarımız var. Cumhuriyetimizin 101. yılında kadınların hakları birer birer alınmaya çalışılıyor. Kadına, sağlık çalışanlarına, gazetecilere şiddet, gazetecilere yönelik haksız gözaltı ve tutukluluk süreci normalleştirilmeye çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeler ve mevcut tutum, kadınların geleceğine, en önemlisi can güvenliğine yönelik endişeleri çoğaltıyor. Bu ortam medyaya, şiddet kapsamına giren tüm olayları görünür kılma ve şiddete karşı sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurgulama sorumluluğu yüklüyor. Haberlerimizde ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet, ısrarlı takip, cinsel taciz, tecavüz, cinsel şiddet, çocuk yaşta zorla evlendirme, eziyet gibi suçlara ilişkin caydırıcı cezaların uygulanıp uygulanmadığının takipçiliğini yapma sorumluluğumuz var. Şiddetin politik olduğunu unutmadan, şiddetin normalleştirilmesine, cezasız bırakılmasına, medyada haber olmasının engellenmesine karşı gazeteciler olarak dayanışmayla mücadelemizi sürdüreceğiz. Haberin serbest dolaşımını sağlamak için çalışacağız.”

    GÖKSEL GÖKSU: ARTAN ŞİDDET GAZETECİLERİN OMUZLARINDAKİ YÜKÜ ARTIRIYOR

    TGC Yönetim Kurulu Üyesi-Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu, BM’nin 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan ettiğine dikkat çekti. Göksel Göksu konuşmasında şunları söyledi:

    “Bu tarihin seçilme nedeni ise 1960 yılında diktatörlükle yönetilen Dominik Cumhuriyeti’nde, sistem karşıtı üç kız kardeşin 25 Kasım’da vahşice öldürülmesi. Tarihe Mirabal Kardeşler olarak geçen bu üç kardeşi hedef gösteren de ülkeyi yöneten Rafael Trujillo. O ‘Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler’ diye bir açıklama yaptı ve üç kardeş boğazlanıp dövülerek öldürüldü. Aradan 25 yıl geçti. Türkiye’de ki duruma bir bakalım. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, Türkiye’de 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 4 bin 255. Sadece 2024 yılının başından Ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlendi, 184 kadının ölümü de şüpheli. Bugün ise Diyarbakır’da Narin Güran Cinayeti’ni, Tekirdağ’da Sıla Yeniçeri bebeği, Van’da Rojin Kabaiş’i konuşuyoruz. İçişleri Bakanı Plan Bütçe Komisyonu’nda açıkladı KADES’e bu sene 246 bin 325 ihbar yapıldı. Bunların 131.201’i asılsız. 44 bin 393 kadın için koruyucu tedbir kararı çıkarıldı. Önleyici tedbir kararı çıkarılan erkek sayısı ise 162 bin 897. Artan şiddet biz habercilerin omuzlarındaki yükü önemli ölçüde artıyor. Narin Güran cinayeti örneğinde olduğu gibi sis perdesini aralamayı hedefleyen bir gazetecilik sergilemek yükümlülüğünü omuzlamıyoruz. Aynı zamanda 8 yaşındaki bir çocuğu ölüme götüren zihniyeti aktarırken kullandığımız dil ya da haberin daha çok okunması veya izlenmesi için baktığımız perspektif ile toplumdaki algıyı biçimlendiriyoruz. Ve maalesef bu farkındalıkla haber yapan gazetecilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.”

    AYŞEGÜL AYDOĞAN ATAKAN: ŞİDDETE BAĞLI OLAYLARDA REKOR KIRILIYOR

    TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan ise yaptığı konuşmada kadın cinayetlerindeki artışa işaret ederek, “Ne yazık ki şiddete bağlı ölüm oranlarında son yılların rekoru kırılıyor” diye konuştu. Ayşegül Aydoğan Atakan konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Şiddet adeta freni patlamış tır gibi her an, her yerde üzerimizden geçecek bir tehdit olarak yanı başımızda. Şiddet olaylarını okullarda, hastanelerde, adliyelerde, evde, iş yerinde, mecliste, yine sıklıkta sokakta olağan bir durum gibi duyuyor, görüyoruz. Biz gazeteciler son yıllarda belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar şiddet haberi hazırlıyoruz. Böyle bir ortamda basın mensuplarının işi de hayli zorlaşıyor, sorumlulukları artıyor. En başta şiddete sıfır tolerans vurgusunu yaparak, kadın haklarına yönelik sorunları ve ihlalleri görünür kılma sorumluluğumuz var. Kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeleri ve ihmalleri gündemde tutarak, şiddet kapsamına giren tüm olayların üstünün örtülmemesi için takipçisi olmak zorundayız. Bildiğiniz gibi medya, şiddet olaylarında hem fikri takip açısından hem de kamuoyunun ilgisini canlı tutmak için özellikle son dönemde önemli bir role sahip. Kadına yönelik şiddeti görünür kılmanın tek yolu basın yayın organlarıdır. Bu gücü kullanırken de gazetecilerin toplumsal cinsiyet eşitlikçi dil kılavuzunda da yer alan hususları daima göz önünde bulundurması gerekiyor. TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun hazırladığı Cinsiyet Eşitlikçi Dil Kılavuzu www.tgc.org.tr de yer alıyor. 2013 yılından beri kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu, gerek üyelerimizin hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu, gerekse medya kuruluşları ve iletişim fakültelerinde yapılan bilgilendirme toplantılarıyla medyada eril dilin değişmesine yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Gazetecilerin kadın cinayetlerine dair haberleri hazırlarken cinsiyet eşitlikçi bir dil kullanmaları zorunludur. Haberin detayları verilirken vahşetin nasıl işlendiğine yönelik detaylardan kaçınılmalı, failin kurbanı suçlayan, kendini haklı göstermeye çalışan söylem ve iddialarına karşı dikkatli olunmalıdır. Pek çok olayda yaygın şekilde görüldüğü üzere, katil için üretilen bahanelerin kadın cinayetlerini meşrulaştırma amacıyla ve haksız tahrik indirimi için mahkemede delil gösterildiği unutulmamalıdır. Gazeteci buna sebep ve aracı olmamalıdır. Şiddeti kanıksamadan, her fırsatta şiddetin suç olduğunu hatırlatmak zorundayız. Bu en büyük önceliğimiz olmalı. Yine kadına yönelik şiddet haberlerinde mutlaka Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna yer vermeli, kadınların bu kanunla sahip olduğu hakları talep edebileceklerini vurgulamalıyız. Sağlıkta şiddet olaylarını da haberleştirilirken tek taraflı verilmemesi ve yine kullanılan dile aynı özenin gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.”

    HÜLYA GÜLBAHAR: TÜRKİYE’DE ŞİDDETE UĞRAYAN YABANCI KADINLAR, ÖLDÜRÜLENLER İSTATİSTİKLERE DAHİL EDİLMİYOR

    Eşitlik İçin Kadın Platformu Gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar kadın cinayetleriyle, kadına yönelik şiddetle ilgili istatistiklerin doğru olmadığını, görünenden çok daha fazla olduğuna dikkat çekerek konuşmasına şöyle devam etti:

    “Kadın Cinayetleri Platformu medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin çetelesini tutmaya çalışıyor. Ancak bu, buzdağının sadece görünen yüzü. Bazı gün 8 kadın cinayetiyle karşılaşıyoruz. Örneğin Adana’da bir günde 5 kadın öldürüldü. Şiddetle ilgili geçen yıl TBMM’de bir komisyon kuruldu. Komisyon başkanı Türkiye’de yabancı kadınların uğradığı şiddetin, öldürülen yabancı kadınların istatistiklere yansıtılmadığını söyledi. Yayınlanan istatistikler gerçek değil. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan kadınların uğradığı şiddet ya da ölüm yine istatistiklere yansımıyor. Medyanın da sorumlu yayıncılık yapmadığı zaman kadına yönelik şiddeti körüklemede bir rolü oluyor. İstanbul Sözleşmesi’nde kadına karşı şiddetin kadın ve erkekler arasındaki tarihsel güç eşitsizliğinden, ekonomik, politik güç eşitsizliğinden kaynaklandığı vurgulanıyor. Fiziksel güç eşitsizliğinden kaynaklandığını söylemiyor sözleşme. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar sözleşmenin felsefesine yani kadınla erkeğin eşit olduğu anlayışına karşı çıkıyorlar. Şiddet, kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Bu nedenle sözleşme sözleşmeye karşı çıkanlar kadınla erkeklerin eşit olduğuna inanmıyorlar. Erkeğin reis olduğu bir aile modeli istiyor iktidar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılsa da sözleşmenin içeriği yürürlükte. 6251 sayılı yasa sözleşmenin yürütücülüğünü sağlıyor. Yeniden Refah Partisi bu durumun farkında. İktidara gelir gelmez 6251 sayılı kanunu yürürlükten kaldıracaklarını söylüyorlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yaşayan bir sözleşme. İstanbul Sözleşmesi bu sözleşmenin bir parçası. Kabul etmediği halde, İstanbul Sözleşmesi’ne uymadığı halde mahkum olan çok sayıda ülke var. Türkiye de mahkûm olacak İstanbul Sözleşmesi’ne uymadığı için. Medyanın da yöneticiler ve çalışanları olarak İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak için özel gayret göstermesi gerekiyor. Sözleşmenin 17. Maddesi basın ve ifade özgürlüğünü ve bağımsızlığını vurguluyor. Devletlere politika oluştururken ‘medyayı içine katacaksın’ diyor. AB kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadeleye ilişkin 14 Mayıs’ta şiddet direktifi yayınladı. 51 maddelik direktif bu. Bu direktife uymayanlar AB’ye giremeyecek. Siber şiddete dikkat çeken, ortak bir telefon hattı veren bir direktif bu. Kadın gazetecilere, kadın politikacılara, insan hakları savunucularına yönelik şiddet suçunu ağırlaştırılmış neden olarak görüyor. Sorunlarımız çok ama unutmayalım 2015 yılındaki bir araştırmaya göre kadınların yüzde 36,9’u kendisini feminist olarak tanımlıyor. Kadınların yüzde 86’sı kadın haklarını destekliyor. Yüzde 52’si ise bu gruplarda yer almak istiyor. Kadın erkek eşitliğine inanmayanları bu rakamlar korkutuyor. Mücadele etmeye devam edeceğiz.”

    Dr. AYŞEN YAVRU: TEK YANLI HABERLER SAĞLIKÇIYA KARŞI HALKIN BİLENMESİNE YOL AÇABİLİYOR

    Sağlıktaki şiddetin boyutunun tırmandığını vurgulayan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

    “Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ne yazık ki artıyor. Kışkırtılmış sağlık talebi, sağlık çalışanları üzerindeki performans baskısı, güvencesiz çalışma, emeğin değersizleştirilmesi, şiddete karşı korunaksız çalışma, hekimleri, sağlık çalışanlarını şiddetle karşı karşıya getiriyor. Tek yanlı yapılan haberler, sosyal medya mesajları sağlıkçıya karşı halkın bilenmesine yol açabiliyor, düşman hale getirebiliyor. Sosyal medyada ise şiddet körükleniyor. Kadınlar burada özellikle cinsiyet eşitsizliğinin göstergesi olarak daha da tehlike altındalar. TTB’nin kurduğu Kadın Hekimlik Kolu bizde de mevcut. 2017 yılındaki büyük kongrede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi kabul edildi. 2021’deki kongrede Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme Yönergesi yayınlandı. Bu yönergeler doğrultusunda şiddete uğrayan kadınlar ‘hasta olabilir, hekim olabilir’ öncelikle kendi bünyemizde oluşturulan kurul tarafından değerlendiriliyor. Böylece şiddete, tacize uğrayan kişi herkesin önünde konuşmak, ifade vermek zorunda kalmıyor. İsterse biri psikiyatrist, iki kişiden oluşan kurul önünde değerlendiriliyor. Bu kadını koruyan bir düzenleme. Sağlık sistemi baştan başa hatalı bir sistem. Kuyrukta beklemek örneğin sağlıkçının hatası olarak gösterilebiliyor. Ayrıca tıbbi komplikasyonlar, sistem hataları hekimin suçu gibi gösteriliyor. Medyadan ise bu süreçte doğru haber yapmalarını bekliyoruz. Yenidoğan yoğun bakımda ölen bebekler ise tüm sağlık çalışanlarını çok üzdü. Sorumluların cezalandırılmasını bekliyoruz.”

    Toplantıya TGC Balotaj Kurulu Başkanı-Kadın Gazeteciler Komisyonu Üyesi Mesude Demir, Balotaj Kurulu Üyesi Haşmet Yavuz, Kadın Gazeteciler Komisyonu Üyesi Ayten Serin İnsel, TGC üyeleri Mete Ongan, Nazan Öçalır, Şekip Gümüşkanatlı, Seraceddin Zıddıoğlu, Cengiz Tokgöz, Şevket Uygun, Demir Feyizoğlu, Tuğrul Sarıtaş, Saime Oğuzhan, TGC Önceki İdare Müdürü Cem Çapanoğlu ve çok sayıda gazeteci katıldı. Toplantı toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

  • TGC’den Instagram’a erişim engeline tepki

    TGC’den Instagram’a erişim engeline tepki

    “İnternet özgürlüğü olmayan bir ülkede, basın ve ifade özgürlüğünden, insan haklarından, çağdaşlıktan söz edilemez. İnternet toplumun habere ve bilgiye ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır.  Bu çerçevede internete erişim ve internet yoluyla bilgi yayma hakkı ifade özgürlüğü çerçevesinde korunmaktadır. Ancak ülkemizde sosyal medya platformlarına sık sık erişim engeli getirilmekte, bilgiye erişim hakkı engellenmektedir.

    Son olarak Türkiye’de 57 milyon 100 bin kullanıcının bulunduğu instagram.com, 02/08/2024 tarihli ve 490.05.01.2024.-608903 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kararıyla erişime engellendi. BTK tarafından yapılan ilk açıklamada, platformun katalog suçlara uymadığı gerekçesiyle kapatıldığı belirtildi. Bu karar sansürdür.

    Ayrıca 2 Ağustos 2024 tarihli olarak ilan ettiği yeni duyurusunda dikkat çekici bir karara imza atan Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine erişimin engellenmesi de kabul edilemez.  Anayasa Mahkemesi İletişim Başkanlığı’nın dezenformasyonla mücadele ile ilgili attığı adımların, Anayasa’nın 26. maddesinde yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ile 28. maddesinde yer alan basın hürriyetine müdahale olduğu kararına vardı. Bu kararın ardından Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine erişim engellendi.

    Bağımsız Özgürlük Evi kuruluşunun 2023’te hazırladığı internet özgürlüğü raporuna göre Türkiye maalesef internetin özgür olmadığı 70 ülke arasında 55. sırada yer alıyor. İktidar tarafından medyanın, sosyal medyanın düşman ilan edilmesi, özgürlüklerin korunması yolunda karar veren Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinin kapatılması hukuka aykırı bir durumdur.  Demokratik bir toplumda iktidar, özgür basın anlayışına hizmet etmekle sorumludur. Demokratik bir ülkede bütün bilgi edinme platformları özgürce fonksiyonlarını yerine getirmelidir. İktidarı ve muhalefeti erişim engellerinin kaldırılması için göreve davet ediyoruz.”

  • TGC Onur Kurulu’ndan “Uygun gazetecilik yapılmalı” çağrısı

    TGC Onur Kurulu’ndan “Uygun gazetecilik yapılmalı” çağrısı

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onur Kurulu 22 Mayıs 2024 Çarşamba günü yaptığı toplantıda gündemdeki etik tartışmaları değerlendirdi. Toplantının ardından yapılan açıklamada şu görüşler yer aldı:

    “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusunda ağır ihlallerin yaşandığı ülkemizde haberin yurttaşlara ulaştırılma sürecinde birçok sorun ortaya çıkmaktadır. İşten atılma, siyasetçiler tarafından hedef gösterilme, saldırıya uğrama,  haksız gözaltı ve tutukluluk tehdidi altındaki gazeteciliğin gündeminde etik sorunlar da önemli yer tutmaktadır.

    Son olarak gazetecilerin katıldığı yurt dışı gezilerle ilgili etik tartışmalar yaşanmıştır. Gazeteciler görevlerini yaparken Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni dikkate almalıdır. Bildirgeye göre gazeteci yayın yaparken öncelikle halkın haber alma hakkı, mesleğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi ölçütlerini göz önünde bulundurur.  Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve sesini duyuramayanların sesi olmakla yükümlüdür.

    Bildirgenin kurumsal çıkar ve davetler maddesine göre;  gazeteci, çıkar ve nüfuz sağlayacak habercilikten kaçınmalıdır. Mesleğini gölgeleyecek, itibarını sarsacak türden oluşumlar içerisinde yer almamalıdır.

    Masraflarını ticari kuruluşların karşıladığı gezilere katılarak karşılığında ürün ve marka tanıtımı içeren yayın yapılmamalıdır. İstisnai durumlarda gidilen ve masrafları karşılanan gezinin haber yapılması halinde de gezinin davet olduğu açıkça belirtilmelidir. Hem iktidarın hem de muhalefetin liderleri, belediye başkanları sahip olduğu kaynakların, kamu kaynağı olduğunu unutmadan hareket etmelidir. Haber amaçlı toplantılarda, yurt içi ve yurt dışı gezilerde kamu vicdanını yaralayan abartılı harcamalardan kaçınılmalıdır.

    Siyasetçiler haber amaçlı toplantı ve gezilerine her medya kuruluşundan bir temsilciyi davet edebilmeli, akreditasyon uygulamamalıdır. Kamuoyunun dikkatine sunarız.”

  • “Tüm kadınları Medeni Kanuna sahip çıkmaya çağırıyoruz”

    “Tüm kadınları Medeni Kanuna sahip çıkmaya çağırıyoruz”

    Toplantı 6 Mart 2024 Çarşamba günü saat 13.30’da TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapıldı. Toplantı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar’ın açılış konuşmasıyla başladı. Başkan Munyar açılış konuşmasında şunları söyledi:

    “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kadın Gazeteciler Komisyonumuzun Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle düzenlediği toplantıda bir aradayız. Kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunmak için komisyonumuz kurulduğu 2013 yılından bu yana başarılı çalışmalar yapıyor. Hazırladıkları Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu, medya kuruluşlarında ve iletişim fakültelerinde düzenledikleri bilgilendirme toplantıları bunlardan sadece bazıları. Bugünkü toplantımızın konusu olan Medeni Kanun ise 17 Şubat 1926’da kabul edilmiş 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiş ve demokratikleşmenin de ilk adımı olmuştur. Kanun önünde kadın erkek eşitliğini kabul ederek kadınların ve toplumun önünü açan en önemli yasadır.  Kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi haklar açısından erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. Nafaka, arabuluculuk, kadının soyadı ve Kadın Bakanlığı’nın kaldırılması gibi konuların ele alınacağı toplantımızın sorunların çözümüne katkı sunmasını diliyorum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak tüm üyelerimize ve meslektaşlarımıza haber yaparken cinsiyet eşitlikçi bir dil kullanmaları için yaptığımız çağrıyı yineliyorum. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü şimdiden kutluyorum.”

    GÖKSEL GÖKSU: KADIN GAZETECİLER BİR ARAYA GELEREK ETKİLİ BİR İLETİŞİM DİLİ ÜZERİNDE ÇALIŞMALI

    Toplantının moderatörü TGC Yönetim Kurulu Üyesi, Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu toplantıda şöyle konuştu:

    “Günümüz koşullarında medya çalışanlarına düşen sorumluluğun eskiye göre katlanarak arttığını düşünüyorum. Ancak bu konuda maalesef eskiye göre epey geriye gittiğimiz gerçeğiyle de karşı karşıyayız. İçinde bulunduğumuz süreçte kadınlar nafaka hakkının elinden alınması, medeni haklarının kaybetme ihtimali gibi hayati gerçeklerle de yüz yüze. Bunun geniş kitlelere iletilmesi ve konuyla ilgili farkındalık yaratılması için tüm kadın gazetecilerin bir araya gelerek etkili bir iletişim dili üzerinde çalışması olmazsa olmazlardan biri.”

    SİBEL GÜNEŞ: KADIN GAZETECİLERİN DAYANIŞMASI FARK YARATIYOR

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ise Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun hazırladığı rehberin medya kuruluşlarına ve iletişim fakültelerinde öğrencilere iletildiğine işaret ederek “Kadın gazetecilerin dayanışması fark yaratıyor. Komisyonumuz İstanbul dışındaki illerde de online eğitimler vererek üniversite öğrencilerine katkı sağlıyor. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasının yanı sıra medyada cinsiyet eşitlikçi dilin yaygınlaşması için de çalışıyoruz” diye konuştu.

    AYŞEGÜL AYDOĞAN ATAKAN: GAZETECİLER KADINLARI HAKLARI KONUSUNDA BİLGİLENDİRMELİ

    TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan ise konuşmasında komisyonun çalışmaları hakkında bilgi verdi:

    “Son yıllarda ne yazık ki kadın hakları konusunda sistematik bir şekilde bugüne dek elde edilmiş Cumhuriyet kazanımlarının birer birer yok edilmeye çalışıldığına tanıklık ediyoruz. Kimi kez Anayasa’nın yok sayıldığı bir anlayışla veya kimi zaman ‘aileyi koruma’ argümanıyla kadınları kamusal alandan uzaklaştırmasıyla ilgili tartışmalar gündeme geliyor. Dolayısıyla kadınların her alanda var olma savaşı giderek daha çetin bir hale geliyor. Kadınların mücadelesi, her gün yeni bir mecrada ve yeni bir sorun eklenerek devam ediyor. Bizler de Kadın Gazeteciler Komisyonu olarak; daha önce yaptığımız birçok açıklamada vurguladığımız gibi, kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeler ve mevcut tutumun, kadınların günlük yaşamına, geleceğine, en önemlisi can güvenliğine yönelik endişeleri artırdığına inanıyoruz. Böylesine bir ortamda tüm basın mensuplarına her zamankinden daha fazla görev düşüyor. Elbette medyanın kadın haklarına yönelik sorunları ve ihlalleri görünür kılma sorumluluğu var. Bugün bir kez daha vurgulamamız gerekirse; gazetecinin başta gelen görevlerinden biri, mevcut sorunlara mercek tutup takipçisi olmak, var olan hakların korunmasına yönelik halkı bilgilendirmek ve kamuoyu oluşturmaktır.”

    NAZAN MOROĞLU: LAİK CUMHURİYETİ SAVUNAN HERKES MEDENİ KANUNA SAHİP ÇIKMALI

    İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu konuşmasında Medeni Kanuna yönelik olumsuz adımlarla ilgili bilgi verdi. Moroğlu konuşmasında şu konulara dikkat çekti:

    “Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kabul edilen Medeni Kanunumuz, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Medeni Kanun aynı zamanda bir kadın hakları devrimidir.  Evlilik yaşı; tek eşlilik ve evlilik birliğinin resmi nikâh ile kurulması kabul edilmiş, erkeğin boş ol demesiyle boşanma yerine hâkim kararıyla boşanma, kız ve erkek çocuklara eşit miras payı” kurallarıyla kadın haklarının güvencesi olmuştur. Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanunun yok sayılmasına yol açan uygulamalara,  ‘sil baştan yazılacak’ gibi söylemlere ve bu yolda yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Nüfus Hizmetleri Kanununda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle müftülere resmi nikâh yetkisi verilmesiyle Medeni Kanunla sağlanmış olan hukuk birliğinin ve laiklik ilkesinin göz ardı edilmesine yol açılmıştır.  Son dönemde Medeni Kanunun 175 ve 176. maddelerinde yer alan yoksulluk nafakası hükmünün erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması gibi bir gerekçeyle kaldırılması gündeme taşınmıştır. Oysa yasaya göre erkek tarafın nafaka alması önünde bir engel yoktur, boşanan her iki taraf da nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle boşanan kadının nafaka talep eden taraf olmasının nedeni göz ardı edilmektedir. Bu yanlıştan dönülmelidir.

    Arabuluculuk Kanununda ihtiyari olduğu belirtilmesine rağmen, Adalet Bakanlığı’nca, ‘Aile Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk’ uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede ve toplumda ve özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete bir kez daha dikkat çekmek isteriz. Biz İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi ve özellikle kadınları bir kez daha Medeni Kanunumuza sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

    SELİN NAKIPOĞLU: ŞER’İ HUKUK ÖZLEMİNİ HAYATA GEÇİRMEK İSTEYEN BİR İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ

    Eşitlik İçin Kadın Platformu Üyesi Selin Nakıpoğlu şöyle konuştu:

    “Şer’i hukuk özlemini hayata geçirmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu konu yeni değil. Son yıllarda daha yakıcı olmaya başladı. Anayasa ve Medeni Kanun yokmuş gibi bambaşka bir düzenden sesleniyorlar. Dini düzenlemelerin hayata geçmesi konusunda çok ısrarlılar. 2017 yılında müftülerin nikâh kıyması konusu bunun ilk adımıydı. Sonra nafaka hakkının sınırlandırılması işi geldi. Gruplar oluşturup erkeklerin ne kadar mağdur olduğunu anlatmaya başladılar. Ardından aile arabuluculuğu konusu geldi. Kadınların hakları konusunu adliye dışına çıkarmaya çalışıyorlar. Kadınlar arabulucu ofisine gittiğinde onları kim koruyacak? Arabulucuyu kim koruyacak. Kadınların adliye kapılarında öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Meclis tutanaklarında nafaka konuşulurken bazı milletvekillerinin  ‘malı karılara mı yedireceğiz’ sözleri var. Yaklaşan tehlikenin farkında olmalı, kadın dayanışmasıyla bu konuda tüm kadınların bilgilenmesini sağlamalıyız. Medeni Kanuna tüm kadınlar olarak sahip çıkmalıyız.”

  • TGC’den sendikasızlaştırma tepkisi

    TGC’den sendikasızlaştırma tepkisi

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, medyada yaşanan sendikasızlaştırma ve işten çıkarmalarla ilgili bugün yazılı bir açıklama yaptı. TGC’den yapılan açıklama şöyle:

    “TÜRKİYE’DE BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNDE YARATILAN KORKU İKLİMİ SÜRÜYOR”

    “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerinde yaratılan korku iklimi sürüyor. Halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden gazeteciler, açılan davalar, cezaevine girme tehdidinin yanı sıra işten çıkarılarak nefes alamaz hale getiriliyor. Yaşadığımız bu ağır süreçte medyada her üç meslektaşımızdan birinin işsiz bırakıldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

    Başta holdinglere ait medya kuruluşları olmak üzere tekrarlanan işten çıkarmalar, gazeteciler için artık tahammül edilemez bir noktaya gelmiş durumda. Sendikaya üye olan gazetecilerin işten atılması ise haksız ve hukuksuz olan bu süreci büyütüyor.

    Son olarak toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev kararı alınan Sputnik’te 24 gazeteci işten çıkarıldı. Çalışanların sendikalaşma nedeniyle işten çıkarılması kabul edilemez. İşten çıkarmaları kınıyor, işverenleri ise bu kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Her zaman olduğu gibi medyada işten çıkarılan tüm meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”

  • Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Line TV’ye ödül

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Line TV’ye ödül

    Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1959 yılından bu yana sürdürdüğü Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar açıklandı.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği 2019 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar belli oldu. Seçici Kurul, TV Kültür-Sanat dalında Dilek İlhan’ın 25 Aralık 2019 tarihinde Line TV’de yayınlanan “Bıçak İzi” programı ödüle değer görüldü.

    İşte ödülleri kazananlar:

    BASIN / HABER

    Siyasal : Alican Uludağ Cumhuriyet Gazetesi’nde 21 Eylül-25 Ekim-28 Aralık 2019 tarihlerinde yayınlanan “Yargıda Yeni Güç Odakları” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu. Seçici Kurul, bu dalda Deniz Ayas’ın 6 Aralık 2019 tarihinde Sözcü‘de yayınlanan “Tuvalet Önünde Selam Nöbeti” başlıklı haberini övgüye değer gördü.

    Ekonomi: Hazal Ocak Cumhuriyet Gazetesi’nde 16 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanan “Yüzsüzlüğün Bu Kadarı-Rüşvet Sözleşmede” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Haber Toplum: Hüseyin Şimşek Birgün Gazetesi’nde 31 Ocak 2019 tarihinde yayınlanan “Ailesi Sendikalı Memur Olamaz” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Eğitim: Zehra Özdilek Cumhuriyet Gazetesi’nde 6 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan “Kendini Atayan Adam” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Sağlık: Gül Kireklo Sabah Gazetesi’nde 29 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan “İki Baba Bir Mucize Bir Dram” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Kültür Sanat: Öznur Oğraş Çolak- Ayça Han Cumhuriyet Gazetesi’nde 28 Mart 2019 tarihinde yayınlanan “Oy Uğruna Orta Oyunu” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Spor: Seçici Kurul bu dalda ödüle değer eser bulamamıştır.

    Köşe Yazısı: Murat Ağırel Yeniçağ Gazetesi’nde 7 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanan “Belediyeyi Yağmalamışlar” başlıklı köşe yazısıyla ödüle değer bulundu.

    Araştırma: Leyla Kılıç Cumhuriyet Gazetesi’nde 18-19-20 ve 25 Kasım 2019 tarihlerinde yayınlanan “Bebeğe Zulüm” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Röportaj- Söyleşi: Fevzi Kızılkoyun Hürriyet Gazetesi’nde 7 Nisan 2019 tarihinde yayınlanan “Vebalı Gibi Görmeyin Ekmek Derdindeyiz” başlıklı röportajıyla ödüle değer bulundu.

    SAYFA DÜZENİ

    Birinci Sayfa Düzeni: İbrahim Ersoy Diyar Milliyet Gazetesi’nde 25 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan birinci sayfasıyla ödüle değer görüldü.

    İç Sayfa Düzeni: Vildan Sönmez Milliyet Gazetesi’nde 31 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan iç sayfasıyla ödüle değer bulundu. Seçici Kurul bu dalda ayrıca Umut Karaahmetoğlu’nun Posta Gazetesi’nde 10 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan iç sayfasını övgüye değer gördü.

    Karikatür: Seçici Kurul bu dalda ödüle değer eser bulamamıştır.

    Fotoğraf: Reşat Yiğiz Batman Çağdaş Gazetesi’nde 24 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Define Avcılığı” fotoğrafıyla ödüle değer bulundu.

    TV / HABER

    Nazlı Yerebasmaz-Soner Dabağ’ın 2 Aralık 2019 tarihinde FOX TV’de yayınlanan “İki Termik Arasında Yaşam” başlıklı TV haberiyle ödüle değer görüldü.

    ARAŞTIRMA

    Ali Kara-Yağız Şenkal NTV’de 9 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan Farklı Bir Konu: Koruyucu Aileler programı ödüle değer görüldü.

    HABER PROGRAMI

    Öznür Karslı Çetiner-Burcu Ayyıldız Habertürk TV’de 21 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Hayatın İçinden” haber programı, ödüle değer bulundu.

    BELGESEL

    Ebru Çakırkaya’nın TRT Belgesel Kanalı’nda 7 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan Son Kabileler belgeseli ödül aldı.

    KÜLTÜR-SANAT

    Dilek İlhan’ın Line TV’de 25 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Bıçak İzi” programı, ödüle değer görüldü.

    SPOR

    Ödüle değer eser bulunamadı.

    KAMERA ÇALIŞMASI

    Ödüle değer eser bulunamadı.

    RADYO HABER-PROGRAM

    Ersin Antep’in NTV Radyo’da 14 Aralık 2019 tarihinde’ yayınlanan “Çok Sesli Göç Hikayeleri ve Şarkıları” adlı programı ödüle değer bulundu.

    İnternet Haber Dalı: 29 Nisan 2019 tarihinde DW Türkçe’de yayınlanan Başak Çubukçu ve Özgür Arslan’ın “Engelli olmak: Toplumun yarattığı engeller” başlıklı haberi ödüle değer görüldü.

    İnternet Röportaj Dalı: 29 Kasım 2019 tarihinde DW Türkçe’de yayınlanan Tunca Öğreten’in “Mesut’un Omuzundaki Yük”başlıklı haberi ödüle değer bulundu.

    İnternet Özgün Köşe Yazısı Dalı: 14 Mart 2019 tarihinde ajansspor.com’da yayınlanan Atilla Türker’in “Fikret Orman ve Gizli Kapaklı İşler” başlıklı yazısı ödüle değer görüldü.

    NEZİH DEMİRKENT ÖZEL ÖDÜLÜ

    2019 Nezih Demirkent Özel Ödülü’nün, “Türkiye’de ekonomi gazeteciliğinin gelişmesinde önemli katkıları, bu alanda pek çok muhabirin yetişmesinde de emeğinin olması, her dönem ve koşulda mesleğin saygınlığının korunması ve geliştirilmesine özen göstermesi” nedeniyle Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş’a verilmesini kararlaştırdı.

    KADIN HABERİ

    Çiğdem Yılmaz 25 Kasım 2019 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Bu Adamlardan Uzak Durun” haberi ve Serpil Yılmaz 5 Aralık 2019 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde yayımlanan “Eşitlik Yoksa Ölüm Var, Anlayın Artık” başlıklı köşe yazısı ile ödüle değer görülmüştür.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri Töreni’nin yeri ve zamanı daha sonra açıklanacak.