Etiket: uluabat gölü

  • Bursa’da sülük toplamaya giden şahıs kayboldu

    Bursa’da sülük toplamaya giden şahıs kayboldu

    Mustafakemalpaşa ilçesi Şeymüftü Mahallesinde ikamet eden Rizvan K. (54) isimli şahıs sabah saatlerinde sülük toplamak için Uluabat Gölü’ne gitti. Rizvan K. öğle saatlerinde eşini arayarak yönünü kaybettiğini söyledi.

    Eşi de durumu jandarma ekiplerine bildirdi. Jandarma ekipleri Gölyazı Mahallesi Uluabat Gölü çevresinde arama çalışmalarına başladı.

    Jandarmanın talebi üzerine bölgeye AFAD ekipleri sevk edildi. AFAD ekipleri sabah saatlerinde talihsiz adamın göl kenarında motosikletini buldu. Bu bölgede arama çalışmalarını yoğunlaştıran ekipler aynı gün saat 08.30 itibariyle Rizvan K.’yı sazlıkların arasında dron ile tespit etti. Ekipler Rizvan K.’nın yanına giderek bulunduğu yerden çıkardı.

    Devasa sazlıkların arasında sağ salim kurtarılan Rizvan K.’nin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

  • 70 yıl sonra bir ilk, Gölyazı’ya yüzerek getirildi

    70 yıl sonra bir ilk, Gölyazı’ya yüzerek getirildi

    Tarihi ve doğası ile ünlü, gezginlerin Türkiye’nin Venedik’i olarak nitelendirdiği Gölyazı’da 70 yıl sonra bir ilk yaşandı.
    İstanbul Haliç’ten hareket eden 10 tonluk Sultan kayığı 3 gece 2 gün süren yolculuğun ardından Uluabat Gölü’nde Gölyazı’ya ulaştı. Daha önce kullanılan, zamanla kapanan kanallar tekrar açılarak, uzun bir serüven sonunda yolculuk tamamlandı. Geçmişte ticaret amaçlı kullanılan su kanalları zamanla kapandığı için uzun yıllardır bir tekne geçişi yaşanmadı. 15 metre uzunluğu, 4 metre genişliğindeki tekne, 30 kişi kapasitesiyle Gölyazı’da turlar düzenleyecek. Avrupa’nın en güzel yerleri arasında gösterilen Gölyazı’nın bu etkinlikle daha çok tanıtılması, turizme hizmet etmesi hedeflendi.


    Sultan kayıklarının üreticisi Harun Şahin, kapanan kanalların kepçe ve vinç yardımları ile açıldığını ifade ederek, “Gölyazı Turizm Geliştirme ve Kalkındırma Kooperatifi üyeleri, muhtarımız İbrahim Şahin ve vatandaşlarla iş birliğiyle yaptık. En son 70 yıl önce buraya Marmara Denizi’nden tekne yüzerek gelmiş. Buradan yükünü almış, gitmiş. ‘Bu tarihi tekrar yaşatalım. Bu hattı, bu kanalı tekrar açalım’ istedik. Biz de çarşamba gecesi yola çıktık. İstanbul Boğazı’nı geçtik. Adalar’ın yanından İmralı Adası’nın alt kısmından Uluabat Deresi’nin denizle birleştiği yere giriş yaptık. Orada bir kılavuz kaptan yanımıza geldi, derin ve sığ yerleri göstermek için. Kılavuz kaptanla beraber yola çıktık. Derenin içerisine girdikten sonra adeta bir cennet. Kuş sesleri, ördek sesleri, sazlıklar, orman harikaydı. Avrupa’da, İngiltere’de kanal turları yapıyorlar ya inanın onlardan daha doğal ve daha eşsiz bir manzarayla karşılaştık” diye konuştu.


    “İstanbul’dan çıkan bir tekne Uluabat Gölü’ne bu güzergahtan gelebilir”

    Şahin, deredeki yolculukta zorluklar yaşadıklarını anlatarak, “Köprüler yapılmış. Köprülerin alt kısımlarındaki harfiyatı almak yerine, derenin içine doldurmuşlar. Oralarda teknemiz taşlara çıktı, askıda kaldı. Yer yer o bölgenin muhtarları, belediye başkanları devreye girdi. Bazı yerlerde vinçten yardım aldık. Bazı yerlerde traktörlerden yardım aldık. Bazı yerlerde yerel halktan yardım aldık. Aslında herkes bu hattın açılmasını istiyormuş. Bunu fark ettik. Yani 70 yıl önceki nostaljinin, 70 yıl önceki bu potansiyelin tekrar gün yüzüne çıkmasını istiyormuş” ifadelerini kullandı.


    “Yaklaşık 3 gün sonra Gölyazı’ya ulaşabildik” diyerek sözlerini sürdüren Şahin, “Yani İstanbul’dan çıkan bir yat, denizden gelip, dereye girip longozları, nilüfer çiçeklerini, ördekleri, doğa sesini, kuş sesini duyarak Gölyazı’ya, teknesini demirleyip, buradan Uludağ’a gidip kayağını yapabilir. Burada doğal balığını yiyebilir. Müthiş bir turizm potansiyeli. Biz bunu niye yaptık? Gölyazı’nın ve Bursa’nın turizm potansiyelinin gelişmesi için yaptık. Eskişehir’deki gibi bir tane bent yapılsa, gemi asansörü, tekne asansörü yapılsa, burada 12 ay müthiş bir yat potansiyeli olur, gezi potansiyeli olur. Müthiş bir destinasyon olur” dedi.

     

  • Uluabat Gölü’ne akan derelerde “beyaz köpük” paniği

    Uluabat Gölü’ne akan derelerde “beyaz köpük” paniği

    Nisan 1998’de bakanlık tarafından ‘Ramsar Alanı’ olarak kabul edilen ve 4. Uluslararası EXPO 2000 Konferansı’nda uluslararası ‘Yaşayan Göller Ağı’na dahil edilen Uluabat Gölü’ne akan derelerde beyaz köpük tabakası oluştu. Göl suyunu kullanarak on binlerce dönüm tarlasını sulayan köylüler ve çevreciler, durum karşısında panik yaşadı.

    “Kar beklerken bembeyaz felaketle karşılaştık”

    Bir açıklama yapan DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Kar beklerken bembeyaz felaketle karşılaştık. Köylülerimizin bize ihbarı üzerine buraya geldik. Burası Türkiye’deki yaşayan göl unvanına sahip tek göl ve uluslararası sözleşmeyle koruma altına aldığımız göllerden bir tanesi, bu göl çok sayıda canlıya ev sahipliği yapıyor. Çok ciddi kuraklık yaşadığımız ve her damla su varlığımızı koruma altına almamız gereken şu dönemde koruma altındaki gölümüz çevre felaketiyle karşı karşıya. Kimyasal atık gölü kirletiyor. Bu kirlilik göldeki canlı türlerini tehdit ediyor” dedi.
    Gölün bulunduğu bölgede yer alan Yavelli Köyü Muhtarı Ersin Demir, sudaki canlıların yok olma tehlikesi altında olduğunu ileri sürerek, “Uluabat Türkiye’nin en değerli göllerinden bir tanesi. Mustafakemalpaşa ilçesinde 160 bin dönüm araziyi bu gölden suluyoruz. Ektiğimiz ürünleri bu kirli suyla sulamak durumunda kalıyoruz. Hayvanlarımız da bu sudan içiyor” dedi.

    Yağmur suları ile birlikte tarımda kullanılan ilaç atıkları göl yüzeyinde birikmiş

    Köylülerin şikayeti üzerine harekete geçen Bursa Valiliği, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, bölgede inceleme başlattı. Yapılan denetimlerde, bölgede herhangi bir endüstriyel tesisin olmadığı, bölgede tarım faaliyetlerinin yoğun olduğu, Uluabat Gölü’ne giden Çapraz Deresi’ne DSİ’ye ait sulama kanalından su akışının olduğu, sulama kanal membasında herhangi bir olumsuz koku, illegal atıksu deşarjının olmadığı, DSİ sulama kanalında mansap tarafından suyun belli bir yükseklikten deşarj olması, ayrıca deşarj sonrası kanal ucunda duvara çarpması nedeniyle köpüklenmenin ve kokunun oluştuğu belirtildi.

    Denetim sonucunda oluşan koku ve köpüklenmenin bölgede iki gündür devam eden yağış nedeniyle tarımda kullanılan ilaçların yağmur suyuyla beraber kanala gitmesi nedeniyle yaşandığı, bölgedeki kirliliğin müdürlük tarafından takibinin yapıldığı bildirildi.

  • Bursa’da 614 yıllık tarihi cami manzarasıyla büyülüyor

    Bursa’da 614 yıllık tarihi cami manzarasıyla büyülüyor

    Bursa’da Uluabat Gölü kenarındaki tarihi cami ve manzarası görenleri kendine hayran bırakıyor.

    Karacabey ilçesine bağlı Uluabat köyünde 1408 yılında yaptırılan Valide Sultan Camii 2 yıllık restorasyonun ardından ibadet açıldı.

    Tarihi camiyi ve etrafındaki doğal güzellikleri görmek isteyen vatandaşlar Uluabatlı Hasan’ın köyüne geliyor.

    Tarihi caminin yanından akan Mustafakemalpaşa çayı ve yeşile bürünen ova tarihi camiye ayrı bir güzellik katıyor. Buraya gelen vatandaşlar tarihi camide ibadetlerini yaparken etrafındaki doğal güzelliklerini keyfini çıkartıyor.

    Caminin 2 yıllık restorasyonun ardından ibadete açıldığını ifade eden Tekbirsen Genel Başkan Vekili ve Camii İmamı Zübeyir Demirkaya, “Ulubatlı Hasan’ın köyünde bulunan tarihi camiyi Yıldırım Beyazıt Han annesi Valide Sultan adına yaptırmıştır. 614 yıllık camii 2 yıllık restorasyonun ardından ibadete açıldı. Çok sayıda vatandaş tarihi camiyi görmek için geliyor. Köyümüzün manzarası çok güzel gelenler buraya hayran kalıyor” dedi.

  • Bursa’da köylüler şikayetçi! Derede inek pisliği yüzüyor

    Bursa’da köylüler şikayetçi! Derede inek pisliği yüzüyor

    Bursa’nın Karacabey ilçesi Yenikaraağaç köyü sakinlerini köyün derelerine salınan hayvan pisliklerinden şikayetçi. İddiaya göre, köyün arazinde kurulan 5 bin hayvan kapasiteli büyükbaş çiftlikleri hayvan dışkılarını arıtmadan köyün derelerine salıyor.

    Derelerden tarlalarını sulayan köylüler ise hayvan pisliği salınan derelerdeki suların tarlalarındaki ürünleri kuruttuğunu belirterek yetkilileri göreve davet etti.

    Köylüler derelerini kirleten işletmelere caydırıcı cezalar uygulanmasını talep ediyor. 4 bin dönümde alanda tahıl, sebze ve meyve yetiştirilen köyde üreticiler derelere salınan pislikler sebebiyle tarlalarını sulayamadığı için yeterli verim alamıyor.

    Derelerini kirleten işletmelere caydırıcı yaptırım uygulanmasını isteyen köylüler, “Derelerimiz kirletiliyor. Köyümüzde bulunan işletmeler derelere hayvan dışkılarını bırakıyor. Bu da suda asit oluşturuyor. Bu suyla ürünlerimizi sularsak ürünlerimiz kuruyor. Ayrıca sudaki gübreler sebebiyle sulama motorlarımız bozuluyor. Biz bu işe biran önce çözüm bulunmasını yetkililerden talep ediyoruz. Köyümüzde ekim yapılan 4 bin dönüm arazi var araziler yeteri kadar sulamadığı için kaliteli ürün alamıyoruz” dedi.

  • Yaren Leylek’ten müjdeli haber geldi

    Yaren Leylek’ten müjdeli haber geldi

     

    Avrupa Leylek Köyleri Birliğinde Türkiye’yi temsil eden Eskikarağaç Leylek Köyü’nde yavru heyecanı başladı.

    Köyün ve Türkiye’nin en meşhur leyleği Yaren’in 4 yumurtasından ilki geçtiğimiz günlerde çatladı. Bugün ise ilk yavrusu yumurtadan çıkarak dünyaya geldi.

    O anlar ise Karacabey Belediyesi tarafından açılan canlı yayında takipçilerle paylaşıldı.

    Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan geçen yıl Yaren Leylek’in 5 yavrusunun dünyaya gelmesinin ardından bu yavrulara verici takılmasını sağlamıştı. Öte yandan Karacabey Belediyesi pandemiden bu yana 3 yıldır Yaren Leylek ve yuvasını doğaseverlere ücretsiz olarak canlı yayınla sunmaya devam ediyor.

    Doğa Fotoğrafçısı Alper Tüydeş de yaptığı canlı yayınla, insanların doğaya verdiği zararı gösterme fırsatı buldu.

    Tüydeş, “Yuvayı temizlememize rağmen, leylekler yine plastik materyaller toplamaya devam ediyor. Bu Türkiye’de, hatta dünyadaki tüm leylek yuvalarının maalesef ortak sorunu olmaya devam ediyor. İnsanların bu yayın sayesinde bu konuda biraz daha duyarlı olmasını istiyoruz. Bazı insanlar videoları izledikten sonra temizlik hareketleri başlatıyorlar” dedi.

  • Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    TTKD Bilim Danışmanı Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, Bursa’da kuruma tehlikesi altındaki Uluabat Gölü ile ilgili yaptığı son incelemelerin ardından dikkat çeken bir rapor hazırladı. Dr. Kesici, Nilüfer ilçesinde bir ovada 13 bin 600 hektar alanda tektonik kökenli alüvyal set gölü şeklinde oluşan Uluabat Gölü’ndeki ekosistem ve doğal yerleşim alanlarının, son yıllarda yoğun kullanım baskısıyla giderek yok olduğunu söyledi.

    ‘ADETA ÇÜRÜMÜŞ YEMYEŞİL SUYA DÖNÜŞTÜ’

    Uluabat Gölü’nün çok hassas dengelere sahip ve mutlaka korunması gerektiğini belirten Dr. Kesici, “Bir zamanlar suyu içilebilecek kalitede olan ve son yıllarda ortalama su seviyesi 1 metreye kadar düşen Uluabat Gölü’ne sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ediyor. Gölle bağlantılı dereler, çaylar yıllardır atık taşımaktadır. Gölde insan kaynaklı iç ve dış besi yükleri, azot fosfor aşırı oranda artış göstermekte. Bu atıklarla göl suyunda fosfor ve azot yükünün artması, suyun aşırı çekimle azalması, göl suyunu yıllardır kirlilik yüküyle adeta ‘çürümüş yemyeşil suya’ dönüştürmekte” dedi.

    ‘YAĞIŞLARA RAĞMEN GÖL CANLANMADI’

    Göldeki aşırı alg artışına da dikkat çeken Dr. Kesici, “Bu yıl mevsim normaline dönen yağışlarla, su seviyesi ve hacmi iki kat artmasına rağmen göl, istenilen canlılık seviyesine ulaşamadı. Daha havaların ısınmadığı bu dönemde; mavi-yeşil alglerin giderek artması, gölün suyunun yeşil su görünümü almasına, kalıcı olmasına ve kokmasına neden olmaktadır. Kirlilik ve ekolojik yıkımın göstergesi haline gelen, turizmi olumsuz etkileyen sinekler, şimdiden gölü ve yaşam alanlarını istila etmiş durumda” diye konuştu.

    ‘SANAYİ, TARIM VE EVSEL KİRLİLİK YÜKÜ’

    Uluabat’ı besleyen su varlıklarının da tehdit altında olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Göle sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ederken, bu kullanıcılar aynı zamanda gölden aşırı oranda su çekmektedir. Gölü besleyen kaynaklar üzerine yapılan gölet, baraj (Çınarcık) ve setler nedeniyle göl beslenememekte ve tatlı suyu giderek tuzlanmaktadır. Yarımadada son yıllarda taşıma kapasitesi aşan ziyaretçi sayısı ve bilinçsiz kullanım sonucunda, doğal alanlar, tarihi ve arkeolojik yapılar zarar görebilmektedir” ifadelerini kullandı.

    ‘TEKNELERİ GÖL KIYISINDA TEMİZLEMEYİN’

    Kuruyan ve kesilen sazlık alanlarıyla bitki örtüsü tahribinin, balıkların ve kuşların doğal yaşam alanlarına zarar verdiğine işaret eden Dr. Kesici, Gölyazı ve Eskikarakağaç’ta 700’ün üzerinde balıkçı, turizm ve göl kıyısındaki incir, şeftali bahçelerine ulaşımda kullanılan teknelere de dikkat çekti. Teknelerin fosil yakıt kullanması, temizlik, bakım-onarımlarının göl kıyısında yapılması sonucunda oluşan egzoz ve sintine atıklarının gölü kirlettiğini söyleyen Dr. Kesici, bu işlemlerin göl kenarında yapılmaması gerektiğini vurguladı.

    YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ TÜRLER

    Göldeki ticari amaçlı balık türlerinin, yoğun av baskısı nedeniyle giderek azaldığını da anlatan Dr. Kesici, “Uluabat deresi ve gölünde turna balığı, yayın, kızılkanat, tatlısu sardalyası, tatlısu kefali, sazan, İsrail sazanı, yılan balığı, çakıl balığı ve tatlısu kereviti yaşamaktadır. Gölde etçil balık olan turna ve İsrail sazanı baskındır. Yayın balığının ve özellikle nesli tehlike altında olan memeli türleri su samuru ve endemik tatlısu sardalyası, küçük karabatak ve tepeli pelikan küresel ölçekte yok olma tehlikesi altında olan türlerdir” diyerek uyardı.

    ‘DOĞAL SÜREÇ İNSAN ELİYLE BOZULUYOR’

    Gölün en önemli sorununun, doğal sürecin insan eliyle bozulması olduğunu aktaran Dr. Kesici, şu önerilerde bulundu:

    “Göl suyunun doğal, biyolojik seviyesi korunana kadar su alımlarına son verilmelidir. Havzada göle ulaşan, çoğu arıtılmayan atık su miktarı oldukça fazladır. Göl ve çevresinin ekoturizmi ve ekolojisinin sürdürülebilirliği için atık suların bırakılmaması zorunlu hale getirilmelidir. Bunun yerine, maliyeti diğer arıtma sistemlerine göre daha ucuz olan arıtılmış gri suyun, kullanım suyu olarak kullanılması, gölün, su kaynaklarının korunmasına katkı sağladığı gibi doğadaki su dengesine de olumlu etkiler sağlayacaktır. Göl havzasındaki tarım alanlarında geleneksel tarım üretim teknikleri yerine denetimlerle kontrol altına alınacak daha az su-kimyasal kullanılarak yapılan üretim sistemlerine geçilmelidir.”

  • Milletvekili Esgin’den Karacabey’e yeni müjdeler

    Milletvekili Esgin’den Karacabey’e yeni müjdeler

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarının ardından Bursa’da yoğun temaslarını sürdüren AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Nilüfer ilçesi Gölyazı’da ilk önce vatandaşlarla bir araya geldi.

    Bursa’nın vitrininin Gölyazı olduğunu ifade eden Esgin, burada Akçalar, Fadıllı, Karacaoba ve Gölyazı Muhtarları ile birlikte bölgedeki balıkçı kooperatiflerinin yöneticileriyle sohbet etti. Muhtar ve Kooperatiflerinin talep ve beklentilerini dinleyerek notlarını alan Esgin, Ankara ve Bursa nezdinde telekonferans yönetimiyle temaslarda bulunarak sorunlara çözümler getirdi.

    Karacabey temaslarında ilk olarak Uluabat Mahallesinde Karayolları Bölge Müdürlüğü ekipleriyle bir araya gelen Esgin’e, AK Parti İl Başkan Yardımcısı Setenay Olguner, İlçe Başkanı Ertem İşcan, Karacabey Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Vural ve Muhtar Şevket Aşkı eşlik etti.

    Bursa- İzmir karayolu üzerinde işlek bir mahalle olan Uluabat’da yayaların daha güvenli geçiş yapmaları için talep ettiği alt geçit yapılacak yeri Karayolları Bölge Müdürlüğü yöneticileriyle beraber inceleyen Esgin, burada müjdeyi verdi. Esgin, “Uluabatlı hemşirelerimizin beklentisi olan yaya alt geçidine hemen başlıyoruz” diyerek Karayolları Bölge Müdürlüğüne projenin Kurban Bayramına yetiştirilmesini söyledi.

    Karacabey Bakırköy girişi ve Devlet Hastanesi önü kavşak projelerini yerinde inceleyen Esgin, “Karacabey ve Mustafakemalpaşa’daki 11 kırsal mahallemize ulaşımın kavşak noktası Bakırköy girişine kavşak projesi sürecini yakından takip ediyoruz. Ayrıca Karacabey Devlet Hastanesi önüne kavşak düzenlemesini de yakın zamanda projesine başlama yönünde çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

    Karacabey’in turizme acılan en önemli geçiş güzergahı Boğaz yolunu da yetkililerle birlikte inceleyen AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, burada müjdeyi verdi. Esgin, “Karacabey Boğaz yolunu pandemi sürecine ve tüm engellemelere rağmen projeyi tamamlama yönündeki güçlü irademiz devam ediyor. Bu noktada Karayolları Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyorum. Bölgemizin turizm potansiyelini ve cazibesini arttıracak, aynı zamanda kırsal mahallelerimize güvenli ulaşımı sağlayacak Boğaz yolunu 2022 yılı sonunda tamamlanması noktasında önümüzde engel yok. Karacabey ilçemiz ve Bursa’mızda pandemi sürecine rağmen yatırımlarımıza devam ediyor, eser ve hizmet siyasetimize dur durak bilmeden devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

  • Bursa’da buz gibi suda sülük avcılığı yapıyor

    Bursa’da buz gibi suda sülük avcılığı yapıyor

    Bursa’da geçimini gölde sülük avlayarak sağlayan vatandaş saatlerce buz gibi suyun içinde sülük avlıyor.

    Bursa’nın Nilüfer ilçesinde bulunan Uluabat Gölü çok sayıda şifalı olduğuna inanılan sülüğe ev sahipliği yapıyor. Bu sülükler bölgede bu işi bilenler tarafından gölün içinde saatler süren yoğun uğraşlar sonunda tek tek yakalanıyor. Çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılan sülüğe rağbet oldukça fazla.

    YILDA 9 AY AVLANIYOR

    Uluabat Gölü çevresinde köylerde yaşayan sülük avcıları ise nesillerdir bu işi yaparak geçimlerini sağlıyor. Yılda 9 ay avlanan sülüğü Mart, Nisan ve Mayıs aylarında avlamak yasak. Sülük avcıları soğuk havaya rağmen buz gibi göl suyuna girerek ayaklarıyla gölün içindeki çamuru karıştırıp sülüklerin suyun yüzeyine çıkmasını sağlıyor.

    TANESİNİ 12 LİRADA SATIYOR

    Bulanık suyun yüzeyine çıkan gözle zor görülen küçük sülükleri avcılar ellerinde filelerle tek tek yakalıyor. Avcıların bazen 10 saat suyun içinde sülük avladığı oluyor. Bir avcı günde en fazla 20 sülük avlayabiliyor. Avcılar tarafından avlanan sülükler tanesi 12 liradan satılıyor. Bu sülükleri genellikle sülük tedavisi uygulayan tedavi merkezleri alıyor.

    BİRÇOK HASTALIKTA KULLANILIYOR

    Sülük gut veya yüksek ateşli rahatsızlıklarda, karaciğer ve böbrek hastalıkları, romatizma, tüberküloz, epilepsi, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda, baş ağrısı, menenjit, kalp, akciğer, deri ve kulak rahatsızlıklarında kullanılıyor.

    Sülük, bir taraftan kanı emerken diğer yandan ‘Hirudin’ adlı salgısını karıştırarak kanı seyreltip, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve hastalıkların oluşması ve tedavisinde rol oynadığı biliniyor. Günümüzde doktorlar sülükleri özelikle mikro ve rekonstrüktif cerrahide vücuttan kopan parmak, kulak, burun ucu gibi organların yeniden kaynaştırılmasında, yanık tedavisinde, nakledilen dokuların altında biriken ya da damarları tıkayan kanın temizlenmesinde kullanıyor.

    “BİR AVCI EN FAZLA 20 SÜLÜK YAKALAYABİLİYOR”

    Uzun yıllardır Uluabat Gölü’nde sülük avcılığı yaptığını ifade eden Hasan Hüseyin Kahya “Sülük avlamak zor. Özellikle kışın soğuk havada buz gibi suyun içinde saatlerce çamuru karıştırarak sülük arıyoruz. Göllerde suyun altında çamurlu toprağın içinde yaşıyor. Boy çizmelerini giyerek belimizi geçen suyun içinde toprağı karıştırıyoruz. Toprağı karıştırınca; sülükler su yüzeyine çıkıyor. Biz de ellerimizde bulunan küçük filelerle onları avlıyoruz. Su bulanık olduğu için sülükleri yakalamak zor. Gözden hemen kayboluyor. Bir avcı günde en fazla 20 sülük yakalayabiliyor. Yakaladığımız sülükleri tanesi 12 liradan satıyoruz. Genelde bunları sülük tedavisi yapan merkezler alıyor. Türkiye’nin her yerinden talep var, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında sülük avcılığı yasak. 9 ay boyunca gölde sülük avcılığı yapıyoruz. Günde 10 saat suyun içinde kilometrelerce yürüdüğümüz oluyor. Çok yorucu ve zor bir iş gece yorgunluktan nerede yattığımızı bilemiyoruz. Özellikle kışın buz gibi havada suyun içinde avcılık yapmak çok zor oluyor. Bu sülükle yılda 2 defa tedavi olan bir çok hastalıktan kurtulur, ben kursuna giderek sülük tedavisini de öğrendim. Avcılığın yanı sıra sülük tedavisi de yapmaktayım” dedi.

    Bölgedeki köylerde yaşayan Yağmur Uslu, “Gölde çok sayıda sülük avcısı var. Saatlerce suyun içinde avcılık yapıyorlar. Çok zor şartlarda çalışıyorlar. Sülük hastalık tedavilerinde kullanıldığı için çok talep görüyor” şeklinde konuştu.

    Şubat ayının son günlerinde İHA tarafından görüntülenen sülük avcısı Hasan Hüseyin Kahya, geleneksel tıp merkezlerinde (GETAT) hacamat ile birlikte sülük tedavisinin de resmi tedavi kapsamına alındığını hatırlattı.

  • Uluabat Gölü’nde çember daralıyor

    Uluabat Gölü’nde çember daralıyor

    Dünyadaki küçük karabatakların üreme alanlarının başında gelen Uluabat Gölü’nde kuş türleri başta olmak üzere canlıların yaşama alanları gün geçtikçe daralıyor.

    Sulak alanların korunması ve sürdürülebilir kullanımı sağlamayı hedefleyen Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile 1998 yılından beri koruma altına alınan Bursa sınırları içerisindeki Uluabat Gölü’nde kuş türleri başta olmak üzere diğer canlıların yaşama alanları kısıtlanıyor.

    Küresel iklim krizi ve çevresel faktörlerle her geçen gün kurumayla ve kirlilikle karşı karşıya kalan Uluabat Gölü’nde en fazla görülen küçük karabatakların üreme alanları da tehlike altında.

    Orta Avrupa’dan Afrika’ya, Afrika’dan da Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç eden binlerce kuş türüne kalıcı ve geçici konaklama imkânı sağlayan Uluabat Gölü’nü besleyen su kaynakların azalması da küresel ısınmaya bağlanıyor.

    Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Uluabat Gölü aynı zamanda Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile korunan bir göldür. Dünyadaki yaşayan göller ağına dahil göllerdendir. Ama maalesef yaşayan göl unvanını her geçen gün yitirmektedir. Arkamızda küçük karabatakları görmekteyiz. Dünyadaki popülasyonun en yoğun olduğu göl Uluabat Gölü’dür. Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmasına etken olan da küçük karabataklar diyebiliriz. Dünyada küçük karabatakların çok önemli üreme alanı olduğu biliniyor. Uluabat Gölü’nde Orta Avrupa’dan Afrika’ya, Afrika’dan da Türkiye üzerinden Orta Avrupa’ya giden kuşların göç yolu üzerindedir. Her yıl burada on binlerce kuş ya konaklamaktadır ya da geçici konaklamaktadır. Küçük karabataklar ise düzenli burada konaklıyorlar. Bu göl, tepeli pelikanların da üreme alanıdır. Birçok su kuşu ve diğer canlılar açısından da Uluabat Gölü çok önemlidir. Bu kuş türlerinin varlıklarını sürdürmesi açısından Uluabat Gölü’nün korunması ve kollanması gerekiyor” diye konuştu.