Etiket: Türkiye

  • Son tablo açıklandı: Türkiye’de 203 can kaybı

    Son tablo açıklandı: Türkiye’de 203 can kaybı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Türkiye’nin 7 Kasım 2020 tarihli günlük koronavirüs hasta tablosunu açıkladı.

    Türkiye’de son 24 saat içinde 196.902 yeni test yapıldı, 32.137 yeni vaka tespit edildi. 203 kişi hayatını kaybetti, 5.017 kişi daha iyileşti.
    -Test: 19.888.747
    -Hasta: 545.711(+6420)
    -Vefat: 15.703
    -Ağır Hasta: 5.836
    -Zatürre Oranı: %3.1
    -Yatak Doluluk: %55.1
    -İyileşen: 436.270

    “AĞIR HASTA SAYISINDAKİ ARTIŞ HIZI AZALIYOR”

    Bakan Koca; “Bugün tespit edilen 6.420 hastamız var. Ağır hasta sayısındaki artış hızı azalıyor. Kısıtlamaların etkisi görülmeye başlandı. Yakında daha çok hissedeceğimizi ümit ediyoruz. Hepimizin görevi kendi kısıtlamalarımızı uygulayarak kalabalıklardan uzak durmak.

  • Türkiye’nin diyalog çağrılarına olumsuz yanıt

    Türkiye’nin diyalog çağrılarına olumsuz yanıt

    Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, “Türkiye’nin sözde gerginliğin azalması için birkaç gün önce yapmış olduğu geç kalmış eylemler, ikna edici değildir.” ifadelerini kullandı.

    Rum basınında yer alan habere göre, Dendias, 10-11 Aralık’ta yapılacak AB Liderler Zirvesi öncesinde Güney Kıbrıs Rum kesimini ziyaret etti.

    İlk olarak Rum lider Nikos Anastasiadis ile görüşen Dendias, daha sonra Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis ile bir araya geldi.

    Dendias, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ın, AB üyesi ülkelere, Türkiye’nin “ikna edici olmayan” eylemleriyle ilgili sorumluluk almaları çağrısı yaptığını söyledi.

    “Türkiye’nin sözde gerginliğin azalması için birkaç gün önce yapmış olduğu geç kalmış eylemler, ikna edici değildir.” ifadelerini kullanan Dendias, Türkiye’nin, gerçek anlamda gerginliği yatıştırıcı ve uluslararası hukuk ve deniz hukuku zeminine dayalı yapıcı bir yola götürecek kararlar alması gerektiğini savundu.

    Dendias, “Bu kararlar yalnızca Türkiye için açık bir gösterge olarak değil, AB’nin güvenilirliğinin bir kanıtı olması açısından da önemlidir.” dedi.

    Hristodulidis ise AB liderlerinin vereceği kararların Türkiye’nin tavrına bağlı olduğunu kaydetti.

    Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan diyalog çağrısı

    Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, MED Akdeniz Diyalog Forumu’nda yaptığı açıklamada, AB’nin üyelerinden en az ikisinin tüm AB sistemini kötüye kullanmasına izin vererek, suç ortağı haline geldiğini belirtmişti.

    Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz konusunda, “Tercihimiz net. Türkiye’nin kapısı diyaloğa sonuna kadar açık. Bir çıkış yolu var. Doğu Akdeniz Konferansı, iş birliği için uygun bir ortam oluşturmak için bir fırsattır ve bu bizim önerimizdir.” ifadelerini kullanmıştı.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy ise 1 Aralık’ta Bakanlığı yöneltilen, “Yunanistan Oruç Reis’i bahane göstererek diyaloğa yanaşmıyordu. Oruç Reis çalışmalarını tamamladı, bu durumda Yunanistan’ın tutumunda bir değişiklik öngörüyor musunuz?” şeklindeki soruya, “Türkiye başından beri Yunanistan’la ön şartsız diyalogdan yana.” karşılığını vermişti.

  • Türkiye’de tüketim harcamalarının dörtte biri faturalar oldu

    Türkiye’de tüketim harcamalarının dörtte biri faturalar oldu

    Haneler, gelir düzeylerine, kültürel alışkanlıklara ve coğrafi duruma bağlı olarak büyük ölçüde farklı tüketim kalıplarına sahip olurken, 2019 yılında tüketim harcamalarının yaklaşık dörtte biri konut, su, elektrik ve yakıtlara ayrıldı.

    Ajans Press’in, Eurostat verilerinden elde ettiği bilgilere göre, 2019 yılı hane harcamaları istatistikleri belli oldu.

    Haneler, gelir düzeylerine, kültürel alışkanlıklara ve coğrafi duruma bağlı olarak büyük ölçüde farklı tüketim kalıplarına sahip olurken, 2019 yılında tüketim harcamalarının yaklaşık dörtte biri konut, su, elektrik ve yakıtlara ayrıldı.

    Bunun dışında AB ülkelerinin en çok harcama yaptığı yer yüzde 13,1 ile ulaşım oldu. Sağlık harcamalarına yapılan oran ise yüzde 4,4 olurken, en az bütçe ayrılan alan yüzde 0,9 ile eğitim olarak kayıtlara geçti.

    Medya takip kurumu Ajans Press, tüketim harcamaları ile alakalı basına yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press’in dijital basın arşivinden derlediği bilgilere göre geçen yıl içerisinde tüketim harcamaları ile alakalı basına 827 haber yansıdığı tespit edildi. Bunun yanı sıra hayat pahalılığı geçen yıl 4 bin 474 habere konu olurken, bu yıl 2 bin 527 haber ile konuşuldu.

  • Türkiye neden Çin aşısını tercih etti?

    Türkiye neden Çin aşısını tercih etti?

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Türkiye’ye 11 Aralık’ta gelmesi planlanan Kovid-19 aşısının ilk uygulamasının, testler için en az 14 güne ihtiyaç olduğundan 25-26 Aralık’ta yapılabileceğini söyledi.

    İnsanlık, ölümcül Kovid-19 virüsüne çare bulmak için yarış içinde. Salgından çıkışın umudu olan aşı çalışmalarında önemli mesafeler kaydedildi. Türk bilim adamları da aşı çalışmalarını tüm hızıyla sürüyor. Bir taraftan da aşıyla ilgili ortaya atılan iddialar, kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Türkiye’ye 11 Aralık’tan sonra gelmesi planlanan Çinli SinoVac firmasının geliştirdiği Kovid-19 aşının özellikleri ve güvenilirliği de merak konusu.

    Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kara, gelecek günlerde Türkiye’de uygulanmaya başlanması planlanan aşının nitelikleri, etkisi ve diğer aşı çalışmalarıyla ilgili  soruları şöyle yanıtladı:

    Soru: Kaç çeşit aşı türü var?

    Canlı ve ölü (inaktif) aşılar var. Bazı mikroorganizmaları tembelleştirebiliyor, bazılarını zayıflatabiliyoruz. Böyle olunca hastalık yapabilme kapasiteleri azalıyor. Daha doğrusu tamamen ortadan kalkıyor ya da yaşamını devam ettirebiliyor. Nerede devam ettirebiliyor? Uygun bir ortamda. Ortam bozulduğu zaman da kendi kendine ölebiliyorlar. Bunlar canlı aşılardır.

    Soru: Canlı aşının avantajı nedir?

    Bir kere bile verseniz insan vücudunda çoğalmaya çalıştığı, hareket ettiği için bizim savunma sistemimiz onu hemen görüyor. Yabancı ve düşman olarak algılıyor. Çok ciddi bir cevap veriyor. Ömür boyu neredeyse koruyucu oluyor. Canlı aşıları zayıflatırken mikroorganizmalara şöyle diyoruz. Siz mikroorganizma olarak ne istiyorsunuz? Onların da temel amacı üremek ve çoğalmak. Biz ona istediği yiyeceği ve gıdayı verdiğimiz anda da hızla çoğalmaya başlıyor. Böyle olunca da ihtiyaç duymadığı, gerek görmediği şeyleri zaman içerisinde kaybediyor. Çünkü onları taşımak bir yük getiriyor. Nedir o? Bizde hastalık yapabilme kapasitesi. Bunları kaybediyor ve zayıflamış oluyor. Biz onları canlı aşı olarak uyguluyoruz.

    Soru: İnaktif aşı nedir?

    Bazı mikroorganizmaları zayıflatamıyoruz. Ne yaparsak yapalım o mikroorganizmalar hastalık yapma özelliklerini devam ettiriyor. Böyle bir durumda da bu mikroorganizmayı öldürerek veriyoruz. Mikroorganizmayı canlı vermiyoruz ama insan vücuduna ölü olarak veriyoruz. Buna da inaktif halde diyoruz. Ölü olarak verdiğimizde bizim temel olarak istediğimiz; aşıda hastalık yapabilme gücü olmayan ama vücudun savunma sistemi tarafından tanınacak, bağışıklık sistemimiz tarafından öğrenilecek ve ona cevap verecek bir şekilde immün yanıtımız olsun istiyoruz. Savunma askerimiz onu görsün, öğrensin istiyoruz. Aşılarda da mümkün olduğu kadar mikroorganizmaları tanıtmak istiyoruz.

    Canlı verdiğimizde hareket ettiği ve kımıldadığı için immün sistem onu çok iyi tanıyor, çok güçlü cevap veriyor ve belki bir kere aşı yapmak yetiyor. Ölü olarak verdiklerimizdeki sıkıntımız, bu mikroorganizma hareket etmiyor, ölü. Vücut görüyor ama bazı durumlarda almıyor. O zaman da birkaç doz yapmak gerekiyor. Çocukluk çağındaki aşılarımıza dikkat edecek olursak üç doz yapıyoruz. Hatta arada da hatırlatıyoruz. O mikroorganizmayı öldürerek insan vücuduna herhangi bir şekilde zarar vermeyeceğinden emin olduktan sonra vermemiz, Louis Pasteur’dan itibaren bildiğimiz ve bugün de çok yaygın uygulanan bir teknoloji. Buradaki problem nedir? Öncelikle bu mikroorganizmayı üretmeniz gerekiyor. Ürettikten sonra öldürmeniz gerekiyor. Böyle bir sıkıntımız var yeterli sayıda üretebilmek için.

    İnaktif aşıda bir bütünü vermekten ziyade sadece, insan vücudu olarak düşünün, baş kısmını göstersek tanınabilir mi? Tanınabilir. Böyle olduğu durumlarda da sadece o kısımları veriyoruz. O kısımları vermenin yolu, onu dışarıda üreteceksiniz. Virüslerde de bizde de bütün bilgi bir koda yazılmış vaziyette. O kodlanan kısmı versek, bizim vücudumuz da o parçayı üretse, vücudumuzun da immün kısmı onu görüp cevap verse olur mu? Olur. Ya bütün virüsü öldürüp, verip tanıtacağız ya da bunu üreten bilgiyi insan vücuduna vereceğiz. Bilgi dediğimiz kısım; mRNA. İnsan vücudunda bu üretiliyor, buna cevap veriyor. İnaktifte virüsü öldürüyoruz. Tamamen ölü şekliyle veriyoruz.

    Bu yöntemlerden bugün için ülkemizde konuşulan iki aşı ön planda. Bu kodlamayı direkt değil de bir başka virüsün içine koyup onun vücudumuzda bunu üretmesini sağlamaya çalışırsak o da AstraZenaca’nın Oxford Üniversitesi ile geliştirdiği aşı. Bunların üçü de inaktif aşılar ama birinde bütün mikroorganizmayı veriyoruz, diğerinde bilgiyi direkt mRNA olarak veriyoruz, bir diğerinde ise o mRNA’yı bir başka virüse, başka mikroorganizmaya verip onu insan vücudunda çoğaltmasını sağlayarak uyguluyoruz.

    Soru: İnaktif aşı ile mRNA arasındaki en büyük fark nedir?

    İnaktif aşının en büyük dezavantajı, üretimi zor ve pahalı. Neden? Çünkü sizin çok miktarda bunu üretmeniz gerekiyor. Onu öldürüp ondan sonra da bunu aşı haline getirmeniz gerekiyor. Çok miktardaki virüsü ürettiğiniz ortamı oluşturmak zor ve maliyeti çok yüksek.

    mRNA aşısının teknolojisi zor ama üretimi kolay. Arada böyle bir fark var. O nedenle maliyet avantajı mRNA aşısında ve o virüsün taşıyıcı olduğu aşılarda maliyet avantajı var.

    Soru: Aşılar değerlendirilirken hangi kriterlere bakılıyor?

    Bu dönemdeki en büyük isteğimiz, aşıya erken ulaşabilmek. Ana kriterimizin de güvenlik olması gerekiyor. Genel olarak baktığımızda inaktif aşı yıllardır kullandığımız, teknolojisini bildiğimiz, ölü olarak verdiğimiz için en avantajlısı gibi görünüyor. mRNA aşısının üretimi kolay, teknolojik olarak belki daha iyi cevap verecek, onu görüyoruz. Bugüne kadar alışkın olduğumuz bir aşı değil. Yeni bir teknoloji. Güvenlik tarafında mutlaka verilerinin çok net olması ve bilgilerin ortaya konulmuş olması gerekiyor.

    Aşıya bakarken ilaç gibi düşünmemek lazım. Aşılar çok sık ve detaylı incelenir. Çünkü sağlıklı kişiye yapacaksınız. Sadece bugün değil 3, 6 ay ya da 1 yıl sonra da herhangi bir etkisinin olmadığından emin olmamız gerekiyor. Bu bakımdan değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’nin şu dönemde kayıpları yükseliyor, önümüzdeki dönem de kayıpların yüksek olma ihtimali olduğu için öncelikle aşıyı erişilebilir kılmak lazım. Bu bakımdan tüm üreticilerle görüşülüyor. Bundan sonraki basamakta, aşının çok güvenli olması lazım ya da güvenliğinden sizin bir şekilde emin olabileceğiniz bir tarafta durmanız lazım. Sonra da etkinliğine bakmanız lazım.

    Soru: Bu bilgiler ışığında aşılar ne kadar güvenli?

    Dünya Sağlık Örgütünün aşı yüzde 50 bile etkili olsa kabul edileceğine yönelik açıklaması oldu. Böyle bir salgın döneminde aşıyı uyguladığınızda ne kadar başarı elde ediyorsanız o kadar iyidir. Bugün için elde ettiğimiz veriler ve araştırıcıdan gelen bilgiler bu aşıların etkinliğinin yüzde 90’lar civarında olduğunu gösteriyor. En önemli kriterimizin güvenlik olması lazım. Ülkemiz her iki aşı grubuyla dünyada önde olanlarla ilgileniyor. Temin ve güvenlik kısmından bakarak hareket ediyor.

    Soru: Türkiye’ye gelecek aşının güvenilirliği nasıl test edilecek?

    Türkiye tüm aşı üreticileriyle görüşüyor. İlk etapta tedariği garantiye alınmış inaktif aşı var. Aynı zamanda mRNA aşısı var. İnaktif aşının tarihi ve geliş zamanı belli. mRNA aşısının görüşmeleri de şu anda devam ediyor. Bunlardan mümkün olduğu kadar da temin edilmeye çalışılıyor. Hızlı temin kadar güvenlik tarafı önemli. Türkiye şu kararı net olarak söylemiş değil. “Bu aşıyı hemen alıyorum.” demedi. Türkiye, verilerine bakıyor. Faz 3 çalışmalarını Türkiye de yapıyor. Bu konuda çok yetkin bilim insanları çalışıyor.

    Faz 3 çalışmasındaki verilerine bakacak. Bunlar çok olumlu geliyorsa, önümüzdeki günler içerisinde dünyadaki verileri de bu şekilde olumluysa o zaman “O aşıyı artık bana gönderebilirsiniz.” diyecek. Türkiye, ön görüşmelerini yaptı ve ön şartlarını da ayarladı. Bunları gördükten sonra onların gönderilmesine izin verilecek. İlk gelebilecek aşı, inaktif aşı. İlk değerlendirmelerde de her şey olumluysa Türkiye önümüzdeki hafta diyecek ki gelsin.

    Aşı gelince hemen yapılacak mı? Hayır. Onun da temel nedeni hangi aşı olursa olsun her ülke kendi testlerini ve uygulamalarını mutlaka yapıyor. Tüm testleri yapılmış olmasına rağmen bir kere daha yapılacak. Bu standartlar sağlandıktan sonra bu aşı kullanılabilecek. Bu testlerin uygulama süresi 7 günden kısa değil. Bir kısmının süresi 2-3 gün. Bu testi geçerse, bir sonraki test yapılacak. Onun için de bu sürenin 14 günün altında olması mümkün değil. Türkiye’ye ilk aşı 11 Aralık’ta gelebilecek gibi görünüyor. Geldikten sonra en az 14 gün testleri sürecektir. Bu süre 15 gün ya da 20 gün olabilir. Aradaki testte bir sorun çıkarsa tekrar yapılır, değerlendirilir. Testin işleyişi sırasında tereddütte kalınırsa o test tekrar yapılır. Bizim aşı 11 Aralık’ta gelince en erken yapılacağı tarih 25-26 Aralık gibi olur.

    Soru: Aşı geldikten sonra nasıl bir yol izlenecek?

    Türkiye hazırlıklarını yaptı, sözleşmelerini imzaladı, şartlarını belirledi. Herhangi bir sıkıntı çıkarsa sözleşme feshedilir. Türkiye, girişimlerinde bulundu. Aşı en erken ne zaman gelecek? Birisi 11’inde birisi belki 20’sinde gelecek. Bunların da hazırlıkları yapıldı. Kendi verilerinde bir problem çıkar ya da bir işaret gelirse o zaman “Göndermeyin.” denilebilir.

    Her şey olumlu giderse, 11 Aralık’ta gelmesi planlanan aşı, inaktif aşı. Çin’den gelecek aşı. 11 Aralık’ta geldi, bu hemen Türkiye’ye dağıtılacak, tüm noktalara gidecek. Testler yapılmaya devam edilecek. Testler sonunda “tamam” denilirse “Elinizdeki aşıları uygulayın.” denilecek. Testlerde bir şey çıkarsa, tüm aşı geri alınıp Çin’e ya da Moderna’ya geri gönderilecek.”

    Soru: Gönüllüler üzerinde yapılan aşılarda yan etki görüldü mü?

    Bu bir ön veriydi. Onun detay verileri henüz daha tam oluşmadı. Önümüzdeki günlerde oluşup da hepsi iyiyse, hiçbir sıkıntı yoksa o zaman “Aşıyı gönderin.” denilecek. Aşı o zaman 11 Aralık’ta gelecek. O sonuçların da 7-8-9 Aralık gibi çıkması planlanıyor. Her şey tamam denilirse ancak o zaman aşı gelecek. Kendi güvenlik verilerimize bakılarak hareket ediliyor. Aynı değerlendirme BioNTech Pfizer aşısı için de yürüyor. Onun için de girişimde bulunuldu. Oranın güvenlik verileri de uygun gelirse o şekilde oradan da istenecek. İnaktif aşıdaki miktar biraz daha yüksek, buradaki miktar biraz daha düşük olacak. Türkiye karar verip “uygun” derse bu aşıların güvenilir olduğunu söylememiz lazım.

    Soru: Aşılar nasıl saklanacak?

    İnaktif aşı, ölü aşı olduğu için o normal buzdolabı koşullarında saklanabiliyor. Daha rahat dağıtımı var. 2-8 derecede saklanabiliyor. Onu mutlaka değerlendirmemiz lazım. Öyle bir avantaj var. mRNA aşısı bilgiyi taşıdığı için, bu da çok kolay yıkıldığı için eksi 70 derecenin altında saklanması gerekiyor. Bu biraz lojistik açıdan kısıtlayıcılık olabilir. Bunun altyapısı da yapılabilir mi? Evet yapılabilir. Türkiye için çok zor olmayacaktır.

    Soru: Türkiye neden Çin aşısını kullanacak?

    Türkiye nüfus olarak büyük bir yapıya sahip. Aşı büyük bir gruba uygulanacak. mRNA teknolojisi, yaygın bir uygulama değil. Verileri var, elimizdeki verilere baktığımız zaman hepsi olumlu.

    İnaktif aşı teknolojisine geldiğimizde çok uzun yıllardır uygulanıyor. Sonuç olarak ölü. Ölü bir mikroorganizmayı veriyoruz. Orada olabilecek istenmeyen yan etkileri biliyoruz. Ölü mikroorganizma olduğu için kolda biraz ağrı, kızarıklık olur. Bunun ötesinde çok büyük bir yan etki bekler miyiz? Hayır beklemeyiz. Nadir istisnalar olabilir. Böyle bir fark olduğu için güvenlik çok önemli. Etkinlikte de birbirlerine yakın olduklarını açıkladılar.

    Soru: Aşıların maliyeti nedir?

    Çin aşısının, inaktif aşının maliyeti, mRNA aşısından bir miktar daha yüksek. Aşıda “pahalı” dememek lazım. Sağlıklı kişiye yaptığımız bir uygulama. Korumak amaçlı yapıyoruz. Önceliğin güvenlik olması, arkasından da etkinlik gelmesi lazım. Güvenlikte çok emin, etkinliğinde de iyiyseniz onu tercih edebilirsiniz. Çok etkili olabilir, çok yüksek koruyucu olabilir ama güvenlik tarafında sıkıntısı varsa, istenmeyen etkileri fazlaysa bu istenmeyen etkiler kızarıklık, hafif ateşse kabul edilebilir. Daha ağır yan etkilere neden olabilme ihtimali varsa o zaman etkinliği düşük de olsa “Bu tarafa kayabilirim.” dersiniz. Erken dönem güvenlik verileri, klasik üretim yöntemi olduğu için uzun. Marta ve nisana geldiğimizde iki aşıda da uzun dönem verilerini birbiriyle karşılaştırabilir hale gelebiliyoruz.

    Soru: Aşıda öncelik hangi kriterlerle belirleniyor?

    Koronavirüsün geniş bir yelpazesi var. Bir taraf neredeyse ayakta bulgusuz geçirebiliyor, bir taraf da çok ağır. Öncelikle her iki tarafa hizmet edebilmesini sağlayabilmek için sağlık çalışanlarının aşılanması gerekiyor. Tüm dünyayı aşılayabilecek kadar bir aşıya sahip olunamayacak. Kısıtlı, basamak basamak ilerlenecek.

    Salgının en kötü gideceği dönem bizim için önümüzdeki aylar olacak. Ne kadar aşıya erken kavuşursak o kadar iyi. Belirli sayıda gelecekse bu kısıtlı olan miktarla ben en fazla kime avantaj sağlayabilirim? En kritik gruba.

    Salgının en başından itibaren özellikle büyüklerimizi korumaya çalıştık. “Virüsü alırsanız, hastaneye yatma ihtimaliniz yüksek.” dedik. Hep 65 yaşın üzerinden özveri istedik. O zaman aşı geldiğinde ilk korumamız gereken, en yüksek riski olan o gruba aşı yapmamız lazım.

    Türkiye aşıyı, mümkün olduğunca yüksek miktarlarda elde etmeye çalışıyor. Bunu da mümkün olduğu kadar hızla, sağlık çalışanlarıyla aynı anda 65 yaşın üzerine yapacak.

    İkinci aşamada kolluk kuvvetlerinin öncelikli olması gerekiyor. 65 yaşın üzerinde büyüklerimiz çok riskli ama sonrasında genç ama altta hastalığı olanları bunun içine alıyoruz.

    Bunun hemen arkasından öğretmenlerimizin gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim geleceğimiz, Türkiye’nin geleceği. Hepimiz için, çocuklarımız için en önemlisi. Onların yaşamını da bir an önce normal şartlara getirmemiz gerekiyor. Öğretmenlerimizin de bizim listelerimizde daha yukarıda olması gerekiyor.

    Yaşamın gerekliliği için tarım ve gıdada çalışanlarla bu devam edecektir.

  • 6 terörist etkisiz hale getirildi

    6 terörist etkisiz hale getirildi

    Milli Savunma Bakanlığı Zeytin Dalı Bölgesi’nde 6 PKK/YPG’li teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

    MSB’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

    “Zeytin Dalı bölgesinde, PKK/YPG terör örgütü tarafından yapılan sızma girişimi sonrasında çıkan çatışmada, bir kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz.

    Teröristlerin muhtemel saldırı ve kaçış istikametleri ateş destek vasıtalarıyla derhal ateş altına alınarak, 6 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bölgeye sevk edilen İHA/SİHA ve destek unsurlarıyla operasyonlar devam etmektedir.

  • Koca açıkladı: Türkiye’de aşı ilk kimlere yapılacak?

    Koca açıkladı: Türkiye’de aşı ilk kimlere yapılacak?

    Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın başkanlığında “aşı” gündemiyle toplandı. Toplantı sonrası Bakan Koca’nın yaptığı yazılı açıklamada aşılanmanın 4 aşamada yapılacağını belirtildi. 11 Aralık’tan sonra gelecek aşı ilk aşamada sağlık çalışanları ve 65 yaş üstü vatandaşlar ile yaşlı, engelli, koruma evlerinde kalanlar gibi toplu ve kalabalık yerlerde yaşayan yetişkinlere yapılacak.

    Türkiye’nin seçkin bilim insanlarından oluşan Bilim Kurulu üyelerinin hiçbir karşılık beklemeksizin yaptığı yoğun çalışmaların, koronavirüs sürecinin yönetilmesinde önemli katkı sağladığını bildiren Bakan Koca, “Kurulumuz düzenli olarak toplanmakta, bilimsel gelişmeleri ve ortaya çıkan yeni durumları değerlendirmektedir. Bilim insanlarımız korunma, tanı, takip ve tedavi konularında görüşlerini paylaşmakta; rehberler, kılavuzlar ve algoritmalar hazırlayarak mücadeleye yol göstermektedir. Ülkemizin de içinde olduğu birçok ülke, aşı geliştirme çalışmaları için tüm bilimsel birikimlerini ve maddi kaynaklarını seferber etmiştir ve salgına karşı daha etkili bir korunma sağlayabilmek için çaba göstermektedir” ifadelerini kullandı.

    Daha önce kamuoyu ile paylaşıldığı gibi farklı aşı çalışmalarının yakından takip edilerek, olabilecek en erken dönemde, etkili ve güvenli olduğu kanıtlanmış aşılara ulaşmak için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden Koca, bir inaktif virüs aşısının temini için sözleşme imzalandığı, bir mRNA aşısı için de görüşmelerin devam ettiğini açıkladı.

    ‘SÖZLEŞME İMZALADIĞIMIZ AŞI ‘İNAKTİF’ DİYE BİLİNEN AŞILARDIR’

    Koca, aşıların uygulanmaya başlamasıyla salgına karşı daha başarılı sonuçlar almanın mümkün olacağını belirterek, açıklamanın devamında şunları kaydetti:

    “Aşılar konusunda bilimsel gerçeklikten uzak tartışmalar, kazanmayı umduğumuz mücadelede gücümüzün kırılmasından başka fayda sağlamamaktadır. Gerek bilim insanlarımız, gerek Bakanlığımız aşının menşei ile değil, güvenliliği ve etkililiği ile ilgilenmektedir. Bu nedenle, aşılar konusunda verilecek kararları ve atılacak somut adımları, geliştirilen aşıların kısa ve uzun dönem güvenliliği ile etkililiği belirleyecektir. Şu anda teminine en yakın olduğumuz üç aşıdan birisi olan, sözleşme imzaladığımız aşı ile ülkemizde geliştirilen aşılardan ilk klinik çalışmalara ulaşan aşı ‘inaktif’ diye bilinen aşılardır. İnaktif aşılar, farklı hastalıklar için uzun yıllardır ülkemizde uygulanmakta olan ve uzun dönem güvenlilikleri bilinen aşılardır. Aşıların temini sonrasında uygulanmasına yönelik olarak lojistik imkanlarımız ve alt yapımız hazır durumdadır. Temin etmek üzere olduğumuz diğer aşı ise mRNA aşısıdır ve genetik yoldan etki eden ve daha kısa sürede üretilebilen bir aşıdır. mRNA aşıları, insanlarda yeni uygulanan bir teknoloji ile hazırlanmaktadır. Çalışmalarda kısa dönem başarılı sonuçlar alınmıştır. Türkiye’nin standartlarına uygun olabilecek diğer alternatif aşılar için de görüşmelerimiz devam etmektedir.”

    ‘BİLİM KURULUMUZ AŞILAMA STRATEJİSİ ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALARINI YÜRÜTMEKTEDİR’

    Sözleşme yapılan aşının ilk kısmının Türkiye’ye 11 Aralık’tan sonra gelmesinin beklendiğini aktaran Koca, “Aşılar geldiğinde öncelikle uluslararası akredite Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Laboratuvarları tarafından, ülkemize ithal edilen tüm aşılarda da uygulanmakta olan incelemeler yapılacaktır. Bu incelemelerde aşının güvenlilik testlerinin olumlu çıkması ve sonuçlanmakta olan Faz 3 çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanmasını takiben veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek ve ülkemiz standartlarına uygun bulunduğu takdirde erken kullanım izni verilecektir. Aşıların uygulanmasına bu aşamadan sonra geçilecektir. Ülke olarak önceden hazırlıklı olmanın gayreti içindeyiz. Bilim Kurulumuz aşılama stratejisi üzerindeki çalışmalarını yürütmektedir. Riskli grupların tespiti ve önceliklendirilmesi, yoğun hasta yükü altında tüm enerjisini harcamakta olan sağlık personelimizin aşılama kampanyasında yeniden organizasyonu, lojistik yönetimi dahil detaylı bir planlama yapılmaktadır. Aşı dağıtım planlamasında DSÖ tarafından dikkat çekilen insan hakları, eşitlik, adalet ve meşruiyet çerçevesinde bir dağıtım çerçevesinin oluşturulmasına çalışılmaktadır. Bu çerçevenin temelini oluşturan etik ilkeler arasında maksimum fayda sağlanması, sağlık eşitsizliklerinin azaltılması, aşının adil, şeffaf ve kanıta dayalı dağıtılmasının sağlanması bulunmaktadır” ifadelerini kaydetti.

    ‘AŞILAMA ÇALIŞMASI DÖRT AŞAMADA YÜRÜTÜLECEK’

    Bilim Kurulu tarafından, çeşitli nüfus grupları arasında enfeksiyon kapma, ölüm oranı, olumsuz toplumsal etki riski gibi unsurlar göz önüne alınarak genel önceliklerin belirlendiğine işaret eden Bakan Koca, önceliklere göre aşılama çalışmalarının 4 aşamada yürütüleceğini belirterek, planlanan aşılama takvimini şöyle sıraladı:

    “İlk aşamada sağlık çalışanları, 65 yaş üstü vatandaşlarımız ile yaşlı, engelli, koruma evlerinde kalanlar gibi toplu ve kalabalık yerlerde yaşayan yetişkinler aşılanacaktır.

    İkinci aşamada toplumun işleyişi için gerekli sektörlerde ve yüksek riskli ortamlarda bulunan ve kritik işlerde çalışan kişiler ile 50 yaş ve üzeri en az bir kronik hastalığı bulunan kişiler aşılanacaktır.

    Üçününcü aşama, 50 yaş altı en az bir kronik hastalığı bulunan vatandaşları, genç yetişkinleri, ilk 2 grupta yer almayan sektör ve mesleklerde çalışanları kapsamaktadır.

    Dördüncü ve son aşamada ise ilk üç grubun dışında kalan tüm bireyler aşılanacaktır.”

    Bakan Koca, yapılan planlamaların olumlu seyretmesi durumunda Türkiye’nin, dünyada aşılama çalışmalarına erken dönemde başlayan ilk ülkelerden olacağını kaydetti. Koca ayrıca, “Ancak aşının mücadele gücümüzü artıracağını; kısıtlamalara ve mevcut tedbirlere hassasiyetle uymamız, en küçük bir ihmale fırsat vermememiz gerektiğini hatırlatmak isteriz. Normal hayatımıza dönebilmenin anahtarı ülke olarak birlikte davranmamıza, bütün tedbirleri hep birlikte titizlikle uygulamamıza bağlıdır” dedi.

  • Kasım ayı ihracat rakamları açıklandı

    Kasım ayı ihracat rakamları açıklandı

    İhracat kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,95 azalarak 16 milyar 88 milyon dolar, ithalat yüzde 16,07 artarak 21 milyar 158 milyon dolar oldu.

    Rakamları değerlendiren Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, “Pandemideki artış, AB’deki küçülme ve takvim etkisiyle ihracatta sınırlı daralmaya rağmen yıl sonunda Yeni Ekonomi Programı hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz. Büyüme ve ihracattaki olumlu gidişat, toparlanmanın sürdüğünü gösterirken Türkiye ekonomisine yönelik olumlu beklentileri güçlendiriyor” dedi.

    Ayrıntılar geliyor…

  • Türkiye’de genç hastalarda ölü sayısı arttı

    Türkiye’de genç hastalarda ölü sayısı arttı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, son zamanlarda artan vaka sayılarında özellikle gençlerin de olduğuna dikkat çekerek, “Hastalığın daha çok 25- 49 yaş arasındaki kişilerde yoğunlaştığını görüyoruz.” dedi.

    Kayıpmaz, genç hastaların da altta yatan hiçbir hastalığı olmadığı halde yoğun bakımda yatarak tedavi gördüklerini belirterek “Ne yazık ki hayatını kaybeden genç hastalarımız var, oluyor” diye konuştu.

    Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Kayıpmaz, son zamanlarda ülke genelinde artan vaka sayılarının içerisinde gençlerin fazla olduğuna dikkat çekti.

    Dünyada vaka sayısının 63 milyonu geçtiğini, 1 milyon 465 binden fazla insanın da hayatını kaybettiğini belirten Kayıpmaz, “Ülkemizde baktığımızda her gün yaklaşık 30 bin yeni vakamız var. Bunların içerisinde ağır hasta sayısı dün itibariyle 5 bini geçti. Ağır hasta sayımızda da artış var. Bir yandan önemli bir veri bize gösteriyor ki; Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 Durum Raporu’nda yer alan bir veriye göre hastalığın daha çok 25-49 yaş arasındaki kişilerde yoğunlaştığını görüyoruz. 25 ile 49 yaş arasındaki kişiler dediğiniz aktif iş hayatı içerisinde kişiler, aktif sosyal yaşantının içerisinde kişiler, günlük insan hareketliliğinin içerisinde yoğun olarak bulunan kişilerdir. Doğal olarak da bu kişilerde sizin hastalık tanısı koyma olasılığınız daha yüksek hale geliyor. Testler de şu an 170 bini geçmiş durumda. Hastalık, 25-49 arasında daha sık görülmeye başlandı, hastalar ağırlaştı. Bunu kendi klinik tecrübemizden yola çıkarak söylüyorum” dedi.

    ‘HAYATINI KAYBEDEN GENÇ HASTALARIMIZ OLUYOR’

    Kayıpmaz, daha önceden genellikle kötü durumda gelen kişilerin 65 yaş ve üzerindeyken şimdi artık gençlerde de bu hastalığın kötü seyredebildiğini gördüklerini ifade ederek, şunları söyledi:

    “Genç hastalarımız da var. Genç hastalarımızdan altta yatan hiçbir hastalığı olmadığı halde yoğun bakımda yatarak tedavi görüyor. Ne yazık ki bazen de hayatını kaybeden genç hastalarımız oluyor. Yani gençlerin şöyle düşünmemesi lazım; ‘bu hastalık gençlere bir şey yapmıyor. Ben rahatça dolaşabilirim. Benim kurallara uymama gerek yok’ gibi yanlış bir kanıyla hareket edilmemesi lazım. Özellikle gençler, iş yaşantısı ve insan hareketliliği içerisinde daha aktif olduğu için, her birimizden daha fazla dikkat etmeli. Bir diğer sebep de gençler hastalığı evdeki büyüklerine götürebilir. Evdeki büyükler hasta olduğunda onların zaten hastalığı ağır seyretme, ağır geçirme ihtimali daha yüksek olduğu için de buna ayrıca dikkat edilmesi gerekiyor’’

  • Ceyhan: “Türkiye nüfusunun yüzde 75-80’ini aşılamanız lazım”

    Ceyhan: “Türkiye nüfusunun yüzde 75-80’ini aşılamanız lazım”

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, toplumun yüzde 60’ının bağışıklığının sağlanması için Türkiye nüfusunun yüzde 75-80’inin aşılanması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Ceyhan, “Bu da nereden bakarsanız bakın 55-60 milyon civarında kişinin aşılanması demek. İki doz olduğuna göre demek ki 110-120 milyon arasında aşı kullanacağız demektir” dedi.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye’ye aralık-ocak-şubat ayında gelecek Çin menşeli 50 milyon doz Covid-19 aşısı ve aralık ayında 1 milyon doz alınması planlanan, devamında 25 milyona kadar alınması konusunda görüşmelerin devam ettiği Alman aşısıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

    Ceyhan, şu anda Çin’in inaktif aşının Türkiye’ye geleceğinin kesin olduğunu, Pfizer’den alınacak aşının eksi 70 derecede saklanması, dağıtılması gerektiği için bunun alt yapısı hazırlanırsa gelebileceğini ifade etti.

    Ceyhan, “İnaktif aşının ise koruyuculuğunun yüzde kaç olduğu henüz açıklanmadı. Çinliler bu bilgiyi bu ay içinde açıklayacaklarını söylediler. Ne kadar kişinin aşılanması gerektiği biraz ona bağlı. Çünkü bir toplumda salgının sona ermesi için gerekecek aşıyla bağışıklı insan miktarı belli. Bu aşağı yukarı yüzde 60 civarında. Diyelim ki yüzde 70-80 etkili bir aşı olduğu ortaya çıktı. Sizin o zaman yüzde 60 bağışıklığı sağlamanız için aşağı yukarı Türkiye nüfusunun yüzde 75-80’ini aşılamanız lazım” dedi.

    ‘110-120 MİLYON ARASINDA AŞI KULLANACAĞIZ DEMEKTİR’

    Toplumun yüzde 20’sinin 18 yaş altında olduğunu ve bu grupta henüz aşı çalışmalarının yapılmadığını belirten Ceyhan, etik kurallar gereği yetişkinde güvenlik ve etkinlik verileri tamamen ortaya çıkıncaya kadar çocuklarda aşı çalışmasının yapılamayacağını bildirdi.

    Ceyhan, “Biz toplumun yüzde 80’inin üzerindeki kısmını aşılamak istiyoruz. Bu da nereden bakarsanız bakın 55- 60 milyon civarında kişinin aşılanması demek. İki doz olduğuna göre demek ki 110-120 milyon arasında aşı kullanacağız demektir. Burada aşı kararsızlığı gibi bazı engellerle karşılaşacağız. Bunların da şimdiden üzerine gidip çalışmalarının yapılması lazım. Toplumun aşıya yönlendirilmesi lazım. Çünkü düşük oranlarda kalırsa aşının salgını bitirmede beklediğiniz rolü ortaya çıkmaz. Şu anda 50 milyon diye bahsettiğimiz doz 25 milyon kişinin aşılanması için. Bu da önceliklendirerek, en çok ihtiyaç duyan gruptan başlayarak bir sıralama dahilinde yapılacak” diye konuştu.

    ‘AŞILANANLAR DAHİL HERKES KORUYUCU ÖNLEMLERE DİKKAT ETMELİ’

    Aşılananlar dahil toplumun tamamının koruyucu önlemlere dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Ceyhan, şöyle konuştu:

    “Aşılananlarda dahil herkes maske takacak, mesafeye dikkat edecek ve el hijyenine dikkat edecek. Kalabalıklara girmeyeceğiz, uzak duracağız. Aşı Türkiye’ye girince herhangi bir şey hallolmuyor. Önemli olan bu belli sayıda kişinin aşılanması. Bu salgının sona ermesini çabuklaştıracak. Çünkü öbür türlü mutasyon olacak mı olmayacak mı, ne zaman olacak bunun bir garantisi yok. Olmasını bekliyoruz ümit ediyoruz ama bu olmadığı takdirde zaten tek yol var aşı ile bağışık hale gelmek. Virüs mutasyona uğrarsa 3-4 ay içerisinde salgın yatışır ama mutasyona uğramaz bu aşıyla başarılmaya çalışılırsa Türkiye’de biz vakaları sıfırlarsak bile Irak’ta ya da bir Afrika ülkesinde devam ediyorsa bizim ‘kesinlikle kurtulduk’ demememiz lazım. Dünyada salgının ortadan kalkması için yaklaşık o kadar miktarda aşının üretilip uygulanması için en az 2 yıl bir süre lazım.”

  • Resmi Gazete’de yayımlandı! 12 bin personel alınacak

    Resmi Gazete’de yayımlandı! 12 bin personel alınacak

    Sağlık Bakanlığı, Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sonucuna göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılacak merkezi yerleştirme ile 7 bini hemşire olmak üzere 12 bin sözleşmeli sağlık personeli alacak.

    Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeylerinde tercih yapılabilecek sözleşmeli sağlık personeli pozisyonlarının ve başvuru şartlarının bulunduğu KPSS-2020/14 Tercih Kılavuzu, ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden yayımlanacak.

    Adaylar tercihlerini, 1-7 Aralık tarihleri arasında tercih kılavuzunda belirtilen kurallara göre ÖSYM’nin internet sitesinden T.C. kimlik numarası ve şifresini girerek yapacak.

    ÖSYM’ye veya Sağlık Bakanlığına posta yoluyla gönderilen veya elden verilen tercih listeleri geçerli olmayacak.