Etiket: türkiyehaber

  • “Filistin Devleti’nin tanınması önemli”

    “Filistin Devleti’nin tanınması önemli”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ile ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Finlandiya ile ilişkilerin 100. yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Stubb ve heyetini Ankara’da misafir etmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasıyla iki ülke arasındaki işbirliğini yeni bir boyuta taşıdığını kaydetti.
    Erdoğan, görüşmelerinde Türkiye Finlandiya ilişkilerini geliştirme yönündeki ortak iradenin teyit edildiğini belirterek, “İkili ticaret hacmimiz bir önceki yıla kıyasla geçtiğimiz sene yaklaşık yüzde 6’lık bir artış göstererek 2,2 milyar dolar seviyesini aşmıştır. Müşterek gayretlerimizle 5 milyar dolarlık hedefimize kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum. Önümüzdeki sene Finlandiya’da düzenlemeyi planladığımız ortak ekonomi ve ticaret komisyonu toplantısını bu bakımdan önemsiyoruz. NATO müttefikleri olarak savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi de ele aldık. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği sürecinde üçlü muhtırayla tesis ettiğimiz daimi ortak mekanizma terörle mücadele işbirliğimizin güçlendirilmesine yardımcı olmaktadır” dedi.

    Bu alanda atılan adımları da memnuniyetle takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii beklentilerimizi de en üst düzeyde aktarıyoruz. Bilim ve teknolojiden eğitim, kültür ve turizme uzanan geniş bir yelpazede ilişkilerimizin çeşitlendirilmesini, geleceğe yönelik yapacağımız yatırımlar olarak addediyoruz. Finlandiya’da yaşayan vatandaşlarımız ve Tatar toplumu ilişkilerimizin önemli bir beşeri boyutunu teşkil ediyor. İkili ilişkilerimizi ve NATO bünyesindeki işbirliğimizin sağlam temeller üzerinde güçlenerek devam edeceğine samimiyetle inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
    Türkiye olarak kalıcı barış, istikrar ve refah ortamının tesisi için arabuluculuk konusunda öncü bir rol üstlenildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Finlandiya’yla ara buluculuk, dostlar gurubunun eş başkanlığını yürütmekteyiz. Bu alandaki işbirliğimizi derinleştirmenin, küresel meydan okumalarla mücadele bakımından önemli olduğuna inanıyoruz. Görüşmelerimizde ikili münasebetlerimizin yanı sıra Gazze’de yaşanan soykırım, Lübnan’a sıçrayan, Orta Doğu yangını ile Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri başta olacak şekilde güncel meseleleri değerlendirdik. Finlandiya’nın Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimize yönelik desteğini arttırarak sürdürmesine dair beklentimiz Sayın Stubb ile paylaştım” diye konuştu.

    “İsrail’in hakka, hukuka aykırı işgal ve ilhak arayışına karşı tavrımız tüm devletlerin ve uluslararası kuruluşların asli görevidir”

    İstişarelerde Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan desteğin bir kez daha altını çizdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’daki yıkımın bir an evvel son bulmasıyla adil ve nihai bir çözüme ulaşılmasının ancak diplomasi yoluyla mümkün olduğuna dair kanaatimi Sayın Cumhurbaşkanı’na ifade ettim. Gazze ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırganlığı da gündemimizin odağında yer aldı. İsrail’in katliamlarıyla a ilgili tavrımızı hem Birleşmiş Milletlerde hem de bugün Meclisimizde açık yüreklilikle dile getirdim. İsrail’in hakka, hukuka aykırı işgal ve ilhak arayışına karşı tavrımız tüm devletlerin ve uluslararası kuruluşların asli görevidir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha Gazze’de acil kalıcı ateşkesin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması çağırısını tekrarlayarak, “Lübnan halkının ve hükümetinin de bu süreçte yanında olmamız gerekiyor. Güvenlik Konseyi başta olmak üzere barışı ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası teşkilatların etkisiz kaldığı bu ortamda Filistin Devleti’nin tanınması daha büyük anlam ve önem ifade ediyor. 7 Ekim’den bu yana 9 ülke Filistin Devleti’ni tanımıştır. Hala bunu yapmayan ülkelere Filistin Devleti’ni tanıma çağrımızı tekrarlıyoruz” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusundaki soruya, “Finlandiya’ya biz zannedildiği gibi bekletmedik. İsveç’ten önce biz Finlandiya’nın NATO’ya üyelik konusunda önünü açtık. Tek isteğimiz terör konusunda Finlandiya’da hareketlenme olmasın bir an önce orada önü alınsın dedik. Değerli dostum bununla ilgili mücadelesini verdi. Biz de Finlandiya terörle mücadelede başarılı oldukları için terör noktasında adımı atınca biz Finlandiya’nın önünü açtık. Maalesef İsveç için aynı uygulamayı yapamadık. İsveç terörle mücadelede Finlandiya gibi davranamadı. İsveç daha gecikmeli olarak NATO’ya girdi. O da terörle mücadelede gereken adımları attıktan sonra onun da önünü açmak için mücadelemizi verdik. Her ikisi için de hayırlı olsun” değerlendirmesinde bulundu.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Finlandiya’nın arabuluculuk rolü üzerine olan soruya ise, “Filistin için bir şey diyemeyeceğim. İsrail’in böyle bir arabuluculuğa yaklaşması söz konusu değil. Atılacak adımlarla bakanlarımızın yapacağı çalışmalarla netice alırsak bu arabuluculuk çalışmalarına aracılık ederiz” dedi.

    “Biz de iki devletli çözümden yanayız”

    Stubb ise NATO üyelik sürecine yönelik soruya, “Her zaman tam NATO üyeliği yolunda ilerliyorduk ama o zamanki eski müttefiklerin bir takım isteklerini sorunlarını dikkatlerine almak gerekiyordu. NATO tarihinde NATO’ya en hızlı olan üye olan ülke olduk” cevabını verdi.

    Finlandiya’da yaşayan Türkler ve Tatarlar’dan çok mutlu ve memnun olduklarını belirten Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb, “Her iki ülkenin çok büyük bir askeri gücü var. Her iki ülke güvenlik tüketici olmaktan ziyade güvenlik sağlayıcılar. Çok faydalı işbirliği yapacağımıza inanıyorum. Ticaret hacmimiz konusunda daha fazla çalışmalıyız. Bugün ele aldığımız çatışmalar konusuna gelecek olursam; Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda mutabık kaldık. Türkiye her iki ülke ile konuşabilen bugünün dünyasında nadir birkaç ülkeden bir tanesi, bu çok önemli. Orta Doğu’da devam eden çatışmalar konusunu ele aldık. İsrail’in kendi güvenliğini sağlama hakkı olduğunu düşünürken uluslararası hukuka da uyması gerektiğini düşünüyoruz. Biz de Finlandiya olarak acil ateşkes çağrısında bulunduk. Biz de iki devletli çözümden yanayız. Bunu sağlayacak siyasi süreci destekliyoruz. Devam eden Lübnan ve Filistin’de yaşananlar belki barışla sonuçlanacak ama şimdilik bu noktadan çok uzak olunduğunu söyleyebilirim. Türkiye Batı ile Doğu arasında bir köprü gerçekten Türkiye Çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin rolü çok önemli diye düşünüyorum” diye konuştu.

  • Lübnan’daki vatandaşları uyardı

    Lübnan’daki vatandaşları uyardı

    “Bu çerçevede, Lübnan’daki vatandaşlarımızla alakalı planlamalar ilgili kurumlarımızla eş güdüm halinde yapılmış ve vatandaşlarımızın deniz veya hava yoluyla tahliye edilmesi için alternatif planlar hazırlanmıştır.

    Süreci yürütmek üzere “Dışişleri Bakanlığı Koordinasyon ve Destek Merkezi” tesis edilmiştir. Bakanlığımız, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Göç İdaresi Başkanlığı görevlilerinden müteşekkil bir heyet halen sahadaki çalışmalarını sürdürmektedir.
    Olası tahliyeye dahil edilmek amacıyla kayıt yaptırmak isteyen vatandaşlarımızın başvuruları, 24 saat görev yapan Konsolosluk Çağrı Merkezimiz (+90 312 292 29 29) aracılığıyla toplanmaktadır.

    Lübnan’da bulunan vatandaşlarımızın, muhtemel tahliye kararına ilişkin olarak Bakanlığımızın ve Beyrut Büyükelçiliğimizin duyurularını yakından takip etmeleri önem arz etmektedir.
    Diğer ülke vatandaşlarının ülkemiz üzerinden tahliyesine ilişkin esaslar da belirlenmiş olup, şu ana kadar destek talep etmiş olan 20’ye yakın ülkeyle beraber gerekli hazırlıklar sürdürülmektedir.”

  • 13 terörist etkisiz hale getirildi

    13 terörist etkisiz hale getirildi

    Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadeledeki kararlı duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi. Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde tespit edilen 11 PKK’lı terörist ile Suriye’nin kuzeyindeki Barış Pınarı bölgesinde belirlenen 2 PKK/YPG’li terörist başarılı operasyonlarla etkisiz hâle getirildi.

    Kahraman Mehmetçiklerimiz, azim ve kararlılıkla sınırlarımızın güvenliğini sağlarken, terörle mücadeledeki başarılarına bir yenisini daha ekledi. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bu özverili operasyonları, milletimizin gurur kaynağı olmaya devam ediyor.

  • Bahçeli: “Başka Türkiye yok”

    Bahçeli: “Başka Türkiye yok”

    Bugün, Meclis’in 28. Dönem 3. Yasama Yılı başladı.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında konuştu.

    Bahçeli, sözlerine birlik ve beraberlik mesajı vererek başlarken “Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir. Birbirimize sarılmak zorundayız. En emin, en merhametli sığınağımızdır. Değişim kisvesi altında, kaynak ve kök değerlerinden kopmak bize göre değildir.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, yeni yasama döneminde Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin kısa sürede yasalacağına inandığını belirtip MHP’nin ve Cumhur İttifakı, millete verdiği sözleri tutacağına dikkat çekti.

    Bahçeli, “İttifakımız Türkiye’nin parlak geleceğinin müjdesidir. İttifakımız, ekonomik ve siyasi istikrarın güvencesidir.” dedi.

    İsrail’in Lübnan saldırılarına da sert tepki gösteren MHP lideri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) fonksiyonel yapısının değişmesi gerektiğini dile getirip “BM Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin de açıklamalarda bulunup “MHP’ye organize Pensilvanya operasyonu çekenlere MHP ve ülkü ocaklarını çiğnetmem.” dedi.

    “BAŞARILAR DİLİYORUM”

    Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

    TBMM’nin 28. dönem 3. yasama yılını hem ilk grup toplantısını yapacağız hem de 15 itibarıyla Genel Kurul’un gerçekleşmesi ile yasama çalışmalarına başlayacağız. 3 yasama yılının siyasi partilere, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Vekillerimize başarılar diliyorum.

    Başa gelen çekilir anlayışını reddeden Türk milleti varlık ve onur mücadelesinin delinmez çatısını şaşmaz iradesiyle övmüş ve adına TBMM demiştir.

    “SİYASET MİLLETE HİZMET İÇİNDİR”

    Siyasette kaçınılmaz yenilgi ve zaferler yoktur. Siyaset, bugünü es geçmeyen, geçmişe yüz çevirmeyen sorumluluk kültürü, mutabakat kümesidir. 28. dönem TBMM’de görev alan her vekilin bu tarihe bağlı olması, vatan ve var oluş borcudur. Bu borç istiklal ve istikbal ödevidir. Geleceğin koordinatlarını dosdoğru çizmek ancak ileri görüşlü, irade ve sezgi gücü yüksek toplum ve milletlerin harcıdır. Siyaset millete hizmet içindir.

    Kardeşçe yaşamak, erdemli bir hayatın izinden yürümek milli ve manevi hükümler kapsamında yol haritamızı belirlemek varken birbimizi hırpalayıp şeytanlaştırmak şerden çöpten meseleler etrafında savaş boyaları süremenin bedeli ve vebali gaflet ve delalettir. Başka Türkiye yoktur. Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir. Birbirimize sarılmak zorundayız. En emin, en merhametli sığınağımızdır. Değişim kisvesi altında, kaynak ve kök değerlerinden kopmak bize göre değildir. Ateşin ortasından kıvılcım saymak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Artık bir kader ve karar anında bulunuyoruz.

    Ülkemizi pençesine alan tehlikeli akıntının önünü almak lazım. Adalet ve hakkaniyetin sözünü eden çok olsa da sadık kalan çok sayıda azdır. İnsan hak ve hukuku ayaklar altındadır. Kardeşçe yaşamak varken birbirimizi hırpalayıp şeytanlaşarak yaşam gaflettir. Yol yakınken herkes elini husumet tetiğinden çekmeli. Başka Türkiye yoktur. Başka bir bölgede sığıntı gibi gezeceğim bir yer yoktur. Türk milletinin her ferdi birbirine sıkı sıkı bağlamakla mükelleftir. Sadece cami ve düğün alaylarında değil, hayatın her alanında direniş göstermeliyiz. Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir.

    “EL VE ÇITA YÜKSELTMEKTEDİR”

    Çağın gerisinde kalmak, gönül köprülerini yıkmak herkesi uyarıyorum ki tarihin harabelerine karışmakla eş anlamlıdır. Güçlenmiş vahşet, küresel sömürgecilik sadece Türk İslam alemine değil beşeriyetin tamamına pusu kurmuştur. Bu pusuda valimler insanlık vicdanını doğrudan hedef almıştır. Küresel arenada emperyalist azgınlığın yapı taşlarını döşediği korku imparatorluğu seri cinayetlerin devamlığı el ve çıta yükseltmektedir. İnsani krizler adeta volkan gibi patlamaktadır.

    “CUMHUR İTTİFAKI’NI YAŞATACAĞIZ”

    Dağıtılmak istenen birliğimiz ve dirliğimizdir. Buna göz yumamayız. Hedef aklınan milli birlik ve varlığımızdır. Tüm dünya duysun ki ölümüz şehit, dirimiz yiğit, karşımızdaki müfrit, direncimiz ve dirayetimiz müthiştir.

    Şansınız denemek isteyen varsa buyursun gelsin. İç cephemizi hedef alanlar iyi duysun. Cumhur İttifakı’nı yaşatacağız. Bizde sosyal medya suikastlerine boyun eğecek fıtrat yoktur. Cumhur ittifakına sahip çıkacağız. Birliğimiz ve beraberliğimiz devam edecek.

    İSRAİL ORDUSU’NUN LÜBNAN SALDIRILARI

    Gazze’de imdat ve yardım çığlıklarını duyan Türkiye dışında duyan son derece azdır. Bölgesel savaşın çıkıp çıkmayacağını beklemek nedir? Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır. İsrail’in kontrolden çıkan haydut devlet örneğinin sürümüdür.

    ABD takviyeli İsrail terör devleti orta Doğu’nun tamamına musallat olmuş, suikastlarını otomatiğe bağlamıştır. Nasrallah’ın katli ve diğer operasyonlar başka yorum yapmamıza engeldir. Savaşın sadece ortadoğu ile sınırlı kalacağını düşünenler yanılmaktadır. Sürek avı etki alanını genişleterek neredeyse vatanımızın sınırlarına dayanacaktır. İsrail’in sabotajlarının Türkiye’ye mesaj olduğunu inkar etmek söz konusu değildir. Haniye’nin Nasrallah’ın sonra ile ölümleri birbirleri ile bağlantılı vahim olaylardan bazılarıdır. Küresel güçler Ortadoğu’ya darbe indirmektedir.

    BMGK’YE TEPKİ

    Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin fonksiyonel yapısı değişmeli, aksi halde BM Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır.

    BM’nin acilen devreye girip müdahale etmesini bırakın bu takati bile yok.

    ABD BM temsilcisinin dediği veto yetkimizi çıkarlarımızı gözetmek için kullanıyoruz demişti. Bu ifadeler dayatmadır. Kuvvet kimse ise sözün sahibi odur demektir. Diğer toplumların çıkarı ne olacaktır.

    BMGK yapısı reforme edilmelidir. Aynı zamanda ülkelerin eşit katılım ve oy hakkının alternatif dünya birliği konusunda çalışmlar hızlanmalı ve dünya 5 ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalıdır.

    BM’de haritalarla çıkıp haritalarda Netanyahu’nun terör devleti kurma çabasına isimlerin başlarında Emir, Sultan olanların sessizliği neden susmaktadır. Ne zaman birlik meşalesi yakılacaktır. Sivil ve masum insanlar ölürken rahat uyku uyumak haram değil midir? Dünya 5 ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalı. İslam ülkeleri nereye gizlenmiştir? İslam ülkeleri de sesini yükseltmelidir.

    “CUMHUR İTTİFAKI TÜRKİYE’NİN GÜVENCESİDİR”

    Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin kısa sürede yasalacağına inanıyorum. MHP ve Cumhur İttifakı, milletimize verdiği sözleri tutucaktır. İttifakımız Türkiye’nin parlak geleceğinin müjdesidir. İttifakımız, ekonomik ve siyasi istikrarın güvencesidir.

    SİNAN ATEŞ DAVASI

    Ne kadar Türkiye karşıtı varsa bir olmuş görülen bir cinayet davası ile MHP’yi şerefsizce suçlamaya kalkmıştır. Bazı parti genel başkanları, kifayetsiz muhabirler ayak üstü mahkeme kurup savcı ve hakim rolüne soyunup arkadaşlarımızı yargılamaya girişmiştir. Önce aynaya bakacaklar, şeref ve haysiyetleri el verdiği ölçüde konuşacaklar. Malum davanın duruşmalarını dikkatle takip etmekteyiz. Bizim için yeterlidir. MHP’ye organize Pensilvanya operasyonu çekenlere MHP ve ülkü ocaklarını çiğnetmem. Alayını birden heyecanla beklerim. Özgür Özel, iddialıların şahsın gibi çürüktür.

    Herkes haddini bilsin, hudut ihlalinden kaçınsın. Kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, akbabaların da katlarını yolarız. MHP’yi sorgulayamazsınız.

  • Üç ilde eğitime ara verildi

    Üç ilde eğitime ara verildi

    Zonguldak’ta eğitime 1 gün ara verildi.

    Valiliğin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, olumsuz hava koşulları nedeniyle kent genelindeki resmi, özel örgün ve yaygın eğitim kurumları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile özel eğitim kurslarında 1 Ekim Salı günü eğitim öğretime bir gün süreyle ara verildiği belirtildi.

    Ayrıca belirtilen tarihte engelli ve hamile kamu personeli de idari izinli sayılacak.

    BARTIN’DA EĞİTİME 1 GÜN ARA

    Bartın’da da etkili olması beklenen olumsuz hava koşulları nedeniyle eğitime 1 gün ara verildi.

    Bartın Valiliğinin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “İlimiz genelinde olumsuz hava şartları nedeniyle 1 Ekim 2024 Salı günü tüm resmi-özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında (rehabilitasyon merkezleri ve özel kurslar dahil) eğitim öğretime 1 gün süreyle ara verilmiştir.” ifadesi kullanıldı.

    Açıklamada ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli ve hamile personelin, aynı tarihte 1 gün idari izinli sayılacağı belirtildi.

    KASTAMONU’DA EĞİTİME 1 GÜN ARA

    Kastamonu’da yarın etkili olması beklenen şiddetli sağanak sebebiyle eğitim-öğretime 1 gün ara verildi.

    Kastamonu Valiliği, 1 Ekim Salı günü il genelinde eğitim-öğretime 1 gün ara verildiğini duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada, “Meteorolojik verilere göre il genelindeki olumsuz hava şartları göz önüne alınarak 1 Ekim Salı günü il genelinde özel ve resmi tüm eğitim kurumlarımızda eğitim-öğretime 1 gün süreyle ara verilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli ve hamile personel de 1 Ekim tarihinde 1 gün süreyle idari izinli sayılacaktır” ifadelerine yer verildi.

  • Çay kaşığı ile otomobil çaldı

    Çay kaşığı ile otomobil çaldı

    İzmir Asayiş Şube Müdürlüğü Oto Hırsızlığı Büro Amirliği ve Suç Analiz Büro Amirliği ekipleri, 28 Eylül günü Konak ilçesinde meydana gelen otomobil hırsızlığı ile ilgili çalışma gerçekleştirdi. Olay hakkında teknik ve fiziki takip yürüten ekipler, olayı gerçekleştiren şüphelinin İ.C. olduğunu ve araçları çalıştırmak için çay kaşığından kendisine özel bir aparat ürettiğini tespit etti. Kısa sürede yakalanan çay kaşıklı zanlı, gözaltına alınarak emniyete götürüldü.

    Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen İ.C., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

  • Mansur Yavaş’tan adaylık açıklaması

    Mansur Yavaş’tan adaylık açıklaması

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanlığına yeşil ışık yaktı.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, katıldığı bir etkinlikte Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili dikkat çeken ifadeler kullandı.

    “Ülkede şu anda böyle bir gündem yok. Ama partim aday gösterirse her yerde söylüyorum, elbette cumhurbaşkanlığına da aday olacağız ve mutlaka kazanacağız” diyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, şu anki ana gündemin bütün belediye başkanlarıyla çalışmak olduğunu belirtti.

    Mansur Yavaş, perşembe günü düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin “Partimiz aday gösterirse aday oluruz. Partinin aday belirleme kuralları bellidir.” ifadelerini kullanmıştı.

    “İKİ DÖNEM YETERLİ, ZİRVEDE BIRAKMAK LAZIM”

    Yavaş ayrıca, 2024 belediye seçimlerinden önce seçilirse Ankara Belediyesi’nde ikinci dönemini olacağını ve bu sürenin de yeterli olduğunu açıklayarak, ” Zirvede bırakmak lazım” demişti.

    “GÜNDEMİMİZ BÜTÜN BAŞKANLARLA ÇALIŞMAK”

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşmasından öne çıkanlar ise şu şekilde:

    “Ülkede şu anda böyle bir gündem yok. Ama partim aday gösterirse her yerde söylüyorum, elbette cumhurbaşkanlığına da aday olacağız ve mutlaka kazanacağız. Şu andaki gündemimiz bütün belediye başkanlarıyla birlikte çalışmak. Çünkü malum ekonomik sıkıntılar nedeniyle halk dar boğazda. Okulları pislik götürüyor, temizleyemiyorlar. Bizlere de temizletmek istemiyorlar. Bunun yanında emeklilerin durumunu biliyorsunuz.

    Ankara’da 42 bin emekliye düzenli şekilde destek oluyoruz. Bizim anlayışınıza göre darda kalan herkesin yanında bulunan kurumdur belediye. Ve biz bunu pandemiden itibaren gayet güzel yaptık.

    Artık o gençlerin umudunu kestiği Türkiye’den; tekrar umuduyla okuduğu zaman liyakatiyle iş bulacağından emin olarak, torpil aramadan, adaletsizlik olmadan çok keyifli bir şekilde yaşayacağı, mensubu olmaktan gurur duyacağı bir Türkiye için inşallah hep birlikte çalışacağız.”

     

     

    NTV

  • Uşak’taki orman yangınına müdahale sürüyor

    Uşak’taki orman yangınına müdahale sürüyor

    Banaz ilçesine bağlı Karaköse köyü yakınlarında ormanlık alanda henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı.

    Yangına Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı arazözlerle karadan, helikopter ile de havadan müdahale edildi. Havanın kararmasıyla çalışmalara kara araçları ile ağırlık verildi.

    Bölgede incelemelerde bulunduktan sonra gazetecilere açıklamada bulunan Uşak Valisi Naci Aktaş, ekiplerin yangını kontrol altına almak için çalışmalarının sürdüğünü aktararak, “Dün 14.30 sıralarında Karaköse köyünde başlayan orman yangınımız etkisini azaltmış olmakla birlikte hala devam ediyor. Şu an 230 personel ve 90 araçla söndürme çalışmaları devam ediyor. ” dedi.

    İzmir, Kütahya, Afyonkarahisar ve Denizli’den takviye ekiplerin bölgye geldiğini söyleyen Aktaş, “Yangının hızını azalttığı bölgeyle devam eden bölge arasında dozerlerle, greyderlerle ayrıştırma çalışması yapıldı. Temennimiz, arzumuz en kısa sürede kontrol altına alınması” diye konuştu.

     

  • “Enflasyonu tek haneye indirmeyi hedefliyoruz”

    “Enflasyonu tek haneye indirmeyi hedefliyoruz”

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Karabük ziyareti kapsamında ilk olarak AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Burada il ve ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri, İl Genel Meclisi Başkanı ve partililer ile toplantı yapan Şimşek, ardından Karabük Belediyesi’ne geçip Başkan Özkan Çetinkaya’yı ziyaret etti. Çetinkaya’dan belediyenin çalışmaları hakkında brifing alan Bakan Şimşek, belediye ziyaretinin ardından “Türkiye Buluşmaları” programına katıldı. Bakan Şimşek, burada yaptığı konuşmada Orta Vadeli Program’ın tek hedefinin milletin refahını artırmak olduğunu ifade etti. Bu hedefe ulaşmak için sürdürülebilir büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamanın kritik olduğunu belirten Şimşek, şöyle dedi:

    “Bizim Orta Vadeli Programımızın bir tane hedefi var. O da milletimizin refahını arttırmak. Ama büyümek yetmiyor. Büyümenin sonucu ortaya çıkan refah artışının da daha adil bir şekilde dağılımı. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı bu programın özü. Programın ana hedefi bu. Tabii bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Fiyat istikrarı ne demek? Enflasyonun düşük tek haneli seviyelere çekilmesi demek. Zaten gelir dağılımının bozulmasının en önemli sebebi enflasyon. Enflasyon yüksek olduğu zaman da büyüme performansı düşük. İşte kısa yakın dönem tarihinden bahsetmek istiyorum. 1990’lı yıllarda enflasyon ortalama yüzde 70 civarında, reel büyüme yani ülkede yıllık ortalama büyümesi yüzde 3 civarında. 2000’li yılların başına bakalım. 2000’li yılların başındaki on yıllık ortalama büyüme AK Parti hükümetinin döneminde yüzde 5,7’ye çıkmış. Yüzde 3,1’den yüzde 5,7’ye neredeyse ikiye katlanmış büyüme. Peki bu dönemde ne olmuş? Enflasyon ortalama yüzde 72’den ortalama 9,3’e düşmüş. Enflasyon düşünce ülkede kalıcı bir şekilde daha yüksek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Çünkü enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğin artması demek. Yatırımların artması, üretimin artması demek. Dolayısıyla bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonun düşük tek haneye inmesi. Çünkü sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılım için olmazsa olmaz. Peki bunu destekleyecek diğer hususlar nelerdir? Tabii ki bütçe disiplini. Bunu sağlayamazsanız enflasyonu indiremez, büyük açıklar verirsiniz. O zaman kamu büyük açık verince normalde özel sektöre yatırımlara gidecek kaynakları kamu kendisi çeker. Yani dışlama etkisi olur. Dolayısıyla bütçe disiplinini tabii ki sağlayacağız.”

    “Kalıcı kazanımlara dönmenin tek yolu yapısal reformlar, dönüşümdür”

    Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların temelinde genelde büyük dış açıklar olduğunu, kalıcı kazanımlara dönmenin tek yolunun her alanda yapısal reformlar olduğunun altını çizen Bakan Şimşek, “Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur’a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmeleri geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal reformlar, dönüşümdür. Her alanda tarımda, sanayide, bütün alanlarda. Yani verimlilik arttırmak, rekabet gücünü arttırmak için reform yapmamız lazım. Dolayısıyla bizim Orta Vadeli Programımızın özeti bu. Bu programla Türkiye’nin büyümesinin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Şimdi bazıları diyebilir ki büyüme yavaşlıyor. Bu geçici bir yavaşlamadır. Çünkü biz daha yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini şimdi sağlamlaştırıyoruz. Burada bu söylediklerimi çok kısa bir şekilde görsellerle zenginleştirmek gerekirse, enflasyon mayıs ayında yüzde 75, ağustos ayı itibarıyla yüzde 52’ye düştü. Önümüzdeki aylarda kalıcı bir şekilde düşmeye devam edecek. Yani enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz” dedi.

    “Dezenflasyonu desteklemek için bütçe disiplinini sağlamamız lazım”

    Merkez Bankasının açıkladığı yüzde 42 olan tahmin bandına yakın bir noktaya ulaşılacağını ifade eden Bakan Şimşek, “Bizim Merkez Bankamızın açıkladığı bir tahmin bandı vardı. O tahmin bandının üst kısmı yüzde 42’ydi. Bu sene muhtemelen Merkez Bankamızın tahmin bandının üstüne yakın bir noktaya çekmiş olacağız. Gelecek senede yine bandın orta noktası olan yüzde 17,5 gibi yani en azından Orta Vadeli Program’da öngörüyoruz. Ondan sonraki yıl da tek hane. Tekrar yüzde 10’un altı. Dolayısıyla enflasyonda düşüş patikası bu çerçevede. Dezenflasyonu desteklemek için yani enflasyonda düşüşü desteklemek için bütçede disiplini sağlamamız lazım. Deprem nedeniyle ağırlıklı olarak geçen sene ve bu sene bütçe açıkları yüzde 5 civarında. Milli gelire oranla büyük açık. Şimdi biz bu açığı önümüzdeki sene yüzde 3 civarında, daha sonra yüzde 3’ün altına zaten AK Parti hükümetlerine bakarsanız 20 yıllık geçmişte ortalama bütçe açığı oranı yüzde 2,4. Depreme rağmen tekrar harcama disiplinini sağlayarak biz bütçe disiplinini başaracağız. Son 20 yıla bakarsanız Türkiye’de cari açığın milli gelire oranı yüzde 3,8. Bu sene biz bu açığı yüzde 1,7’ye düşürdük. Önümüzdeki üç yıl boyunca da yüzde 1 ile 2 arası bir tahmin öngörüyoruz, orada tutacağız. Bu düzeyde cari açık sorun değil. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak. Bunun için enflasyonu tek haneye düşürmek bütçe açığını, master kriterleri çerçevesinde yüzde 3’ün altına çekmek. Cari açığı sürdürülebilir bir patika yani yüzde 2,5’un altına çekmek. Ve bunun sayesinde de şu anki sıkıntıları geride bırakmak” diye konuştu.

    “Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibarıyla çekmiş durumdayız”

    Milletin karşılaştığı en önemli sıkıntının hayat pahalılığı, enflasyon olduğunu, bir diğer önemli sorunun da cari açık olduğunu aktaran Bakan Şimşek, cari açığı sürdürülebilir noktaya çektiklerini ifade ederek şöyle devam etti:

    “Milletimizin karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı alanı tabii ki hayat pahalılığı, yani enflasyon. Dolayısıyla bu program esas itibarıyla enflasyonu kalıcı bir şekilde aşağı çekecek bir program. Tabii enflasyonun düşmesi demek, fiyatların düşmesi demek değildir. Yani diyelim ki bu ürünün fiyatı on liraysa ben gelecek sene 11 liraya çıkarsa yüzde 10 enflasyon var demektir. Çünkü ondan 11’e çıktı. Bir sonraki sene yani birden 11 liraya değil de 10 buçuk liraya çıksa o zaman enflasyon yüzde 5 oluyor. Ama fiyat artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş demek fiyatlardaki artışın yavaşlaması demek. Peki bu program çalışıyor mu? Bir yıl uyguluyoruz. Eylül ayında programı açtık. Hedeflerimizden bir tanesi cari açığı daraltmak hatırlarsınız. Cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çekmek. Geçen sene ortasında cari açık 50 milyar doların üzerinde, 60 milyar dolar civarı. Bu sene temmuz ayından itibaren cari açık 19 milyar dolara düştü. Milli gelire oranı da haziran ay itibarıyla yüzde 2 civarına düştü. Ama yılın sonunda biz yüzde 1,5 ila 2 arası bir cari açık öngörüyoruz. Yüzde 1,7 diye programa yazdık. Dolayısıyla biz cari açıkta hedefimizden çok daha iyi bir noktadayız. Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibariyle çekmiş durumdayız. Dolayısıyla memleketin dış açık sorununu kalıcı hale getirmek için bu seviyelerde tutup, daha aşağılara çekmek için yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani sanayide dönüşüme ihtiyacınız var, bütün diğer alanlarda dönüşüme ihtiyacınız var.”

    “Swap hariç net rezerv 30 milyar dolar”

    Geçen yıl program öncesi 98,5 milyar dolar brüt rezervin bulunduğunu, bu rezervin 156 milyar dolara çıkartıldığını hatırlatan Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konumuz rezerv konusu. Geçen sene program öncesi 98,5 milyar dolar civarında brüt rezervimiz vardı. Bu rezervi biz yaklaşık 58 milyar dolar arttırıp, 156 milyar dolara çıkarttık. Uluslararası tanımlara göre artık Türkiye rezerv yeterliliğini sağlamış durumda. Tabii bu dönemde önemli tartışmalardan bir tanesi swap hariç rezervlerdi. Bankalardan, Merkez Bankası diye bir geçici olarak döviz alıp ona karşılık TL verince bu bir swap işlemi oluyor. Şimdi swap hariç net rezerv eksi 60,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervleri son 12 ayda 90 milyar dolar arttırdık. Ve Türkiye’nin rezerv sorununu bu anlamda çözdük. Yani artık bu konu bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Net rezerv swap hariç 30 milyar dolar” ifadelerine yer verdi.

    “Kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik”

    Kur korumalı mevduattan çıkmanın hedeflendiğini ifade eden Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konu veya önemli bir hedefimiz; kur korumalı mevduattan çıkış. Devlet şöyle bir taahhütte bulunmuş; vatandaş parasını Türk lirasında tutsun bankalarda ama eğer liradaki değer kaybı bankanın ödediği faizin üzerine çıkarsa o farkı da devlet taahhüt etmiş. Bu önemli bir belirsizlik kaynağı. Önemli bir koşullu yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. Bir de dezenflasyon sürecinden dediğim gibi liralaşma stratejimiz var. Çünkü biz liranın faizini yönetebiliyoruz, belirleyebiliyoruz. Yani hani bir aktarım mekanizması var para politikasında. Onun etkili olabilmesi için lira ağırlıklı bir sistem oluşturmamız lazım. Dolayısıyla kur korumalı mevduattan çıkış bizim için bir hedef. Son bir yılda yaklaşık 98 milyar dolar kur korumalı mevduatta düşüş oldu. Epey mesafe kat ettik. Yani eylül başı itibariyle kur korumalı mevduatın faizi 46 milyar dolara düştü 144 milyar dolardan. Biz piyasaları bozmadan önümüzdeki aylarda peyderpey bu bakiyenin daha da düşeceğini ve kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik” şeklinde konuştu.

    “Geçen sene tedbir almasaydık Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi”

    Geçen yıl alınan tedbirler ile harcamaları kontrol altına aldıklarını ifade eden Bakan Şimşek, “Bakın Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı geçen sene yüzde 32 civarı. Şu anda yüzde 53 civarına çıkmış durumda. Bir yılda muazzam bir başarı var. Yani Türk lirasına vatandaşımızın ve uluslararası aktörlerin güveni arttı. Dolayısıyla bir taraftan cari açıkta azaldı bir taraftan KKM’den çıkıyoruz. Bir taraftan rezerv biriktirdik. Bir taraftan da liraya güveni tekrar tesis ediyoruz. 20 yıllık ortalamalara bakarsanız Türkiye’nin bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,4. Fakat deprem etkisiyle geçen sene EYT etkisiyle tedbir almasaydık bütçe açığı uzun vadeli ortalamanın beş katına çıkıyordu. Ama Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi. Dolayısıyla geçen sene tedbir aldık. Geçen sene harcamaları kontrol altına aldık. Deprem hariç ve arz vergileri arttırmak zorunda kaldık. Ama bunu yapmasaydık enflasyon çok farklı seviyelerde olabilirdi. Çok daha yüksek seviyelerde olabilirdi. Dolayısıyla biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik” dedi.

    “Programı başarılı bir şekilde devam ettirirsek risk puanı 200’ün altına düşecek”

    Gelecek yıllarda deprem etkisinin azalması, kamuda disiplin ve tasarruf ve diğer etkenlerle birlikte bütçede düzelmelerin devam edeceğinin altını çizen Bakan Şimşek şöyle devam etti:
    “Geçen sene bütçe açığı yüzde 5,27’ydi. Ama bunun üçte ikisi depremle alakalı. Bunun 3,6 puanı depremden kaynaklı. Dolayısıyla deprem etkisi azaldıkça bu sene de deprem etkisi yüksek. İnanıyoruz ki bütçede düzelme devam edecek. Tabii vatandaşımız bizden kamuda disiplin istiyor, tasarruf istiyor. Bu konuda önemli adımlar attık. Şöyle son on yıla bakarsınız. Deprem hariç yüce meclisimizin kabul ettiği bir bütçe var. Bir de gerçekleşen bir bütçe var. Genelde on yılın ortalamasından bahsediyorum. On yıl boyunca deprem etkisi hariç, ortalama yıllık bütçedeki sapma yani başlangıç ödeneğine göre gerçekleşme ortalama 9,1 daha yüksek çıkmış. On yıllık bir ortalama. 2024 yılında tesis ettiğimiz bütçe değişikliğiyle, harcama değişikliği harcama kontrolüyle ayrıca tasarruf tedbirleriyle başlangıç ödeneğine göre sapma ondan önceki yani 2024’ten önceki on yıl ortalamanın onda biri bile değil. Dolayısıyla geçen sene ve bu sene attığımız adımlarla bütçe harcamalarında kontrolü ve sağlamış durumdayız. Ve bunun sayesinde muazzam bir tasarruf var. Ve bu tasarruf miktarı gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1.8i’ine kadar bu sene çıkması öngörülüyor. Türkiye’nin bütün bu çabaları sayesinde, bu program sayesinde risk primi 700 baz puandan 200 baz puana kadar düştü. Biz bu programı başarılı bir şekilde uygulamaya devam edersek belki gelecek sene bu vakitlerde risk primimiz 200 baz puanın altında bir noktada olması muhtemeldir. Bunun sayesinde Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri düştü. Dış borçlanma maliyeti bu hazinenin, devletin yani. Özel sektörün maliyetleri bunun çok üzerinde. Geçen senenin başında hazine borçlanma maliyetleri yüzde 9.75 iken bugün 6.75 civarına kadar düşmüş durumda. 300 baz puan deyip geçmeyin. Yani 250 milyar dolar borcumuz var. Bunu yüzde 9.75 yerine yüzde 6.75’le döndürürseniz muazzam rakamlara tekabül ediyor.”

    “Denetim kuruluşları durup dururken not artırmıyor”

    Muhalif kesimleri eleştirerek “’Program yok, işe yaramaz’ diyen Bakan Mehmet Şimşek, dünyada bir tek Türkiye’nin kredi derecelendirme puanının arttığına vurgu yaparak şöyle devam etti:
    “Bakın geçen senenin ilk beş ayında reel sektör yüz dolar borç ödediğinde dış borç sadece 73 dolar bulabiliyor. Bankacılık sektörü yüz dolar borç ödediğinde 97 dolar bulabiliyordu. Şimdi ise reel sektör ben yüz dolar borç ödediğinde 122 dolar daha ucuza daha düşük maliyetlerle bulabiliyor. Benzer şekilde bankacılık sektörü 100 dolar borç ödediğinde dünyadan 153 dolar alabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin dış finansal sorununu çözdük. Risk primini düşürdük. Borçlanma maliyetlerini aşağıya çektik. Ve kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu artırıyor. 2024 yılında dünyanın önde gelen üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu arttırılan tek ülke dünyada Türkiye. Şimdi bazı kesimler uzun bir süre ortada bir program yok dediler. Halen diyenler var aslında. Program yok diyorlar. Sonra programın olduğu çıkınca bu program işe yaramaz dediler. Bu programa kaynak gelmez dediler. Dışarıdan bu programa kaynak gelmez dediler. Net rezervler 90 milyar dolardı. 2003-2013 döneminde net rezervimiz 32 milyar dolarmış. On yılda net rezerv 38 milyar dolarmış. Son 12 ayda 90 milyar dolar. Bu defa dediler ki yok dediler tamam rezervler artıyor. Halbuki bu gelen paranın dörtte üçünden fazlası vatandaşımızın uluslararası kuruluşların Türk lirasına olan güveninden kaynaklanıyor. Daha uzun vadeli kaynak ve politikayı tercih ediyor. Denetim kuruluşları durup dururken not artırmıyor. Olmayan bir programda not artırılır mı? Ama hala bazı çevreler ortada program yok diyorlar. Ve bazı derecelendirme kuruluşları iki kademe artırıyor. Biz bu programı devam ettirelim notumuz artmaya devam edecek. Rahmetli Özal döneminde geldim ben ilk işte kredi notu düşürülmüş. 90’lı yılların başında Türkiye’ye bir kredi notu verilmiş. O zaman borcu çok düşük. Türkiye’ye yatırım yapılabilir kredi notu verilmiş. İki yıl sonra yani 1993’te yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetmiş. Notumuz düşmüş. Notumuzun tekrar yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi 19 yıl almış. 2013’te sağladık.”

    “Hain darbe girişimi notumuzu düşürdü, yeniden çıkartmakta kararlıyız”

    15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türkiye’nin puanının “Yatırım yapılabilir” seviyesinin altına düştüğünü, yeniden yatırım yapılabilecek seviyeye çıkartmakta kararlı olduklarını belirten Bakan Şimşek, “Bu defa çok daha hızlı olacak” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Sonra hain darbe girişimi sonrası tekrar kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin altına düştü. Biz tekrar Türkiye’ye yatırım yapılabilir ülke seviyesinin notuna çıkartmakta kararlıyız. Bu defa çok daha hızlı olacak. Öyle görülüyor. Türkiye’nin olduğu en önemli makro ekonomik sorun enflasyondur. Enflasyon yeni bir konu değil ama kolay bir konu da değil. 1970’li yıllarda hükümetler gelmişler. Enflasyonu indireceğiz demişler. İndirememişler. 1980’li enflasyonu düşürememişler. Doksanlı yıllarda her hükümet geldiğinde enflasyonu düşüreceğiz demiş. Enflasyon yüzde yetmiş civarı. 2000’li yılların başında AK Parti hükümetleri döneminde enflasyon tek haneye düşürüldü. Uzun süre orada kaldı. Fakat maalesef son yıllarda tekrar yükseldi. Şimdi tekrar biz enflasyonu tek haneye indirmek istiyoruz. Bu kolay bir süreç değil. 1970’li yıllardan bu yana elli altı ülkede yüzün üzerinde enflasyon şoku yaşanmış. Değişik dönemlerde. Enflasyonu şok öncesine düşürülmesi şok öncesi seviyeye geri getirilmesi ortalama 3,4 yıl alıyor. Bu dünya değeri. Bizim programın ilk yılı geride kaldı. Biz inanıyoruz 2026’nın sonunda kararlı bir şekilde sabırla bu programı uygulayarak enflasyonu tekrar tek haneye düşüreceğiz. Nitekim biz zaten şunu öngördük. Dedik ki programın bu geçiş döneminde enflasyon yükselecek. Mayısta zirveyi bulacak dedik. Mayısta zirveyi bulduk. Mayıstan bu yana enflasyonda 23,5 puanlık düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Yılı yüzde kırk civarında bir enflasyonla kapatacağız. Gelecek senede yüzde yirminin altına bir enflasyon, bir sonraki sene de yüzde onun altına bir enflasyon.”

    “Beceri kazandırması gereken geniş bir nüfus var. Yapay zekâ çağındayız”

    Her alanda yapısal dönüşüme dikkat çeken Bakan Şimşek, “Reform gündemine gelince, şimdi makro ekonomide dengeleri düzeltmek için çaba gerekiyor. Para politikası tedbirleri, maliye politikası tedbirleri. Peki diyorlar ya memleketin sorunları, para politikası tedbirleriyle çözülemez. Biz hiçbir zaman memleketin sorunları para politikası tedbirleriyle çözülür demedik, demiyoruz. Sadece maliye politikası tedbirleriyle sorunları çözeriz, onu da demedik. Tam aksine, tabii ki para politikası, maliye politikası, gelirler politikası ama en önemlisi yapısal politikalar. Yani yapısal reform. Yapısal dönüşüm. Çünkü esas kazanımlar burada. Dolayısıyla ülkemizin makro ekonomik dengesizliklerini, sorunlarını çözmek için çok kapsamlı bir problem ortaya koyuyor. Ve bizim programın en büyük bileşeni, en detaylı kısmı en çok sayfa tutan merak edenler için, okumak isteyenler için en büyük kısmı yapısal dönüşüm kısmıdır. Yapısal dönüşümün temel alanları bunlar. Biz insanımıza yatırım yapacağız. Ya sadece öğrenciden bahsetmiyorum. Hayat boyu öğrenmeden bahsediyorum. Şu anda okulda olmayıp da niteliklendirilmesi gereken nitelik yani beceri kazandırması gereken geniş bir nüfus var. Yapay zekâ çağındayız. Hepimizin yeniden belki eğitilmesi gerekir. İleri becerileri kazanmamız gerekiyor. Dolayısıyla bizim en önemli gündemimiz beşeri sermayenin yani insan stokumuzun kalitesinin arttırılması, becerilerinin arttırması. Diğer bir konu yatırım. Şimdi yatırım çekmek için bakın dün Cumhurbaşkanımızın başkanlığından dünyanın önde gelen büyük kuruluşlarda ve şirketlerin temsilcileriyle epey bir mesai yaptık. Bütün dünyaya yatırım çekme yarışında. Yatırım çekmemiz için veya Türkiye’deki yatırımları tutmak bizim müteşebbislerin bizim girişimcilerin başka ülkeler yerine Türkiye’de yatırım yapmasını sağlamamız için ne yapmamız lazım? Yatırım ortamını iyileştirmemiz lazım. Yatırım ortamını iyileştirmek çok kapsamlı bir alan. Hukuk devletini güçlendirmekten başlıyor. Bütün yani birçok unsuru içeriyor. Dolayısıyla yatırım ortamının iyileştirilmesi mesela enflasyon varsa öngörülebilirlik düşüktür. Enflasyonu düşürdüğü zaman yatırım ortamını iyileştirir. Finansmana erişimi iyileştirir. Eminim buradaki girişimcilerimizin çoğunu kafasındaki en önemli sorun finansmana erişimdir” diye konuştu.

    “Finansmana erişimi uygun koşullarda sağlamanın yolu enflasyonu kalıcı olarak düşürmek”

    2026’da hayata geçirilecek olan karbon vergisine değinen Bakan Şimşek, dijital dönüş, yeşil dönüşümün altını çizerek şöyle konuştu:
    “Faturayı başkasına çıkartmadan kalıcı bir şekilde finansmana erişimi uygun koşullarda sağlamanın yolu enflasyonu kalıcı bir şey tek haneye ve düşük tek haneye çekmek. Bunu geçmişte başardık. Tekrar inşallah başaracağız. Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi yani sadece bankalardan yatırım amaçlı imkanlara erişim yetmiyor. Mutlaka sermaye piyasası enstrümanlarını da güçlü bir şekilde devreye almak gerekiyor. Kamu maliyesinde reform. Örneğin harcama disiplini bir reformdur. Şu anda dünyanın en önde gelen iki temel alanı. Yeşil dönüşüm demek Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması demek. Bu niye önemli? Sadece çevreyle ilgili değil. Bizim mal sattığımız bazı bölgeler örneğin Avrupa Birliği diyor ki ben 2026’dan itibaren belli sektörlere vergi koyacağım diyor. Eğer karbon ayak izi yüksekse. Yani karbon vergisinden bahsediyoruz. İşte Türkiye’nin bütün bu süreçlere hazırlıklı olması için yeşil dönüşümü hızlandırması lazım. Dijital dönüşüm. Her alanda şimdi etkisini gösteriyor. Şimdi esnafımız diyor ki efendim online satış. Bakın satışlar dijitalleşti. Süreçler dijitalleşiyor. Ama her alanda. Sadece tek bir alanda değil. Dolayısıyla bizim mutlaka yeşil ve dijital dönüşüm sağlamamız lazım. Bütün bunların sonucunda ne olacak biliyor musunuz? Türkiye’de verimlilik kalkacak. Rekabet gücü artacak. Büyüme potansiyelimiz artacak. Biz de doğru politikalarla sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayacağız. Vergi politikaları üzerinden dezenflasyon üzerinden gelir dağılımını bugünkü durumdan çok daha iyileştireceğiz.”

    Bakan Şimşek, toplantının ardından Karabük Valiliği ve Kardemir’i ziyaret ederek şehirden ayrılacak.