Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Perşembe günü sabah saatlerinden itibaren İstanbul’da kuzey ilçeleri ağırlıklı olmak üzere kuvvetli sağanak yağış beklendiğinden su baskını, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır” denildi.
Açıklamada, metrekareye 20 ile 40 kilogram su düşmesinin beklendiği kaydedildi.
Etiket: uyarı
-
Meteoroloji’den İstanbul için kuvvetli yağış uyarısı
-
Mantar zehirlenmelerine karşı uyarı
Aydın’da sonbahar aylarında köylülerin en önemli geçim kaynakları arasında yer alan doğal mantarlarda bereket yaşanırken, birçok vatandaş her boyda yetişen ve görüntüleriyle dikkatleri üzerine çeken mantarları toplamaya başladı.
Mantar mevsiminin ardından açıklama yapan Aydın İl Sağlık Müdürlüğü ise vatandaşları zehirli mantar türleri hakkında uyardı.
Mantar zehirlenmesinin belirtilerine dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekilen açıklamada “Doğal alanlarda yetişen ve yapısında zehirli madde bulunan şapkalı mantarların taze, kurutulmuş veya konserve olarak çiğ veya pişirilerek yenmesi sonucunda gelişen ve ölümle de sonuçlanabilen ciddi bir zehirlenmedir. Mantar zehirlenmeleri, özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında görülür. Ülkemizde doğal alanlarda yetişen zehirli mantarların da bulunduğu unutulmamalıdır. Zehirlenme belirtileri mantarda bulunan zehrin niteliğine göre değişir. Belirtiler, bazı mantar türlerinin yenmesini takiben 2 saat sonra, bazı mantar türlerinin yenmesini müteakiben de 6 saat sonra ortaya çıkabilir. Mantarın yenmesini takiben 2 saat gibi kısa bir sürede zehirlenme belirtilerine sebep olan mantarların yenmesi durumunda, sersemlik, uykuya meyil, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüz ve boyunda kızarma, nabızda artış, ağızda metal tadı, bulantı ve kusma ile terleme görülebilir. Mantarda bulunan zehirli maddenin özelliğine göre, yendikten 6 saat sonra gelişebilen zehirlenme belirtileri ise bulantı, kusma, ishal, ateş, nabız artışı, karın ağrısı ile daha sonra karaciğer ve böbrek bozuklukları ile bu organların bozukluklarına bağlı belirtiler şeklindedir. Sonuçta koma ve ölüm de söz konusu olabilmektedir” ifadeleri yer aldı.
“Çok basit önlemlerle engellenebilir”
Mantar zehirlenmesinin tedavisinin zehirlenme bulgularına göre değiştiğinin belirtildiği açıklamanın devamında ise “Mantar zehirlenmelerinin tedavisi zehirlenme bulgularına yöneliktir. Zehirlenmeler konusunda 114 numaralı Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nden bilgi alınabilir. Zehirlenmelerin önemli bir kısmı esasında çok basit önlemlerle engellenebilir. Bu çerçevede, mantar zehirlenmeleri de çok basit bir şekilde önlenebilecek bir zehirlenme tipi olup zehirlenmenin engellenmesindeki tek çare de doğal alanlarda yetişen mantarların kesinlikle yenmemesi bunun yerine kültür mantarının tercih edilmesidir. Kültür mantarları ile zehirlenme mümkün değildir. Ancak, bu mantarlar yetiştikleri ortamda, bazı mikroorganizmalar ile temas edebilirler. Bu mikroorganizmayla bulaşık mantarların çiğ olarak yenmesi sonucunda hafif mide ve bağırsak şikayetlerinin gelişebileceği de unutulmamalıdır. Mantar satın alırken ambalajlı olanlar tercih edilmeli, aynca, ambalajda tüketiciyi bilgilendirmeye yönelik bazı bilgilerin yer aldığı etiketlerin olup olmadığına da dikkat edilmelidir” ifadelerine yer verildi.
“Doğru bilinen yanlışlar var”
Mantarlarla ilgili doğru olduğu düşünülen yanlış bilgilerin olduğu vurgulanan açıklamada “Mantarlarla alakalı olarak halk arasında, yoğurtla yenen mantar zehirlemez, pişirilen mantarda zehir yok olur, sirkeli ve tuzlu suda kaynatmakla mantarın zehri alınır, kurutulmuş mantarın yenmesiyle zehirlenme olmaz, çayırlarda yetişen mantarlar zehirli değildir, mantar koparıldığında rengi değişmezse mantar zehirsizdir, mantarın iç kısmı mavileşirse bu mantar zehirlidir, ağaçlardaki mantarlar zehirsizdir, zehirli mantar gümüş kaşıkla pişirilirse kaşık kararır, salyangozlar zehirli mantarları yemezler gibi ilmi değeri olmayan yaygın inanışlar da vardır” ifadeleri kullanıldı.
-
Bal uzmanı uyardı
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi bünyesindeki Araştırma Laboratuvarları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde çam balı başta olmak üzere analiz için gelen ballar 12 ayrı işlemden geçirilerek içinde katkı maddesi bulunup bulunmadığı ve sahte olup olmadığı tespit ediliyor.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Kıvrak, balın tadına bakarak sahte olup olmadığı konusunda karar vermenin zor olduğunu açıkladı. Doç. Dr. Kıvrak, herhangi bir yerden bal alacak vatandaşların mutlaka alacakları ürünün etiketine, üretici firmaya ve barkotunun olup olmadığına dikkat etmeleri gerektiğini açıkladı.
“Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğine göre tahlil yapılıyor”
Doç. Dr. Kıvrak, “Burada biz her türlü balın analizini yapmaktayız. Burada Türk Gıda Kodeksi bal tebliğindeki C4 şeker, şeker profili, EMF, diastaz, prolin, elektriksel iletkenlik, fenolik maddeler gibi tüm parametreleri bakarak bal kalitesi ile ilgili analizleri yaparak müşterilere hizmet sağlıyoruz” dedi.
Balın gerçek mi, sahte mi olduğu 12 ayrı parametre ile belirleniyorBal ürününün analizinin zor olduğunu belirten Kıvrak, “Balda, balın sahte olup olmadığına, şeker beslemeli olup olmadığına, ya da tamamen el yapımı dediğimiz bal olup olmadığını bakıyoruz. Çünkü bal komplesk bir matris olduğu için, kompleks bileşenlerden oluştuğu için bunun analizi çok zor. 12 tane parametreye bakılarak balın sahteliği veya gerçekliği ile ilgili yorumlarda bulunabiliyoruz. Bunlardan ilk baktığımız C4 şeker analizi dediğimiz bu dışarıdan mısır şurubu gibi şeker ilavesi var mı yok mu bunu anlamak için kullandığımız bir analiz. Yine Prolin değeri, prolinbir aminoasit belli değerlerde olması gerekiyor. Balın tağşişli olup olmadığı konusunda bize bilgi veriyor. Diastaz dediğimiz enzim analizi yapıyoruz. Bu da balın tazeliği ile ilgili bilgi veriyor. Yine çam çiçek balları ayırmadan elektriksel iletkenlik dediğimiz bir analizimiz var. Burada da 0,8 mikrosimens/cm altı çiçek, üstü çam balı olarak değerlendiriyoruz” dedi.
Tüketicilere tavsiye
Dışarıdan bal alacak vatandaşları uyaran MSKÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Kıvrak, “Maalesef balı tadına bakarak bir yorumda bulunmak mümkün değil. Mutlaka uzman kişiler tarafından analizlerin yapılmış olması ve sertifikalarının olması gerekiyor. Tüketicilere tavsiyemiz dışarıdan bal alacakları zaman mutlaka etiketinin olup olmadığı, üretici firmanın gerçek bir firma olup olmadığı, karebarkotu varsa analizlerinin yapılıp yapılamadığını kontrol etmeleri gerekmektedir” dedi.
-
Uzmanlardan ‘Sezaryen’ uyarısı
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sezaryenle doğumun yüzde 10-15 oranlarında olmasını ‘kabul edilebilir’ bulurken Türkiye ve dünyada sezaryen oranlarının yüksekliği dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri 2022 Yıllığı’nda yer alan verilerde 2022’de hastanelerde gerçekleşen doğum oranının yüzde 97,3 olduğu, sezaryen ameliyatının canlı doğumlar içindeki oranının yüzde 60,1 ve primer sezaryen (annenin ilk sezaryen doğumu) ameliyatının canlı doğumlar içindeki oranının yüzde 31,1 olduğu yer aldı.
Uzmanlar sezaryenin bir ameliyat olduğunu, anne ve bebek sağlığını tehdit eden riskleri beraberinde getirdiğini belirterek anne adayının durumu tıbbi olarak uygunsa normal doğum tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor. Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Süleyman Salman da konuya ilişkin bilgi verdi. Prof. Dr. Süleyman Salman normal doğumun anne ve bebek sağlığı için en uygun yol olduğunu doğumun nasıl olacağına hekimin karar vermesi gerektiğini belirtti.
“Dünyada olduğu ülkemizde de sezaryen oranlarında bir artış var”
Kadınların tıbbi durumları elverdiği sürece normal doğumu tercih etmelerinin hem kendileri hem de bebekleri için daha sağlıklı olacağını aktaran Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Süleyman Salman, “Vajinal doğum biz kadın doğum hekimlerinin tercih ettiği yol çünkü hem anne hem bebek için vajinal yolla yapılan doğum daha sağlıklı. Hastalar daha çabuk ayağa kalkıyorlar, bebeklerle daha iyi ilgileniyorlar sonuçta ameliyat olmamış oluyorlar. Sezaryen bir ameliyat, karna kese yapılarak bebek çıkarıldığı için ameliyat ve iyileşme süreci en az 1 hafta sürmekte. Annenin bebekle ilgilenmesi vajinal doğuma göre daha zor, sezaryen olduğu zaman bebekten ayrı kalma ihtimali biraz daha fazla. Bir ameliyat olduğu için ameliyatın bütün komplikasyonlarını da içeriyor. Enfeksiyon, yara yeriyle ilgili sıkıntılar, bağırsakla ilgili problemler, idrar kesesi, idrar kanalıyla ilgili problemler bütün ameliyatlarda olduğu gibi sezaryen ameliyatında da komplikasyon olarak karşımıza çıkmakta. Bu tür komplikasyonları vajinal yolla yapılan doğumlarda daha az görmekteyiz. Dolayısıyla hem fizyolojik olan hem de hekimi uygun görmüşse, bir problem yoksa hastalar için her zaman vajinal doğumun olmasını öneriyoruz, sağlıklı olan da bu. Maalesef tüm dünyada olduğu ülkemizde de sezaryen oranlarında bir artış var, bunun birçok sebebi var. Gebelerin başından beri iyice eğitilmeleri, vajinal yolla doğum hakkında bilgilendirilmeleri belki bu oranların biraz azalmasını sağlayabilir” dedi.
“Desteğe ve eğitime ihtiyaç var”
İlk doğumun önemli olduğunu sezaryenle yapılması halinde sonraki doğumlarda da bu durumun sürebileceğini belirten Prof. Dr. Süleyman Salman sözlerini şöyle sürdürdü:
“İlk doğumda sezaryen yapılmışsa genelde 2’inci, 3’üncü doğumlar da sezaryen oluyor. İlk sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir ancak bu hekimin muayenesi ve kararı sonucunda alınabilecek bir karar, bunu birçok faktör etkilemekte, o faktörlerin sezaryen sonrası normal doğum yapmak için uygun olması lazım. Ancak hasta daha önce 2 sezaryen olmuşsa o hastalara biz normal doğum önermiyoruz. Rahmin sezaryen yapılan bölgesinde kesilme, yırtılma dediğimiz şeyler olabilir, bunlar anne ve bebeğin sağlığı için risk oluşturmakta, bu anlamda ilk gebelikler bizim için çok önemli. İlk defa doğum yapacak olan kişilerin tıbbi olarak uygunsa muhakkak vajinal yolla doğum yapmalarını öneriyoruz, destekliyoruz. Bunun için de elimizden gelen her şeyi, her türlü tıbbi desteği veriyoruz. Sezaryen talebi olan hastalarımız da oluyor, tabi onların kararı saygı duymak lazım. Faydaları ve zararları hakkında detaylıca konuşup iyi bir eğitim verebilirsek çoğu zaman bunu yapıyoruz, fikirlerinden vazgeçebilirler. Gebeliğin başından itibaren desteğe ve eğitime ihtiyaç var, kliniğimizde gebe okulumuz var, duyuruyoruz, talep eden kişileri gebe okuluna alıyoruz. Süt ve emzirmeyle ilgili problemler kesinlikle vajinal doğumda daha az çünkü vajinal doğum sonrası bir ameliyat geçirmediği için hemen ayağa kalkıyor, bebeğiyle ilgileniyor, anne ile bebek arasındaki ilişki, ilk 24 saatte çok önemli, vajinal yolla doğum yapan hastalar da sezaryen olan kişilere de göre bunu daha iyi gerçekleştiriyor. İlk defa gebe kalan ve doğum yapacak olan kişilere önerim; vajinal yolla doğumu tercih etmeleri, bu konuyla ilgili hekimlerinden destek istemeleri, bilgi alışverişinde bulunmaları, bu konuyu araştırmaları. Tüm dünyada sezaryen oranlarının düşürülmesinin kadın, bebek sağlığı açısından önemli olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
-
Aralıklı oruç uyarısı
Son zamanlarda popüler kültüründe oldukça dikkatine çeken aralıklı oruç hakkında bilgiler veren Uzman Diyetisyen Ayşen Kızıldağ, yapılan çalışmalarda aralıklı orucun kilo vermede geleneksel kalori kısıtlı diyetlerden üstün olmadığını söyledi.
Sözlerine aralıklı orucunun tanımını anlatarak başlayan Diyetisyen Kızıldağ, “Son zamanlarda kilo verme diyet kavramları popülerin kültürün oldukça dikkatini çekiyor. Bu nedenle birden fazla popüler diyetler ortaya çıkıyor. Aralıklı oruç aslında zayıflama konusunda son yıllarda popüler olmuş bir diyet yaklaşımı. Aslında aralıklı orucun kökenine baktığımızda 1900 yılların başlarından beri var olduğunu biliyoruz. Aralıklı aslında bizim geleneksel diyetlerimizden ziyade, kalori alımına bakılmaksızın günün belli periyotlarda yeme ve açlık döngüsüne odaklanan bir beslenme yaklaşımı. Burada farklı birden fazla aralıklı oruç yöntemleri var. Örneğin günün 14 saati, 16 saati ve 24 saati aç kalma gibi birden fazla araklı oruç diyeti vardır” dedi.
“Aralıklı orucun zayıflama konusunda bizim geleneksel kalori kısıt diyetimizden çok da üstün olmadığı görüşü var”
Aralıklı orucun kilo vermede ne kadar etkili olduğunu açıklayan Diyetisyen Kızıldağ, “Yapmış olduğum bilimsel çalışmalar, okuduğum yayınlar aslında birtakım sorulara halen net bir şekilde cevap veremediğini gösteriyor. Yapılan çalışmalar aralıklı orucun zayıflama, insülin duyarlılığında artış, kan şekerini düzenleme, oksidatif stres belirteçlerini olumlu etkileme, yaşlanma, hücresel onarım ve kan basıncı gibi birçok alanda olumlu etkileri gösteriyor. Fakat yine yapılan çalışmalar aslında aralıklı orucun özellikle zayıflama konusunda bizim geleneksel kalori kısıtlı diyetlerimizden çok da üstün olmadığını gösteriyor. Bunun yanında yapılan çalışmalar, bazı kişilerde aralıklı orucun birtakım yan etkilere sebep olduğunu gösteriyor. Yan etkileri arasında baş dönmesi, bağ ağrısı, sinirlilik, halsizlik, yorgunluk, kabızlık ve sindirim problemleri yer alırken, özellikle kadınlarda ise uzun süre açlığa maruz kalınmasına bağlı olarak adet düzensizlikleri ve yağlanma gibi problemler neden olabileceği görüşü var. Tekrar hatırlatmak gerekirse zayıflama konusunda bizim geleneksel kalori kısıt diyetimizden çok da üstün olmadığı görüşü var” diyerek, olumlu yanları olsa da kişiler üzerinde olağanüstü etkileri olmadığını ifade etti.
Uzman Diyetisyen Ayşen Kızıldağ aralıklı orucun herkes için uygun olmadığını dile getirerek, “Aralıklı orucun olumlu etkileri kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Söylemiş olduğum gibi literatür verileri hala birtakım konularda net bir açıklamada bulunamıyor. Dolayısıyla toplum üzerinde bir genelleme yapmak aralıklı oruç herkes için uygundur veya herkes aralıklı oruç yapabilir demek bizim için doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bazı yan etkilerden bahsettik yine bu yan etkilerden bir beslenme uzmanı olarak en çok dikkat ettiğim ve şüpheci olduğum görüş, mevcut yeme süresinin kısıtlanmasıyla acaba aralıklı oruç birtakım beslenme yetersizliğine yol açabilir mi şüphemiz de var. Dolayısıyla aralıklı oruç konusunda toplum için genelleme yapmak şu an için mümkün değil. Eğer bir aralıklı oruç programı uygulanacaksa mutlaka bir diyetisyen tarafından uygulanmalı. Hep aynı noktaya geliyoruz kişiler için en doğru diyetin, kişiye en uygun, sürdürebilir, yeterli ve dengeli bir beslenme programı olduğu unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
-
Meteorolojiden Kayseri’ye uyarı
Meteoroloji 7. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “Yapılan son değerlendirmelere göre; bu gece saatlerinden itibaren beklenen yağışların Kayseri’nin güneyinde (Yahyalı çevrelerinde) kuvvetli (21-50 kg/m2) olacağı tahmin ediliyor. Kuvvetli yağışların sebep olacağı olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır” ifadelerine yer verildi.
Meteoroloji 7. Bölge Müdürlüğü tarafından vatandaşların ani sel-su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar ve ulaşımda aksamalara karşı da tedbirli olmaları uyarısı yapıldı.
-
Hayvansever vatandaşlara yönelik yazılı uyarı
Tepebaşı İlçesi Ömerağa Mahallesi Yardım Sokak’ta yaşayan vatandaşlar kapılarının önünde besledikleri hayvanlar sebebiyle komşularıyla yaşadıkları problemden müzdarip.
Hava sıcaklıklarının düşmeye başladığı kış günlerinde sokak hayvanlarının üşümemesi için yuva yapan ve apartmanın yanına koydukları mama ile suları sürekli tazeleyen vatandaşlar bir gün duvara asılan, “Buraya kedi evi koyarsan seni bulurum. Kendi evine al, besle. Saldan Apartmanı’nın önü pislikten geçilmiyor. Kedi pisliklerini senin kapının önüne koyarım, bunu bil. Kokuyu çeken biziz” yazılı kağıtla karşılaştı. Bahsi geçen kağıdı yapıştıran kişilerin sokak hayvanlarının sığınması için ustalar tarafından atölyede yapılmış kulübeden, minder ve karton kutuya kadar her şeyin yok ettiğini öne süren hayvanseverler, içerisinde hasta bir kedinin beslendiği yuvanın da çöpe atıldığını iddia etti.
-
Balıkçılara fırtına uyarısı
Yapılan uyarıda, “Yapılan son değerlendirmelere göre rüzgarın, yarın (08.12.2023 Cuma) öğle saatlerinden itibaren kuzey ve kuzeybatı yönlerden 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 km/saat) fırtına, yer yer 9 kuvvetinde (90 km/saat) kuvvetli fırtına şeklinde eseceği tahmin edilmektedir. Fırtınanın, (09.12.2023) Cumartesi ilk saatlerde etkisini kaybetmesi beklenmektedir. Başta balıkçılar ve denizcilerimiz olmak üzere meydana gelmesi muhtemel olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır” denildi.
-
Aydın’a fırtına uyarısı
Meteoroloji 2. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “Yapılan son değerlendirmelere göre beklenen sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların, bu akşam (07.12.2023 Perşembe) saatlerinden itibaren yarın (08.12.2023 Cuma) gece saatlerine kadar kadar Aydın il genelinde yerel olarak kuvvetli (20-50 kg / m) olması beklendiğinden sel, su baskını, taşkın, yıldırım, kuvvetli rüzgar, hortum, dolu yağışı riski, ve ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir” ifadeleri yer aldı.
-
Antalya’ya kuvvetli yağmur uyarısı
Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi tarafından yapılan ve Antalya Valiliği tarafından paylaşılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Son radar verileri ve Meteorolojik değerlendirmelere göre; Antalya’nın merkez ve doğu ilçelerinde halen devam eden sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların önümüzdeki 6 saat süresince etkili olmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Kuvvetli yağışın sebep olabileceği ani sel, su baskını, yıldırım, dolu yağışı, yağış anında kuvvetli rüzgar, fırtına ve hortum oluşumu gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.”