Etiket: türkiyehaber

  • 1 kuruşluk banka borcundan kurtuldu

    1 kuruşluk banka borcundan kurtuldu

    Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde 2000 yılında çektiği ve ödeyip bitirdiğini zannettiği bir banka kredisinden 1 kuruş borç bakiyesi kalan adama banka tarafından ihtarname çekildi, icraya verileceği söylendi ve avukat parası ile birlikte bin lira 1 kuruş talep edildi. 1 kuruş borcu başına bela olan adamın yaşadığı trajikomik olayın basına yansımasının ardından banka, vatandaşın borcunu kapatıp avukat parasından da vazgeçtiğini bildirerek borcu yoktur yazısı verdi.

    Kadirli ilçesinde yaşayan Mukadder Hatunoğlu, 2000 yılında ilçedeki Ziraat Bankası şubesinden tarım ve hayvancılık kredisi çekti. Kredi borcunu taksitler halinde ödeyen Hatunoğlu borcunun tamamını ödeyerek kredisini kapattı.

    21 yılın ardından geçtiğimiz ay Mukadder Hatunoğlu, Ziraat Bankası’nın hukuk biriminden aranarak 2000 yılında çektiği krediden dolayı hesabın kapanmadığını, 0.01 kuruş borcu kaldığını ve bu borcun tahsil edilmesi gerektiği söylendi. Durumu önce telefon dolandırıcılığı zanneden Hatunoğlu, banka şubesine giderek konunun aslını sordu.

    Banka şubesindeki görevli, alacak takibini doğrulayarak Hatunoğlu’na 1 kuruş borcu olduğunu bu borcun hukuk bürosuna sevk edildiğini, borcunu kapatabileceğini ancak öncelikle avukat parası bin TL ödemesi gerektiğini söyledi.

    Bu durum karşısında neye uğradığını şaşırdığını belirten Mukadder Hatunoğlu’nun dramının basına yansımasının ardından banka şubesi, Hatunoğlu’nun 1 kuruş borcunu kapatıp avukat parasından da vazgeçti.

    Yine banka tarafından borcu yoktur kağıdı verilen Hatunoğlu, “2000 yılında çektiğim ve ödeyip bitirdiğim kredi borcumdan 0.01 kuruş borç bakiyesi kaldı deyip 21 yıl aradan sonra bana borç gönderdiler hem 1 kuruşu hem de bin TL avukat parası talep ettiler. Ziraat Bankasına teşekkür ediyorum, şu anda mağduriyetim giderildi ancak kendilerine de bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Benim 1 kuruş borcumun peşine düşeceklerine iş adamı Lütfü Türkkan’a verdikleri 36 milyon doların peşine düşsünler onu tahsil etsinler bazı iş adamlarına verdikleri 800 milyon doların peşine düşsünler” şeklinde konuştu.

  • BUTGEM’den istihdam garantili mesleki eğitim

    BUTGEM’den istihdam garantili mesleki eğitim

    Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Eğitim Vakfı çatısı altında faaliyetlerini sürdüren BUTGEM ve İŞKUR ortaklığında düzenlenecek istihdam garantili düz dokuma operatörlüğü kursları ile 60 firmanın 700’e yakın işçi talebinin karşılanması hedefleniyor. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, otomotiv, makine ve metal sektörleri başta olmak üzere tüm sektörlerde istihdam garantili kurslar düzenlediklerini belirterek, firmalara istihdam talepleri için BUTGEM’e başvurmaları çağrısında bulundu.

    Bugüne kadar farklı sektörlerde gerçekleştirdiği bin 100’ü aşkın kurs programıyla 35 binden fazla kişiyi meslek sahibi yapan BUTGEM, istihdam garantili “düz dokuma operatörlüğü” kurslarına başlıyor. İŞKUR işbirliğinde, “Meslekî Eğitim ve Beceri Geliştirme İşbirliği Projesi” (MEGİP) kapsamında düzenlenecek düz dokuma operatörlüğü kurslarına katılacak kursiyerler BTSO Altıparmak hizmet binasında gerçekleştirilen işçi-işveren buluşması ile belirlendi. Toplam 60 firmanın, 700 kişilik istihdam talebinde bulunduğu proje kapsamında düzenlenen istihdam buluşmasında firma temsilcileri 3 gün boyunca iş arayan vatandaşlarla iş görüşmeleri gerçekleştirdi.

    BTSO Başkanı İbrahim Burkay, sanayinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelik ve donanımda insan kaynağı yetiştirilmesinin Türkiye’nin küresel rekabetçiliğinin artırılması için en önemli adımlardan biri olduğunu söyledi. Özellikle pandemi sonrası Türkiye’ye yönelik artan tedârik talebinin karşılanması ve ihracat fırsatının değerlendirilmesi için tüm firmaların hazırlıklı olması gereken bir dönemden geçtiklerini aktaran Başkan Burkay, “Bu konuda yeni üretim kapasitelerinin oluşturulmasının yanı sıra nitelikli insan kaynağının da yetiştirilmesi gerekiyor. BTSO olarak bu doğrultuda, üyelerimizin destekleriyle çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. İş dünyamızın son dönemde sıklıkla dile getirdiği nitelikli eleman sorununa çözüm oluşturabilmek adına BUTGEM’de İŞKUR ile birlikte istihdam garantili mesleki eğitim kurslarına başladık” dedi.

  • Benzine zam! Pompa fiyatlarına yansımayacak

    EPGİS: Benzinde 29 KRŞ/LT Fiyat artışı gerçekleşmiş olup, artış mevcut uygulama olan EŞEL MOBİL Sistemi gereği ÖTV’den karşılandığından pompa fiyatlarına yansımayacaktır.
    Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası benzine 30 Eylül’den itibaren geçerli olmak üzere 29 kuruş zam yapıldığını, artışın, eşel mobil sistemi gereği ÖTV’den karşılandığından pompa fiyatlarına yansımayacağını duyurdu.

    Zam haberini Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) resmi sosyal medya hesabından duyurdu.

    EPGİS’in paylaşımı şöyle: “Akaryakıt Ürünlerinde ÖTV Düzenlemesi 30/09/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere; Benzinde 29 KRŞ/LT Fiyat artışı gerçekleşmiş olup, artış mevcut uygulama olan EŞEL MOBİL Sistemi gereği ÖTV’den karşılandığından pompa fiyatlarına yansımayacaktır.”

  • Günde milyonlarca ekmek çöpe gidiyor

    Günde milyonlarca ekmek çöpe gidiyor

    Çöpe giden her gıdanın sadece israfa değil, aynı zamanda küresel ısınma ve iklim değişikliğine de sebebiyet verdiğine dikkat çeken Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, israfın önüne geçebilmek için adil, sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sisteminin vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

    ‘Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü’ dolayısıyla açıklama yapan Özer Matlı, gıda israfının dünyanın en büyük meselelerinden biri olduğunu ifade etti. 2021 BM gıda israfı endeksi raporunun, dünyada her yıl 931 milyon ton gıdanın israf edildiğini ortaya koyduğunu söyleyen Başkan Özer Matlı, “Ülkemiz maalesef her yıl 93 kilogram ile dünyanın en çok kişi başı gıda israfı yapan ülkeleri arasında yer alıyor. Her gün yaklaşık 5 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Hâlbuki uygun şartlarda saklanmayan, çöpe giden her gıda ile su, toprak, enerji ve emek israfına yol açtığımız gibi küresel ısınma ve iklim değişikliğine de sebebiyet veriyoruz. Öyle ki küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 10’u, tüketilmeden çöpe giden gıdalardan kaynaklanıyor” dedi.

    Gıda israfına karşı topyekün mücadele

    Koronavirüs salgınında tarım ve gıdanın öneminin net bir biçimde anlaşılmasına rağmen küresel çapta tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gittiğini ifade eden Başkan Özer Matlı, gıda israfına karşı sadece ferdî çabaların yeterli olmadığını, ülkelerin de bu meseleyle başa çıkacak politikalar ortaya koyması gerektiğini vurguladı. Bu noktada, döngüsel ekonomi ile birlikte Avrupa Yeşil Mutabakatının tam merkezinde yer alan ‘çiftlikten çatala’ stratejisinin önemine dikkat çeken Özer Matlı, “Döngüsel ekonomi ile üretim sisteminde oluşan her atığın yeniden değerlendirildiği, hammadde maliyetlerinin minimize edildiği, kaynakların verimli kullanıldığı sürdürülebilir bir üretim modeli hedeflenirken, Çiftlikten çatala stratejisi ise sürdürülebilir gıda sistemlerini daha adil, sağlıklı ve çevre dostu hâle dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu stratejinin genel parametrelerine bakacak olursak, meselâ pestisit (bakteri ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldıran kimyasalların) kullanımında yüzde 50, gübre kullanımında en az yüzde 20, çiftlik hayvanları ve su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan anti mikrobiyal ilaçların satışında ise yüzde 50 azalma sağlanması, organik tarım arazilerinin toplam tarım arazileri içerisindeki payının da yüzde 25’e ulaşması hedefleniyor” diye konuştu.

    “Sürdürülebilir tarım uygulamaları ile israfın önüne geçebilmek mümkün”

    Yeşil Mutabakatın, tarım ürünleri ihracatının yüzde 30’unu Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapan Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiğine dikkat çeken Özer Matlı, “En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar net-sıfır karbon salınımı hedeflerken, ticaretimizin devamlılığını sağlamak ve gıda israfını azaltmak için sürdürülebilir tarım uygulamalarını hızla hayata geçirmemiz gerekmektedir. Bu noktada, Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Plânı doğrultusunda Borsamız üyesi üreticilerimizden başlayarak, tarımda pestisit ve fennî gübre kullanımını azaltmalı, Ar-Ge ve inovasyona ağırlık vermeli, teknoloji odaklı sürdürülebilir tarım uygulamalarını ve organik tarımı geliştirip teşvik ederek ülke geneline yaymalı; gıda üretimini, nakliyesini, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, ekolojik denge gözeterek çevreye etkilerini ve israfı asgariye indirecek stratejileri vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

  • Çiftçinin attığı markette 6 lira

    Çiftçinin attığı markette 6 lira

    Türkiye’nin limon üretiminin önemli bir bölümünü karşılayan Adana’da çiftçinin çöpe attığı ıskarta limonu yerel zincir marketler kilogramı 5-6 liradan satıyor.

    Türkiye’nin narenciye üretiminin üçte birini gerçekleştiren Adana’da yaklaşık 135 bin dekar alanda üretimi yapılan mayer cinsi limonda hasat sürüyor. Bahçede kilogram fiyatı 1 ile 1 buçuk lira arasında değişen limona talep olmazken çiftçinin çöpe attığı ıskarta limonu ise yerel zincir marketler kilogramı 5-6 liradan satışa sunuyor.
    Yerel zincir marketlerin ıskarta limonları kimi zamandan bahçeden, kimi zamanda narenciye paketleme tesislerinden 40-50 kuruşa aldıkları öğrenildi.

    “HİÇ KİMSENİN ALMADIĞI LİMONU ALMAK YANLIŞ”

    Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Zincir marketlerde bizim kasaya koymadığımız ıskarta, hastalıklı ürünler marketlerde 5 lira 75 kuruştan satılıyor. Bu limonlar satılmamalı, çöpe gitmeli. Ağaçta daha iyisi alıcı bulamazken 4-5 katına ıskarta limonlar satılmakta. Aslında bunun iyisi marketlerde 3 liraya gitse çiftçi bundan para kazanacak. Fiyatı da ucuz olduğundan dolayı tüketim artacak. Marketlerde 3 lira ile 3 buçuk liraya birinci kalite limon satılabilir. Hiç kimsenin almadığı limonu satmak yanlış” diye konuştu.

    “ISKARTA MEYVELER ZİNCİR MARKETLERE SATILMAMALI”

    Denetimlerin artması gerektiğini vurgulayan Doğan, “Adana Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından denetimler yapılmalı. Iskarta meyveler zincir marketlerde satılmamalı. Iskarta ürünler semt pazarlarında dahi satılmazken Adana’nın merkezindeki bir zincir markette satılması bizleri üzüyor. Fiyatlar bu kadar ucuz olmasına rağmen alıcı yok. Yurt dışına ürün gitmiyor” ifadelerini kullandı.

    “DFİF TEKRARDAN GELMELİ”

    Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’nun (DFİF) tekrardan gelmesi gerektiğini de aktaran Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, “Zincir marketler gelsin ben bahçeden 1 buçuk ile 2 liraya onlara en kaliteli ürünü temin ederim. Onlar da aldıkları ürünleri 3 liraya satsınlar. Iskarta meyveyi oraya koymaları bile ayıp. Ben markette kendi gözümle gördüm, resmini de çektim ve utandım” dedi.

  • Mersin sahilleri müsilaj tehlikesi altında

    Mersin sahilleri müsilaj tehlikesi altında

    Geçen aylarda Marmara Denizinde devasa boyutlara ulaşarak büyük bir çevre sorununa neden olan müsilaj, Mersin’de de özellikle kapalı küçük koy ve körfezlerde risk oluşturmaya başladı. Mersin sahillerinin müsilaj tehlikesi altında olduğu uyarısı yapan Prof. Dr. Deniz Ayas, önlem alınmadığı ve eylem planları devreye sokulmadığı takdirde kentin büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

    Deniz bilimciler, müsilaj tehlikesine dikkat çekmeye devam ediyor. Marmara Denizini adeta istila etmesiyle Türkiye gündemine oturan müsilajın devam eden bir sorun olduğu uyarısında bulunan bilim insanları, tehlikenin sadece Marmara’yı değil, sahili olan tüm kentlerini kapsadığını belirterek, bir an önce önlem alınması ve eylem planlarının hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

    Mersin risk altında

    321 kilometrelik sahil şeridine sahip Mersin de müsilaj açısından riskli illerin başında geliyor. Özellikle deniz dibinde yapılan çalışmalar, Mersin’in batısında müsilaj olduğunu ortaya koydu. Şimdilik akıntının fazla olmadığı küçük koy ve körfezlerde görülen müsilajın, önlem alınmazsa tıpkı Marmara’daki gibi devasa boyutlara ulaşabileceği ve kentin büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıya kalabileceği uyarıları yapılıyor.

    “Mersin’de kapalı koy ve körfezlerde müsilajı görüyoruz”

    Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, Mersin’deki müsilaj tehlikesini İHA muhabirine anlattı. Müsilajın devam eden bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Ayas, “Müsilaj, doğal deniz ekosistemi içerisinde özellikle planktonik canlı gruplarının belli şartlar bir araya geldiğinde sayılarını astronomik düzeyde arttırarak oluşturdukları doğal bir olgu. Bu, Mersin’de de oldu. Eğer ortamda azot, fosfor gibi atıksu deşarjından kaynaklı kirleticiler varsa bunlar uygun şartlar sağlıyor. Özellikle sonbahar ya da ilkbahar başlarında planktonik canlı gurupları sayılarını artırarak doğal bir bileşik olan müsilajı oluşturuyorlar. Mersin sahillerinde kapalı koy ve körfezlerde, akıntı hızının düşük olduğu yerlerde biz müsilajı görüyoruz” dedi.

    “Mersin’de ciddi problemlere yol açabilir”

    Müsilajla ilgili araştırmalarının da devam ettiğini, şimdi tekrar ‘müsilaj oluşuyor mu’ diye tüm sahili taramaya başladıklarını kaydeden Ayas, özellikle küçük koy ve körfezlerde müsilajla ilgili bir araştırma projesi başlattıklarını, yoğun bir dalış programıyla müsilajı burada tekrar belgelemek istediklerini vurguladı.

    Mersin’de, müsilajın Marmara’daki gibi büyük kütleler halinde oluşmasa bile özellikle uygun yerlerde ciddi problemlere yol açabileceğini dile getiren Ayas, şu anda Mersin’in Silifke ilçesi açıklarındaki Dana Adası ve Boğsak tarafındaki daha kapalı alanlarda müsilaja rastladıklarını ifade etti. Ayas, “Kazanlı’dan Anamur’a kadar bir tarama gerçekleştirmek istiyoruz. Müsilajın geçen sene de oluştuğu dönem ekim-kasım aylarıydı. Bu faaliyet sonucunda Mersin’de müsilajın oluştuğu bölgeleri çok daha net söyleyebiliriz. Ama şu anda akıntı hızının daha düşük olduğu ve kirletici yükünün de biraz fazla olduğu bölgelerde tabi ki oluyor. Göksu Nehri çok önemli burada; kıta içi kirliliği yoğun bir şekilde denize deşarj ediyor. Göksu Nehrinin etkilediği alanlar Dana Adası, Tisan, Yeşilovacık’a kadar ulaşıyor. Öte yandan, Silifke bölgesinde çok yoğun tarımsal aktivite yapılıyor, dolayısıyla gübre sularında da bu kirlilik mevcut. Tabi ki yazlık sitelerin de etkisi var. Biz bu sitelere su sağlıyoruz, belediyelerin görevi bu ama bu çıkan atık suyu ne yapacağımızı düşünmüyoruz. Sorun burada. Küçük, basit filtrasyonlarla bu atık suyu denize deşarj ediyoruz. Çok yoğun bir şekilde azot, fosfor gibi kimyasal molekülleri denize salıyoruz” diye konuştu.

    “Tüm sahil kentlerimiz risk altında. Eylem planları tüm kentlerde yapılmalı”

    “Hem Mersin hem tüm sahil kentlerimiz, deşarja bağlı bu kirleticiler ya da taban veya yüzey sularına bağlı taşınan kirleticiler yönünden risk altında” diyen Prof. Dr. Ayas, Marmara ölçeğinde önerilen eylem planları gibi ileri biyolojik filtreler ve ileri arıtma sistemlerinin tüm kentlerde bir lüks değil, zorunluluk olması gerektiğinin altını çizdi. Önlem için ilgili tüm kurumlara çağrı yapan Ayas, “Belediyeler ve bakanlığa bağlı yerel kurumların ve merkezi otoritenin bir bütün halinde tüm kentleri kapsayacak bir eylem planına ihtiyaç var, çünkü tarımsal üretim sahil kentlerimizde fazla; Antalya’da da öyle Mersin’de öyle. Bir sürü sebze meyve buralarda üretiliyor, çok yoğun tarımsal sular yüzey sularıyla denizlere taşınıyor. Yerleşimler çok fazla, yaz ayalarında sahil kentlerinde nüfus çok çok artıyor. Bu da çok büyük bir kirlilik yükü oluşturuyor. Denizin bunu taşıma kapasitesinin üzerine çıkabilecek bir durum var. Bununla ilgili eylem planları sadece Marmara ölçeğinde değil, tüm kentlerde yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Tüm etkileri minimuma indirmek zorundayız”

    Bu önlemler alınmazsa en başta besin zincirinin etkileneceği uyarısında bulunan Ayas, denizi kirletmenin besin zincirini de kirletmek anlamına geldiğini söyledi. Ayas, “Denizdeki ekosistem içerisinde dengeleri tahrip ediyoruz. Bu açıdan koruma önceliklidir. Denizleri doğal ekosistem olarak kabul etmek zorundayız. Oralar vahşi sistemlerdir, oraya minimum etki prensibiyle koruma öncelikli olarak insanın neden olduğu tüm etkileri minimuma indirmek zorundayız. Bu bir zorunluluk” dedi.

    Müsilajın, doğal sistemlerin verdiği bir refleks olduğuna işaret eden Ayas, şöyle devam etti: “Biz kirliliği denize deşarj ediyoruz, sistem de aslında bunu bertaraf etmeye çalışıyor. Aslında sistemin kendini koruma mekanizması. Sistem bize bir uyarı veriyor, ‘Burada fazla kirlilik var; ben bunu müsilaj oluşturarak yok etmeye çalışıyorum’ diyor. Onu besin zincirine sokuyor, doğal bir bileşik olduğu için bazı balık grupları bunları yiyor. Yani deniz kendi çözmeye çalışıyor. Ama Marmara’da çözemedi, çünkü devasa boyutlara ulaştı. Ayrıca orada balık popülasyonları aşırı sömürülmüş ve bu tüketilebilir boyutların çok ötesine geçmiş. Mersin’de de bu oluşuyor, biz kirletiyoruz, deniz kendini korumaya çalışıyor ve bu müsilaj minimal boyutlarda oluştuğu için besin zincirine direk besin olarak giriyor. Balık ve bazı yengeç grupları bunu tüketerek o kirliliği ortadan kaldırıyor. Ama önlem alınmazsa Mersin’de de bunun devasa boyutlara ulaşmaması için hiçbir neden yok. Özellikle kapalı koy ve körfezlerde, akıntı hızının düşük olduğu yerlerde ciddi riskler görüyoruz. Mutlaka kontrol altında tutulmalı.”

  • MEB’den 156 yeni e-Sınav salonu

    MEB’den 156 yeni e-Sınav salonu

    Milli Eğitim Bakanlığı, yıl sonuna kadar 156 yeni salon daha oluşturarak, 81 ildeki e-Sınav salonu sayısını 500’e çıkarma kararı aldı. Bu sayede e-Sınav salonlarından aynı anda 11 bin kişi yararlanabilecek.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, 2020 yılında 81 il ve 70 ilçede toplam 151 e-Sınav merkezi, 194 sınav salonu vardı. Bu salonlardan aynı anda yararlanabilen kişi sayısı ise 4 bin 290’dı. 2021 yılında 150 yeni salon daha yapılarak, e-Sınav salon sayısı 344’e yükseltildi. Merkezlerden aynı anda yararlanabilecek kişi kapasitesi de 6 bin 880’e çıkarıldı. Yeni planlamaya göre, yıl sonuna kadar 156 yeni e-Sınav salonu daha oluşturulacak. Böylelikle 81 ildeki e-Sınav salonu sayısı 500’e çıkarılacak ve bu salonundan aynı anda 11 bin kişi yararlanabilecek. Milli Eğitim Bakanlığı’nca Türkiye’de aynı anda en fazla kişinin hizmet alabildiği e-Sınav merkez ağına sahip olunacağı belirtildi.

    Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bakanlığın e-Sınav merkezlerinde ehliyetten mesleki eğitimde kalfalık ve ustalık sınavlarına pek çok sayıda sınav yapıldığını belirterek, bu merkezlerde diğer kurumlara da sınav hizmeti verilebildiğini hatırlattı. Özer, “Dört beceride Türkçe sınavı gibi uygulamalarımızı da bu merkezlerde yapıyoruz. Dolayısıyla e-sınav merkezlerimizin kullanım kapasitesi giderek artıyor. Öğrencilerimizin ve vatandaşlarımızın bu merkezlere kolay erişebilmeleri, bizim sunduğumuz hizmetin kalitesi açısından oldukça önemli. Bu nedenle 2021 yılında özellikle ilçelerimizdeki e-sınav merkezi sayısında ciddi bir artış planladık” dedi.

    Bakan Özer, e-Sınav merkezlerinin kullanımının yaygınlaşacağını da aktararak, “Önümüzdeki yıl açık ortaokul ve lise sınavlarını da e-sınav merkezlerinde yapmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

  • 8 köyde ‘mavi dil’ karantinası

    8 köyde ‘mavi dil’ karantinası

    Edirne’nin merkez ve Havsa ilçesinde küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarda hastalıktan şüphelenilmesi üzerine, ilgi kurumlara bağlı uzman ekipler hayvanlardan numune aldı.

    Yapılan araştırmalar sonucu hayvanlara mavi dil hastalığı teşhisi konuldu. Edirne Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, hastalığa karşı tüm tedbirleri alıp mücadele başlattı.

    Mavi dil hastalığı tespit edilen köyler ile beraber, çevrelerindeki 10 kilometrelik alan içerisinde kalan toplam 8 köyde karantina başlatıldı.

    BELEDİYE YASAK GETİRDİ

    Karantina uygulanan köyler ile ilgili Havsa Belediyesi de radikal kararlar aldı. Havsa Belediyesi’nden yapılan duyuruda, küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarda oluşan mavi dil hastalığı sebebiyle, Havsa ilçesine bağlı Azatlı ve Abalar köyleriyle beraber Edirne merkeze bağlı Orhaniye, Karakasım, Doyran, Elçili, Tayakadın ve Üyüklütatar köylerinden gelecek hayvanların ilçede kurulan hayvan pazarına alınmayacağı belirtildi.

    HAYVAN SAHİPLERİ AŞI YAPTIRMA TELAŞI İÇİNDE

    Edirne’nin Abalar Köyü’nde yaşayan Nedim Buruldağı, Mavi Dil hastalığı tespit edilen hayvanların bulunduğu köyün etrafında yer alan 10 kilometrelik alanda karantina uygulandığını söyledi. Koyun sahiplerinin hayvanlarına aşı yaptırma telaşı içerisinde olduğunu anlatan Buruldağı, ikamet ettiği Abalar Köyü’nün de karantinada olduğunu belirtti.

    Azatlı köyünde yaşayan vatandaşlardan Ahmet Çiftçi, köylerinin tedbir amaçlı karantinada olduğunu ifade etti. Mavi dil hastalığıyla mücadele için gerekli tedbirlerin alındığının altını çizen Çiftçi, bir an önce karantina sürecinin tamamlanmasını beklediklerini söyledi.

  • 11 terörist etkisiz hale getirildi

    11 terörist etkisiz hale getirildi

    Milli Savunma Bakanlığı, Barış Pınarı bölgesinde 11 PKK/YPG’li teröristin operasyonla etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

    Bakanlığın Twitter’daki hesabından yapılan açıklamada, “Geçit vermeyeceğiz! Terör örgütü PKK/YPG’nin Barış Pınarı bölgesindeki güvenlik ve huzur ortamını bozmaya yönelik sızma ve saldırı girişimi, kahraman komandolarımız tarafından önlendi. 11 PKK/YPG’li terörist başarılı bir operasyonla amaçlarına ulaşamadan etkisiz hale getirildi” denildi.

    https://twitter.com/tcsavunma/status/1440948262408708097

  • Ulaştırma Bakanı köprünün ücretini açıkladı

    Ulaştırma Bakanı köprünün ücretini açıkladı

    Asya ile Avrupa’yı Çanakkale üzerinden birbirine bağlayan köprüde sona gelindi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün 18 Mart 2022’de açılacağını söyleyerek köprünün ücretini açıkladı. Karaismailoğlu, “Köprü açıldığında da geçiş ücreti 15 Euro olacak” dedi. İstanbul’daki metro simgesi polemiğiyle ilgili de açıklama yapan Bakan, “Biz sadece Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığı metrolara ‘U’ harfini koyuyoruz. Harflere takılmamak lazım” diye konuştu.

    GEÇİŞ ÜCRETİ NE KADAR OLACAK?

    Köprünün inşaatıyla ilgili bilgi veren Bakan Karaismailoğlu bitirme tarihinin 18 Mart 2022 olarak belirlendiğini söyledi. Karaismailoğlu, “Şu an ki mevcut gemi tarifesinde göre otomobillerden 85 lira bir ücret alınıyor. Buna göre köprü açıldığında da geçiş ücreti 15 Euro olacak” dedi.

    İSTANBUL’DA METRO SİMGESİ POLEMİĞİ

    İstanbul’daki metro simgesi polemiğiyle ilgili de konuşan Karaismailoğlu, “İstanbul’da Tramvay için ‘T’ var, Marmaray’ın simgesi var. Biz Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığı metrolara ‘U’ harfini koyuyoruz. Harflere takılmamak lazım. Biz şu anda İstanbul’da 7 tane, 103 kilometrelik metro yapıyoruz. Biz Belediyenin metrolarına karışmıyoruz” dedi.

    TURKSAT 6A’YI SPACEX FIRLATACAK

    Türkiye’nin ilk yerli ve milli uydusu olacak TURKSAT 6A ile ilgili de bilgi veren Karaismailoğlu, “Elon Musk ile işbirliğimiz devam ediyor. 2023’ün ilk aylarında uzaya fırlatacağız” açıklamasında bulundu.

    KANAL İSTANBUL’DA SON DURUM

    Kanal İstanbul projesiyle ilgili son durumu aktaran Karaismailoğlu, “Muhalefet Birinci Boğaz Köprüsü için de istemiyoruz diyordu. İstanbul Havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu, Marmaray gibi büyük projelerin altından kalktık. Geriye Kanal İstanbul kaldı. Çalışmalarımız hızlı bir şekilde devam ediyor. İnşallah ihalesini en kısa zamanda yapıp hızla bir şekilde başlayacağız. İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğini yönetmek için alternatif bir su yoluna ihtiyaç var. Bunların hepsini düşünmek, incelemek bunlara karşı projeler oluşturmak lazım. Kanal İstanbul bunların sonucudur” diye konuştu.

    Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorunu için de Kanal İstanbul’un yapılması gerektiğini söyleyen Karaismailoğlu, “Müsilaj suyun sıcaklığının artması, suyun hareketsizliği ve çevredeki kirlilik nedeniyle oluşuyor. Kanal İstanbul oradaki hareketin artmasına neden olacak” dedi.