Osmangazi Belediyesi bünyesinde hizmet veren dünyanın ilk hayvan hastanesi olma özelliği taşıyan Gurabahane-i Laklakan’ın ismini gazete yazılarını topladığı eserine veren şair ve yazar Ahmet Haşim’in ölümünün 90’ıncı yıl dönümünde hayatı ve eserleri Seyyid Usul Kültür Merkezi Bursa Şairleri Kütüphanesi’ndeUludağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Seher Özkök tarafından konferansta anlatıldı. Düzenlenen konferansa Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Bülent Hamdi Cingil, Prof. Dr. Mustafa Kara ve şiir severler katıldı.
Ahmet Haşim’i konuşmak için bira araya geldiklerini ifade eden Dr. Seher Özkök, “Ahmet Haşim’de geleneğin dağılması ve bununla bağlantılı olarak ortaya çıkan modernist duruşun niteliklerini ele aldık. Ahmet Haşim genel itibariyle Cumhuriyet dönemi şiiri içinde yer alması söz konusu ama ilk şiiri olan Hayali Aşkım’ı 1901 yılında yayınlıyor. Türk Edebiyatı’na hem şiir hem düzyazı türünde birbirinden değerli eserler kazandıran Ahmet Haşim’i ölümünün 90’ıncı yılında rahmet minnetle yâd ediyoruz” dedi.
Etiket: türk edebiyatı
-
Osmangazi’de Ahmet Haşim’in hayatı ve şiirleri konuşuldu
-
Oğuz Atay’ın hayatına dair az bilinenler ve kitapları… 86. doğum gününde Doodle oldu!
Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken, Tehlikeli Oyunlar, Eylembilim gibi kitapların yazarı, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Oğuz Atay, 86 yıl önce bugün doğdu. Dünyanın en popüler arama motoru olan Google, Türkiye’deki kullanıcıları için Oğuz Atay’ı Doodle olarak sundu. Büyük yazar Atay’ın hayatında birçok önemli ayrıntı bulunuyor…
Oğuz Atay, bundan 86 yıl önce Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğdu. Türk edebiyatının yetiştirdiği en büyük isimlerden biri olan Oğuz Atay’ın hayatı şu şekilde…
HAKKINDA AZ BİLİNENLER
– Babası 11 sene CHP’den milletvekilliği yaptı.
– Gençlik yıllarında karikatürle ilgilendi
– En sevdiği yazarlar Dostoyevski ve Kafka’ydı.
– İlk romanı Tutunamayanlar’ı ilk okuyan Vüs’at O. Bener’di.
– Tutunamayan kitabındaki karakterler aslında kendi hayatından arkadaşlarıydı.
– En büyük hayranlarından biri Orhan Pamuk’tu.
– Kısa film yönetmenliği de yaptı. Ancak çektiği film kayboldu.
– Kaybolan Günlüğü Marmara Üniversitesi’nden bir öğrencinin çantasından çıktı.
– Son sözleri “Sevinmeyin, daha ölmedim” oldu.Ölüm onu Mecidiyeköy’deki arkadaşı Altay Gündüz’ün evinde yakalamıştır. Oğuz Atay banyodadır ve uzun süre çıkmaz, bu durumdan endişe duyan ev halkı seslenir ve “Sevinmeyin, daha ölmedim.” cevabının muzipliğiyle gülmeye koyulurlar. Aradan bir süre daha geçer ve Oğuz Atay dışarı çıkmaz. Bunlar yazarın son sözleridir.
YAYINLANMIŞ ESERLERİ
Tutunamayanlar (1972)
Tehlikeli Oyunlar (1973)
Bir Bilim Adamının Romanı (1975)
Korkuyu Beklerken (1975)
Oyunlarla Yaşayanlar (1975)
Günlük (1987)
Eylembilim (1998)OĞUZ ATAY’IN HAYAT HİKAYESİ
Oğuz Atay 12 Ekim 1934’te İnebolu Kastamonu’da doğdu. Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay’dır. 1951′de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji‘ni, 1957′de de İTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi oldu. 1975′te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar‘ın 1971-72′de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü‘nü kazandı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirilmiştir. Moran’a göre Tutunamayanlar’daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
‘TÜRKİYE’NİN RUHU’NU YAZAMADAN VEFAT ETTİ
Atay’ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar’ı 1973′te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan’ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı‘nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu“nu yazamadan 13 Aralık 1977′de, İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’na defnedildi.
Öldükten sonra 1987′de Günlük, 1998′de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay’ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit’in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi Ben Buradayım… 2005 yılında yayınlandı. Türk edebiyatında yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazar Oğuz Atay’dır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır. Kastamonu Valiliği kendisi adına 2007 yılından beri Oğuz Atay Edebiyat ödülleri vermektedir.
-
Sinema ve edebiyatın ödüllü kalemi: Vedat Türkali
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden şair, yazar, senarist ve yönetmen Vedat Türkali, vefatının dördüncü yılında anılıyor.
Asıl adı Abdulkadir Pirhasan olan Türkali, Osman Bey ile Melek hanımın dört çocuğundan biri olarak 13 Mayıs 1919’da Samsun’da doğdu.
Türkali, 1951’e kadar öz Türkçe kullanma zorunluluğu nedeniyle Demirkan soyadını kullandı, 1960’lı yıllarda mahkeme kararıyla aile soyadı olan Pirhasan’ı aldı.
Eserlerinde Hasan Denizli ve Abdülkadir Demirkan imzalarını da kullanan usta kalem, annesinin komşulara okuduğu Siret-i Nebi, Ahmediye ve Muhammediye gibi dini kitapları dinlerken edebiyata ilgi duymaya başladı
Vedat Türkali, ilk ve orta öğrenimini Samsun’da tamamladı ve 1937’de Samsun Lisesi’nden mezun oldu. İlk öğrenimden itibaren yaz tatillerinde bakkal, marangoz, kuyumcu ve tuhafiyeci çıraklığı yaptı. Lise son sınıfta tanıştığı Ayşe Merih Baykal ile 1942’de evlendi. Bu evlilikten 1944’te oyuncu ve dizi yapımcısı Deniz Türkali ile 1951’de şair, yazar ve sinema yönetmeni Barış Pirhasan dünyaya geldi.
Yazma deneyimine mahallelinin mektuplarını yazmakla başlayan Türkali, ortaokul yıllarında, okul dönüşü babasının işten çıkmasını beklerken hamalların uğrak yeri olan Yalıkahve’dekilere gazete okudu, onların mektuplarını yazdı.
Ortaokul son sınıfta, edebiyat öğretmeni Salim Rıza Akpınar’ın derslerinde Nazım Hikmet Ran, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas ve Necip Fazıl Kısakürek’in yazdıklarıyla tanışan Türkali, 1938’den sonra Abdülkadir Demirkan adıyla şiirler, Hasan Denizli adıyla yazılar kaleme aldı.
Lise yıllarında Goethe’den çeviriler yaptı
Türkali, lise öğrencisiyken sık sık Gazi Kitaplığına giderek kitaplarla kendisine bambaşka bir dünyanın ve düşüncenin kapılarını açtı.
Goethe’nin manzum çevirilerini yaptığı iki şiiri ile kendi yazdığı “Deniz” şiiri, Bafra Halkevinin çıkardığı Altınyaprak dergisinde yayımlanan Türkali, 3 Ekim 1937’de, Samsun’dan, İstanbul Üniversitesi’nin yatılı sınavlarına girmek üzere İstanbul’a gitti.
Usta yazar, iki kişinin alınacağı sınavda dördüncü oldu. Samsun’a dönmeyi düşündüğü sırada, bir tesadüf sonucu Milli Savunma Bakanlığının askeri liselerde öğretmenlik yapmaları için bazı öğrencileri okuttuğunu öğrenen Türkali, başvuru yaptı ve böylece İstanbul Üniversitesi’ne askeri öğrenci olarak girdi.
Vadat Türkali, üniversitede Fuat Köprülü ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dan dersler aldı ve o yıllarda, “Barselona’dan Mektup” adlı şiirini kaleme aldı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1942’de bitiren usta edebiyatçı, Akşehir, İstanbul Maltepe ve Kuleli Askeri liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. Türkali, öğretmen yüzbaşı iken, 1951’de Türkiye Komünist Partisi tevkifatında tutuklandı.
Türkali, tutuklandıktan yedi yıl sonra 1958’de koşullu olarak serbest bırakıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Babıali’de Rıfat Ilgaz ile Gar Yayınlarını kurdu ancak yayıncılık işi kısa sürdü.
Çalışma alanı olarak sinemayı seçti
Bu süreçte Yılmaz Güney’in de aralarında bulunduğu sinemayla uğraşan kişilerle tanışan Türkali, çalışma alanı olarak sinemayı seçti.
Başarılı edebiyatçı, toplumsal sorunlara değinen ve gerçekçi bir bakışı içeren pek çok senaryo yazdı. Bunlardan bir bölümünü daha sonra kitaplaştıran Türkali, 1960’ta “Dolandırıcılar Şahı” ile ilk senaryo denemesini yaptı.
O dönemde ismini değiştiren Türkali, verdiği bir röportajda isim değiştirme konusunu şu sözlerle anlatmıştı:
“Bana ‘Sen deli misin, seni sinemaya sokarlar mı?’ diyorlardı. Bende nedense bir umut, hayal… Suphi’ye (Kaner) söyledim. Suphi ‘Ben hallederim. Sen merak etme. Takma ad kullanırız.’ dedi. ‘Oğlum, anında öğrenirler’ dedim. ‘Bir daha değiştiririz.’ dedi. Hadi bir isim bulalım dedik. Vedat Türkali, o zaman oldu.”
Kaleme aldığı “Karanlıkta Uyananlar” filminin senaryosuyla “Vedat Türkali” ismi ün kazandı. Türkali, yedi yıl tiyatro yazarlığı ve film yönetmenliği yaptı.
Vedat Türkali’nin yazdığı “141. Basamak” adlı oyunu Ankara’da Halk Oyuncuları tarafından, “Bu Ölü Kalkacak” adlı eseri ise 1976’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi.
“Bir Gün Tek Başına”
Edebiyat dünyasında, roman yazarlığıyla ün kazanan Türkali’nin yazar olarak asıl tanınması, ilk romanı “Bir Gün Tek Başına” ile oldu. Türkali, geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle karşılanan bu romanda, 27 Mayıs 1960 İhtilali öncesinde, Türk aydınının gerek toplumsal, gerekse ikili ilişkilerinde yaşadığı bunalımları dile getirdi.
Yazarın ikinci romanı “Mavi Karanlık”ta, 1980’deki askeri darbe öncesinin siyasal-toplumsal arka planında, Bodrum kentinde bir araya gelmiş olan küçük burjuva ve ilerici aydın kesimlerinden kişileri ele aldı.
Türkali, 1988’de Londra’ya yerleşti ve Londra’da kaldığı süre içerisinde Türkiye Komünist Partisini anlatan, “Güven” adlı romanı kaleme aldı.
“Otobüs Yolcuları”, “Üç Tekerlekli Bisiklet”, “Karanlıkta Uyananlar” gibi önemli filmlerin senaryolarına imza atan Türkali, 1965’te senaryosunu yazdığı “Sokakta Kan Vardı” ile yönetmenliği de denedi.
Türkali, “Dallar Yeşil Olmalı” oyunu ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışmasında Başarı Ödülü alırken, “Bir Gün Tek Başına” romanıyla da Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında birincilik ödülü ve 1976 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı.
Senaryolarını yazdığı “Karanlıkta Uyananlar” ve “Kara Çarşaflı Gelin” eserleriyle Antalya Film Şenliği’nde En İyi Senaryo Ödülünü alan Türkali’nin “Bedrana” ve “Güneşli Bataklık” filmlerinin senaryoları ise Carlovy Vary Film Şenliği’nde Cidalc ve İşçi Sendikaları Özel Ödülüne layık görüldü.
“Hiç umutsuzluğa kapılmadan kendi seçtiği hayatı yaşadı”
Şarkıcı Zeynep Casalini’nin de dedesi olan usta edebiyatçı, tedavi gördüğü Yalova Devlet Hastanesi’nde 29 Ağustos 2016’da hayatını kaybetti. Türkali’nin cenazesi Teşvikiye Camisi’ndeki törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Oğlu Barış Pirhasan, verdiği bir röportajda, babası hakkında şunları aktarmıştı:
“Roman onun için bir özgürlük alanıydı ama gözü her zaman sinemada oldu. Romanlarının büyük başarısı bile onu bu sevdasından vazgeçiremiyordu. ‘Bir Gün Tek Başına’yı önce kendi senaryolaştırdı. Sonra birlikte (Yusuf Pirhasan, Müge Beceren ve ben) elden geçirdik. Yazacağı romanı ertelemek pahasına bir yılını verdi buna. 90 yaşını geçmişti.”
Kızı Deniz Türkali ise, babasının sinema serüveninde çok acı çektiğini aktararak, “İnandıklarından vazgeçmemenin, sevdiği, istediği, değerli şeyleri yapabilmenin bedeli hep ağır oldu. Hiç umutsuzluğa kapılmadan kendi seçtiği hayatı yaşadı babam. 97 yaşında çok genç bir insan olarak gitti.” ifadelerini kullanmıştı.
Dizi ve sinema oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan Türkali’nin anısına düzenlenen etkinlikte, onun Türkiye’nin en muhteşem aydınlarından olduğuna işaret ederek, “Bir ömür boyu tutarlılığı, üretkenliği ve kararlılığıyla tanıdık, sevdik ve örnek aldık. Tesellimiz bize bıraktığı eserlerdir. Onları okumaya ve evlatlarımıza okutmaya devam edeceğiz.” sözleriyle düşüncelerini aktarmıştı.
“Yeşilçam’ı ‘Yeşilçam’ yapan senaristlerden birisiydi”
Senarist Safa Önal da Vedat Türkali’nin senarist yönünün çok değerli olduğunu ve Türk sinemasına dramatik yapıyı getirdiğini aktararak, “Daha önceden, yönetmeniyle, oyuncusuyla, tiyatro yapanların sinemasıydı, bizim sinemamız. Bizim sinemamıza çok katkı sağlayan güzel bir adamdı. Sağlam bir kültürden geliyordu. Yaşamı ve insan ilişkilerini çok iyi biliyordu. Sonra ona sinema dar geldi ve romana döndü. Sinemadaki başarısını da geçecek şekilde romanlar yazdı. Kendisi belki gitti ama eserleri yaşayacak.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ise Türkali’nin vefatını, “Türk edebiyatı açısından bir kayıp” olarak değerlendirerek, “Özellikle Türkiye’de komünist hareketin evveliyatını, geçmişini, serencamını öğrenmek isteyenler, hem genel olarak Türkiye’deki sol veya komünist hareketin hem de özel olarak Türkiye Komünist Partisi’nin içinde olup bitenleri bir sanatçı gözüyle anlattığı romanları itibarıyla bir döneme gerçekten ışık tutuyor. Özellikle senaryolarıyla da Türk sinemasına çok ciddi katkıları oldu. Yeşilçam’ı ‘Yeşilçam’ yapan senaristlerden birisiydi, bu bakımdan Vedat Türkali hem Türk sinemasının hem Türk edebiyatının bir kaybı.” ifadelerini kullanmıştı.
Eserleri:
Roman:
“Bir Gün Tek Başına” (1975-1980), “Mavi Karanlık” (1983-1985), “Yeşilçam Dedikleri Türkiye” (1986), “Tek Kişilik Ölüm” (1990), “Güven” (2 cilt, 1999), “Kayıp Romanlar” (2004).
Oyun:
“141. Basamak” (1971), “Bu Ölü Kalkacak” (1976), “Dallar Yeşil Olmalı” (1985).
Senaryo:
“Dolandırıcılar Şahı” (1960), “Üç Tekerlekli Bisiklet” (1965-1984), “Otobüs Yolcuları” (1965-1984), “Şehirdeki Yabancı” (1965), “Karanlıkta Uyananlar” (1965), “Bedrana” (1974), “Güneşli Bataklık” (1977), “Kara Çarşaflı Gelin” (1977), “Kızgın Delikanlı ve Erkek Ali”, “Üç Film Birden” (Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Analık Davası, 1979), “Eski Filmler” (1983).
Şiir:
“Eski Şiirler Yeni Türküler” (1979).
Anı-Deneme:
“Bu Gemi Nereye” (yazılar, konuşmalar, soruşturmalar, 1985), “Savunmalar” (1989), “Yanıtlar” (1992), “Ölmedikçe” (1999), “Komünist” (2001), “Tüm Yazıları Konuşmaları” (Bu Gemi Nereye, Savunmalar, Yanıtlar, Ölmedikçe’nin birlikte basımı, 2001).