Etiket: yalan

  • “Hiçbir şekilde yalan vaat vermedim”

    “Hiçbir şekilde yalan vaat vermedim”

    İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, seçim zaferi sonrası bugün başkent Tahran’da halk ve seçim merkezinin üyeleri ile bir araya geldi. Seçim sonrası ilk konuşmasını yapmak üzere Ayetullah Ruhullah Humeyni Türbesi’ne gelen Pezeşkiyan, türbe içerisinde askeri tören ile karşılandı. Karşılamanın ardından türbeyi ziyaret eden Pezeşkiyan’ı görmek isteyen halk yoğun izdiham oluşturdu. Pezeşkiyan yaptığı konuşmada kendisine oy veren herkese teşekkür ederek, “Sizin için her zaman dinleyici olacağım ve toplumun sorunlarını çözmeye çalışacağım. Bana oy veren veya vermeyen herkes benim gözümde eşit. Celili’ye oy veren vatandaşlara sesleniyorum şimdi İran için yoldaşlık vaktidir. Tüm İranlıların hizmetinde olacağım ve sizler için çalışacağım” ifadelerini kullandı.

    “Hiçbir şekilde yalan vaat vermedim”

    Ülke yönetiminde adil olacağını ve farklı siyasi grupları ayrı tutmayacağını kaydeden Pezeşkiyan, “Var olan sorunları Meclis ile iş birliği içerisinde çözeceğiz. Bu seçimlerde hiçbir şekilde yalan vaat vermedim. Yerine getiremeyeceğim hiçbir vaatte de bulunmadım. Yıllardır kürsülerden vaatler ve sözler veriliyor ama hiç biri yerine getirilmiyor” dedi.

    “O (Hamaney) olmasaydı sandıklardan benim ismim çıkmazdı”

    Cumhurbaşkanı seçilmesinden dolayı İran Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e teşekkür eden Pezeşkiyan, “Eğer o (Hamaney) olmasaydı sandıklardan benim ismim çıkmazdı. Burada Ayetullah Humeyni’nin türbesinde onun ve şehitlerin yolunu devam ettireceğime söz veriyorum. Kuracağımız hükümetin işi hiç kolay olmayacak ancak Allah’ın izni ile zorlukları aşacağız. Yasa, yürütme ve yargı arasında uyumu iş birliğini ve koordinasyonu artıracağız” şeklinde konuştu.

    Oyların yüzde 53.7’si aldı

    İran’da cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Türk kökenli Tebriz Milletvekili Mesut Pezeşkiyan, oyların yüzde 53.7’sini alarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olmuştu. Reformist Pezeşkiyan’ın rakibi olan eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri muhafazakar Said Celili ise oyların yüzde 44.4’ünü almıştı. Yüksek Seçim Kurulu Sözcüsü Muhsin İslami oy sayım işleminin ardından yaptığı açıklamada, seçime katılım oranının yüzde 49.8 olduğunu bildirmişti.

  • Yalan söyleyen işçi tazminatsız kovuldu

    Yalan söyleyen işçi tazminatsız kovuldu

    Askerlik belgesinde sahtecilik yaptığı iddiasıyla kovulan işçi, soluğu İş Mahkemesi’nde aldı.

    Davacı işçi, feshin geçersizliğini, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı avukatı, kurumun işe alım şartlarından birinin erkek çalışanlar için askerlik görevini ifa edilmiş olması gerektiğini, davacının işe alım sürecinde askerlik görevini ifa ettiğine dair belge istenmesine karşın sunulmadığını ancak beyanına güvenerek işe alındığını hatırlattı. Davacının ek sefer görev emrine çağrıldığını belirterek işten ayrıldığını, akabinde yapılan araştırma sonucunda davacının askerlik görevini ifa etmediğinin ve ek seferberlik emrine ilişkin olarak verdiği belgenin gerçek olmadığının anlaşıldığını, davacının bu şekilde davalı işvereni yanılttığını bu nedenle davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini beyanla davanın reddini talep ettti. Mahkeme, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanarak, davacının askerlik görevi nedeniyle fiilen feshinin daha önce tarihli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne hükmetti. Karar, davalı vekilince temyiz edilince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    Doğrulukla bağdaşmayan hareket kabul edilemez

    Kararda; işçinin işe girerken jşverene yanıltıcı bilgi vermesinin; doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmayan hareket manasına geldiği hatırlatıldı. Yalan söyleyen işçinin tazminatsız kovulması gerektiğinin vurgulandığı kararda şöyle denildi: “Davacı işçinin davalı işyerinde işe başlarken yaptığı iş görüşmesi esnasında askerlik görevini ifa ettiğini, belgesini de daha sonra temin ederek işyerine sunabileceğini beyan ettiği ortadadır. Davalı işverenin de davacının askerlik görevini ifa ettiğini düşündüğü ve davacı işçiyi bu şekilde işe aldığı anlaşılmaktadır. Bir müddet çalışmadan sonra daha fazla erteleme imkanı bulamayan davacı işçinin zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmek için işyerinden ayrılmak zorunda kalması üzerine davacı işçinin işe başlama esnasında ‘askerlik görevimi yaptım’ şeklindeki yanıltıcı beyanının ortaya çıkmaması için gerçek olmadığı anlaşılan sefer görev emri ibraz ederek zorunlu askerlik hizmetine gideceği halde sefer görev emri ile gideceği şeklinde yanıltıcı beyanda bulunduğu ortaya çıkmıştır. Böylece gerçeğe aykırı belge verdiği, davacı işçinin iş akdinin bu durumun ortaya çıkması üzerine açıklanan eylemleri nedeniyle feshedildiği dosyadaki bilgi ve belgelerle sabittir. Davacı işçinin yukarıda izah edilen fiilinin doğruluk ve bağlılık kuralının ihlali niteliğinde olduğu ve davalı işverenin fesihte haklı olduğu gözetilerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”

  • Bursa Polisi vatandaşları uyardı, yalanlara kanmayın

    Bursa Polisi vatandaşları uyardı, yalanlara kanmayın

    Bursa İl Emniyet Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği koordinesinde dolandırıcılara karşı bilinçlendirme uygulaması yapıldı. Ekipler şehrin en işlek noktalarında broşür dağıtıp, bilgilendirme yaptı. Binlerce vatandaşı bilinçlendiren ekipler kendilerine şüpheli gelen şahıslara yönelik 112 Çağrı Merkezi’nin aranmasını istedi.

    Mücadale ile dolandırıcılık olaylarının azalması hedeflerken, uygulamaların da hız kesmeden devam edeceği duyuruldu.
    Polisin ana başlıklar halinde uyarıları ise şöyle:
    – Sizleri telefonla arayarak kendilerini polis, asker veya savcı olarak tanıtıp, sizden para, altın isteyen şahıslara inanmayın.
    – Terör örgütü veya bir suç şebekesi tarafından banka hesabının boşaltılacağı, terör örgütü veya suç şebekesi tarafından telefon hattının kullanıldığı, bir olayda suçlu olarak isminin geçtiği, hesaplarındaki paraların çekilerek devlet güvencesi altına alınacağı, şüphelilerin tespiti ve yakalanması amacıyla soruşturma başlatıldığı iddiasına kanmayın.
    – Gizli operasyon yürütüldüğü, deşifre edilmesi durumunda gözaltı işlemi yapılacağı, ikamette bulunan altın ve ziynet eşyalarının hırsızlık olayında ele geçen eşyalar arasında olduğu söylemi yalandır
    – Dolandırıcıların kullandığı, banka hesabının terör örgütü tarafından kullanıldığı iddiası doğru değildir.
    – Benzer iddialar ve bilgilerle sizi arayan kişileri hemen 112 polis imdat hattına ihbar edin.

  • Yalan ihbar ile kendisini saatlerce arattırdı

    Yalan ihbar ile kendisini saatlerce arattırdı

    Van’ın Erçiş ilçesinden Nevşehir’de ikamet eden teyzesinin yanına gezmeye gelen 16 yaşındaki S.K., 112 çağrı merkezini arayarak adının Damla K. olduğunu, Erzurum’dan Nevşehir’e geldikten sonra kaçırıldığını ve alkol içirilerek cinsel tacize uğradıktan sonra ağaçlık bir alana bırakıldığı ihbarında bulundu.

    İhbarı değerlendiren Nevşehir Emniyet Müdürlüğü ekipleri Nevşehir’de ihbara uyan ağaçlık alanlarda santim santim arama yaptı. Yaklaşık 300 polisin katıldığı aramalardan sonuç alınamayınca arama şehir merkezine yakın bölgelerdeki ağaçlık alanlarda devam etti.
    112 ekipleri ile sürekli irtibat halinde olan S.K. her seferinde farklı adres vererek ekiplerin farklı noktalarda arama yapmasını sağladı.
    Gece ilerleyen saatlerde kendisinin bir evde tutulduğunu söylemesi üzerine polis ekipleri aramayı 2000 evler, 15 Temmuz ve Güzel Yurt mahallelerinde yoğunlaştırdı.

    112 ekipleri ile sürekli konuşan S.K. zaman zaman polis sirenlerini duyduğunu söyledi. Bunun üzerine polis ekipleri Nevşehir sokaklarında ara ara siren çalarak S.K.’yi aramaya devam etti.
    Polis ekipleri genç kızın her tarif ettiği noktayı didik didik aradı. Yaklaşık 5 saat süren aramaların ardından farklı noktalarda bekleme yapan ekipler 2000 Evler Mahallesi 4. Sokak’ta bulunan bir apartmanın 2. katında cam kenarında bir telefon ışığı gördü. Işığın yandığı eve giden polisler 112’yi arayarak saatlerce yalan beyanlarla kendisini arattıran 16 yaşındaki S.K.’yi gözaltına aldı.

    Polis ekiplerinin yaklaşık 5 saat süren titiz çalışması sonrasında yakalanarak gözaltına alınan S.K.’nin Van’ın Erçiş ilçesinde ikamet ettiği ve Nevşehir’de bulunan teyzesinin yanına iki gün önce gezmeye geldiği öğrenildi. Sürekli internete girerek arkadaşları ile görüştüğü için teyzesinin evde bulunan internet şifresini değiştirdiği öğrenildi. Telefonunda sim kartı olmadığı için normal numaraları da arayamayan S.K.’nin vakit geçirmek için telefonundan acil çağrı merkezini aradığı öğrenildi.

  • Bursa dahil aynı yalanı bir çok ilde devreye soktular

    Bursa dahil aynı yalanı bir çok ilde devreye soktular

    Bursa Emniyet Müdürlüğü, bir sosyal mesajlaşma grubunda ilkokullu çocuklara seyyar satıcı kılığındaki kişiler tarafından uyuşturucu madde verildiği iddiasıyla ilgili paylaşımların asılsız olduğunu duyurdu.

    Trabzon ve Eskişehir’de benzer asılsız paylaşımların devreye alındığını belirten yetkililer, Bursa Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğü’nün uyuşturucu ve satıcıları ile her zaman titiz bir şekilde mücadele ettiğini ifade ettiler.

    Bursa sınırları içerisindeki okul önlerinde iddia edildiği gibi durumların yaşanmadığını ve yaşanmaması için de tüm önlemlerin alındığını kaydeden yetkililer, “Bursa’da uyuşturucu ile mücadele sadece okul önlerinde değil, şehrin her bölgesinde taviz verilmeden titizlikle gerçekleştiriliyor. Asılsız haberlere lütfen itibar etmeyin. Şüpheli durumları emniyet güçlerine bildirin” dediler.

    Öte yandan Bursa’nın narkotik suçlarla mücadelede başarısı son bir yılda gerçekleştirilen büyük operasyonlarla günyüzüne çıkarken, bu operasyonlarda 300’den fazla satıcı tutuklandı.
    Bursa’nın Türkiye genelinde uyuşturucu risk haritasında 12.sırada yer aldığı öğrenilirken, yapılan tüm ihbarların titizlikle değerlendirildiği, ihbarcıların kimliklerinin de kesinlikle gizli tutulduğu kaydedildi.

  • Başkan Gürkan, iddiaları yalanladı

    Başkan Gürkan, iddiaları yalanladı

    Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ yaptığı açıklamada, “Sözcü’de bu haberi görmeden 10 dakika önce Via Port AVM’te girdim. Saat erken olduğu için kimse yoktu. 1 kişi yanıma geldi. Seçimlerde Bursa’dan Hatay’a 500 otobüs ile vatandaşlık alan Suriyelileri oy kullanmak için taşıdıklarını söyledi. Yerel seçimler Türkiye için ama özellikle İstanbul, Bursa, Mersin, Adana, Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa için büyük bir şans.

    Zafer Partisi belediye başkanları bu iller üzerindeki sığınmacı baskısını ortadan kaldıracaklar. Öncelikle sığınmacılara ekonomik ve sosyal yardımı durduracağız. İş yeri açmalarına izin vermeyeceğiz. Önceden açılanları en etkili şekilde denetleyeceğiz. Bir kaç ailenin aynı evde oturmasına izin vermeyeceğiz. Belediye zabıtası ile etkili güvenlik denetimi yapacağız. Sığınmacılar için ayrılanlar hariç park ve benzeri sosyal tesislerin sığınmacılar tarafından kullanılmasına izin vermeyeceğiz. (Ayrımcılık bu diyenlere, evet ayrımcılık. ABD’de eğer yaşadığınız eyalette üniversiteye giderseniz daha ucuzdur.

    Başka eyaletten veya ülkeden gelirseniz daha pahalı. Evet Türkler lehine ayrımcılık yapacağız.) kamu düzenini bozanlara belediye hizmeti vermeyeceğiz: Vatanlarına dönmek isteyenlere yol masrafı desteği vereceğiz. Zafer Partisi’ne güvenin: Biz yollarız” dedi.


    AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Ümit Özdağ’ın yaptığı iddiaların asılsız olduğunu belirterek, “Siyasetçi dediğin elinde belge olmadan çıkıp açıklama yapmaz. Ama bu söylediğim dürüst siyaset yapanlar için geçerli. Dezenformasyonu ve yalanı siyasetinin merkezine koyup ülke gündemini gerçek olmayan, hayal ürünü açıklamalarla, iftiralarla meşgul eden siyasetçiler için geçerli değil. Siyaset sorumluluk gerektirir. Alışveriş merkezinde sözüm ona birinin söylediği iddia edilen bir ifadeyi sorgulamadan, herhangi bir belgeye dayandırmadan defalarca yapılan açıklamaların karşılığını aziz milletimiz sandıkta vermiştir. Ancak millet için değil, şahsi menfaatleri için siyaset yapanlar veya yaptıklarına bakınca birilerinin vazifelendirdiği anlaşılan bu isimler bundan da vazgeçmeyecektir.

    Onlar yalanlarına devam etsinler, biz de gerçekleri yüzlerine vurmayı sürdüreceğiz. Bırakın 500 otobüsü, bir otobüsün gittiği iddiası bile doğru değildir. Bir tane otobüsün bahsedildiği şekilde gönderildiğini ispat edin biz sizinle her platformda yüzleşmeye hazırız, tabii yüzünüz varsa” dedi.

  • Çocuğu’nun kaybına neden olan kişi için yalan ifade

    Çocuğu’nun kaybına neden olan kişi için yalan ifade

    Denizli’nin Honaz ilçesinde yabancı uyruklu ailenin merdivenden düştü yalanıyla hastaneye götürdüğü 4 yaşındaki Halid’in, dayısının kullandığı aracın çarpması sonucu öldüğü tespit edildi. Otopsi raporu ve çelişkili ifadelerle olayı aydınlatan JASAT’ın yakaladığı dayı, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    Olay, Honaz ilçesine bağlı Kocabaş Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre; 4 yaşındaki Halid Hilal, ailesi tarafından merdivenden düştü yalanıyla ağır yaralı olarak Denizli Devlet Hastanesi’ne götürüldü.

    Tedavi altına alınan Minik Halid, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Cansız bedende yapılan otopsinin ardından Halid’in kafatasında ve vücudun çeşitli yerlerinde çıkan kırıklar olayın merdivenden düşme olmadığını gösterdi. Bunun üzerine Denizli İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı JASAT ve Honaz ilçe Jandarma Komutanlığı ekipleri çalışma gerçekleştirdi.

    Merdivenden düştü yalanını JASAT bozdu
    JASAT ekipleri, anne Fatma Hilal’in ifadesinde çelişkili söylemleri sonucu soruşturmayı genişletti. Dedektif gibi iz süren JASAT, ailenin merdivenden düştü ısrarının yalan olduğunu tespit ederek çocuğun dayısı Hasan Ş. (45) tarafından kullanılan minibüsün çarpması sonucu hayatını kaybettiğini belirledi.

    Dayıyı bulunduğu yerde gözaltına alan jandarma ekipleri, suçunu itiraf ettirdi. Dayı verdiği ilk ifadesinde yeğenine kazara çarptığını belirterek korktuklarını söyledi. Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen dayı Hasan Ş., tutuklanarak cezaevine gönderildi. Böylelikle JASAT bir olayı daha aydınlattı.

  • Çocuklara yalan söylemeyin

    Çocuklara yalan söylemeyin

    Ölüm, hem çocuk hem de yetişkinler için kabullenilmesi zor bir gerçek. Yetişkinler bazen kendi kaygılarından ötürü bazen de çocukları ölümün sarsıcı etkilerinden korumak için, bunun çocuklardan gizlenmesi gereken bir durum olduğunu düşünebiliyor. Çocukların bu zor durumla baş etmek adına güvendikleri yetişkinlerin açıklamalarına ve yardımlarına ihtiyaç duyduğunu ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Öğr. Üyesi Deniz Yıldız, çocukların gelişimsel düzeylerine göre dürüst ve samimi açıklamaların yapılmasını; duygularını ifade edebilecekleri ortamların sağlanması ile yas sürecini daha sağlıklı bir şekilde atlatabileceklerini belirtti.

    “Ölen kişinin tekrar döneceğini düşünürler”

    Çocukların gelişim düzeyine göre ölüm kavramını algılayışları ve anlamaları farklılık gösteriyor. 2 yaşına kadar çocukların, ölüm kavramını tam olarak algılayamayacak kadar küçük olduklarını belirten Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Öğr. Üyesi Deniz Yıldız, “Ölüm onların gözünde uzun süreli bir ayrılık ya da yolculuk gibidir. Okul öncesi dönemde ise çocuk için ölüm geçici bir olaydır. Ölen kişinin tekrar döneceğini düşünürler. İlkokul döneminden itibaren çocuklar, ölümün geri dönüşü olmayan bir son olduğu gerçeğini artık algılamaya başlar ancak kendinin ve sevdiklerinin ölmeyeceğine inanırlar. Genellikle ölümün hasta veya yaşlı kişilerin başına geleceğini düşünürler. 10 yaşından sonra ise, ölüm kavramını daha net algılamaya başlarlar. Ölümün; yaşamın sonu olduğunu, herkesin başına gelebileceğini ve yaşama geri dönüşün olmadığını bilirler” dedi.
    “Ölen kişinin çocuğu yukardan izlediği, gördüğü şeklindeki yorumlar da çocuklarda tedirginliğe yol açabilir”

    Hayatın döngüsünün içinde yer alan ölümün, çocuklara kim tarafından ve ne şekilde anlatıldığı büyük önem taşıyor. Ölüm haberinin çocuğa mümkünse ebeveyni, eğer ebeveynler hayatta değilse sevdiği, güvendiği ve kendisine en yakın hissettiği kişi tarafından anlatılması gerektiğini belirten Deniz Yıldız, “Çocuğa yalan söylememek önemli, aksi halde gerçeği öğrendiğinde güven hissi sarsılabilir. Çocuğa, ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen kişinin artık gelmeyeceği basit bir dille anlatılmalıdır. ‘Ölüm’ kelimesini kullanmak çok önemli. Vefat etti ya da gitti gibi kavramların kullanılması, somut evredeki çocuğun kafasını daha çok karıştırır. Ölümü uykuya benzeterek anlatmak, özellikle küçük çocuklarda uykuda kendisinin de ölebileceği fikrinin gelişmesine ve bunun sonucunda uyku problemleri yaşamasına neden olabilir. Anne ve babasının uyumasından da huzursuzluk hissedebilirler. Ölen kişinin çocuğu yukardan izlediği, gördüğü şeklindeki yorumlar da çocuklarda tedirginliğe yol açabilir.” şeklinde ifade etti.

    “Açık ve güven verecek yanıtlar önemli”

    Durumu anlatacak olan kişinin tutum ve davranışları, çocuk açısından oldukça önemli. Çocuğun kendini ve duygularını ifade edebilmesi için abartılı tepkilerden kaçınması; çocuk anlatmak isterse ona alan açmasının gerekliliğine değinen Yıldız, “Bir yakınını kaybeden çocukta güvenlik endişesi oluşabilir. Çocuk, anne-babasının her zaman yanında olacağına dair inancını yitirir ve bir gün kendisinin de öleceği duygusuyla tanışır. ‘Siz de mi öleceksiniz? Ben de mi öleceğim?’ gibi soruları sıklıkla sorarlar. Bu sorulara, ‘Şu anda hepimiz sağlıklıyız, senin ve bizim için önümüzde uzun bir yaşam var. Şimdi, burada ve birlikte güvendeyiz’ düşüncesine yardımcı olacak, açık ve güven verecek yanıtlar önemli. Yakınını kaybeden çocukta öfke, saldırganlık, bebeksi tavırlar görülebilir. Bu durumun geçici olduğu bilinmeli ve anlayışlı, sabırlı davranılmalıdır. Yaşadığı üzüntüyü; oyun oynama, resim yapma, spor gibi etkinliklerle dışa vurmasına olanak sağlanmalı. Kaybedilen yakına ait fotoğraflar, eşyalar, anılar ortadan kaldırılmamalıdır. Ailenin kaybeden kişiyi hatırlayabileceği bir anı köşesi oluşturulabilir” dedi.

  • ABD, mahkum takası anlaşmasını yalanladı

    ABD, mahkum takası anlaşmasını yalanladı

    İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın, ABD’de tutuklu bulunan İranlıların serbest bırakılmasına ilişkin anlaşmaya varıldığına dair yaptığı açıklama ABD tarafından yalanlandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price basına yaptığı açıklamada, Abdullahiyan’ın açıklamasını “ailelerin acılarını artıran, acımasız bir yalan” olarak nitelendirdi. Price, “İran’da haksız yere gözaltına alınan üç ABD’linin serbest bırakılması için durmaksızın çalışıyoruz. Sevdiklerine kavuşana kadar durmayacağız” dedi.

    “Maalesef İranlı yetkililer bir şeyler uydurmaktan çekinmeyecek”

    Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından yapılan açıklamada da, Abdullahiyan’ın açıklaması yalanlanarak, “Maalesef İranlı yetkililer bir şeyler uydurmaktan çekinmeyecek ve son acımasız iddia Siamak Namazi, Emad Shargi ve Morad Tahbaz’ın ailelerinin daha fazla acı çekmesine neden olacak” denildi.

    “İran ile ABD mahkum takası konusunda geçtiğimiz günlerde bir anlaşmaya vardı”

    Abdullahiyan yaptığı açıklamada, “İran ile ABD mahkum takası konusunda geçtiğimiz günlerde bir anlaşmaya vardı. ABD tarafında da her şey yolunda giderse kısa süre içinde bir mahkum takası yapılacağını düşünüyorum. ABD mevcut durumda teknik koordinasyonlar üzerinde çalışıyor. Bizim tarafımızda her şey hazır” demişti.

    İran, yıllardır ABD’den bir düzineden fazla vatandaşının serbest bırakılmasını istiyor

    İran’da tutulan birkaç Amerikalıdan biri olan İran-ABD vatandaşı işadamı Siamak Namazi, 2016 yılında ABD hükümetiyle casusluk ve işbirliği yapmaktan 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İran-ABD vatandaşı olan işadamı Emad Sharghi, 2018’de bir teknoloji yatırım şirketinde çalışırken tutuklandı. İngiltere-İran-ABD vatandaşı olan çevreci Morad Tahbaz’da İran’da tutuklu bulunuyor.

    İran yıllardır ABD’den 7’si İran-ABD vatandaşı, 2’si ABD’de daimi ikametgahı olan İran vatandaşı ve 4’ü ABD’de yasal statüsü olmayan İran vatandaşı olmak üzere bir düzineden fazla İranlının serbest bırakılmasını istiyor.

    İran, insan hakları aktivistleri tarafından diğer ülkelerden tavizler koparmaya çalışmak için yabancı ülke vatandaşlarını tutuklamakla suçlanıyor. İran ise suçlamayı reddediyor.

  • ‘Malın, mülkün yalan olduğunu anladım’

    ‘Malın, mülkün yalan olduğunu anladım’

    Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki şiddetli depremlere Gaziantep’te yakalanan Abdullah Yılmaz, korku dolu anları gözyaşlarıyla anlattı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kardiyoloji servisinde tedavi gören ve deprem sonrası evi ağır hasar alan Yılmaz, ilk önce şiddetli bir sesin geldiğini ve ardından evin çok şiddetli sallandığını belirterek, “O esnada malın, mülkün yalan olduğunu anladım” dedi.

    “Saat 04.15 gibi birisinin beni dürttüğünü hissettim”

    Yılmaz, saat 04.15 gibi birisinin yanına gelip kendisini dürterek uyandırdığını belirterek, “Benim 3 çocuğum cezaevinde, onları ziyarete gittiğim için yoruldum ve erken yattım. Saat 04.15 gibi birisinin beni dürttüğünü hissettim. Çocuk dürtüyor sandım, kalkıp baktığımda etrafımda kimse yoktu diğer tarafa dönüp Kelime-i Şehadet getirip yattım ama tekrar dürtüldüğümü hissettim. Işığı yakmak için kalktım, tam ışığı yaktığım anda ‘gür gür gür gür’ sesi geldi. O esnada çocuğum üzerime atladı sonra hanım ayaklarımdan tuttu düşerim diye. O esnada ev gidip gidip geldi. Biz 30 saniye kadar sallandık. O anda malın, mülkün yalan olduğunu anladım” dedi.

    “Orada zenginle fakir aynı oldu”

    Deprem sonrası zengin ile fakirin bir olduğunu ifade eden Yılmaz, “Dışarıya attık kendimizi. Dışarıda karla karışık yağmur yağıyor, soğuk var, fırtına var. Çocuklar tir tir titredi. Allah kimseye vermesin. İnsanlar küçüğünü bilmiyor, büyüğünü bilmiyor. Saygısızlık, merhametsizlik, her türlü pislik, dolandırıcılık var insanlarda. Hak ettin ki Allah verdi bunları sana. İnsanlara ‘ kendine gel’ dedi. Kardeş kardeşe küs arkadaş arkadaşa küs, insanlar birbirine yardım etmiyor. Depremden sonra gittik camilerde sığındık, camiler de artçı depremlerden sonra sallanıyordu. Ben depremde her şeyin yalan olduğunu anladım. ‘Hani senin malın vardı? Hani tarlan vardı? Hani para için insanların kalbini kırıyordun? Hani servetin vardı? Ne oldu sana?’ Bir bardak çorba için hepimiz sıraya girdik. Orada zenginle fakir aynı oldu” diye konuştu.