Etiket: türkiyehaber

  • Cevdet Yılmaz’dan vergi açıklaması

    Cevdet Yılmaz’dan vergi açıklaması

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, HAK-İŞ Konfederasyonu 49. Kuruluş yıl dönümü programına katıldı. Yılmaz, çalışma hayatını ilgilendiren konularda temel ilkelerinin, çalışanı ve işvereni mağdur etmeden uzlaşı zemininde buluşmak olduğunu, son yıllarda çalışanın ücretinde önemli iyileştirmeler yaptıklarını ifade etti. Asgari ücretle bu ücrete kadar tüm gelirleri her türlü vergiden istisna kıldıklarını bildiren Yılmaz sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Bu kanunu düzenlemeyi yapmamış olsaydık, asgari ücret ve asgari ücrete kadar tüm gelirlerden vergi alıyor olsaydık ne kadar vergi alacaktık diye baktığınızda 2025’te 810 milyar lira gibi bir rakamla karşılaşıyoruz. Yani 810 milyar liradan kamu olarak vazgeçtik biz. Maliyemiz vazgeçti.”
    Yılmaz, Türkiye’nin istihdam üreterek büyüdüğünü anlatarak, emeğin yoğun olduğu iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşandığını ifade etti. Yılmaz, iş gücü arzının yeterli olmadığını ve işverenlerin en çok şikayet ettiği hususların başında çalıştıracak personel bulamamanın geldiğini gözlemlediklerini belirtti.

    “Çok kazanandan çok, az kazanandan az almak”

    Yılmaz, vergi sisteminin adaletli olmasının, üst gelir gruplarının sorumluluklarını yerine getirmesini sağlarken dar gelirli vatandaşların sırtındaki yükü hafiflettiğini vurguladı. Yılmaz, “Bizim de anlayışımız budur. Çok kazanandan çok, az kazanandan az almak, vergideki temel amacımız bu. Vergi adaletini güçlendirmek, vergide etkinliği sağlamak. Bu yönde geçtiğimiz dönem önemli adımlar attık” şeklinde konuştu.

    Gelir vergisi tarifesinde en alt dilimdeki vergi oranını düşürdüklerini, en üst dilimdeki vergi oranını yükselttiklerini vurgulayan Yılmaz, “Vergi gelirlerinde sağlanan iyileşmeyi vatandaşlarımızın refahı ve ülkemizin istikrarı için verimli alanlara yönlendireceğiz. Bütçemizde temel vurgumuz şu, deprem harcamaları azaldıkça bir mali alanımız, imkanlar oluşacak. Bu mali imkanları da iki temel amaç için kullanmayı planlıyoruz. Birincisi ekonomimizi büyütmek, reel sektörümüzü, üretimimizi desteklemek, kalıcı bir şekilde yapısal dönüşümle sanayimizin teknolojik gücünü, katma değerimizi yükseltmek. İkincisi de sosyal refahı kalıcı bir şekilde arttırıcı tedbirler almak. Bu yönde bütçemizin imkanlarını değerlendirmek” ifadelerini kullandı.

    Cevdet Yılmaz, istihdamda kayıt dışının bir dönem yüzde 50’lerin üzerinde olduğunu, şu anda yüzde 20’lerin bir miktar üzerinde bulunduğu ve kayıt dışılığı en az seviyelere çekmeyi hedeflediklerini ifade etti.

  • FETÖ’de mal varlığı kavgası

    FETÖ’de mal varlığı kavgası

    Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in ölmesi ile örgüt içinde alttan alta devam eden kavgalar gözler önüne serilmeye başlandı. Örgütün mal varlığının büyüklüğü, liderlik çekişmesinin nedenini bir kez daha ortaya koydu. Örgütün üst yönetiminde yer alan her ismin sıcak paranın kontrolünün kendisinde olmasını istediği öğrenilirken, bulundukları ülkelerde rahat yaşamlarını sürdürmek, zenginliklerine devam etmek için toplanan yardım paralarına da ihtiyaçları olduğu ortaya çıktı.

    ‘Uzun Cevdet’in mal varlığı

    Örgüt içinde mal varlığı ile eleştiri konusu olanlardan biri de ‘Uzun Cevdet’ lakaplı, Gülen’in kara kutusu olan Cevdet Türkyolu. Zenginleşmesi ile örgüt içinde de dikkat çeken Türkyolu’nun mal varlığı ise dikkatlerden kaçmadı. Gülen’in ölmeden önceki son ikameti 260 Kennel Road Saylorsburg PA 18353 adresinde bulunan bir milyon dolar değerindeki evi, Türkyolu’nun 10 Haziran 2023’te yaklaşık 840 bin dolara satın aldığı ortaya çıktı.

    10 yılda 17 tapu satış işlemi

    2003-2013 yılları arasında toplam 17 adet ‘tapu satış’ işlemi gerçekleştiren Türkyolu’nun, 2012-2014 yılları arasında da örgüte bağlı kişilerin kurduğu Kaynak Holding bünyesindeki ‘nt şirketi’ndeki hissesini değerinden fazla bir meblağ olan 4 milyon doları aşan bir fiyata satarak Kaynak Holding’i zarara uğrattığı öğrenildi. Türkyolu’nun ayrıca, Kaynak Holding’den elden ve kayda alınmayan milyon dolarları da aldığı belirtildi. ‘Hizmete çalışıyor’ adı altında ‘hizmeti’ zarara uğratmaktan çekinmeyen Türkyolu, Bank Asya’nın zarara uğratılmasında da bir role sahip. Bank Asya’nın Katarlılara satılacağı haberlerinin çıkması üzerine bankanın hisse fiyatının 75 kuruşa kadar gerilemesini fırsata çeviren Türkyolu, 1 milyon lot alarak hem bankayı zarara uğrattı hem de parasına para kattı.

    Bank Asya’dan 1 milyon dolarlık kredi

    Bank Asya’yı zarara uğratması bununla da sınırlı kalmayan Türkyolu’nun, ABD’de kurulan ve faaliyet gösteren “Amish Farmers Market LLC” adlı şirketin kurucu ortağı olduğu, Bank Asya’dan şirket üzerine toplam hacmi 1 milyon doları bulan kredi kullandığı ortaya çıktı. Türkyolu’nun 2013 yılından sonra borsa yatırımlarına ağırlık verdiği bilinirken, mal varlığının kaynağını ailesinin Adapazarı’ndaki arazileri olarak gösteren Türkyolu’nun ABD’de de onlarca gayrimenkulü olduğu aktarıldı. Üstelik bu gayrimenkullerin ederinin Adapazarı’ndaki arazilerin ederinden daha yüksek olduğu anlaşıldı.

  • MİT ve Emniyet’ten ortak operasyon

    MİT ve Emniyet’ten ortak operasyon

    Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre; MİT, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi ve Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü, PKK/KCK terör örgütü Avrupa yapılanmasından aynı aileden 3 kişiyi yakaladı.

    PKK/KCK Avrupa yapılanmasında aktif faaliyet gösteren 3 kardeşten ikisi Zeynep Taşkıran ile Zübeyde Taşkıran İstanbul’da, Hatın Şahbaz ise Balıkesir’de gözaltına aldı. Gözaltına alınan 3 kardeş, sevk edildikleri adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    PKK/KCK üyesi 3 kardeş

    MİT’in uzun süredir takibi altında olan 3 kardeşten Zeynep Taşkıran’ın, PKK/KCK’nın Fransa yapılanması unsurlarınca Türkiye aleyhine düzenlenen eylem ve etkinliklere aktif şekilde katıldığı öğrenildi. Yapılan istihbari çalışmalar neticesinde, Zeynep Taşkıran’ın, Alman vatandaşlığı alması sonrasında örgütsel faaliyetlerine ‘Zizik Şahbaz’ ismiyle devam ettiği tespit edildi.
    Diğer kardeş Hatın Şahbaz’ın da özellikle Almanya/Köln ve Fransa/Paris’te PKK/KCK adına önem atfedilen günlerde gerçekleştirilen propaganda faaliyetlerine aktif şekilde katılım sağladığı belirlendi.

    Üçüncü kardeş olan ve eskiden PKK/KCK’nın kırsal kadrosunda yer alan Zübeyde Taşkıran’ın ise Alman vatandaşı olmasının ardından isim değişikliği yaptığı, örgütsel faaliyetlerine ‘Denise Taşkıran’ ismiyle devam ettiği öğrenildi.

    Avrupa’nın birçok yerinde PKK/KCK adına gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerde rol alan 3 kardeşe yönelik gerçekleştirilen operasyon neticesinde örgütün Avrupa yapılanmasına ilişkin pek çok bilgiye ulaşıldı.

  • Hastanede çalışan hemşire konuştu

    Hastanede çalışan hemşire konuştu

    Yenidoğan bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bazı bebeklerin ölmesine neden olan ‘yenidoğan çetesi’ ilgili her geçen gün yeni detaylar ortaya çıkıyor. Soruşturmada adı geçen Bağcılar’daki TRG Hospitalist’te 2018 yılında yoğun bakım hemşiresi olarak çalışan Taner Karataş, sürece ilişkin konuştu.

    “Listede adı bulunan kişilerden emir aldım, hiç bir şey gizli yapılmıyor”

    İddialara konu olan kişileri tanıdığını ve kendileriyle beraber çalıştığını öne süren yoğun bakım hemşiresi Taner Karataş, “Ben 25 yaşındayım. Bağcılar’da bulunan Hospitalist Hastanesi’nde 2018 senesinde çalıştım. Kapanan diğer hastanelerde de dış nöbet gereği görev yapmışlığım oldu. Bahsi geçen bir çok kişiyi tanıyorum. Beraber çalıştık ve onlardan emir aldık. Ben hastaneden ayrıldığımda bu olayın farkındaydım ve bu nedenle işten ayrıldım. Sağlık Bakanlığı’na şikayette bulundum. Ben ve 3 arkadaşım ikinci haftada fark ederek işten ayrıldık ve şikayette bulunduk” dedi.

    “Hemşire, hekim gibi davranarak hastayı teslim alıyor”

    Hasta sevk sürecine ilişkin konuşan Karataş, “112 acil sağlık servisi hastaneyi arıyor ve doktorla görüşüyor. Benim çalıştığım hastanede bu işleri sorumlu hemşire yapıyordu. Kendisini doktor gibi gösteriyor ama hemşireydi. Sorumlu hemşire kendisini doktor olarak tanıttıktan sonra hastayı teslim alıyor ve hasta yakınları da onu doktor olarak tanıyor. Aslında olay en baştan hastanın hastaneye gelişi itibariyle başlıyor. Hasta teslim alındıktan sonra çok iyi bir yoğun bakım değil ve tedavisi yarım oluyor. İyileşme süreci uzatılıyor, hasta iyileşse bile taburcu edilmiyor. Yoğun bakım enfeksiyonuna maruz bırakılıyor ve hasta sürecin sonunda yaşamını yitiriyor. Ben yenidoğan kısmında hiç çalışmadım ama orada da süreç aynı bu şekilde işliyor. Yoğun bakım hemşireleri vicdanlarını bir süre sonra törpülüyor. Önemli olan kim olmayı seçtiğiniz; katil mi olmak istiyorsunuz yoksa iyileştirici mi olmak istiyorsunuz. Biz yakalanacaklarını şüphesiz biliyorduk sonunda yakalandılar ve cezalarını çekiyorlar” ifadelerini kullandı.

    “Sağlık Bakanlığı’ndan denetleyiciler o hastaneye gittiler aslında ama hastanenin denetimden önce haberi oldu “

    Konuşmasına devam eden yoğun bakım hemşiresi Taner Karataş, “Ben özel bir hastanede çalışmaya devam ettim ve oradan ayrıldım. Yeni mezun olan arkadaşlarımız da çalışmak istemiyorlar çünkü kendilerini yetiştirecek olan kişiler bu kişiler. İster veya istemeden bu çetenin üyesi oluyorsunuz. Bu yapılanları yoğun bakımda çalışan herkes biliyor. Temizlik görevlisi bilir, yardımcı personel bilir hatta bazen hasta yakınları bile anlıyor ama güvenmekten başka çareleri olmadıkları için ses çıkarmıyor. Benim şikayetimin ardından Sağlık Bakanlığı’ndan denetleyiciler o hastaneye gittiler aslında ama hastanenin denetimden önce haberi oldu ve her şeyi düzelttiler” dedi.

  • ”Tamamen çökertilmesi için çalışıyoruz”

    ”Tamamen çökertilmesi için çalışıyoruz”

    AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

    AK Parti Konferans Salonu’ndaki toplantı saat 14.30’da başladı.

    Toplantıya, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı.

    FETÖ ELEBAŞININ ÖLÜMÜ

    Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in ABD’de vatansız olarak öldüğünü söyleyen Çelik, FETÖ ile mücadelenin bundan sonra da aynı güçle süreceğini söyledi. Çelik, “Dinimize, milletimize yaptığı kötülükler böyle bir şahsın ismini Netanyahu gibi biriyle yazdırmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır.” ifadelerini kullandı.

    “ÇETENİN TAMAMEN ÇÖKERTİLMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

    AK Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasında Türkiye’nin gündemine oturan yenidoğan çetesi skandalına da değindi. Sağlık, İçişleri ve Adalet bakanlıklarının konuyu tüm yönleriyle incelediğini söyleyen Çelik, çetenin tamamen çökertilmesi için güçlü bir çalışma yürütüldüğünü söyledi.

    Çelik, yenidoğan çetesine ilişkin tüm iddiaların ayrıntılı şekilde incelendiğini belirterek, “Vardığımız sonuçları kamuoyu ile paylaşacağız. Yenidoğan bebekleri öldüren bu çetenin diyaloglarında ortaya çıkan vahşet, çok nadir rastlanan bir vahşet örneği.” şeklinde konuştu.

    “Birçok alanda ‘acaba burada da böyle bir şey var mıdır’ gibi şüpheler gündeme gelmiştir. Bir yandan gerçekten bahsedilen pandemi ve diğer zamanlarda büyük bir fedakarlıkla çalışan sağlık çalışanlarımızı topyekün töhmet altında cümlelerden kaçınmak gerekir.” ifadelerini kullanan Çelik, şöyle devam etti:

    “En yüksek kararlılığı göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bu olayların tekerrür etmemesi için ortaya konulan tüm teklifleri değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim.”

    ÖZEL’İN 29 EKİM RESEPSİYONU ÇAĞRISI

    AK Parti Sözcüsü Çelik’e, CHP lideri Özgür Özel’in “29 Ekim Respsiyonu Çankaya Köşkü’nde olsun.” çağrısı da soruldu.

    Çelik şu yanıtı verdi:

    “Sayın Özel, ‘29 Ekim Resepsiyonu Çankaya Köşkü’nde olsun’ derken, milletin evi olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin yapılmasını Atatürk’ün mirasına aykırı olarak ifade ediyor. Devlet hayatımızda, devletin ihtiyaçlarına göre, devlet başkanlarının kullandığı farklı mekanlar olmuştur. Bu ihtiyaçlara göre şekillenmiştir. Gelişen ihtiyaçlara göre Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, milletin evi olarak yapılmıştır. Sayın Özel’in kullandığı ifadeler son derece yanlış ifadelerdir. Bunu yapmamak gerekir. Cumhurbaşkanımız, Atatürk’ün hatırasını korumak bakımından bazı faaliyetlerini Çankaya Köşkü’nde sürdürmektedir.”

    Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:

    “Örgüt mensuplarının yaptığı açıklamalarda, İslam’a ve insanlığa hizmet ettiğine dair ifadeler var. İslam’a, insanlığa ve milletimize ihanet etmiş bir haindi. Vatansız olarak bu dünyayı terk ettik. Dinimize, milletimize yaptığı kötülükler böyle bir şahsın ismini Netanyahu gibi biriyle yazdırmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır.

    Geçmişe doğru değerlendirildiğinde 15 Temmuz darbe girişimiyle ortaya çıkan tablo, gerek daha sonra yürüttükleri faaliyetler bu teröristbaşının aslında ülkemizdeki milli egemenliği çalmak üzere ordumuza, milletimize büyük kötülükler yapmak üzere bir projenin taşeronluğunu yaptığını göstermektedir.

    Teröristbaşı Gülen kurduğu ihanet şebekesiyle büyük bir ihanet ve cinayet ağının mimarlığını yapmıştı.

    Örgütün fiziki unsurlarıyla mücadele edeceğimiz kararlılıkla bir gevşeme söz konusu değildir. Bu zihniyetle de aynı güçle mücadele etmemiz gerektiğini farkındayız.

    BÜTÇE MECLİS’E GELİYOR

    23’üncü bütçemizi yarın Meclis’e sunmuş olacağız. Uzun yıllar boyunca bu bütçeyi yapma şeklindeki siyasi hikayemiz ve ortaya koyduğumuz siyasi başarı, 23’üncü bütçeyle taçlanmış olacak.

    İSRAİL’İN SALDIRILARI

    Filistin meselesi ve Gazze’de yaşananlar, Lübnan’da olan konular bugün de MKYK’mızın ana konusu… Dışişleri Bakanlığımızın sunumu vardı. Kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirildi. Netanyahu hükümetinin katliamlarına devam ettiği bir kere daha görüldü.

    Rakamlar, cinayetler, ortaya koydukları soykırım Nazilerin yaptıklarının çok ötesine geçmiş bir tablo ortaya çıkardı.

    YENİDOĞAN ÇETESİ SORUŞTURMASI

    Yenidoğan bebekleri öldüren cinayet şebekesiyle ilgili gündemi ve gelişmeleri yakından çok ciddi bir şekilde takip ediyoruz. Sağlık Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız tam bir koordinasyon içerisinde bu çetenin tamamen çökertilmesi, varsa benzerlerinin de bertaraf edilmesi için güçlü bir çalışmayı sürdürüyorlar.

    Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerdeki kabulunde Adalet Bakanımız ve Sağlık Bakanımız kendilerine bilgi verdiler. Cumhurbaşkanımız sonuna kadar ve tavizsiz bir şekilde bu meselenin üstüne gidilmesi gerektiği konusunda tutumunu ortaya koydu. Yenidoğan çetesinin tümüyle kazıyacağımızı ve en ağır cezayı almaları için gayret göstereceğimizi ifade etmek istiyoruz.”

  • Suriye’nin kuzeyinde 2 terörist öldürüldü

    Suriye’nin kuzeyinde 2 terörist öldürüldü

    MSB’den yapılan açıklamada:

    “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı bölgesinde tespit ettiği 2 PKK/YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi.” ifadelerine yer verildi.

     

     

  • Özdağ’dan Memişoğlu’na istifa çağrısı

    Özdağ’dan Memişoğlu’na istifa çağrısı

    Başkan Özdağ, yenidoğan bebekleri öldüren çeteyle ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    Prof. Dr. Ümit Özdağ: Saray rejimi kokuşmuş, çürümüş bir rejim. Her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Açlık ve işsizlik kol geziyor. Sokaklarımız tetikçi çeteler tarafından işgal edilmiş. Polis sokak ortasında vuruluyor, bıçaklanıyor, saldırıya uğruyor. Kızlarımızın kafası kesiliyor.

    Uyuşturucu çeteleri siyasete ve bürokrasiye sızmış gençlerimizi zehirliyor ve şimdi ulaştığımız noktada görüyoruz ki SGK’dan günlük 8 bin TL almak için oluşturulmuş bir çete tarafından şimdiye kadar bilinen 12 yeni doğan bebeğimiz öldürülmüş.

    Biz, Gazze’de bebekler öldürülüyor diye üzülüyorduk meğer İstanbul’da hastanelerde bebeklerimiz öldürülüyormuş. Üstelik bu yıllardan beri sürüyor. Bizim tespit edebildiğimiz, Savcılığa ilk suç duyurusu, dikkat edin 2007 sonbaharında Şişli Savcılığına yapılmış. Bir doktor tarafından hem de 3 kez yapılmış. Bir işlem yapılmamış. Bugüne gelelim; 28 Mart 2023’te bir vatandaşımız CİMER’e ihbar etmiş, 2 Mayıs 2023’te. 5 hafta sonra CİMER İstanbul Sağlık İl Müdürlüğü Özel Hastaneler Bölümüne suç duyurusunda bulunmuş. Bunu iletmiş. İl Sağlık Müdürlüğü suç duyurusunu İstanbul Emniyetine bildirmiş. Ancak ne zaman bildirdiğini bilmiyoruz. Çünkü evrağın üzerinden tarih bölümü kesilmiş.

    İl Sağlık Müdürü kim o tarihte? Şimdi Sağlık Bakanı olan Kemal Memişoğlu.

    Kemal Memişoğlu müfettiş görevlendirmiş mi? Hayır.

    SGK’yı uyarmış mı? Hayır.

    Onların soruşturma başlatmasını istemiş mi? Hayır.

    İstanbul polisi araştırmayı derinleştirmiş, derinleşen araştırma neticesinde Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığından soruşturma ve teknik takip için izin istemiş. Aralık 2023’te eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca izin vermiş ve bugüne geldik. Böyle bir rezaletin ortaya çıkmasının nedeni Saray rejiminin yönetim zihniyetidir. Bu cinayetlerin diğer bir sorumlusu, yıllardan bu yana Sağlık Bakanlığı üzerinde etkisi herkes tarafından bilinen menzil cemaatidir.

    Evet, soruyoruz:

    Bakanlığı yönetiyoruz, ihale alıyoruz, veriyoruz derken iyiydi. Şimdi neredesiniz?

    Ölen bebekler gece rüyanıza giriyor mu?
    Kul hakkı yemek nasıl oluyormuş?

    Bebeklerin kul hakkını yemek nasıl oluyormuş?

    Bu bebek cinayetlerinin siyasi sorumlusu eskisi ve yenisiyle Sağlık Bakanlarıdır. Gelen bilgilerden anlaşılıyor ki 12 bebek ne yazık ki buzdağının su üzerinde görülen kısmıdır. Çok daha büyük kötülükler muhtemelen suyun altında.

    Bu olayın üzerine gidilmez, bütün gerçekler ortaya çıkmaz, katil şebekeleri ve menfaat şebekelerinin iş birliği ile bu olayın üzeri kapatılırsa Türk sağlık sektörü çok ağır bir darbe yer. Sıkıntılar artar. Hastaneler insanların şüpheyle yaklaştığı, güvenmesi gereken doktorlara kötü gözle baktığı, şüpheyle baktığı, güvenmediği yerler haline gelir. Ayrıca sağlık turizmi de ağır bir darbe alır. Bundan dolayı bu vahim ve üzücü durum bir fırsat olarak kullanılmalı ve iltihaba derin bir neşter atılmalıdır.

    Bu zehir sağlık sistemimizin bünyesinden uzaklaştırılmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir araştırma komisyonu derhal kurulmalıdır. Soruşturmanın selameti için Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu derhal istifa etmeli ya da görevden alınmalıdır.

    Dün gece ben sosyal medyada bakanın istifa etmesi gerektiğini ifade eden bir mesaj atınca Sağlık Bakanı Memişoğlu bana bir mesaj yolladı. Bu mesajla bir de evrak fotoğrafı vardı. ‘Soruşturmayı ben başlattım. Neden benim istifa etmemi istiyorsunuz’ dedi. Ben de kendisine cevap verdim, ‘Sayın Bakan, acaba Enerji Bakanı’nın istifa etmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?’

    Ayıp! Bakan Memişoğlu’na istifa etmesini söylüyoruz. Eğer Japon Sağlık Bakanı olsaydı, harakiri yapardı. Sağlık Bakanlığına muhakkak bundan sonra tarafsız hiçbir partiye mensup olmayan menzil tarikatına da yakın olmayan dürüst bir kişi soruşturma bitene kadar atanmalıdır.

    Zafer Partisi olarak Türk milletine söz veriyoruz: Bu 12 bebeğimizin hakkını, hukukunu, ailelerinin hakkını, hukukunu sonuna kadar savunacağız. Hepinize teşekkür ediyorum.

  • Mevcut denetleme sistemi güncellenecek

    Mevcut denetleme sistemi güncellenecek

    Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, sağlık sistemini suistimal ederek vatandaşları ve çocuklarını tehdit edenlere göz açtırmamak için süregelen denetimlerin her zamankinden daha sıkı bir şekilde gece-gündüz yapılmaya devam edileceğini bildirdi.

    “Mevcut sağlık hizmetlerimizi hiçbir aksama ve suistimale izin vermeden sürdürürken, Bakanlığımızın denetim ekipleri sadece yenidoğan branşı için değil hastanelerdeki tüm branşların denetlenebilmesi amacıyla tam kapasiteyle sahada olacaktır” diyen Memişoğlu, “Mevcut denetleme sisteminin güncellenmesi ve her branştan konusunda uzman hekimler ve akademisyenlerden oluşan komisyonlar oluşturulacaktır. Özel hastanelere ilişkin denetimler aralıksız devam ederken Özel sağlık kurumlarına ilişkin yapısal reformlar da bakanlığımızın gündemindedir. Bütün dünyanın takdir ettiği sağlık sistemimizi, kişisel çıkarları ve maddi menfaatleri için lekelemeye çalışanlara göz açtırmayacağız. Afetlerde, salgın hastalıklarda büyük fedakarlıklarla görev yapan sağlık çalışanlarımızın itibarını da bir avuç açgözlü çeteye çiğnetmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • Bakan Tunç’tan cezasızlık algısı açıklaması

    Bakan Tunç’tan cezasızlık algısı açıklaması

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’de son günlerde gündeme gelen cezasızlık algısını ortadan kaldırmak amacıyla önemli açıklamalarda bulundu. Tunç, “Toplumda infial oluşturan konularla ilgili özellikle tutuklama sebepleriyle ilgili bazı değişikliklere ihtiyaç var” dedi. Bu ifadeleriyle, bakanlık olarak cezasızlık sorununu ele alacaklarını ve toplumsal güvenliği artırmaya yönelik adımlar atacaklarını vurguladı.

    Bakan Tunç’un bu açıklamaları, infial yaratan olayların ardından kamuoyunun dikkatini çekerken, ceza adaletinde reform ihtiyacına dair tartışmaları da yeniden alevlendirdi.

  • MİT’ten Süleymaniye’de nokta operasyon

    MİT’ten Süleymaniye’de nokta operasyon

    MİT, terör örgütü PKK/KCK’nın sözde iki sorumlusunu Irak’ın kuzeyinde etkisiz hale getirdi.

    Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre; MİT tarafından yürütülen hassas çalışmalarla, PKK/KCK’lı “Berfin Roj” kod adlı Caize Selber ile “Tekoşin Dilgeş” kod adlı Emine Ulaş’ın, örgüt üst düzey yöneticileriyle yakın ilişkide olduğu belirlendi.

    İki teröristin, aldıkları talimatlar doğrultusunda, bölge halkını vergilendirme adı altında haraca bağladıkları, toplanan meblağı Türk güvenlik güçlerine yönelik saldırı gerçekleştirecek kadro temini çalışmalarında kullandıkları, örgüte lojistik destek sağladıkları tespit edildi.

    Selber ve Ulaş’ın ayrıca, terör örgütüne katılım yapacak gençleri tespit ve teşvik ettiği, Türkiye’deki gençlik yapılanması mensuplarına eylem amaçlı talimatlar ilettiği öğrenildi.

    Haklarında arama kaydı bulunan ve MİT’in hedef listesinde yer alan Caize Selber ve Emine Ulaş, Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kırsalındaki operasyonla etkisiz hale getirildi.

    Teröristlerin, 1999’da katıldıkları örgütte, sözde sorumlu seviyede faaliyet gösterdikleri belirlendi.