Etiket: tümör

  • Karın ağrısı şikayetiyle gitti, gördüğüne inanamadı

    Karın ağrısı şikayetiyle gitti, gördüğüne inanamadı

    Balıkesir’de yaşayan 64 yaşındaki H.G., karnında ağrı ve şişlik şikayetiyle bir hastaneye başvurdu. Yapılan tetkikler sonucu yaşlı kadının mide kanaması geçirdiği belirtildi. İleri tedavi için İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiğinde ise ilk şoku yaşadı. Burada yapılan tomografi sonucunda H.G.’nin karnının en alt bölümünden kalbin altına kadar uzanan yaklaşık 10 kilogram ağırlığında, 38 santim boyunda ve 26 santim eninde tümör olduğu teşhisi konuldu. Dev tümör, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Osman Nuri Dilek ve ekiplerinin birlikte girdiği operasyonla başarılı şekilde çıkartıldı.

    “Hasta bize geldiğinde halsiz, yorgun ve kansız bir haldeydi”

    Yapılan ameliyata ilişkin bilgiler veren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Osman Nuri Dilek, “Hastamız karnında ağrı ve şişlik şikayetiyle Balıkesir’den bize geldi. Orada mide kanaması nedeniyle bir tetkik edilmiş ve ileri tedavisi için de bize yönlendirilmiş. Hasta bize geldiği zaman halsiz, yorgun ve kansız bir haldeydi. Biz hemen tomografisini istedik. Karnında ele gelen bir kitle vardı. Pelviste dediğimiz yani karnın en alt bölümünden kalbin altına kadar uzanan, yaklaşık 38×29 santimlik çok büyük bir kitlesi vardı. Bunun kötü huylu bir tümör olacağını düşünerek hazırlıklarımızı yaptık. Hastayı birkaç gün içerisinde ameliyata hazır hale getirdik ve ameliyatını yaptık” diye konuştu.

    “Çok nadir göreceğimiz bir vaka”

    Tıp literatüründe nadir görülen bir vaka olduğunu vurgulayan belirten Prof. Dr. Dilek, şunları kaydetti:
    “Zor bir ameliyattı. Kan teminlerimizle ameliyata girdik. Mideden kaynaklandığını öncesinde de düşünmüştük ama inanmak zordu. Çünkü mideden böyle bir tümörün gelişmesi için çok büyük bir kitleydi.”

    “Kitle diyafragmaya yapışmıştı, midenin tamamını aldık”

    Kitlenin çok büyük olması sebebiyle karnında büyük açılma yapıldığını ve kitlenin dalakla birlikte alındığını aktaran Dilek, “Kitle dalakla iç içe geçmişti. Diyafragmaya yapışmıştı ve diyafragma ile beraber çıkardık. Midenin tamamını aldık. Bağırsakla yemek borusu arasında yeni bir yol oluşturarak ameliyatımızı tamamladık. Yaklaşık 4 saat süren bir ameliyattı” ifadelerine yer verdi.
    Hastanın durumunun şu an iyi olduğunu ve daha da iyiye gideceğini ümit ettiklerini ifade eden Dilek, hastanın 7 gün içerisinde taburcu olmasını beklediklerini söyledi.

    “Patoloji sonucu sayesinde hasta tedavisini alabilecek”

    Kitlenin patoloji laboratuvarına götürüldükten sonraki inceleme sürecine dair bilgiler aktaran Prof. Dr. İzzetiye Ebru Çakır da “Laboratuvarımıza 38,29,13 santim boyutlarında, 10 kilo ağırlığında bir kitle geldi. Patoloji sonucu sayesinde hastamız tedavisini alabilecek. Ancak bu işlemler patolojide, yaklaşık 3 hafta kadar süreyle devam etmektedir. Cerrahi olarak çıkartılan tüm materyallerin mutlaka patolojik incelemesinin yapılması gerekmektedir. Bu tip bir batın içi kitle, mide kaynaklı bir gastrointestinal stromal tümör (GIST) olabileceği gibi, dediferansiye liposarkom gibi diğer mezenkimal tümörler olabilir” şeklinde konuştu.

  • Tümör nedeniyle köpeğin kulağı ampute edildi

    Tümör nedeniyle köpeğin kulağı ampute edildi

    Zonguldak’ta sahipli ve kulağında tümör olan köpek sokağa bırakıldı. Hayvanseverler hayvanları beslediği sırada köpeğin kulağındaki tümör fark edildi. Köpek, kent merkezindeki veteriner kliniğe getirildi. Veteriner hekim Önder Alkan tarafından muayene edilen köpeğin kulağında yaklaşık 6-7 santimetre boyutunda tümör tespit edildi. Köpek ameliyata alınarak kulağı ampute edildi.

    Veteriner hekim Önder Alkan, “Hayvanseverler besleme zamanında beslemeye gittiklerinde ismi Zeytin, siyah köpeğimizin tek kulağında tümör tespit edildi. Kulağı komple alıp, numeyi de patolojiye gönderdik. Ameliyatı iyi geçti. Kulak kökünden komple alındı. Şu anda tedavisi devam ediyor. Herhangi bir sıkıntısı yok. Yaşamına tek kulakla devam edecek. Kulaktan aldığımız tümör bir kulak boyutunda. Komple kulağı sarmış, diğer kulağa atlamamış. Başka bir yerinde soruna rastlamadık. İyi olacağını düşünüyoruz. Kulak duyumla alakalı merkezler kulağın dışında değil. Biz kulağın dış kısmını aldık. İç kulak, orta kulak ve kulak zarı o bölgelerden basitçe anlatırsak gerçekleşiyor. Bundan sonraki komplikasyon ne olabilir; kulak kepçesi olmadığı için içerisine su girmesi, yaşam alanlarında herhangi bir rüzgar, yağmur, kar, diğer cisimlerle ilgili kulak için koruyucu durumda değil. Kulak kepçesi bunu sağlıyor. Kulak içinde iltihaplanmalar gerçekleşebilir. Tümörü de düşündüğümüzde operasyon kaçınılmazdı” dedi.

  • En çok erkeklerde görülüyor

    En çok erkeklerde görülüyor

    Toplumda giderek artan ve endişe kaynağı haline gelen beyin tümörleri hakkında BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Op. Dr. Selçuk Gözcü detaylı bilgilendirmede bulunarak, tanısı ve tedavisindeki önemli noktalara dikkat çekti.
    Öncelikli olarak beyin tümörünün tanımından bahseden Op. Dr. Selçuk Gözcü, “Tümör, vücudumuzda olmaması gereken bir yerde oluşan bir doku ya da herhangi bir dokunun olması gereken yerde kontrolsüz büyümesi anlamına gelir. Vücudumuzda çok da fazla önemsemediğimiz yağ bezeleri ve et benleri de tümör kavramına girebilir. Ancak her tümör öldürücü olmasa da beyin tümörlerinde beyin dokusunun istisnai bir durumu vardır. İyi huylu tümörler de beyin kafatası içinde kapalı bir odada yer aldığından öldürücü olabiliyor. Bu nedenle beyin tümörlerinin tümü öldürücü olmasa da, mutlaka kontrol altında tutulmalı ve doğru müdahale edilmedir” diye ifade etti.

    Beyin tümörü yaşlara göre farklılık gösteriyor

    Beyin tümörünün toplumda görülme sıklığında da bahseden Op. Dr. Gözcü, “100 bin kişide 3-5 arasındadır. Sarı ırkta ve kadınlara oranla erkeklerde görülme oranı daha çoktur. Kadınlarda ise iyi huylu olan menenjiom daha çok görülür. Beyin tümörü hemen hemen her yaş aralığında görülmektedir. Aynı zamanda beyin tümörleri yaşa göre farklılık gösterir. Örneğin; kötü huylu beyin tümörü daha çok çocuklarda ve 60 yaş üzerinde görülür. İyi huylu beyin tümörü ise geri kalan yaş aralıklarında daha sık karşılaşılır” dedi.

    Tanı şekli ve tedavi yaklaşımları nasıl ilerliyor

    Beyin tümörlerinin nasıl tespit edileceği konusunda da bilgilendirmelerde bulunan Dr. Gözcü, “Tam donanımlı bir hastane tercihi hem tanı hem de tedavide başarıyı etkiler. Beyin tümörü tanısında altın standart olan Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) ile beyin tümörünün türü hakkında kabaca bir fikir elde edilir ve sonrasında patoloji laboratuvar incelemesi ile beyin tümörü olup olmadığı net olarak anlaşılır. İleri radyolojik görüntüleme yöntemleriyle beyin tümörlerinin detaylı bir şekilde gösterilmesi ve tanımlanması tedaviyi planlama açısından son derece önemlidir. Teknolojik gelişmeler tanı konulması ve patolojilerin tanımlanmasında büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Hastaya kontrast madde verilerek gerçekleştirilen ‘BT anjiyo’, beyin damar hastalıklarının tanısında önemli yer tutmaktadır. Bu sayede damarların yapısı rahatlıkla görüntülenebilmektedir. Beyin dokusunun ve hastalıklarının değerlendirilmesinde ise ön plana çıkan görüntüleme yöntemi MR yani ‘Manyetik Rezonans’tır. Standart MR görüntüleme ile beynin sadece anatomik ve yapısal durumu hakkında bilgi elde etmek mümkün iken, yeni teknolojiler ile beynin metabolik, biyokimyasal ve hemodinamik yapısı hakkında da bilgi sahibi olunabilmektedir. Beyinde bulunan lezyonlar hakkında bilgi sahibi olmak için bilinen yöntemlerle biyopsi yapmak zor, riskli ve zaman alıcı olabilmektedir. İleri MR görüntüleme yöntemleri ile beyinde şüphelenilen lezyonun tümör olup olmadığı belirlenebilir. Difüzyon MR, DTI MR, Fonksiyonel MR, Perfüzyon MR ve MR spektroskopi gibi ileri MR görüntüleme yöntemleriyle tümörün yaygınlığı, türü, metabolik- biyokimyasal yapısı, konuşma, görme ve hareket etmeyi sağlayan alanlar ve yolaklar ile olan ilişkisi değerlendirilebilir. İleri MR görüntüleme yöntemleriyle elde edilen veriler, tedavi yaklaşımlarının belirlemesini sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

    Belirtilere dikkat

    Son olarak da belirtileri hakkında uyarılarda bulunan ve ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Gözcü, “Beyin tümörü belirtileri kusma, şiddetli baş ağrısı, konuşma ve görme bozukluğu, kol ve bacakta güçsüzlük şeklinde sıralanabilir. Beyin tümörü belirtilerine sahip olan kişiler beyin cerrahisi ya da nöroloji uzmanına başvurmalılar” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

  • Sokak köpeğinin memesinde oluşan tümör alındı

    Sokak köpeğinin memesinde oluşan tümör alındı

    Osmaniye Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne bağlı Geçici Hayvan Barınağı ve Rehabilitasyon Merkezi ekipleri, rutin kontrolleri esnasında Adnan Menderes Caddesi üzerinde bulunan fidanlık bahçesi içerisinde bir köpeğin bitkin durumda olduğunu fark etti. Yapılan kontroller sırasında sokak köpeğinin memesinde oluşan tümörü fark eden ekipler, zaman kaybetmeden köpeği bulunduğu yerden alarak nöbetçi veteriner kliniğine götürdü.

    Veteriner Hekim tarafından gerekli kontrollerin yapılmasıyla ameliyata alınan köpeğin memesinde bulunan 1 kilo 150 gram ağırlığındaki tümör 3 saat süren operasyonla alındı. Başarılı ameliyat sonrasında, bir süre klinikte gözlem altında tutulan köpek, daha sonra barınak ekipleri tarafından teslim alındı. Geçici Hayvan Barınağı ve Rehabilitasyon Merkezi’ne getirilen köpek, burada genel bakıma alınırken tedavisinin tamamlanmasının ardından tekrardan alındığı bölgeye bırakılacak.

    Öte yandan Osmaniye Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü bünyesinde bulunan Geçici Hayvan Barınağı ve Rehabilitasyon Merkezi’nde görevli ekiplerin sokak hayvanları için rutin kontrolleri durmaksızın devam ediyor.

  • Yüksek tansiyondan tümör saptandı

    Yüksek tansiyondan tümör saptandı

    Uzun yıllardır tip 2 diyabet ve yüksek tansiyon tedavisi gören 60 yaşındaki Bekir Hafız Nurdoğdu, son yıllarda tansiyonunun 15-16’nın altına düşmemesinden şikayetçiydi. Endokrinoloji Uzmanı Dr. Yavuz Selim Demir’in muayenesi ve tetkikler sonucunda, hastanın sağ böbrek üstü bezinde tümör tespit edildi.

    Tümörün alınması için Genel Cerrahi ve Endokrinolojik Cerrahi Uzmanı Prof.Dr.Varlık Erol’a başvuran hasta, kendisine önerilen robotik cerrahi yöntemiyle ameliyat oldu.

    “Robotik cerrahi hastaya kolaylık sağlıyor”

    Nurdoğdu’nun iki saat süren ameliyatın ardından üç gün sonra taburcu olduğunu belirten Prof. Dr. Varlık Erol, “Robotik cerrahi, özellikle adrenal bez denilen böbrek üstü bezi tümörü gibi derin alanlardaki hareket kabiliyeti ve görüntüleme sistemi sayesinde hastalara ve cerrahlara büyük kolaylık sağlıyor. Geride tümör kalmıyor ve hastalar kısa sürede normal hayatlarına dönebiliyor” dedi.

    Robotik cerrahide ameliyathanede, hastanın yanında bulunan cerrah konsolundan, hasta üzerinde el bileğine benzeyen kolları kullanarak ameliyatı yaptıklarını anlatan Erol, robotun kısıtlı alanlardaki hareket kabiliyeti ve 3 boyutlu görüntüleme sistemi sayesinde insan gözü gibi derinlik sağlayıp, farklı açılar ile görüş sağladığını dile getirdi. Prof. Dr. Varlık Erol, robotik cerrahi ile ilgili şu bilgileri verdi:

    “Daha ayrıntılı doku ayrıştırmasına izin vererek, daha az kanama ve daha az ağrı gibi avantajları olan robotik cerrahi, tüm genel cerrahi ameliyatlarında güvenle kullanılabiliyor. Kalın bağırsak kanseri, mide kanseri, adrenal bez tümörleri ve kanserleri, obezite cerrahisi (tüp mide ve gastrik bypass), safra kesesi ameliyatı ve fıtık ameliyatlarını robotik cerrahi ile merkezimizde uygulamaktayız.”

  • Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir

    Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, beyin tümörü ve belirtilerine yönelik açıklamalarda bulundu. Sayacı, baş ağrısının beyin tümörünün belirtisi olabileceğine dikkati çekti. En sık görülen semptomun baş ağrısı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sayacı, “Baş ağrısı ile başvuran hastalarda ağrının şekli her zamankinden farklı ve şiddetliyse, altta yatan nedene yönelik net bir saptama yapılamadıysa beyin tümörüne yönelik tetkik edilmelidir” uyarısında bulundu.

    Dr. Sayacı, baş dönmesi, bulantı/kusma, denge kaybı, yürüme güçlüğü, görme/duyma/konuşma problemleri, kol ve bacakta uyuşma, güç kaybı, işlev bozukluğu, unutkanlık, ani ortaya çıkan kişilik değişikliği ve duygusal değişiklikler, yüz felci, yutma güçlüğü, koku algılamada bozukluk ve nöbet geçirme gibi semptomların da beyin tümörü belirtisi olabileceğini vurguladı.

    Beyin tümörü tanı süreci

    Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, kesin kanıtlanmış bir risk faktörü olmasa da radyasyon maruziyeti veya biyolojik ailesinde beyin tümörü öyküsü olan kişilerin beyin tümörünün görülmesi açısından riskli grupta olduğunu belirtti. Beyin tümörünün teşhis sürecini anlatan Sayacı, tüm hastalıklarda olduğu gibi beyin tümörlerinin teşhisinin de tıbbi geçmişin incelenmesi ve fizik muayene ile başladığını söyledi.

    Başvurulan yöntemler hakkında da bilgi veren Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, şöyle devam etti:
    “Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme beyin tümörlerini saptamada en çok kullanılan tetkiklerdir. Tümörün yerine ve türüne göre anjiografi, PET görüntüleme tercih edilebilmektedir. Tümörün kesin tanısı için altın standart ise tümörün eksizyon veya biyopsi ile örneklemesinin yapılarak patolojik incelemesinin yapılmasıdır.”

    Beyin tümöründe tedavi süreci

    Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, tümör tedavisinin konumu, sayısı ve türüne göre değiştiğini belirtti. Tüm bu kriterlerin cerrahi seçeneğinin uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa da tümörün ne kadarının çıkarılabileceğine dair belirleyici olduğunu söyleyen Sayacı, radyoterapi, kemoterapi ve immunoterapi yöntemlerine tedavi sürecinde başvurulabileceğini ifade etti.

    Ameliyat teknikleri hakkında bilgi veren Sayacı, “Beyin tümörlerinin cerrahisi için ameliyat sırasında nöromonitörizasyon ve nöronavigasyon teknikleri ameliyata yardımcı olarak kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ve görüntüleme yöntemleri sayesinde operasyon süreci, tümör dokusunun tespiti ve tümörün tamamen temizlenmesi ameliyatların başarısında artış sağlanmıştır. Tüm bu teknolojiler, doğru kişiye doğru ameliyatın doğru teknikle ve minimal riskle yapılmasına imkan tanımaktadır” dedi.

    Operasyon sonrası iyileşme süreci

    Dr. Sayacı, beyin tümörü operasyonunun ardından iyileşme süreci hakkında da bilgi verdi.

    Yapılan cerrahinin büyüklüğüne göre oluşabilecek komplikasyonlar ve operasyon sonrasında dikkat edilmesi gereken durumların iyileşme süresini etkilediğini belirten Op. Dr. Sayacı, “Ortalama hastane yatış süresi 2-5 gün olmakla birlikte bu süre çok daha uzayabilmektedir. Normal yaşama dönme ise ortalama 2-3 hafta sürmektedir. Yara bakımı, istirahat, yürüyüş ve egzersizin çoğunlukla iyileşme sürecine olumlu yönde katkı sağlamaktadır. Beyin tümörlerinin tümörün özelliği ve yapılan cerrahiye göre değişen nedenlerle tekrar etmesinin de mümkün olabileceğini, bu yüzden de ameliyat sonrası doktorun önerdiği şekilde ve sıklıkta takibin önem kazanmaktadır” dedi.

  • Sohbet esnasında tümör çıkardılar

    Sohbet esnasında tümör çıkardılar

    Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, cerrahların işini kolaylaştıran son teknolojik cihazları yerinde tespit etmek amacıyla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesini ziyaret etti. Prof. Dr. Necdet Budak, doktorların daveti üzerine kıyafetlerini giyerek ameliyathaneye girdi. Bu sırada 63 yaşındaki Mehmet Hürriyet Karcı’nın beyin tümörü ameliyatı vardı. Rektör Budak, bir yandan hasta ile sohbet etti, cerrahlarda uyanık bir şekilde kalan hastanın beynindeki kitleyi çıkardı.

    Hasta, kızıyla telefonla görüştü: “Nadir gerçekleştirilen operasyona ben de bizzat katıldım”

    Ameliyat sırasında yine doktorlar, 63 yaşındaki hastayı kızı Eda Dere ile telefonda görüştürdü.

    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine yapılan yatırımların ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladıklarını söyleyen Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Hastanemizin bütün kliniklerini son teknoloji cihazlarla yeniledik. Ülkemizde beyin cerrahisi alanında nadir olarak gerçekleştirilen bir operasyona ben de bizzat katıldım. Kliniğimize kazandırdığımız cihazların ameliyat esnasında ne kadar kolaylık sağladığını da gözlemlemiş oldum. İyi ki medikal anlamda bu yatırımları yapmışız diye düşündüm. Vatandaşlarımızın bu son teknolojik imkanlardan devlet güvencesinde faydalanması da son derece önemli. Hocalarımızı bu başarılı çalışmalarından ötürü tebrik ediyorum” diye konuştu.

    “Hastamız, ertesi gün taburcu olabilecek şekilde operasyondan çıkıyor”

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Taşkın Yurtseven ise “Yeni alınan cihazımız sayesinde, daha önce yapılması çok güç olan, önemli anatomik bölgelerdeki küçük tümörlerin çıkarılmasını daha rahat gerçekleştirebiliyoruz. Navigasyon sistemi ve robotik kol yardımıyla hastalarda kesi yapmadan ya da minimal kesi ile bu tümörleri elimizle koymuş gibi çıkartabiliyoruz. Ameliyat edilen hastamızla, operasyon esnasında bilinci açık bir şekilde iletişim kurabiliyoruz. Hastamız, ertesi gün taburcu olabilecek şekilde operasyondan çıkıyor. Uyutma işlemi gerçekleşmediğinden ötürü de anestezinin komplikasyonlarından uzak oluyor. Son yıllarda kliniğimize ve hastanemize hiç olmadığı kadar yatırımlar yapıldı. Türkiye’de az rastlanacak teknolojik cihazlarla çalışıyoruz. Bunun faydasını da yine en fazla hastalarımız görüyor. Eğitim alanında da öğrencilerimize ve asistanlarımıza fayda sağlıyor. Bize sağladığı desteklerden ötürü Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak’a ve üniversite üst yönetimine teşekkürlerimizi sunuyoruz” şeklinde aktardı.

    Ameliyatın kendisi adına çok iyi geçtiğini belirten 63 yaşındaki Mehmet Hürriyet Karcı, “Doktorlarımızdan Allah razı olsun. Herhangi bir ağrım ve sızım yok. Operasyondan gayet memnun kaldım. Rektör Bey de yanımızda bulundu ona da teşekkür ediyorum” dedi.

    Hastanın kızı Eda Dere de, “Ameliyat esansında babamla ve doktorlarla canlı olarak telefonda görüştük. Yapılan işlemleri bizlere telefonla bildirdiler. Herhangi bir yan etki yaşamadık. Babam, normal aksanda konuşmaya devam etti. Tüm ekibe çok teşekkür ederiz” diye konuştu.

  • Zayıfladığı için hastaneye gitti, kalbinde tümör çıktı

    Zayıfladığı için hastaneye gitti, kalbinde tümör çıktı

    Gaziosmanpaşa’da yaşayan 4 yıllık evli olan ilk çocuğunu kucağına almaya gün sayan 29 yaşındaki Mustafa Yancar, bir süre önce iştahsızlık, hızlı kilo kaybı gibi şikayetler hissetmeye başladı. Yancar, sonrasında yorgunluk ve şişkinlik belirtileri de olup bir anda kendini kötü hissedince Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine geldi. Burada yapılan tetkiklerde safra yolları fonksiyonlarıyla ilgili problem tespit edilerek dahiliye servisine yatışı yapıldı. İncelemelerde ekipten bir doktorun şüphesi üzerine sorunun kalbinden kaynaklı bir problem olup olmadığına da bakılınca Yancar ve doğumuna haftalar kalan hamile eşi büyük bir şok yaşadı. Kardiyoloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Erdal Belen ve ekibi genç adamın kalbinde yaklaşık 10 cm’lik tümör olduğunu tespit etti. Ardından hasta, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Elif Teker Açıkel ve ekibine yönlendirildi. Ameliyat olması gerektiği ifade edilen genç adam, hazırlıkların tamamlanmasıyla operasyona alındı. Kalp ve Damar Cerrahisi ekibinin başarıyla gerçekleştirdiği açık kalp operasyonuyla kalpteki tümör alınırken, tespit edilen damar tıkanıklığı da giderildi. Tedavi sürecinin ardından Yancar taburcu edilirken, en büyük endişesinin şu an doğumuna yaklaşık 1 ay kalan bebeğini görememe korkusu olduğunu söyledi. Kardiyoloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Erdal Belen hastalığın teşhis sürecini anlatırken Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Elif Teker Açıkel de ekibiyle birlikte girdikleri zorlu operasyon ve hastanın tedavisine ilişkin bilgi verdi.

    “En çok korktuğum çocuğumu görebilecek miyim düşüncesi oldu”

    Yaşadıklarını anlatan 29 yaşındaki Mustafa Yancar, “Hastaneye acilden giriş yaptım, 2 ayda yaklaşık 9-10 kilo verdim bir anda, son 1-1,5 haftada yeme olarak inanılmaz kesilmeler oldu. Yürürken artık yorgunluk ve şişkinlik hissetmeye başladım o yüzden acile geldim. Acilde safra kesemle ilgili problem olabileceğini söylediler ve beni dahiliye birimine yatırdılar. Akabinde kalbimde bir büyüme olduğunu fark ettiler. Kalp ve damar cerrahına yönlendirip bir kitle olduğundan bahsedip operasyon yapmak istediklerini söylediler. Acil bir şekilde operasyonum gerçekleşti. Bu benim ilk hastane tecrübem, ilk operasyonum ve çok büyük bir operasyon geçirdim. Bir anda olunca şoka girmiş gibi olduk. Burada kalp ve damar cerrahisindeki doktorlarımız özellikle Melike Hoca, operasyondan önce beni inanılmaz rahatlattı. Çok mutlu oldum, çok rahatladım zaten en başta ameliyatı atlatayım bir uyanayım, ondan sonraki illaki gelecek diye bekliyorduk, öyle de oldu. En çok korktuğum kısım oydu, çocuğumu görebilecek miyim, bütün problem orada başlıyordu zaten operasyona girmeden önce tek bir söz istedim. Ben çocuğuma yetişmek istiyorum, bunu yapabileceksek ben tamamım, her şeye varım. Çok şükür de verdikleri sözü tuttular, yetiştiriyorlar” şeklinde konuştu.

    “Bu şikayetlerle gelen birinde akla gelmesi zordur, ilginç bir vaka”

    Hastanın geliş şikayetleri düşünüldüğünde çok yönlü tanı sürecinin hastalığının tespitinde büyük önem taşıdığını söyleyen Kardiyoloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Erdal Belen, kimi zaman kalp hastalıklarının şikayet vermeyebileceğini ifade ederek kontrollerin yapılması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Belen, “Hastamız çok genç bir hasta 29 yaşında kilo kaybı, iştahsızlık şikayetleriyle başvuruyor. İç Hastalıkları bölümü hastamızı yatırarak tetkik ediyor safra yollarında bir tıkanıklık, enfeksiyon var. Bunu yapacak yüzlerce sebep olabilir aslında ama ayırıcı tanının önemi, oradaki bir doktor arkadaşımız acaba kalpten gelen bir durum var mı diye bizden EKO istedi. Ekokardiyografi yani, kalp ultrasonunda bir sağ kulakçık dediğimiz yerde 10 cm’ye yakın bir kitle saptandı. Bu kitlenin tek tedavisi vardı o da cerrahi. Biz de teşhisi koyduktan sonra bu 10 cm’lik kitle için kalp ve damar cerrahisi kliniğimize konsülte ettik. Ameliyat için hastayı oraya devrettik. 29 yaşında bu şikayetlerle gelen birinde akla gelmesi zordur o yüzden ilginç bir vaka olması önemli. Bir de sağ tarafta olması önemli daha çok solda bekleriz, bu da farklı bir özelliği ama şükür ki iyi bir ameliyatla hastamızı kurtardık” dedi.

    “O kitleyi tamamen kalbinden aldık”

    Hastasının tedavi sürecine yönelik konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Elif Teker Açıkel, “Gerçekten bizim nadiren görebileceğimiz durumlardan biri, hasta dahiliyeye beslenmesinin azalması, ciddi kilo kaybıyla ve safra kesesinde enfeksiyon soru işaretiyle gelip yatıyor. Oradaki bir doktor arkadaşımın ciddi bir dikkati sayesinde kardiyolojiye danışılıyor. Fark ediliyor ki kalbinde yaklaşık 10 cm’lik tümörel bir kitle olduğu görülüyor. Bize danışıldı, biz de hastamızı zaman kaybetmeden hızla operasyona alıp o kitleyi tamamen kalbinden aldık. Çoğunlukla semptomatik oluyorlar, eninde sonunda bir nefes darlığı, hareketli eforla birlikte güçsüzlük, çarpıntı gibi belirtiler veriyor ama bizim hastamızda ne yazık ki bunlar yoktu. Bu kitlenin sürecini sorarsanız çok uzun süredir var olduğunu düşünüyorum, birdenbire 10 cm’lik bir kitle oluşmaz. Bu yavaş yavaş artmıştır artık en son aşamada kalbe o kadar büyük bası yapmaya başlamış ki bu şekilde belirti vermeye başlamıştır. Kitle 10 cm’ye yakın olduğu için açık kalp ameliyatı yaptık, ameliyatımız esnasında aynı zamanda bir kapağı da tamamen bozulmuş durumdaydı. Hem o büyük kitleyi aldık hem de kapak tamirimizi yaptık” dedi.

    “Hastayı kaybetmeye kadar giden ciddi sonuçlar doğurabilirdi”

    “Ameliyatımız yaklaşık bir 4-5 saat sürdü” diyen Doç. Dr. Açıkel, “Hastamız uyandıktan sonra bile kendisinde farklılıkları çok rahat bir şekilde gördük. Kan değerlerimiz toparladı, hastamızın daha rahat bir hareket hali oldu, beslenmesi arttı. Kilo da almaya başladı, en güzel yanlarından biri de bu oldu. İşin en dramatik tarafı; eğer ki fark edilmemiş olsaydı o kapaktan geçen kitle kapağı tamamen kapatıp kalbin dolaşımını bozup hastayı kaybetmeye kadar giden ciddi sonuçlar doğurabilirdi. Kendisini ilk gördüğüm zaman da dedim; evet, 29 yaşında gencecik bir beyefendisin bu bakımdan şanssızsın keşke olmasaydı ama herhangi bir şey olmadan sana müdahale etme şansımız olması bu da senin şanslı olduğunu gösterir. Çok genç, evet fark edilmemiş ama şu an her şey yolunda. Hastamızı taburcu ettikten sonra günlük hayatına devam edecek, onlar da bir sıkıntısı yok. Belli aralıklarla mutlaka takibimize gelecek. Kullanacağı ilaçlar, tedavilerine de uyduğu zaman ömür boyu artık rahat ve mutlu bir hayat sürmesini düşünüyoruz” diye konuştu.

  • Karpuz büyüklüğündeki tümör göğsünü patlattı

    Karpuz büyüklüğündeki tümör göğsünü patlattı

    Denizli’de yaşayan 57 yaşındaki Fatma Özen, 5 ay önce göğüs bölümünde yaşadığı ağrı ve leke görüntüsüne rağmen hekime başvurmadı. Ağrılarının hızla artması ve sağ göğsünde hızla büyüyen bir kitlenin olduğunu fark eden kadın, uzmana başvurmak yerine bitkisel tedavi yöntemlerine yöneldi. Hekimlerden tepki alacağından endişe eden Özen, ağrıların dayanılmaz hale gelmesi ve kanamanın başlamasının ardından en yakın hastaneye başvurdu. Yapılan tetikler sonucunda sağ göğünde tümör olduğunu öğrenen Özen, kentin farklı noktalarındaki hastaneleri kapı kapı gezmeye başladı. Derdine derman aradığı sırada halsizlik ve yoğun kan kaybı yaşayan Özen, bir hekimin önerisi üzerine Genel Cerrahi Uzmanı Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İmdat Koçberber ile tanıştı. Op. Dr. Koçberber tarafından çok acil bir ameliyata alınan kadın, göğsünü patlatan 20 santimlik tümörden kurtularak sağlığına kavuştu.

    “Kitlenin devasa boyutta ulaştığını ve 20 santimetre olduğunu gördük”

    Karpuz büyüklüğündeki kitlenin tamamen temizlendiğini ve başarılı bir ameliyat yapıldığını ifade eden Op. Dr. İmdat Koçberber, “Hastamız yaklaşık 10 gün önce kliniğimize başvurdu. Bütün göğsünü kaplayan açık yara halinde ve aktif kanamalı bir kitlesi vardı. 3-4 ay önce göğüs bölgesinde kütlenin hızla büyüdüğünü, değişik doktorlara gittiğini ve netice alamadığı ortaya çıktı. Belli süre geçmesi nedeniyle tedavide geç kalınmış ve hiçbir hekimin yanaşmadığını öğrendik. Çok şiddetli kanaması vardı. Hastamızın küçük bir parçasını alıp, patolojik incelemesini yaptıktan sonra kitlenin alınmasına karar verdik. Hızlıca yapılan işlemlerin ardından kitlenin devasa boyutta ulaştığını ve 20 santimetre olduğunu gördük. Meme bölgesini tamamen zarar verdiği ve kanama sorununu ortaya çıkardığını tespit edilmesinin ardından zor da olsa kitle ve kalıntılarının tamamını temizledik. Göğsünü başarılı çalışma ile kapatmayı başarabildik” dedi.

    “Yüzde 1’den az görülen ve hızlı büyüyen meme tümörü olduğunu tespit ettik”

    Literatürde bu hastalığa çok az rastladıklarını ve bu boyutta ilk defa tümör gördüklerini anlatan Op. Dr. İmdat Koçberber, “Patolojik incelemesi sonucunda bütün meme tümörlerini çok nadir cinsi olan sistosarkoma olduğunu gördük. Çok nadir olan, yüzde 1’den az görülen ve hızlı büyüyen meme tümörü olduğunu tespit ettik. Hastamızın durumu şu anda çok iyidir. Literatürde bu tür meme türlerinde yaklaşık 10-15 santim büyüklüğünde olanlara dev tümör demekteyiz. Hastamızdaki tümör ise 20 santim büyüklüğünde olup, oldukça boyutu büyüktü. Burada önemli olan kadınlarımızın göğüslerinde herhangi bir kitle ya da kızarıklık olduğunda bunu önemsemeleri ve kısa sürede doktora başvurmaları gerekiyor. Bu boyutlara ulaşmadan gerekli tedavileri yapmalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Doktora gittiğimde kızacaklarını düşündüm”

    Hemcinslerine meme kanseri ve tümörleri konusunda uyarıda bulunan Fatma Özen ise bu tür rahatsızlıklarını geciktirmemelerini isteyerek, “5-6 ay kadar önce göğüsüm de bir siyahlık başladı. İlk başta önemsemedim ve bir kaç ay sonra karpuz kadar büyüdü. Ağrılarım çok oldu ve biraz sabrettim. Çünkü doktora gittiğimde kızacaklarını düşündüm. Bir gün kanamalarım başladı ve durmayınca acile gittim. Olayın boyutunu öğrendim ve 3-4 hastane gezdim kimse bir şey yapamadı. Sonra kanamam çok olduğu için halsizleştim ve tekrardan doktora gittim. Gittiğim hekim başka bir hekimi önerdi. Bana çok iyi davrandı, hiç azarlamadı ve yargılamadı. Kaybettiğim kanı verdi ve ameliyat sonrası 2-3 güne ayaklandım. Allah ondan razı olsun. O boyutta bir şey yapılamayacağını bildiğim için beklemeyi ve kendi kendime patlamasını tercih ettim. En son patladı ve kanamalarım oldu. Kadınlara mutlaka kitleleri küçükken ve hızla yayılmadan doktorlara gitmelerini tavsiye ediyorum” diye konuştu.

  • Artan baş ağrısı tümör olabilir

    Artan baş ağrısı tümör olabilir

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Mansur Mammadov, beyin tümörlerinin, beyin cerrahisinde (Nöroşirürji) önemli bir hastalık grubunu oluşturduğunu belirterek, “Beyin dokusundan kaynaklanan tümörlere birincil (primer) beyin tümörü denilir. İkincil (sekonder) beyin tümörü ise beyin dışı bir kanserin beyne yayılması ile oluşur. Genel olarak beyin tümörlerini malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) olarak sınıflandırabiliriz” dedi.

    Santral sinir sisteminin, özellikle de beynin, çok sıkı korunan kapalı bir kutunun (kafatası) içinde olduğundan basınç değişikliklerine çok hassas olduğuna değinen Dr. Mammadov, bu nedenle kanser hücresi içermemelerine rağmen bazı iyi huylu tümörlerin de önemli yapılara baskı yaparak hayati tehlikeye neden olabileceğini dile getirdi.

    “Teşhisi çok kolay ve hızlı konuluyor”

    Beyin tümörü belirtilerinin kafa içi basıncının artması ile seyrettiğini ifade eden Dr. Mammadov, en sık görülen belirtileri “Özellikle sabahları artan baş ağrısı , hareket ve mimiklerde yavaşlama, bulantı ve ani kusmalar, epileptik nöbetler, kişilik değişiklikleri, hatırlama bozuklukları, yazı yazma gibi bazı özelliklerde aksamalar, çift görme, bulanık görme, denge ve yürüme bozuklukları, kollarda ve bacaklarda hissizlik, karıncalanma veya güç kaybı, erken puberte, el ve ayaklarda büyüme, adet bozuklukları, kortizol yetmezliği veya fazlalığı gibi hormonal bozukluklar ve buna bağlı belirtiler” olarak sıraladı.

    Günümüzde beyin tümörü teşhisinin çok kolay ve çabuk konulduğu bilgisini veren Dr. Mammadov, belirti gösteren kişilerde hastalık öyküsünün alınması, genel veya nörolojik muayene yapılmasının teşhiste oldukça önemli olduğuna vurgu yaptı. Beyin tomografisi (BT) ve beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi test yöntemleri ile beyin tümörü yerleşimi, cinsi, hakkında ve büyüklüğü hakkında kısa sürede bilgi alınabileceğini sözlerine ekledi.
    Beyin tümörlerinin tedavisinin, tümörün büyüklüğü, tipi ve yayılımı gibi faktörlere bağlı olduğunun altını çizen Dr. Mammadov cerrahi, kemoterapi ve radyoterapinin temel tedavi yöntemlerinden olduğunu söyledi.

    “Nöronavigasyon ile kitlenin sınırları kesin olarak belirleniyor”

    Cerrahi müdahalenin, tümörün çıkarılmasına veya azaltılması için yapıldığını belirten Dr. Mammadov, “Bu yöntemde maksat, beyin dokusuna hasar vermeden tümörün çıkarılmasıdır. İyi huylu tümörlerde tümörün tamamı çıkarılarak yüzde yüz başarı sağlanmaktadır. Tümörün tamamı çıkarılmaya çalışılır, bunun için mikro cerrahi teknik, endoskopi, haritalama, uyanık cerrahi, navigasyon gibi cerrahiye destek teknolojik yöntemler tümörün yeri ve konumuna göre ek olarak kullanılmaktadır” diye konuştu.
    Adana Acıbadem Hastanesi’nde kendilerinin de tümör ameliyatları ve endoskopik tümör ameliyatlarını nöronavigasyon yardımıyla yaptıklarını kaydeden Dr. Mammadov, nöronavigasyon ile operasyon sırasında kitle sınırlarının net bir şekilde belirlendiğini ve tümörün tamamının çıkarılmasına imkan sağladığını dile getirdi.

    Mammadov nöronavigasyon tekniğinin faydalarını ise “daha küçük ve iyi merkezli bir kemik pencere açılması, daha az kan kullanılması, ameliyatın daha kısa sürede yapılması, yaranın daha hızlı iyileşmesi, hastanede yatış süresinin kısalması, gündelik hayata daha hızlı dönülmesi” olarak sıraladı.

    “Hastanın ertelemeden doktora başvurması gerekir”

    Dr. Mammadov, endoskopik yöntemlerin kafatası açılmadan beyin tümörü ya da uygun hastalarda çok küçük açıklıklardan endoskopik ventriküliçi tümör ameliyatları yapılmasına yardımcı olduğunu, cerrahi müdahale sonrasında, dokuların patolojik analizinin yapılarak ek tedaviye gerek olup olmadığına karar verildiğini anlattı.

    Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerinin öldürülmesi için kullanılan bir tedavi yöntemi olan radyoterapinin, tümörün küçültülmesi veya çıkarılmasından sonra kullanıldığını belirtti. Kemoterapinin ise, kanser hücrelerinin büyümesini engellemek için kullanılan bir tedavi yöntemi olduğunu ve genellikle radyoterapi ile birlikte kullanıldığını ifade etti.
    Hayati tehlikesi olan her hastalıkta olduğu gibi, beyin tümörlerinde de erken teşhisin hayat kurtarıcı bir rol oynadığının altını çizen Dr. Mammadov hastanın kendisinde görülen değişiklikleri iyi gözlemlemesi, fark etmesi ve hiç beklemeden, ertelemeden doktora başvurmasını tavsiye etti.