Etiket: yarar

  • Adana kebabın bilmediğiniz faydaları!

    Adana kebabın bilmediğiniz faydaları!

    Adana’nın en ünlü yemeği olan, coğrafi işaretli ‘Adana kebabı’, uzun yılardır neredeyse tüm restoranlarda mevsim, soğan, ezme, kaşık ve tablacı salatasının yanı sıra kaşarlı mantar, cacık, humus, pişmiş soğan, biber, domates, fındık lahmacun, fındık pide, çiğ köfte gibi ürün ve mezelerle servis ediliyor. Adana kebabı, yanında servis edilen salatalar ile birlikte vücuda sağlık açısından ciddi katkılar sağlıyor.

    Adana kebap, glutatyon seviyesini de arttırıyor

    Vücudun ürettiği en güçlü antioksidan olan ve hastalıklara karşı direnç sağlayan glutatyon, belli yaşlardan sonra vücutta artık üretilmiyor ve birçok kişi dışarıdan glutatyon takviyesi alıyor. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, glutatyon seviyesinin Adana kebap ve yanındaki salatalar sayesinde arttığını söyledi.

    “Glutatyon seviyesi yaşla birlikte azalıyor”

    Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, “En güçlü antioksidan glutatyondur. Yaşla birlikte maalesef doğal olarak sentez edilen glutatyon seviyesi azalmaktadır. Özellikle 20 yaşından sonra her 10 yılda bir glutatyon seviyesinin yüzde 10 azaldığı literatürde yer almaktadır. Adana kebabın ham maddesi kırmızı ettir. Tarım ve Orman Bakanlığı Ulusal Gıda Kompozisyonu veri tabanına göre kırmızı et, glutatyonun öncüsü olan ve temeli olan aminoasitlerden, proteinlerden zengin olduğu için seviyeyi arttıran besinlerdendir” dedi.

    “Adana kebap glutatyon seviyesini arttırıyor”

    Adana kebabı ve salatalarının sağlığa çok ciddi faydası olduğunu vurgulayan Doğan, “Ayrıca Adana kebabın yanında servis edilen salatalarda, glutatyonun seviyesini arttıracak kükürt ve sülfürden zengin besinler vardır. Bunlar bizim çiğ tüketmeyi tavsiye ettiğimiz soğan, şalgam, turp ve teredir. Bunlar da zaten Adana kebabın yanında vardır. Adana kebap ve salataların yaşla birlikte azalan glutatyon seviyesini arttırabileceği ve sağlığımızı korumada, hastalıklara yakalanma riskini azaltacağını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

    “Adana kebap yiyenler bağışıklık kazanıyor”

    Kentte uzun yıllardır kebapçılık yapan Cihangir Korkmaz ise kebabın birçok vitamini barındırdığını belirterek şunları söyledi:

    “Adana kebabımız ve yanında servis ettiğimiz biberler, soğan, sarımsak ve turp inanılmaz şekilde vücudu destekliyor. Adana kebap yiyenler bağışıklık kazanıyor. Kışın kebap yiyenler daha fazla C vitamini alıyor ve hastalığa karşı korunuyor.”

  • Azı yarar fazlası zarar: Samandağ Biberi

    Azı yarar fazlası zarar: Samandağ Biberi

    Hatay’ın Samandağ ilçesinde yetişen Samandağ biberi son yıllarda oldukça popüler bir hale geldi. Özellikle kilo vermeye yarayan Samandağ biberi ilkbahar mevsiminden yaz mevsimine geçiş döneminde yetişiyor. Uzun, etli ve koyu renkli bir yapıya sahip olan Samandağ biberinin yararları saymakla bitmiyor.

    Diyetisyen Nesil, “Samandağ biberinin içerisinde bulunan kapsaisin maddesi bizim için oldukça kıymetli. Bibere acılığını veren kapsaisinin birçok faydası bulunmakta. Yapılan çalışmalar Samandağ biberinin içerisinde bulunan kapsaisin maddesinin metabolizmayı hızlandırdığını, vücutta tokluk hissi sağlayarak yağ doku oluşumunu engellediğini göstermekte. Ayrıca acısı, endorfin hormonu dediğimiz mutluluk hormonun da salgılanmasını sağlıyor. Böylece vücutta doğal bir ağrı kesici etkisi görülüyor. Yapılan çalışmalar kapsaisin maddesinin ağrılı romatizmaya da iyi geldiğini gösteriyor. Kanser Araştırmaları Amerikan Derneğine göre, kapsaisin prostat kanseri tedavisinde de etkili. Kanserli hücrelerin büyümesini engelleyerek, onlarla savaşıyor. Antioksidan içeriği yüksek olan Samandağ biberinin kalp hastalıklarında ve birçok kanser türünde önleyici ve koruyucu etkiye sahip olduğu da bilinmekte. C vitamini içeriği yüksek olan Samandağ biberi vücudun bağışıklık sistemini dengeliyor, güçlendiriyor. Özellikle soğuk kış aylarında grip nezle gibi hastalıkların başlangıcında koruyucu bir etkiye sahip” diye konuştu.

    Nesil, şöyle devam etti:

    “Samandağ biberini mide ve bağırsak hastalıkları olan kişilerin tüketmesini önermiyoruz. Midesinde reflü, gastirit ve ülser gibi rahatsızlığı olanlara ve hemoroid hastalarına acı biber iyi gelmeyecektir aksine sağlıklarını olumsuz etkileyecektir. Yeterli ve dengeli bir beslenme programında acı bibere yer vermek oldukça önemli. Tüketimde aşırıya kaçmamak da dikkat edilmesi gereken önemli konulardan bir tanesi. Günde 2-3 adeti geçmemeye özen gösterelim.”

    29 yıldır çiftçilik yapan Güney Saknılı, “Samandağ biberi, ata tohumu olduğu için çiftçinin kendi imkanları ile tohumunu elde edip fidesini de kendi yetiştirerek dikimini gerçekleştirdiği bir çeşittir. Tadı ve aroması budan dolayı diğer biber çeşitlerine göre farklılık göstermektedir. Samandağ biberi güzlük ve baharlık olarak iki farklı mevsimde yetişmektedir. Güzlük dikimi Ağustos ayının 20’sinden itibaren, baharlık dikimi ise Ocak ayının gelmesi ile başlamaktadır. Dikim yapılmadan önce toprağın hazırlanması için bazı uygulamalar gerekmektedir. Bunlardan birincisi, toprağı fungal hastalık ve zararlılara karşı solarizasyon yöntemi ile iyice dezenfekte etmektir. Dezenfekte işleminden sonra organik madde ve mineralleri katarak daha sonra dikimi gerçekleştirilir. Dikim işleminden sonra bitkinin ihtiyacı doğrultusunda bitkinin besin elementlerini ve zararlılarla mücadele ile ilgili gerekli uygulamaları gerçekleştirilir. Samandağ biberi, birçok ilden talep görmekte ve uzmanlar tarafından da önerilmektedir. Hastalıklarla mücadele konusunda ve zayıflama üzerinde etkisi olduğu bilinmektedir” dedi.

  • Ozon tedavisinin yararları

    Ozon tedavisinin yararları

    İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin Küçükkaya, destekleyici tedavi yöntemlerinden glutatyon uygulamaları ve ozon terapi tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Küçükkaya, ”Bu tedaviler hem bağışıklığı güçlendirir hem de vücutta detoks etkisi yapar” şeklinde konuştu.

    “Covid salgınıyla bağışıklığın değeri anlaşıldı”

    Sağlığın çok boyutlu ele alınması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Küçükkaya, “Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre sağlık ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Bu tanım ile sağlığın çok boyutlu olarak ele alınması gereken bir kavram olduğu vurgulanmaktadır. Son dönemlerde özellikle Covid-19’un da hayatımıza girmesiyle birlikte insanlar beden ve vücut sağlığının ne kadar önemli olduğunu, bağışıklığı korumanın ne kadar güçlü bir kalkan olduğunu; hasta olmadan da koruyucu sağlık hizmeti almanın önemli olduğunu fark etti” ifadelerini kullandı.

    “Vitamin, mineral ve aminoasit ihtiyacı kişiye özel planlanmalı”

    Vücudumuzun işlevini iyi yönetebilmesi için kişiye özel planlamalar yapılması gerektiğine değinen Uzm. Dr. Küçükkaya, “Vücudumuzun vitamin, mineral, aminoasit ihtiyacını bilinçsiz sanayileşme, genetiği değiştirilmiş besinler, su ve hava kirliliği gibi nedenlerden dolayı yediklerimizden ve içtiklerimizden tam olarak karşılayamıyoruz. Karşılansa dahi emilim bozukluğu, bağırsaklarımızda bulunan probiyotik dengesizliği gibi problemlerden dolayı yeteri kadar emilim her zaman gerçekleşemiyor. Bu nedenle vücudumuzun maksimum kapasitede çalışabilmesi için vitamin, mineral ve aminoasitlerin alınması kişiye özel planlanmalıdır. Bu planlamada kapsamlı anamnez ve fizik muayenesini takiben, vücudun klinik tablosunu ortaya çıkaran detayları kan-idrar-gaita tahlillerinden sonra kişiye özelleştirilmiş destekleyici ve /veya tedavi edici terapi protokolleri uygulanır” diye konuştu.

    “Glutatyon damar yolu ile alınabilir”

    Glutatyon tedavisinin vücuttaki glutatyon seviyelerini artırmaya yardımcı olan bir tedavi olduğunu ve bu tedavinin en yaygın yönteminin damardan glutatyon verilmesi olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Küçükkaya, “Glutatyon tedavisinde uygulanan IV terapi, damar yolu aracılığıyla vitaminlerin, minerallerin, aminoasitlerin ve antioksidanların doğrudan dokulara nüfus ettiği ve yüzde 90-100 emilim oranıyla (ağızdan mümkün olan emilim sadece yüzde 10-20’dir) bu maddelerin dokulara iletmenin hızlı ve etkili yoludur” dedi.

    “Vücuttaki kötü molekülleri etkisiz hale getiriyor”

    Uzm. Dr. Küçükkaya, “Glutatyon, vücudumuzda dolaşan tüm kötü molekülleri (serbest radikaller) toplayan ve onları etkisiz hale getiren bir kükürt kimyasal grubu içerir. Vücutta bulunan serbest radikaller ve reaktif oksijenin yok edilmesini sağlar. Glutatyon güçlü bir antioksidandır, damar yolu ile alındığından doğrudan kana karışmaktadır. Bu şekilde vücutta bulunan serbest radikaller ile hızlı bir şekilde savaşmaya başlar. Böylece vücut hücrelerini koruması da sağlanmış olur” şeklinde konuştu.

    “Ozon terapi cilde faydalıdır”

    Ozon terapide ise farklı yöntemlerin kullanıldığını dile getiren Uzm. Dr. Küçükkaya, şunları söyledi:

    “Ozon terapi ise ozon molekülü sayesinde oksijenin dokular tarafından daha iyi kullanımını sağlar, bağışıklık sistemini harekete geçirir. Dolayısıyla, vücudun kendi antioksidanları ve serbest radikallere karşı savaşan koruyucu hücrelerini de aktive eder. Ozon terapi, yaşlanmayı önleyici etkilerin yanı sıra fiziksel dayanıklılığı ve yaşam kalitesini önemli ölçüde arttırır. Cildin de kendisini yenilemesini sağlar.”

    “Fiziksel dayanıklılığı artırır”

    Ozon tedavisinin faydalarını anlatan Uzm. Dr. Küçükkaya, “Stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk durumlarında kişilere uygulanan Ozon (O3) tedavisi çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu sayesinde oluşan genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular özellikle bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar, çünkü ozon fiziksel dayanıklılığı artırmaktadır” dedi.

    “Kanser hastalarında tercih edilebilir”

    Kanser hastalarında da ozon tedavisinin tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılı olduğunu belirten Uzm. Dr. Küçükkaya, “Burada ozon, düşük dozlarla immun sistem (bağışıklık sistemi) aktivasyonunda kullanılmaktadır. İmmun hücreler (örneğin lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler, lenfositler ve natural killer hücreler-katil hücreler) sitokin olarak adlandırılan haberci proteinleri üretmek için ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır, bu aynı zamanda vücudun genel direncinin ve zindeliğinin artmasına katkıda bulunur. Ozon, kemoterapi seanslarında kullanılan ilaçların etki mekanizmalarını artırıcı özellik gösterebilmektedir. Enflamasyonlu (iltihaplı) bağırsak hastalıklarında özellikle erken dönemde, Ozon gazının rektal insüflasyonu şeklinde yapılan lokal uygulamanın çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Huzursuz (irritable) bağırsak sendromu, spastik kolon ve diğer kolit durumlarda da faydalı etkisi mevcuttur. KOAH ve diğer kronik solunum hastalıklarında ozon tedavisinin doku oksijenasyonunu artırdığı için hastaların hareket performansını ve dokusal oksijen azlığını kısmi düzelttiği belirtilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.