Etiket: türkiyehaber

  • Pençe-Kilit şehitleri memleketlerine uğurlandı

    Pençe-Kilit şehitleri memleketlerine uğurlandı

    23. Piyade Tümen Komutanlığı’nda gerçekleştirilen törende, piyade sözleşmeli er Vedat Zorba ve güvenlik korucusu Yahya Yıldız’ın Türk bayrağına sarılı naaşları alana getirilerek katafalka konuldu, saygı duruşunda bulunuldu. Törende şehitlerin öz geçmişleri okundu, dua edildi.

    Şehit Zorba’nın naaşı uçak ile memleketi Iğdır’a gönderilmek üzere Şerafettin Elçi Havaalanı’na götürüldü. Şehit Yıldız’ın naaşı ise helikopter ile Siirt’in Eruh ilçesine gönderildi.
    Törene; Şırnak Valisi Cevdet Atay, 23. Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Emre Tayanç, Şırnak İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Murat Bulut, kuvvet komutanları, kurum amirleri, STK temsilcileri, asker, polis ve çok sayıda vatandaş katıldı.

  • “Dünya yeni çatışmalara gebe”

    “Dünya yeni çatışmalara gebe”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 7’nci Uluslararası İyilik Ödülleri töreninde konuştu. Diyanet Vakfı’nın 49 yıldır Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında yürüttüğü faaliyetlerle farklı coğrafyalara iyilik tohumları serpmeye, dostluk, dayanışma, kardeşlik köprüleri kurmaya devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üstat Necip Fazıl’ın ‘Tohum saç, bitmezse toprak utansın. Hedefe varmayan mızrak utansın’ ruhuna uygun şekilde karşılık beklemeden koşan, koşturan vakfımızın kıymetli mensuplarını kutluyor, özverili çalışmalarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum. Yurt içindeki özellikle de ‘İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır’ düsturunu kendisine rehber edinen Türkiye Diyanet Vakfı, görüyoruz ki görkemli bir çınar gibi günden güne serpiliyor, büyüyor, tüm dünyaya dal budak salıyor. Yurt içindeki bin 3 şubesi ve dünyanın 149 ülkesindeki eğitim, kültür, sosyal hizmetler ve yardım faaliyetleri ile medarı iftiharımız olan Türkiye Diyanet Vakfımızla gurur duyuyoruz. Rabbim sizlerden, tüm vakıf insanlarından razı olsun diyorum” dedi.

    “Kardeşlerine sırtını dönenlerden olamayız”

    “Biz şefkat ve sevgi medeniyetinin mensuplarıyız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mazlumların, yetimlerin, çaresizlerin, muhtaçların yardımına koşmak, kimsesizlerin kimsesi olmak esasen dinimizin bizlere emridir. Rabbimiz Nisa Suresi’nin 36’ncı ayetinde şöyle buyuruyor; ‘Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.’ Bir başka ayet-i celilede, Allahuteala, müminleri kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda gizli açık harcayan kimseler olarak tarif ediyor. Kendiniz için istediğiniz için kardeşiniz için de istemedikçe kamil mümin olamazsınız diyen bir Peygamber’in ümmetiyiz. Dolayısıyla biz, komşusu açken tok yatanlardan olamayız. Kardeşlerine sırtını dönenlerden olamayız. ‘Bana ne’ diyenlerden, ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ diyenlerden asla olamayız. İnançta kardeşlerimiz olan müminlere, kardeşimiz olan insanlara karşı hepimiz sorumluluk taşıyoruz. Kendimiz huzur içinde sevdiklerimizle beraber barış ve emniyet içinde yaşarken hemen yanı başımızdaki insani dramlara kayıtsız kalamayız. 13 yıldır vatan hasretiyle yüreklere kavrulan Suriyeli muhacirlere, bir lokma ekmek bulamadığı için annesinin kucağında son nefesini veren Somalili, Sudanlı, Yemenli çocuklara tam 76 senedir evlerine yurtlarına, topraklarına geri dönmenin hayalini duyan Filistinli kardeşlerimize karşı mesuliyetimiz vardır. Bunları yok sayamaz, göz ardı edemeyiz. Ne mutlu kalplerinde hiçbir ayrım yapmadan mazlum ve muhtaçlara yer açabilenlere diyorum. Ne mutlu karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek infak edenlere diyorum. Mevla, bizleri de kardeşlik görevlerini yerine getirenlerden eylesin diye dua ediyorum. İyilik ödüllerinin dalga dalga büyüyen etkilerinden memnuniyet duyuyoruz. Az önce hep beraber izledik, bu güzel hikayeleri görüp de duygulanmamak elde değil” diye konuştu.

    İyiliğin, dürüstlüğün ve merhametin evrensel olduğunu; sınır tanımadığını, dil, ırk, renk, mezhep ayırt etmediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya işte buradakiler gibi hamiyetperver insanların yüzü suyu hürmetine dönmektedir. Etrafımızı kuşatan onca acıya, kötülüğe, zulme, mazlumların gökyüzünü çınlatan onca feryadına rağmen dünya halen ayaktaysa sebebi iyi insanların, güzel insanların, sizin gibi iyiliksever insanların varlığındandır” ifadelerini kullandı.

    “Gazze’de oluk oluk akan kanda, en az işgalciler kadar onlara lojistik ve askeri destek sağlayanların da vebali vardır”

    Gazze’de yaşanan insanlık dramında ülkelerin tutumuna tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bunları da yıllardır bize insan hak ve hürriyetleri dersi verenlerin silahları bombaları, uçakları ve koşulsuz diplomatik desteğiyle yaptılar. Kimse bizim aklımızda alay etmesin. Kimse bizim gözümüzün içine bakarak yalan söylemesin. Gazze’de oluk oluk akan kanda, en az işgalciler kadar onlara lojistik ve askeri destek sağlayanların da vebali vardır. Sanmayın ki, Gazze’de ölen biçarenin ahı bunları tutmayacak. Sanmayın ki, zalimlerin yaptıkları yanlarına kar kalacak. Asla Gazzeli mazlumların kanı işgalcilerin ve hamilerinin alnına yapışmıştır. İşte hep birlikte gördük, takip ettik. Hamas, önceki hafta ateşkes teklifini kabul ettiğini açıkladı. Ancak İsrail uzlaşmaz tavrını sürdürdü. İsrail yönetimi bununla da yetinmedi. Sivillerin son sığınağı olan Refah’a saldırarak gerçek niyetini ortaya koydu. Kardeşlerim, bakınız bir defa şunu artık herkesin kabullenmesi lazım. Batılı güçler tüm şımarıklığına ve pervasızlığına rağmen Netanyahu’nun arkasında durdukça, Filistin’de katliamların önüne geçilemez. Netanyahu kendi siyasi ömrünü uzatmak için anti-semitizmi körüklüyor, kendi vatandaşlarının güvenliğini tehlikeye atıyor. Siyonist yayılmacılık böyle devam ederse, açık söylüyorum, dünyamız yeni çatışmalara gebedir” açıklamasını yaptı.

    İran’la geçen ay yaşanan gerilimin, bunun sadece bir işareti olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in Lübnan’a ve diğer bölge ülkelerine yönelik saldırıları artıyor. İsrail yönetiminin daha fazla kan dökülmeden, daha fazla çocuk, daha fazla kadın ölmeden, insanlığa dair umutlar daha fazla kaybolmadan, bir an önce durdurulması gerekiyor. Katliamın durdurulması ilk adımdır. Bununla birlikte soykırımcıların adalete hesap vermesi sağlanmalıdır. Müeyyidesiz kalan bir suç faili daha da azgınlaştıracaktır. Aslında Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan budur. İsrail nekbeden beri tam 76 yıldır kan döküyor can alıyor. Filistin halkının topraklarını alenen gasp ediyor. Uluslararası hukuku tanımadığını her defasında açıkça gösteriyor. Ama buna rağmen Batılı güçler ve uluslararası sistem tarafından el üstünde tutulmaya, korunmaya devam ediyor. Son 7,5 ayda 150 gazeteciyi öldüren bir ülke güya basın özgürlüğü sıralamasında bölgede birçok ülkeden artık üst sıralarda yer alabiliyor” değerlendirmesini yaptı.

    “Bölgeye barışın gelmesi için, önce bu adaletsizliğin sona ermesi şarttır”

    Bunun gibi İsrail’i kayıran pek çok çifte standartla karşılaşıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
    “Bölgeye barışın gelmesi için, önce bu adaletsizliğin sona ermesi şarttır. Gazze ve Filistin’de işlenen insanlık suçlarının hesabının hukuk önünde sorulması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Güney Afrikalı dostlarımızın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına biz de müdahil olmayı kararlaştırdık. İsrail’in soykırım suçu işlediğine dair elimizdeki tüm belgeleri ve bilgileri muhataplarımıza iletiyoruz. Türkiye, Filistin halkının ve doğdukları toprakları kahramanca savunan Filistinli direnişçilerin yanındadır. Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 54 bin tonu geçti. Ülkemize getirdiğimiz hasta ve yaralıların tedavileri devam ediyor. İsrail’e olan ithalat ve ihracat işlemlerini geçen ay tamamen durdurduk. Yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarf-ı nazar ettik. İsrail’i ateşkese zorlamak için dost ve kardeş ülkeler nezdinde diplomatik temaslarımızı yoğunlaştırdık. Yabancı liderlerle yaptığımız görüşmelerin vazgeçilmez gündem maddesi, Filistin Devleti’nin tanınması ve Gazze’de katliamların durmasıdır.”

    Uluslararası alanda bu yönde başlatılan tüm girişimlere destek verdiklerini ifade eden Erdoğan, “Burada bir hususu da ifade etmek durumundayım. Filistinli kardeşlerimiz, tüm imkansızlıklara rağmen verdikleri mücadeleyle dik ve dirayetli duruşlarıyla insanlığın yüz akı oldular. 229 gündür uyguladığı soykırıma rağmen İsrail yönetimi, Gazze halkının çelikten iradesini kıramadı, mücadele azmini yok edemedi. Filistinliler yaralandılar, öldürüldüler, sürüldüler, göçe zorlandılar. Açlıkla, susuzlukla sınandılar. Öpmeye kıyamadıkları yavrularını toprağa verdiler. İşkencenin her türlüsüne maruz bırakıldılar. Küresel sistemin tüm acizliklerini bizzat yaşadılar. Ama zulme ve zalime asla boyun eğmediler. İnsanlığın onurunu savunmaya devam ettiler, halen de devam ediyorlar. Buradan Gazze’nin ve Ramallah’ın yiğit evlatlarını, ülkem ve milletim adına bir kez daha saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Filistinli şehitleri rahmetle anıyor, yaralılara Allah’tan acil şifalar diliyorum. Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya kadar dünyanın dört bir yanında her hafta sokakları ve meydanları dolduran tüm vicdan sahibi insanlara da sizlerin vasıtasıyla teşekkürlerimi iletiyorum” diye konuştu.

    “7 Ekim’den bu yana tüm dünyanın gözleri önünde son asrın en hoyrat soykırımlarından biri işleniyor”

    Unutulan veya unutturulan soykırımın tekerrür etmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merhum Aliya’nın dikkat çektiği acı gerçeğe maalesef bugün Gazze’de hep birlikte şahit oluyoruz. 7 Ekim’den bu yana tüm dünyanın gözleri önünde son asrın en hoyrat soykırımlarından biri işleniyor. 15 bini aşkın çocuk maalesef katledildi. 35 bin masum şehit edildi. 80 binden fazla Filistinli yaralandı. Gazze’nin neredeyse tamamı enkaza döndü. Abluka nedeniyle zaten bir açık hava hapishanesi olan Gazze’yi son 229 günde devasa bir çocuk mezarlığına çevirdiler. Kuvözdeki bebekleri öldürecek, hastaneleri, ibadethaneleri bombalayacak, yardım malzemesi götüren kamyonlara saldıracak, gıda sırası bekleyen masum sivillerin tepesine bomba yağdıracak kadar insanlıklarını kaybettiler” dedi.

    Siyonist lobinin tehditlerine rağmen Filistin’e sahip çıkan, Gazze için kıyama kalkan üniversite öğrencilerini, hocaları, sanatçıları ayrıca tebrik ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail insanlığın gözünde bu vahşi savaşı kaybetmiştir. İsrail yönetimi, insanlığın vicdanında mahkum olmuştur. Gazzeli kardeşlerimiz, bir kez daha adlarını tarihe yazdırmışlardır. Filistin davası küresel ölçekte daha da güçlenerek Allah’ın izniyle 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti’nin kurulmasıyla zafere ulaşacaktır. Buna biz tüm kalbimizle inanıyoruz. Rabbim bizlere o güzel günleri görmeyi nasip eylesin diyorum” diye konuştu.
    Bugün Norveç, İrlanda ve İspanya’nın Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını açıklamalarından büyük bir memnuniyet duyduklarını aktaran Erdoğan, “Her üç ülkenin liderine, tarihin doğru tarafında yer alan bu vicdanlı kararlarından dolayı şahsım, milletim adına takdirlerimizi iletiyoruz. Henüz Filistin Devleti’ni tanımayan ülkeleri de daha fazla vakit kaybetmeden aynı adımı atmaya çağırıyoruz” dedi.

    “Dost ve kardeş ülkeleri de Afgan halkına destek vermeye davet ediyorum”

    Yıllar süren savaşların geride büyük bir yıkım bıraktığı Afganistan, son günlerde sel felaketleriyle boğuşuyor” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seller sebebiyle 400’den fazla kardeşimizin hayatını kaybettiği ülkenin kuzeyinde ağır bir insani dram yaşanıyor. Afgan kardeşlerimize bu zor günlerinde yardım etmeyi görev addediyoruz. İlk etapta bir kargo uçağı dolusu yardım malzemesini bu ülkeye gönderdik. Toplam 24 tonu bulan yardım malzemelerimiz cuma günü bölgeye ulaştı. Dün de 43 vagondan oluşan bir yardım trenini Afganistan’a yolcu ettik. Dünkü trenimiz AFAD Başkanlığımızın koordinasyonunda bugüne kadar Afganistan’a gönderdiğimiz 20. iyilik trenimizdi. Toplam 619 tonluk yardım malzemesinin iki hafta içerisinde Afganistan’a ulaşmasını bekliyoruz. Dost ve kardeş ülkeleri de Afgan halkına destek vermeye davet ediyorum. Sudan’da bir yıldır devam eden çatışmaların yol açtığı insani trajediye de dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Maalesef iç savaş nedeniyle 8 milyondan fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu zor günlerinde Sudan halkının da yanında olmamız önem arz ediyor. Türkiye olarak, Türkistan’dan Balkanlar’a, Güney Asya’dan, Afrika’ya kadar nerede bir sorun, bir zulüm ve dram varsa tüm imkanlarımızla ihtiyaç sahiplerine el uzatmanın gayretindeyiz. İçimizdeki nasipsizler anlamasa da zalimin karşısında, mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz. Sözlerime son verirken programın düzenlenmesinde emeği geçenleri tekrar kutluyor, ödül sahiplerimizi ayrı ayrı tebrik ediyorum.”

    İyilik’ ve ‘vefa ödülleri’ sahiplerini buldu

    2024 İyilik Ödülleri’ ve ‘Vefa Ödülleri’ olarak iki kategoride ödül verildi. Diyarbakır’da PKK terör örgütüne karşı düzenlenen operasyon sırasında şehit olan polis memuru Ahmet Alp Taşdemir’in babası İbrahim Taşdemir’e, hayırsever iş insanı Ahmet Seferoğlu’na, 45 yıldır ayakkabı tamirciliği yapan ve her sabah bisikletiyle çöplerin kenarına bırakılan ekmekleri toplayıp kuşları besleyen Turgut Kılıç’a, Dünya Kung-Fu şampiyonu olan milli sporcu Necmettin Erbakan Akyüz’e de ‘2024 İyilik Ödülü’ verildi. Akyüz, madalya töreninde Filistin bayrağı açtığı için Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu tarafından soruşturma açılmış ve şampiyonluğu iptal edilmişti.

    Ayrıca, Burundi’de işitme engelli 26 çocuğun kaldığı bir yetimhanenin açılması için emek gösteren 21 yaşındaki Bisibo Amani’ye, Balkan Yetimleri Derneği Başkanı Halil Kastrati’ye ve Suriyeli Adevviye Salih’e ‘2024 İyilik Ödülleri’ takdim edildi.

    6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden Hatay Müftüsü Ömer Faruk Bilgili, kanser tedavisi görmesine rağmen 6 Şubat depremi sonrası Hatay koordinatör Valisi olarak görev yapan Ali Fuat Atik, Filistin davasına verdiği destek ve ‘Yıkılasın İsrail’ şarkısını söyleyen Anadolu Rock’ın önde gelen isimlerinden şarkıcı Murat Kekilli, İsrail’in Gazze saldırılarında hayatını kaybeden 3 yaşındaki torunun naaşını taşırken görüntülenen Khaled, Nabhan ve depremzedelere göndermek için eski aracına yüklediği eşyalarla Bakü sokaklarında fotoğraflanan Azerbaycanlı Server Beşirli ‘Vefa Ödüllerine’ layık görülen isimler oldu. 4-6 yaş Kur’an Kursu öğrencileri adına Vefa Ödülü Duygu Kaçaranoğlu’na verildi.

    6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden Hatay Müftüsü Ömer Faruk Bilgili, kanser tedavisi görmesine rağmen 6 Şubat depremi sonrası Hatay koordinatör Valisi olarak görev yapan Ali Fuat Atik, Filistin davasına verdiği destek ve ‘Yıkılasın İsrail’ şarkısını söyleyen Anadolu Rock’ın önde gelen isimlerinden şarkıcı Murat Kekilli, İsrail’in Gazze saldırılarında hayatını kaybeden 3 yaşındaki torunun naaşını taşırken görüntülenen Khaled, Nabhan ve depremzedelere göndermek için eski aracına yüklediği eşyalarla Bakü sokaklarında fotoğraflanan Azerbaycanlı Server Beşirli ‘Vefa Ödüllerine’ layık görülen isimler oldu. Ayrıca, 4-6 yaş Kuran Kursu öğrencileri adına Vefa Ödülü Duygu Kaçaranoğlu’na verildi.

    Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Uluslararası İyilik Ödülleri Sergisi’ni de ziyaret etti.

  • Başıboş köpek düzenlemesi geliyor

    Başıboş köpek düzenlemesi geliyor

    AK Parti’nin, başıboş sokak köpekleriyle ilgili hazırladığı kanun teklifinde sona yaklaşıldı. Teklifin hazırlıkları sırasında dünya örnekleri incelendi.

    İngiltere’deki düzenlemeye benzer bir teklif hazırlandı. AK Parti kaynakları, teklifte sahipsiz köpeklerin uyutulmasına ilişkin düzenlemenin de olacağını söyledi.

    PEKİ SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

    Her belediye, barınaklarındaki kapasite kadar köpeğin fotoğraflarını çekerek internet sitesinde sahiplendirme ilanı yayınlayacak. Her bir köpeğin sahiplenilmesi için 30 gün beklenecek.

    30 GÜNÜN SONUNDA SAHİPLENİLMEYENLER UYUTULACAK

    30 gün sonunda sahiplenilmeyen köpekler uyutulacak. AK Partili kaynaklar uyutma yöntemi için “merhamet koşulları içinde, acısız, iğne kullanılan bir yöntem olacak” değerlendirmesini yaptı.

    Uyutulan köpeklerden boşalan barınaklara sokaktan toplanan yeni köpekler gelecek ve süreç aynı şekilde devam edecek.

    SAHİPLENİLENLERE ÇİP TAKILACAK

    Sahiplenilen hayvanlara ise çip takılacak. Sahiplenen kişinin sorumluluklarını yerine getirip getirmediği takip edilecek.

    Sokak hayvanlarıyla ilgili kamuoyundan çok yoğun talep geldiğini anlatan AK Partili kaynaklar bakım, kısırlaştırma, barınak gibi yöntemlerin çözüm olmadığını belirtiyor.

    Kaynaklar, mevcut şartlarda sokak köpeklerinin popülasyonundaki artışının önlenemeyeceğine de vurgu yapıyor.

    Kanun teklifinin kısa süre içerisinde Meclis Başkanlığı’na sunulması bekleniyor.

     

    NTV

  • TÜRKPA Milli Savunma Komisyonu 1.Toplantısı

    TÜRKPA Milli Savunma Komisyonu 1.Toplantısı

    TBMM Şeref Salonu’nda düzenlenen TÜRKPA Milli Savunma Komisyonu 1. Toplantısı’na TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Komisyonu üyesi milletvekilleri ve TÜRKPA üyesi devletlerin temsilcileri katıldı. Toplantıda Türk devletleri arasında savunma ve güvenlik alanında işbirliği ele alındı.

    “Günümüz dünyasının en önemli gereksinimlerinden biri de milli savunmada güçlü olmaktır”

    Özbekistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyaret nedeniyle toplantıya telekonferans yolu ile katılan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türk dünyasının birliği, dirliği ve kendi arasında ortak bir geleceğe doğru yürümesinin dünya barışının temin edilebilmesi için bir fırsat olduğunu belirterek, şu ifadelere yer verdi:
    “Türk dünyasında bugün hem imkan ve fırsatlar anlamında hem de siyasi irade anlamında bu ortaklaşmayı sağlayabilecek bir yapının oluşmakta olduğunu görüyoruz ve bundan fevkalade memnuniyet duyuyoruz. İşbirliği yapacağımız alanlar; ekonomi, ticaret, kültür, tarihi mirasa sahip çıkma, ortak dil, kültür ve tarih okumalarını gerçekleştirme alanlarında ortak birçok çalışma yapabiliriz. Hiç şüphesiz günümüz dünyasının en önemli gereksinimlerinden biri de milli savunmada güçlü olmaktır. Bu çerçevede Milli Savunma Komisyonu Başkanımızın sizleri davet ederek dönem başkanlığını sürdürmekte olduğumuz ve önümüzdeki hafta Azerbaycan Meclis Başkanlığına devredeceğimiz bu süreçte sizleri Ankara’da bir araya getirmiş olması son derece önemlidir. Milli savunma, ülkelerin milli bağımsızlıklarının temin edilebilmesi, kendilerini dış tehlikelerden koruyabilmesi için fevkalade bir imkandır. Bu çerçevede Türkiye, uzun yıllardır bir taraftan terör, bir taraftan jeopolitik riskler çerçevesinde karşılaştığı savunma alanındaki riskleri bertaraf edebilmek için üstün bir gayretle mücadele etmektedir. Kötü komşu bizi ev sahibi yapmıştır. Bize örtülü ya da açık bir şekilde ambargo uygulayanlar, bugün Türk savunma sanayiinin dünyada en önde gelen lider savunma sanayilerinden birisi olduğunu görüyor ve hayret ediyorlar. 2002 yılında yaklaşık 5 buçuk milyar TL olan savunma sanayiinin büyüklüğü bugün artık 90 milyar TL seviyesine ulaşmıştır.”

    Türk devletleri arasında savunma sanayiinin öncelikli olduğunu belirten TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, “Savunma ve güvenlik konuları stratejik işbirliğimiz için önemli ve önceliklidir. Bu bilgi ve bu bilinçle hareket edeceğiz. TÜRKPA ülkeleri arasındaki kadim dostluk ve kardeşlik ilişkileri diplomatik ve çok boyutlu ilişkilerimizin köklü temelini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlarımız, devlet başkanlarımız arasındaki dostane ilişkiler devletlerarası ilişkilerin en üst düzeyde gerçekleştiğini göstermektedir. Güçlü ve sarsılmaz ülkelerimizin güvenliğine katkı sağlamaktadır. Dostluk ve kardeşlik kara günlerde belli olur. Ülkelerin onlarca dostu vardır. Kriz halinde bu sayı çok aza inmekte, savaş sırasında yanınızda 2-3 dostunuz varsa çok şanslısınız. Bu bakımdan işbirliğimiz çok önemlidir” diye konuştu.
    Türk devletleri açısından TÜRKPA’nın önemine değinen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise, “Öncelikle parlamenter diplomasi açısından milli savunma konusunda sizlerin bir araya gelmesi, bizim topyekun yürüttüğümüz dış politika, diplomasi faaliyetinde son derece önemli bir unsur. Batı dünyasında baktığınız zaman parlamenter diplomasiye baskı oluşturmada, pozisyon ilerletmede çok yoğun bir şekilde kullanmaktalar. Türk dünyasının da son zamanlarda TÜRKPA altında çeşitli konularda hem birbirleriyle paylaşma hem de zemin kazanmak için ilerlenmesi stratejik öneme haiz bir husus” ifadelerini kullandı.

    Türk dünyasının her alanda olduğu gibi savunma ve güvenlik alanında da bütünleşmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Fidan, “Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde yürüttüğümüz dış politikamız, ülkemizin ötesinde Türk dünyasında da barış, refah ve güvenliğe katkı sunarak Türk devrine bizi taşımaktadır. Sovyet işgalinin son bulması ile 90’lı yılların başında bağımsızlığını kazanan genç cumhuriyetler, Türk dünyasının teşkilatlanma geleneği sayesinde hızla devletleşme yoluna girmiş ve her alanda kapasitelerini güçlendirmiştir. Türkiye, Türk Cumhuriyetlerinin ulus devletleri sırasında konsolidasyonu sürecinde kardeşlerine destek vermiştir. Türk devletleri arasındaki ilişkiler ve bütünleşme süreci, ulus devletler arasındaki ilişkilerin ötesinde olmalıdır. Tarihin bize sunduğu fırsatlardan istifade ile ilerletilmelidir” açıklamasında bulundu.

    “Yüksek ve kritik teknoloji alanları ekonominin lokomotifine dönüşmüş durumda”

    Birlik ve beraberliğin güvenliğini perçinleyecek konunun savunma sanayiinden geçtiğini aktaran Bakan Fidan, “Türkiye, savunma sanayiinde işbirliği konusunda kardeş Türk devletlerine her türlü desteği sağlamaya her zaman hazır olmuştur. Yüksek ve kritik teknoloji alanları ekonominin lokomotifine dönüşmüş durumda. Yapay zeka gibi çığır açıcı teknolojiler, ekonomiden güvenliğe pek çok alanda oyun değişikliğinde faktör olarak günlük hayatımıza girmektedir” dedi.

    “Türk devletleri ile ilişkilerimiz hedeflerimizin merkezinde yer almaktadır”

    Dışişleri bakanı olarak göreve geldiğinde 4 temel hedef belirlediklerini dile getiren Bakan Fidan, “Bölge içinde barışı ve güvenliği tesis etmek, dış ilişkilerimizi yapısal zemine oturtmak, refah ortamını geliştirmek ve küresel hedeflerimizi ilerletmek. Türk devletleri ile ilişkilerimiz ve Türk dünyasının bütünleşmesinin daha iyi aşamalara taşınması, hedeflerimizin merkezinde yer almaktadır. Bu doğrultuda geçtiğimiz ay yapılan değişiklikle Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Orta Asya ve Türk Devletleri Teşkilatı Genel Müdürlüğünü kurduk. Bu düzenleme, Türk dünyasının bütünleşmesine daha yoğun katkıda bulunma hedefimizin ve dış politika
    vizonumuzda Türk dünyasına atfettiğimiz önceliğin somut göstergesidir” ifadelerini kullandı.

  • 34 ilde dolandırıcılık operasyonu

    34 ilde dolandırıcılık operasyonu

    İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde; İl Emniyet Müdürlükleri Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüklerince İstanbul, Bitlis, Kahramanmaraş, Gaziantep, Diyarbakır, Sinop ve Erzurum merkezli Aydın, Manisa, Balıkesir, Siirt, Van, Ordu, Isparta, İzmir, Balıkesir, Hakkari, Ankara, Adana, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya, Yozgat, Antalya, Mersin, Hatay, Tekirdağ, Çorum, Mardin, Malatya, Kütahya, Muğla, Bursa ve Denizli olmak üzere 34 ilde “Sibergöz-40” operasyonları düzenlendi. 7258 sayılı futbol ve diğer spor müsabakalarında bahis ve şans oyunları düzenlenmesi hakkında kanuna muhalefet, suç işlemek amacıyla örgüt Kurmak, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, nitelikli dolandırıcılık ve çevrim içi çocuk müstehcenliği suçlarına yönelik düzenlenen operasyonlar sonucu toplamda 181 şüpheli yakalandı.

    İstanbul merkezli Gaziantep, Antalya, Tekirdağ, Çorum, Mardin, Malatya, Diyarbakır, Kütahya, İzmir, Muğla, Bursa ve Mersin’de düzenlenen operasyonlarda; Bankalara ait oluşturdukları oltalama (phishing) siteleri üzerinden müşteki şirketin hesap bilgilerini ele geçirdikleri, banka hesaplarında bulunan paraları, başka hesaplara havale ettikleri, yaklaşık 14 milyon Türk Lirası haksız kazanç sağlayarak nitelikli hırsızlık suçunu işledikleri tespit edilen 17 şüpheli yakalandı. Başka bir grubun ise Roma Bilişim olarak adlandırılan bir grubun mobil uygulamalar üzerinden haberleştikleri, kiralanan ofislerde özel yazılımlarla bahis oynayanların para transferini organize ettikleri, paranın takibinin zorlaştırılması amacıyla kripto varlık hizmet sağlayıcılarına transfer ettikleri, örgüt lideri konumundaki şahsın suçtan elde edilen gelirin aklanması için oto galeri açtığı ve oto galeri üzerinden şüphelilerin akrabaları ve güvendikleri şahıslara taşınır/taşınmaz mal alım satımı yaparak para akladıkları tespit edildi. Hesaplarında yaklaşık 300 Milyon dolar para hareketi bulunduğu değerlendirilen 69 şüpheli yakalandı.

    Bitlis İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce; Bitlis ve İstanbul’da düzenlenen operasyonlarda ise 5 farklı yasa dışı bahis sitesi üzerinden bahis oynattıkları ve bu siteler üzerinden banka hesaplarının yasa dışı bahisle bağlantılı para nakline aracılık ettikleri tespit edilen 9 şüpheli yakalandı.

    Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce; İstanbul, Denizli ve İzmir’de düzenlenen operasyonlarda; Vatandaşlara ait kimlik bilgilerini illegal faaliyet gösteren internet siteleri üzerinden satışını yaparak haksız kazanç sağladıkları ve bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarını işledikleri tespit edilen 7 şüpheli yakalandı.

    Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce; NCMEC (Ulusal Kayıp ve İstismara Uğramış Çocuklar Merkezi) raporları doğrultusunda yürütülen 2 ayrı soruşturma sonucu çevrim içi çocuk müstehcenliği suçunu işledikleri tespit edilen 2 şüpheli yakalanırken Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu ise bir yasa dışı bahis sitesi üzerinden bahis oynattıkları tespit edilen 8 şüpheli yakalandı.

  • “Bazılarına çok ağır cezalar verdiler”

    “Bazılarına çok ağır cezalar verdiler”

    Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında gündemdeki çok sayıda konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Kamuoyunu selamladıktan sonra konuşmasına başlayan ve yerel seçimler hatırlatan Genel Başkan Özgür Özel, “31 Mart’ta çok zorlu bir seçimi geride bıraktık. Çok doğru adaylar, çok uzun yıllar sonra büyük bir teveccüh ile karşılandılar. 47 yıl sonra partimiz birinci parti olurken Türkiye coğrafyasının dört bir yanında çok önemli görevler üstlendik” dedi.

    “KİMSENİN HAYAL BİLE ETMEDİĞİ BİR SONUÇ”

    CHP Milletvekilleri arasından da belediye başkanı adayları belirlediklerini anımsatan Özel, “Bu gruptan beş arkadaşımıza görev vermiştik. Dört tanesi belediye seçimlerinde çok büyük başarılar elde ettiler. Bunlardan bir tanesi de Adıyaman’da depremde o gün oradaydım, kendi ailesini, kendi yeğenlerini, kendi ablasını, kendi eniştesini köyünde elleriyle yerine yerleştirip, taziye bile almadan diğer enkazların başına koşan, depremin birinci yıl dönümünde Türkçe, Kürtçe ağıtların arasında herkesin dudağından adı dökülen, aday gösterildiğinde buradaki batıdaki kimsenin belki de hayal bile etmediği bir sonucu Adıyamanlı her siyasi görüşten insanın vicdanı ile oy kullanarak belediye başkanı yaptığı Abdurrahman Tutdere burada” dedi. Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “HOŞ GELDİN KARDEŞİM”

    “Abdurrahman Tutdere deprem bölgesinde adaylaştırdığımız iki milletvekilinden birisiydi. Veli Ağbaba ile birlikte o acıyı içlerinde hissettiler. Günler, haftalar değil aylar, neredeyse bir yıl kendi illerinde depremzedelerle birlikte, onlarla ağladılar. Onlarla yas tuttular. Onlarla birlikte aç kaldılar. Onlarla birlikte soğukta kaldılar ama kendi illerinin sesini duyurdular. Bir tanesi çok önemli bir destek aldı ama hala grubumuzda. Abdurrahman’ın yokluğunu hissediyoruz ama Adıyaman için çok umutluyuz. Hoş geldin kardeşim. Bugün, 21 Mayıs Büyük Çerkez Soykırımı ve Sürgünü’nün 160’ıncı yıl dönümü. Çarlık Rusyasında 1,5 milyondan fazla Çerkez soykırım ve sürgün mağduru oldu. Anadolu coğrafyası bu mezalimden etkilenen çok sayıda Çerkez’e ev sahipliği yaptı. Torunları bu ülkenin temel direkleridir. Çerkezlerin bu büyük acısını bugün de bir kez daha paylaşıyor, onlara bu zulmü yaşatanları hep birlikte lanetliyoruz.”

    “CUMHURİYET TARİHİNİN EN UZUN SOLUKLU HAK ARAMA MÜCADELESİ”

    “Değerli arkadaşlar bu hafta sonu Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu hak arama mücadelesi haline dönüşen Cumartesi Annelerinin 1000’inci eylem haftası. Dünya siyasi tarihinin de en uzun süren periyodik eylemlerinden bir tanesi. 27 Mayıs 1995’ten beri her cumartesi günü aileler İstanbul’da, Galatasaray Lisesi’nin önünde toplanıyorlar ve gözaltında kaybettirilen, faili meçhul cinayetlere kurban giden, hayattalar mı, değiller mi, bilemedikleri evlatları için eşleri için babaları için anneleri için orada toplanıyorlar. 13 Mart 1999’da orantısız bir müdahale sonrası eylemlere ara verilmişti. 31 Ocak 2009’da tekrar başladı. 5 Şubat 2011 günü dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan, Dolmabahçe Ofisinde anneleri kabul etti. Hepimizin gözü önünde Cumartesi Annelerine bir devlet sözü verdi. Berfo Anne hayattaydı. Cemil Kırbayır 31 yıldır yoktu. Berfo Ana 31 yıldır evladını bekliyordu. Gözü yaşlıydı. Berfo Anaya bir devlet sözü verdi. Evladını bulmak, hiç değilse evladının kemiklerini Berfo Anaya teslim etmenin sözünü verdi. Berfo Ana bu görüşmeden iki yıl sonra, 106 yaşında evladının mezarına, kemiğine kavuşamadan deyim yerindeyse gözleri açık gitti.”

    “CUMARTESİ ANNELERİNİN BİNİNCİ HAFTASI”

    “O günden sonra Cumartesi Annelerinin eylemleri devam etti ama 25 Ağustos 2018’de Süleyman Soylu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kriminal bakanı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık bakanlarından bir tanesi Cumartesi Annelerinin 700’üncü eylemine, verdiği kanunsuz emirle saldırdı. Uygulattığı orantısız güçle o eylemi dağıttı. Oradaki anaları, evlatları, destekçileri perişan etti. O tarihten bu tarihe marifetmiş gibi Galatasaray Meydanı annelere kapalı. Her hafta anneleri tutukladılar, akşam saldılar. Anneler pasif direnişi sürdürdü. Her hafta gittiler. Süleyman Soylu yılmadı, anneler yılmadı. Süleyman Soylu utanmadı, anneler bir adım geri durmadı. Bugüne kadar gelindi. Son haftalarda hakkını teslim etmek lazım. Sayın Ali Yerlikaya, doğru değil, yeterli değil ama belli sayıda annenin oraya ulaşmasına izin veriyor. Ama etraflarına utanç bariyerleri çekiliyor. Bu hafta 1000’inci hafta. Anneler beni de ziyaret ettiler. Sayın Kurtulmuş’tan randevu talepleri vardı, biz de aracılık ettik. Sayın Ali Yerlikaya’ndan talepleri vardı. Sayın Bakan randevuyu vereceğini söyledi. Bu hafta hepimiz Cumartesi Annelerinin 1000’inci haftasında Türkiye’yi utandıracak değil biraz olsun hep birlikte normalleşmenin, hep birlikte hak aramanın aslında anayasal bir hakkın, bu kadar da kutsal bir hakkın kullanımına şahitlik etmek istiyoruz. CHP milletvekilleri, örgütü, yöneticileri her hafta olduğu gibi orada olacak. Orada yoğun bir katılımla destek vereceğiz. Kimsenin burnunun kanamamasını, bu büyük yasın ve çağrının tarih önünde bir kez daha hakkını bulmasını ümit ediyoruz. ‘Yoksa’nın izahı yok. 12 Eylül darbe döneminde yaşanan kayıpların anaları var orada. 80’lerin, 90’ların karanlık dönemlerinde yaşanan kayıpların anneleri var orada. Daha sonraki dönemlerde faili meçhul mağdurlarının anneleri var. Sizin döneminizde de olsa, geçmiş dönemde de olsa, bu hak aramaya, kapıları, meydanları, caddeleri kapıyorsanız, o bütün hukuksuzluklara sahip çıkıyorsunuz demektir. O yüzden buradan çağrımız Cumartesi Annelerinin etrafındaki utanç bariyerlerini kaldırın. Hak arama mücadelesinin önünde durmayın. O acıyı yaşatanlara değil yaşayanlara duygudaş olun. Onlar gibi hissedin. Bu ülkedeki bu ayıbı ortadan kaldırın. Biz orada olacağız ve arkalarında duracağız.”

    “ÇOK AĞIR CEZALAR VERDİLER”

    “Geçtiğimiz hafta ülkemizin siyasetini ve yargısını uzun süredir işgal eden bir siyasi davanın karar duruşması vardı. 10 kişiye yakın bir milletvekili heyetimiz Kobani davasının karar duruşmasını takip ettiler. Halkların Demokratik Partisinin Eş Genel Başkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yargılandığı davada hukuki değil siyasi kararların verildiğine hep birlikte şahitlik ettik. Davanın iddianamesi uzun yıllar siyasilerin kürsüden savcılara dikte ettirilmesi sonucunda yazılmıştı. Olaylar yaşandıktan beş yıl sonra dava açıldı. 6-8 Ekim olayları, o olaylarda hayatını kaybeden rahmetli 16 yaşındaki evladımız Yasin Börü’nün öldürülmesinden sorumlu tutuluyorlardı. Yargılama yapıldı ve bitti. Ne Demirtaş, ne bir başkası, ne bir siyasetçi Yasin Börü’nün ölümü ile bağlantılı bulundu. Hiçbirisi insanların hayatını kaybetmesine söz konusu olan o süreçle ilgili ceza almadılar. Attıkları tweetlerden başka başka zamanlarda kullandıkları ifadelerden dolayı ceza aldılar. Aslında kararı veren hakim, cezaları verdiği yerle yükü sırtından attı. Dedi ki ne Erdoğan’ın, ne AKP sözcülerinin, ne MHP’lilerin bu konuda söylediği iddiaların hiçbirisinden ceza vermiyorum. Birçok kişi salıverildi. Birçok kişinin verilen ceza yattığına yetti ve çıktı ama Sayın Demirtaş, Yüksekdağ ve bazılarına da çok ağır cezalar verdiler. Bu cezalar aslında Erdoğan’ın siyasi adreslemesi ile uyumlu. Erdoğan’ın yatsın dediklerini yatıran, Erdoğan’ın kendi vicdanında mahkum ettiklerine ceza veren ama cezaları konuşmalardan veren, yani istinaf, Yargıtay ve olmadı Anayasa Mahkemesinin bal gibi bozacağı bir kararı mahkeme heyeti verdi. Sorumluluğu siyasilerin sırtına bıraktı.”

    “HUKUKİ DEĞİL SİYASİ”

    “Biz bu davanın hukuki olmadığını hep söyledik. Siyasi olduğunu ifade ettik. Etmeye de devam edeceğiz. Ben Sayın Başak Demirtaş’ı aradım. Sayın Sedat Şenoğlu’nu, Sayın Yüksekdağ’ın eşini aradım. Bu kararları nasıl yorumladığımızı, kendileri ile ilgili dayanışma duygularımızı ifade ettim. Bundan sonraki hukuki süreçte de yargılananın kim olduğuna, hangi parti olduğuna, Erdoğan’ın kimi neyle suçladığına değil, hukuka, siyasileşmiş bir davanın ülkenin siyasi hayatına ne kadar zarar vereceğine olan inancımızla, vicdanımızla karar veriyoruz. Bu davadaki kararların hiçbirisini hukuki kararlar olarak değerlendirmiyoruz. Bugün Sayın Bahçeli, Kobani mahkeme kararlarına siyasi kararlar dememizin normalleşmeye aykırı olduğunu söylemiş. Bana da dört tane anormal soru sormuş. Yani ben ona saat sormayınca, o bana soru sormuş. Dört tane soruyu okumaya utanırım. Sorular CHP’nin ülkenin kurucu partisinin, CHP gibi Türkiye ittifakı diyen bir partini, bunu ay yıldızlı al bayrağın renklerini meydanlarda haykıran bir partinin, milli takım ayağa kalkınca ayağa kalkanlar bizim ittifakımızdır diyen bir partinin, filenin sultanları ile birlikte ağlayanların partisinin Genel Başkanına sorulacak soru değil bunlar. Ben bu soruların kime sorulacağını biliyorum da bu seviyeye inmek istemiyorum. Ama soruların içinde efendim Kürdistan kurulsun mu, ne diyorsun filan. Böyle şeyler var. Vallahi Sayın Bahçeli dönmüş, bunları prompterdan okumuş.”

    “MHP’DEKİ ARSIZ METİN YAZARLARI”

    “Ben o promptera bunları kimin yazdığını biliyorum. O meşhur ikili var ya. MHP örgütünün illallah dediği ikili. Gerçek MHP’lilerin tüylerini diken diken yapan ikili. MHP’de metinleri yazan, gece bir elinde telefon, bir elinde bardak tweetler atan birisiyle, o Meclis’in uzman çavuşuyum deyip de uzman çavuşa bile verdiği sözleri tutmayan birisi var ya. O ikisi. Dört soru yazmışlar promptera, Sayın Bahçeli’ye, ‘Oku bakalım, Özgür Özel cevap versin.’ Ben o dört soruyu okumam da Sayın Bahçeli size bu soruları yazan o arsız metin yazarları var ya. Şu dört soruya cevap versinler bakalım. Bu iki kişinin isimleri Sinan Ateş cinayeti iddianamesinden nasıl ve kimler tarafından ayıklanmıştır? Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir ismin sokak ortasında ölümünden sonra, kimse tweet atmayacak, cenazeye gitmeyecek, taziye bildirmeyecek diyen hangi ikisidir? Bu talimatı bütün partiye hangi ikisi yaymıştır? Tetikçiyi kaçıran aracın fotoğrafları açığa çıkıp, Ülkü Ocakları Genel Başkanına bu aracın ceza yemeyecek, trafikte durdurulmayacak bir statüye kavuşturulmasına hangi ikisi ya da ikisinden hangisi katkı sağlamıştır? İran Cumhurbaşkanının ölümünün üzerindeki sis perdesi aralanmalıdır diye bugün promptera yazanlar Sinan Ateş davasının üzerine sis çöktürürken, bu ikisinin bu sisteki payı nedir? Yoksa bu sisin kendisi bizatihi bu ikisi midir? Bu dört soruyu cevaplayın, benim dört soruya bakarız. Bir partinin evladı. Ülkü Ocaklarının Başkanı, sokak ortasında öldürülecek, bir kişi partiyi temsilen tweet atmayacak. Günlerce, haftalarca partiden istifalar olacak. Size inanıp peşinizden yürüyenler, bıyıklarını kazıtacaklar. Sonra bu ikisi ile nasıl bir irtibat, iltisak, nasıl bir bunlara mecburiyet varsa, koskoca parti bu iki meczuba esir edilecek. Yazıklar olsun ikisine de. Sayın Bahçeli bir siyasi davaya siyasi diyor diye normalleşmeye bir şey olmaz. Ama Türkiye normalleşecekse, sokak ortası cinayetlerine kimse sahip çıkmayacak. Türkiye normalleşecekse hiçbir siyasinin böylesi durumda sorgulanma, yargılanmasının önünde kimse kalkan olmayacak. Türkiye normalleşecekse, MHP normal bir siyasi çizgide kalacaksa, bu ayıptan MHP de kurtulacak, Türkiye de kurtulacak.”

    “YARGI PAKETLERİ YENİ YASAKLARA DÖNÜŞÜYOR”

    “AKP iktidarı her yeni yargı paketiyle yargıdaki sorunlar yumağını biraz daha büyütüyor. Geçmiş pratiğimiz gösteriyor ki çok umutlarla getirilen yargı paketleri, yeni yasaklara, yeni hak aramanın önündeki engellere dönüştü. Yeni şeytanlar yarattı. Yeni yeni kurallarla gazetecileri, akademisyenleri siyasetçileri şeytanlaştırdı, hedefe ve hapse koydu. Şimdi de dokuzuncu yargı paketi geliyor. Yakından takip ediyoruz. Taslakta çok mahsurlu noktalar var. Örneğin İstanbul Sözleşmesinden çıkarken, yani hepimizin gurur duyduğu kadına karşı şiddetin önündeki, ayrımcılığın en büyük engel olan. AKP iktidarı döneminde şüphesiz yaptıkları en iyi iş. Bunu parlamentonun hep birlikte oy vererek yürürlüğe aldığı İstanbul Sözleşmesinden bir takım tuhaf yapıların, kadın düşmanlarının, medeni kanundan bile rahatsız olanların, kadın ve erkek eşit değildir diyenlerin, mirastan bile pay verilmemelidir diyen örümcek kafalıların gönlünü yapacağım diye kadına karşı şiddet uygulayanların şikayetlerini dinleyip bir gecede İstanbul Sözleşmesinden çıktılar. Sonra yaptıklarını savunmaya başladılar. Efendim, İstanbul Sözleşmesinin önemi yok. 6284 var. Son derece caydırıcı bir kanun. Şimdi o kanunun en önemli maddelerinden bir tanesi, eşine, kadına şiddet uygulayanların uzaklaştırılması, kurala uymuyorsa zorlama hapsine çarptırılmasına itiraz yolu açıyorlar. Alınan kararın başka mahkemeden bozdurulmasını sağlamaya çalışıyorlar. 6284’ün içini boşaltacaklar diyordu kadın örgütleri, uyarıyordu, 300’ün üzerindeki kadın örgütünün çatı örgütü EŞİK. Şimdi başladılar tazyik hapsini kaldırtmaya yönelik itiraz mekanizmasını geliştirmeye. Bunu daha önce Danıştay iptal etmişti. Şimdi kanunla getirmeye çalışıyorlar.”

    “CUMHUR İTTİFAKI GURURLA SUNAR: ETKİ AJANLIĞI”

    “İkinci husus. Anayasa Mahkemesinin kararı var. Kadın isterse kızlık soy adını, evlenmeden önceki soy adını tek başına kullanabilir. Bu konuda düzenleme yapın. Onu düzenleyeceğiz diye getirip onu yasaklayan kanun maddesi getirmişler. Yani Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna ilişkin 153’üncü maddenin yine arkasından dolanıyorlar. Bunu Anayasa Mahkemesinin yap dediğini yapmayan kanuni düzenleme ile yapıyorlar. Biz CHP olarak kadının ister evlilik sonrası eşinin soy adını, ister kendi önceki soy adını, ister ikisini birden kullanmasını savunuyoruz. Sonuna kadar da bu mücadelenin arkasında olacağız. Bir diğer konuysa etki ajanlığı. AKP, Cumhur ittifakı gururla sunar. Nasıl oluyor? Eksiden ne oluyordu? Dünyanın uzak coğrafyalarında güzel filmler çekiliyordu. Sonra Türkiye’deki bazı film şirketleri onu alıp getirip bizim sinemalarda oynatıyordu, diyordu ki filanca film gururla sunar. İlk kez Türkiye’de. Şimdi Cumhur İttifakı gururla sunar: Etki ajanlığı. Öyle bir anlatıyorlar ki kendileri bulmuşlar. Ülkenin milli yapısını zedeleyecek, birlik ve bütünlüğümüze zarar verecek, anayasal düzeni ortadan kaldıracak etki ajanları varmış. Aramızdalarmış. Onları yakalayıp, mimleyip, cezalarını vermemiz lazımmış. Kim bulmuş bunu? Rusya, Vlademir Putin. 20 Temmuz 2012. Etki ajanlığı ile ilgili düzenleme. Önce bunların tespit edilmesi. Sonra kaydedilmesi. Sonra bunların gerçek kişiler olması durumunda listelerinin bütün birimlere yollanması. 60 maddelik bir kanun çıkarmış, doymamış bir daha yapmış, değiştirmiş. Devlet ve yerel kurumlarda memur olamazlar. Eğitim kurumlarında çalışamazlar. Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkında yararlanamazlar. Devletten maaş, mali destek, sosyal hak alamazlar. Gerçek kişilerse 50 bin Ruble ceza öderler. Tüzel kişilerse 500 bin Ruble ceza öderler. İkinci kez etki ajanlığı yapıyorlarsa iki yıl hapis yatarlar. Seçimlere katılamazlar. Aday olamazlar. Oy kullanamazlar. Vlademir Putin başlamış ve buraya kadar getirmiş.”

    “SİZİN KARNENİZ DE EKİBİNİZ DE BUDUR”

    “20 Temmuz 2012. Gürcistan, Kobahidze. Mart 2023. Etki ajanlığı. Yabancı ajan. Yabancı büyük elçileri bile bu sınıfa sokmuş. Putin’inkine benzer bir sürü sınırlama yapmış. Hepsini en çok da 63’üncü maddede toplamış. Toplam 63 maddede bu düzenlemeyi yapmış. Başka kim? Kırgızistan, Sadır Caparov. Kasım 2022. Etki ajanlığı düzenlemesi. 90 milletvekilinin 64’ünün imzasıyla bu yasa onaylanmış. 14 Mart’ta. Sırbistan. Aleksandar Vucic. 3 Nisan 2024. STK’ları baskı altına alan, bağımsız medyayı kısıtlayan, halkı sindiren bir yasa tasarısını 3 Nisan 2024’te getirmiş. Hangi ligde oynuyoruz, görüyor musunuz? Filmi kimler çekiyor? Cumhur ittifakı gururla sunuyor Türkiye’ye. Sanki Türkiye’ye özel bir şey. Kimse unutmasın. Otoriter liderler, popülist liderler birbirlerinden öğrenirler. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Busunuz. Cumhur ittifakı bu yasayı geri çekmezseniz, işte sizin karneniz de ekibiniz de budur. Bu ekibiniz dünya tarihine büyük gerileme filmini çekenler olarak geçiyor. Siz de bunların Türkiye şubesisiniz. Bunlarla birlikte dünya siyasi tarihinin kara bir sayfasında yerinizi alırsınız. Şimdiden uyarıyorum. Ya çekersiniz ya da bu rezil filmi Putin ile birlikte çekersiniz.”

    “ANALARIN, BABALARIN YÜREĞİ YANIYOR”

    “Tabi bir yandan böyle endişeler varken, bir yandan da anaların, babaların yüreği yanıyor. Her gün başka kötü haberle kahroluyoruz. Balıkesir Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümünde, 20 yaşında. Ata Emre Akman. Motokuryelik yapıyor, hem okuyor, hem çalışıyor. Önüne bir araç geçiyor. 23 yerinden bıçaklanarak hayatını kaybediyor. Babası Albay Erol Akman’ı aradım. Büyük bir metanetle şöyle söyledi. Benim evladım gitti. Yüreğim yanıyor ama lütfen bu konuda bütün siyasetçiler bir şey yapın. Ben yandım, başka babalar yanmasın. Şimdi artık yüreği yanan bu babanın haykırışı ile Kurye Hakları Derneğinin sesine bir kulak vermek lazım. 2022’de 58 kişi. 2023’te 3’ü çocuk 68 motokurye hayatını kaybetmiş. Diyorlar ki mesleki yeterlilik belgesi aranmadığı için motorun üstüne çıkan herkes kurye. Geçim sıkıntısı, yoksulluk insanlarımızı hayatlarını hiçe sayarak güvencesiz bir şekilde çalışmaya zorluyor. Bu konuda mutlaka tedbirler alınmalıdır diyorlar. Sıralıyorlar. Öyle her gün trafikte yanımızdan geçen, sipariş verdiğimizde, geciktiğinde yüzümüzü filan asmaya kalktığımız o insanların aslında hayata pamuk ipliği ile bağlılar. Diyor ki motokuryeler, işçi sağlığı ve güvenliği eğitimleri yeterince yapılmalıdır. Kuryelik tehlikeli meslekler statüsüne alınmalıdır. Mesleki yeterlilik belgesi zorunlu hale getirilmelidir.”

    “MOTOKURYELER İÇİN YASAL DÜZENLEME ŞART”

    “Yasal düzenleme hazırlanmalıdır. Kuryelerin sosyal güvencesi teminat altına alınmalıdır. Günlük çalışma saatleri yasal olarak düzenlenmeli, insanı koşulları aşmamalıdır. Kayıt dışı ve güvencesiz çalışma denetim altında tutulmalıdır. Aile, Çalışma ve Milli Eğitim bakanlıkları kayıt dışı çalışan kuryelik yapan çocukları denetlemeli, bunları çalıştıranları cezalandırmalı, ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Katil bariyerler olarak adlandırılan bariyerler motorcu dostu bariyerlere çevrilmelidir. Kendi hesabına çalışan kuryeleri de şirketlerin yaptığı sözleşmeler motokuryeleri güvencesizleştiren maddelerden arındırılmalıdır. Bu 10 madde. Motor üstünde, iki teker üstünde okuyabilmek için, evladını geçindirebilmek için, yetmeyen maaşına ikinci bir maaş katabilmek için hayatını ortaya koyan milyonlarca evladımızın ortak talepleridir. Grup başkanvekillerimize bu konuda bir araştırma önergesini bir kez daha hayata geçirmelerini, Meclis’te tartışmalarını, yasal düzenlemeler yapmalarını, motokuryelerin Kurye Hakları Derneği ile bu evlatlarımıza sahip çıkmalarını bir kez daha Ata Emre Akman’ın acılı babası Erol Akman’ın talebi olarak emanet ediyorum.”

    “KENDİ İLAN ETTİĞİ HEDEFLERİ TUTTURAMIYOR

    Hükümet sürekli kendi ilan ettiği ekonomik tahminleri, hedefleri tutturamadığını kademe kademe itiraf edip, sürekli revize etmekle meşgul. OVP’de, enflasyon hedefi yüzde 33’tü. Bu yıl için. Sonra 36’ya çıkardılar. Şimdi 38 olarak geçen hafta bir kez daha revize ettiler. Enflasyonla mücadele edemedikçe dar gelirlinin yüzünü güldürmek yerine onlara kemer sıktırmaya, emekliyi perişan etmeye devam ediyorlar. Kamuda tasarruf adı altında memurun servisi ile uğraşıyorlar. Öğretmenin atamasını yapmamayı marifet sayıyorlar. İşsize kamuda iş vermeyeceklerini üç yıllığına ilan ediyorlar. Ama bir yandan da geçtiğimiz hafta köprü ve otoyollara son beş ayda ikinci kez zam yaptılar. 1 Ocak itibariyle kamuya ait köprülere yüzde 76, yap-işlet-devret köprü ve otoyollarına yüzde 50 zam yapmışlardı. 16 Mayıs günü kamuya ait köprülere, bir 60 daha, yap-işlet-devretlere de bir 40 daha yaptılar. Sadece beş ayda kamuya ait köprülerde yüzde 181, yap-işlet-devretlerde yüzde 110 zam geldi. Bakın enflasyonu düşüreceğiz diye asgari ücrete zam yapmamaya kalkanlar, emekliyi 10 bin liraya muhtaç bırakanlar, üç yıl boyunca emekli olana kadar memur olacağız deyip milyonlarca işsizin, milyonlarca KPSS’de dirsek çürütenin umutlarını tüketenler, köprülere, yollara yüzde 181 zam yapıyorlar. Sonra da enflasyonla mücadeleden bahsediyorlar. Ama bir yandan esnafın kredileri var. Esnaf kefaret kooperatiflerinden alınan o kredilerin kimi koronavirüste alınmış, kimi koronavirüs sonrası ödenmemiş, o krediler yenilenmiş. O kredilerin faizlerine geriye dönük zam yaptılar. Ödemeleri geriye dönük artırdılar. Şimdi o günlerde yüzde 7,5 faiz ile kullandırılan krediyi yüzde 17’ye, yüzde 12 faizli krediyi yüzde 24’e, 15 olanı 29’a çıkardılar. Hesapta, kitapta yok. Zaten ödenemiyor. İşler tıkırında olsa, faiz, kredi ödenecek. Kredi ödenemiyor. Bir da faizi iki katına çıkarıp esnafın beline bir kazmayı da bunlar vuruyorlar. Sonra diyorlar ki efendim imzayı atarken dikkat etseydi. Orada değişken faizli yazıyordu. Faizler değişti. Böyle ödeyecekler. Peki aynı günlerde kamu bankalarından, Ziraat Bankasından çiftçiye değil ha. Müteahhitte, yandaş müteahhitte yüzde 8,5 ile kredi verdiler. O parayı alan multi milyonerler, multi milyarderler gittiler yat aldılar. Kotra aldılar. Araba aldılar. Hatta hiç çekinmeden Ziraat Bankasından çektiler. Filanca özel bankada yüzde 40 faize koydular. 8 ödeyecekleri faizi 40 ile bizden tahsil ettiler. Yüzde 32’yi cebe koydular. Onlara değişken faiz uygulayan yok. Ödeyemese KGF’ye tabi. Kredi Garanti Fonuna tabii. Ama bu parayı bu şartta Ziraat Bankası çiftçiye vermedi. Yandaş müteahhitte verdi. Güya üretim yapacağı fatura karşılığı vermedi. Bir vezneden verdiler, öbür vezneden vadeli hesap açtılar.”

    “KREDİYİ ESNAFA VERECEKLERİNE BUNLARA VERDİLER”

    “Halk Bank esnafa vereceği krediyi bunlara verdi. Onlar 8.5’tan aldılar paraya para kattılar, ama esnafa gelince 7 ile aldın ama şimdi 17 yapacağız, 12’yi 24 yapacağız, 15’i 29 yapacağız diyorlar. Böyle bir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Ve bütün esnaflara, AK Partilisine MHP’lisine, hangi görüşten olursa olsun şunu hatırlatıyorum. Sen aynı oranda aldığın krediyi yüzde 30’larda öderken, senin 50-100-1000 katı zenginler aldığı faiz oranından ödüyorlar. Onlar anaparayı çoktan çıkardılar, kazandığı faize faiz alıyorlar ama sana bu muameleyi yapıyorlar. Demek ki neymiş bu iktidar, bu hükümet, bu Cumhur İttifakı 31 Mart’tan mesajı almamış sarı kartı görmüş hala esnafa faul yapıyor. Hesabını siz görürsünüz esnaf kardeşlerim. Tabii yerel seçimlerde sesini en çok yükseltenler ilk başta meydanlarda pek azken son mitinglerimizde yüzde 80’lere varanlar, 10 bin lira maaşa mahkûm edilen emeklilerdir. Emekli neredeyse açlık sınırının yarısını alıyor. İki emekliye verilen maaş bir kişiyi açlıktan kurtarmıyor. 10 bin lira veriyor. Kiraya verirsen aç kal, karnını doyurursan sokakta kal hesabı yapıyorlar. Bir de üstüne Mehmet Şimşek ‘Yüzde 25’lik kirayı artık tutmayalım, isteyen istediği gibi zam yapsın’ kafasına gelmiş. İşte o emeklilerle birlikte büyük bir mücadelenin sözünü vermiştik.”

    “BÜTÜN TÜRKİYE’YE SESLERİNİ DUYURDULAR”

    “Geçtiğimiz hafta mitinglerimize gelen pankartlarını açan, atanamayan değil atanmayan öğretmenlerle İstanbul’da Saraçhane’de buluştuk. Bazı yandaş kalemler, bazı yandaş hesaplar, bazı yandaş kanallar ‘Efendim Saraçhane’deki miting zayıftı’ diyor. Kardeşim bunlar atanmayan öğretmen. ‘60 bin tane mülakata alacağım sadece 20 binini atayacağım’ demişsin, o günden bir gün önce. Kameraya gireni atamayacağını onlar da biliyor. KPSS’yi yüzde 50 alırım, yüzde 50’sini mülakat puanıyla ben yazarım diyorsun. Yine de oraya koştular. Bir tane CHP bayrağı yoktu, belki bir tane. Ev sahibi Beyoğlu ilçenin bayrağını gördüm. Ellerinde dövizleriyle geldiler. Azdılar diyor. Azdılar, çünkü sizin tarafınızdan sindirildiler. Ama vicdanlarda, sosyal medyada hiç az değiller. Hiç de az haklı değiller. Bütün Türkiye’ye seslerini duyurdular. Söz verdiniz mülakatı kaldırmadınız. 68 bin dediniz atamayı 20 binde bıraktınız. Müfredat dediniz, 10 yılda yaptık dediniz 7 günde görüş istediniz. Öğretmenler Saraçhane’de isyan ettiler. Ama öğretmenlere bilmez miyiz meydanı dolduralım CHP’lilerle. 39 ilçeden 5’er otobüsü basalım, dolduralım. Sonra haber yaptırırsınız. Atanamayan öğretmenler değil, CHP’li amcalar, teyzeler vardı diye. Kamera orada. Gencecik öğretmenler orada. Gencecik isyan eden insanlar orada. Hala daha bu mağduriyeti küçük göstermeye çalışıyorlar.”

    “O PAZAR, BU PAZARDIR”

    “Şimdi el mi yaman bey mi yaman görmenin zamanı geldi. 26 Mayıs Pazar. Yer Tandoğan Meydanı. Saat 14.00. Türkiye’nin dört bir yanından emekliler geliyor, emekliler. 5 yılda huzurevlerine başvuru oranı yüzde 41 artmış. Bunlar gelmeden önce emeklilerin maaşı 1.5 asgari ücret. Bugünkü parayla artmamış haliyle 26 bin lira. Bugün 10 bin lira. En düşük emekli maaşını 26 bin liradan 10 bin lira yapan bir anlayış. En düşük emekli maaşına 8 çeyrek altın alınırken, 2.5 çeyrek altın aldıran bir anlayış. Her ay, her emeklinin cebinden 5.5 çeyrek altını çalan anlayış. Şimdi emekliyle yüz yüze gelme zamanı geldi. Pazar günü saat 14.00’da Tandoğan Meydanı’na bütün emeklileri, bütün emekçileri, emeklilere sahip çıkan herkesi bekliyoruz. Eğer o meydanda beklenenden az insan olursa hemen hazır bahane. Demek ki emekliler şikâyetçi değilmiş diyecekler. Ben orada olacağınızı biliyorum. Her mitingde siz geldiniz, biz konuştuk. Dedik ki 31 Mart günü gösterin sarı kartı, mesajı alacaklar. Almazlarsa öyle arkanızda değiliz, yanınızda değiliz, gerekirse önünüze düşeriz hakkınızı alırız. O gün bu gündür. O Pazar bu Pazar’dır.”

    “İLK KEZ YÜZDE 30’UN ALTINDALAR”

    “Buraya gelirken Mayıs aynın ilk anketi geldi. Malum en büyük anket 31 Mart Pazar milletimiz tarafından verildi. Partimiz 47 yıl sonra birinci parti oldu. Nisan ayında Türkiye’de yapılan hiçbir ankette birinci parti CHP’den başkası değildi. Hiçbir anket Nisan ayı boyunca AK Parti ile aramızdaki farkın kapandığını göstermedi, hepsinde açıldı. Mayıs ayında bütün anketler yine gelecek. İlk anketi gördük, müjdeler olsun ki Cumhuriyet Halk Partisi yine birinci parti. Kurulduğu günden bugüne ilk kez Mayıs 2024’te emeklinin sesini duymayanlar, öğretmeni kandırıp da atamayanlar, mülakatı söz verip de kaldırmayanlar, yoksula kemer sıktırıp zenginin parasına para katanlar, servetine para katanlar kurulduklarından beri ilk kez yüzde 30’un altındalar. Bu yüzden biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendisine güvenerek, özgüvenli bir siyasetle, acaba ne derler diye değil biz söyleyelim duyan duyar, duymayana bir gün duyururuz diyerek, biz yürüyelim gelen gelir, gelmeyenle de bir gün yürürüz diyerek, biz anlatalım ikna olan olur olmayanı bir gün ikna ederiz diyerek çıktığımız yolda artık çok daha fazla ayak katıldı ayaklarımıza. Ses katılıyor sesimize. Kabuklar çatlıyor, yeni kulaklar işitmeye başlıyor söylediklerimizi. Biz kazanacağız. Biz kazanacağız. Biz kazanacağız. Atatürk’ün partisini ilk seçimlerde iktidar yapacağız. Yolumuz açık olsun, yolunuz açık olsun.”

  • “Havalimanlarından kimse aranmadan geçemeyecek”

    “Havalimanlarından kimse aranmadan geçemeyecek”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu TBMM’ye sundukları yeni kanun taslağını açıkladı. Uraloğlu, bakanlığın bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarının muhtelif konularına ilişkin olarak ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi amacıyla hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonuna sunulan kanun teklifi taslağına göre Sivil Havacılık Kanunu’nda değişiklikler yapmayı planladıklarını belirterek, “Kanun taslağına göre havalimanı girişlerinde tüm yolcular cihazla aranacak. Cihazla aranmanın yetersiz kaldığı durumlarda elle arama yapılacak. Kendisinin veya eşyasının elle aranmasını kabul etmeyen yolcu uçağa kabul edilmeyecek” dedi.

    Bakan Uraloğlu ayrıca gemi kaynaklı emisyonların azaltılmasına yönelik çalışmalar neticesinde getirilecek yeni düzenlemeyle emisyon fiyatlandırma sistemini kuracaklarını da açıkladı.
    Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ve bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarının muhtelif konularına ilişkin olarak ihtiyaç duyduğu kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi amacıyla hazırlanan Kanun Teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonuna sunduklarını söyledi.
    Bakan Uraloğlu, Taslağa göre 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle havalimanı girişinde tüm yolcuların cihazla aranacağını belirtirken, cihazla aranmanın yetersiz kaldığı durumlarda elle arama yapılacağını ancak kendisinin veya eşyasının elle aranmasını kabul etmeyen yolcunun uçağa kabul edilmeyeceğini söyledi. Uraloğlu, “Yine yapılan düzenlemeyle havacılık güvenliği ile sınırlı olmak üzere özel güvenlik personeli genel kolluk nezaretinde eşya, bagaj ve kargolarda arama yapabilecek” dedi.

    “Avrupa Birliği, emisyonlardan elde edilecek gelirin yüzde 50’sini almayarak ülkenin tasarrufuna bırakacak”

    Son yıllarda yaşanan iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle tüm sektörlerde olduğu gibi gemi kaynaklı emisyonların azaltılmasına yönelik çalışmaların da hız kazandığını kaydeden Bakan Uraloğlu, “Bu kapsamda önümüzdeki süreçte deniz taşımacılığını etkileyecek en önemli konulardan bir tanesi de Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) olacak. Avrupa Birliği son aldığı kararla ETS sistemini denizcilik sektöründen kaynaklanan taşıma emisyonlarını da kapsayacak şekilde genişletecek. Avrupa Birliği ETS düzenlemesi Avrupa Ekonomik Alanı ile bu alanın dışında kalan limanlar arasındaki seferlerde üretilecek olan emisyonlardan elde edilecek gelirin yüzde 50’sini almayarak diğer ülkenin tasarrufuna bırakacak” diye konuştu.

    “Emisyonlardan alınacak gelirin belirlenecek bir miktarının ülkemizce alınması sağlanacak”

    Bakan Uraloğlu, Türk bayraklı ve Türk sahipli deniz ticaret filosunun faaliyetlerine devam edebilmesi ve rekabet yeteneğini muhafaza edebilmesi için emisyonlarını hızlı bir şekilde düşürmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bu noktada uluslararası ve bölgesel karbon fiyatlandırma uygulamalarından toplanan gelirlerin ülkemiz tarafından en verimli şekilde kullanılması büyük önem arz ediyor. Bu nedenle, emisyon fiyatlandırma sisteminin ülkemizde kurulması durumunda mütekabiliyet esasına göre toplam üretilen emisyonlardan alınacak gelirin belirlenecek bir miktarının ülkemizce alınması sağlanarak buradan elde edilecek gelir ile Türk deniz ticaret filosunun yenilenmesi veya dönüştürülmesi sağlanacak. Bu sayede, dünya deniz ticaretinde rekabet gücümüz artarak devam ettirilecek” ifadelerini kullandı.

    “Limanlara giriş ve çıkış işlemleri, dijital olarak sunulan belgeler üzerinden yapılabilecek”

    Uraloğlu, deniz taşımacılığından elde edilen karbon fiyatlandırması gelirlerinin de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bütçesine özel ödenek olarak öngörüleceği düzenlemesinin yanında, toplanan tutarların yeşil denizcilik için araştırma, geliştirme, dönüşüm ve yeni gemi inşa faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla kullanılacağını söyledi. Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Özel gelir ve ödeneklerin kullanımına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanımız tarafından belirlenecek. Uygulama kapsamına alınacak gemilerin cinsi, sefer bölgesi, tonajı, gemilerden alınacak emisyon bedeli oranları, emisyonların izlenmesi, raporlanması ve doğrulanmasına ilişkin usul ve esaslar yine Cumhurbaşkanımız tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Düzenlemeyle 4922 sayılı kanunu gereğince halihazırda fiziki olarak yapılan limanlara giriş ve çıkış işlemleri, dijital olarak sunulan belgeler üzerinden yapılabilecek”.

  • Irak’ın kuzeyinde 6 terörist öldürüldü

    Irak’ın kuzeyinde 6 terörist öldürüldü

    MSB’den yapılan açıklamada:
    ” Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde tespit ettiği 6 PKK’lı teröristi etkisiz hâle getirdi” ifadelerine yer verildi.
  • Özgür Özel’den 21 Mayıs mesajı

    Özgür Özel’den 21 Mayıs mesajı

    Genel Başkan Özel, X’daki paylaşımında, şunları kaydetti:

    “1,5 milyon Çerkesin anavatanlarından sürüldüğü bir büyük acının yıldönümünde, sürgün sırasında yaşamını yitirenleri anıyor, Çerkeslerin bugün Türkiye’de yaşayan torunlarının acılarını paylaşıyorum.”

    https://x.com/eczozgurozel/status/1792817990368637099?s=46

     

  • Kamuda FETÖ operasyonu: 44 gözaltı

    Kamuda FETÖ operasyonu: 44 gözaltı

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 28 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde kamu kurumlarında aktif görev yapan 44 kişinin FETÖ yapılanmasında ‘mahrem imam sorumlusu’ iddiasıyla gözaltına alındığını duyurdu.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından konuya ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
    “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız Terör Suçları Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturmalar kapsamında; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Emniyet Genel Müdürlüğünü hedef alarak içerisinde yuvalanma, eleman kazanma, Emniyet personelini örgütün kendi içerisinde oluşturduğu sisteme göre kodlama ve kazanılan elemanların örgütsel bağlılık durumlarını takip ederek kaydetme faaliyetleri doğrultusunda, örgüt tarafından ‘mahrem imam’ olarak görevlendirilen, halen çeşitli kamu kurum veya kuruluşlarında aktif olarak çalıştıkları anlaşılan (46) ‘Emniyet Mahrem Sorumlusu’ şüphelinin, Ankara merkezli 28 ilde, 21.05.2024 tarihinden itibaren eş zamanlı olarak gözaltına alınmalarına karar verilmiştir. Halen 44 şüpheli yakalanarak gözaltına alınmıştır. Soruşturmaya çok yönlü olarak devam edilmektedir.”