Etiket: unesco

  • İda Madra Jeopark alanında yer alıyor

    İda Madra Jeopark alanında yer alıyor

    Balıkesir Valiliği, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Balıkesir Üniversitesi iş birliğinde 2019 yılında başlatılan ve 2020 Kasım ayında UNESCO başvurusu yapılan proje 2022 yılı sonlarında UNESCO tarafından Ulusal Jeopark ilan edildi. Sındırgı’dan Balıkesir-İzmir sınırındaki Madra Dağı’na ve Kozak Yaylası’na uzanan bir alanı kapsayan İda Madra Jeopark Projesi, UNESCO tarafından ‘Ulusal Jeopark’ ilan edildi. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Jeopark projesi için yaptığı başvuru kabul edildi. Uzun süredir üzerinde çalışmaların yürütüldüğü ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de dâhil olduğu projenin ‘Ulusal Jeopark’ olarak kabul edildiğine ilişkin karar yazısı Büyükşehir Meclisi’nde okundu. UNESCO Jeopark Milli Komisyonu’nun karar yazısı şöyle:

    “Milli Komisyonumuzun jeopark alanları ve jeolojik mirasın korunması dahilinde sürdürmekte olduğu farkındalık çalışmaları doğrultusunda, ülkemizdeki jeopark çalışmalarının teşviki ve karşılıklı deneyim paylaşımı amacıyla Ulusal Jeopark Ağı kurulmasına karar verilmiştir. 2023 öncesi UNESCO’dan küresel jeopark belgesi almış veya almak için başvuru yapmış olanların ihale dosya hazırlamalarına gerek kalmaksızın ulusal jeopark olarak kabul ve ilan edilmesine karar vermiştir. Bu küresel aday İda Madra Jeoparkı Ulusal Jeopark olarak kabul ve ilan edilmiştir.”

    Hisaralan Jeosit Alanı’nda bulunan canlı dikitler yeryüzünde tek

    98 derece kaynak çıkışlı jeotermal suyun yeryüzüne doğal yollar ile çıkışı ile oluşan doğal dikitler yeryüzünde Sındırgı ilçesinde bir diğeri ise Atlas Okyanusu’nun derinliklerinde bulunuyor. Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş’ın Sındırgı Hisaralan bölgesindeki bu doğa harikası güzelliklerin koruma altına alınması, turizm ve araştırma alanı haline getirilerek jeopark yapılmasına dair kurulan hayalleri, Balıkesir Büyükşehir Belediye başkanı Yücel Yılmaz’ın koordinatörlüğünde Balıkesir’in tamamına, İzmir’e kadar da uzandı.

    Doğa harikası güzellikleri kapsayan İda Madra Jeoparkı UNESCO tarafından da Ulusal Jeopark ilan edildi. Büyük bir kısmının düzenlemesi tamamlanan İda Madra Jeopark Hisaralan Jeosit alanı bugüne kadar turizm alanında yerli ve yabancı konukların yanı sıra üniversite öğrencileri, üniversite inceleme gezileri dahilinde 10 binden fazla ziyaretçiyi ağırladı.

    17 bin kilometrekarelik alanda 11 mekansal odak noktası bulunan İda Madra Jeoparkı’nın en önemli oluşumları Sındırgı Hisaralan Jeosit alanında bulunuyor. Jeopark projesi ile Balıkesir Jeoturizm ile anılanacak bölge halkına ekonomik kazanç da sağlayacak.


    İda Madra Jeoparkı’nın UNESCO tarafından tescillenmesinin Balıkesir ve çevre iller için mükemmel bir değer kazandırdığını belirten Sındırgı Belediye başkanı Ekrem Yavaş, “Doğal şehir Sındırgı’da bulunan dünyadaki çok ender örneklerinden birisi burada yer alan sıcak suyun yeryüzüne çıktığında oluşturduğu dikitlerin bulunduğu Hisaralan bölgesindeyiz. Ve bu Hisaralan bölgesindeki dikitlerin bütün dünya kültür mirasına kaydolabilmesinin yaptığımız bir çalışma vardı ki burayı bir jeopark haline dönüştürmek. Sındırgı Hisaralan’da bulunan sıcak su kaynaklarının yeryüzüne çıkarkenn oluşturdukları dikitler, yüzlerce alandaki dikitler burada geniş bir coğrafyada yer alıyor. Büyükşehirle birlikte yaptığımız proje ile Yücel Yılmaz başkanımın ilgisini çekti ve bu işi Balıkesir’in, Çanakkale’nin, İzmir’in yeryüzü şekillerini içine alabilecek şekilde bir turizm rotasına dönüştürmek ve kırsal kalkınma modeli olarak yer almasını sağlayabilecek bir projeye imza atıldı, adı ‘İda Madra Jeoparkı’. Şu anda çok güzel bir haberi almanın mutluluğunu yaşıyoruz. Hisaralan jeositlerinin ilham kaynağı olduğu İda Madra Jeoparkı UNESCO’nun ulusal milli komitesi tarafından milli bir jeopark olarak ilan edildi. Güzel bir haber; Balıkesir’in, Çanakkale’nin ve Bergama’nın içinde bulunduğu bu alanda bir turizm rotasına, kırsal olarak da yörenin değerlerinin ortaya çıkmasına sebep olacak bir kalkınma modeli oluşturdu. Ben imkân veren Yücel Yılmaz başkanıma, büyükşehir belediye başkanımıza ve UNESCO Milli Komitesine sonsuz şükranlarımı arz ediyorum“ dedi.

  • Dünya Mirası Arslantepe tekrar ziyarete açıldı

    Dünya Mirası Arslantepe tekrar ziyarete açıldı

    2021 yılı Temmuz ayından bu yana UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Arslantepe Höyüğü, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler sonrası ziyarete kapatılmıştı.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün talimatları ile Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Malatya Arkeoloji Müzesi tarafından ören yerinde gerekli temizlik çalışmaları ile düzenlemeler yapıldı. Çalışmaların ardından ören yerinin 10 Nisan 2023 tarihinden itibaren kademeli olarak ziyarete açıldığı bildirildi.


    Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada Arslantepe Höyüğünün her gün saat 09.00 ila 15.00 saatleri arasında ziyarete açık olacağı belirtilirken, ilerleyen günlerde ören yerinin ziyaret saatlerinin yeniden düzenleneceği ifade edildi.

  • UNESCO listesindeki Yesemek

    UNESCO listesindeki Yesemek

    404 sayfadan oluşan, toplamda 23 bilimsel makale yer alan kitap, eşsiz ve önemli özellikleri dolayısıyla 2012 yılında UNESCO Geçici Dünya Mirası listesine giren Yesemek Heykel Atölyesi’ni anlat

    arak kültürel mirasın korunmasına odaklanıyor. Dijital ortamda yayımlanan kitaba www.gazikulturas.com adresinden ulaşılıyor.
    Kitabın yayın koordinatörlüğünü Gazikültür Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tanrıöver, genel yayın yönetmenliğini Gazikültür Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar ve editörlüğü Prof. Dr. Atilla Engin, Dr. Öğr. Üyesi Timur Demir ve Dr. Öğr. Üyesi N. Pınar Özgüner Gülhan yaptı.

    Kitap hakkında açıklama yapan Gazikültür Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Gaziantep’in geçmişten gelen köklü kültür birikimine değinerek, “Geleceği inşa etmek geçmişten başlar. Bugünlerimiz ise geçmişimiz ile geleceğimiz arasındaki köprümüzdür. Geleceğe sağlam adımlarla yürümek için köprümüzün temellerinin de sağlam olması gerekmektedir.

    Köklü geçmişimiz bu konudaki en büyük şansımızdır. Ecdadımızın ayağının değdiği her toprak parçası sadece şanlı zafer tarihimizi değil kültürel mirasımızı da bünyesinde saklar. Bize düşen ise burada saklı olan kültürel mirasımızı gün yüzüne çıkarmaktır. Çünkü kültürel mirasımız en büyük gücümüz ve hafızamızdır. Hafızasını kaybeden milletlerin akıbeti ortadadır. Bu sebeple kültürel mirasımıza sahip çıkmalı ve korumalıyız. Sadece bununla da yetinmeyerek köklü kültürel mirasımızı bugünümüze aktarmalı ve gençlerle buluşturmalıyız” diye konuştu.

  • Türkiye’den UNESCO’ya iki yeni aday

    Türkiye’den UNESCO’ya iki yeni aday

    Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Geleneksel Tulum Yapımcılığı ve İcrası” ile “Geleneksel El Sanatlarını Koruma Programı: Altıneller Geleneksel El Sanatları Festivali” UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine 2024 yılında değerlendirilmek üzere sunuldu. Geleneksel Tulum Yapımcılığı Türkiye’nin moderatörlüğünde Kuzey Makedonya ile birlikte ortak dosya olarak İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne, Altıneller Geleneksel El Sanatları Festivali ise ulusal dosya olarak İyi Koruma Uygulamaları Listesi’ne aday oldu.

    Türkiye en çok kültürel değer kaydettiren 2’nci ülke olacak

    Türkiye, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine kaydettirdiği 25 kültürel değeri ile dünyada 3’üncü sırada yer alıyor. Geçtiğimiz yıl 5 yeni kültürel değeri 2023 yılında değerlendirilmek üzere UNESCO’ya sunan Bakanlık, kayıtlı kültürel değer sayısını bu sene Aralık ayı itibarıyla 30’a yükselecek. Türkiye, böylece listelere en fazla kültürel değer kaydettiren ülkeler sıralamasında ikinciliğe yükselecek.

  • İznik için gözler UNESCO’da

    İznik için gözler UNESCO’da

    Bursa Büyükşehir Belediyesi, tarihi ve kültürel mirasın yaşatılıp gelecek kuşaklara aktarılması ve bu değerlerin dünyaya tanıtılması yönündeki çalışmalarının meyvesini toplamaya devam ediyor. Hatırlanacağı üzere; Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarıyla Bursa, 2014 yılında Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Cumalıkızık ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş, böylelikle kentin uluslararası alanda tanıtımı için önemli bir adım atılmıştı.

    Bununla yetinmeyip ‘restorasyonlar’ ile kenti adeta açık hava müzesine çeviren Büyükşehir Belediyesi, somut olmayan kültürel değerlerin tanıtımı için de önemli bir yol aldı. Yapılan çalışmalar çerçevesinde, çini ve Bursa ipeğinin ön planda olduğu zanaat ve halk sanatları dalında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil olmayı başaran Bursa, ardından UNESCO Öğrenen Şehirler Küresel Ağı’na da üye olmuştu.


    Türkiye’nin tek adayı İznik

    Tarihi özellikleri ile medeniyetlerin somut ve somut olmayan değerlerini günümüze kadar taşıyan benzersiz tarihi kent olması nedeniyle İznik, 2014 yılında Dünya Miras Geçici Listesi’ne dahil edildi. Daimi adaylık çalışmaların yürütülmesi için 2016 yılında Büyükşehir Belediyesi bünyesinde İznik Alan Başkanlığı kuruldu. İznik Alan Başkanlığı’nca hazırlanan yönetim planı, 2022 Mayıs ayında Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu’nca onaylanarak yürürlüğe girdi. UNESCO uygulama rehberine uygun olarak hazırlanan İznik’in adaylık dosyası, 2022 Ağustos ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teslim edildi. İznik Alan Başkanlığı’nın 1 yıl gibi kısa sürede bitirdiği yönetim planı ve adaylık dosyası, ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan değerlendirmede’ UNESCO daimi listesine aday olmaya değer görüldü. Bakanlık, 19 Eylül 2022 tarihinde Türkiye’den sadece İznik’in daimi adaylık dosyasını UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne gönderdi.


    Gözler artık UNESCO’da

    İznik’in dünya mirası ilan edilmesine ilişkin süreç devam ederken, gözler artık tamamen UNESCO’ya çevrildi. Türkiye’nin İznik Dosyası’nı içerik ve format yönünden eksiksiz olarak kabul eden UNESCO’da da uzun soluklu bir İznik mesaisi başlamış oldu. İznik dosyası incelenerek değerlendirilmek üzere UNESCO’nun danışma organı olan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’ne iletildi. ICOMOS’dan görevlendirilen uzmanlar, dosyada sunulan alanların korunmuşluk durumları ile ilgili alan yönetimlerini incelemek üzere Temmuz – Eylül 2023 arasında alan ziyaretleri yapacak. Ekim – Kasım 2023 arasında ise ICOMOS uzmanları, dosyada yeterli görmedikleri bölümlerle ilgili ek bilgi isteyecek. Aralık 2023’te ise ICOMOS, dosya ile ilgili kararını UNESCO merkezine bildirecek. Haziran 2024’te de UNESCO Dünya Miras Merkezi, tüm bu belge ve ICOMOS’un raporunu inceleyerek, UNESCO Dünya Miras Komite Toplantısı’nda İznik ile ilgili kararını açıklayacak.


    “Yakından takip ediyoruz”

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 8 bin 500 yıllık arkeolojik bölgeleri, 2 bin 500 yıllık şehir yerleşimi ile Bursa’nın Bitinya, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan kadim şehir olduğunu vurguladı. Bursa’yı dünyaya en iyi şekilde tanıtabilmek adına gerekli tüm çalışmaları yaptıklarını belirten Başkan Aktaş, “Bu kapsamda 2014 yılında Hanlar Bölgesi, sultan külliyeleri ve Cumalıkızık ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmeyi başardık. Çini ve Bursa ipeğinin ön planda olduğu ‘zanaat ve halk sanatları’ dalında ‘UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil olmayı başardık. Başarılarla yetinmeyerek, girişimlerimizi sürdürdük ve UNESCO Öğrenen Şehirler Küresel Ağı’na üye olduk. Bursa olarak kendimizi sürekli geliştirmeyi hedefliyoruz.

    Şimdi de İznik için çok önemli bir adım atıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığımız, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday olarak Türkiye’den sadece İznik’in dosyasını UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne göndermişti ve dosyamız kabul edildi. Süreci yakından takip ediyoruz. Önümüzdeki süreçte güzel haberleri Bursalı ve İznikli hemşehrilerimizle paylaşmayı umuyoruz” dedi.

  • Dünyanın En İyi Turizm Köyleri Arasında

    Dünyanın En İyi Turizm Köyleri Arasında

    Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan aday başvuru dosyası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulmuş ve Bakanlığımızca Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 yılı yarışmasında aday gösterilmiştir. 57 ülkeden 130 başvurunun yapıldığı yarışmada dünyanın en iyi turizm köyü Geliştirme Programına seçilen Cumalıkızık, Suudi Arabistan’ın Alula kentinde 12-13 Mart 2023 tarihlerinde düzenlenen törene davet edildi.

    Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) organizasyonuyla Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıya, Cumalıkızık için Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer katıldı.

    Suudi Arabistan Turizm Bakanı Ahmed Al Khateeb, Türkiye Cumhuriyeti Riyad Büyükelçisi Fatih Ulusoy ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Zurab Pololikaşvili Cumalıkızık’ın gösterdiği bu uluslararası başarısı vesilesi ile tebriklerini ilettiler.

    9 Kriter üzerinden değerlendirme yapılmıştı 

    Kültürel ve doğal kaynaklar, kültürel değerlerin korunması ve tanıtılması, ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik, turizmin gelişimi ile değer zincirinin entegrasyonu, altyapı ve erişilebilirlik, sağlık, emniyet ve güvenlikten oluşan 9 kriter üzerinden değerlendirmelerin yapıldığı Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 yılı yarışmasına 57 ülkeden 130 başvuru yapılmıştı.
    Yarışmanın sonuçları 20 Aralık 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün resmi web sitesinden ilan edilmişti.

  • Kızılırmak Deltası eski haline döndü

    Kızılırmak Deltası eski haline döndü

    Yeterli yağış almadığı için bazı sulak bölgeleri kuruyan, özellikle ocak ayında yer altı ve yer üstü sularıyla beslenemeyen deltada çölü andıran görüntüleri ortaya çıkmıştı. 16 Ocak tarihinde havadan görüntülenen deltada tahmini 1 metre düşen su seviyesi korkutan manzaralar oluşturmuştu.

    Yaşam ortamlarının çeşitliliği ve barındırdığı hayvan varlığı ile uluslararası öneme sahip olan Kızılırmak Deltası şubat ve mart aylarında aldığı yağışlarla birlikte eski haline döndü. 16 Ocak tarihinden 55 gün sonra görüntülen deltada kurumuş alanlar tekrar suyla doldu. Kuraklığın andıran görüntüler yerini suyla dolmuş alanlara bıraktı. Sulak alanların yeşillenmesi birlikte koyunlar otlamaya başladı, kuşlar sulak alanın keyfini çıkardı.

    Yörükler Mahallesi sakini Mustafa Almak, “Bu sene kurak geçti ama yağmurlar yağıp su seviyesi yükselince her taraf yine su ile doldu. Suyla beraber her yer canlandı, bahar geldi. Yeşil alanlar artmaya başladı ve sular arttığında daha da çok yeşillik olacak. Hayvanlarımızı deltaya çıkardık” dedi.

    Kuraklık olduğu zaman Kuş Cenneti’nin doğal dengesinin bozulduğunu anlatan Almak, “Deltada kuraklık olunca kalan su birikintilerinde mikrop oluşuyor. Bu da hayvanlarımızı hasta ediyor. Bu nedenle birçok hayvanımız telef oldu. Şimdi su geldi daha iyi olacak” diye konuştu.

    Yörükler Mahallesi sakini Mehmet Sağlam ise “Yağmur yağdı, delta suyla oldu. Bütün Bafra kanallarındaki su buraya geldi ve burası doldu. Ama su geriye çekildiği zaman örnek ve balıklar buradan gölün olduğu yere gidiyorlar. Kuraklık olunca canlı azalıyor. Şimdi bolca su var” şeklinde konuştu.

  • Nilüfer bir müze daha kazanıyor

    Nilüfer bir müze daha kazanıyor

    Nilüfer Belediyesi, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel yapısıyla da bir sanat köyü olma yolunda ilerleyen Misi’ye, Fotoğraf Müzesi ve Edebiyat Müzesi’nin ardından yeni bir müze daha kazandırıyor. Nilüfer Belediyesi tarafından daha önce restore edilen Misi’deki 3 katlı tarihi bina, bu hedefle müze olarak düzenlenmek üzere10 yıllığına Bursa UNESCO Derneği’ne tahsis edildi.


    Bu işbirliğinin çerçevesini belirlemek üzere Nilüfer Belediyesi ile Bursa UNESCO Derneği arasında işbirliği protokolü imzalandı. Nilüfer Belediyesi Halk Evi’nde imzalanan protokol törenine Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. İmza öncesi yapılan işbirliğinden dolayı yaşadığı memnuniyeti dile getiren Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan, Başkan Turgay Erdem ve emeği geçenlere teşekkür etti. Projenin Bursa’nın geçmişini gelecek nesillere aktarmada büyük rol alacağını ifade eden Özaslan, “Bugün Bursa’nın kültürel kimliğine katkı yapacak önemli bir projeye imza atıyoruz. Bursa’ya çok önemli bir eser kazandırıyoruz. Ankara’dan sonra Müşahhas Olmayan Kültürel Miras Müzesi olarak Türkiye’nin ikinci müzesi Bursa’da, Nilüfer Misi’de kapılarını açacak. İlkine göre daha nitelikli olacak bu mekanda çok özel ve etkili çalışmalar yapacağız. Misi’yi kültür gönüllüleriyle kültür merkezi haline getirmek istiyoruz. Burası müzenin yanı sıra daha işlevsel olarak yaşayacak. Nilüfer Belediyesi’nin verdiği bu destek çok değerli. Bizler de bize olan güveni ve iyi niyeti boşa çıkarmayacağız” dedi.


    Tarihi binanın restore edilerek gelecek nesillere aktarılması hedefinin, yapılan işbirliğiyle taçlandığını kaydeden Başkan Turgay Erdem de, “Tarihi yapıya yönelik geçmişte yaptığımız çalışmalar Bursa UNESCO Derneği ile farklı bir anlam kazanacak. Misi çok önemsediğimiz, değer verdiğimiz bir bölge. Yapılan çalışmalar bölgenin değerini de arttıracaktır. Tarihi doğal güzellikleriyle bezenen Misi’nin kültür sanat merkezi olma hedefine sizlerin de desteği olacak. Bende bu projeye emek ve gönül veren herkesi kutluyorum” diye konuştu.


    Yapılan konuşmaların ardından protokol imzalandı. Atılan imzalar sonucu Nilüfer Belediyesi’nin mülkiyetinde olan Misi Mahallesi’ndeki 3 katlı tarihi yapı 10 yıllığına Bursa UNESCO Derneği’ne tahsis edildi. Bursa UNESCO Derneği’nin yapacağı çalışmalar sonucu tarihi yapı Türkiye’de Ankara Altındağ’dan sonra en geniş 2. Müşahhas Olmayan Kültürel Miras Müzesi olarak hizmete sunulacak. Hayata geçirilmesi planlanan müzenin uygulama alanlarında, gösteri, el sanatları atölyeleri, muhabbet, gelin, sünnet, masal, oyun odaları, oluşturulacak. “Tahtasız Sınıflar- Okul Dışı Öğrenme Ortamlarının Kullanımı” gibi projeler ile okulların eğitim çalışmalarına da ev sahipliği yapması planlanan Misi SOKÜM Müzesi, öğrenci gruplarıyla da iç içe olacak. Her kesimden ziyaretçiye hitap etmesi planlanan Misi Müşahhas Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nin yılda yaklaşık 10 bin ziyaretçiyi ağırlaması hedefleniyor.

  • 3 bin dil yok olabilir

    3 bin dil yok olabilir

    “Uluslararası Anadil Günü”, Bangladeş’in girişimiyle 1999’da UNESCO Genel Konferansı’nda onaylandı ve 2000 yılından bu yana her yıl 21 Şubat günü kutlanıyor. UNESCO verilerine göre, şu anda dünya üzerinde 7 binin üzerinde dil konuşulurken, bunların 6 bin 700’ünü yerel halkların dilleri oluşturuyor ve bunlar “dünya üzerinde en çok tehdit altında olan” dilleri oluşturuyor.

    2019’da kutlanan BM Uluslararası Yerli Diller Yılı kapsamında kabul edilen karar tasarısı uyarınca UNESCO, devletlere yerli dillerin korunması için fon ve mekanizmalar kurma çağırısında bulunuyor.

    DİLLER NEDEN YOK OLUYOR?

    UNESCO’ya göre, yerli popülasyon, ülkenin nüfusunun küçük bir kısmını oluştursa bile bu toplumlar, kültürel ve dilsel çeşitliliğin en büyük bölümü. Dillerin yok olması ise geri dönülemez bir şekilde kozmopolitliğin ve insanlığın ortak mirasının yok olması anlamına gelebilir.

    BM’ye göre, dil çeşitliliğinin yok olması, biyolojik hayattan kültürel hayata kadar birçok şeyi etkiliyor.

    DÜNYA TEHLİKE ALTINDAKİ DİLLER ATLASI

    UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre, 1950’den bu yana hiç kimse tarafından konuşulmayan diller, “yok olmuş” diller olarak kabul ediliyor.

    En geç konuşanların dede/nene olmuş kişiler ya da daha yaşlı kişiler olan ve çok da sık konuşulmayan diller, “kritik derecede tehlike” altında olarak nitelendiriliyor. Yine bu yaş gruplarınca konuşulan ancak gelecek nesillere aktarılmayan diller, “şiddetli derecede tehdit altında” şeklinde nitelendiriliyor.

    Çocuklar tarafından artık ana dil olarak konuşulmayan diller, “kesinlikle tehdit altında” olarak nitelendirilirken, çocuklarca konuşulan ama her yerde konuşulmayan diller de “savunmasız” kategorisine alınıyor.

    Bir dilin “güvenli” olarak nitelendirilmesi için tüm nesillerce ve dil üzerinde herhangi bir kısıtlama olmadan konuşulması gerekiyor. Bu sınıflandırmaya göre, bugüne kadar konuşulan dillerin yüzde 4’ü “yok olmuş” olarak atfediliyor.

    Bugün konuşulan dillerin yüzde 10’u “kritik derecede tehlike altında”, yüzde 9’u “şiddetli derecede tehlike altında”, yüzde 11’i “kesinlikle tehdit altında”, yüzde 10’u “savunmasız” olarak sınıflandırılıyor. UNESCO, bu dillerin bu yüzyılın sonuna kadar yok olabileceği endişesi taşıyor.

  • Diyarbakır Surları depremde zarar gördü

    Diyarbakır Surları depremde zarar gördü

    Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan 5 bin yıllık Diyarbakır Surları’nın bazı noktalarında taşlar düşmesiyle tahribat meydana geldi.

    Depremin surlar da meydana getirdiği tahribat hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, ülke tarihinde nadir olaylardan birinin yaşandığı değerlendirmesinde bulundu.

    Art arda şiddetli 2 deprem geçirildiğini ifade eden Prof. Dr. Yıldız, “Acımız büyük, vefat edenlere başsağlığı diliyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Tabi yıkımlar yeni yapılarda ağırlıklı olduğu gibi bazen tarihi eserleri de etkileyebiliyor.

    Ama çok şükür Diyarbakır’daki tarihi eserlerde ciddi bir sıkıntı yok. Aslında deprem Diyarbakır’daki tarihi eserleri etkilememiş. Diyarbakır Surları aynı zamanda UNESCO Miras Listesi’ndedir.” dedi.

    Surların tarihi 5 bin yıllık olduğunu hatırlatan Prof. Yıldız, “Yılların verdiği yıpranmışlık ve yorgunluk var ama buna rağmen çok şükür surlarımız dimdik ayakta. Sadece belli noktalarda yıpranmışlığa bağlı olarak taş düşmeleri bulunmaktadır.

    Bunlar ciddi sorunlar oluşturmuyor. Daha öncesinde buralara ‘Surlara yaklaşmayın’ yazılı tabelalar koyulmuştu. Bu tür şeyler aslında beklediğimiz bir şey.” diye konuştu.

    “Diyarbakır Surları’nın proje çalışmaları hepsi tamamlanmış olup, büyük çaplı onarımlar yapılıyor.” diyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Taş düşmelerinin olduğu kısım, onarımların yapılmadığı kuzey kısmıdır. Çünkü buralara daha sıra gelmemişti. Belki 2-3 yıl sonra buralar da onarılıp tamamlanacak. Ama onarımların yapıldığı yerde herhangi bir taş düşmesinin olmadığını görmekteyiz.”

    Özellikle kuzey tarafta hasar tespitleri devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Yıldız, “Tek Kapı ve Urfa Kapı arası dediğimiz alanda uzun süre onarım olmadığı için bu kısımlarda taş düşmeleri bulunmaktadır.

    Bir de batı tarafta Geçi Burcu’nun olduğu yerde de düşen taşlar mevcuttur.” ifadelerine yer verdi.