Etiket: uludağ üniversitesi

  • Rektör Kılavuz’dan sigarayı bırakmak isteyenlere açık çağrı

    Rektör Kılavuz’dan sigarayı bırakmak isteyenlere açık çağrı

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Dünya Sigarayı Bırakma Günü vesilesiyle Sigarayı Bırakma Polikliniği’ni ziyaret etti. Çalışmalar hakkında bilgi alan Rektör Kılavuz vatandaşlara, “Bütün hemşehrilerimize açık çağrımızdır, sizlere bir adım kadar yakınız. Sigaradan kurtulmak için polikliniğimize bekliyoruz” şeklinde seslendi.

    BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nde Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı bünyesinde önceki yıl hizmet vermeye başlayan Sigarayı Bırakma Polikliniği’nde görev yapan hekimlerle bir araya geldi. Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı ve Poliklinik Sorumlusu Prof. Dr. Yeşim Uncu ile beraberindeki hekimlerle sohbet eden Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, hasta sirkülasyonu ve takip süreçleri hakkında bilgi aldı. Üniversitelerin asli görevlerinden birisinin topluma hizmet etmek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Bursa Uludağ Üniversitesi olarak eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin yanı sıra topluma hizmet konusunda da önemli adımlar atıyoruz. Toplumun faydasına olacak, insanımıza dokunacak projeler üretiyor, bu alandaki tüm girişimleri sonuna kadar destekliyoruz. Sigarayı Bırakma Polikliniğimiz de işte bu anlayış çerçevesinde önceki yıl üniversitemizde faaliyete başladı. Burada insanlığın baş düşmanlarından biri olan tütün ve sigarayı bıraktırmak için önemli bir gayret gösteriliyor. Bu noktada üniversite olarak bizler her zaman var olacağız. Sigarayı bırakmak isteyen tüm vatandaşlarımıza da açık bir çağrıda bulunuyoruz. Sizlere bir adım kadar yakınız. Sigaradan kurtulmak için polikliniğimize bekliyoruz” diye konuştu.

    Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı ve Sigarayı Bırakma Polikliniği Sorumlusu Prof. Dr. Yeşim Uncu ise toplum sağlığına katkıda bulunmak için çalıştıklarını söyledi. Başvuruda bulunan tüm hastalar ile yakından ilgilendiklerini ve sigarayı bıraktıktan sonra da en az 1 yıl takip süreci oluşturduklarını kaydeden Prof. Dr. Yeşim Uncu; “Polikliniğimize sigarayı bırakmaya karar verenler başvuru yapıyor. Bırakma kararında aslında hastalık tanısı çok büyük bir rol oynuyor. Bu yüzden üniversitemizde bir proje başlatmayı düşünüyoruz. Özellikle ailesinden bir bireye kanser tanısı konulan kişilerin hekim yönlendirmesiyle bizlerden mutlaka randevu almalarını sağlamak istiyoruz. Bu kişiler eğer sigara içiyorsa bırakmaları konusunda tedavi sürecinin başlatılmasını hedefliyoruz. Projemizi en kısa sürede hazırlayarak ilgili üst kuruluşların onayına sunmak için çalışıyoruz” dedi.

  • Uludağ Üniversitesi’nin organik ürünleri büyük ilgi görüyor

    Uludağ Üniversitesi’nin organik ürünleri büyük ilgi görüyor

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvancılık Tesisleri’nde üretilen et ve süt ürünleri adeta yok satıyor. Üniversitenin çeşitli alanlarında satışa sunulan ürünlere personel ve vatandaşlar büyük rağbet gösteriyor.

    BUÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvancılık Tesisleri, et ve süt sığırcılığı, yerli hayvan gen kaynağı Boz ırk sığır yetiştiriciliği, koyunculuk, süt keçisi yetiştiriciliği, devekuşu yetiştiriciliği, kafes sistem ve gezen tavuk (FreeRange) yumurta tavukçuluğu, et tavukçuluğu ve arıcılık alanlarında araştırma, eğitim, uygulama ve üretim faaliyetlerine ev sahipliği yapıyor. Tesislerde bir yandan eğitim-öğretim çalışmaları yürütülürken, diğer taraftan da elde edilen ürünler vatandaşların beğenisine sunuluyor.

    Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, üretim faaliyetlerini yerinde görmek maksadıyla tesisleri ziyaret etti. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Turgut, yürütülen çalışmalar hakkında Kılavuz’a bilgi aktardı. Hayvan yemlerinin çok önemli bir bölümünü fakülte çiftliğinde ürettiklerini aktaran Turgut, “Hayvanlarımızı hiçbir katkı maddesi içermeyen sağlıklı ve kaliteli yemlerle besliyoruz. Çiftliğimizde boz ırk sığırlar, koyun, keçi, devekuşu, et ve yumurta amaçlı yetiştirilen gezen tavuklar doğal otlama alanı meralarda otlatılarak besleniyor. Bu yıl alanların genişletilmesi ile birlikte besi ve süt sığırlarının da meralardan yararlanmasını hedefliyoruz. Arıcılık projesi kapsamında da kampüsün zengin bitki florasından yararlanarak bal, polen, bal mumu, propolis ve benzeri arı ürünleri üretmeye başlayacağız” diye konuştu.

    Sağlık ve hijyeneözen gösterdiklerinin altını çizen Dekan Prof. Dr. İlhan Turgut, kendi çiftliklerinde yetiştirilen yonca, arpa, buğday ve mısır gibi doğal yemlerle hayvanları beslediklerini vurguladı. Beslenen hayvanların bir bölümünüisteyen yetiştiricilere damızlık olarak sattıklarını aktaran İlhan Turgut, “Hayvancılık faaliyetleri sonucu elde edilen tavuk eti, sığır eti, kuzu eti, inek ve keçi sütü, tavuk ve devekuşu yumurtası, dondurma, bal ve polen gibi hayvansal ürünler ise Üniversitenin Görükle kampüsü Merkez Yemekhane altında ve Tıp Fakültesi hastanesindeki Ziraat Fakültesi Döner Sermaye Satış Biriminde üniversite personeli ve diğer vatandaşlar için satışa sunuluyor. Ürünlerimize büyük talep var. Bu talebi karşılayabilmek ve daha fazla vatandaşımızı ürünlerimizle buluşturabilmek amacıyla Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un da desteği ile yeni yatırımlar yapacağız. Gelecek yıllarda çiftlikte mera alanlarının genişletilmesi, süt ve besi hayvanlarının da doğal otlatma alanı merada beslenmesi, hayvansal üretim kapasitesinin artırılması, tavuk dışındaki kanatlı hayvanlara da üretimde yer verilmesi, organik bitkisel ürünler yanında organik hayvansal ürünler (et, süt, yumurta) üretilmesi ve satışa sunulmasını hedefliyoruz. Ayrıca et ve sütü işleyerek hayvanî üretimde de çeşitliliğin arttırmayı planlıyoruz” açıklamasında bulundu.

    BUÜ Zootekni Bölüm Başkanı ve Hayvancılık işletmesi sorumlusu Prof. Dr. İbrahim Ak ise ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmaların yanı sıra, Zootekni Bölümü öğrencilerine ve Ziraat Bankası ile Eğitimde İşbirliği Protokolü çerçevesinde Ziraat Bankası Genç Çiftçi Akademisi’nde süt sığırcılığı ve koyunculuk konusunda uygulamalı eğitimler verdiklerini söyledi. Öğrencilere bu vesile ile staj olanağı da sağladıklarını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Ak; “6 yılı aşkın bir süredir her yıl ulusal düzeyde katılıma açık uygulamalı Organik Tarım (Bitkisel ve Hayvansal Üretim) Sertifika Eğitimleri düzenliyoruz. Hayvanî üretim faaliyetlerinden elde edilen sağlıklı ürünlerle de Bursa halkının sağlıklı beslenmesine katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Bizlere destek veren herkese teşekkür ediyoruz” dedi.

  • Uludağ Üniversitesi anketlerde 2 yıldır yükselişte

    Uludağ Üniversitesi anketlerde 2 yıldır yükselişte

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ), yılda 2 kez tüm paydaşlarının katılımı ile gerçekleştirdiği memnuniyet anket sonuçlarını açıkladı. Yapılan değerlendirmelere göre üniversitenin memnuniyet oranı son 2 yılda yükseliş gösteriyor.

    BUÜ Kalite Koordinatörlüğü’nün açıkladığı anket sonuçlarına göre akademik personelde yüzde 71,94, idarî personelde yüzde 67,65, lisansüstü öğrencilerde yüzde 74,83, önlisans ve lisans öğrencilerinde yüzde 60,15, mezunlarda yüzde 72,36, dış paydaşlarda ise yüzde 79,59 oranında genel memnuniyet oranı saptandı.

    Öte yandan Kalite Koordinatörlüğü verilerine göre; ankete katılım sayısı 20 ay içerisinde 753’den 3693’e çıktı. Yürütülen çalışma hakkında bilgi veren Kalite Koordinatörü Doç. Dr. Funda Coşkun, anketi yapan kişilerin artışı ile birlikte memnuniyet oranlarındaki yükselmenin, yapılan iyileştirmelerin ve çalışmaların güzel bir sonucu olduğuna işaret etti.

    Doç. Dr. Funda Coşkun, memnuniyet oranlarının yeni yönetimin göreve gelişinden itibaren değerlendirildiğinde; lisans önlisans öğrencilerinde yüzde 26, lisansüstü öğrencilerinde yüzde 17 akademik ve idari personelde ise yüzde 15 oranında arttığını açıkladı.

    Yükselen memnuniyet oranlarını değerlendiren BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, göreve geldikleri ilk günden itibaren üniversitenin tüm paydaşları ile birebir görüşmeler yaparak öncelikli talepleri belirlediklerini vurguladı. Öğrenci dostu ve toplum ile bütünleşen üniversite sloganı ile hareket ettiklerinin altını çizen Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, “20 ayı doldurduğumuz görev süremiz içerisinde gerek öğrencilerimizden, gerek akademik ve idari personelimizden gerekse de dış paydaşlarımızdan gelen tüm önerileri, eleştirileri ve beklentileri ciddiyetle dinledik ve çözüm teklifleri sunmaya gayret gösterdik. Bugün ulaşılan oranlar da işte bu birebir iletişimden kaynaklanan memnuniyetin göstergesidir. Elbette henüz çözemediğimiz sorunlar var. Ancak muhataplarımız bizim iyi niyetimizi görüyor. Görev süremiz sonuna kadar da bu anlayış ile hareket edecek ve üniversitemizi her açıdan beğenilen bir kurum haline getireceğiz” diye konuştu.

  • BTB’den üniversite hastanesine oksijen cihazı bağışı

    BTB’den üniversite hastanesine oksijen cihazı bağışı

    Bursa Ticaret Borsası, Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hastanesine yüksek akımlı bir oksijen cihazı daha kazandırdı.

    Borsadan yapılan açıklamaya göre, geçen aylarda BUÜ Hastanesinde solunum yetmezliği çeken hastalar için kullanılmak üzere hayati öneme sahip yüksek akımlı oksijen sistemi alan Bursa TB, son dönemde vakaların giderek artması nedeniyle yeni bir yüksek akımlı oksijen cihazı daha temin etti.

    Açıklamada görüşlerine yer verilen Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, Kovid-19 salgınıyla topyekun mücadele edilen zor bir dönemde Borsa üyelerinin, ihtiyaç duyulan her konuda hem maddi hem de manevi desteğini esirgemediğini vurguladı.

    Sağlık ordusunun salgının ilk gününden bu yana kendi sağlıklarını hiçe sayarak hastaları iyileştirmek için insanüstü bir çabayla mücadele ettiğine dikkati çeken Matlı, şunları kaydetti:

    “Pandeminin ülke genelinde pik yaptığı bugünlerde Bursa’da vaka sayılarında azalma olsa da yoğun bakımlarda yoğunluk hala devam ediyor. Daha önce BUÜ Hastanesine solunum yetmezliği çeken hastalar için kullanılmak üzere hayati öneme sahip yüksek akımlı oksijen sistemi alarak bağışta bulunmuştuk. Artan vakalar nedeniyle özellikle solunum cihazlarına çok fazla ihtiyaç duyulması üzerine bir kez daha harekete geçtik ve üyelerimizin desteğiyle üniversite hastanesine yeni yüksek akımlı oksijen sistemi kazandırdık.”

  • Koronavirüs süreci sigarayı bırakmanın “tam zamanı”

    Koronavirüs süreci sigarayı bırakmanın “tam zamanı”

    Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı ve Prof. Dr. Nihat Özyardımcı Sigara Bırakma Polikliniği sorumlusu Prof. Dr. Yeşim Uncu, açık alanlarda yürürken kullanımına getirilen yasak, sosyal ortamların kısıtlanması ve maskenin, sigarayı bırakmak için ideal bir süreç sunduğunu söyledi.

    Dünya genelinde olduğu gibi Türk toplumunda da daha çok erkeklerin sigara içtiğini ve 35-44 yaş grubunda ağırlık görüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Uncu, amaçlarının zararları görmeden önce mümkün olan en kısa zamanda sigarayı bıraktırmak olduğunu kaydetti.

    Çocuk, genç ve kadınlarda sigara içme oranlarının arttığını vurgulayan Uncu, bunun son 10 yıldır süregelen bir durum olduğuna işaret etti.

    Tütün endüstrisinin kendilerine pazar oluşturmaya çalıştığına değinen Uncu, “Bütün stratejilerini daha az sigara içenlere yani gençlere ve kadınlara yönelttiler. Bunun da etkilerini görmeye başladık. Türkiye’de erkeklerin yaklaşık yüzde 42’si, kadınların ise yüzde 28’i sigara içiyor. Çocuklarda da 250 bin civarında sigara içen popülasyon var ve sigaraya erken dönemde, 16 yaş civarında başlanıyor.” ifadelerini kullandı.

    Uncu, buna karşı tütünle mücadelede Türkiye’nin ilk sırada yer aldığına dikkati çekti.

    Gerek kanun, resmi altyapı, kararları alma ve uygulama gerek eğitim gerekse sigara bırakma polikliniklerinin büyük etkilerinin olduğunu belirten Uncu, “Dünya Sağlık Örgütünün de önerdiği, vergilerin yüksekliği, paketlerin tek tip yapılması gibi sigarayla mücadeledeki birçok politikada çok ön plandayız.” dedi.

    “Süreci birlikte planlıyoruz”

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinin sigarayı bırakma konusunda belli bir bilinç meydana getirdiğine işaret eden Uncu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Kovid korkusu, ‘Hastalanırsam ölürüm ya da daha yoğun geçiririm.’ korkusu bizim işimize yaradı. Polikliniğimize bu amaçla başvuranlar var. Buraya neden geldiklerini de soruyoruz, ‘Kovid’den korktum, o yüzden geldim.’ cevabını alıyoruz. Özellikle açık havada da sigara içmenin yasaklanması, sigarayı bırakmak için çok ideal bir süreç esasında çünkü insanlarla iletişim kurarken maskeniz var, dışarı çıkıyorsunuz sigara içemiyorsunuz. Sosyal ortamlar kısıtlandı. Kahveye gidilmiyor, restorana gidilmiyor. O zaman niye sigara içeceksiniz? ‘Tam da bırakma zamanı’ diyoruz biz hastalarımıza. ‘Şimdi hazır evdeyken bunu güzel planlayalım, sigarayı bırakalım, sonra sigarasız bir şekilde tekrar sosyal hayata geri dönelim’ diye konuşuyoruz hastalarımızla. Kovid’in böyle bir etkisi oldu.”

    Prof. Dr. Yeşim Uncu, bu süreçte polikliniğe en çok orta erişkin yaş grubunun başvurduğunu belirtti.

    Sigarayı bırakmak isteyenlerin Alo 171’den ya da BUÜ Tıp Fakültesi santralinden aldıkları randevular doğrultusunda hizmet verdiklerini bildiren Uncu, “Yüz yüze yaptığımız ilk görüşmede tipik bir hekim muayenesi sürecini uyguluyoruz. ‘Motivasyonel görüşme’ dediğimiz hastanın sigarayı konusundaki kararı, bu kararın desteklenmesi, engelleri ya da onun işine yaracak stratejiler nelerdir, onlara yönelik de uzun bir görüşme yapıyoruz.” diye konuştu.

    Uncu, başvuru sahibiyle süreçteki bütün aşamalara beraber karar verdiklerini ve ilaç tedavisine başladıktan 8-10 gün sonra sigarayı bırakmaları için gün belirlediklerini ve bundan sonra yüz yüze ve telefonla görüşmeler yaptıklarını anlattı.

    Söz konusu tarihten sonraki birinci haftada görüşmenin yüz yüze olduğunu dile getiren Uncu, “Sonra 15’inci gün, birinci ay, üçüncü ay ve biraz da hastaya göre planlıyoruz ama ortalama minimum 5-6 görüşme yapıyoruz. Süreç bazı hastalarda 1 yıla kadar uzayabiliyor. Özellikle daha önce bırakma denemesi olmuş hastalar varsa takip süresini uzatıyoruz. Kendimiz erken tebrik etmiyoruz açıkçası. 1 yıl sigarasız geçtiyse ‘Tamam, bu defteri kapatabiliriz artık.’ diyoruz.” bilgisini paylaştı.

    “Günde 2 paket sigara içiyordum”

    Poliklinikten yardım alarak sigarayı bırakan Mehmet Pekçabuk, 30 yıl boyunca sigara içtiğini anlattı.

    Üniversitede güvenlik görevlisi olarak çalıştığını ve poliklinikten haberdar olduktan sonra buraya geldiğini aktaran Pekçabuk, şunları kaydetti:

    “Günde 2 paket sigara içiyordum. Ben de bıkmıştım artık. Boğazım ağrıyordu, bunun için hastaneye dahi gittim. ‘İltihap’ dediler ama ben fazla sigara içtiğimden olduğunu biliyordum. Kurtulmak için ben de böyle bir mücadeleye başvurdum. Tedavi aşamasında sağ olsunlar hocalarımız çok yardımcı oldular ve ellerinden gelen desteği verdiler. Onların mücadelesi, benim de irademle 3 ay önce sigarayı bıraktık. Bu süreçte olumlu değişimler yaşadım. Daha önce sigara içmeyen arkadaşlarımın yanına gittiğim zaman, ‘Sigara içme, kötü kokuyorsun.’ dediklerinde inanmıyordum. Şimdi bırakınca gerçekten hak veriyorum içmeyen arkadaşlarıma. Nefes alıp verme konusunda da çok rahatladım. Daha önce yürürken nefes darlığı çekiyordum, şu an o şikayetim yok.”

  • BUÜ Tıp Fakültesi’nin 50.Yıl sergisi

    BUÜ Tıp Fakültesi’nin 50.Yıl sergisi

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi, kuruluşunun 50. yılını kurucu dekan Prof. Dr. Fikret Karaca’nın adını verdiği Tıp Tarihi Koleksiyonu’nda sergiliyor.

    Rektörlükten yapılan açıklamaya göre, serginin açılış törenine BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Adem Doğangün, Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekrem Kaya, Hastane Başhekimi Prof. Dr. Rıdvan Ali, Kurucu Dekan Prof. Dr. Fikret Karaca’nın kızı Leman Dorsay, fakülte ve hastane yöneticileri, akademisyenler ile personel katıldı.

    Törende konuşan Rektör Kılavuz, Tıp Fakültesinin 50 yıl önce İstanbul Üniversitesine bağlı kurulduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

    “Üniversitemizin kuruluş tarihi 1975. Yani Tıp Fakültemiz bizden 5 yıl önce kurulmuş ve faaliyet geçmiştir. Fakültemiz, eğitim öğretim kadrosu ve hizmet kalitesi açısından Türkiye’nin en önemli fakülteleri arasında yer almaktadır. Bugüne kadar fakültemize ve Üniversitemize çok önemli yöneticiler geldi geçti. Hepsinin ortak özelliği Üniversitemizi daha ileriye götürmek için çalışmak oldu. Bu anlamda fakültemiz başta olmak üzere, üniversiteye hizmet sunmuş ve öteki dünyaya irtihal etmiş herkese Allah’tan rahmet diliyorum. Buralarda insana sunulan sağlık hizmeti, onların amel defterlerine sürekli akıp giden olan bir sadaka olarak yazılıyor. Bu çok önemli bir hadisedir. Bizden sonraki neslin de bu fakülteyi ve hastaneyi daha ileri düzeye çıkaracağına olan inancımı da yineliyoruz. İnşallah burada yetişen gençler, bu küçük sergimizi gezdiği zaman Fikret hocamız başta olmak üzere tüm yöneticilerimizi rol model alacaklardır.”

    Dekan Kaya ise bundan sonra da büyük bir adımla, yeni projeler ve yeni hastanelerle yollarına devam edeceklerini vurguladı.

    Kaya, “Bizim hayalimiz bir müze oluşturmaktı. İlk etapta böyle bir koleksiyon açıldı. İnşallah bu projeyi daha da geliştireceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Fikret Karaca’nın kızı Leman Dorsay da babasının Bursa aşığı bir hekim olduğunu aktardı.

    Bu sayede BUÜ’nün de kurulmasının önünün açıldığına işaret eden Dorsay, “Babam emekli olduğu 1986 yılına kadar Bursa’da yaşadı. Sonra İstanbul’a döndü. Benim de doktor olmamı isterdi ancak benim yüreğim o dönem doktorluğun zor şartlarını kabul etmemişti. Bana bu özel günü yaşatan, babamla ilgili bu olayı gerçekleştiren, kadir kıymet bilen bu güzel insanlara teşekkür ederim. Yıllardır hep hayalimdi. Projeye inanan, destek veren ve ön ayak olan herkese çok teşekkür ediyorum. Artık gönlüm rahat.” ifadelerini kullandı.

    BUÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Rıdvan Ali ise sergi mekanının oluşturulmasında emeği bulunan herkese teşekkürlerini iletti.

    Konuşmaların ardından koleksiyonun açılış kurdelesi kesildi. Davetliler daha sonra hep birlikte sergi alanını gezdi.

  • Bursa’da üniversitelilerden ‘senet tuzağı’ iddiası

    Bursa’da üniversitelilerden ‘senet tuzağı’ iddiası

    Bursa’da üniversite öğrencisi Edanur Şirin’in (20) banka hesaplarına, kiraladığı evdeki eşyalar için emlakçıyla imzaladığı 14 bin liralık senet yüzünden haciz kondu. Evden çıkarken eşyalarda hiçbir sorun olmadığını belirterek dolandırıldığını öne süren Şirin, durumu sosyal medyada paylaşınca, birçok kişinin aynı durumdan mağdur olduğunu öğrendi. Şirin, yetkililerden yardım bekliyor.

    Edanur Şirin, 2018 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’nü kazanarak, Bursa’ya geldi. Şirin, 2019 yılında ise bir arkadaşı ile birlikte Görükle Mahallesi’nden aylık bin 200 liraya eşyalı ev kiraladı. Edanur Şirin, evdeki eşyaların güvence bedeli olarak emlakçı ile 14 bin liralık senet imzaladı. İddiaya göre, 15 gün sonra Şirin’in verdiği ev kirasına 50 lira zam yapıldı. Emlak çalışanlarının, evin satıldığı ve yeni sahibinin kirayı yükseltmek istediğini söylemesi üzerine Edanur Şirin ve ev arkadaşı, duruma itiraz etmek için emlakçıya ait iş yerine gitti. Emlak firmasının muhasebe biriminde çalışan kişinin ev sahibinin değişmediğini söylemesi üzerine, emlakçının haksız kazanç elde ettiğini düşünen Şirin ve arkadaşı, 2 ay sonra evden taşınma kararı aldı.

    Emlakçının kontrolünde kendi eşyalarını taşıyan Edanur Şirin ve arkadaşı, başka bir eve yerleşti. Evde bulunan eşyalara zarar vermeden çıktığını söyleyen Şirin’e, temmuz ayında, imzaladığı 14 bin liralık borç senedi nedeniyle tebligat geldi, ardından banka hesaplarına haciz konuldu. Bunun üzerine banka ve icra müdürlüğüne giden Şirin, imzaladığı senedin başka bir kişiye satıldığını ve o kişinin senedi mahkemeye verdiğini öğrenince şoke oldu. Edanur Şirin, yaşadığı durumu sosyal medya hesaplarından paylaşarak, kendisine ücretsiz yardım edecek bir avukattan yardım istedi. Paylaşımının ardından Şirin’e ulaşan birçok öğrenci, aynı emlakçının kendilerini de benzer yöntemlerle dolandırdığını öne sürdü. Edanur Şirin, avukatıyla birlikte banka hesaplarına konulan haczin kaldırılması için kararın iptali için başvurdu. Şirin, davanın görüleceği günü bekliyor.

    ‘SENET İMZALATILDI’

    Evin satıldığını bahane ederek haksız şekilde kiralarına zam yapıldığını söyleyen Edanur Şirin, “Bu senedi imzalamadan eve çıkamayacağımızı söylediler. Biz de başımıza bir şey gelmez diye imzaladık. Biz eve girdikten 15 gün sonra kiramıza zam yapıldı. 2 ay zamlı kira ödedik. Daha sonra sözleşmeyi tekrar yenilemeye gittiğimizde orada bizimle ilgilenen kişi ev sahibimizin değişmediğini söyledi. Biz de tapuyu görmek istedik. Orada bir zorbalıkla karşılaştık. Yeni sözleşme yapmadan evimize döndük. Daha sonra pandemi araya girdi. Mart ayında 2 ay zamlı ödediğimiz kiranın zam oranını çıkararak ödedik. Yani normalde ödememiz gereken miktarı ödemiş olduk. Daha sonra emlakçı ev arkadaşımı aradı. Eşyalarımızı boşaltmakla tehdit ettiler. Ben Çorum’daydım o sıra pandemi nedeniyle ev arkadaşım da Balıkesir’deydi. Onun evi yakın olduğu için apar topar geldi buraya. Geldiğinde kapımız zorlanmıştı. Polise şikayet ettik. Polis tutanak tuttu. Telefon kayıtları istendi. Şu an o şikayetimiz ayrı bir şekilde sürüyor” dedi.

    ART NİYET SEZDİK

    Evden çıktıkları sırada emlakçının evi gezerek tek tek eşyaları kontrol ettiğini, eşyaların eskisinden daha temiz gördüğünü söyleyen Şirin, “Daha sonra arkadaşım evin kapısının kilidini değiştirerek memleketine geri döndü. Haziran ayında seyahat serbestisi geldiğinde ben ve arkadaşım Bursa’ya gelerek evi boşalttık. Evi boşaltırken hiçbir sorun yoktu. Eşyaları aldığımızdan daha temiz bir şekilde bıraktık. Temmuz ayında icra takibi başlatıldığına dair bir tebligat geldi. Biz de takibe itiraz ettik ve takibin durdurulmasını talep ettik. Onlar da itirazın iptalini istedi. Duruşma tarihi verildi. Şu an benim kredi ve banka kartlarım bloke oldu. Ben ailemden ayrı yaşıyorum. Çok mağdurum. Evimin kirası bile o kartlarda kaldı. Bin 200 liradan bin 250 liraya çıkarmak istediler. Aslında düşündüğünüzde 50 lira bizim için çok büyük bir rakam değil. Sonuçta ev arkadaşımla paylaşıyoruz. Birincisi böyle bir hakları yok. Bir de biz yine zamlı kira ödeyecektik. Ama emlakçıdaki görevli ev sahibiniz değişmemiş dediğinde bir art niyet sezdik” ifadelerini kullandı.

    ‘BİRÇOK ÖĞRENCİ AYNI SEBEPTEN MAĞDUR’

    Sosyal medyada aynı emlakçının aynı yöntemle mağdur ettiği birçok öğrenciye denk geldiklerini söyleyen Şirin, “İmzaladığımız senet 14 bin liraydı. Bir yıllık kira dediler o zaman. Senedin içeriği eşya teminat senediydi. Evle ilgili hiçbir sorun yok. Bize birden icra takibi başladığına dair tebligat geliyor. Kartlarımız bloke oluyor. Mağdur olduk ve bunu Görükle’de yaşayan çok insan var. Çoğu öğrenci ve çoğu kız. Bunun peşine düşeceğiz. Toplu şekilde ve ayrı ayrı şikayetlerimizi yapacağız. Eşyalarda hiçbir şekilde sorun yoktu” diye konuştu.

    ‘BEDELİNİ ÖDEDİĞİMİZ SENEDİ TEKRAR ÖDETİYORLAR’

    Aynı emlakçıdan ev kiralayan, kira sözleşmesiyle birlikte 10 bin liralık da senet imzaladığını belirten Doğuş Turhan’ın (23) evine de haciz geldi. İmzaladıkları senedin aynı kişiye satıldığını belirten Turhan, “Aylık 850 liradan yıllık 10 bin 250 liraya tekabül eden bir senet imzalamıştık. Bu senedin eşya teminat senedi olduğunu belirtmişlerdi bize. Sözleşmede de o şekilde yazıyor. Hiçbir şekilde eşyalara zarar vermedik. Bunun kanıtları elimizde mevcut. Tamamen art niyetli bir yaklaşım oldu. Çünkü biz bedelini ödediğimiz bir senedi tekrar ödememizi istiyorlar. Hem de mahkeme dosya masrafı dahil 1,5 katını istiyorlar” dedi.

    ‘ÖĞRENCİLERİN SAVUNMASIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR’

    Sosyal medyada bahse konu emlakçı hakkında aynı konudan çok fazla şikayet olduğunu belirten Turhan, “Sosyal medyada bahse konu olan emlak şirketi ile ilgili çok şikayetler var. Sosyal medya aracılığıyla birçok kişiye ulaştık. Sadece bir haftada ulaştığımız 20’ye yakın insan var. Muhtemelen çok daha fazlası var. Kısmen aynı dertten olanlar var. Daha farklı mağduriyetler de var. Mesela benim senedimi kötüye kullanarak icra takibi başlattılar. Bazı kişilerin eşyaları sağlam olduğu halde, eşyalara zarar verdi denilerek icra takibi başlatmışlar. Gelen şikayetlerin neredeyse hepsi öğrencilerden. Kendileri de galiba bu durumun farkında. Bizlerin biraz daha savunmasız ve acemi olduğumuzu düşündükleri için öğrencileri hedef alıyorlar. Biz bu durumu fark ettiğimiz için sosyal medyada bir hareket başlattık. Umuyoruz ki yetkililer gerekeni yaparlar” diye konuştu

  • Azerbaycanlı kadın organ nakliyle Bursa’da hayata tutundu

    Azerbaycanlı kadın organ nakliyle Bursa’da hayata tutundu

    Böbrek yetmezliği ile mücadele eden Azerbaycanlı kadın, Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hastanesinde yapılan organ nakliyle hayata yeniden tutundu.

    Üniversiteden yapılan yazılı açıklamaya göre, BUÜ Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında görev yapan Araştırma Görevlisi Dr. Osman Jafarlı, son 3 yıldır diyaliz tedavisi gören kayınvalidesi Lafifa Nabiyeva’yı hastaneye getirerek tetkiklerini yaptırdı. Azerbaycanlı kadın, kız kardeşi Nuriyya Nazarova’nın böbrek vermeyi kabul etmesinin ardından 25 Eylül’de ameliyata alındı. Başarılı geçen ameliyatın ardından yapılan kontrolleri ve tetkikleri de olumlu geçen Nabiyeva, bir haftadır ayrı kaldığı torununu yeniden görebilmenin mutluluğunu yaşadı.

    Yaklaşık 7 yıldır böbrek sancıları çektiğini belirten Latifa Nabiyeva, doktor damadının yönlendirmesiyle Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesine geldiğini ve kardeşinden alınan böbrek ile kendisini yeniden doğmuş gibi hissettiğini belirtti.

    Kardeşine böbreğini veren Nuriyya Nazarova ise iyileşen ablasını karşısında görünce sevinç gözyaşlarına hakim olamadı. Ablasının yıllardır bu hastalıkla mücadele ettiğini aktaran Nazarova, “Ablamı hasta gördükçe dayanamıyordum. Kendi kendime, ‘Böbreğimi vereyim de ablam da sağlıklı bir şekilde yaşamına devam etsin.’ dedim. Şimdi ablamı iyi gördükçe mutluluğum daha da artıyor. Nakli yapan ve bizimle yakından ilgilenen tüm doktorlarımıza ve personelimize gönülden teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.

    Nabiyeva’nın damadı Dr. Osman Jafarlı ise 2018’den bu yana diyalize giren kayınvalidesini Bursa’ya getirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

    “Azerbaycan’da nakil önerilmişti. Benim ve yakınlarımızın burada olması durumunu göz önünde bulundurarak ve hastanenin bu konuda çok deneyimli olduğunu bildiğimiz için naklin burada yapılmasını istedik. Alıcıyı bulduk. Ameliyat hazırlıkları nakil koordinatörlüğü tarafından başlatıldı. Sürecin her aşamasında doktor arkadaşlarımız titizlikle çalıştı. Bir hafta önce ameliyat başarı ile tamamlandı. Hastamız artık diyalizden kurtuldu. Nefroloji Anabilim Dalı, Üroloji Anabilim Dalı ve Nakil Koordinatörlüğünde görev yapan tüm arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”

    Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Böbrek Nakil Sorumlusu Dr. Çağatay Çiçek de hastanın sağlık durumunun gayet yerinde olduğunu ve takiplerinin devam ettiğini bildirdi. Nefroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdülmecit Yıldız ise uzun süreli bir diyaliz öyküsü olan hastaya böbrek nakli yaptıklarını ve durumunun iyi olduğunu aktardı.

  • Üniversite-Sanayi işbirliğine bir imza daha

    Üniversite-Sanayi işbirliğine bir imza daha

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ), kentin önde gelen firmalarından İnoksan ile ‘Eğitimde İşbirliği Protokolü’ imzaladı. Protokol ile BUÜ Karacabey Meslek Yüksekokulu öğrencileri işyeri ve staj eğitimlerini İnoksan bünyesinde alabilecek.

    BUÜ Rektörlük Binası’nda düzenlenen protokol imza törenine Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, BUÜ Karacabey MYO Müdürü Prof. Dr. Soner Altun, okul ve firma yöneticileri ile akademisyenler katıldı.

    REKTÖR KILAVUZ: İŞBİRLİKLERİ HEPİMİZE KATKI SAĞLAYACAK

    Törende konuşan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, kentin tanınmış iş adamlarından Vehbi Varlık’ın adeta üniversitenin bir neferi gibi çalıştığını vurguladı. İnoksan firması ile daha önce de iki farklı protokole imza attıklarına işaret eden Rektör A. Saim Kılavuz; “Vehbi Bey, Üniversite Sanayi İşbirliği Geliştirme Merkezi’mizin daimi yönetim kurulu üyelerinden birisi. İlk günden itibaren her türlü katkıyı bizlere sunuyor. Bu destekleri ve katkıları için kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum. İnşallah bu işbirliğinin karşılıklı olarak arttırılmasından hem bizler, hem Bursa hem de Türkiye fayda temin edecektir. Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

    VARLIK: İŞ DÜNYASININ ÜNİVERSİTEYİ DAHA İYİ ANLAMASI GEREKİYOR

    İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık ise Üniversite-Sanayi işbirliği fikrinin her zaman gündemde olduğunu ancak zaman zaman bu işbirliğinde bir takım azalmalar meydana geldiğini vurguladı. BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un göreve geldiği ilk günden itibaren sanayicilerle işbirliğinin geliştirilmesi noktasında özel bir çaba sarf ettiğine işaret eden Vehbi Varlık; “Firma olarak bizim Üniversitemiz ile her zaman sıcak ilişkilerimiz oldu. Ancak Rektörümüz Sayın Ahmet Saim Kılavuz döneminde bu ilişkiler en yüksek seviyesine çıktı. Huzurunuzda bize gösterdiği ilgi ve alakadan dolayı bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. İş dünyasının Üniversiteyi daha iyi anlaması lazım. İlişkileri daha da arttırmamız gerekiyor. Üniversite burada, şehir ve sanayiciler de orada. Bu konuda Rektör hocamızla birlikte özveri ile çalışıyoruz. Bu işbirliklerinden yetişecek gençlerin sanayide çok başarılı olacaklarına ve sanayinin de bu doğrultuda kalkınmasını sürdüreceğine inanıyorum. İlgi ve destek gösteren herkese teşekkür ediyorum” dedi.

    KARACABEY’DE BAŞARI HEDEFİ YÜKSELDİ

    BUÜ Karacabey MYO Müdürü Prof. Dr. Soner Altun da eğitimlerin yüzde 50’sinin uygulamalı olarak yapılması noktasında kendilerine bir hedef koyduklarını aktardı. Prof. Dr. Soner Altun, yeni dönemde öğrenci başarı ortalaması 2,5 üstünde olan öğrencilerden ilk planda yüzde 25’inin, daha sonra ise yüzde 50’sinin uygulamalı eğitim almasını hedeflediklerinin altını çizdi. Altun, çalışmalarına destek veren Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz ve İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık’a teşekkür etti.

  • Kırmızı et açığını deve kuşu eti mi kapatacak?

    Kırmızı et açığını deve kuşu eti mi kapatacak?

    Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde 1997 yılında kurulan çiftlikte; deve kuşlarının eti, derisi, yumurtası, tüyü üzerine akademik çalışmalar yapılıyor. Devekuşu etinin kolesterol içeriğinin düşük olduğunu belirten Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ak, “Deve kuşu eti, kırmızı et açığını kapatabilir” dedi.

    Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde 1997 yılında kurulan çiftlikte, deve kuşu üzerine akademik çalışmalar yapılıyor. 12 yetişkin deve kuşunun bulunduğu çiftlikte, üretim de yapılıyor. Çiftlikteki 8 dişi deve kuşundan, yılda ortalama 400 yumurta alınıyor. Bir deve kuşu yumurtası yaklaşık 100, bir haftalık civciv 800, deve kuşunun ham derisi ise 700 liraya satılıyor. Deve kuşundan elde edilen ürünlerin maddi değerinin yüksek olduğunu belirten Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, etinin ise kırmızı ete alternatif olabileceğini söyledi. Devekuşu etinin kolesterol içeriğinin düşük olduğunu belirten Prof. Dr. İbrahim Ak, “Deve kuşu üretimi desteklenirse kırmızı et açığını kapatabilir” dedi.

    ‘DEVE KUŞUNUN DERİSİ ÇOK DEĞERLİ’

    Deve kuşunun eti ve derisinin önemli ürün olduğunu belirten Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, “Günümüzdeki bulunma amacı eğitim ve uygulama. Öğrencilerimize ve üreticilere bilgi verdiğimiz uygulama çiftliği diyebiliriz. Devekuşu, Türkiye’nin birçok bölgesinde yetiştirilebilecek olan kanatlı hayvan türlerinden biri. En önemli ürünleri ise eti ve derisi. Tüyü, yumurtası, yağı gibi ürünleri de kullanılır fakat iki ana ürünü değerli. Her birinden yaklaşık 1,5 metrekare deri çıkıyor. Bu da fil ve timsah derisinden sonra en değerli derilerden biri. En fazla talep edilen ürünlerden biri derisi. Avrupa’dan, özellikle Belçika’dan sürekli deri ile ilgili talepler var. Türkiye deri sanayisinde de çok iyi. Bular işlendikten sonra deriyle ilgili mağazalarda rahatlıkla iyi fiyatlara satılabilecek ürünlerden bir tanesi. Diğer hayvanlarda önemli olmayan deri bunlar da çok önemli. Ham derinin satış fiyatı 100 dolar civarında. Deri işlendikten sonra, bir cüzdan ortalama 100 avro, bir çanta 400-500 avro civarında. İki fiyat arasında ciddi ir fiyat farkı var. Ham deri olarak satmak yerine işlenmiş olarak satmak çok daha faydalı. Her türlü deri sanayinde kullanılıyor” dedi.

    ‘DEVEKUŞU, KIRMIZI ET İHTİYACINA DESTEK OLABİLİR’

    Deve kuşu etinin özelliklerinden bahseden Prof. Dr. Ak, “Deve kuşu etinin en önemli özelliği ise kolesterol ve yağ içeriği çok düşük. Et üretim potansiyeli de yüksek. Bir devekuşundan yılda yaklaşık 25 tane civciv alma şansımız var. Bu da yıl da kesime gelebilecek hayvan demektir. Sığır ve koyuna oranla avantajlı hayvan türü diyebiliriz. Kırmızı ete alternatif değil ama destek olabilecek bir üretim şekli diyebiliriz. Üreme gücü fazla ve iklim koşullarının uygun olması bu hayvanın Türkiye’de yetiştiriciliği için uygun bir iklim yaratıyor. Burada tüketicinin de bu eti talep etmesi gerekiyor. İhracatta söz konusu olabilir. Deri ve yağ olmak üzere birçok ürünü ihracat değeri olan ürünler” diye konuştu.

    ‘DEVE KUŞU HER BÖLGEDE RAHATLIKLA YETİŞTİRİLEBİLİR’

    Deve kuşunun bakımı en kolay hayvan türlerinden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Ak, “Sundurma tipi barınaklar ihtiyaçlarını görebiliyor. Artı ve eksi 40 dereceye kadar dayanabilen bir hayvan. Sığır ve koyuna verdiğimiz her besini tüketebiliyor. Tavuk gibi sürekli fabrikaya bağımlı değilsiniz. Türkiye de Doğu Karadeniz hariç hemen hemen her bölgede yetiştirebilirsiniz. Yağışın düşük ve sıcaklığın çok da düşük olmadığı bölgeler üretim için daha verimli” dedi.

    “BİR HAFTALIK CİVCİVİN FİYATI 800 LİRA”

    Deve kuşlarının gelişim süreçlerini anlatan Prof. Dr. Ak, “Yumurtadan çıkan civcivler yaklaşık 2 yaşında ergin dişi oluyor ve yumurtlamaya başlıyor. Erkekler de yaklaşık 3 yaşlarında çiftleşmeye başlıyor. Dişiler, Bursa bölgesinde şubat, mart ayı gibi yumurtlamaya başlıyor. Eylül, ekim gibi yumurtlama sezonu sona eriyor. Türkiye ortalaması yılda 50 civarında yumurta verdiğini söyleyebiliriz. Yumurtası, tavuk yumurtasının besin değeriyle aynı. Bir yumurta yaklaşık 2 kilogram kadar. 30 tavuk yumurtasına eş değer. Yumurtasının kabuğu dahil değerlendiriliyor. Boş yumurtalar yaklaşık 80 lira civarında satılıyor. Damızlık yumurtalar ise 200 lira civarında. Bir haftalık civcivlerin fiyatı da 800 lira civarında değişiyor” şeklinde konuştu.

    “DESTEKLENDİĞİNDE KIRMIZI ET AÇIĞINI KAPATABİLİR”

    Türkiye’de deve kuşu yetiştiriciliğinin az olduğunu belirten Prof. Dr. Ak, sözlerine şöyle devam etti: “Kanatlı dediğimizde aklımıza sadece tavuk geliyor. Türkiye’de şu an kanatlı hayvan varlığının yüzde 99’unu tavuk oluşturuyor. Geri kalan kısmını da kaz ördek gibi canlılar oluşturuyor. Diğer hayvan türlerinde olduğu gibi sektör oturana kadar hayvanların üretimi de desteklenebilir. Bu şekilde olursa Türkiye’de hem üretim, tüketim, ihracat ve istihdam açısından ve kırmızı et açığını kapatma noktasında önemli bir destek olarak değerlendirilebilir. Dileriz ki bu hayvan türünden yeterince faydalanabiliriz”