Etiket: Türkiye

  • Samsun manda varlığında Türkiye’de zirvede

    Samsun manda varlığında Türkiye’de zirvede

    Samsun’da 95 bin 248’i kültür, 187 bin 391’i melez, 42 bin 900’ü yerli, 20 bin 9’u da manda olmak üzere 345 bin 548 büyükbaş hayvan varlığı bulunuyor. Eti ve sütü bakımından birçok sektörün büyük rağbet gösterdiği mandaların sayısı Samsun’da ön plana çıkıyor. Türkiye’de manda popülasyonu bakımından zirvede yer alan Samsun’da mandalardan alınan süt ile kaymak, yoğurt, dondurma ve tereyağı gibi birçok gıda ürünü üretilebiliyor.
    Samsun’da 225 bin 704’ü koyun, 24 bin 798’i keçi olmak üzere 250 bin 502 küçükbaş hayvan mevcut.

    Kanatlı hayvan varlığı

    Öte yandan, Samsun’un et tavuğu 1 milyon 813 bin 500, yumurta tavuğu 1 milyon 799 bin 214, hindi 9 bin 397, kaz 31 bin 693, ördek ve beç tavuğu 22 bin 8 olmak üzere toplamda 3 milyon 675 bin 812 kanatlı hayvan varlığı bulunuyor.
    97 bin 448 adet arılı kovan ile de yılda bin tona yakın bal üretimi yapılıyor.

     

  • UEFA Avrupa U19 Şampiyonası: Türkiye: 3 – Danimarka: 3

    UEFA Avrupa U19 Şampiyonası: Türkiye: 3 – Danimarka: 3

    2024 UEFA Avrupa U19 Şampiyonası B Grubu son maçında Türkiye U19 Milli Takımı, Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’ta Seaview Stadium’da Danimarka ile karşı karşıya geldi. Teknik direktör Soykan Başar müsabakaya; Mert Furkan Bayram, Ali Turap Bülbül, Yiğit Fidan, Efe Sarıkaya, Berkay Yılmaz, Yusuf Sertkaya, Fahri Kerem Ay, Baran Ali Gezek, Diren Dağdeviren, Poyraz Yıldırım, Emir Bars 11’i ile başladı.

    Mücadelenin ilk yarısı Emir Bars ve Oscar Schwartau’nun karşılıklı golleriyle 1-1 beraberlikle geçildi. İkinci yarıda Poyraz Yıldırım ve Efe Sarıkaya’nın golleriyle iki kez öne geçen Milliler, Mikel Krüger ve Alexander Simmelhack’ın gollerine engel olamadı ve müsabaka 3-3 beraberlikle sonuçlandı.

    Kırmızı-beyazlılar, aldıkları bu sonuçla grupta elde edilen 2 beraberlik, 1 mağlubiyetle 2 puan topladı. Grubunu üçüncü olarak tamamlayan Milli Takım, A Grubu’nun üçüncüsü Norveç ile 25 Temmuz Perşembe günü U20 Dünya Kupası’na katılmak için play-off maçı oynayacak.

  • “Türkiye, Karadeniz’de idareci konumundadır”

    “Türkiye, Karadeniz’de idareci konumundadır”

    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in ülkenin deniz güvenliği stratejisine ilişkin Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi kararlarına yönelik imzaladığı kararnameyle ilgili açıklamalarda bulundu. Zelenskiy’in onay verdiği bu stratejinin ana görevlerinden birinin NATO kuvvetlerinin Karadeniz’de daimi varlığını sağlamak olduğunu belirten Peskov, “Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz sularında kalma durumu Montrö Sözleşmesi ile oldukça sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Türkiye bu durumda bölgede idareci konumundadır ve yükümlülüklerini oldukça açık ve net bir şekilde yerine getirmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Rusya gerekli tüm önlemleri alacak”

    Karadeniz’de NATO gemilerinin yoğunlaştığına dikkat çeken Peskov, “Elbette NATO gemilerinin yoğun varlığından bahsederken NATO’ya üye olan kıyı devletleri Bulgaristan ve Romanya’yı da dikkate alıyoruz. NATO devletlerinin Ukrayna çevresindeki çatışmaya daha doğrudan müdahil olduğu düşünüldüğünde mevcut durum Rusya için ek bir tehdit oluşturmaktadır. Elbette Rusya kendi güvenliğini sağlamak için gerekli tüm önlemleri alacaktır” şeklinde konuştu.

  • “Türkiye, Akdeniz’de stratejik bir ortak”

    “Türkiye, Akdeniz’de stratejik bir ortak”

    İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, İtalya’nın Reggio Calabria kentinde dün gerçekleştirilen G7 Ticaret Bakanları Toplantısı’nda Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile bir araya gelmişti. Tajani görüşmenin ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Türkiye-İtalya ilişkilerine değindi. Tajani, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Türkiye, Akdeniz’de stratejik bir ortak. Bakan Bolat’a, İtalya’nın her alandaki işbirliğini ekonomik konularla başlayarak genişletmek güçlendirmek istediğine dair güvence verdim” ifadelerini kullandı.
    Bakan Bolat ise görüşmenin ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “G7’ye nazik davetleri için teşekkürlerimizi ilettiğimiz Tajani ile ticaret hacmimizin bu sene 30 milyar dolara çıkarılması yönündeki karşılıklı beklentimizi dile getirdik. Sayın Tajani ile en kısa sürede İstanbul’da Ekonomi ve Ticaret Ortak Komisyonu (JETCO) toplantısını 2 ülke iş dünyası temsilcilerinin kapsamlı katılımıyla gerçekleştirme hususunda mutabık kaldık” ifadelerini kullanmıştı.

  • “Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak”

    “Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü nedeniyle Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) başkenti Washington’da düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin ardından yurda döndü. Erdoğan, dönüş sırasında uçakta, zirveyi takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı.
    Zirve hakkında genel bir değerlendirme yapan ve zirvenin genel olarak faydalı geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör konusunda ödediğimiz bedelleri tüm dünya biliyor. Müttefiklerimizden teröre karşı verdiğimiz mücadelede samimi dayanışma beklediğimizi burada bir kez daha vurguladım. Ayrıca savunma sanayi ticaretinin önündeki kısıtlamaların süratle kaldırılması gerektiğini ifade ettim. Bildiğiniz gibi NATO’nun Vilnius Zirvesi’nde bütün müttefikler bu yönde taahhüt vermişlerdi. Aradan geçen sürede taahhütleri doğrultusunda gerekli adımları atan müttefiklerimiz de çoğunluktaydı. Ancak bazı NATO üyeleri verdikleri sözlere rağmen, menfi tutumlarını değiştirmedi. Bu duruma hem ilk oturumda hem de zirve esnasında gerçekleştirdiğim ikili görüşmelerde özellikle temas ederek, görüştüğüm liderlere bunları anlattım. “NATO müttefikleri arasında artık kısıtlamaları konuşmak istemiyoruz.” dedim. Ukrayna-Rusya savaşında ilk günden bu yana sürdürdüğümüz dengeli tavrımız zaten bütün liderlerce malum. Ukrayna gibi Rusya Federasyonu da bizim komşumuzdur. Güçlü bağlarımızın olduğu bir ülkedir. Her iki ülkeyle de çok boyutlu ilişkilerimiz mevcuttur. Savaşa rağmen bunların korunmasına da önem veriyoruz. Daha fazla kan dökülmeden diplomasiye dönülmesi ve müzakere zemini hazırlanması gerektiğine dikkat çektim. Bu doğrultuda İstanbul sürecini devam ettirmeye hazır olduğumuzu vurguladım. Bildiğiniz gibi Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte, NATO’nun yeni Genel Sekreteri olarak tayin edildi. Adaylık sürecinde ülkemizi ziyaret eden Rutte’ye hassasiyetlerimizi ve beklentimizi ifade etmiştim. Kendisinin bu istikamette hareket edeceğine inanıyorum. 1 Ekim’de görevi devredecek olan değerli dostum Genel Sekreter Jens Stoltenberg’le de tabiatıyla bir araya geldik. Son 10 yılda yaptığı özverili çalışmalar ve ülkemizle geliştirdiği yakın iş birliği nedeniyle teşekkürlerimizi ilettim. Zirve vesilesiyle birçok devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdim. Ziyaretimizin ve temaslarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.

    “Mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya’yı da Ukrayna’yı da rahatsız edebiliyor”

    “NATO’nun 75. yılı idrak edildi, dünyanın mevcut durumunda NATO’nun, iddialarına nispetle işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “savunma sanayii dahilinde yeni imkan ve yeteneklerin değerlendirilmesi” yönünde ikazlarda bulundu, siz de İstanbul’dan hareket ederken aynı şeyi söylediniz. Stoltenberg’in bahsettiği bu savunma kime karşı, neye karşı?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya süratle bir değişim yaşıyor. Bu hızlı değişim içerisinde güçler özellikle büyük rol oynuyor. Güçlü olanların cirit attığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız. Mesela Rusya, Çin ile dayanışma içinde. Bu durum Batı’yı ciddi manada rahatsız ediyor. Batı, Ukrayna’ya gerek parasal, gerekse ayni noktada bütün imkanlarıyla, silah, mühimmat dahil her türlü desteği veriyor. Bütün bu desteklere rağmen şu anda Ukrayna’da bekledikleri neticeyi henüz alabilmiş değiller. Bu noktada en büyük güvenceleri NATO’nun varlığı. NATO büyük bir güç ve onları biraz rahatlatıyor. Bu Batılı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Amerika’nın yanında Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkeleri yer alıyor. Böylece bu güç takviye oluyor. Bu takviyeye rağmen büyük güç rekabetinde arzu ettikleri neticeyi elde edemeyişleri bu ülkeleri ister istemez belli bir noktaya taşıyor. Burada Türkiye olarak bizim konumumuz ise farklı. Biz, hem Rusya hem Ukrayna ile iletişim halindeyiz. Bunu yaparken de mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya’yı da Ukrayna’yı da rahatsız edebiliyor. Ama biz diyoruz ki, “Her ikiniz hem bize komşusunuz, geçmişten bu yana aramızda ciddi münasebetlerimiz var. Örneğin Karadeniz Tahıl Koridorunda adil bir adım attık. Rusya’nın da Ukrayna’nın da taleplerini karşıladık. “Batı’ya bu tahıl koridorundan aldıklarınızdan verin ama bunun yanında Afrika’ya da verin, Türkiye olarak siz de alın.” dediler. Biz de bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Şimdi diyoruz ki; tahıl koridorunu biz yeniden açalım. Şimdi bunun görüşmelerini hem Rusya hem Ukrayna’yla yapıyoruz. Henüz bu konuda bir netice alamadık. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le son görüşmem bunun üzerindeydi. NATO Zirvesinde Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski ile yine bu konuları görüştük. Ukrayna tarafıyla da tahıl koridorunu çalıştırmak istiyoruz. Temenni ederim ki bu koridoru yeniden işletmeye başlarız” şeklinde konuştu.

    “NATO içerisinde nevi şahsına münhasır bir yerimiz var. Peki NATO ile kurduğumuz münasebet ne kadar adil ve dengeli sizce? Fayda – maliyet analizi yaptığınızda, NATO’ya verdiklerimiz ve aldıklarımızı mukayese ettiğinizde bir mütekabiliyet mevzubahis mi?” sorusuna Erdoğan, “Bir fayda-maliyet analizinde Türkiye olarak biz mütekabiliyet ilkesine aykırı bir konuma düşmedik. Sadece terörle mücadelede NATO’yu duruma müdahale etme noktasında henüz netice alabilmiş değiliz. Bundan rahatsız olduğumuzu da Sayın Stoltenberg’e de defalarca ifade ettim. Bir NATO ülkesi olarak Batı’ya bu rahatsızlığımızı hep anlattık. Birinci derecede Almanya, Fransa, İngiltere, malum terörün belli ölçüde destek alanı buldukları yerler. Özellikle Almanya’ya bunları etraflıca anlattık. Mesela terörle mücadelede ülkemizin, dolayısıyla NATO’nun sınırlarının korunması ve tehditlerin bertaraf edilmesi noktasında çoğu zaman yalnız bırakıldık. Bununla da kalınmadı, NATO’nun sınırlarını tehdit eden teröristlere bu tehditlerini güçlendirici yardımlar yapıldı, destekler verildi. Bunlar çok olumlu bir tablo olarak karşımıza çıkmıyor. Diğer taraftan Almanya’yla bizim şu anda Akkuyu Nükleer Santrali için gelmesi gereken türbinlerin Alman gümrüğünde bekliyor olması gibi bir sıkıntımız var. Bu, bizi ciddi manada rahatsız etmiştir. Bunu Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a ikili görüşmemde tekrar hatırlattım. Gerek Eurofighter Typhoon uçak alım talebimizin karşılanmaması, gerek türbin konusu, gerekse bizim firkateynlerimizde kullanılan bazı makinelerin alınması hususunda ortaya çıkan sıkıntıları aşmamız gerekiyor” cevabını verdi.

    “NATO Genel Sekreter yapılanmasında Türkiye’nin temsil edilmesi olağandır”

    “NATO Genel Sekreter Yardımcılığı konusu da gündemde. 2010-2013 yılları arası Türkiye’den Hüseyin Diriöz Genel Sekreter Yardımcılığı yapmıştı, 2016-2020 arasında da Tacan İldem aynı görevi yaptı. Yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşmede Türkiye’ye bir Genel Sekreter Yardımcılığı verilmesi talebiniz oldu diye biliyoruz. Bakışı nasıl, bu gerçekleşecek mi, gerçekleşirse belirlenmiş bir isim var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
    “NATO Zirvesi sonrası düzenlediğim basın toplantısında da açık bir şekilde ifade ettim. Bunun kararına ne ben veriyorum ne Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan veriyor. Bu konudaki talebimizi kendilerine ilettik. Sayın Rutte devir teslimden önce Türkiye’ye geleceğini söylemişti. Bu ziyaret gerçekleşirse orada tekrar bu konuları kendisiyle görüşeceğiz. Biz NATO’nun en önemli ülkelerinden biriyiz. İttifakın bir arada olması ve etkinliğini muhafaza etmesi için çok değerli katkılar sunuyoruz. Genel Sekreterlik yapılanmasında Türkiye’nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır. Nitekim Sayın Rutte de böylesi bir makamın Türkiye’ye yakışacağını ifade etmişti. Biz ülkemizden bir ismin Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirilmesini sadece ülkemizin o makamda temsil edilmesi için değil, bu nazik dönemlerde NATO’ya büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz için de istiyoruz.”

    “Bizim için önemli olan F-16 talebimizin karşılanmasıdır”

    “Basın toplantısında da değindiniz ama F-35 meselesinin nasıl çözülecek, programa geri dönüş mü söz konusu ya da F-16’yla ilgili bir mahsuplaşma mı olacak?” sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim burada önceliğimiz F-16 talebimizin karşılanması. Alt kümelerde farklı durumlar olabiliyor ama biz oradaki parasal ilişkileri pek gündeme almak istemiyoruz. Çünkü biz F-35 üzerinden zaten ödememizi yaptık. Hatta 5 tane F-35 hangara da alınmıştı ama ne yazık ki olay farklı gelişti ve daha sonra ABD, bizim F16’larımızı da vermeme noktasına dahi gelmişti. Son görüşmede ABD Başkanı Biden “3-4 hafta içerisinde F-16 sorununu çözeceğim” dedi. Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur. Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

    “Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus’la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz”

    “NATO Zirvesi öncesinde Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’ndeydiniz. Batı basınına baktığımızda da NATO üyesi ülkelerin liderleri arasında ‘Putin ile görüşebilen, tek lider’ olarak sizi tanımladılar ve yorumladılar. Türkiye bu açıdan uluslararası politika bakımından da önümüzdeki bu netameli süreç bakımından da nasıl bir denge politikası yürütüyor?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus’la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz. Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile çok samimi bir havada görüştük. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le de, Belarus Devlet Başkanı Sayın Lukaşenko ile de güzel görüşmelerimiz oldu. Bütün bu temasların bana göre getirisi er veya geç olacak. Bunu göreceğiz. Bu arada bakan arkadaşlarımızın da görüşmeleri gerçekleşti. Partimizin üst düzey yönetimi Çin’deydi. Çin’de iktidar partisiyle üst düzey çok verimli görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerle ilgili arkadaşlarım bana brifing verdiklerinde “kendilerine çok üst düzey muamelesi yaptıkları.” aktardılar. Bu denli güzel ve başarılı bir ziyareti arkadaşlarımız gerçekleştirdi. Arkasından da biz Sayın Şi Cinping ile Astana’da bir araya geldik. Onunla bu şekilde görüşmelerimizi yaptık. Kendisi bizi yeniden Çin’e davet etti. Ben de kendisini ülkemize davet ettim. “Önümüzdeki yıl iade i ziyaretimi yapayım.” dedi. Bu şekilde de aramızdaki gerek siyasi, gerek ticari bütün bunları görüşme fırsatını da yakaladık. Şimdi büyük ihtimalle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısından sonra bizim bir Çin ziyaretimiz olabilir. Ama 2025’te de inanıyorum ki Sayın Şi Cinping, bize iade-i ziyaretini yapacaktır” şeklinde konuştu.

    “Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak”

    “Suriye ile ilişkilerin düzelmesine dair ‘Beşşar Esed’e davetimizi yapacağımızı belirtiyoruz’ dediniz. NATO Zirvesi sonrası düzenlediğiniz basın toplantısında da ‘daveti yaptık cevap bekliyoruz’ şeklinde bir yaklaşımınız oldu. Bu davetin Ankara, İstanbul gibi bir yerde mi, yoksa sınır hattında bir bölgede mi gerçekleşmesi öngörülüyor? Rusya’nın bu yakınlaşmaya nasıl baktığını biliyoruz ama ABD ve İran cephesiyle ilgili bir tavır, bir tepki söz konusu mu?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a verdim. Dışişleri Bakanım da şu anda muhataplarıyla görüşmek suretiyle işin bütün yol haritasını belirleyecekler. Ona göre de inşallah adımı atacağız. Biz Suriye’de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz. Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız. ABD ve İran’ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir. Biz komşumuzdaki yangını söndürmek için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Suriye’nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız. Biz Suriye’de barış istiyoruz ve barışın yanında olan herkesi de bu tarihi çağrımıza desteğe bekliyoruz” şeklinde cevap verdi.

    “Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye’ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak, hava sahasına ambargo devam edecek”

    “Irak’ta PKK terör örgütüne yönelik operasyonlarda terör örgütü üyelerinin köyleri, kasabaları, bazı yerleşim yerlerini ateşe vererek güneye çekildiklerine dair haberler geliyor. Kundaklama eylemleri yaptıkları ortaya çıktı. Bu saldırılarda da Bafel Talabani’ye yakın isimlerin de olduğu, onlara ait peşmergelerden isimlerin de olduğu haberleri çıktı. Bu konuda Erbil yönetimi tarafından açıklamalar da yapıldı. Milli Savunma Bakanlığımızın da son günlerde “kilit kapanıyor” paylaşımları oldu. Sahadaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz. Bizimle paylaşacağınız notlar var mıdır?” sorusu üzerine Erdoğan, “Irak ziyaretimizden sonra Irak yönetiminde ilk defa PKK ile mücadele konusunda sahada çok somut adımlar atıldığını gördük. PKK’nın faaliyetlerinin Irak’ta yasaklandığına dair açıklamayı Milli Güvenlik Kurulu’ndan geçirdiler. Şimdi bunun sahadaki yansımalarını görüyoruz. O ziyaretten sonra güvenlik güçlerimiz ile Erbil yönetiminin iş birliği memnuniyet verici. Irak’ta hem Savunma Bakanlığıyla hem de istihbarat örgütleriyle de iyi bir ilişkimiz var. Irak’taki kundaklama ve yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığını, Irak İçişleri Bakanlığı resmi olarak açıkladı. Bunun üzerine de Erbil yönetimi bunu teyit edici açıklamalar yaptı. Bunlar yakın dönemde PKK ile mücadelede ilk kez ortaya çıkan gelişmeler. Dolayısıyla bu durum bizim açımızdan yeterli değil ama memnuniyet verici. Sonuçta ilerleyen bir süreç var. Irak’ta Süleymaniye yönetimi ile Erbil yönetimi arasındaki gerilim de devam ediyor. Erbil’e gittiğimizde de söyledik; Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye’ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak. Hava sahasına yönelik ambargo devam edecek. Biz onlara her vesileyle, “Süleymaniye tarafında bazı adımları atarsanız pozisyonumuzu değerlendiririz” dedik. Top şu anda onların sahasında” diye belirtti.

    “FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer”

    “Amerika Birleşik Devletleri’yle bir türlü istenilen düzeyde ilişki yürütemiyoruz. Özellikle PKK, PYD ve FETÖ’ye olan yaklaşımlarından dolayı güvenilmez bir müttefiklik ilişkisi yürütmeye çalışıyoruz. ABD’de yaklaşan bir seçim var Kasım ayında. Washington PKK, PYD’ye verdiği desteğin kılıfı olarak DEAŞ’la mücadeleyi ortaya koyuyor. Diğer yandan FETÖ’ye de kol kanat geriyorlar. Buna bir bahane bile uydurmuyorlar. Bu noktada ABD, Türkiye’yi kaybetmek pahasına sizce neyin hesabını yapıyor olabilir?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
    “Bu konuları NATO Zirvesi’nde Sayın Biden ile konuşamadık. FETÖ’yle şöyle hesap var, böyle hesap var, bu konulara girmedik. Şu anda zaten FETÖ ortada yok. Ne olduğu belli değil. Bir de üç buçuk ay sonra ABD’de bir seçim var. Bizim ajandamızda da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Genel Kurul’da da dünya ne konuşuyor? Bunları göreceğiz. Biz de orada mesajlarımızı tekrar vereceğiz. İnşallah bu mesajlarla birlikte Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan hayırlı neticeleri elde ederiz diye düşünüyorum. Terör örgütleri ile Türkiye gibi bir müttefiki terazinin iki kefesine koyma düşüncesi bile baştan sakat bir yaklaşımdır. FETÖ, PKK gibi kuklalara desteğin, onları öyle ya da böyle kullanmanın bir bahanesi olamaz. FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer. Komşunuz onlarla mücadelenin bir yolunu muhakkak bulur, tarlasından o zararlı otları temizler, ama o tohumlar bir şekilde sizin arazinize de sıçrar ve emin olun size de zarar verir. Yıllardır terörün bumerang özelliğini vurguluyorum. Çeşitli vesilelerle haklılığımız zaman içerisinde ortaya çıktı.”
    Bir gazetecinin “ABD Başkanı Biden’ın kendisine yönelik “çekil” baskısına karşı direneceğini düşünüyor musunuz? Direnir mi? Direnmeli mi? Bugün basın toplantısında cevap verdiniz ama Donald Trump’ı mı, Joe Biden’ı mı istersiniz?” sorusuna yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortada bir gerçek var, o da şu; her şeyden önce Biden zaten “çekilmiyorum” dedi. Amerikan medyası şu anda kimi nereye getirecekler bunları bile açıklamaya başladı. Her iki isim de ABD halkından ikinci dönem için destek talep ediyor. Amerikan halkı iki ismin de başkanlık dönemlerinde yaptıkları ya da yapamadıkları işleri tartıp bir karar verecek. Bu kararı bekleyip göreceğiz” dedi.

    “Bugün itibariyle Filistin’i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır”

    “Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kararıyla gidilen erken genel seçimlerde, sandıktan birinci çıkan solcu Yeni Halk Cephesi ittifakının başlıca seçim vaatleri arasında Filistin devletinin tanınması yer alıyor. Eğer başarılı olurlar ise Filistin’e yönelik tutumları diğer Avrupa ülkeleri için de örnek teşkil eder mi?” sorusuna Erdoğan, “Cumhurbaşkanı olarak şu anda kim hükümeti kiminle kuracak bunun kararını Fransa Cumhurbaşkanı Macron verecek. Şu anda koalisyon güçleri hangileriyse bunların hepsi de parlamentoda gereken çalışmaları yapacaklar ve bu konuda da nihai söz Macron’a ait. Diğer yandan tarihin doğru tarafında durmak isteyenlerin yapması gereken, Filistin’i devlet olarak tanımaktır. Hakkaniyetli, adaletli yaklaşım bunu gerektirir. Avrupa’da zaten Filistin’in haklılığının ve Filistin Devleti’nin tanınması sürecinin fitili ateşlenmiştir. En son İspanya’nın, Norveç’in, İrlanda’nın, Slovenya’nın aldıkları isabetli kararlar o kapıyı aralamıştır. Fransa’nın böylesi bir karar alması bizi memnun eder. Filistin’i tanıma kararı dünya barışına, huzura katkı sağlar. Bugün itibariyle Filistin’i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır. Hem bölgesel hem küresel barışın yolu, 1967 sınırlarında iki devletli çözümden geçmektedir” cevabını verdi.

    “Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz”

    “İran’da Cumhurbaşkanı değişti, Ermenistan’da Paşinyan barıştan yana cümleler kuruyor. Türkiye – Azerbaycan perspektifi Kafkaslarda barışı getirmek üzerine, bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması ve İran’ın Zengezur Koridoru’na bakışı konusunda neler söylersiniz? Ermenistan ile Azerbaycan barış anlaşması imzaladığı zaman o bölge tamamen barış iklimi olacak ve belki Ermenistan-Türkiye sınırının açılabileceğini işaret etmiştiniz. Bu da düşünülebilir mi?” sorusuna yönelik

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
    “Niye düşünülmesin. Yani biz bu konuda zaten Paşinyan’a her şeyi söyledik. Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz. Bu barışı Türkiye olarak yürekten destekliyoruz. Zengezur Koridoru’nun açılması da bu barış anlaşmasını taçlandıracak ve tamamlayacak adımdır. Azerbaycan’ın da Ermenistan’ın da Türkiye’nin de bölgedeki diğer ülkelerin de refah ve huzuruna bu adımlar olumlu katkı sağlar. Bu kadar olumlu yönü bulunan kararların geciktirilmeden alınması ve gereğinin yapılmasını arzu ederiz. Bölgeden olumlu sinyaller geliyor, bunların müjdeli haberlere dönüşmesini temenni ediyoruz. Diğer ülkelerin de barış sürecine katkı sağlamak noktasında benzer bir yaklaşım ortaya koymaları kalıcı barışın bir an önce tesisi için önemlidir. İran Cumhurbaşkanıyla yaptığımız görüşmede Zengezur Koridoru konusunu konuşmadık. Biz sadece bu seçimi nasıl kazandığı konusunda değerlendirmeler yaptık. Türkiye-İran münasebetlerini çok daha farklı bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Zengezur Koridoru özellikle Azerbaycan, Ermenistan ve İran herkesin çıkarına olacak stratejik koridordur ve bu koridor devreye girdiği anda İran da rahatlayacak, Azerbaycan da rahatlayacak. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev için o koridor çok önemli. İnşallah oradaki raylı sistem devreye girdiği anda burada Azerbaycan çok çok rahatlayacak.”

    “Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız”

    “3. Dünya Savaşı riski hiç olmadığı kadar sık belirtilmeye başlandı. Siz son 2 büyük uluslararası zirveye katıldığınız. Şangay Zirvesi, sonrasında NATO Zirvesi. Bu iki zirvenin sonunda bu riskin yüksek olduğunu görüyor musunuz? Böyle bir kaygınız var mı? Eğer varsa bunu engellemek için hangi somut adımlar atılması gerekir?” sorusuna Erdoğan, “Doğrusu ben görmüyorum, görmek de istemiyorum. Dünyayı bundan önce savaşa sürükleyen gerekçeleri ve alınmayan önlemleri düşündüğümüzde bugün o hatalara düşmemeye özen göstermenin gerektiği ortadadır. Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız. Attığımız her adımı gerilim değil barış için atmalı, planlarımızı barışı sağlamak ve kalıcı hale getirmek üzere yapmalıyız. Bütün ülkelerin gerilim değil, barış ve huzur iklimini inşa edecek çabaları hayata geçirmesi gerekiyor” yanıtını verdi.

  • “Türkiye, NATO’nun bel kemiği ülkelerin başında”

    “Türkiye, NATO’nun bel kemiği ülkelerin başında”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD’ye gerçekleştireceği ziyaret öncesi Esenboğa Havalimanı’nda açıklamalarda bulundu.

    NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde NATO’nun caydırıcılık ve savunma yapılanmasını tahkim etmek, müttefiklerin imkan ve kabiliyetlerini güçlendirmek amacıyla istişarelerde bulunacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “NATO’nun kuruluşunun 75. yıl dönümüne tekabül etmesi hasebiyle zirvemiz ayrı bir anlam taşıyor. Geçen sene Vilnius’ta aldığımız kararların takibini yapacağız. Bu vesileyle bir oturumda Avrupa Birliği temsilcilerinin de katılımıyla Asya Pasifik bölgesindeki NATO ortakları olan Avustralya, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zelanda’yla liderler düzeyinde bir araya geleceğiz” dedi.

    Son oturumu ise NATO Ukrayna Konseyi formatında icra edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zirveden beklentimiz müttefiklerin milli güvenlik hassasiyetlerini gözeten, ittifak dayanışmasını ve birlik ruhunu güçlendiren neticelerin elde edilmesidir. Terörle mücadele ve müttefikler arasında savunma sanayi ticareti önündeki engellerin kaldırılması konusunda Vilnius’ta aldığımız kararların uygulanması bu bakımdan mühimdir. Yapacağımız görüşmelerde başta yakın çevremiz olmak üzere, dünyada artan terör tehdidine dikkat çekeceğiz. Terör örgütleriyle kararlı ve bütüncül bir mücadele yürütülmesi noktasında NATO’nun gayretlerinin arttırılması gerektiğinin de altını çizeceğiz” diye konuştu.

    Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına olan bağlılığının ve desteğinin herkesin malumu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’yı desteklemek için atılacak adımları tasarlarken NATO’nun savaşın tarafı haline getirilmemesi yönündeki ilkeli duruşumuzu da muhafaza ediyoruz. Adil bir barışın kaybedeninin olmayacağını ilk günden beri ifade ettik. Bu uğurda İstanbul Süreci başta olmak üzere önce ateşkesi temin, ardından da kalıcı barışa giden yolu açmak için elimizi başından itibaren taşın altına koyduk” değerlendirmesini yaptı.

    “Silahların konuştuğu, kan döküldüğü ve can kaybının yaşandığı her gün bizim ne kadar isabetli bir yerde durduğumuzu göstermektedir” diyen Erdoğan, “Washington’da yapacağımız istişareler NATO’nun güney bölgesine yönelik yeni vizyonunun tespiti bakımından da önemli katkılar sağlayacaktır. Siber dünya, dezenformasyonla mücadele ve yükselen teknolojilerin beraberinde getirdikleri sınamalar da gündemimizde yer alacaktır. Washington zirvesi Avrupa Atlantik bölgesinin güvenliğindeki merkezi rolün NATO’ya ait olduğu hakikatini bir bir kez daha kayda geçirecektir. Türkiye, NATO’nun misyonlarına ve harekatlarına en fazla katkı sağlayan ilk beş müttefikten biridir. Külfet paylaşımı noktasında üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Karada, denizde ve havada geliştirdiğimiz imkan ve kabiliyetlerle, NATO’nun bel kemiği ülkelerin başında yer alıyoruz. Tehditlerin çeşitlenerek arttığı bu dönemde ittifaka verdiğimiz önem açıktır. Ortak değerlerimizin samimiyet testinden geçmekte olduğu Gazze’de Filistin halkına yönelik süre giden katliamları gündeme taşıyacağız” açıklamasını yaptı.

    Zirvede bu vahim tablo karşısında uluslararası camianın İsrail’i durdurmakta yetersiz kaldığını ve Filistin’de adil, kalıcı barış tesis edilmeden küresel vicdanın rahat bir nefes almasının mümkün olmayacağını vurgulayacaklarını belirten Erdoğan şunları söyledi:

    “Tam bütün bu meseleleri en yüksek derecede gündeme getirirken ilişkin değerlendirmelerimizi müttefik devlet ve hükümet başkanlarıyla yapacağım ikili görüşmelerde de ele alacağım.”

    “Kuzey Kıbrıs’ı burada tam üye noktasına nasıl taşırız, bunun gayreti içerisindeyiz”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendi nezdinde zaten Türk devletlerinin tam üyesi konumunda olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuda başta Azerbaycan olmak üzere onların yaklaşımı da bizimle hemen hemen aynı konuma gelmiştir. Son Şuşa zirvesinde de malum Kuzey Kıbrıs orada bulundu, o zirveye katıldı. Bizim arkadaşlarımızdan da Cevdet Bey ve Hakan Bey onlar da o zirvede bulundular. Şimdi bundan sonraki süreçte de bizler Kuzey Kıbrıs’ı burada tam üye noktasına nasıl taşırız, bunun gayreti içerisindeyiz. Özellikle de Türk devletleri içerisinde hukukumuzun en ileri derecede olduğu Türk devletleriyle de bunu geliştiriyoruz. Ve mümkün olduğunca da şu anda Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Bey’in o devletlerin başkanlarıyla olan münasebetlerini de geliştiriyoruz” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin NATO’nun ilk beş ülkesinden bir tanesi olduğunu bir kez daha yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rutte sonrası döneme yönelik değerlendirmelerini paylaştı. Erdoğan, “Yani bunu mali destek noktasında söylüyorum. Ayrıca NATO’ya güç katma noktasında söylüyorum. Türkiye’nin buradaki durumu bu noktada ilk beş ülke derken yani bunu laf olsun diye söylemiyoruz. Bu artık NATO üyesi ülkelerin hepsinin bir yaklaşımıdır ve Türkiye’ye bakışı da hepsinin böyledir. Biz bundan sonra da NATO’daki bu konumumuzu aynen güçlendirerek devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Buradan beklentimiz nedir denilirse, Vilnius’ta neler görüştüysek, neler konuştuysak, bundan sonraki süreçte de aynı durumları gerek Dışişleri Bakanım, gerek Milli Savunma Bakanım yaptıkları görüşmelerle de teyit ediyorlar. Tabii yeni genel sekreter olarak Rutte’nin oraya gelişinde Türkiye’nin rolü üst düzeyde olmuştur. Şimdi Rutte’yle de Amerika’da ayrıca görüşmelerimiz olacak. Göreve başlamadan Türkiye’yi ziyaret edeceğini bana söylemişti. Biz de şimdi tekrar bu görüşmelerimizi yapmak suretiyle adımlarımızı nasıl Stoltenberg’le çok samimi bir havada süreci işlettiysek, inanıyorum ki Rutte’yle de aynı şekilde yürüteceğiz” dedi.

    Erdoğan, “NATO’nun 2010 strateji belgesinde de belirtildiği gibi terör tehdidiyle başa çıkmak bugün ittifakın önemli önceliklerinden biri. Bu tehdidin bertaraf edilmesi ancak müttefikler arasında dayanışma ile mümkün. Türkiye’nin terörle mücadelesinde ittifak ortaklarından yeterli desteği aldığını düşünüyor musunuz? Müttefiklerden somut beklentilerinizi sıralayabilir misiniz” sorusuna şöyle cevap verdi:

    “Tabii NATO’yla bu noktada istediğimiz konumda mıyız? Açık, samimi söylüyorum. İşte şu anda bunları aşmanın gayreti içerisindeyiz. Özellikle NATO’yla İsrail-Filistin konusunda istediğimizi, beklediğimizi henüz alabilmiş değiliz. Temennim odur ki, şu anda Amerika’daki görüşmelerimizde inşallah bunları tekrar gündeme getirip beklediğimiz neticeyi de alırız diye düşünüyorum. Burada tabii Dışişleri Bakanımın görüşmeleri var. Milli Savunma Bakanımın görüşmeleri var. Bütün bu görüşmelerle birlikte kendilerini bu noktada da uyaracağız.”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması adına Katar’ın ara buluculuğunda görüşmeler devam ediyor. Sizin de bu görüşmeleri yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Hatta Almanya dönüşünde olumlu gelişmeler var demiştiniz. Bu durumu zora sokan hep İsrail olmuştu bugüne kadar. Sizin bu görüşmelerden beklentiniz nedir? Acaba yakın zamanda bir kalıcı ateşkes sonucu çıkabilir mi” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

    “Doha’da çok ciddi görüşmeler oldu. Hatta biz o gün uçakla dönüşümüzü yaparken, MOSSAD’ın başkanı da Doha’ya gitmişti. Doha’daki görüşmelerde de özellikle olumlu bazı adımlar atılmıştı. Fakat o günden bugüne henüz o adımlar noktalanmadı. Fakat biz sabırla tabii süreci takip ediyoruz. Gerek İstihbarat Başkanımız gerek Dışişleri Bakanımız süreci takip ediyorlar. İnşallah kısa zamanda buradan beklediğimiz neticeyi alırız.”

  • Türkiye’yi olimpiyatlarda 102 sporcu temsil edecek

    Türkiye’yi olimpiyatlarda 102 sporcu temsil edecek

    Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları 26 Temmuz – 11 Ağustos 2024 tarihleri arasında düzenlenecek. 32 spor dalında, 35 yarışma tesisinde, yaklaşık 10 bin 500 sporcunun katılımıyla düzenlenecek oyunlarda 329 madalya yarışması gerçekleştirilecek. Olimpik Programda yer alan sabit 28 spor dalına ek olarak, break dans, dalga sörfü, kaykay ve spor tırmanışı Paris 2024’te yer alacak.

    Daha önce 1900 ve 1924 Olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Paris’te, 2024’te Yaz Olimpiyat Oyunları üçüncü kez düzenlenmiş olacak. Fransa daha önce üç kez de (1992, 1968, 1924) Kış Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmıştı. Tokyo 2020’de yüzde 48,8 kadın sporcu katılımıyla büyük bir ilerleme kaydedilen cinsiyet eşitliği hedefine Paris 2024’te tam olarak yüzde 50-50 erkek-kadın katılımıyla ulaşılmış olacak.

    Maraton yarışı Olimpiyat tarihinde ilk kez halkın katılımına açık olacak. Paris 2024 yolunda düzenlenen çeşitli koşu etkinliklerinde dereceye giren amatör sporcular, Olimpiyatlarda sporcularla aynı parkurda yarışacaklar. Yaz Olimpiyat Oyunları tarihinde ilk kez, açılış töreni bir stadyumda gerçekleşmeyecek. Seine Nehri boyunca şehir merkezinde yapılacak açılış töreni son gösterilerin yapılacağı Trocadero’da 6 kilometrelik rotasını tamamlayacak.

    26 Temmuz – 11 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na 17 gün kala, Türkiye’yi Oyunlarda temsil edecek Team Türkiye kafilesi belli oldu. 8 Temmuz Pazartesi itibarıyla, Yüz Yılın Takımında 18 spor dalında 54 kadın, 48 erkek olmak üzere, toplam 102 sporcunun yer alması kesinleşti. Böylece Londra 2012’den sonra ikinci kez kafilemizdeki kadın sporcu sayısı erkek sporculardan daha yüksek oldu.

    Atıcılıkta, Yusuf Dikeç, Beijing 2008’den bu yana üst üste 5. kez Olimpiyat Oyunlarında Türkiye’yi temsil ederek atıcılık tarihinde en çok Olimpiyata katılan sporcu olacak. Toplamda 7 sporcu atıcılıktaki ilk Olimpiyat madalyasını kazandırmayı hedefleyecek.

    Atletizmde, Rio 2016 bronz madalyalı sporcu Yasmani Copello üçüncü kez üst üste Oyunlara katılacak. 3 adım atlamada son Avrupa ikincisi Tuğba Danışmaz, sırıkla atlamada son Avrupa 3.’sü Ersu Şaşma, Tokyo 2020’de Olimpiyat 4.’sü olan cirit atma sporcusu Eda Tuğsuz ve Tokyo 2020’de Olimpiyat 6.’sı olan üç adım atlama sporcusu Necati Er de atletizm takımında yer alacak.
    Badmintonda Olimpiyat tarihinin ilk sporcusu (Londra 2012) Neslihan Yiğit Arıkan, Tokyo 2020’den sonra Paris 2024’te de Türkiye’yi temsil ederek üçüncü Olimpiyat deneyimini yaşayacak.
    Bisikletteki tek temsilci Burak Abay, ilk Olimpiyat deneyimini yol yarışında yaşayacak.

    Boksta Tokyo 2020’deki başarıları ile tarihin ilk kadın Olimpiyat madalyalı sporcuları olan şampiyon Busenaz Sürmeneli ve gümüş madalyalı sporcu Buse Naz Çakıroğlu yine madalyaya yakın sporcular arasında yer alacaklar. 6 Olimpiyat kotasının 5’ini kazanan kadın boksörlerin yanı sıra, 3 erkek sporcu da ringde madalya mücadelesi verecek.

    Artistik cimnastikte Olimpiyat tarihinin ilk erkek takımı Paris 2024’te mücadele edecek. Tokyo 2020’deki bronz madalyası ile Olimpiyat tarihinin tek madalyalı cimnastikçisi olan Ferhat Arıcan, Tokyo 2020’de ilk 8 içerisinde yer alan Ahmet Önder, Adem Asil, İbrahim Çolak ve ilk Olimpiyat deneyimini yaşayacak Emre Dodanlı Paris’te temsil edecek isimler arasında bulunuyor.
    Eskrimde Enver Yıldırım Münih 1972’den sonra kılıçtaki ilk temsilci olacak. Nisanur Erbil ise tarihte kadınlar kılıçtaki ilk sporcu olarak Olimpiyatlarda ilk deneyimini yaşayacak.

    104 Olimpiyat madalyasının 66’sının sahibi olan milli güreşçiler (29 altın, 18 gümüş, 19 bronz), Rio 2016’daki altını ve Tokyo 2020’deki bronzundan sonra 4. Oyunlar deneyiminde de madalya arayacak olan Taha Akgül, Tokyo 2020’deki bronzu ile tarihimizin ilk Olimpiyat madalyalı kadın güreşçisi ve Rio 2016’dan sonra üçüncü kez üst üste Oyunlarda Türkiye’yi temsil edecek olan Yasemin Adar ve 6 Olimpiyat kotasının 5’ini alan kadınlar güreşte ayrıca son dünya Şampiyonu ünvanıyla Buse Çavuşoğlu ile son dünya şampiyonu grekoromen Ali Cengiz önderliğinde Paris 2024’te minderde olacak.

    Halterde Tokyo 2020’den sonra Paris 2024’te ikinci Olimpiyat deneyimini yaşayacak olan Muhammed Furkan Özbek ay-yıldızlıları temsil edecek.

    Judoda Rio 2016 ve Tokyo 2020’deki beşinciliklerinden sonra Paris 2024’te de madalya hedefiyle tatamiye çıkacak olan Kayra Sayit ve Tokyo 2020’deki beşinciliğinden sonra Paris 2024’te madalya hedefiyle üçüncü Oyunlar tecrübesini yaşayacak olan Mihael Zgank’la beraber 8 sporcu, Olimpiyat tarihinin en çok judocuyla katıldığı Oyunlarında madalya mücadelesi verecek.
    Tekvandoda Tokyo 2020 bronz madalyalı sporcular Hatice Kübra İlgün ve Hakan Reçber’e ek olarak sıkletinde dünyanın ilk 5 sporcusu arasında yer alarak kotanın sahibi olan Merve Dinçel Kavurat, Nafia Kuş Aydın ve Emre Kutalmış Ateşli, Oyunlarda yer alacak.

    Voleybolda Londra 2012’de ilk kez Oyunlarda Türkiye’yi temsil eden, Tokyo 2020’yi beşincilikle tamamlayan Kadın Milli Takımı üçüncü Olimpiyat deneyiminde takım sporlarındaki ilk madalyasının sahibi olmak için Paris 2024’te olacak.

    Yüzmede serbest stil 1500 metrede son gençler ve büyükler Avrupa şampiyonu, tüm takımların en genç sporcusu (16 yaşında) Kuzey Tunçelli’nin de aralarında olduğu 8 yüzücü, öncelikle Olimpiyat tarihindeki ilk finali yüzmek ve sonrasında da ilk madalyayı kazanmak amacıyla kulaç atacaklar.

    Yelkende üst üste beşinci Olimpiyat deneyimini yaşayarak Oyunlarda en çok katılım gösteren yelkenci olacak Deniz Çınar ve üst üste dördüncü Olimpiyat deneyiminde ilk kez mücadele edeceği Nacra 17 sınıfında yarışacak olan Alican Kaynar’a 6 sporcu daha eşlik edecek.

    18 branşta mücadele edecek 102 sporcu şöyle:

    Atıcılık: 4 kadın, 3 erkek
    Atletizm: 6 kadın, 10 erkek
    Badminton: 1 kadın
    Bisiklet: 1 erkek
    Boks: 5 kadın, 3 erkek
    Artistik Cimnastik: 5 erkek
    Eskrim: 1 kadın, 1 erkek
    Güreş: 5 kadın, 6 erkek
    Halter: 1 erkek
    Judo: 3 kadın, 5 erkek
    Kürek: 1 kadın
    Masa Tenisi: 1 kadın
    Modern Pentatlon: 1 kadın, 1 erkek
    Okçuluk:1 kadın, 3 erkek
    Tekvando: 3 kadın, 2 erkek
    Voleybol: 13 kadın
    Yüzme: 4 kadın, 4 erkek
    Yelken: 5 kadın, 3 erkek
    Toplam: 54 kadın, 48 erkek, 102 sporcu

  • Ekonomik ilişkileri güçlendirecek adım

    Ekonomik ilişkileri güçlendirecek adım

    Sanayi ve Ticaret Konfederasyonu, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilere katkı sağlamak amacıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ne resmi bir ziyaret gerçekleştirecek. SANKON Genel Sekreteri Av. Özkan Atalay, “İş insanları ve yönetim kurulu üyelerinden oluşan 20 kişilik heyet, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ekonomik, ticari, ithalat ve ihracat ilişkilerimize katkı sağlamak amacıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 3 günlük resmi ziyaret gerçekleştirecektir. SANKON Genel Başkanı Ferudun Cevahiroğlu, genel başkan seçildikten sonraki ilk resmi yurt dışı ziyaretini KKTC’ye yapacaktır. Heyet, devlet erkanı ve hükümet yetkilileri ile yapacağı resmi görüşmelerin ardından, ekonomik, ticari, ithalat ve ihracat ilişkilerimize önemli katkılar sağlayacak anlaşmalar yapacaktır. Heyeti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan ekonomik sivil toplum kuruluşlarıyla, sanayi ve ticaret odalarıyla ve şirketlerle ikili görüşmeler gerçekleştirerek, 2 ülke arasındaki ekonomik, ticari, ithalat ve ihracat ilişkilerinin güçlenmesi için fikir alışverişinde bulunacaklardır. Bu ziyarette, Ankara Sağlık Turizmi Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Aysun Baykarabulut, Ankara İthalat ve İhracat Federasyonu Başkanı Mahmut Tandoğan, bazı yönetim kurulu üyeleri ve iş adamları, SANKON Genel Başkanı Ferudun Cevahiroğlu’na eşlik edecektir” dedi.

  • Türkiye’nin ilk milli parkında “Bal Ormanı” oluşturuldu

    Türkiye’nin ilk milli parkında “Bal Ormanı” oluşturuldu

    Yozgat’ta daha kaliteli bal üretiminin artırılması ve bölgedeki zengin bitki örtüsünden faydalanarak arıcılık faaliyetlerinin çoğaltılması amacıyla Çamlık Milli Parkı eteklerine, bal ormanı kurularak arıcıların kullanımına açıldı. Yozgat Valiliğinin talebi ile Orman Genel Müdürlüğünce oluşturulan “Çamlık Bal Ormanı’nda” kovan koyma parselleri, arı içme suyu havuzu ve dikim çukurları açılarak arıcılar bal ormanına yerleştirildi. 400 kapasiteli bal ormanında bakım çalışmalarına başlayan üreticiler ilerleyen günlerde kovan sayılarını artırıp daha fazla gelir sağlamayı düşünüyor. Bölgedeki zengin bitki örtüsünden faydalanılmasının amaçlandığı bal ormanı, yörede arıcılık faaliyetinin artmasına da büyük katkı sağlayacak.

    Çamlık Milli Parkı eteklerinde kendilerine tesis edilen bal ormanına kovanlarını yerleştiren Yozgat Arıcılar Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Mithat Çakıroğlu, zengin bitki florasına sahip bal ormanından daha kaliteli bal elde edeceklerini söyledi.
    Üretici Çakıroğlu, tesisin Yozgat Valiliğinin talebi doğrultusunda, Yozgat Orman İşletme Müdürlüğü tarafından kurulduğunu belirterek, “Sayın Valimizin gayretleriyle Orman İl Müdürlüğümüz bu tesisi Yozgat arıcılarına kazandırdılar. Burada yaklaşık 400 arı kovanı kapasitesi var. Şu an da bu alanda 250’ye yakın arı kovanı konuşlandı. İl Müdürlüğü tarafından buraya 16 bin tane de ballı bitki dikilecek. Seneye de inşallah 400 arı kovanıyla birlikte burası güzel bir tesis olacak. Burada konuk ağırlama yerleri, kamelyalar, gelen misafirlerimize ikramda bulunacağımız yerler yapılacak. Arıların su içmesi için bir havuz tesis ettiler. Ağaç yardımıyla arılarımız oradan sularını, arılığa yakın bir şekilde temin ediyorlar. Bal kalitesini artırmak, doğala yakın buradan bal almayı umuyoruz. Ballı bitkilerimiz de yetiştiği zaman burada tamamen doğal bal üretimi yapacağız. Kapasite olarak 400 arı kovanlık. Fakat şu an da bulunduğumuz alanda 250’ye yakın kovan arımız var” dedi.

  • Türkiye’nin kültürel mirası fotoğraflarla belgelenecek

    Türkiye’nin kültürel mirası fotoğraflarla belgelenecek

    Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri, Geleneksel Sanatlar Derneği, Görsel Kültür Derneği ve Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) işbirliğinde gerçekleştirilecek yarışmanın başvuruları 21 Ağustos Çarşamba gününe kadar devam edecek.
    Türkiye’nin UNESCO listelerine giren ve girmek üzere aday listelerde yer alan tüm somut olmayan kültür miraslarının yaşatılması için önemli çalışmalar gerçekleştiren Bursa UNESCO Derneği, SOKÜM Ulusal Fotoğraf Yarışması düzenliyor. Geleneksel hale gelmesi hedeflenen yarışma çerçevesinde Türkiye’nin somut olmayan kültürel miras listesinde olan başlıklarda üretilen fotoğraflar yarışacak. Türkiye sınırlarında çekilmek kaydıyla her kentten ve bölgeden fotoğrafların kabul edileceği yarışmada renkli veya siyah-beyaz tüm fotoğraflar tek kategoride değerlendirilirken, her bir katılımcı en fazla 4 adet eserle yarışmaya katılabilecek.

    Bursa UNESCO Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İlker Özaslan, 2024 yılında çok önemli başarılar elde ettiklerini söyledi. Özaslan, “11-12 Haziran tarihlerinde Paris UNESCO Genel Merkezi’nde 70 ülkeden akredite olan 270 dernek arasına girdik. Bu akreditasyon ile Türkiye’deki 8 sivil toplum kuruluşu arasında kendimize yer bulduk. Tüm bunlar çerçevesinde bu sene de çok önemli bir organizasyona imza attık. Bursa UNESCO Derneği olarak ‘Ulusal Somut Olmayan Kültürel Miras Fotoğraf Yarışması’nı düzenledik. Bu yarışma kapsamında el ve göz becerisi ile eserini icra eden sanatçıların değerini ortaya çıkaracağız. Bunu da Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) çatısı altında yapıyoruz. Yarışmamıza 21 Ağustos’a kadar 200’e yakın fotoğraf sanatçısının başvurmasını bekliyoruz. Şu anda olarak başvurular online olarak devam ediyor. Yarışma sonunda ortaya çıkan değerli eserleri ödüllendireceğiz. Devamında ise arşivleyip bir kitap haline getirmeyi amaçlıyoruz. Bu kitap da Türk kültürüne bir armağan olacak” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin en kapsamlı ikinci Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nin Bursa’da açıldığını belirten Özaslan, kültürel birikimin korunması, tanıtılması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan en önemli kurumlardan birinin de müzeler olduğunu vurguladı. Özaslan, “Müzemiz, somut olmayan kültürel mirasın beş ana alanını da kapsıyor. Müzede aynı zamanda, gölge oyunları, atölye çalışmaları, eğitim programları gerçekleştiriyoruz. Amacımız yaşayan bir müze olmak. Türkiye sahip olduğu 30 kültürel miras ile 145 ülke arasında ikinci sırada yer alıyor. Önümüzdeki yıllarda liderliği alacağımızı umuyorum. Biz de Türkiye’deki somut olmayan kültürel mirasa katkı koymak adına somut olmayan kültürel mirası araştırmak, ortaya çıkarmak, onu yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz. Burada bizimle olan sanatçılarımız gelen ziyaretçilere uygulamalı olarak icra ettikleri sanatları tanıtıyorlar. İğne oyası, ipek dokuma, çini, kozadan takı, ahşap oymaca gibi alanlarda uzman olan birçok sanatçıyla birlikte çalışıyoruz. Türkiye’deki somut olmayan kültürel miras müzeleri arasında en zengin ve profesyonel kadroya sahip müzelerden biriyiz. Gençlerimizin, çocuklarımızın ve tüm halkımızın buraya daha sık gelmelerini bekliyoruz” diye konuştu.
    Yarışma sonunda yapılacak jüri değerlendirmesi ile birinciye 30 bin TL, ikinciye 20 bin TL, üçüncüye 10 bin TL ödül verilecek. Ayrıca 5 bin TL mansiyon ödülü ve katılımcılara bin TL sergileme ödülü verilecek. Yarışmaya katılmak isteyenler başvurularını web sitesinden gerçekleştirebilecek.