Etiket: uyarı

  • Meteoroloji’den uyarı

    Meteoroloji’den uyarı

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre, ülke genelinin parçalı bulutlu, öğleden sonra Kıyı Ege ile Antalya ve Kırklareli çevrelerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

    Doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

    Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun yüksek kar örtüsüne sahip eğimli yamaçlarında çığ riski bulunmaktadır.

    HAVA SICAKLIĞI: İç ve batı kesimlerde artmaya devam edeceği, ülkemiz genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor.

    RÜZGAR: Genellikle güneyli yönlerden hafif, ara sıra orta, Marmara’nın batısı ile Kuzey Ege kıyılarında güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olarak (40-60 km/saat) esmesi bekleniyor.

    UYARILAR

    KUVVETLİ RÜZGAR UYARISI: Rüzgarın; Marmara’nın batısı ile Kuzey Ege kıyılarında güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olarak (40-60 km/saat) esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

    ÇIĞ TEHLİKESİNE DİKKAT: Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun eğimli ve yüksek yamaçlarında çığ tehlikesi riski bulunduğundan dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

    MARMARA

    Parçalı bulutlu, öğleden sonra Kırklareli çevrelerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Sabah saatlerinde bölgenin doğusunda yer yer pus ve sis bekleniyor. Rüzgârın; bölgenin batısında güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olarak (40-60 km/saat) esmesi bekleniyor.

    EGE

    Parçalı bulutlu, öğleden sonra bölgenin kıyı kesimlerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Sabah saatlerinde bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis bekleniyor. Rüzgârın; Kuzey Ege kıyılarında güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli olarak (40-60 km/saat) esmesi bekleniyor.

    AKDENİZ
    Parçalı bulutlu, öğleden sonra Antalya çevrelerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis bekleniyor.

    İÇ ANADOLU

    Parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde bölgenin doğusunda buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

    BATI KARADENİZ

    Parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

    ORTA ve DOĞU KARADENİZ

    Parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis bekleniyor. Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde, yüksek kar örtüsüne sahip eğimli yamaçlarda çığ riski bulunmaktadır.

    DOĞU ANADOLU

    Parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor. Yüksek kar örtüsüne sahip eğimli yamaçlarda çığ riski bulunmaktadır.

    GÜNEYDOĞU ANADOLU

    Parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölgenin kuzey ve doğu kesimlerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

  • Ovalarda yapılaşmaya karşı uyardı

    Ovalarda yapılaşmaya karşı uyardı

    Kahramanmaraş merkezli 11 ilde 43 binin üzerinde can kaybı, binlerce insanın yaralanması ve binaları yıkılmasına neden olan deprem binaların inşa edildiği zemin güvenliğini gündeme getirdi. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Demir, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunan Tokat’ta, 1942 Erbaa-Niksar depremi ve bölgede tarihte yaşanan büyük depremlere dikkat çekti. Demir, Anadolu’nun fay hatlarının üzerinde bir coğrafya olduğuna değinerek, “Tarih boyunca Anadolu’da meydana gelen yüzlerce yıkıcı deprem de göstermektedir ki Anadolu’da yaşayan halk depremle yaşamasını bilmeli.

    526 yılında Antakya’da meydana gelen depremde 250 bin kişi hayatını kaybetti. 1509 yılında Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve çevresinde başlayan deprem 45 gün boyunca aralıklı ve şiddetli bir şekilde devam etmiştir. Bu depremde en fazla İstanbul zarar görmüştür. 5 binden fazla hayatını kaybeden vardır. Bu rakam o dönem İstanbul nüfusunun yüzde 5’ine denk geliyor. Şayet bugünkü nüfusla kıyaslarsak 1 milyon kişinin ölmüş olması anlamına gelir. Yaşadığımız Tokat şehri de özellikle Niksar-Erbaa hattı deprem kuşağında yer almaktadır. Nitekim günümüzde yaşanan Kahramanmaraş depreminden önce Cumhuriyet döneminin en büyük depremi olan 1939 Erzincan depreminde de Niksar-Erbaa hattı önemli kayıplar yaşadı” dedi.

    “Soğuk hava ölü sayısını artırdı”

    27 Aralık 1939’da olan Erzincan depreminde, depremin ölümcül etkisini artıran faktörlerin başında mevsimin kış olması ve eksi 35’ler derecesinde hissedilen soğuk hava olduğuna dikkat çeken Demir, “Vatandaşların maruz kaldığı soğuk hava şartları yalnız o anda ölenler için değil, hastalanan, yaralanan ve sağ kalanlar için de ayrı bir felaket olmuştur. Bölge yollarının kar ile kaplı olması ve yollarda depremin etkisiyle kaymaların meydana gelmesi zelzele bölgesine yardım ulaştırılmasına engel teşkil etmekteydi. Ayrıca tren hatlarının da bozulmuş olması Erzurum ve Sivas’tan kalkan yardım trenlerinin Erzincan’a ulaşmasını geciktirmekteydi. Gece saat 2’de olan ve merkez üssü Erzincan olan depremin şiddeti 7,9 civarında ölçülmüştür.

    Bu depremde resmi rakamlara göre; 32 bin 968 insan hayatını kaybetmiş, 116 bin 720 bina yıkılmıştır. Tokat, Samsun ve Ordu’dan da depremin çok büyük olduğu ve acilen insani yardımların yapılmasının zorunlu olduğuna dair Ankara’ya çeşitli telgraflar çekilmiştir. 27 Aralık 1939 tarihli ana üssü Erzincan olan 7,9 şiddetindeki büyük deprem Erbaa’da da önemli tahribat yapmıştır. Erbaa ile köylerinde bin 659 bina yıkılmış; kazada 881 ölü ve köylerinde de 15 ölü ve 27 yaralı tespit edilmiştir. Londra’dan gelen haberlere göre; Anadolu şiddetli bir depremin meydana geldiği, bazı sismografların iğnelerinin kırıldığı ve bu depremin İsviçre ve İtalya’dan da hissedildiği hakkında bilgiler yer almaktaydı. Erbaa kazasında 1 Ocak 1940 depreminde 6,2 şiddetinde olup 881 kişi hayatını kaybetmiştir. 20 Aralık 1942 tarihli deprem 7 şiddetindeydi. 500’ün üzerinde ölüm yaşanmıştır. 27 Kasım 1943 yıllarında yaşanan depremde de 300’e yakın insan hayatını kaybetmiştir. Bu depremler sonrası şehir zemini sağlam başka bir alana taşınmak zorunda kalmıştır” diye konuştu.

    “Ovalar tarım içindir”

    Demir, tarihi süreçte yaşanan depremlerden dersler alınmasının gerektiğini belirterek, “Teknoloji gelişse de insanoğlunun doğa ile baş etmesi mümkün değil. İskan dediğimiz kavram tecrübe ile oluşmaktadır. Bu nedenle yerleşim alanlarını ovaların dışına çıkarmamız gerekiyor. Tarihi süreçte yaşanan depremlerdeki büyük kayıpların nedeni bu. Tokat deprem kuşağında yer alıyor ve özellikle Niksar Erbaa hattı önemli. Burada özellikle ovalar üzerinde kurulu binaların zemin etütlerinin yapılması gerekiyor. Binalar inşa edilirken devletin belirlediği kurallara uyulması gerekiyor. Bizim yaşadığımız bu coğrafyada büyük depremin üzerinden yaklaşık 80 yıl geçti. Kuzey Anadolu fay hattı dediğimiz hat hala etkin bir şekilde. Bu her an bir depreme hazırlıklı olmamız gerektiği anlamına geliyor. Yani depremin ne zaman olacağını bilemeyiz. Ama tarihi süreç bize gösteriyor ki biz fay hatlarının üzerinde bir coğrafyada yaşıyoruz. Dolayısıyla her an deprem olacakmış gibi de bu hayatı yaşamamız gerekiyor. Kurallara uyduğumuz müddetçe bunda sıkıntı olmaz. Ama dediğim gibi özellikle ovalar tarım içindir. Tarihi süreç boyunca böyledir. Yani oralarda tarım yapılır ve yerleşmeler yamaçlara kurulur. Buna dikkat etmek gerekiyor. Ama ovaların üzerinde kurulan binalarını da eğer yapılacaksa zemin etütlerinin iyi yapılması ve deprem yönetmeliğine uyarak da binaların inşa edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

  • Naci Görür’den İzmir’e deprem uyarısı

    Naci Görür’den İzmir’e deprem uyarısı

    Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından İzmir Ticaret Odası (İZTO), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Ticaret Borsası (İTB) İzmir için yol haritası belirlemek amacıyla bir araya geldi. Bu amaçla İZTO, EBSO ve İTB, ‘deprem’ gündemiyle ortak meclis toplantısı gerçekleştirdi.

    Meclis toplantısına konuk olan Prof. Dr. Naci Görür, burada bir konuşma yaptı. Görür, Türkiye’de halk ve yönetimlerin depremi konuşmak istemediğini, “duymayalım, huzurumuz kaçmasın” diye düşündüğünü savundu.

    Bilim gücüyle yönetilen toplumlarda deprem gelmeden önce gerekenlerin yapıldığını dile getiren Görür, Elazığ’da 2020 yılında meydana gelen depremden önce bölgede yaşayanları ve yöneticileri uyardığını kaydetti.

    Görür, şöyle devam etti:

    “İstanbul’da depremi söylememize rağmen İstanbul depreme hazır mı, hayır. Hiçbir şey yapılmadı demek haksızlık olur ama yeteri kadar yapılmadı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bu hükümet bu stratejik düşünceyi değiştirmeye kalktı, dedi ki ‘deprem olduktan sonra değil olmadan önce zarar azaltma sistemine geçmemiz lazım’. Ben çok umutlandım. Sizin ekonomik sorunlarınızdan daha mı az önemli, neden depremi gündeme almıyorsunuz. Terörden, sanayiden, iklimden, işsizlikten daha mı az önemli. Depremden daha önemli ne var bu ülkede eğitim mi, hukuk mu? En temel sorun deprem. Her sabah güneşin doğacağı gibi bir gerçek.”

    “İSTANBUL’DA OLACAK BİR DEPREM EKONOMİYE DE ZARAR VERİR”

    Görür, İstanbul’da olacak bir depremin ekonominin çarklarına büyük zarar vereceğini, iş dünyasının da bu depreme hazır olmasının önemli olduğunu kaydetti.

    “DEPREME DİRENÇLİ KENTLER YAPILMALI”

    Naci Görür, depremi durduracak güç olmadığına göre yapılması gerekenin bilim ve teknolojinin gücüyle depremin vereceği zararı azaltmak olduğunu vurguladı. Bu yaklaşıma “risk analizi” dediklerini aktaran Görür, “Yapmamız gereken depremde ölmemek, zararı minimize etmek için deprem dirençli kentler yapmak.” dedi.

    “ENKAZLAR ÇEVREYE ZARAR VERMEDEN BERTARAF EDİLMELİ”

    Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle milyonlarca ton deprem molozu oluştuğunu, bunların bertarafının çevreye zarar vermeden yapılmasının önemine işaret eden Görür, bu atıkların geri dönüşümüyle gelir elde edilebileceğini de kaydetti.

    Türkiye’de deprem beklenen bölgelere ilişkin öngörülerini paylaşan Prof. Dr. Görür, Hakkari ile Erzincan Bingöl Karlıova’nın yanı sıra İzmir ve Antalya- Muğla arasındaki sahil şeridinden endişe ettiklerini aktardı.

    ‘İZMİR GERÇEK ANLAMDA BİR DEPREM KENTİ’

    Prof. Dr. Görür, “İzmir’de de endişemiz var. Canlı faylar var. Günün birinde harekete geçip deprem olabilir. Çevredeki deprem olmuş faylardan tetiklenebilir. Tahmin ediyorum bu faylar İzmir depreminde yüklendi. Çevredeki depremlerden stres geldiğinde yükleniyor. İzmir, bu kadar canlı fayla bölünmüş ise bu yarımadan buradan çekilmek lazım. Fay tartışmasını bırakalım. İzmir gerçek anlamında bir deprem kenti. Çok az kentimizde bu kadar yoğun aktif fay sistemi var. Bunlar bugün olmazsa yarın deprem yaratacaktır. Şu anda depremlerde sonra, Sisam depremi sonrasında 80 kilometre mesafede 117 kişi öldü. Yapı stokunu depreme dirençli yapmak lazım. Bunu yapmadan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi şu anda bana göre çok doğru akıllı bir iş yaptı. Mikro belgeleme çalışması yapıyor. ODTÜ’lü ekiple bu çalışmaları yürütüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Hasan Sözbilir gibi çok değerli yer bilimci arkadaşlar var. Bu İzmir’in şansıdır. Mikro belgeleme çalışması sonrasında İzmir depreme dirençli hale getirilmelidir.” diye konuştu.

    “YÖNETMELİKLERE UYGUN BİNALAR ÖLDÜRMEZ”

    Prof. Dr. Görür, tüm deprem olasılıklarına karşın yönetmeliklere uygun yapılan binaların hayat kurtaracağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

    “1999 sonrası yönetmeliklere uygun, kaçak göçek olmadan yapılmış binaların hiçbiri çökmez, sizi öldürmez, depremde içinden sağ çıkmanıza müsaade eder. ’99 öncesi evimiz var’ diyenlere söylüyorum, bir depremde bütün binalar çöker mantığı da yanlış. 99 depreminde Gölcük’te araştırma yaptım. Gördüğümüz şuydu, ayakta kalan binaların sayısı çökmüş bina sayısından fazlaydı. Tavsiyem İzmir’deki belediyeyi, üniversiteleri zorlayın halk olarak. Evlerinizi muayene ettirin. Adamın parası yoksa da devlet el atsın ya da belediye bedava yapsın. Muayene ederseniz en azından depremdeki davranışını görebilirsiniz. Bakın seçim geliyor. Talep edin, hani deniliyor ya ‘çocuklar yatağa aç girmesin’. ‘Çocuklar ve aileler depremde çatı başlarına çökmeyeceği şekilde biz İzmir’de yapı stokunu güçlendirmeyi vadediyoruz’ desin. Elinde ciddi deprem planı olmayan hiç kimseye oy vermeyin. Partizanlığı bırakın. Deprem işi partiler üstüdür.”

  • Bursa’da barajlar alarm veriyor

    Bursa’da barajlar alarm veriyor

    Kış aylarında beklenen yağışların gelmemesi, barajların doluluk oranlarını düşürdü. Son dönemlerde mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklık, Bursa’da kuraklık alarmına sebep oldu. Bursa’nın içme suyunun en önemli kısmını karşılayan yıllık 60 milyon metreküp kapasiteli Nilüfer Barajı’nın doluluk oranı yüzde 0’a düşerken, 40 milyon metreküp kapasiteli Doğancı Barajı’nın doluluk oranı ise yüzde 24’e geriledi.


    “Durum ciddi”

    Türkiye geneli kuraklık haritalarını paylaşan BUSKİ, durumun ciddi olduğunu belirttiği açıklamasında, “Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Standart Yağış İndeksi Metodu’na ve Normalin Yüzdesi Metodu’na göre 2023 Ocak ayı meteorolojik kuraklık durumu. Durum çok ciddi. Su tasarrufuna ara vermeden devam etmeliyiz” ifadelerini kullandı.


    Türkiye’nin kuraklık haritası korkutuyor

    Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Standart Yağış İndeksi Metodu’na ve Normalin Yüzdesi Metodu’na göre 2023 Ocak ayı meteorolojik kuraklık haritasına göre Ege bölgesindeki 9 il dışında Türkiye’nin bütün illerinde aşırı kuraklık yaşandığı görülüyor. Uludağ’da kar kalınlığı 122 santimetre olarak ölçülürken, hava sıcaklığı ise gündüz 1, gece eksi 9 derece olarak tahmin ediliyor.

  • “Hocam biz dolandırıcıyız. Ben depremzede dolandıramam”

    “Hocam biz dolandırıcıyız. Ben depremzede dolandıramam”

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde 11 ilde binlerce insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Yaşanan felaketin ardından özellikle Malatya, Kahramanmaraş ve Hatay’dan depremzedeler Elazığ’a akın etti. Elazığ’da iddiaya göre bir depremzede, araç kiralamak için internet sitesinden bulduğu bir araç kiralama firması ile telefonda görüşerek, mesajlaşmaya başladı. Dolandırıcı ile vatandaş arasındaki diyalog herkesi hayrete düşürdü. Konuştuğu kişinin depremzede olduğunu anlayan dolandırıcı mesajda, “Hocam biz dolandırıcıyız. Ben depremzede dolandıramam. Araç kiralama dolandırıcısı çok var. Dikkatli olun. Sahte sitelere paranızı kaptırmayın. Havale ve EFT ile sakın para atmayın. Allaha emanet olun” yazdı.

    Dolandırıcı ayrıca güvenli sitelerin linklerini de depremzedeye göndererek, dikkatli olması konusunda uyardı. Sosyal medyada paylaşılan mesajlaşma fotoğrafları binlerce etkileşim aldı.

  • “Yer altı suyu” uyarısı

    “Yer altı suyu” uyarısı

    Türkiye’nin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı. Binlerce yıkım, ölüm ve yaralanmalara yol açan depremler sonrası bölgelerde, arama- kurtarma çalışmalarına devam ediliyor.

    Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) Su Kaynakları Yönetimi ve Su Kaynaklı Doğal Afetlerin Kontrolü Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUMER) Prof. Dr. Celalettin Şimşek de deprem sonrası yer altı sularına ve olası tehlikelere dikkat çekti.

    Şimşek şunları söyledi: “Depremler yer altı suyunda iki önemli değişim yapabilir. Yer altı suyu seviyesinde ve kimyasında değişimler yaşanabilir. Halk sağlığını doğrudan ilgilendirdiği için ilk olarak kimyasal boyutunu değerlendirelim. Fay hatlarının derin jeotermal suların veya organik bileşikli serimanlar varsa eski göl yatakları olabilir, kömür alanları olabilir buralardan metan gazı, karbondioksit ve sülfür gazları yer altı suyuna karışabiliyor. Bunun örneklerini gördük. 2022 yılındaki Düzce depreminde bazı kuyularda metan gazı girişleri oldu. Hatta halk çakmağı çakınca suyun yandığını gördük. Böyle durumlar bölgede yaşanabilir.”

    Fay hatları boyunca jeotermal sularında yer altı suyuna karışabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şimşek, “Böyle durumda suyun sıcaklığında artış olacaktır. Bu tür sıcaklığında artış olan sular tüketilmemeli. Çünkü jeotermal sular yüksek oranda metal konsantrasyonu içerebilir. Bu tür sudaki değişimler olan bölgelerde tüketmeden yetkililere bildirilmelidir.” diye konuştu.

    “YER ALTI SUYU SEVİYESİNDE DEĞİŞİMLER OLABİLİR”

    Yer altı suyunun seviyesinde de değişimler olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Şimşek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Deprem şok dalgaları gelince yer altı suyu seviyesi yükselir ve zamana bağlı olarak eski haline dönüyor. Bu yer altında gerçekleştiği için yüzeyde göremeyiz. Ancak gözlem kuyularında belirlemek mümkündür. Bazı deprem alanlarında, bir su kaynağı varsa, kuruyabiliyor ya da yeni bir kaynak oluşabiliyor. Örnek verirsem ABD’nin Kaliforniya eyaletine bağlı Sonoma ilçesinin merkezi olan Santa Rosa kentinde, depremden sonra kurumuş bir dere tekrar aktifleşiyor. Son olarak Kanada’da bir depremde takımadalarda bazı kaynakların kuruduğunu da gördük. Deprem sonrası oluşan kırık ve çatlak sistemleri yer altı dinamiğinin değiştirebiliyor. Bu nedenle seviyelerde bazı değişiklikler gözlemleyebiliyoruz.”

    Afet bölgesindeki maden sahalarına da değinen Prof. Dr. Şimşek şunları söyledi: “Bu konuda şanslıyız. Bölgede özellikle kimyasal içerikli atık depolama alanları içeren maden sahaları çok yok. Oradaki en büyük maden alanı, Afşin- Elbistan kömür sahası. Buranın üniversite olarak kontrolörlüğünü yürütüyoruz. Sahadaki su kuyularıyla ilgili bir problem gerçekleşmemiş. Sadece 3 saatlik bir elektrik kesintisi gerçekleştiğinde su seviyesi kısmen yükselmiş. Pompalar çalıştıktan sonra tekrar devreye girdiği için şu an bir risk yok. Ancak detaylı incelemek de gerekiyor. Eğer kimyasal atık içeren atık depolama sahaları olan maden işletmeleri varsa, buraları da incelemek lazım. Yer altı suyu için tehlike arz edebilir.”

    ‘YETKİLİLERİN SAĞLADIĞI TEMİZ SULAR TÜKETİLMELİ’

    Uyarılarda bulunan Prof. Dr. Celalettin Şimşek sözlerini şöyle tamamladı:

    “Deprem bölgesindeki halkımızdan, yer altı suyunda bir gaz çıkışı, çürümüş yumurta gibi kötü koku, suyun tadında veya sıcaklığında bir değişiklik varsa kesinlikle tüketmemelerini istiyoruz. Su tatsız ve berrak olmalı. Aksi bir durum varsa tüketmemeli, yetkililere bildirilmelidir. Su tüketimlerinde mutlaka yetkililerin sağladığı temiz sular tüketilmelidir. Ayrıca ülke olarak su yönetim planı oluşturmak da gerekiyor. Toplanma alanlarına temiz su depolama alanları yapmalıyız. Toplanma alanındaki nüfusa yetecek kadar suyu sağlamamız lazım. Çünkü salgın hastalıkları önlemek için yeterli suyu sağlamak önem arz etmekte. Deprem riski altındaki diğer kentlerimizde, önceden toplanma alanları hazırlanmalı, buraya sanitasyon için temiz su sistemi kurulmalı, diye düşünüyorum.”

  • BUSKİ’den sayaçlara ‘don’ uyarısı

    BUSKİ’den sayaçlara ‘don’ uyarısı

    Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Müdürlüğü, kış şartlarının etkisini artırmasıyla birlikte hava sıcaklıklarının özellikle gece saatlerinde sıfırın altına düşme ihtimaline karşı (su sayaçları ve tesisatlarda meydana gelebilecek don tehlikesine karşı’ uyarıda bulundu. Açıkta olan su borularının soğuk hava ile temas etmeyecek şekilde kapatılması ve cam yünü-talaş gibi çeşitli izolasyon malzemeleriyle izole edilmesi gerektiğinin bilgisini veren BUSKİ Genel Müdürlüğü, buz tutmuş su sayacının herhangi bir ısıtıcı ile ısıtılmaması gerektiğine dikkat çekti.


    Alınan tedbirlere rağmen, yaşanabilecek sıkıntıların çözümüne yönelik vatandaşların Alo 185 BUSKİ Çağrı Merkezi’nden yardım isteyebileceği vurgulandı.

  • Çanakkale Valiliği buzlanma ve don uyarısı yaptı

    Çanakkale Valiliği buzlanma ve don uyarısı yaptı

    Çanakkale’de dün gün boyu etkili olan yoğun kar yağışı sonrasında Çanakkale Valiliği buzlanma ve don olaylarına karşı dikkatli ve tedbirli olunması uyarısında bulunuldu.

    Valilikten yapılan yazılı açıklamada, kent genelini etkileyen soğuk ve yağışlı hava kütlesinin meydana getirdiği kar yağışı ve sonrasında beklenen düşük sıcaklıklar ile buzlanma ve don olayının beklendiği belirtildi.

    Oluşabilecek olumsuzluklara karşı sürücülerin tedbirli ve dikkatli olmaları uyarısında bulunulan açıklamada, “Ulaşımda meydana gelebilecek olumsuzluklar nedeniyle de vatandaşlarımızın zorunlu olmadıkça özel araçlarıyla trafiğe çıkmamaları, trafiğe çıkacakların zincir, takoz, çekme halatı gibi malzemeleri araçlarında bulundurmaları ve dikkatli olmaları gerekmektedir” ifadelerine yer verildi.

  • Uzmanlardan ‘Kanser’ uyarsı

    Uzmanlardan ‘Kanser’ uyarsı

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, Dünya Kanser Günü çerçevesinde açıklamalarda bulundu. Erken tanı konmuş ve uygun şekilde tedavi edilmişse birçok kanserin iyileşme ihtimalinin de yüksek olduğunu vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, doğru korunma stratejileri ile kanser vakalarının üçte birinin önlenebildiğinin altını çizdi.

    Kanser ile en önemli mücadelenin farkındalık ile sağlanabileceğini ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, kanserin başlıca nedenleri arasında, tütün kullanımı, yüksek beden kütle indeksi (fazla kilolu ya da şişman/obez olma), meyve ve sebzeden fakir beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve alkol tüketimi gibi başlıca beş davranışsal ve beslenme ile ilgili risk faktöründen kaynaklandığını söyledi. Çevre ile alakalı etkenlerin kanser oluşumunda yüksek etkili olduğu bilgisini veren Dr. Yavuzyılmaz, “Kanser oluşumunda etkisi olan kötü beslenme, sedanter yaşam, tütün ve alkol kullanımı ile güneş ışığının zararlı etkilerine maruz kalma gibi çevre ile alakalı etkenlerin kontrol altına alınması kanser görülme sıklığını azaltacaktır” dedi.
    En az kanserden korunma kadar önemli olan bir diğer kavramın erken teşhis olduğunu vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, “Toplumdaki alışılagelmiş kanaatin tersine erken teşhis edildiği takdirde kanser bütünüyle tedavi edilebilir bir hastalıktır. Birkaç istisna dışında hemen hemen bütün kanser türlerinde hastalığın erken dönemde teşhis edilmesi yarar sağlamaktadır. Kanserde asıl sorun hastalığın geç tanımlanmasıdır. İşte bu dönemde tedavi zor, pahalı ve göreceli olarak da başarısızdır. Günümüzde tanı yöntemlerindeki gelişmelerin artması birçok kanser türünün daha erken evredeyken yakalanmasına fırsat tanımaktadır” diye konuştu.

    “Erken Teşhis Hayat Kurtarır”

    Ülke genelinde kanser taramalarının birinci basamak, 2. ve 3. basamak sağlık kuruluşlarında ve mobil tarama araçları vasıtası ile yürütüldüğünü belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Ülkemizde yürütülen Ulusal Kanser Tarama programımızda; meme kanseri taraması; 40-69 yaş arasındaki kadınlara yılda bir kez klinik meme muayenesi yapılmakta, iki yılda bir mamografi çekilmektedir. Rahim ağzı kanseri taraması; 30- 65 yaş arası kadınlara 5 yılda bir HPV-DNA ve Pap-Smear Testi ile yapılmaktadır. Kalın bağırsak kanseri taraması; 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere iki yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) yapılmakta, on yılda bir de kolonoskopi önerilmektedir. Tarama sonrasında pozitif ya da şüpheli bulunan kişiler ikinci, üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirilmekte ve ileri tetkikler yapılmaktadır. Teşhis ve tedavi hizmetleri ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları tarafından yapılmaktadır” dedi.

  • Mersinliler neredeyse her gün kirli hava soluyor

    Mersinliler neredeyse her gün kirli hava soluyor

    Mersin’de açıklanan hava kirliliği raporu, Mersinlilerin neredeyse yılın her günü kirli hava soluduğunu ortaya koydu. Konuyla ilgili konuşna Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Sinan Can, 2018 yılından beri her yıl Mersin’in hava kirliliği gün sayısını açıkladıklarını söyledi. Kirlilik yönünden 2 parametreyi dikkate aldıklarını kaydeden Can, “Partikül madde 10 değerleri ve partikül madde 2,5 değeri. Ulusal mevzuatımıza göre partikül 10 değerimiz 50 g/m3 (mutlak nem) sınır değerimiz. Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre ise 15 g/m3. Partikül madde 2,5 değerine baktığımız zaman DSÖ’nün sınır değeri 5 g/m3, ulusal sınır değerimiz ise yok. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de partikül madde 2,5 değeri ölçülmezken, 2022 yılında ölçülmeye başlandı. Türkiye’de hava kirliliğini ölçen 550 istasyon var. Bunların 7 tanesi Mersin’de bulunuyor. Akdeniz ölçüm istasyonunda PM10 kirletici türü DSÖ sınır değerine göre 358 gün, ulusal sınır değerlerine göre ise 301 gün kirli gün ölçümü yaşandığı görülmekte olup, 358 gün ölçüm gerçekleştirildiği ve DSÖ sınır değerleri göz önüne alındığında ölçülen günlerin tamamında sınır değerinin üstünde yer almaktadır. Ulusal mevzuatta yer alan sınır değerlerimize göre Huzurkent istasyonunda ise yılın 345 günü ölçülen değerlerin 180 günü kirli hava ölçümleri gerçekleşmiştir. İstiklal istasyonunda 229 gün, Yenişehir 202 gün, Tarsus istasyonlarında 244 gün, Toroslar istasyonunda 109 gün, Taşucu istasyonunda 48 gün kirli hava yaşandığı görülmüştür. Ölçüm gerçekleştirilen tüm istasyonlarda bir yılda 35 defadan daha fazla kirli gün sayısı gerçekleştiği görülmüştür. DSÖ sınır değerine göre ise Huzurkent istasyonunda 345 gün, İstiklal 361 gün, Tarsus 354, Taşucu 303, Toroslar 347, Yenişehir istasyonu ise 360 gün kirli hava oluştuğu görülmektedir” diye konuştu.


    “Mersin’de artan bir hava kirliliğiyle karşı karşıyayız”

    Partikül madde 2,5 verilerini de açıklayan Can, “Partikül madde 2,5 limit değer ölçümü Akdeniz, Huzurkent, İstiklal ve Tarsus istasyonlarında gerçekleştirilmiştir. 2022 yılı içerisinde Akdeniz istasyonunda 268 gün, Huzurkent istasyonunda 350 gün, İstiklal ölçüm istasyonunda 358, Tarsus ölçüm istasyonunda ise 312 gün kirli gün sayısı olduğu ortaya çıkmıştır. DSÖ verilerine göre Mersinliler 2022 yılında neredeyse yılın tamamında kirli hava soludu. Bir önceki yılki verilerle karşılaştırma yaptığımız zaman maalesef Mersin’de gerçekten artan bir hava kirliliğiyle karşı karşıyayız. Bir yılda 35 günün üzerinde kirli gün olmaması gerekirken, bizde ise bütün istasyonlarımızda 35 günün üzerinde bir kirlilik gün sayısı olduğu ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.


    “Vatandaşlarımız her bulduğu şeyi yakmaması gerekiyor”

    Acil önlem alınması gerektiğinin altını çizen Can, “Hava kirliliği açısından veriler açık. Bir çevre yönetimi bağlamında, bir de şehir planları açısından 2 önerimiz vardır. Çevre yönetimi bağlamında atıklarımızı geri kazanmamız, su sarfiyatını minimuma indirmemiz gerekir. Mersin’in bir hava kirliliği haritası yok, modellemesi de yok. Coğrafik bilgi sistemleriyle işlenen bir hava kirliliği haritamızın kesinlikle olması gerekir. Kent planları bağlamında da imar planları gerçekleştirirken hava koridorlarının hesaplanması, kentin nefes almasını sağlamak gerekir. Bu hava kirliliğini azaltabilecek en önemli etmenlerden biri olacaktır. Diğer yandan ithal kömürlerin kullanımı en aza indirmeliyiz. Kalitesiz kömürlerin satışı yasaklanmalı. Vatandaşlarımıza doğru ateş yakma yöntemlerinin de öğretilmesi gerekir. Vatandaşlarımızın her bulduğu şeyi yakmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.