Etiket: Üretici

  • Üreticiye 16 Milyon 55 Bin 205 TL tarımsal destekleme

    Üreticiye 16 Milyon 55 Bin 205 TL tarımsal destekleme

    Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Hayvan Hastalıkları Tazminatı Desteği, Bireysel Sulama Sistemleri Desteği ve Kırsal Ekonomik Altyapı Yatırımları Desteği kapsamında toplamada 16 Milyon 55 Bin 205 TL destek üreticilerin hesabına yatılacağı açıklandı.
    Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce hayvan hastalıkları tazminatı desteği kapsamında 10 yetiştiriciye 2 milyon 809 bin 762 TL, bireysel sulama sistemleri desteği kapsamında 11 üreticiye 2 milyon 623 bin 718 TL, kırsal ekonomik altyapı yatırımları desteği kapsamında 13 yatırımcıya 10 milyon 621 bin 725 TL olmak üzere toplamda 16 milyon 055 bin 205 TL hibe ödemesini yapılacağı duyuruldu.

    Konuyla alakalı Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürü Ender Muhammed Gümüş şöyle konuştu;
    “Eskişehir’de 16 milyon 55 bin 205 TL tarımsal destekleme ödemesini üreticimizin hesabına aktarıyoruz. Hayvan hastalıkları tazminatı desteği kapsamında 10 yetiştiricimize 2 milyon 809 bin 762 TL, bireysel sulama sistemleri desteği kapsamında 11 üreticimize 2 milyon 623 bin 718 TL, kırsal ekonomik altyapı yatırımları desteği kapsamında 13 yatırımcımıza 10 milyon 621 bin 725 TL olmak üzere toplamda 16 milyon 055 bin 205 tl hibe ödemesini yapıyoruz.

    Kırsal kalkınma destekleri ekonomik yatırımlar ve altyapı yatırımları hibe desteği kapsamında Sarıcakaya ilçesinde 7 sera yapımına 6 milyon 402 bin 576 TL, Tepebaşı ilçesinde 4 sera yapımına 3 milyon 980 bin 699 TL, Mihalgazi ilçesinde 1 sera yapımına 153 bin 450 TL, Mahmudiye ilçesinde 1 makine ekipman alımına 85 bin TL olmak üzere 13 yatırımcıya 10 milyon 622 bin 340 TL, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı bireysel sulama makine ve ekipman alımları desteklenmesi hibe desteği kapsamında Sivrihisar ilçesindeki 5 çiftçiye 1 milyon 318 bin 128 TL, Çifteler ilçesindeki 2 çiftçiye 220 bin 959 TL, Seyitgazi ilçesindeki 2 çiftçiye 485 bin 684 TL, Mahmudiye ilçesindeki 1 çiftçiye 101 bin 870 TL, Odunpazarı İlçesindeki 1 çiftçiye 497 bin 76 TL olmak üzere Bireysel Sulama Hibe Desteği kapsamında 11 çiftçiye 2 milyon 623 bin 718 TL, hayvan hastalıkları tazminatı desteği kapsamında 10 yetiştiricimize 2 milyon 809 bin 762 TL olmak üzere toplamda 16 milyon 55 bin 205 TL hibe ödemesini yapıyoruz.”

  • Üreticiler için önemli uyarı

    Üreticiler için önemli uyarı

    Dünyadaki kuru kayısı üretiminin yüzde 85’inin gerçekleştirildiği Malatya’da, üreticilere için önemli uyarılarda bulunan Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Yıldırım, ağaçların yaprağını döktükten sonra budama işleminin gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yaptı. Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Yıldırım, ağaçlarda budama yönteminin çok eski tarihsel bir süreçten geldiğini belirterek, daha önceleri deneme yanılma yolu ile gerçekleştirilen budama yönteminin meyveciliğin gelir getiren bir tarım kolu olarak anlaşılmasının ardından daha fazla önem kazandığını kaydetti.

    Budamanın meyve ağaçlarında sulama, gübreleme, toprak işlemi gibi bir kültürel faaliyet olduğunu ifade eden Yıldırım, sulama, gübreleme de istenilen etkinin elde edile bilinmesi için budama işlemine ihtiyaç olduğunu aktararak, budamanın aynı zaman da sürgün , dal budak gelişiminin sağlanması hem de meyve kalitesinin elde edilebilmesi açısında da önemli olduğunu söyledi. Yıldırım, budamanın yapılmaması halinde ağaçlarda kurumaların baş göstereceğini belirterek, budamanın sadece kesmek olmadığını da ifade etti.

    “Fizyolojik denge önemli”
    Budamanın yanlış bir şekilde gerçekleştirilmesinin ürün verimini doğrudan etkilediğini kaydeden Yıldırım, ”Ağaçlardaki hatalı uygulamalar, ağaçlardaki verem dengesini bozulmasına neden olur. Budama ki amacımız sürgün gelişimi ile meyve verimi sağlamak. Bu ikisini yapamadığımız zaman ağaçta bir dengesizlik oluşacaktır.

    Yaklaşık 30 yıl önce 60-70 yaşlarında kayısı ağacı vardı gelinen noktada 25 -30 yaş üzerine ağaç bulamıyoruz. Ağaçlarda ki fizyolojik denge meyve yönünde bozulduğu için ve budama ile diğer kültürel uygulamaları aksatılması nedeniyle ağaç sürekli meyve veriyor 50-60 yıl sürecek ürün ömrünü 25- 30 yılda tamamlayarak kuruyup gitmiş oluyor“ dedi.

    “Her üretici kendi ekipmanlarını kullanmalı”
    Budamada dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında da bilgiler paylaşan Yıldırım, buda esnasında çalışmada kullanılacak makas ile testerenin üreticiye özgü olması gerektiği ifade ederek, ”Budama esnasında farklı bahçelerde kullanılan makas, testere kullanıldığında hastalık zararlıları ilgili bulaşmalara neden olunabilir.

    Bir diğeri ise budama atıklarını bahçeden uzaklaştırmak lazım. Ayrıca budamanın zamanı çok önemli bölgede çiftçilerimiz tarafından yapılan en önemli hatalardan biri budama zamanının doğru ayarlanamamasıdır. Şehrimizde meyse hasat edildikten sonra çiftçilerimizi bir budama telaşı başlıyor. Normalde ağaç yaprağını döktükten sonra budama başlar ve baharda ve tomurcuklar kabarıncaya kadar geçen süreçte budamanın tamamlanması gerekiyor” diye konuştu.

  • Konya’da nadas alanları daraltılıyor

    Konya’da nadas alanları daraltılıyor

    Konya ve ilçelerinde yürütülen çalışmalarla nadasa bırakılan alanlar daraltılıyor.
    Beyşehir ilçesinde Tarım ve Orman Bakanlığının “Ekilmeyen Bir Karış Toprak Kalmasın” projesi ve “Kırmızı Mercimekle Nadası Azalt” projesi çerçevesinde çiftçilere kırmızı mercimek dağıtımı töreni düzenledi. Törende konuşan Konya İl Tarım ve Orman Müdürü Duran Seçen, Türkiye’nin hububat ambarı olarak bilinen Konya’nın geniş tarım alanlarıyla farklı iklimlerin yaşandığı, bilinçli ve tekniğe uygun tarım yapıldığı, sulamanın da modern yapıldığı bir bölge olduğunu vurguladı.

    Bu çerçevede Konya’nın çok fazla tarım alanlarının bulunması dolayısıyla stratejik bir öneme sahip bir il konumunda olduğunu hatırlatan Seçen, “Dolayısıyla çok fazla tarım alanlarının olduğu bir ilimizde de nadas alanlarının olması muhtemel. İlimizdeki tarım arazilerimizin yaklaşık yüzde 68’lik kısmında kuru tarım yapılıyor. Dolayısıyla nadas alanlarımız oldukça fazla, yaklaşık 3 milyon dekar civarında nadas alanımız var” dedi.

    “Üreticilere 64 ton kırmızı mercimek tohumu dağıtımı”
    Amaçlarının, sertifikalı tohumların il genelinde ekiliş alanlarının yaygınlaştırılması olduğunu, böylelikle nadas alanlarının da daraltılarak sürekli üretimde bulunulmasını sağlamaya çalıştıklarını anlatan Seçen, şöyle devam etti:
    Sektörün ihtiyaç duyduğu ürünlerin ekiliş alanlarının artırılması, yine su kaynaklarımız oldukça kısıtlı, toprağımız oldukça değerli, kısıtlı ve değerli olan kaynaklarımızı hem tasarruflu ve verimli kullanmak hem de stratejik ürünlerin bu topraklarda ekiliş alanlarının yaygınlaştırılmasına çalışıyoruz. Hem de tarımsal üretim planlamasına uygun tohumlarımızın dağıtımını gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

     

    Nihai olarak da çiftçilerimize bir nebze de olsa bir tohum desteği sağlayalım, üretim maliyetlerini düşürelim, işletmeleri daha ekonomik hale getirelim diye onun çabası içerisindeyiz. Bugün bu uygulayacağımız projede 64 ton civarında kırmızı mercimek tohumumuzu yaklaşık 5 bin 100 dekarlık alanda ekilmek üzere dağıtacağız. Amacımız nadas alanlarımı daraltmak, bu nadas alanları içerisinde yaklaşık 5 bin 100 dekarlık bir alanı da kırmızı mercimek tohumuyla buluşturmuş olacağız.

    Şimdiye kadar 6 tane proje gerçekleştirdik, Tarım ve Orman Bakanlığımız Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünün önderliğinde, il ve ilçe tarım ve orman müdürlüğü olarak bu projemizi hazırladık. Bu projedeki amacımız; nadas alanlarının daraltılması. Bir karış bile toprağımızın, tarlamızın boş kalmasını istemiyoruz. Dolayısıyla işletmelerin hem ekonomik olarak üretim maliyetlerinin düşürülmesi hem de işletmelerin daha karlı hale geçmesi için bu tohumlarımızı dağıtıyoruz.”

    “Mercimek AB Tescili yolunda”
    Beyşehir Kaymakamı Mehmet Kemal Akpınar da konuşmasında, çiftçilikteki temel amacın en yüksek hasılaya ulaşmak olduğunun altını çizerek, en yüksek verimi almak için de kaliteli tohum kullanmak gerektiğini söyledi. Tohumun özellikle ürün üretilen bölgeye, iklimine, havasına ve toprağına uyumlu olması gerektiğini vurgulayan Kaymakam Akpınar, böylelikle yüksek verime ulaşılabileceğini kaydetti. Önümüzdeki dönemde yürütülen bu çalışmalarla bölgede en yüksek verime ulaşmayı arzu ettiklerini aktaran Akpınar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    Tabii bir yandan çiftçilerimizin elde ettiği hasılayı, gelirini artırmak için de farklı çalışmalar var. Bu mercimeğin ilçemiz adına AB’ye tescilini yapmak için de çalışmalar başladı. İnşallah oradan da olumlu sonuç alınır. Elde edilen hasıla en yüksek fiyata satılır ve çiftçimizin geliri artar.”
    Konuşmaların ardından programa katılan çiftçilere çuvallar içerisinde yer alan kırmızı mercimek tohumları Kaymakam Kemal Akpınar, İl Tarım ve Orman Müdürü Duran Seçen ile İlçe Tarım ve Orman Müdürü Hüseyin Özver tarafından yapılan ilk teslimle beraber dağıtıldı.

  • Üreticinin kamyonuyla kendi malını satması engellenince eylem yaptı

    Üreticinin kamyonuyla kendi malını satması engellenince eylem yaptı

    Alınan bilgiye göre, Afyonkarahisar’dan Kütahya’ya gelerek kamyonuyla kaçak olarak patates satmaya çalışan M.K isimli patates üreticisi, zabıta ekipleri tarafından kendisine ceza kesilince Atatürk Bulvarı’nda eylem yapmaya çalıştı. Kamyonuyla Atatürk Bulvarı’nı trafiğe kapatıp patates çuvallarını yola döken M.K., polis ekipleri tarafından gözaltına alındı.
    Kamyonun çekici ile yoldan çekilmesinin ardından duran trafik akışı normale döndü.

  • Bal üreticileri son on yılın en verimsiz sezonunu yaşadı

    Bal üreticileri son on yılın en verimsiz sezonunu yaşadı

    Dünyada son yıllarda görülen iklim değişiklikleri özellikle gıda sektörünü olumsuz yönde etkiliyor. İklim değişikliğinden Türkiye de nasibini alırken, özellikle son yıllarda üretilen bal oranında ciddi düşüşler yaşandığı gözleniyor. Trabzonlu arıcılar bu sezonki hasattan umduğunu bulamazken, bölgeye özgü kestane balında da önemli ölçüde düşüş yaşandığı, Türkiye genelinde ise yüzde 40 oranında bal kaybının yaşandığını ifade edildi.

    Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Trabzon Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Yusuf Aksoy, son 10 yılın en verimsiz sezonunu yaşadıklarını belirterek “Bu yıl Karadeniz’de gerek kestane balı, gerek orman gülü balı gerekse yaylalardaki yayla ballarımız istediğimiz oranda olmadı. İklim şartlarının olumsuzluğundan dolayı sıkıntı yaşadık. Yağmurdan dolayı kestane balı olmadı. Yukarlarda dolu, yağmur daha sonra da kurak derken hasadımız çok zayıf. Arıcılar açısından son 10 yılın en zor senesi diyebiliriz. Türkiye geneline bakıldığında yüzde 40 oranında bal kaybı var. Ayrıca bal olmayan yılların akabinde arı ölümleri meydana geliyor” dedi.

    “Arılar ve kovanlar giderek azalıyor”
    Arıların giderek azaldığına dikkat çeken Aksoy, “Arılar giderek azalıyor. Mesela 3 yıl önce göreve geldiğimde Trabzon’da arıcıların 225 bin kovanı var idi. Önceki sene 181 bin, geçen sene ise 161 bin kovan tespit ettik. Dolayısıyla git gide arı ve kovan sayısında azalma söz konusu. Her önüne gelen arıcılık yapmaması lazım maalesef bunların olumsuz sonuçları oluyor. Bilgisizlikten dolayı hastalıkların yayılma ihtimali çok yüksek. Karadeniz’de bu sene pek kestane balı olmadı. Zaten kestane ağaçlarında oluşan bir gal arısı söz konusu şu an Orman Bölge Müdürlüğümüz bu konuda bir çalışma yapıyor ama yeterli değil. Zaman alacak bir mücadele ve mücadelede 10 yıldan bahsediyorlar. Dolayısıyla 10 yılda Karadeniz arıcısı olumsuz etkilenecek” diye konuştu.

    Bal üretimi bakımından dünyada 10. sırada olduklarını kaydeden Aksoy, “Dünyada bal üretiminde 10. sıradayız ancak arı sayısı bakımından dünyada 3. sıradayız. İhracatımızın bir bölümünde sıkıntı var giden ballarımız piyasadaki bazı firmaların ballar geri dönüyor bu da sektörümüze büyük darbe vuruyor. Sahte ballar, merdiven altı yapımlar, laboratuvarlarda yapılan ballar, arı görmeden yapılan ballar” ifadelerini kullandı.

    “Aracıdan değil arıcıdan alın”
    Vatandaşlara balı mutlaka arıcıdan almaları tavsiyesinde bulunan Aksoy, “Mutlaka balı arıcıdan alsınlar, aracıdan almasınlar. Özellikle birlik dolumu olan balları alsınlar çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yaylalarda yol kenarlarında satılan ballar normalde bizim arıcılarımızın balı ama güneş ışığı altında olduğu için onlara da rağbet etmesinler. Mutlaka ışık görmeyen raflardan, kapalı alanlardan ballarını alsınlar. Balın hakiki olduğunu görerek anlayamayız ancak tahlille anlaşılır. Tatmayla anlamak söz konusu değil. Özellikle eski sistem makinelerde sahte balı ayırt etmede yanılma olabiliyor yeni sistem makineler devreye girerse yanılma riski olmayacak. Bizim arıcımız genellikle bin 500 rakımın üzerinde bal üretiyor. Dolayısıyla bu ballar çok değerli ballardır. Bilim adamları bunu böyle öngörüyorlar. Çünkü gübre görmemiş, tarımsal ilaçlama yok değerli ballardır. Kesinlikle gıda değil ilaçtır” şeklinde konuştu.

  • Niğdeli çiftçilere ÇKS uyarısı

    Niğdeli çiftçilere ÇKS uyarısı

    Üreticilerin tarımsal faaliyetlerinin ülke genelinde kayıt altına alınması ve çiftçilerin desteklerden yararlandırılabilmeleri amacıyla oluşturulan Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvuru takvimi açıklandı. Niğde İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yaptığı yazılı açıklamada Niğde genelinde tarımsal üretim yapan üreticileri kayıt yaptırmaları konusunda uyardı.
    Çiftçilere ait tarımsal verilerin düzenli ve güncel bir şekilde toplanması, kayıt altına alınması ve çiftçilerin desteklerden yararlanmasını sağlayan Çiftçi Kayıt Sistemine üreticiler 1 Eylül 2024 ve 31 Aralık 2024 tarihleri arasında başvuru yapabilecekler.

  • Önemli elma üretim merkezlerinden Niğde’de hasat devam ediyor

    Önemli elma üretim merkezlerinden Niğde’de hasat devam ediyor

    Niğde’de hasat edilen elmalar, Rusya, Irak, Suriye ve Hindistan olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediliyor.

    Niğde Elma Üreticileri Birliği Başkanı Atilla Kaplan, Niğde’de Ağustos ayında başlayan elma hasadının Ekim ayı sonuna kadar devam edeceğini söylerken iklimsel şartlar nedeniyle bu yıl rekolte beklentisinin düşük olduğunu, 350 bin ton civarına düşeceğini söyledi. Türkiye’nin elma üretiminde dünya sıralamasına üçüncü sırada yer aldığını belirten Kaplan; “Geçen yıl üretimimiz Türkiye geneli 4 milyon 715 bin ton civarındaydı ama bu yıl bir dalgalanma var ve yüzde 30-40 civarında geçen yıla göre üretim az. Niğde, Türkiye’deki elma üretiminde üçüncü sırada. Geçen yıl üretimimiz yaklaşık 552 bin ton civarındaydı ama bu rakam bu yıl 370 bin tonlara düşecek gibi. Bunun da birçok sebebi var, tarım bir şeye bağlı değil.

    Yağmur, sıcaklıklarının çok fazla olması, Haziran dökümünün az olması, rüzgarlı geçmesi gibi parametreler var. Özellikle yüksek olmayan, suya daha ihtiyaç duyan, güneşi gören yerlerde meyve yok. Hepsini birleştirdiğimizde iklimsel sebeplere bağlı olarak bir azalma var” dedi.
    Elma fiyatlarının bu yıl 13 ile 19 TL arasında olduğunu söyleyen Kaplan; üreticilerin fiyatlardan memnun olduğunu ifade etti. 900 dönüm alanda elma üretimi yapan Ali Bülbül bu sene 4 bin ton civarında ürün beklediklerini, ürünlerin yurt dışına ihraç edildiğini söyledi.
    Üretici Erkan Kocaer ise ihracat beklentilerine uygun modern tarım teknikleriyle ürün yetiştirmeye çalıştıklarını söyleyerek; “Hasattan, budamaya hem ihracat hem iç pazar için modern yeni çeşitlerle elma yetiştirmeye çalışıyoruz. Türk tarımına katkıda bulunuyoruz. Hem iç piyasada insanlarımızın yiyebileceği hem de ihracata, yola dayanıklı ürünler yetiştiriyoruz. Ürünlerimizin yüzde 90’ı ihracata gidiyor” şeklinde konuştu.

  • Doğal bal üreticileri tedirgin

    Doğal bal üreticileri tedirgin

    Şırnaklı yüzlerce arıcı her yıl yaşadıkları sorunu bu yıl da yaşadıkları için tedirgin olduklarını dile getirdi. Arıcılar, başka illerden gelen gezginci arıcıların Beytüşşebap ve Uludere yaylalarında doğal bal üreten arıcılara zarar verdiğini kaydetti. Hatay, Siirt, Mardin ve Diyarbakır’dan Şırnak yaylalarında gelen gezginci arıcılar bal arılarına şeker verip, kısa sürede sağım yaptıktan sonra başka bölgeye giderek yılda 3 kere sağım yapıyor. Şırnaklı arıcılar ise doğal bal ürettikleri için yılda bir kere sağım yapabiliyor. Bu sorunun günden güne büyüdüğünü söyleyen arıcılar tedirgin olduklarını dile getirdi.

    Ballarını satamadıkları için ellerinde kaldığını söyleyen arıcı Rıdvan Enç, Faraşin yaylasında konaklatılan 100 binden fazla arılı kovan olduğunu söyledi. Enç, “Arıcılığın zorluğundan bahsetmek istiyorum. Bu sene çok arı yoğunluğu var. Arı yığını var. Bu yıl bal üretimi için verimli geçeceğini zannediyorum. Bal üretimi için geliyoruz. Dışarıdan gelenler ise şeker veriyor. Bize zarar veriyor. 100 bin arılı kovan var. Elimizde balımız kalıyor. Süzmeciler daha ucuza verdiği için bizim doğal balımız elimizde kalıyor. Bu konuda bir çözüm bulunsun istiyoruz. Faraşin yaylası çok güzel bir yayla ancak dışarıdan gelenler bize, arılarımıza zarar veriyor” dedi.

  • Fasulye fiyatları üreticiyi dertlendirdi

    Fasulye fiyatları üreticiyi dertlendirdi

    2023 yılı TÜİK verilerine göre Bursa, 39 bin 941 dekar alanda 70 bin 414 ton taze fasulye üretimi ile ülkemizde birinci sırada yer alıyor. Bursa’nın Yenişehir ilçesi ise 38 bin 640 ton fasulye üretimi ile bu üretimin yüzde 55’ini karşılıyor. Türkiye’nin taze fasulye ihtiyacının büyük kısmının karşılandığı bu bölgede temmuz ayı başında hasada başlayan üreticiler, maliyetin altında satış yapmaktan dert yandı.

    15 yıldır fasulye üreticiliği yaptığını anlatan Osman Kakız, “Fasulye üretimimiz iki yıldan fazladır para etmiyor. Üretiyoruz, yetiştiriyoruz, dışarıdan işçi getiriyoruz. İşçi çalıştırmak dünya para istiyor, şuan bir işçi çalıştırmanın günlük maliyeti 950 lira. Sattığımız fasulye 10 liraya gidiyor. Bu da fasulye toplayan işçinin maliyetini kurtarmıyor. Kendi ürettiğimizin maliyetin derdinde değiliz işçi maliyetini kurtarmıyor” dedi.

  • Fındık üreticileri emeğinin karşılığını almalıdır

    Fındık üreticileri emeğinin karşılığını almalıdır

    Dünyada en büyük fındık ithalatçısı ülkeler ise İtalya, Almanya, Fransa, Rusya, Belçika ve İsviçre’dir. Fındığın yaklaşık yüzde 90’ı Avrupa ülkeleri tarafından tüketilmekte ve büyük ölçüde çikolata ve şekerleme sanayiinde kullanılmaktadır.

    Türkiye’nin fındık üretim sorunlarının başında verim düşüklüğü gelmekte; verim ABD’de dekar başına verim 285 kg iken Türkiye’de 93 kg dolayındadır. Dikim alanlarının doğal ekolojisinden uzaklaşmasında, verim ve maliyet farklılıklarının önemli rolü olmuştur. Günümüzde toplam 723 bin hektar olan fındık dikim alanlarının yüzde 73’ü (531 bin hektarı) 1. Standart bölge olarak adlandırılan Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde bulunmaktadır. Özellikle Sakarya, Düzce ve Zonguldak illerinde yoğunlaşan yeni dikim alanları, fındığın gerçek ekolojisi olarak tanımlanan 1. Standart bölgedeki daha yaşlı fındık bahçelerine göre 2 kat daha fazla verim sağlamaktadır.

    Avrupa Birliği; İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa ve Portekiz gibi üye ülkelerde yaptığı desteklerle fındık üretimini artırmaya çalışmaktadır. Almanya ayrıca Arjantin, Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkelerde fındık üretimini sağladığı desteklerle teşvik etmekte ve Türkiye’nin piyasadaki üstünlüğünü kırmaya çalışmaktadır.

    2006 yılında Fiskobirlik’i etkisizleştirmek amacıyla Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) fındık alım görevi verilmiş, üç yıl sonra “Yeni Fındık Stratejisi” uygulamaya konularak, bu kapsamda fındık üreticilerine alan bazlı gelir desteği uygulaması başlatılmıştır. 2012 yılı için dekar başına 150 TL, 2013 yılı  için 160 TL ve 2014 yılı için 170 TL olan alan bazlı gelir desteği, 2023 yılında da 170 TL olarak uygulanmaya devam edilmiştir. Yani söz konusu destek 11 yıldır değiştirilmemiştir. Sadece son üç yılın enflasyon verilerine, akaryakıt ve gübre fiyatlarına, işçi ücretlerindeki değişime bile baktığımızda hiç değişmeyen 170 TL’lik bu desteğin artık bir anlamının kalmadığı görülecektir. 2014 yılında döviz karşılığı 77 dolar olan bu desteğin 2023 yılında değeri 7 dolara düşmüştür.

    Türkiye’nin son üç yıllık ihracatı ortalama 310 bin ton iç fındık karşılığı yaklaşık 2 milyar dolardır. Fındık ihracatında ilk üç firmanın ikisi yabancı sermayelidir. 2023 yılının ihracat şampiyonu 378 milyon $ ile İtalyan Ferrero olup, ikinci sırada Balsu Gıda, üçüncü ise Singapur sermayeli Olam Gıda gelmektedir.

    Fındık giderek tekelci şirketlerin kontrolüne girmektedir Dünyanın en büyük dört çikolata üreticisinden biri olan İtalyan şirketi Ferrero, 2014 yılında Türkiye’nin ihracat şampiyonu olan Oltan Gıda’yı satın almış ve şirketin adını “Ferrero Fındık” olarak değiştirmiştir. Ferrero 10 yıldır değerli tarım adı altında sürdürdüğü programla 100 bin hektar alanda (tüm fındık alanlarının yüzde 14’ü) 50 bin fındık üreticisine (tüm üreticilerin yüzde 23’ü) ulaşmıştır. Şirketin hedefi Karadeniz’de fındık üreten küçük çiftçileri tasfiye ederek kendine bağlı büyük işletmeler oluşturmaktır. Ferrero’nun halen 10 bin üreticiyle sözleşmesinin bulunduğu belirtilmektedir.

    Kamunun tarım politikasının serbest piyasaya dayalı olması nedeniyle şirketlerin dediği olmaktadır. TMO alım fiyatını şirketlerin istediği şekilde maliyetin altında açıklamanın yanı sıra  yeterince fındık almamakta; böylelikle üreticiyi şirketlerin kucağına atmaktadır. 2023 yılında maliyeti kg başına 70 TL olarak kabuklu fındık alım fiyatları; TMO tarafından Giresun kalite için 84 TL, ve Sivri kalite için 80 TL olarak açıklanmıştır. Ancak TMO’nun alım miktarı pazarlanan fındığın yüzde 1’ini geçmemiştir.

    Her yıl yinelenen rekoltenin yüksek gösterilerek fındık fiyatının baskılanması oyunu bu yıl da devam etmektedir. Uluslararası Sert Kabuklu Meyveler Konseyi Türkiye’nin 2024 ürünü fındık üretim tahminini 785 bin ton olarak açıkladı. 2023-2024 sezonundan devreden 135 bin ton stokla birlikte toplam kabuklu fındık arzının 920 bin ton olacağı belirtildi. Tarım ve Orman Bakanlığı’na göre 2024 yılı fındık rekoltesi 718 bin ton olacak. Bu arada TÜİK üretimi 650 bin olarak tahmin etmiş olup; ancak Kahverengi Kokarca, kozalak akarı, külleme ve olası kuraklık zararları dikkate alındığında rekoltenin bu miktarı bile bulması mümkün gözükmemektedir.

    Fındık rekoltesi üzerinden fiyatın baskılanmasına son verilmelidir. Dünya üretimin yüzde 65’ini gerçekleştirdiğimiz fındık fiyatının belirlenmesi şirketlerin insafına bırakılmamalıdır. Bu konuda öneriler şöyle sıralanabilir:

    1)     Fındık üreticilerinin örgütlenmeleri teşvik edilmeli, Fiskobirlik üreticilerin doğrudan yönetimine katılacağı bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

    2)     Mevsimlik fındık işçileri emeğinin karşılığını alabilmeli, insana yakışır barınma ve çalışma koşulları sağlanmalıdır.

    3)     Fındık fiyatı tek başına şirketler tarafından değil, fındık üreticileri ve  şirketler arasında pazarlıkla belirlenmelidir.

    4)     2018 yılından beri 170 TL/dekar olarak uygulanan alan bazlı destek günümüz koşullarına göre revize edilmelidir.

    5)     Birçok kuruluş tarafından üretim maliyeti 120 TL/kg olarak hesaplanan fındığın taban alım fiyatı dizginlenemeyen enflasyon şartları dikkate alınarak en az 160 TL olarak açıklanmalıdır.