Etiket: türkiyehaber

  • Güldal Akşit hayatını kaybetti

    Güldal Akşit hayatını kaybetti

    Eski bakan ve AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Güldal Akşit, Ankara’da bir süredir koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

    Eski Turizm ve Devlet Bakanı, AK Parti danışmanı Güldal Akşit, 61 yaşında hayatını kaybetti. İçişleri Bakanı Soylu konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Bakanımız, Genel Merkez Kadın Kolları Başkanımız, yol arkadaşımız, dava ve çalışma arkadaşımız Güldal Akşit ablamızın Hakk’ın rahmetine kavuştuğunu öğrendik. Güldal ablamıza Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum” dedi.

    GÜLDAL AKŞİT KİMDİR?

    Güldal Akşit, 1960’ta Malatya’da doğdu. Avukat; Hacettepe Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest Avukat olarak çalışma hayatına başladı.

    14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti’nin kurucu üyesidir.

    22. ve 23. Dönem İstanbul Milletvekili olan AKŞİT, 58. Hükümette Turizm Bakanı, 59. Hükümette önce Turizm Bakanı, sonra Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptı.

    TBMM Anayasa Komisyonu Başkan Vekilliği yapan Akşit;

    9 Nisan 2009 tarihinde TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığı’na seçildi.

    12 Haziran 2011 tarihine kadar kurucu başkan olarak TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığı görevi yaptı.

    Türkiye’de Kadın Hakları ile ilgili yapılan yasal düzenlemelerde ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda farkındalık yaratılması açısından önemli katkılarda bulundu.

    Ayrıca STK’larla Devlet arasındaki ilişkilerin gelişimine ve güçlendirilmesine destek oldu.

    AK Parti Genel Merkez Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcılığı görevini 2006 tarihinden bu yana yürümekte olan Güldal Akşit;

    08 Temmuz 2011-14 Ekim 2014 tarihleri arasında AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı görevi yaptı.

    AK Parti Genel Başkan Danışmanlığı ve Siyasi Erdem ve Etik Kurulu Üyesi olarak siyasi çalışmalarına devam etti.

  • Adli Tıp’tan Duygu Delen raporu

    Adli Tıp’tan Duygu Delen raporu

    Gaziantep’te erkek arkadaşının evinin balkonundan düşerek hayatını kaybettiği iddia edilen Duygu Delen’in ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu rapor hazırladı. Raporda Delen’in düşme anında canlı olduğu belirtilirken kolda ve bacakta tespit edilen ekimozların zemine çarpmayla oluşabilecek nitelikte olduğu aktarıldı. Öte yandan olay yerinde alınan kan lekelerinin tamamının Mehmet Kaplan’a ait olduğu belirtildi.

    Gaziantep’te erkek arkadaşının evinde şüpheli şekilde hayatını kaybeden Duygu Delen’in (17) ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu (ATK) 1. İhtisas Kurulu’nun hazırladığı rapor, Gaziantep 10 Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu. Mahkeme heyeti, Prof. Dr. Hakan Kar ile Prof. Dr. Nadir Arıcan ve bağımsız bir heyetin hazırladığı bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla ATK’den rapor hazırlanmasını talep etmişti. Davanın 4’üncü duruşmasında heyet tarafından ATK’den talep edilen rapor 6’ncı duruşma öncesinde mahkemeye gönderildi.

    Mahkemeye gönderilen raporda maktul Delen’in düştüğü esnada canlı olduğu belirtilirken, yüksekten düşme eyleminin kendi iradesiyle mi yoksa bir başkasının etkisiyle mi meydana geldiğinin tıbben bilinemediği aktarıldı.

    ”DÜŞTÜ MÜ, DÜŞÜRÜLDÜ MÜ?”

    Mahkeme heyeti ATK’den Duygu’da meydana gelen yaralanmaların hangisinin düşmeye bağlı gerçekleştiğini, düşüş anında bilincinin açık ya da kapalı olup olmadığını, maktulün kaza ile düşüp düşmediğini, kendisinin bilerek atlayıp atlamadığını, bir başkası tarafından itilmek suretiyle düşürülüp düşürülmediğini sormuştu.

    Raporda olay yeri inceleme ile otopsi raporuna, Prof. Dr. Hakan Kar ve Prof. Dr. Nadir Arıcan’ın hazırladığı raporla mahkeme heyeti tarafından hazırlatılan bilirkişi raporuna da yer veren ihtisas kurulu, raporun Delen’in ölümüne ilişkin hazırlanan adli ve tıbbi belgelerdeki verilerin değerlendirilmesiyle hazırlandığını belirtti.

    ”KENDİSİ Mİ ATLADI YOKSA BİR BAŞKASININ ETKİSİYLE Mİ ATILDIĞI BİLİNEMEDİ”

    Raporda Delen’in ölümüne neden olan travmatik değişimlerin tamamının yüksekten düşme ile meydana geldiğini kaydeden kurul, “Yüksekten düşme öncesi ayrıca bir travmaya maruz kalıp kalmadığı, yüksekten düşme eyleminin kendi iradesi ile mi yoksa bir başkasının etkisi ile mi meydana geldiğinin tıbben bilinemediği, sorulduğu üzere kolunda ve bacağında tespit edilen ray şeklindeki ekimozların yüksekten düşme sonrası bulunduğu zemine çarpmasıyla oluşabilecek nitelikte olduğu, kişinin hangi pozisyonda düşmeye başladığının bilinemediği, 3. katta bulunan çamaşır tellerine temas nedeniyle düşüş pozisyonunda değişiklik meydana gelebileceği belirlenmiştir” ifadelerine yer verdi.

    ”DÜŞME ESNASINDA CANLI”

    Delen’in düşme esnasında canlı olduğu belirtilen raporda, “Bilinç durumunun bilinemediği, olay yerinde alınan kan lekelerinin tamamının Mehmet Kaplan’a ait olduğu, diğer hususlar hakkında değerlendirme yapılamadığı, olayın adli tahkikat ile tarafınızca aydınlatılması uygun olacaktır” denildi.

    Mahkeme heyeti 1. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan raporu Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp Genel Kuruluna geri gönderdi. Delen’in ölümüne ilişkin Adli Tıp Genel Kurulu tarafından rapor hazırlanmasını talep etti.

    NE OLMUŞTU?

    Olay, 13 Ağustos 2020 tarihinde Gaziantep’in Şehitkamil ilçesine bağlı Batıkent Mahallesi Vehbi Dinçerler Caddesi üzerindeki bir apartmanda meydana gelmişti. 5 katlı apartmanın 4’üncü katından şüpheli şekilde düşerek yere çakılan Duygu Delen (17), hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmişti. Olayın ardından evde bulunan Mehmet Kaplan gözaltına alınarak “kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklanmıştı.

  • Kavaklı’da riskli binaların yıkımı sürüyor

    Kavaklı’da riskli binaların yıkımı sürüyor

    Osmangazi Belediyesi, Kavaklı Mahallesi’ndeki riskli binaların yıkımını sürdürüyor. Kamulaştırma çalışmaları tamamlanan binaların tek tek yıkılmasıyla Bursa’nın gönül sultanlarından Üftade Hazretleri’nin türbesi ve camii de ortaya çıkıyor.

    Bursa’nın en eski mahallelerinden Kavaklı’da geçtiğimiz Mart ayında yaşanan toprak kayması sonucunda zarar gören binalar, Osmangazi Belediyesi’nin kamulaştırma çalışmalarının ardından yıkılarak yeşil alana dönüştürülüyor. Kamulaştırma çalışmaları tamamlanan riskli binalar tek tek yıkılırken, inanç turizmi adına önemli bir bölge olan Üftade Camii ve Türbesi’nin çevresi de genişliyor. Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Kavaklı’daki yıkım çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiğini belirterek, bölgeyi riskli yapılardan en kısa zamanda temizleyeceklerini söyledi.

    Toprak kaymasının yaşandığı bölgenin Bursa Valiliği’nin koordinatörlüğünde, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, AFAD, Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve diğer ilgili birimlerin almış olduğu karar ve düzenlenen rapor doğrultusunda riskli bölge ilan edildiğini hatırlatan Başkan Dündar, “Osmangazi Belediyesi olarak, hızlı bir şekilde önce kamulaştırma çalışmalarına, ardından da yıkım çalışmalarına başladık. Toplam 239 bağımsız bölümden bugüne kadar 140’sini kamulaştırdık. Bu kamulaştırmalar için şimdiye kadar 30 milyon TL bedel ödendi. 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içerisinde kalan bu bölge, Bursa’nın yeni yeşil alanı olacak. Bu çalışmalarla Üftade Camii ve Türbesi’nin çevresi daha da güzelleşecek.” dedi.

  • Bursa’da fırtınada tekneler karaya vurdu

    Bursa’da fırtınada tekneler karaya vurdu

    Bursa’nın Gemlik ilçesinde saatte 90 kilometre hıza ulaşan lodos ve sağanak yağış Marmara Denizi’ni taşırdı. Çok sayıda tekne karaya vururken, ev ve iş yerlerini su bastı. Bir çok araçta maddi hasar oluşurken karaya vuran dalgaların boyu 5 metreyi aştı.

    Marmara Bölgesi’nde etkili olan fırtına ve sağanak yağış, Bursa‘nın Gemlik ilçesini vurdu. Gece saatlerinde saatte 90 kilometre hıza ulaşan lodos ve sağanak yağış, Marmara Denizi’ni taşırdı. Gemlik sahil kıyısındaki ev ve iş yerlerini su basarken bir çok otomobilde maddi hasar oluştu.

    Tekneler karaya vurdu, balıkçılar gözyaşlarına boğuldu

    Denizin kabarmasıyla Gemlik sahiline yakın olan cadde ve sokaklar, deniz sularına kapandı. Gemlik Limanı’nda çok sayıda yat ve tekne karaya vururken, balıkçı kayıkları Marmara Denizi’nde battı.

    Çaresiz balıkçılar, geceyi limanda geçirirken tekneleri sulara gömülen balıkçılar gözyaşlarına boğuldu. Fırtına sebebiyle karaya vuran dalgaların boyu 5 metreyi aşarken, polis ve itfaiye ekipleri sahil şeridini yaya ve araç trafiğine kapattı.

    AFAD, BUSKİ, İtfaiye, UEDAŞ, polis, jandarma ve 112 Acil Sağlık ekiplerinin bölgedeki teyakkuzu sürüyor.

  • Marmara Ovası’nın gözde bitkisi olacak

    Marmara Ovası’nın gözde bitkisi olacak

    Bursa’nın dörtte birini oluşturan Mustafakemalpaşa ovasında yaban mersini üretimi artıyor. Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü çatısı altında çalışmalarını hızlandıran belediye, yaban mersini ekimi teşvik projesinin meyvelerini toplamaya başladı.

    2020 yılı sonlarında Güvem Mahallesi pilot bölgesinde üretimine başlanan ve daha çok Türkiye’nin güney bölgelerinde ekimi yaygın olan yaban mersini ekimi, Mustafakemalpaşa Belediyesi’nin öncülüğüyle Marmara ovasının gözde meyvelerinden biri haline gelmeye başladı. Geçtiğimiz yıl 6 dekarlık alanda 500 adet fidanla ekimine başlanan ve insan vücudunu dinç tutmasıyla bilinen kendine has endemik türün, bölge üreticilerinin de dikkatini çekmesiyle Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü talep-değerlendirme toplantılarına başlandı.

    Kırsalda yaşayan üreticilerin yoğun talepleri doğrultusunda çalışmaları hızlandıran Belediye Başkanı Mehmet Kanar, Orman İşletme Müdürlüğü (OR-KÖY) Projesi kapsamında 30 üreticiye 20 bin yaban mersini fidanı dağıtımını sağladı. Yaklaşık 800 bin TL’lik hibe desteğiyle hayata geçirilen proje, 2021 yılı itibariyle 130 dekardan fazla dikim alanına ulaştı.

    Atıl tarım arazileri yeniden yeşeriyor

    Sağlık sektöründe kullanımı yaygın olan, dalından toplanmadan kilogramı 50-80 liradan alıcı bulan, yükte hafif pahada ağır bir ürün olarak çiftçilerimize yüksek katma değer sağlayan yaban mersini atıl arazileri ihya ederken, gençlerin istihdam sorununa da neşter vuruyor. Kırsalda Tarımsal Hizmet seferberliğini çok yönlü, işlevsel ve üretim endeksli fikirlerle hayata geçirmeyi hedeflediklerini belirten Belediye Başkanı Mehmet Kanar, “Güvem Mahallesi’nde başlattığımız yaban mersini ekimi projesi, büyük tarım idealimizin güzel bir fotoğrafı, yapbozun değerli bir parçası. Aynı bal ormanı ve bamya projeleri gibi, İlçemiz Meslek Yüksekokulu bahçesinde uygulamaya konan endemik bitki protokolü de bu yapbozu tamamlayan önemli parçalardı. Resmi tamamladığımızda, Mustafakemalpaşa’da tarımın sadece domatesten, biberden ve diğer tarla bitkilerinden oluşmadığını hep beraber göreceğiz. Yükte hafif pahada ağır, iklim koşullarına ve toprağa uyum sağlayan alternatif tarım ürünleriyle çiftçilerimize yepyeni ekmek kapıları açacağız” dedi.

    Yaban mersini gözde bitki olacak

    Neredeyse çeyrek asırdır atıl durumda olan tarım arazilerinin toprağı besleyen farklı türlerle değerlenmesi için mücadele verdiklerini söyleyen Başkan Kanar, ‘’Güvem Mahalle Muhtarımız Şerif Erol ve bölge üreticilerimizin taleplerine cevap vermek için çok çalıştık. OR-KÖY Projesi kapsamında onlarca üreticimizle 20 bin adet fidanı toprakla buluşturduk. Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü’müzün destekleriyle 6 dekarla başlayan yaban mersini projemiz 130 dekara ulaştı. Seneye mikro ölçekte hedefimiz 300 dekar, makro ölçekte tüm Marmara Ovası’nı kucaklayacağız. Bizler inanıyoruz, bu yüzden birlikte üretiyor, birlikte çalışıyoruz. İnşallah bu işi de birlikte başaracağız’’ ifadelerini kullandı.

  • Rekor ceza!108’er yıl hapisleri isteniyor

    Rekor ceza!108’er yıl hapisleri isteniyor

    Ankara’nın Sincan ilçesinde 12 ve 13 yaşlarındaki 2 kız çocuğunu darp edip, cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla tutuklanan Mustafa Saydam (32) ile kız arkadaşı Dilek Ece Aydemir (18) hakkında ‘çocuğa cinsel istismar’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından toplam 108’er yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.

    Dilek Ece Aydemir, 2 ay önce meydana gelen olayda apartmanda komşularının çocuğu N.U. (13) ile onun arkadaşı M.T. (12) adlı kızları “Kahvaltı yapacağız” diyerek, erkek arkadaşı Mustafa Saydam’ın yanına götürdü. Mustafa Saydam ve Dilek Ece Aydemir, 2 kızı daha sonra taksiyle kiraladıkları eve götürdü. Mustafa Saydam’ın, evde zorla içki içirip, darp ettiği 2 kıza cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Binada görevli kapıcının sesler üzerine zile basmasının ardından Mustafa Saydam, 2 kızı bıraktı. M.T.’nin durumu anlattığı annesi F.T.’nin şikayeti üzerine Mustafa Saydam ile kız arkadaşı Dilek Ece Aydemir, polis tarafından yakalanıp, tutuklandı.

    108’ER YIL HAPİS TALEBİ

    Saydam ve Aydemir hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlanarak, iddianame hazırlandı. Ankara Batı 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, sanıklar Saydam ve Aydemir hakkında, 2 kıza karşı eylemlerinden ayrı ayrı ‘çocuğun cinsel istismarı’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından toplam 108’er yıl hapis talep edildi.

    İddianamede ifadelerine yer verilen sanıklardan Dilek Aydemir, kızlarla kahvaltı yapmak için sözleştiklerini daha sonra bir kıyafet mağazasına gittiklerini, Sonra Mustafa’nın geldiğini ve hep beraber günübirlik kiralanan bir eve gittiklerini söyledi, taciz olayını görmediğini, başka bir odada olduğunu iddia etti. Özel bir firmada yüksek gerilim sistem teknikeri olarak çalışan Mustafa Saydam da suçlamayı kabul etmedi.

  • “Şimdiye kadarki en kötü varyant!”

    “Şimdiye kadarki en kötü varyant!”

    Güney Afrika’da tespit edilen yeni corona virüs varyantı ile ilgili açıklamalar yapıldı. İngiltere’de uzmanlar “şimdiye kadar gördüğümüz en kötü” olarak adlandırdığı yeni bir Covid varyantı nedeniyle küresel piyasalarda riskten kaçınma dalgası oluştu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bugün, varyant için özel olarak toplanma kararı aldı. İşte B.1.1.529 adlı yeni bir corona virüs varyantı ile ilgili son bilgiler.

    Geçtiğimiz günlerde Güney Afrika’da tespit edilen B.1.1.529 adlı yeni bir corona virüs çeşidi ile ilgili ‘endişe verici’ açıklamalar gelmeye devam ediyor.

    Uzmanların “Şimdiye kadar görünen en kötü Covid-19 varyantı” olarak tanımladığı yeni türün, birçok ülkede salgını körükleyebileceği, sağlık sistemlerini zorlayabileceği, aşılardan kaçabileceği ve ülke ekonomilerini zor duruma sokabileceği belirtildi.

    Küresel piyasalarda söz konusu nedenlerden dolayı riskten kaçınma dalgası oluşturan yeni varyant ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü’nden de açıklama geldi.

    DSÖ’nün Covid-19 teknik sorumlusu Dr. Maria Van Kerkhove, aşılar ve önceki enfeksiyonlar tarafından sağlanan bağışıklığı atlayabilecek yeni ortaya çıkan ve “ağır mutasyona uğramış” bir Covid-19 varyantını tartışmak için özel bir toplantı planladıklarını söyledi.

    Toplantıda, B.1.1.529 olarak anılan varyantın aşılar, testler, ortaya çıkan semptomlar ve tıbbi tedaviler için potansiyel olarak ne anlama gelebileceğini tartışılacağı bildirildi.

    Van Kerkhove, DSÖ’nün virüs evrimi çalışma grubu, varyantın daha yaygın hale gelebilecek ilgi alanlarından biri olduğuna karar verirse, grubun buna Yunanca bir isim atayacağını da sözlerine ekledi.

    İlk olarak Güney Afrika’da tespit edilen virüs ile ilgili İngiltere’de altı Afrika ülkesine seyahat yasağı getirdiğini duyurdu.

    “Şimdiye kadar görünen en kötü Covid-19 varyantı” olarak nitelenen yeni corona virüs türü ile ilgili temel bilgiler:

    BU VARYANTIN FARKI NE?

    Bilim insanları, B.1.1.529 olarak tanımlanan varyantın, vücuttaki hücrelere girişinde önemli bir rol oynayan spike proteininde çok sayıda mutasyon taşıdığını söylüyor.

    Spike proteini aşıların hedeflediği bölge olurken, araştırmacılar hala öncekilerden daha bulaşıcı mı yoksa daha öldürücü mü olduğunu belirlemeye çalışıyorlar.

    NEREDEN GELDİ?

    Yeni türün nereden geldiğine dair şimdiye kadar sadece birkaç spekülasyon bulunuyor. Londra’daki UCL Genetik Enstitüsü’nden bir bilim insanı, varyantın muhtemelen bağışıklığı baskılanmış bir kişinin kronik bir enfeksiyonu sırasında geliştiğini söyledi.

    Bu kişinin muhtemelen tedavi edilmemiş bir HIV/AIDS hastası olduğu vurgulandı.

    Güney Afrika, dünyada en çok HIV virüsü taşıyan ülke olarak dikkat çekiyor. Ülkede tespit edilmiş 8,2 milyon HIV hastası bulunurken, geçen yıl Güney Afrika’da tanımlanan beta varyantının da HIV bulaşmış bir kişiden gelmiş olabileceği aktarıldı.

    NE KADAR YAYGIN?

    Perşembe günü itibarıyla, yeni enfeksiyonlar arasında baskın tür haline gelen tür Güney Afrika’da yaklaşık 100 vakada tespit edildi.

    İki Güney Afrika üniversitesinde gen dizileme kurumlarını yöneten biyo-enformatik profesörü Tulio de Oliveira’ya göre erken PCR test sonuçları, Johannesburg’u içeren Güney Afrika eyaletinde Çarşamba günü bildirilen bin 100 yeni vakanın yüzde 90’ının yeni varyanttan kaynaklandığını gösterdi.

    Komşu Botsvana’da yetkililer, Pazartesi günü tam aşılı kişilerde dört vaka kaydederken Hong Kong’da ise Güney Afrika’dan bir gezginde yeni varyant tespit edildi.

    NE KADAR ENDİŞE VERİCİ?

    Yeni türün ne kadar endişe verici olduğuna dair açıklama yapmanın erken olduğunu belirten Dünya Sağlık Örgütü, mevcut yeni varyantın 100’den az tam genomik dizisinin bulunduğunu ve bu durumun yeni türü incelemek için gereken süreyi ve mevcut aşıların buna karşı ne kadar iyi çalıştığını görerek bilgilerin güncelleneceğini söyledi.

    NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

    DSÖ, B.1.1.529’u tartışmak ve resmi olarak bir ilgi veya endişe türü olup olmayacağına karar vermek için Cuma günü bir toplantı çağrısında bulundu.

    DSÖ’nün toplantısı sonrası ise hükümetlerin varyanta yanıt olarak sınır ve seyahat kontrolleri konusunda da harekete geçmeleri bekleniyor.

  • MİT’ten Kandil ve Gara’da operasyon

    MİT’ten Kandil ve Gara’da operasyon

    Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Kandil ve Gara’da düzenlediği operasyonlarda, 6 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerden birinin, örgütün sözde dış ilişkiler sorumlularından ‘Botan’ kod adlı Nihat Gören olduğu tespit edildi.

    Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, MİT’in PKK’ya yönelik Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlarla Gara’da 4, Kandil’de 2 terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerden birinin, PKK/KCK’nın sözde dış ilişkiler sorumlularından, ‘Botan’ kod adlı Nihat Gören olduğu tespit edildi. Gara’da etkisiz hale getirilen terörist Gören’in, bir süre PKK’nın ‘TAK yapılanması’nda faaliyet gösterdiği, TSK’nın gerçekleştirdiği ‘Pençe’ operasyonlarında yaralanıp, tedavi edilmesi sonrası PKK tarafından Gara alanında görevlendirildiği öğrenildi.

  • Yargıtay’dan iş arama izni kararı

    Yargıtay’dan iş arama izni kararı

    Milyonlarca özel sektör çalışanını yakından ilgilendiren emsal bir karara imza atan Yargıtay, isteyen işçinin iş arama izninin ücretini alabileceğine hükmetti.

    İş Kanunundaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmadığına dikkat çeken Yüksek mahkeme; talepte bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesinin zorunlu olduğuna, işverenin bu konuda bir taktir hakkının bulunmadığına karar verdi.

    Yıllardır çalıştığı şirketten Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 13/A-1. maddesi gereğince emekliye ayrılmasının kararlaştırılan işçi soluğu mahkemede aldı. 22 haftalık ihbar öneli kullanabileceğinin bildirildiğini belirten davacı işçi, ihbar öneli içerisinde işverenin her gün günde 4 saat iş arama izni vermek mecburiyetinde olduğunun düzenlendiği, iş arama izni kullandırılmayıp çalıştırılan ve fiilen işine son verildiği için arama izinlerine ilişkin ücretin yüzde 100 zamlı olarak ödenmesi gerektiğini ileri sürerek iş arama izni alacağının faiziyle davalıdan tahsilini talep etti. Davalı iddiaları reddetti.

    İş Mahkemesi, davacının bilirkişi tarafından hesaplanan iş arama izni alacağına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Davalı şirket tarafından temyiz edilen karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nce bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, iş arama izninde işçi çalıştırılır ise çalıştığı sürenin ücretinin zamlı ödeneceğinin düzenlendiği, zamlı ücret ödendiğinin ise davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı verdi. Direnme kararı da davalı avukatı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.

    Genel kuruldan milyonlarca özel sektör çalışanına müjde niteliğinden bir karar çıktı. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 s. Kanun/İK. ) işçiye bildirim süresi içinde iş arama imkânının tanındığı 27. Maddesindeki, ‘Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatlerin içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir.

    İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder’ ifadesi hatırlatıldı.

    Yargıtay kararında, “İşçinin talebi olmaksızın işveren iş arama izni vermek ve kullandırmak zorundadır. Bu borç bizzat kanundan kaynaklanmakta olup işçinin işverenden iş arama izin isteğinde bulunması gerekmediği gibi izin istenmesi hâlinde de işverenin kabul edip etmeme yetkisi bulunmamaktadır. Davacıya 55 yaşını doldurduğundan TİS hükümlerine göre emekliye ayrılmasının kararlaştırıldığı, 22 haftalık ihbar önelinin bulunduğu, iş arama iznini toplu ya da kısmi olarak hangi tarihler arasında kullanabileceği de belirtilerek seçenekli şekilde kullanmasının mümkün olduğunun bildirildiği ortadadır. Bildirimde ayrıca toplu kullanmadığı taktirde günde 4 saat çalışacağının belirtildiği, davacının da iş sözleşmesinin feshinin yasaya, işyeri uygulamasına aykırı olduğu ve toplu izinle ilgili yazılı ya da sözlü bir talebinin bulunmadığını belirterek itirazda bulunduğu, iş arama izninin kullanılması gerektiğine ilişkin hatırlatma amaçlı yapılan ikinci ihtara yönelik olarak da daha önceki yazılı itirazını tekrarladığını, fesih işleminin hukuki olarak geçerli olmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Davacının iş arama iznini kullanmadığı ihbar süresince davalı işyerinde tam gün mesai ile çalıştığı ise sabittir. Gerçekten de İş Kanunundaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmamıştır. Talep bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup işveren bu konuda bir taktir hakkına sahip değildir. Somut olayda olduğu gibi davalı işveren tarafından iş arama izninin kullanılması için yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İşverenin izin verildiğini belirttiği gün ve saatlerde çalışılmak istenmesi durumunda işçiye iş verilmemesi gerekir. Ayrıca davacı işçi bildirimlere yaptığı itirazında feshin yasaya ve işyeri uygulamasına aykırı olduğunu belirtmiş olup iş arama iznini kullanmak istemediği yönünde bir beyan veya bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu nedenle iznin kullandırılması gerekirken çalıştırılan davacıya izin kullanmaksızın alacağı ücrete ilaveten çalıştırıldığı sürenin ücreti de yüzde yüz zamlı ödenmelidir.

    Bu nedenle emredici düzenleme gereği iznin kullandırılmasının zorunlu olduğunun kabulü ile alacağın hüküm altına alınması gerektiğini karara bağlayan direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı işverenin yaptığı hatırlatmalarla yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının serbest iradesiyle izin hakkını kullanmama yönünde tercihte bulunduğu bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir. O hâlde mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir” denildi.

  • 2.el otomobil satışında emsal karar

    2.el otomobil satışında emsal karar

    İkinci el otomobil satışlarına dair Yargıtay’dan emsal bir karar çıktı. Yüksek mahkeme, internetten araç satış ilanı verip kaparoyı da aldıktan sonra satışı gerçekleştirmeyen kişinin ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçunu işlediğine hükmetti.

    Yıllardır hayalini kurduğu otomobili almak için internet başına geçen, tüketici, beğendiği bir otomobili tespit etti. İlan sahibine ulaşan tüketici, kaparo olarak 100 TL verilen hesap numarasına yatırdı. Aradan günler geçmesine rağmen ilan sahibine bir türlü ulaşmayı başaramayan tüketici, dolandırıldığını anlayınca Cumhuriyet Savcılığı’nın yolunu tuttu.

    Yapılan soruşturmada araç almak isteyen onlarca kişiden 100’er TL kaparo alan dolandırıcının kimliği tespit edildi. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada, sanık ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçundan hapis cezasına çarptırıldı. Sanık, kararı temyiz edince devreye giren Yargıtay emsâl bir karara imza attı.

    Yüksek Mahkeme kararında şu ifadelere yer verildi:

    “Kaparo olarak yatırılan paranın sanık tarafından çekildiği ancak sanığın suça konu aracın satışını katılana vermediği ve teslimini de yapmadığı ortadadır. Katılanın da bir daha sanığa ulaşamadığı, sanığın bu şekilde haksız menfaat sağladığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin mahkumiyet hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın suç vasfında hata yapıldığına ve verilen kararın yasalara aykırı olduğuna dair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle mahkumiyet hükmünün onanmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”