Etiket: türkiyehaber

  • Türk doktor adayının gururlandıran başarısı

    Türk doktor adayının gururlandıran başarısı

    İSTANBUL’da intörn doktor olarak tıp eğitimine devam eden 24 yaşındaki Enis Çağatay Yılmaz’ın, geliştirilmesinde katkı sağladığı; bir su kaynağının kullanılabilirliğini normal metotların aksine yapay zeka kullanarak çok daha hızlı ve ucuz değerlendiren yöntem, İngiltere’de yayınlanan ‘Nature Light: Science & Application’ adlı dünyaca ünlü bilim dergisinde makale olarak yer aldı.

    İzmir’de 1996 yılında doğan Enis Çağatay Yılmaz, kentteki fen lisesinden mezun olduktan sonra girdiği 2014 yılı LYS MF-3 alanında Türkiye üçüncüsü oldu. Araştırma merakı nedeniyle önceleri mühendis olmak isteyen sonraları rotasını tıp alanına çeviren Yılmaz, hayallerine ulaşmak için Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yolunu tuttu. Hazırlık sınıfındayken ABD’ye giden Yılmaz, 9 ay boyunca dil eğitimi aldı. Tıp eğitiminin birinci yılında okul içinde ve dışında, sosyal aktivitelerden kopmayıp öğrenci kongreleri düzenleyen Yılmaz, 2’nci sınıfta Harvard Üniversitesi’nde Dr. Teng’in laboratuvarına yaz stajı için kabul aldı. Nörodejeneratif hastalıklar ve travmatik beyin hasarıyla ilgilenen laboratuvarda konfokal mikroskopla çalışma imkanı bulan Yılmaz, 3’üncü sınıfta, üyesi olduğu Dünya Tıp Öğrencileri Federasyonu’nun (TURKMSIC) düzenlemiş olduğu Türkiye geneli sınav sonucunda, İtalya’da bir ay boyunca kardiyoloji bölümünde staj yapma hakkı kazandı.

    TEK TIP ÖĞRENCİSİ OLDU

    Cenova’daki eğitiminin ardından Yılmaz, üyeleri mühendis olan, mikroskoplar ve yapay zeka üzerine odaklanan Prof. Dr. Aydoğan Özcan’ın rehberliğindeki University of California Los Angeles’taki laboratuvarda tek tıp öğrencisi olarak 3 ay geçirdi. 4’ncü sınıfın yaz dönemini, Prof. Dr. Özcan’ın laboratuvarı UCLA’da proje çalışması ile Tayvan’daki Kulak-Burun-Boğaz ve Dermatoloji Bölümleri’nde staj yaparak geçiren Yılmaz, şimdilerde ise intörn doktor olarak hedeflediği radyoloji uzmanlığı yolunda emin adımlarla ilerliyor.

    DÜNYACA ÜNLÜ DERGİDE YER ALDI

    Yılmaz, henüz genç yaşına rağmen dünyanın dört bir tarafında verdiği emeklerinin ilk karşılığını 10 Temmuz 2020’de aldı. Yılmaz’ın, geliştirilmesinde emek verdiği bir su kaynağının kullanılabilirliğini normal metotların aksine yapay zeka kullanarak çok daha hızlı ve ucuz değerlendiren yöntem, İngiltere’de yayınlanan ‘Nature Light: Science & Application’ adlı dünyaca ünlü bilim dergisinde yer aldı. Başarısıyla ailesini ve hocalarını gururlandıran Yılmaz, “Geliştirdiğimiz yöntem, dünyada halk sağlığı için çok önemli bir çalışma. Şöyle düşünelim, ortada bir su kaynağı var. Suyun ne kadar temiz olduğunu anlamak için tetkikler yapılıyor. Bunlar uzun süreli oluyor. Sonuçlar 2-3 günde çıkabiliyor. Bizim yöntemimiz ise, bir su kaynağının ne kadar temiz olduğunu yapay zekayı kullanarak kısa sürede ortaya çıkarıyor. Standart yöntemlere göre hem daha ucuz hem de daha kolay. Önü çok açık bir yöntem. İlk adımda çok büyük bir başarı elde ettiğim için çok mutluyum. Özellikle Koronavirüs riski yaşadığımız şu günlerde ve benzer süreçlerde insan sağlığına katkıda bulunacak önemli bir çalışma olması beni ayrıca sevindirdi” diye konuştu.

  • “Türkiye’de hastalığın şiddeti azalmadı”

    “Türkiye’de hastalığın şiddeti azalmadı”

    SağlıkBakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Sema Turan, virüsün hastalar üzerinde ilk çıktığı zamanki etkisiyle şu anki etkisinin değişmediğini belirterek, “Hastalığın şiddeti azalmadı. Solunum açlığı çeken hastalarla yoğun bakımda mücadele eden bizler olayın ne kadar dramatik ve kötü olabileceğini görüyoruz” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Sema Turan, son zamanlarda artan vaka sayılarını değerlendirdi. Turan, pandemi sürecinin devam ettiğini hep vurguladıklarını söyledi. Turan, “Pandemi henüz bitmedi. Yaz aylarının getirdiği rehavet bu sorunun daha da çok artmasına ve dolaylı olarak da sayıların artışında etkili oldu. Halkımızı devamlı olarak uyarıyoruz. Tedirginliklerimizi paylaşıyoruz. Uyarıları ciddiye almamız gerektiğini iletiyoruz. Tedbirleri elden bıraktığımızda karşılaşacağımız durumun bu olacağını hep iletmiştik ve yine iletmeye devam ediyoruz. Duyarlılığımızı kaybetmememiz lazım” diye konuştu.

    ‘TÜRKİYE’DE BEKLEDİĞİMİZ BİR ŞEYDİ’

    Doç. Dr. Turan, alınan tedbirlere ne kadar iyi uyulursa hasta sayısının da o kadar azalacağına dikkat çekerek, “Özellikle yaz aylarında kalabalık mekanlarda bir araya gelmeler, maskesiz ve mesafesiz bir arada olmalar bu sonucu yaratıyor. Bu aslında tamamen bizim elimizde. Bir de bu sadece bizim ülkemizin değil aslında tüm dünyanın da sorunu. Dünyada da pandemi devam ediyor. Diğer ülkelerde artan vaka sayılarını da takip ediyoruz. Türkiye’de de beklediğimiz, beklenen bir şeydi aslında. Bu nedenle halkımızı tedbirlere sürekli konuştuğumuz gibi yine uymaya devam ediyoruz. Lütfen maskeye, mesafeye, el hijyenine, kalabalıklarda bulunmamaya dikkat edelim. Kendimiz için ve sevdiklerimiz için. Bu çok önem arz ediyor” dedi.

    ‘HASTALIĞIN ŞİDDETİ AZALMADI’

    Yaşanan vaka artışının beklenen bir durum olduğunu söyleyen Turan, “Bu olağan bir şey. Çünkü bu aldığınız önlemle ilişkili. Eğer önlemlerde bir gevşeme yaratırsanız sayılarda artış olur ve biz sağlık çalışanlarının özel ricası; önlemlere lütfen dikkat edin. Çünkü biz gerekli hizmeti vermeye devam edeceğiz, veriyoruz. Elimizden geldiğince gayret gösteriyoruz. Halkımızın bunu da bir şekilde düşünmesi gerekiyor” diye konuştu.

    Doç. Dr. Turan, virüsün hastalar üzerinde ilk çıktığı zamanki etkisiyle şu anki etkisinin değişmediğini belirterek, “Kesinlikle değişen bir şey yok. Virüsün virülansı ile ilgili değişiklik olup olmadığı konusunda dünya üzerinde de çok ciddi araştırmalar yapılıyor. Burada önemli olan nokta bizim gördüğümüz hasta klinik seviyeleri. Hastaların klinik şiddeti benzer şekilde devam ediyor. O yüzden halkı uyarırken de söylediğimiz şey hep buydu. Hastalığın şiddeti azalmadı. Bunu unutmasınlar. Solunum açlığı çeken hastalarla yoğun bakımda mücadele eden bizler olayın ne kadar dramatik ve kötü olabileceğini görüyoruz. Önlem aldıkları sürece de buna ihtiyaçları kalmayacak. Bu tür uyarılarımıza devam edeceğiz” dedi.

  • BDDK’dan yeni karar!

    BDDK’dan yeni karar!

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), Uluslararası Kalkınma Bankaları (UKB) için sağlanan “TL’ye erişim kısıtlamalarından muafiyeti”nin, UKB’ler dışındaki yurtdışında yerleşik tüm bankaları kapsayacak şekilde genişletildiğini duyurdu.

    BDDK’dan yapılan açıklamada, Uluslararası Kalkınma Bankaları’nın (UKB), belirli koşullar kapsamında, “TL’ye erişim sınırlamalarından muaf tutulmasına” karar verildiği anımsatıldı ve şöyle denildi:

    “Kurulca yapılan değerlendirme neticesinde, söz konusu muafiyetin UKB’ler dışındaki yurtdışında yerleşik tüm bankaları kapsayacak şekilde genişletilmesi uygun görülmüş ve bu kapsamda Kurulun 06.08.2020 tarihli ve 9114 sayılı Kararı ile, UKB’ler dışındaki yurt dışında yerleşik bankalar için yalnızca aşağıda belirtilen işlemler yoluyla yurt içi piyasadan temin edecekleri TL likiditenin tutulmasını sağlamak ve bu TL likiditeyi yalnızca yurt içi piyasalarda:

    -TL cinsinden menkul kıymet almak ve

    – Fazla TL likiditenin yurt içi bankalarda depo edilmesini sağlamak amacıyla kullanacaklarını hesap açtıkları yurt içi bankalara yazılı olarak beyan ve taahhüt etmeleri ve söz konusu muafiyetten faydalanmak üzere Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna bu hesap bilgilerini bildirerek yapacakları yazılı başvurunun olumlu sonuçlanması kaydıyla;

    yurt dışı yerleşik bankaların yurt içi bankalarda açacakları TL hesaplar üzerinden gerçekleştirecekleri,

    – Vadede TL alım yönündeki (swap işleminin ilk bacağında yurt dışı yerleşik bankanın döviz karşılığında TL aldığı) döviz swap işlemlerinin,

    – BIST FX swap piyasasında vadede TL alım yönündeki (swap işleminin ilk bacağında yurt dışı yerleşik bankanın döviz karşılığında TL aldığı) swap işlemlerinin,

    – BIST Repo piyasasındaki repo ve ters repo işlemlerinin,

    – Yurt içi yerleşik bankalarla yapılan TL depo işlemlerinin 12.04.2020 tarihli ve 8989 sayılı Kurul Kararı ile 05.05.2020 tarihli ve 9010 sayılı Kurul Kararı ile getirilen TL’ye erişim sınırlamalarından muaf tutulmasına karar verilmiştir.”

  • Dikkat! “Vücudunuzdaki benleri kontrol ettirin”

    Dikkat! “Vücudunuzdaki benleri kontrol ettirin”

    Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Bilgiç, vücutta yer alan benlerde şekil, boyut ve renk değişimleri olduğu takdirde yılda en az 1 defa dermatoloğa kontrole gidilmesi gerektiğini söyledi.

    AÜ Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Bilgiç, vücutta oluşan benlerin neden olabileceği tehlikeler hakkında bilgi verdi. Benlerin ‘Doğumsal Benler’, ‘Edinsel Benler’ ve ‘Displastik Benler’ olmak üzere 3’e ayrıldığını anlatan Doç. Dr. Aslı Bilgiç, 20 santim üzerinde olan benlerin riskli olabileceğini söyledi. Sonradan kazanılan, sayısı 50 ve 100’ün üzerindeki edinsel benlerin daha fazla risk taşıdığını belirten Doç. Dr. Aslı Bilgiç, benlerinde şekil, renk ve boyut değişikliği olan kişilerin yılda en az 1 defa dermatolog tarafından kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı.

    BENLERİNİZİ GÜNEŞTEN KORUYUN

    Displastik benlerin atipik benler olarak da bilindiğini anlatan Doç. Dr. Aslı Bilgiç, bu benlerin, edinsel, yani sonradan kazanılmış benlerden daha büyük olduğunu söyledi. Renklerinin koyulu açıklı, şekli, boyutu ve kenarlarının biraz daha düzensiz olduğunu aktaran Doç. Dr. Bilgiç, displastik benlerin 3 ya da 6 ayda bir kontrol edilmesi gerektiğini ifade etti. Doç. Dr. Aslı Bilgiç, “Kontroller sırasında displastik benlerden 50 veya 100’ün üzerinde görebiliyoruz. Eğer çok sayıda beniniz varsa özellikle güneşten daha iyi korumak gerekiyor. Çok sayıda beni olan kişilerde normal deriden ben kanseri gelişme ihtimali daha yüksek” dedi.

    BENİN RENGİNE, ŞEKLİNE, BÜYÜKLÜĞÜNE DİKKAT EDİN

    Doç. Dr. Aslı Bilgiç, “Üç ayda bir, aydınlık ortamda baştan ayak kısmına doğru benlerimizi ayna karşısında kontrol edin. Eğer şekil, renk, kenar düzensizliği görülürse, normalde olan beniniz hızlı büyür ya da değişirse, kanama, kaşıntı gibi şikayetleriniz olursa, o benleri erken dönemde dermatolojik kliniklere başvurarak, tedavi ettirmemiz gerekiyor. Erken tanı çok önemli” diye konuştu.

    BAZI BENLER KANSERLEŞEBİLİYOR

    AÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sezer Gürer ise şüphelenilen benlerin biyopsi sonucuna göre alındığını, bazı benlerin ise belli oranda kanserleşme riski olduğunu söyledi. Prof. Dr. Gürer, şöyle konuştu:

    “Ben kanserleri bunlardan bir tanesi. Deride olan ben kanserleri de belirli genlerdeki değişiklik ve buna bağlı olarak kansere dönüşüm yapısı söz konusu olabilir. Tiroidin belli kanser türleri, guatr kanserleri gibi türler yer alabilir. Ya da kalın bağırsak kanserlerinin benzer genetik mutasyonlarla ortaya çıktığı söyleniyor. Kanser oluştuktan sonra illa siyah benler kötü huyludur diye bir şey yoktur. Bazen hafif bir kırmızılık, pembelik tarzındakiler de kendi içinde kötü huylu olarak ortaya çıkabiliyor. Bazen iç organlarda da bunları görmemiz mümkün.”

    1 SANTİMİN ÜZERİNDEKİ BENLERİNİZİ TAKİP EDİN

    Prof. Dr. Sezer Gürer, “Vücuttaki benleri mutlaka takipte tutun özellikle şekil değiştiren deriden biraz kabarıklaşan, renk değiştiren birtakım olaylar gerçekleşirse mutlaka dermatoloğa gitmek gerekir. Bir santimin üzerine çıkan benlerin mutlaka takip edilmesi, hasta sağlığı açısından önemlidir” diye konuştu.

    ET BENİNİ ALDIRMAYI DÜŞÜNÜYOR

    Vücudunun çeşitli yerlerinde et benleri olduğunu belirten Nadide Saraçoğlu (30), “Vücudumda hem çil hem de benler bulunuyor. Benlerimin çok büyüdüğünü fark edemiyorum ama et benimi bazen yanlışlıkla kaşıdığım zaman canım acıyabiliyor. Maalesef kontrol ettirmedim ama kontrole gitmem gerekiyor” dedi.

    YÜZÜNDEKİ ET BENİ BÜYÜMEYE BAŞLAYINCA ALDIRDI

    Yüzünde çok fazla ben olduğunu aktaran Özden Özgün (48), benlerini sık sık kontrol ettirdiğini söyledi. Özgün, “Burnumun kenarında benim vardı, büyümeye başlayınca operasyonla aldırdım. İlk olarak cildiyeye gidildi, ardından genel cerrahi tarafından alındı. Patolojiye gitti ve temiz çıktı” diye konuştu.

    TEHLİKELİ OLUP OLMADIĞINI MERAK EDİYORUZ

    Vücudundaki benleri kontrol ettiğini anlatan Neşe Taykut (42), “Zaman zaman bunların tehlikeli olup olmadığını da merak ediyoruz” dedi. Kızı Zeynep Melek Kılıççı (12) ise “Saçımın arkasında bir ben var. Büyüdüğümde fark ettim, daha önce görmemiştim. Kontrol için gerekirse doktora giderim” diye konuştu.

  • Gaziantep’de demir atölyesinde patlama

    Gaziantep’de demir atölyesinde patlama

    Gaziantep’teki bir demir atölyesinde oksijen tüpünün patlaması sonucu 5 kişi yaralandı.

    Alınan bilgiye göre, merkez Şehitkamil ilçesinde bulunan KÜSGET Sanayi Sitesi’ndeki bir demir atölyesinde patlama yaşandı.

    İhbar üzerine olay yerine arama kurtarma, ambulans ve polis ekibi sevk edildi.

    Patlamanın etkisiyle tesiste büyük hasar meydana geldi.

    Vali Davut Gül, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, oksijen tüpünün patlaması sonucu 5 kişinin yaralandığını belirterek “Adli ve idari soruşturma başlamış olup, yaralılara acil şifalar diliyorum.” ifadelerini kullandı.

  • Prof.Dr. Aksoy’dan korkutan deprem açıklaması

    Prof.Dr. Aksoy’dan korkutan deprem açıklaması

    Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Elazığ’daki depremlerin devam edeceğini belirterek, “Kentteki depremler 2003 yılında artmaya başladı. Bu depremleri ülkemizin jeolojik konumundan dolayı yaşamaya devam edeceğiz. Bu faylar uzun süre boyunca çalışacak. Deprem olmadan yapılması gerekenlere önem vermemiz lazım. Yani sadece deprem çantası hazırlamak çözüm değil. Depreme nerede yakalanacağınızı bilemiyorsunuz” dedi.

    Merkez üssü Sivrice ilçesi olan 24 Ocak’taki 6.8 büyüklüğündeki depremde Elazığ’da 37, Malatya’da 4 olmak üzere 41 kişi hayatını kaybetti. Depremin ardından, yaraların sarılması için çalışmalar sürerken, Elazığ ve çevresinde birçok artçı deprem meydana geldi. Bunlardan en büyüğü de 14 Haziran’da birçok şehirde hissedilen ve merkez üssü Bingöl’ün Karlıova ilçesi olan, 1 güvenlik korucusunun da şehit olduğu 5.7 büyüklüğündeki deprem oldu. Son olarak ise 4 Ağustos günü merkez üssü Malatya’nın Pütürge ilçesinde meydana gelen 5.2 büyüklüğündeki depremde Elazığ’da sarsıntılar oldu.

    ‘DOĞU ANADOLU FAY ZONU 3.5 MİLYON YILDAN BERİ VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR’

    Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Elazığ’da depremlerin devam edeceği uyarısında bulundu. Elazığ’ın Doğu Anadolu Fay üzerinde yer aldığını hatırlatan Aksoy, “Elazığ’da depremler 2003 yılında artmaya başladı. Bu depremleri ülkemizin jeolojik konumundan dolayı yaşamaya devam edeceğiz. Bu faylar uzun süre boyunca çalışacak. Üzerinde bulunduğumuz Doğu Anadolu Fay zonu 3.5 milyon yıldan beri varlığını sürdürüyor. Kuzey Anadolu fayı ise yaklaşık 5 milyon yıl önce oluşuyor. Sivrice çevresinde veya 24 Ocak’taki depremin olduğu bölgede Pütürge’ye doğru her gün 10’un üzerinde deprem olduğunu görüyoruz. Bunlar normal. Yani bu fayların aktif olduğunu gösteriyor. Bir de yakın zamanda büyük bir deprem yaşadık. Bunun artçıları olarak bunlar devam ediyor. Bunları gelecekteki bir depremin öncüsü olarak değerlendiremeyiz. Çünkü büyük bir deprem yaşadık ve bunun artçıları hala devam ediyor” diye konuştu.

    ‘FAYIN ÜZERİNE BİNA YAPILMAMASI LAZIM’

    Depreme dayanıklı konutların yapılmasının önemine değinen Aksoy, fayın üzerinde binaların yapılmamasına dikkat çekerek, “Zemini iyileştirebilirsiniz, depreme dayanıklı bina yapabilirsiniz ama fayın üzerine bina yapılmaması lazım. Son yıllarda deprem sonrasında, depremlere müdahale anlamında gerçekten büyük gelişmeler oldu. Bunu kabul etmek lazım ama deprem olmadan yapılması gerekenlere önem vermemiz lazım. Bunda kolaycılığa kaçmamamız lazım. Yani sadece deprem çantası hazırlamak çözüm değil. Depreme nerede yakalanacağınızı bilemiyorsunuz” dedi.

  • Kültür mirası: “Likya tahıl ambarları”

    Kültür mirası: “Likya tahıl ambarları”

    Antalya’da Likya mimarisiyle yapılmış tahıl ambarları, binlerce yıldan bugüne kalan en önemli kültürel miraslardan biri olarak biliniyor. Antalya bölgesinin tarım kültürü ve sivil mimari açısından önemli mirası olan tarihi ahşap tahıl ambarları, tez konusu da oldu.

    Antalya’nın batı ilçelerindeki tarımsal üretim alanlarında yoğunlaşan ahşap tahıl ambarları, binlerce yıllık sivil mimari geleneğinin bugüne kadar gelen en önemli örnekleri arasında yer alıyor. Ancak çoğu kullanılmayan bu mimari şaheserlerin yok olma tehlikesi olduğu belirtiliyor. Bu ambarların en güzel örnekleri Kaş, Finike, Elmalı ve Konyaaltı ilçelerinde zamana direniyor.

    Ambarlar hakkında detaylı araştırma yapıp, tez hazırlayan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencisi Naciye Küçük, metal çivi kullanılmadan sedir ve çam ağacından inşa edilen yapıların korunması gerektiğine işaret etti. Küçük, “Tarihi ahşap yapıların planları ve mimarisi çok eskilere, Likya anıt mezarlarına ve Likya evlerine uzanıyor. Likya mezar odaları gibi semer damlı ve kırma çatılı olarak, kare planlı, tek giriş olarak şekillenen ambarların, tıpkı mezar odalarındaki defin mekanları gibi dikdörtgen şeklinde gübse olarak adlandırılan bölümleri bulunuyor. Tarladan sofraya, buğdaydan ekmeğe insan yaşamı için önemli olan gıda ve beslenme kültürünün binlerce yıllık evrimine tanıklık eden tahıl ambarları, insanın coğrafya ile kurduğu ilişkinin öyküsünü anlatıyor. Bu öykü hepimizin ortak kimliği ve geçmişini oluşturan kesittir. Coğrafyayla insan gelecekte geçmişteki kadar aynı dili konuşmayacaktır” dedi.

    ‘YALNIZCA TARİHİ MİRAS DEĞİL’

    Ambarların mimari miras olmadığını, yaşamın bütününe dokunduğunu vurgulayan Naciye Küçük, “Bu ambarlar kentteki kültürel mirasa göre daha az korunabiliyor. Yaklaşık 10 yıldır yaptığım araştırma ve gözlemlerde, tahıl ambarlarının giderek yok olduğunu gördüm. Bu nedenle bu konuda çalışmayı seçtim. Bu çalışmaya, ambarların toplu olarak bir arada olduğu Kaş ilçesine bağlı Bezirgan Mahallesi’nde başladım. Daha sonra Antalya geneline yaydım. Ortaya 150 sayfalık bir tahıl ambarları tezi çıktı. Tahıl ambarları yalnızca tarihi bir miras değil, gerisinde insanın bütün yaşamını kapsayan bir tarih barındırıyor. Bu nedenle korunmalı, restore edilmeli ve gelecek kuşaklara taşınmalıdır” diye konuştu.

    ‘EN BÜYÜK AMBAR ÖRNEKLERİ ELMALI’DA’

    Antalya çevresinde, biri konut içinde diğeri konut dışında olmak üzere iki tür ambar olduğunu aktaran Küçük, şöyle konuştu:

    “Antalya’nın batı ilçelerinde özellikle Elmalı ilçesine bağlı Karamık ve Beyler mahallelerinde 100 tondan fazla kapasitesi bulunan ambarlar var. Bu da bölgedeki geçmişteki yığınsal üretimin bir göstergesi. Yine Elmalı’nın diğer mahallelerinde konut içinde ve dışında küçük ambarlarda vardır. Ambarlar konusunda yaptığım araştırmalarda, üçüncü gruptaki ambarların köylerin belli bölgesinde, harman yeri olarak kullanılan alanın yanında toplu olarak inşa edilmiş olduğunu gördüm. Bunları bir bekçi bekliyor. Bunlar Konyaaltı ilçesindeki Sinan Değirmeni’nden başlıyor. Kaş’a bağlı Gökçeören ve Bezirgan mahallelerinde yoğunlaşıyor. Bu üç yerleşim yerindeki ambarlar, konut yanında değil, toplu olarak bir arada bulunuyor. Bunlar bölgenin üretim geçmişinin önemli tanıkları. Bunların toplu olarak inşa edilmeleri, sürekli bir bekçinin beklemesi yayla ile sahil arasındaki göç yaşamı. Bunlar yayladan sahile göç ederken ürünlerini ve bazı eşyalarını sakladığı birer kasadır. Ancak Kaş’a bağlı Bezirgan Mahallesi’nde 250 olan ambar sayısı bugün 100’e düşmüş durumda. Kalanlar da bir bir yok olmaya yüz tutmuş durumda. Hazırlanacak bir restorasyon projesiyle gelecek kuşaklara taşınmalıdır.”

    ‘BU KÖKLÜ GELENEK YAŞATILMALI’

    Kaş’a bağlı Bezirgan Mahallesi’ndeki ambarların 2012 yılında, Kaş’ın Gökçeören ile Konyaaltı’ndaki Sinan Değirmeni’ndeki ambarların ise 2013 yılında ‘kültür varlığı’ olarak tescil edildiğini; ancak korumaya yetmediğini kaydeden Naciye Küçük, “Ambar sahipleri basit onarımları dahi yapamadığından ambarların yok oluşu hızlandı. Finike’nin Yazır Mahallesi’nde geçmişte sayısı 300 olan ancak bugün 150’ye düşen ambarların ve sivil mimari örneği olan köy evlerinin tespiti ve tescili yapılmalı. Bir Türkmen yerleşkesi olan Yazır Mahallesi tarihi, doğası ve insanı ile birlikte koruma altına alınmalıdır. Likya coğrafyasıyla kesişen bölgedeki ambarlar, geçmişin mimari kültüründen izler barındırıyor. Bölgedeki ambarların formu, geçmişin konut mimarisi ve kaya mezarlarında ya da lahitlerde görülen özgün formlardan izler taşımaktadır. Bu köklü geleneği yaşatmak, yok olmasının önüne geçmek, gelecek kuşaklara taşımak için yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının öncülük yapması gerekiyor” dedi.

  • Xavier Munford, Frutti Extra Bursaspor’da

    Xavier Munford, Frutti Extra Bursaspor’da

    Yeni sezonda hem lig hem de Avrupa’da mücadele edecek olan Frutti Extra Bursaspor’dan bir transfer daha!

    NBA’de Memphis Grizzlies ve Milwaukee Bucks formaları giyen, Euroleague’de de Barcelona ile mücadele eden ABD’li oyun kurucu Xavier Munford, 2020-21 sezonunda Frutti Extra Bursaspor forması giyecek.

  • Mestan: Lig 24 takım olsun

    Mestan: Lig 24 takım olsun

    Bursaspor Kulübü Başkanı Mesut Mestan, “Süper Lig’in 22 takıma çıkarılması konusundaki söylemler bizleri rahatsız etmektedir. Süper Lig’de bu çerçevede yeni bir düzenleme yapılacaksa takım sayısı 22 değil Bursaspor ve Akhisar Belediyespor’un da alınmasıyla 24 olmalıdır” dedi.

    Bursaspor Kulübü Başkanı Mesut Mestan Süper Lig’deki takım sayısının 22’ye çıkartılacağı yönünde çıkan iddialar üzerine, yeşil-beyazlı kulübün internet sitesinden açıklamalarda bulundu.

    Süper Lig’deki takım sayısı konusunda yeni bir düzenleme yapılacaksa sayının 22 değil, 24 olması gerektiğini belirten başkan Mestan, “Pandemi nedeniyle küme düşmenin kaldırılması konusunda Bursaspor Kulübü olarak gerekli desteği verdiğimizin tüm spor kamuoyu tarafından bilinmesini isteriz. Ancak özellikle Süper Lig’in 22 takıma çıkarılması konusundaki söylemler bizleri rahatsız etmektedir. Süper Lig’de bu çerçevede yeni bir düzenleme yapılacaksa takım sayısı 22 değil Bursaspor ve Akhisar Belediyespor’un da alınmasıyla 24 olmalıdır. Bursaspor Kulübü olarak bu konunun takipçisi olacağımızın da bilinmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Kanyonda cüzdan kurtarma operasyonu

    Kanyonda cüzdan kurtarma operasyonu

    Kastamonu’da, bir vatandaşın Horma Kanyonu’na düşürdüğü cüzdan, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) ekiplerince yaklaşık 25 metrede bularak sahibine teslim etti.

    Olay, Pınarbaşı ilçesinde bulunan Horma Kanyonu’nda meydana geldi. Karabük’ten Kastamonu’ya gezmeye gelen A.U. (50), cüzdanını yaklaşık 25 metre yükseklikten Kanyon içerisine düşürdü. Cüzdanında önemli evraklarının olduğunu belirten A.U., JAK Timi’nden yardım istedi. Bunun üzerine bölgeye gelen ekipler, iple Kanyon’a inerek cüzdanı bulunduğu yerden aldı. Cüzdan, ekipler tarafından sahibine teslim edildi. A.U., çalışmalarından ve cüzdanı bulduklarından dolayı ekiplere teşekkür etti.