Etiket: üçüncü dalga

  • Umutlandıran açıklama: Yazı rahat geçireceğiz

    Umutlandıran açıklama: Yazı rahat geçireceğiz

    Sağlık Bakanlığı’nın risk haritasına göre illerin hemen hemen tümünde vaka sayıları arttı. Bilim insanları, vakalardaki artışın nisan ortasına kadar devam edeceğini, ardından düşüşün başlamasının beklendiğini söyledi. Prof. Dr. Kemalettin Aydın, şu anki artışı kasım ayındaki tsunaminin artçısı olarak değerlendirdiğini söyleyerek, “Vaka sayılarının haziranın ikinci yarısından itibaren 1000’ler civarında olacağını, yazı geçen yıla göre rahat geçireceğimizi düşünüyorum” dedi. Doç. Dr. Ümit Savaşçı ise “Nisan ayının ortasında pik noktasını göreceğiz, daha sonra bir iniş başlayacaktır” dedi.

    Koronavirüs ile mücadele eden Türkiye’de normalleşme süreciyle birlikte vaka sayılarının artması endişe yarattı. İllerin 100 bin kişi başına düşen vaka sayılarına göre şekillenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından güncellenen risk haritasına göre illerin hemen hemen tümünde vaka sayıları arttı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kemalettin Aydın ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Savaşçı, güncel harita ve artan vakalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    ‘KASIM AYINDAKİ TSUNAMİNİN ARTÇISI’

    Prof. Dr. Aydın, şu andaki artışın kasım ayındaki tsunaminin artçısı olarak değerlendirdiğini söyledi. Aydın, “22 bin rakamını, kasım ayındaki tsunaminin artçısı olarak değerlendiriyorum. 22 bin bandından geri döneceğini düşünüyorum. İçişleri Bakanlığı, valiler, kaymakamlar üzerlerine düşen görevleri çok sıkı yapıyorlar. Mevsimsel ferahlama, açık arazilerin kullanılması gibi nedenlerle nisan ayının ortalarından itibaren düşüş olacaktır, kasım-aralıkta ki 30 binlere gelmeden dönüşe geçecektir. Bir mutant suş, başka mutant suşlar devam ettiği sürece ‘şu tarihte vakalar kalmayacak’ deme şansımız yok. Vaka sayılarının haziranın ikinci yarısından itibaren 1000’ler civarında olacağını, yazı geçen yıla göre rahat geçireceğimizi düşünüyorum” dedi.

    ‘KAPATMAYI GEREKTİRECEK YÜKSELİŞ YOK’

    Prof. Dr. Kemalettin Aydın, haritadaki durumun, son birkaç haftadır kurallara uyulmamasından kaynaklandığını söyledi. Prof. Dr. Aydın, illerinin kırmızıya dönmesinin sadece 100 bindeki vaka sayısından olmayacağını belirterek, “100 bindeki vaka sayısının yanında o şehirdeki hastalığın artış hızı, PCR pozitiflik oranı, solunum cihazı ve yoğun bakım doluluk oranı önemli. Son günlerdeki vakalar yüzde 100 artmasına rağmen ‘kırmızı’ dediğimiz illerde yoğun bakımdaki hastalar yüzde 25, solunum cihazına bağlanan hastalar yüzde 20 oranında arttı. 100 bindeki sayı üzerinden kırmızı; ama sağlık hizmeti, PCR pozitiflik ve aşı oranı olarak o şehirler kırmızı değil şu an. Bu neyi doğurur? Kırmızı olmamakla beraber, kırmızı olma ihtimalini göz önüne alarak, yerelde ve yerindeki yönetimler bir kısım kırmızı kararlar alabilir. Düşük riskli renklerdeki iller, yüksek riskli illerin kurallarını uygulayabilir. Yatak kapasitesi ve hastanelere gelen hastalara sunulan sağlık açısından bir yükseliş söz konusu; ama bu yükseliş illerin kapatılmasını gerektirecek bir yükseliş değil” ifadesini kullandı.

    ‘NİSAN ORTASI KRİTİK’

    Doç. Dr. Savaşçı ise nisan ayında 20 binlerin üzerinde vaka sayılarının görülebileceğini düşünürken, aslında erken bir pik yaşadıklarını söyledi. Savaşçı, “Ne yazık ki, nisan ayını bulmadan 20 binin üzerine çıkıp 3’üncü dalgayı şu anda yakalamış durumdayız. Ancak 3’üncü pikin 1’inci ve 2’nci pikten farkı vakalarımızın klinik olarak biraz daha hafif seyretmesi, çok fazla oksijen ve yoğun bakım ihtiyaçlarının görülmemesi; dolayısıyla şu anda 3’üncü piki yaşıyoruz. Vaka sayılarımız muhtemelen nisan ortasında 25 bini-30 bini de geçebilir. Bu da sağlık sistemi üzerinde yük getirebilir. Ne yazık ki bu dönemde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayıları da artabilir. Onun için biraz daha sorumluluk bilinciyle kurallara uymamız gerekiyor. Halkımızdan 2-3 ay zaman istiyoruz. Nisan ayının ortasında tepe noktasına, pik noktasına ulaşacağımızı düşünüyorum. Orada kritik nokta olacak. Nisan ortasında bu krizi de atlatabilirsek, daha sonra bir iniş başlayacaktır. Bizim için kritik zaman nisan ayının ortası olacaktır” diye konuştu.

  • Yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66’yı geçti

    Yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66’yı geçti

    Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, Türkiye’nin koronavirüs risk haritasını ve ülke genelindeki vaka artışını değerlendirdi. Oğuztürk, illerin risk oranlarına göre renklendirmesinde temel etkenin pozitif vaka sayısı olduğunu; ancak aşılanma oranı, yoğun bakım doluluk oranı ve acil servislere başvuru oranlarının da etkili olduğunu söyledi.

    ‘YÜZDE 80’İ GEÇERSE ALARM SÖZ KONUSU’

    Ülke genelindeki vaka artışı ve hastanelerdeki doluluk oranlarına değinen Prof. Dr. Oğuztürk, “Bizim ülkemizdeki yatak doluluk oranı ve yoğun bakım doluluk oranı, hastanelerin mücadelesinde en önemli parametrelerden bir tanesi. Şu an itibarıyla yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66. Bu yüzde 66’lık doluluk oranı sadece Covid-19 hastalarının artışı ile ilgili bir oran değil; diğer hastalar da bu oranın içinde. Benim şahsi kanaatim bu doluluk oranı bir miktar daha artarsa; örneğin yüzde 80’leri geçerse daha ciddi bir alarm söz konusu olacaktır. Ve bu sonuç, ‘ülke genelinde tam kapanma’ demeyelim; ama kısıtlamaların daha ciddi bir şekilde ortaya çıkma zaruretini doğurabilir” diye konuştu.

    ‘EKSTRA TEDBİR ALINMASI KAÇINILMAZ OLACAKTIR’

    Prof. Dr. Oğuztürk, ‘Türkiye geneli kapanma’ şeklinde bir kısıtlama beklemediğini belirterek, “Genel kapanma şeklindeki bir sürecin oluşma ihtimalini çok düşük görüyorum. Kısmi şekildeki uygulamaların ülke geneline yayılma ihtimali olabilir. Yani hafta sonlarının tekrar 24 saat bazında kapanma ile ülke genelinde bir sürecin tekrar bu şekilde aktive olması gündeme gelebilir. Ama bu vaka sayılarıyla birlikte doğru orantılı oluşabilecek bir durum. Bu anlamda eğer veriler artış sürecine geçerse, ekstra tedbirlerin alınması da kaçınılmaz olacaktır” diye konuştu.

  • Korkutan açıklama: İstanbul’da 3.dalgaya girdik

    Korkutan açıklama: İstanbul’da 3.dalgaya girdik

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz İstanbul’da, salgında üçüncü dalgaya girildiğini söyledi

    İllere göre haftalık yayınlanan haritaya göre, İstanbul’da 100 bin nüfusa düşen vaka sayısının 178’lere ulaştığına işaret eden İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz açıklamalarda bulundu.

    “TEST POZİTİFLİK ORANLARI YÜZDE 10’U GEÇTİ”

    İstanbul’da vaka sayılarında günlerdir yukarı doğru bir çıkış söz konusu olduğuna değinen Yavuz, “Test pozitiflik oranları yüzde 10’u geçti. Zaten 7 günde görülen 100 bin kişideki enfeksiyon oranı da 178 gibi oldukça yüksek bir rakam. Durum, üçüncü dalganın İstanbul’da etkisini gösterdiğini, henüz pik noktasına da ulaşmadığımızı gösteriyor. Açılmanın etkisini bu hafta başından itibaren görüyoruz. Kendi kurumumuz açısından söyleyecek olursam, geçen haftaya göre belirgin bir fark var, Pazartesiden beri çok yüksek sayıda hasta geliyor. Test pozitiflik oranı da bizde de yüzde 12 civarında. Önümüzdeki haftalarda da sıkıntılı günler yaşayabileceğimizi düşünüyorum” dedi.

    “ÜÇÜNCÜ PİKİ DE YAŞAYACAĞIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR”

    Aşılanan kesimde elde edilen ilk verilere göre ölüm oralarında büyük bir azalma görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Bu çok sevindirici bir şey. Ama İstanbul’da aşısız olan çok fazla nüfus var. Onların da hastalanma riski çok yüksek seviyede. Türkiye genelinde de böyle. Bu nedenle insanlarla yakın temasa girmemek, kapalı ortamlarda bulunmamak, mecbursanız da maskesiz asla durmamak, kalabalık ortamlara da maskesiz girmemek, çok sık bir şekilde ortamı havalandırmak, tercihan camları sık sık açmak gerekiyor. Üçüncü piki de yaşayacağız gibi görünüyor” şeklinde konuştu.

    “BIONTECH AŞISI GELDİĞİNDE SIRA HANGİ GRUPTAYSA ONA YAPILACAK”

    Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı Pfizer-BioNTech aşısının kimlere yapılacağı konusundaki planlamaya da değinen Yavuz, “Kimin sırası geldiyse aşı onlara uygulanacak. Bakanlığın planı da bu şekilde. Önümüzdeki haftalarda 4,5 milyon doz aşı gelecek. Aşılamada da 60 yaş üstüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla bu aşıyı bunlar olacak. Sırası gelmiş ama şimdiye kadar aşılanmamış daha ileri yaştaki kişiler de buna dahil edilebilir. BioNTech aşısı da o şekilde uygulanacak” diye konuştu.

    “CORONAVAC İNGİLİZ VARNAYTINDA DA ETKİLİ”

    Türkiye’de 10 milyondan fazla kişiye uygulanan inaktif virüs aşısı CoronaVac’ın yeni varyantlara etkisi hakkında Sağlık Bakanlığı’nın bir çalışması olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Sonuçları bilimsel makale olarak henüz yayınlanmadı ama İngiltere varyantı yani V1’de aşı etkinliğinde çok bir fark olmadığı gösterildi. Kullandığımız aşının, Türkiye’de de en fazla yayılan ve önümüzdeki haftalarda da en baskın suş haline geleceğini tahmin ettiğimiz İngiliz varyantı ile D614, yani orijinal formdaki Wuhan suşuna etkinliğinin benzer çıktığını ifade etti Halk Sağlığı Kurumu’nda çalışan arkadaşlarımız” dedi.

    “AŞILARIN İÇERİĞİ GÜNEY AFRİKA VARYANTINA GÖRE DEĞİŞECEK”

    Türkiye’de V1 kadar yaygın olmasa da V2 olarak adlandırılan Güney Afrika varyantının da görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Yavuz, “V2, aşılar açısından en tehlikeli olanı. Zaten önümüzdeki dönem aşıların içeriğini de V2’ye göre değiştirecekler. Çünkü aşıdan en çok kaçan bu suş. V2’nin yayılmaması için zaten daha fazla önlem alınıyor. Örneğin V2 vakası ile teması olanlar daha fazla izole ediliyor. Yani Güney Afrika varyantı biraz daha tehlikeli şu anda, bizim de çok yakından takip ettiğimiz bir tür. Diğer aşılarda olduğu gibi CoronaVac’ta da böyle bir beklenti var aşıdan kaçabileceği yönünde” diye konuştu.

    “AŞILILAR TEMASLI OLSA DA KARANTİNAYA GİRMEYECEK”

    Yaygın aşılamayla birlikte filyasyonda temaslı takibinde de değişimler olduğuna değinen Prof. Dr. Yavuz, artık ilk virüs ya da İngiltere varyantı ile temaslı olan “aşılı” kişilerin, karantinaya girmesine gerek kalmayacağını açıkladı.

    Yavuz, “Eğer iki doz aşısını olmuş bir kişi vaka temaslısı olursa, V1 (İngiltere varyantı) dahil, izolasyonda tutulmayacak. Çünkü aşının koruyuculuğunun olduğunu biliyoruz. Ama V2 (Güney Afrika) ya da V3 (Brezilya) varyantlarında aşının yeterince koruma sağlamayabileceği yönünde kaygılarımız olduğu için, temaslıların izolasyona girmesi gerekecek. Türkiye’de çok yaygın değil bunlar şu anda ama çok yakından izlememiz gerekiyor” dedi.

    “GERÇEK YAŞAM VERİLERİ GELİNCE AŞILANANLAR MASKESİZ GÖRÜŞEBİLECEK”

    Ülkemizde uygulanan CoronaVac aşısının etkinliğine dair “gerçek yaşam verileri” geldikçe, daha da rahat günlere kavuşabileceğimizi söyleyen Prof. Dr. Yavuz, “Şu an bayağı bir insan iki doz aşısını oldu ve üzerinden 14 gün geçti. İlk değerlendirmeler olumlu görünüyor, yani ağır hastalıktan ve ölümden koruma açısından gayet güzel etkinliği var gibi görünüyor. Bunların daha da detaylı analizleri yapıldıktan ve bu veriler toplumla da paylaşıldıktan sonra, mesela Amerika’nın yaptığı gibi maskesiz olarak görüşebileceğimiz duruma gelebileceğiz. Aşılı insanlar en azından birbirleriyle daha rahat görüşebilecek. Türkiye’nin gerçek yaşam verilerini de elde edebilmek için çalışmalar yapılıyor. Bu analizler ve tüm verilerin birlikte değerlendirilip paylaşılması gerekiyor daha rahat edebilmemiz için” şeklinde konuştu.

    “OXFORD AŞISI İNCELENİYOR YENİDEN AŞILAMAYA DÖNÜLEBİLİR”

    Oxford Üniversitesi’nin geliştirdiği Astra Zeneca aşısının pıhtılaşmaya neden olduğu gerekçesiyle Avrupa’da bazı ülkelerde aşılamaların durdurulmasına da değinen Prof. Dr. Yavuz, güvenli incelemeler için bu tip duraklamaların olabileceğini söyledi.

    Yavuz, “Milyonlarca insana aşı yapılıyor. Bu insanların başına ne gelirse, acaba aşı ile mi ilişkili diye takip edilmesi gerekiyor. Oxford aşısında da görülen bu bir takım istenmeyen yan etkiler acaba normal popülasyonda görüldüğü sıklıkta mı yoksa daha mı yüksek oranda, bunun araştırılması yapılıyor şu anda. Firmanın açıkladığı, normal sıklıktan fazla olmadığı yönünde. Ama yakından izliyoruz dediler. Almanya kendi vakalarını inceliyor şu anda o nedenle Astra Zeneca ile aşılamalar durdu. Böyle inceleme aşamaları olabilir. Her inceleme aşamasında aşı problemli, sorun var, demek yanlış. Bütün aşılar için de geçerli değil bu. Her aşı ayrı bir preparat. Örneğin bizim aşımız zaten Oxford aşısı gibi değil, adenovirüs değil inaktif virüs aşısı. Diğer gelecek olan da mRNA aşısı. Henüz bizde viral vektör (adenovirüs) aşısı gelmedi. Bu açıdan endişe edecek bir durum yok. Ancak EMA da yani Avrupa İlaç Ajansı ve Dünya Sağlık Örgütü de hastalığı daha tehlikeli bulduğu için bu aşının yapılmasını öneriyor. Risk grubundakilerde aşı yapılmaya devam edilsin ama risk grubunda olmayanlar için sonuç beklensin deniyor. Çünkü riskli gruptakilerde, aşının yan etkisinden değil, hastalıktan ölme ihtimali çok daha fazla” ifadelerini kullandı.

    “HASTALIĞI GEÇİREN HERKES AŞILANMALI DEMEK İÇİN HENÜZ ERKEN”

    Daha önce hastalığı geçiren kişilerin aşılandığı taktirde uzamış Kovid (long term Covid) semptomlarının da iyileştiği yönünde ABD’de yapılan çalışmaya da değinen Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, “Daha önce hastalığı geçirmiş kişileri aşıladığımızda ne elde ediyoruz? Bu sorunun cevabı henüz hala net değil. Bahsedilen çalışma, daha önce hastalanmış kişiler aşılandığına mesela mRNA aşısı ile aşılandığı zaman, bunlarda uzun dönem Kovid semptomlarının da ilerleyen dönemlerde azaldığı gözlenmiş. Ama bu bir preliminary (erken) veridir. Rutin olarak hastalığı geçiren herkesi aşılamak gerekiyor demek için henüz erken. Bizde zaten hastalığı geçirenleri ilk 6 ayda aşılamıyoruz. İmmün sistemle uğraşıyorsunuz, farklı mekanizmalar tetiklenebilir. Onun için biraz daha zamana ihtiyacı var bu yaklaşımın” dedi.

    “FRANSA MUTASYONU BAŞKA ÜLKELERDE DE GÖRÜLÜRSE TEHLİKELİ DİYEBİLİRİZ”

    Fransa’da görülen ve testlerde belirlenemeyen yeni mutasyona da değinen Prof. Dr. Yavuz, bu mutasyonun tehlike olarak değerlendirilebilmesi için lokalize kalmaması ve birkaç ülkede daha görülmesi gerektiğini söyleyerek, “Çok sayıda varyant olabiliyor. Fakat bunların önem arz eden varyantlar haline gelebilmesi için fenotipik görünümünde bir değişiklik olması lazım. Mesela bulaşıcılığını çok artırması, ölüm ya da hastalık şiddetini artırması, testlerden kaçması lazım. Gerçekten böyle bir şey olursa o zaman daha yakından izlenmeye başlanıyor. Sadece bir yerde sınırlı kaldıysa, onun bir anlamı olmuyor. O nedenle şu anda Fransa’da tespit edilen varyant, önem arz eden ve yakından takip edilmesi gereken bir varyant olarak değerlendirilmiyor. Ama eğer başka ülkelerde de görülmeye başlanırsa, özellikle tanı testlerinden kaçması nedeniyle önemli olabilir. Tanı testlerini değiştirmek de çok zor bir şey. Değil zaten tek gen bölgesi bakılmıyor tanı testlerinde. Birkaç bölgeye bakılıyor. Mesela spike bölgesine, nükleokapsid gen bölgesine bakılıyor. İngiliz varyantında da böyle oldu. Spike bölgesinde negatif çıkıyordu, öyle tanıdılar. O nedenle şu anda bunlara (Fransa’daki varyanta) inceleme aşamasındaki varyant deniyor. Türkiye’de de var böyle varyantlar. Ama bunun önem arz etmesi durumunda rutin olarak izlemeniz gerekiyor. Şu an öyle bir şey yok” dedi.

  • Uzmanlardan üçüncü dalga uyarısı

    Uzmanlardan üçüncü dalga uyarısı

    Koronavirüs salgınında aşıların kullanıma girmesiyle bir umut ışığı belirse de İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya’da ortaya çıkan yeni mutasyonlar bilim dünyasını endişelendiriyor.

    Aşı üreticileri, virüsün İngiltere varyantına karşı halen etkili olduğunu açıklasa da bilim dünyasında Brezilya ve Güney Afrika varyantlarında aşıların yüksek etkinlik göstermeyebileceği tartışılıyor.

    İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tıbbi Viroloji Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli, virüslerin mutasyon geçirmesinin beklenen bir durum olduğunu, ancak bu mutasyonların yakından takibinin, hem vaka tespiti ve izolasyonu için, hem de salgınla mücadele stratejileri açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

    Bunun için de gerçek zamanlı olarak pozitiflik saptanan örneklerin yüzde 2’sinde virüsün genom diziliminin çıkarılarak değişikliklere yakından bakılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Midilli, Türkiye’de de rutin Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde, virüs DNA dizi analizi takip sistemi organizasyonu yapıldığını söyledi.

    TÜRKİYE’DE DE VİRÜSÜN GEN DİZİLİMİ YAKIN TAKİBE ALINACAK

    Virüsün bulaşıcılık özellikleri ve hastalık üzerindeki seyri üzerindeki etkilerini erkenden fark edebilmek için yakın takip edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Bunu da belli orandaki pozitif örneklerden seçip bunlara tam genom analizi dediğimiz 30 bin bazlık RNA’sının dizilimini çıkararak yapıyoruz (sekanslama). Bunun belli periyodlarda değil, neredeyse gerçek zamanlı olarak izlenmesi gerekiyor. Dünya Sağlık örgütü de o gün ya da o hafta pozitif tespit edilmiş örneklerin, yüzde 2 ila 10’unda sekanslama yapılmasını öneriyor. Türkiye’de bu salgının başından itibaren düzenli dizi analizleri ile virüs takibi yapılamadı. Ciddi bir altyapı gerektiren bir işlem bu. Ancak bu varyantlar ve DSÖ’nün önerileriyle, bunun için harekete geçildi. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde düzenli bir DNA dizi analizi ile takip sistemi kurulacak” dedi.

    “İMMÜN PLAZMA GİBİ BAĞIŞIKLIK TEDAVİLERİ MUTASYONU TETİKLEMİŞ OLABİLİR”

    Kovid-19 virüsünün bu kadar fazla mutasyon biriktirmesinin endişe yarattığını söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Virüslerin normalde ayda bir kere değişime (mutasyona) uğramasının bekleriz. Yılda toplam 24, bilemediniz 30 tane mutasyon biriktirmesi bekleniyordu. Ama şu son zamanda karşımıza çıkan bu üç varyantta, neredeyse bir yılda biriktirecek kadar mutasyon var ve bunların biz atalarını (aşama aşama geçmişini) görmüyoruz. Virüs evrimleşmesini epey ilerlettikten sonra karşımıza çıkmış durumda” dedi. Pandemi süresince hastalığın tedavisinde kullanılan immün plazma gibi bağışıklıkla ilgili tedavilerin, bu mutasyonları tetiklemiş olabileceğinin düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Midilli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tip tedaviler virüs üzerinde seçtirici baskı dediğimiz (tedaviden kaçmayı öğreten) bir etki yaratıyor. Bu mutantlar büyük ihtimalle bağışıklık sorunu olan yani virüsü kolaylıkla kontrol alına alamayan ya da (immün) plazma tedavisi görmüş kişilerde meydana gelmiş ve ondan sonra toplum içinde yayılmaya başlamış gibi görünüyor”

    “İNGİLTERE MUTASYONU DÜNYADA ÜÇÜNCÜ DALGA KORKUSUNA YOL AÇIYOR”

    İngiltere’de (varyant 1), Güney Afrika (varyant 2) ve Brezilya’daki (varyant 3) mutasyonların en büyük tehdit olarak algılandığını söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Her üçünde de dikkat çeken noktalardan bir tanesi bulaşıcılıklarının daha yüksek olmasıydı. İngiltere varyantının bulaşıcılık ve ölüm hızının en az yüzde 30 daha yüksek olduğu ortaya çıktı. Bu, pek çok açıdan sorun oluşturacak bir tablo. Birçok ülkede Ocak başında ya da Aralık sonunda tek tük vakalar görülmeye başlandı. Ama o ülkelerde başta Portekiz olmak üzere, İsviçre, Danimarka’da (bu varyantı taşıyan) vaka sayıları çok kaygı verici oranlara ulaştı. Özellikle Portekiz’de şu anda vakaların neredeyse yüzde 60’ının kökeninde İngiltere varyantı olduğu tahmin ediliyor. Diğer ülkelerde de yapılan projeksiyonlara göre, eğer yeterince kontrol altına alınamazsa, bahar aylarında varyantı 1’in bütün Avrupa ve Kuzey Amerika’da baskın hale gelmesi bekleniyor” şeklinde konuştu.

    “HER ÜÇ ÜLKE DE SALGININ İLK DALGASINI ÇOK AĞIR GEÇİRDİ”

    Varyantların ortaya çıktıkları ülkelere bakıldığında, her üç ülkenin de salgında ilk dalgayı çok ağır geçirdiğinin dikkat çektiğini belirten Prof. Dr. Midilli, “İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya, birinci dalgayı yoğun bir şekilde yaşamış ve çok etkilenmiş bölgeler. Bu toplumlarda hastalığı geçirip bağışık hale gelmiş kişilerin sayısının, diğer bölgelere göre daha yüksek olmasını bekleriz. Nitekim Brezilya’da mutasyonun ortaya çıktığı bölgede, ikinci pikin hemen öncesinde seroprevalens, yani antikor taraması yapıldı ve antikor pozitifliğinin yüzde 76’nın üzerinde olduğunu bildiren çalışmalar var. Bizi niye ürkütüyor bunlar? Yüzde 76’sı bağışık hale gelmiş bir toplumda (tekrar) böylesine yoğun bir salgın yapabiliyor olması nedeniyle. Yani doğal enfeksiyonu geçirseniz bile, yeniden orada ciddi düzeylerde vaka sayılarına ve yeni bir dalgaya yol açabilecek kapasitesi var demek bu. İkincisi de oluşmuş olan bağışıklıktan demek ki kaçabilme kabiliyeti geliştirmiş virüs” dedi.

    “GÜNEY AFRİKA VE BREZİLYA VARYANTLARI AŞILARDA SORUN YARATABİLİR”

    Bu üç varyantın içerisinde bağışıklık açısından en büyük sıkıntının Güney Afrika ve Brezilya varyantları olduğuna işaret eden Prof. Dr. Midilli, bunların özellikle aşılar açısından neden büyük endişe yarattığını ise şu şekilde açıkladı:

    “Güney Afrika ve Brezilya varyantlarında özel bir aminoasit değişikliği var. Bunların hem doğal bağışıklık, hem de aşıların oluşturacağı bağışıklıktan daha az etkilenme, yani kaçabilme ihtimali olduğu gösterildi. Aşı firmaları da açıkladı bunu. İngiltere’deki varyantın ilk halinin aşılardan etkilenmeyeceği açıklansa da birkaç gün önce yayınlanan bazı bilgiler, İngiltere’deki mutasyonda, Brezilya ve Güney Afrika varyantlarındaki kilit aminoasit değişikliğinin de eklendiği yönünde. Baştan beri en çok korkulan şeylerden bir tanesiydi bu. Yani bu üç varyantta da benzer mutasyonların olması, birbiriyle ilgisiz, farklı coğrafyalarda böyle değişikliklere uğraması, virüsün bu yönde evrimleşmeye gittiğini ve evrimleşme hızının da artmaya başladığını işaret ediyor. Bu da virüsün daha fazla mutasyon biriktirerek, belki tamamen dirençli hale gelme riskini ortaya çıkarıyor”

    ÜÇ MUTASYON DÜNYADAKİ TÜM PLANLARI DEĞİŞTİRDİ

    Bu üç yeni mutasyonun dünyada pandemiyle ilgili tüm planları değiştirdiğini belirten Prof. Dr. Kenan Midilli, kısıtlamaların gevşetilmesi için henüz çok erken odluğunu söyledi. Midilli, “Şu anda bütün programlar ve beklentiler değiştirildi. Aşamalardan beklentiler, kısıtlama önlemlerinden beklentileri değiştirdi bu mutasyonlar. Virüs, antikorlara daha fazla direnç kazanmadan toplumun bir an önce aşı ile bağışıklanması, yani salgının kontrol altına alınması için aşılama çalışmalarının hızla yaygınlaştırılması gerekiyor. Ancak burada da bütün dünyada yaşanan aşı tedariği problemi söz konusu. Aşı firmalarının, bu yeni varyantlara karşı güncelleme yapmaları gerekecek. Tüm bunlar aşılamaların gecikmesine sebep olacak. Bu da salgının uzaması, hastanelerin yeniden dolması açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. İşte bu nedenlerle elimizdeki en güçlü silah yine kısıtlayıcı önlemler maalesef. Halk sağlığı tedbirlerine devam etmemiz gerekiyor. Özellikle böyle bulaşıcılık hızı yüksek, mortalitesi (ölüm hızı) yüksek bir varyantın baskın hale gelme tehlikesi, hali hazırda devam eden kısıtlama tedbirlerinin çok dikkatli bir şekilde ve çok tartılarak gevşetilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarıyor” dedi.

    “GEVŞEME PLANLARI KISA SÜRELİ YA DA LOKAL OLARAK YAPILMALI”

    Toplumun kısıtlamalardan ruhsal ve ekonomik olarak çok yorulduğunu da belirten Prof. Dr. Midilli, bu nedenle gevşeme planlarının kısa süreli ya da lokal olarak uygulanabileceğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı: “Sorun neredeyse, orada daha sıkı kısıtlama önlemleri uygulanabilir. Yerel olarak bazı yerlerde okullar, özellikle küçük sınıflar açılabilir. Nitekim köy ilkokulları açılabilecek. 9-10 yaş altı çocuklar hastalığı geçirse de bulaştırma oranları çok düşük. Ama 10-19 yaş grubu, hem hastalığı kolay kapıyor hem de çok mobilize bir yaş grubu olduğu için daha fazla yayıyorlar. Onun için okulların bütünüyle açılması, belki bu sene içinde çok mümkün olmayabilir. Tedbirlere uyumu gönüllü olarak bıraktığımızda, bu iş birkaç hafta içerisinde tekrar aşılamanın sonuçları elde edilmediği sürece karşımıza çıkıyor vaka sayısındaki artışlar. Kısıtlama ve gevşetme periyodundan sonra yoyo etkisi gösteriyor. Bir sonraki dalga daha büyük oluyor. Bunu çok iyi gördük yaz sonu ve sonbaharda yaşadığımız ikinci dalgada. Bu nedenle bütün gevşetme tedbirlerinin ve bulaşmalar açısından kritik yerlerin açılmasında çok acele etmemek gerekiyor”

  • Prof. Dr. Ceyhan’dan 3. ve 4. dalga uyarısı

    Prof. Dr. Ceyhan’dan 3. ve 4. dalga uyarısı

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Yeterince tedbirlere sıkı sıkıya sarılmazsak, daha 3’üncü, 4’üncü dalgalar görülecektir. Salgının özelliği budur. Salgın birdenbire aşağı inen çizgiler, birdenbire yukarı çıkan çizgiler gibi görülmez. Artış, azalış dönemleri olur. Tam salgın bitene kadar böyle bu şekilde dalgalanmalarla devam eder” dedi.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, koronavirüsün yetişkin ve çocuğa da aynı oranda bulaştığını söyledi. Virüsün belirtisiz ya da hafif belirtilerle seyretme oranının çocuklarda daha yüksek olduğunu ifade eden Ceyhan, “Dolayısıyla yaş küçüldükçe belirtili ya da ağır Covid-19 hastalığını daha az görüyoruz. Bu tabii hiç görülmüyor anlamında değil. Takip ettiğimiz, bazen hastaneye yatırdığımız hatta yoğun bakım ünitesine yatırdığımız ve sayıları çok yüksek olmasa da hayatını kaybeden çocuklar da var. 10 ile 18 yaş arası en yüksek bulaşıcılığın olduğu gruptur. Yani onlar yetişkinlerden de daha çok bulaştırıyorlar. 10 yaşın altında bulaştırıp, bulaştırmama tamamen o çocukların toplumla temasıyla ilgilidir. 18 yaş aralığının yüksek olmasının nedeni tamamen onların davranışlarıyla ilgilidir. Onlar daha çok temas ediyorlar; kontrolü biraz daha zor bir grup. Yoksa bulaştırıcılık çok yaş ile ilgili değildir” diye konuştu.

    ‘ARTIŞ, AZALIŞ DÖNEMLERİ OLUR’

    Prof. Dr. Ceyhan, salgında 2’nci dalga teriminin sadece 1919’da İspanyol gribinde vakaların dünyada tamamen sıfırlanıp, 2 ay sonra yeniden ortaya çıkmasına verilen bir isim olduğunu anımsatarak, “O yüzden 1’inci dalganın 2’nci artış dönemiyle, 2’nci dalga arasında önemli bir fark vardır. Salgında 2’nci dalga diyebilmek için bütün dünyada salgının bitmesi lazım. Bütün ülkeler hazırlığı bırakır, 2’nci dalga o zaman olur ve tehlikelidir. 1’inci dalganın 2’nci artış dönemi denildiği zaman ülkelerde tedbirler azalsa da devam ediyordur. İhtiyaç duyulduğunda hemen yeniden artırılabilir ve daha kolay kontrol edilebilir. Ben ‘2’nci dalga’ denilmesini çok doğru bulmuyorum. Yeterince tedbirlere sıkı sıkıya sarılmazsak, daha 3’üncü, 4’üncü dalgalar görülecektir. Salgının özelliği budur. Salgın birdenbire aşağı inen çizgiler, birdenbire yukarı çıkan çizgiler gibi görülmez. Artış, azalış dönemleri olur. Tam salgın bitene kadar böyle bu şekilde dalgalanmalarla devam eder” ifadelerini kullandı.