Etiket: Tıp

  • Türkiye’nin ilk tüp tayı dünyaya gelecek

    Türkiye’nin ilk tüp tayı dünyaya gelecek

    İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veterinerlik Fakültesi’nden görevlendirme ile Balıkesir Üniversitesi’ne gelen Mehmet Can Gündüz başkanlığındaki bir ekip tarafından gerçekleştirilen çalışmada Friesian ırkı atlardan elde edilen embriyolar farklı ırklardaki kısraklara transfer edildi. Yapılan çalışma ile yüksek verimli kısraklardan alınan embriyolar sağlıklı kısraklara nakledilerek bir çiftleşme sezonunda birden fazla yavru alınabilecek ve alınan embriyolar doldurularak uzun süre saklanabilecek. BAÜN Hayvan Hastanesi’nde yapılan embriyo transferi sonrasında sağlıklı bir kısrağa nakledilen ilk tüp tay ultrasonla görüntülendi.

    Fatih Satıl: “Türkiye’de bir ilki başarmak istiyoruz”

    Düzenlenen programda Balıkesir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Satıl Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan proje hakkında kısa bir bilgilendirmede bulundu. Satıl, Prof. Dr. Mehmet Can Gündüz başkanlığındaki ekibe teşekkür ederek bu tür uygulamaların hayvan ırkını koruma ve çoğaltma anlamında başta tür hayvanlarda da geliştirilebileceğini dile getirdi. Prof. Dr. Fatih Satıl, “Türkiye’de ilk defa yapılacak olan çalışmanın duyurusunu yapmak üzere toplandık. Balıkesir Türkiye’yi doyuran bir şehir olarak biliniyor. Hem tarım hem de hayvancılık sektörlerinde Türkiye’de öncü olan bir şehir. Bununla beraber üniversitemizin de güçlü bir veterinerlik kadrosu var ve bu kadromuzu daha da güçlendirmek istiyoruz. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veterinerlik Fakültesinden transfer ettiğimiz ve araştırmalarına burada devam edecek olan Prof. Dr. Mehmet Can Gündüz hocamızı kadromuza kattık. Hocamızla birlikte önemli bir çalışmaya imza atacağımızı düşünüyoruz. Balıkesir Üniversitesi olarak şehrimize tarım ve hayvancılık konusunda bizim de üzerimize düşen vazifeler var. Hayvancılık konusunda özellikle destek vermek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde 600 damızlık koç projesiyle şehrimize hizmet edeceğiz. Üniversitelerin bilimsel çalışmalarının yanında şehre ve ülkeye vereceği bazı destekler de var. İşte biz bu ayaklardan bir tanesinde önemli bir bilimsel çalışmaya ev sahipliği yapmak istiyoruz. Hayvancılık Araştırma ve Uygulama Merkezimiz ve Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezimizin iş birliğinde buradaki laboratuvarlarımızda tüp taylar yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu noktada kısraklardan alacağımız embriyoyu daha sağlıklı ve verimi yüksek kısraklara transfer ederek Türkiye’de bir ilki başarmak istiyoruz” diye konuştu.

    Prof. Dr. Mehmet Can Gündüz: “Çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum”

    Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Can Gündüz ise Türkiye’de ilk defa uygulanan tüp taylar projesinin çocukluk hayali olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Gündüz, “Embriyo transferi bir kısrağın rahminden embriyonun alınması ve bir başka kısrağın rahmine transfer edilmesi olarak tanımlanabilir. Embriyo transferi temel olarak donör ve alıcı kısrakların seçimi ve senkronizasyonu, embriyoların toplanması ve değerlendirilmesi, alıcı kısraklara nakledilmesini içeren farklı aşamalardan oluşmaktadır. Yapılan çalışma ile yüksek verimli kısraklardan alınan embriyolar sağlıklı kısraklara nakledilerek bir çiftleşme sezonunda birden fazla yavru alınabilmektedir ve alınan embriyolar doldurularak uzun yıllar saklanabilmektedir. Gebeliği sorunlu geçen ya da gebeliğini devam ettiremeyen –kısraklarda embriyoları alınıp sağlıklı kısraklara transfer edilerek bu kısrakların da fertiliteleri devam ettirilebilmektedir. Ayrıca bu aşamada, kısraklarda vücut dışı döllenme ve yumurta içine sperm enjeksiyonu çalışmaları için basamak niteliği taşımaktadır” dedi.

  • Acil medikal kurtarma birimi

    Acil medikal kurtarma birimi

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türk dünyasıyla sağlık alanında iş birliğini geliştirmek amacıyla resmi temaslarda bulunmak üzere Özbekistan’ın Semerkand kentine geldi. Türk Dünyası Tıp Kurultayı’na katılan Bakan Koca, önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Türk ülkelerine selam vererek başlayan Koca, “Bizler Türkistan coğrafyasının çetin şartlarında önce bölgemize sonrasında tüm dünyaya bilim ve medeniyet alanlarında yön vermiş aynı ataların torunlarıyız. Nasıl ki binlerce yıl önce bu topraklardan canlanıp vücut bulan asil bir milletin fertleri olarak tarihe yön vermişsek bugün de aynı aşk ve düşünceyle yine yan yana, kol kola dünya medeniyetine yön vermeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Türkiye’de kardeş ülkelerin sağlık bakanları ve bilim insanlarının katılımıyla gerçekleştirmiş olduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı Sağlık Bakanları Toplantısı’nın ikincisine Türk dünyasının kadim şehirlerinden birisi olan Semerkand’da iştirak etmekten duyduğum memnuniyeti öncelikle ifade etmek isterim. Türk-İslam medeniyetinin sarsılmaz temelini oluşturan sahabelerin, İmam Buhari’nin, İmam Matüridi’nin, İmam Tirmizi’nin, Muhammet Bahaeddin Nakşibendi hazretlerinin manevi sıcaklığını ruhumuzda hissetmek bizlere derin bir huzur veriyor” dedi.

    Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremlere ilişkin açıklamalarda bulunan Koca, “Ülkelerimiz ve vatandaşlarımız arasındaki kardeşliğin ne kadar içten ve samimi olduğunu 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’de meydana gelen ve 11 şehrimizi etkileyen asrın depremi olarak isimlendirdiğimiz zor günlerimizde bir kez daha yakından hissettik. Olayın vuku bulmasından hemen sonra gerek telefonla arayarak gerek kurtarma ekibi, sahra hastanesi, sağlık personeli, ilaç, tıbbi malzeme ve cihaz, temel ihtiyaç malzemeleri göndererek, gerekse dualarında bizlere yer vererek acımızı yakından hisseden tüm kardeşlerime, ülkem adına bir kez daha şükranlarımı arz etmek istiyorum” şeklinde konuştu.

    Türk Dünyası Acil Medikal Kurtarma Birimi hayata geçirilecek

    Türk Dünyası Acil Medikal Kurtarma Birimi’nin hayata geçirilmesini son derece önemli bulduğunu ifade eden Koca, “Bu kapsamda her türlü ulaşım, konaklama, eğitim ve diğer masrafları ülkemizce karşılanmak üzere Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkelerden ilk etapta üçer kişinin katılım sağlayacağı eğitim programını 9-17 Eylül 2023 tarihleri arasında İzmir Urla Afet ve Simülasyon Eğitim Merkezi’nde düzenlemeyi planlıyoruz” diye konuştu.

    “Var olan potansiyelimizi ileri götürmek için çaba sarf etmemiz gerek”

    Var olan potansiyeli daha da ileriye götürmek için hem bilimsel hem de karşılıklı sağlık pazar payını arttıracak ticari aktiviteler olmak üzere daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini söyleyen Koca, “Tüm bu konuların takibi için bakanlığım uluslararası ilişkiler bölümü sizlerle temas halinde olmaya ve yoğun mesai harcamaya devam edeceklerdir. Bugün ayrıca Özbekistan’da iki önemli etkinliği aynı anda gerçekleştirmenin de ayrı bir gururunu yaşıyoruz. Bunlardan birincisi geçtiğimiz yıl ilkini İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Türk Devletleri Teşkilatı Bakanları toplantısıdır. İkincisi ise 2019 yılında ilkini Taşkent’te gerçekleştirdiğimiz Sağlık İş Forumu ve Fuarı’dır” ifadelerini kullandı.
    Konuşmasını yine teşekkür ederek bitiren Bakan Koca, “Bahsettiğim iki önemli etkinliğin aynı anda gerçekleştirilmesi için yaklaşık 4 aydır yoğun mesai harcayarak katkı veren Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri ile Özbekistan ve Türkiye Sağlık Bakanlıkları çalışanlarına yürekten teşekkür ediyorum. Bizlere Semerkand’da kadim Türk-İslam geleneğinin en sıcak misafirperverliği gösteren kıymetli kardeşim Özbekistan Sağlık Bakanı Amrillo Inoyatov’a şükranlarımı sunuyorum” dedi.

  • TİP’e Can Atalay ziyareti

    TİP’e Can Atalay ziyareti

    CHP bugün, Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı başkanlığında, il yöneticileri ve ilçe başkanlarıyla TİP İl Başkanlığına destek ziyaretinde bulundu. CHP’li Akıllı, görüşme sonrasında, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluğuna ilişkin basın açıklaması yaptı.

    AKILLI: “BU OLAY, BU ÜLKEDE HEM YÜRÜTMENİN HEM DE YARGININ AÇIKÇA YASAMAYA MÜDAHALESİ NİTELİĞİNİ TAŞIMAKTADIR”

    Akıllı, açıklamasında şunları söyledi:

    “Bugün CHP Ankara İl yönetimi, ilçe başkanları ve kadın kollarıyla beraber, TİP Hatay Milletvekili Sayın Can Atalay ve aslında Hatay halkıyla dayanışmak için buradayız. Hataylıların oylarıyla Meclis’e gönderilen ve mazbatasını alan Sayın Can Atalay, hâlâ tutuklu. Bu olay aslında temeli sakat bir dava, Gezi Davası’na dayanan bir olayla karşı karşıyayız. Türkiye’deki son yılların en demokratik çıkışlarından birini, devlete karşı bir suçmuş gibi gösteren bu iktidar ve onun yargısı eliyle devam eden birçok yargılama ve mahkûmiyet söz konusu, önce bunu vurgulamak lazım. Bu olay, bu ülkede hem yürütmenin hem de yargının açıkça yasamaya müdahalesi niteliğini taşımaktadır.

    “BU KARAR, HALKIN SEÇME HAKKINI VE YASAMA DOKUNULMAZLIĞININ AÇIKÇA İHLALİDİR”

    Geçmişte yaşanan benzer birçok olaya, Anayasa Mahkemesi’nin benzer konularda verdiği kararlara rağmen Yargıtay 3. ve 4. Ceza Dairelerinin tahliye talebinin reddi, yasal gerekçelerden yoksun, hukuka aykırı bir durumdur. Özellikle Anayasa’nın 83. maddesinin 14. fıkrasına yaptığı atfı kullanarak böyle bir uygulamaya gidilmesi aslında bir ceza normu olmayan, bir suç normu içermeyen 14. fıkranın açıkça kötüye kullanımı niteliğindedir. Bu karar, halkın seçme hakkını ve yasama dokunulmazlığının açık bir ihlalidir. Ve giderek masumiyet karinesinin açıkça ihlal edildiği bir durum yaşamaktayız. Bu, ülkede hukukun geldiği hali gözler önüne seren acı bir durum. Hele sürecin işletiş biçimi; dosyanın bekletilmesi, kararın geciktirilmesi, aradan iki ayı aşkın bir sürece geçmesine rağmen hâlâ Anayasa Mahkemesi’ne başvuru imkanını geciktiren bir süreç işletilmesi ki sanıyorum yeni yapılabildi o başvuru çünkü ceza dairesi kararı yeni verdi, onu da bir dayanak oluşturabilmek için tebliğnameyi bekletmek suretiyle yapıldı. Bu Türkiye’de ilk örnek değil, bunu CHP olarak biz de yaşadık, başka siyasi partiler de yaşadı.

    “CAN ATALAY’A DESTEĞİMİZİ SÜREKLİ OLARAK DEVAM ETTİRECEĞİMİZİ VE SESSİZ KALMAYACAĞIMIZI İLAN EDİYORUZ”

    Burada ortak ses olarak şunu söylemek istiyoruz: Yürütmenin ve yargının yasama hakkına, halkın seçme hakkına, milletvekilinin seçilme hakkına müdahale niteliği taşıyan, masumiyet karinesini ihlal eden bu tutukluluk haline derhal son verilmeli ve Türkiye’de benzeri durumlar yaşanmamalıdır. Burada üzerine görev düşen kurumlar var. Bunun başında Meclis, Meclis Başkanlığı geliyor. Ne yazık ki bugüne kadar özellikle Meclis Başkanlığı beklediğimiz dirayeti gösterebilmiş değil. O yüzden buradan, bir kez daha Meclis’i göreve davet ediyoruz. İkinci olarak, Anayasa Mahkemesi’ni bu konuda, bir an önce karar vermeye davet ediyoruz. Ve burada TİP ve sevgili Can Atalay ile dayanışma duygularımızı paylaşıyor, bu desteği sürekli olarak devam ettireceğimizi ve bu mesele karşısında bundan sonra da sessiz kalmayacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.”

    YILDIZ: “ORTADA BİR HUKUKİ İKİLEM YOK, SİYASİ İKİLEM VAR”

    TİP Ankara İl Sekreteri Erkan Yıldız, şunları söyledi:

    “Dayanışmaları ve ziyaretleri için değerli dostlarımıza çok teşekkür ederiz. Aslında hukuki anlamda karmaşık, anlaşılmaz hiçbir şey yok. Ortada bir hukuki ikilem yok, bir siyasi ikilem var. Ve görevini yapmaktan, sorumluluğundan kaçınan yargı mensuplarıyla sürece siyasi müdahaleleriyle depremzede Hatay halkının iradesinin Meclis’e yansımasını kasıtlı engelleyen saray rejiminin enstrümanları var. Bu süreç yalnızca, TİP’in Hatay milletvekilinin özgürlüğüne kavuşmasından ibaret bir süreç değildir. Bu süreç Türkiye’de insanların siyasi katılımını sağlayabildiği oylarıyla ne kadar temsil edilebileceklerini, buna yürütmenin ve yargının ne kadar müdahale edebileceğinin, yasama organının Meclis’in gerçekten bir ‘kıymet-i harbiyesi, gerçekten bir temsil unsuru kalıp kalmadığının bir karar eşiği, bir yol ayrımıdır.

    “CAN ATALAY’IN ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMASI KAÇINILMAZDIR ANCAK SÜRECİ HUKUKA AYKIRI MÜDAHALELERLE UZATANLAR SUÇ İŞLEMEKTEDİR”

    Aylardır Can Atalay’ın özgürlüğüne kavuşması için bir mücadele yürütülüyor. Olması gereken seçildiği günden, mazbatayı aldığından itibaren derhal salıverilmesiyken çeşitli yan yollara gidilerek bu süreç uzatılmaya çalışılıyor. Önce, derhal başvuruyu iletmesi gerekirken masasında tutan ve ardından dosyayı ayırarak değil, davanın geneline dair tebliğiyle birlikte Yargıtay’ın ilgili dairesine sunan cumhuriyet savcısının bekletmesi; ardından daha önceki içtihatlara ve Anayasa Mahkemesi’nin mevcut içtihadına tamamen aykırı bir karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı; ve sonrasında yapılan itirazı bir yargıcın hukuka uygun şerhinin dışında oy birliğiyle kabul eden Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararlarıyla bir hukuk garabeti, bir suç zinciri işletilmeye devam edilmekte. Can Atalay’ın özgürlüğüne kavuşması, kaçınılmaz bir sonuçtur. Hiç şüphe yok, depremzede Hatay halkının iradesi Meclis’e yansıyacaktır. Ancak bu süreci, hukuka aykırı müdahaleleriyle uzatmakta olanlar suç işlemektedir. Bunun hesabı er ya da geç bu insanlardan sorulacaktır.

    “ANAYASA MAHKEMESİ’NİN BU SUÇA ORTAK OLMAYARAK DERHAL TAHLİYE KARARI VERMESİNİ BEKLİYORUZ”

    Anayasa Mahkemesi’nin dün, Can Atalay’ın avukatlarının yaptığı başvuru üzerine bu suça ortak olmayarak derhal tahliye kararı vermesini bekliyoruz. Derhal deprem suçlarının hesabını sormayı kendine görev bilmiş vekilimizin Hataylılarla buluşmasını bekliyoruz. Bu mücadele elbette yalnızca hukuki bir mücadele değil, keza olan şey yalnızca bir hukuk ihlali değil; büsbütün bir siyasi müdahale teşebbüsü. Bu yüzden eğer Can arkadaşımız, yoldaşımız serbest kalacak, özgürlüğüne kavuşacak, bu tutsaklık sona erecekse bu, tüm toplumsal muhalefet güçlerinin demokrasiye, özgürlüklere, halkın iradesine kıymet veren her yurttaşın emeği, çabası ve dayanışmasıyla olacak.

    “CAN ATALAY’IN MÜCADELESİ, DİĞER GEZİ TUTSAKLARININ MÜCADELESİNDEN GAYRI DEĞİLDİR”

    Şunu vurgulamakta fayda var: Elbette 83. madde gereği özgürlüğüne derhal kavuşması gereken Can Atalay’ın mücadelesi, hukuksuzca tutuklu bulundurulan, tamamen delilsiz, dayanaksız bir dava sonucunda özgürlüğünden mahrum bırakılan diğer Gezi tutsaklarının mücadelesinden gayrı değildir. Bu dava en başından beri bir intikam çabası ve operasyonundan ibarettir. Halkın iradesinin o veya bu araçla, anayasaya uygun araçlarla tatbikinden korkan saray rejiminin intikam çabasından ibarettir. Bu yüzden hem Can arkadaşımıza hem de hukuksuzca özgürlüğünden mahrum edilen diğer Gezi tutsaklarına özgürlük istiyoruz. Özgürlükleri için mücadelemize devam edeceğiz. Bu yolda, yanımızda olan, mücadelemizde çaba gösteren tüm yurttaşlara ve bugün ziyarette bulunan CHP Ankara İl Yönetiminden, ilçe yönetiminden, kadın kollarından arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.”

  • “Hukuka, demokrasiye ve insan haklarına aykırı”

    “Hukuka, demokrasiye ve insan haklarına aykırı”

    CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ı Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti. Atalay’la görüşmesi sonrasında Marmara Cezaevi önünde açıklamalarda bulunan Yücel, şunları söyledi:

    “BİR MİLLETVEKİLİ HAKKINDA YARGILAMA KARARINI ANCAK TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ALABİLİR

    “Buraya hem CHP Milletvekili hem de TBMM Adalet Komisyonu Üyesi olarak geldim. Komisyon seçimleri yapıldıktan hemen sonra öncelikle ilk olarak Can Atalay’ı ziyaret etmek ve buradaki adaletsizliğe bir kez daha dikkat çekmek istedim. Can Atalay’ın durumu hukuka aykırı, demokrasiye aykırı, insan haklarına aykırı. Hukuka aykırı çünkü hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı yok, hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı yok. Demokrasiye aykırı çünkü milletvekili adayı olarak başvurusunu yapmış, Yüksek Seçim Kurulu milletvekili adaylığına bir engel görmemiş, Hatay halkı iradesini ortaya koymuş ve milletvekili seçilmiş, avukatları marifetiyle mazbatasını almış, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan yemin töreninde ismi okunmuş ama tutuklu olduğu için yemin edememiş ve Meclis faaliyetine başlayamamış. İnsan haklarına aykırı çünkü Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkı engellenmiş. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman ‘Hak, hukuk, adalet’ diyerek herkes için adalet mücadelesi veriyoruz. Anayasa’nın 83’üncü maddesi çok açıktır, Can Atalay milletvekili seçilmiştir. Bir milletvekili hakkında da yargılama kararını ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi alabilir. Sayın Atalay hakkındaki yargılama derhal durdurulmalı ve derhal tahliyesine karar verilmelidir.”

  • Tıp Fakültesi’nde yangın paniği

    Tıp Fakültesi’nde yangın paniği

    Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi’nin öğrenci yemekhanesinin arkasında bulunan personelin giyinmek için kullandığı konteynırlarda saat 13.30 sıralarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. İhbar üzerine olay çok sayıda polis ve itfaiye ekibi sevk edilirken, yemekhane dumanla doldu.

    Bunun üzerine içeride bulunan yaklaşık 30 öğrenci dışarı kaçtı. Yangın büyümeden itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürüldü. Ölen ya da yaralanan olmazken, yangının neden çıktığı araştırılıyor. Kadir Demir isimli öğrenci yemekhaneden çıktıktan hemen sonra dumanları gördüğü söyleyerek, “Yemekhanenin arka tarafındaki konteyner yandı. Güvenliğe haber verdik. İtfaiye geldi. İçeride 25-30 kişi vardı” dedi.

  • Tıp literatüründe ender görülen olay

    Tıp literatüründe ender görülen olay

    Kahramanmaraş’ta yaşayan ev hanımı Sultan Tıraş (40), sekiz ay önce kolunun sık sık uyuşması nedeniyle bir sağlık kuruluşuna başvurduğunda, boyun fıtığı teşhisi konulduğu ve yapılan ameliyatla boyun omurlarına metal disk yerleştirildi. Operasyon sonrası iyileşen ancak ameliyattan iki ay sonra gırtlağında batmalar hisseden kadının ağrıları her geçen gün daha da arttı.

    Tekrar hastaneye başvuran kadına, sürecin normal olduğu ve şiddetli bir ağrısı yoksa normal yaşantısına devam edebileceği söylendi. Şubat ayında yaşanan deprem felaketi sonrası Bursa’ya giden kadın, burada başvurduğu hastanede, boyun omuruna takılan metal diskin gırtlağını delme ihtimali olduğunu öğrendi. Büyük şok yaşayan kadın, Kahramanmaraş’a döndüğünde acilen ameliyat olması gerektiğini öğrendi.

    Gaziantep’teki özel bir hastanede ameliyat olan Sultan Tıraş’ın boynundaki disk ameliyatla alınırken, diğerinin yemek borusunu delip mideye indiği ve ciddi sorunla karşı karşıya olduğu belirtildi. Acilen bu konuda deneyimli olan SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde Prof. Dr. Levent Elbeyli’ye yönlendirilen kadın, bilinci kapalı olarak Sanko Üniversitesi yoğun bakım ünitesine alındı.

    Yaşadıklarını anlatan Tıraş, “Ertesi gün ameliyata alındım ve ardından on gün hastanede kaldım. Çok iyi bakım tedavi ve yapıldı, şükür sağlığıma kavuştum. Çok iyiyim, ölümün kıyısından döndüm. Herkese önerim, ameliyat olacağınız hastaneyi ve doktoru iyi araştırın. Beni sağlığıma kavuşturan hocamıza, ekibe ve SANKO Üniversitesi Hastanesi’ne teşekkür ederim.”

    “Metalik aparat gırtlağı delerek mideye inmiş

    SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elbeyli, bilinci kapalı olarak hastaneye getirilen Sultan Tıraş’ın, ciddi ve hayatını kaybetme riski çok yüksek bir olay yaşadığını vurguladı. Sultan Tıraş’ın Gaziantep’te başka özel hastanede yapılan radyolojik tetkikler ve değerlendirmeler sonucu daha önce başka bir merkezde boyun omurlarına yerleştirilen metal disklerin yerinden oynadığının belirlendiğini hatırlatan Prof. Dr. Elbeyli, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “O hastanede beyin ve sinir cerrahisi uzmanı tarafından ameliyata alınan Sultan Tıraş’ın boyun omuruna konulan iki aparattan biri çıkarılmış, ancak diğerinin yemek borusunu delip mideye indiği belirlenmiş. İlgili hekim bana ulaşarak bilgilendirmeyi yaptı ve hastayı hastanemize sevk etti. Yoğun bakıma alınan hastaya yaptığımız detaylı tetkikler ve klinik değerlendirme sonucu mediyastenit (ciddi göğüs enfeksiyonu) belirlendi. Bu ciddi bir sorun olup, hayati riski yüksektir. En hızlı şekilde tıbbi tedaviye başladık, gastroenteroloji bölümümüzde endoskopi yapıldı. Yemek borusunda oluşan delik ve delikten mideye inen metalik cerrahi aparat görüldü. Göğüs kafesi içinde ciddi bir iltihap ve hava birikimi vardı. Hasta yakınları durum ile ilgili bilgilendirildi, riskler kendileri ile paylaşılarak hastamıza tıbbi müdahale edebilmemiz gerekli onayları alındı.”

    “Yaklaşık 6 saat süren bir ameliyat oldu. Hastamıza ilk endoskopik yol ile göğüs orta bölümdeki (mediasten ki bu bölgeye insan hayatının makine dairesi deriz) cerahat boşaltılıp tahliye edildi. Daha sonra boyun bölgesindeki biriken iltihap temizlendi. Yemek borundaki 2 cm’lik perforasyon (delik) tespiti ve tamiri yapıldı” diyen Prof. Dr. Elbeyli, şu bilgileri paylaştı:
    “Hastamız ameliyat sonrası bir süre yoğun bakımda, daha sonra serviste izlendi ve tedavi sonrası şifa ile taburcu edildi. Hastamızın yaşadığı bu durum, tıp literatüründe ender görülen bir olay olup ciddi ve yüksek hayati riski içerir. Sultan Hanımın sağlığına kavuşmasında emeği geçen herkesi kutluyorum.”
    Prof. Dr. Elbeyli, “Bu şehre ve dolayısıyla bölgeye böyle bir hastane kazandırdıkları için SANKO Ailesine teşekkür ederim. Ülkemizin sınıf atladığı alanlardan biri de sağlıktır. Bölgenin gözbebeği olan hastanemiz, kurucusundan hekimlerine, yönetiminden idari çalışanlarına kadar en iyisini sunmak için azami çaba gösteriyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

    Hastanın endoskopik incelemesinde yabancı cisim tespit edildi

    SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Gastroenteroloji Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Nimet Yılmaz, hastanın yutma güçlüğü ve nefes alamama şikayetleri nedeniyle SANKO Üniversitesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden yönlendirildiğini bildirdi.
    Hastanın şikayetleri üzerine endoskopi (cerrahi müdahale olmaksızın sindirim sistemini incelemek amacıyla hastanın ağızdan girilmesi şeklinde yapılan işlem) yaptıklarını anlatan Doç. Dr. Yılmaz, şu bilgileri aktardı:

    “Endoskopi sırasında hastanın midesinde metalik bir oluşuma benzer yabancı cisim ile yemek borusunda ülser görünümü izledik. Lezyon bölgesi belirlendikten sonra hastamızın tedavisi için Göğüs Cerrahisi Bölümümüze durumu ilettik. Prof. Dr. Levent Elbeyli Hocamız hastamızın sağlığına kavuşması için gerekli tedaviyi planlayarak, başarılı bir operasyonla sonuca ulaştı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hastamızı sağlıklı bir ömür diliyorum.”

    “Yoğun bakım süreçlerinde şanslıyız”

    SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Öğr. Üyesi Doç. Dr. Betül Şimşek ise süreçle ilgili şunları kaydetti:
    “Yoğun bakım sürecinde hastane olarak çok şanslıyız. Her türlü teçhizatın bulunduğu nadir yoğun bakımlardan birine sahip olduğumuz için hastalarımıza çok hızlı müdahale edebiliyoruz. Hastamızı da başta hocalarım ve gerekli teçhizatlarla birlikte bugüne getirmiş olduk. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.”

    Basın toplantısına SANKO Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı Rabia Ağar ve Mesul Müdür Dr. Suat Özerbaş da katıldı.

  • “Anayasanın laiklik ilkesi zedeleniyor”

    “Anayasanın laiklik ilkesi zedeleniyor”

    İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES) kapsamında yapılan protokolle 842 okula, “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanmasına tepkiler sürüyor.

    İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında “Laikliği savunacağız. Karanlığa geçit yok” yazılı pankart açan TİP İzmir İl Örgütü ve partililer “Eşit, bilimsel, laik eğitim”, “Karanlığa teslim olmayacağız”, “Okullarda imam istemiyoruz” sloganları attılar. Grup adına açıklamayı TİP İzmir Gençlik Sekreteri Baran Köseoğlu okudu.

    “GERİCİ BİR UYGULAMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

    Köseoğlu açıklamada şunları söyledi:

    “Saray rejiminin 21 yıllık iktidarı süresince eğitim, tartışmalı birçok uygulama ile hızla gericileştirilmiş ve dinselleştirilmiş bir hale gelmişken, seçimlerin hemen ardından yine laik ve bilimsel eğitimi hedef alan gerici bir uygulama ile karşı karşıyayız.

    İzmir İl Müftülüğü’nün “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” kapsamında İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yaptığı protokole dayanarak okullarda “manevi danışman” görevlendirilmesinin ardından, Eskişehir ve Antalya’da da müftülükle yapılan protokol kapsamında benzer görevlendirmeler yapıldığının haberleri gelmekte. Projenin, seküler kesimin ağırlıkta olduğu ve seçimlerde iktidar bloğunun geriletildiği bu illerde hayata geçirilmesini, devletin din ve eğitim kurumları aracılığı ile toplumu dizayn etme çabasının devamlılığı olarak değerlendiriyoruz. Edindiğimiz bilgiye göre ilimizde 842 okula manevi danışman adıyla imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi görevlendirilmiştir. Türkiye İşçi Partisi olarak, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün laik ve bilimsel eğitime aykırı uygulamalarını reddediyor, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Murat Mücahit Yentür’ü hesap vermeye davet ediyoruz.

    “ANAYASANIN LAİKLİK İLKESİ ZEDELENİYOR”

    Milli Eğitim Bakanlığı onaylı bu ve benzeri protokoller, özellikle, her yaz tatili öncesi gerek TÜGVA, TÜRGEV, Hizmet Vakfı gibi gerici kurumlar, gerekse doğrudan Diyanet üzerinden projelendirilerek Anayasanın laiklik ilkesini zedelemektedir. Ayrıca iktidar, anayasa güvencesi altındaki inanç özgürlüğünü, toplumsal yaşamın her alanında hayata geçirdiği, tek din, tek mezhep anlayışı ile ihlal etmektedir. Eğitimde eşitlik ilkesini de zedelemekte ve yönetimindeki kurumları iktidarının kalıcılığını sağlamak için araçsallaştırmaktadır.

    “HALKIN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, kamu gücü ve olanakları ile bir cemaat yaratma çabasını derhal terk etmelidir. Pedagojik yaklaşımdan uzak, formasyonsuz kişilerce yürütülen projelerle laik, bilimsel, kamusal eğitimin ihlaline izin vermeyeceğiz. İktidarın dindar ve kindar bir nesil yetiştirme hedefine karşı; laikliği, halkın kırmızı çizgilerini savunmaya devam edeceğiz.”

  • “Karar hangi hükme dayanarak değerlendirilmemektedir”

    “Karar hangi hükme dayanarak değerlendirilmemektedir”

    Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye edilmemesini Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesi ile Meclis gündemine taşıdı. Kadıgil soru önergesinin gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:

    “Anayasa’nın 83’üncü maddesinde tutuklamanın koşulları ortadan kalkmış ve tutuklama kararıyla elde edilebilecek bir hukuki yarar kalmamıştır. Seçilmiş milletvekili olan Ş. Can Atalay hakkında Anayasanın 83. Maddesi dikkate alınarak; artık milletvekili olan kişi hakkında Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmemesi gerekmektedir. Öte yandan, yargının Anayasa’yı ihlal etmesi nedeniyle Hatay Milletvekili Can Atalay, Anayasa’nın 80’inci maddesinde kendisine verilen bütün milleti temsil etme görevini yapmaktan alıkonulmaktadır.”

    “ATALAY SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLİ OLMASINA RAĞMEN TBMM’DE GÖREVİNE NEDEN BAŞLAMAMIŞTIR”

    Kadıgil, Bakan Tunç’tan şu soruların yanıtını istedi:

    “Can Atalay seçilmiş bir milletvekili olmasına rağmen TBMM’de görevine neden başlamamıştır? Can Atalay’ın tahliye talebi hangi hükme dayanarak değerlendirilmemektedir? Hukuk devleti ilkesine ve milletin iradesine karşı yargı yetkisini açıkça kötüye kullanan yargıçlar hakkında herhangi bir soruşturma başlatılacak mıdır? Başvuru dilekçesi ve dosya 25 Mayıs 2023 tarihinden beri Yargıtay Savcılığı’nda bekliyor olmasına karşın ilgili daireye sevkinin yapılmamasının nedeni nedir? CMK madde 105 hükmü uyarınca 3 gün içinde karar vermesi zorunluyken savcılığın bu sarih maddeden kaçınmak için dosyayı bekletmesi hukuka karşı hile değil midir?”

  • Özel izinle üretilerek tıpta kullanılıyor

    Özel izinle üretilerek tıpta kullanılıyor

    19 Mayıs İlçesi Ekolojik Üreticiler Derneği, 2014 yılında 19 Mayıs ilçesinde kuruldu. Dernek üyeleri, gerekli izinleri aldıktan sonra doğadan topladıkları endemik, aromatik ve tıbbi bitkileri yetiştirmeye başladı. Doğadan toplanan ve getirilen 20’den fazla bitkiden 19 Mayıs topraklarına uyanların yağı tıpta kullanılırken, uyum sağlamayanlar ise baharatlık olarak kullanılmaya başlandı. Derneğin yönetim kurulu başkanı ve çiftçi Hakkı Karaman, şu anda 47 çiftçinin tıbbi, aromatik ve endemik bitki ürettiğini, gerekli izinleri alan çiftçilerin de bu bitkileri üretmek istemeleri halinde her yıl en az yüzde zamlı olacak şekilde 10 yıl alım garantisi verdiklerini söyledi.

    “80 dekar alanda tıbbi, aromatik ve endemik bitki üretiyoruz”

    Deneme yöntemiyle başladıkları üretimde 47 çiftçiyle birlikte 80 dekar alanda üretim yapmaya başladıklarını ifade eden Başkan Hakkı Karaman, “2014 yılında ekoloji derneğini kurarak çiftçi örgütleşmesini sağladık. 47 dernek üyemizle 19 Mayıs’ta yaptığımız denemelerle tıbbi ve endemik bitkileri üretmeye başladık. Bakanlığımızdan aldığımız izinlerle 20’ye yakın tıbbi, aromatik ve endemik bitkileri doğadan toplayarak tarlamıza ektik. Bunları da yeni mevzuata uygun şekilde kayıt altına aldırdık. Bitkilerin son dönemde tıpta oldukça fazla kullanılması da bizi bu işlere daha çok yönetti. Küçük bir alanda yaptığımız üretimi de büyüterek 80 dekar alana kadar ulaştırdık. Hedefimiz aynı bitkileri en az bin ailenin üretmesini sağlamak. Sonrasında da kuracağımız tesisle de 150 kişiyi istihdam edecek bir proje hazırlıyoruz. En önemli konu; yöreye uyum sağlayan bitkiler yağları çıkartılarak tıpta ve diğer alanlarda kullanılırken, bölgeye uyum sağlayamayan bitkiler ise baharatlık olarak kullanılabiliyor. Biz bu yönde çalışmalarımıza deva ediyoruz” dedi.

    “Göl soğanı, akzambak, ekinezya gibi birçok ürün üretiyoruz”

    20’den fazla kalem ürün ürettiklerinin altını çizen Başkan Karaman, “Salep bitkisini Bakanlık izniyle tarıma aldırdığımız gibi göl soğanı üretimine de burada başladık. O da çok yoğun ihraç edilen bir ürün. Akzambak dediğimiz ürün, ekinezya, nane, biberiye, limon ve birçok tıbbi, aromatik ve endemik bitkiyi yetiştirerek bölgede bir kapasite oluşturmayı başardık. Şu ana kadar yapılan çalışmalar içerisinde kurutma tesisimizi ve yağını çıkartabilecek tesisleri oluşturduk. Küçük çapta denemeler yaptık. Daha çok bağlı bulunduğumuz ildeki kurumlarla ortak çalışarak hareket ediyoruz. Daha da geliştirmek için çalışmalarımızı hızlandırdık” diye konuştu.

    “Yıllık yüzde 20 zamlı 10 yıl alım garantisi veriyoruz”

    Bu işe başlamak isteyen çiftçilere 10 yıl alım garantisi verdiklerinin de altını çizen Karaman, “Alanımızda kekik, nane, adaçayı, göl soğanı, biberiye, sumak, akzambak, yılanyastığı (arun), siklamen (orman menekşesi) gibi tıbbi ürünleri başarılı bir şekilde çoğaltıyoruz. Bizim gibi bu tıbbi, aromatik ve endemik bitkileri üretmek isteyenler az bir alanda yapılan ve bilinmeyen bir üretim olduğu için eğitim ve izinleri almadan üretmelerini tavsiye etmiyoruz. Gerekli şartlar sağlandıktan sonra bu ürünleri üreten çiftçilere en az 10 yıl alım garantisi veriyoruz. Çiftçilerimize ayrıca her yıl aldığımız fiyattan en az yüzde 20 zamlı alma garantisi vererek başlatıyoruz. Şu an kendi tarlamda özel eğitim okulu ile de projelerimizi yaptık. MEM ile bir proje de yaptık. Her okula bir aromatik bahçe yapıyoruz. Şu anda bir okulda yaptık ve diğer okullarda da yapacağız. Öğrencilerin sıfırdan bu işi öğrenmelerine de katkıda bulunacağız” şeklinde konuştu.

  • Yapay zeka hayat kurtardı

    Yapay zeka hayat kurtardı

    Spesifik olmayan baş ağrısı şikayetiyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Polikliniği’ne başvuran kadın hastadan doktoru manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tetkiki istedi.

    Hastanın MR cihazında olduğu sırada gerçek zamanlı hasta verilerini analiz eden bir yapay zeka algoritması tarafından tespit edilen bir tümörün tespiti üzerine acil ameliyata alınan hastanın hayatı erken müdahaleyle kurtarıldı.

    Bu durum, MR çekimi sırasında bir hastanın devam eden görüntülemesi sırasında yapay zeka algoritması tarafından teşhis edilen, ilgili hekimlerin anında uyarılması ile hastaya en uygun tedavinin hızlı şekilde uygulandığı ilk klinik vaka olarak “Journal of Neurosurgery: Case Lessons” dergisinde yayımlanarak tıp literatürüne girdi.

    Algoritmanın eğitilmesi 6 ay sürdü

    Çalışmanın detaylarını, Beyin ve Sinir Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emrah Çeltikçi ile Türk Beyin Projesi Gazi Üniversitesi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu anlattı.

    Beyin tümörü, hipofiz ve kafa tabanı cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Çeltikçi, Şubat 2021’de başlayan Türk Beyin Projesi kapsamında algoritmanın, beyin cerrahisine ilişkin “inme”, “kanama” ve “tümör” gibi bilgilerle eğitilmesinin 6 ay sürdüğünü söyledi.

    Çeltikçi, daha sonra gerçek veriler üzerinde çalışmalar yürüttüklerini ve algoritmanın ikinci versiyonunu tamamladıklarını, algoritmayı Gazi Üniversitesi Hastanesindeki MR cihazlarında 24 saat çalıştırmaya başladıklarını anlattı.

    Bu sırada, MR görüntülerinin kaydedildiği hastane otomasyon sistemine entegre edilen yeni geliştirilen yapay zeka modellerini buna dahil ettiklerini aktaran Çeltikçi, böylece yapay zeka algoritmasının hasta daha MR cihazındayken 5-10 saniye arasında değişen sürelerde çekilen beyin MR’ında anormal bir durum içerip içermediğini değerlendirmeyi başardığını kaydetti.

    Yapay zeka sisteminin, Dijital Dönüşüm Ofisi’nin de desteğiyle bir GSM operatörünün görüntülü mesaj servisine entegre edildiğini bildiren Doç. Dr. Emrah Çeltikçi, “Böylece algoritmanın, MR’da bir anormallik tespit ettiğinde doktorların cep telefonuna geliştirilen özel servis üzerinden mesaj atması ve anormallik içeren anonimleştirilmiş görüntünün de doktorlara gönderimi sağlandı. Yapay zeka sistemi, hastaya ait anormallik içeren MR kesitlerindeki anormal bölgeleri (segment) renklendiriyor” dedi.

    Yapay zeka algoritmasının kurulduğu günden bu yana doktorların cep telefonlarına alarm yolladığını belirten Çeltikçi, tıp tarihine geçen hastayla ilgili şöyle konuştu:

    “Akşam saatleriydi. Polikliniğe baş ağrısı şikayetiyle gelen hastamızdan MR istenmiş. Yapay zeka sistemi, hastamız daha MR cihazındayken bir anormallik tespit etti. Telefona baktığımızda yapay zekanın hastamızın beyninin ciddi bir kısmında beyin ödemi ve tümör tespiti yaptığına dair mesaj gördük. Doktorlarımız hemen harekete geçti ve gerekli önlemleri aldı. Hastamız, yaptığımız biyopsiye göre de beyin tümörü tanısı aldı ve tedavilerine başlandı.”

    Türkiye’de MR görüntüleme sayısının çok yüksek olduğunu, bu görüntüleri radyologların değerlendirmesi için hastaneden hastaneye değişebilen süreler gerektiğini belirten Çeltikçi, “Yapay zeka, acil müdahale gerektiren anormalliği çok kısa sürede gösterebildi. Yapay zeka ile amaçlanan zaten erken alarm sistemi gibi çalışması” dedi.

    Çeltikçi, yapay zeka çalışmalarında, sadece erken alarm değil, tümörün adının ve genetik özelliğinin de tespit edilebilmesini hedeflediklerini bildirdi.

    “Dünya literatüründeki ilk vaka bizim hastamız oldu”

    Emrah Çeltikçi, Avrupa ülkeleri ve ABD’de yapay zeka çalışmaları yürütüldüğüne işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Literatürde gerçek zamanlı çalışan bir algoritmayla tespit edilmiş gerçek bir hastanın girişimini görmedik. İşin aslı bu durum bizi şaşırttı. Sonradan geriye dönüp baktık ki örneğin ABD’de geliştirilen erken uyarı sistemlerinin henüz FDA onayları alınmamış. Dolayısıyla yapay zeka ile böyle bir durumu gerçek zamanlı test etme kapasiteleri yok. Oradaki bürokratik engeller de buna izin vermiyor. Ayrıca ABD’de sağlık sisteminin özel olması nedeniyle veriye ulaşmada sıkıntılar var. ABD’deki bu durum, bizim için tabii güzel oldu. Hastamız aslında literatürdeki ilk yapay zeka tarafından tespit edilip MR’ının çekildiği günün ertesi günü müdahalesi yapılan ilk insan oldu dünya tarihinde. Hatta biz bunun yayınını da yaptık. Dünya literatüründeki ilk vaka bizim hastamız oldu. Deneysel amaçlı değil gerçek bir hasta bir MR cihazına girdi, yapay zeka beynindeki tümörü tespit etti ve doktorlara haber verdi ve hastaya müdahale edildi. O açıdan da çok mutlu ve gururluyuz. Sonuçta bir şeyleri ilk kez yapıyor olmak güzel.”

    Yapay zekayla beyin tümörünün erken teşhisinin sağlandığını ve böylece radyologların MR tetkik sonucunu raporlaştırması beklenmeden hastaya acil müdahale edilebildiğini anlatan Çeltikçi, hastanelerinin acil servisinde özellikle “inme” riskinin erken tespit edilmesine yönelik olarak geliştirilen yapay zeka sisteminin kullanılabileceğini bildirdi.

    “Ülkemiz için örnek bir proje oldu”

    Gazi Üniversitesi Yapay Zeka ve Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Merkez Müdürü ve Türk Beyin Projesi yürütücüsü Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu da projenin, Türkiye’de açık veri felsefesine dayalı olarak hayata geçirilen ve gerçek ortamlarda da kullanılabilen ilk proje olduğunu söyledi.

    Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri ve araştırmacıları ile Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ekibi olmak üzere 30’a varan araştırmacının farklı zamanlarda projede çalıştığını ve destek verdiğini anlatan Sağıroğlu, şöyle devam etti:

    “Elde ettiğimiz verileri, Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na uygun olarak anonimleştirip işledik. MRG verilerini bir araştırma projesinde kullanmak çok zor olsa da biz bunu başardık. Ürettiğimiz veri setini araştırmamızda ve yapay zeka modellerini eğitmede kullanarak, doktorlarımızın kullanabileceği bir ürün geliştirdik. MRG verilerini anonimleştirip araştırmacıların kullanıma açtık. Bu ülkemiz için bir örnektir. Gerçek zamanlı olarak MRG’lerden yapay zeka modelleri ile tümör tespiti yapılması sonucunda hastaya erken müdahale edilebilmesiyle ilgili çalışmalarımızdan birinin dünyaca saygın bir dergide yayımlanması ve erken müdahalenin literatüre girmesi ise bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Daha yeni çözümler üretmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

    Prof. Dr. Sağıroğlu, yapay zekanın sonuçlarının doktorların cep telefonlarına acil uyarı şeklinde ulaştırılması için de bir GSM operatörüyle işbirliğine gittiklerini aktardı.

    Tüm kamu hastanelerine ücretsiz kurulma taahhüdü

    Sağıroğlu, proje kapsamında geliştirilen yapay zeka sisteminin tüm kamu hastanelerine ücretsiz olarak kurulma taahhüdü verildiğini bildirdi.

    Projenin, pek çok yeniliği barındırdığını belirten Sarıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Açıklanabilir Yapay Zeka yaklaşımı, ‘burada anormal bir durum var’ diyerek gerekçesini de bir modelle açıklıyor. Bu sistem, doktorlarımızın güvenini artırdı. Doktorlar, sisteme güvendiği için bu sistemle yakın çalışıyorlar. Sistem, 1000’in üzerinde anormal durumu doktorlarımıza bildirdi. Gazi Üniversitesi Hastanesi’ne gelen her hasta, beyinle ilgili MR çektiriyorsa sonuçları anında doktorlara ulaşıyor. 3 MR cihazımızdaki görüntüler anında yapay zeka analizine giriyor. Bu da hastalarımıza güven veriyor, doktorlarımızın da hızlı planlama yapmasını sağlıyor. Projeye gönüllü olarak girmemiz ve kamuda ücretsiz olarak kurulmasını istememizin temel nedeni ise hayat kurtarılmasına katkı sağlamak. Projeye gönülden inanıyoruz.”