Etiket: yargı

  • Sendikalı işçinin yargı zaferi

    Sendikalı işçinin yargı zaferi

    Bursa’da, çalıştığı iş yerinde sendika temsilcisi olan İ.K., sendikal faaliyette bulunduğu gerekçesiyle amirleri tarafından toplantıya çağrıldı. Konuşulanları cep telefonuyla kayıt altına aldığı öne sürülen işçi için polis çağrıldı. İşveren, davacının iş akdinin davranışlarının güvensizliğe sebep olması sebebiyle şüpheden dolayı feshettiğini bildirdi. Hayatının şokunu yaşayan mağdur işçi, İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu.

    Bursa Emniyet Müdürlüğünde incelenen cep telefonundan toplantıya dair herhangi bir kayda rastlanmadığını öne süren davacı işçi, ‘şüphe’ gerekçesiyle işten çıkarıldığını, işverence geçerli bir sebeple dayanılmadan tesis edilen iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğine ve işe iadesini talep etti. Fesih sendikal sebeple yapıldığından 6356 sayılı yasanın 25/5. maddesi uyarınca işe iadeye bağlı olmaksızın ve aynı maddenin 4. Fıkrası uyarınca 2 yıllık ücretinin tutarında tazminatın belirlenmesini istedi. Kararın netleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için doğacak 4 aylık ücret ve diğer hakların ödenmesini, ayrıca yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etti.

    Davalı şirket avukatı işçinin, toplantıda kayıt alarak güvensizliğe yol açtığını ileri sürdü. Mahkeme, davanın reddine hükmetti.
    Kararı davacı istinafa götürdü. Bursa BAM 12. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda; şüphe feshinin, işverenin işçisinin suç işlediği veya iş sözleşmesine esaslı şekilde aykırı davrandığını ispatlayamadığı veya henüz ispatlayacak durumda olmadığı hallere özgü istisnai nitelikte bir fesih türü olduğu hatırlatıldı. Ciddi ve önemli olayların haklı kıldığı giderilemeyen şüphenin; güvenin yoğun olduğu iş ilişkisinde, işverenin o işçiden beklediği iş görme fiili ifadesini anlamsız hale getirdiği vurgulandı.

    Kararda şöyle denildi:
    “Dosya geneli itibariyle, davacının TİS yapma yetkisi almış olan sendikanın iş yeri temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır. Feshe dayanak yapılan olayın 24.09.2019 tarihinde iş yerinde gerçekleşen toplantı esnasında, işveren yetkilileri tarafından davacının cep telefonu ile ses kaydı aldığı iddia edilerek, hemen o anda telefonu elinden alındığı, sonrasında polis çağrılmış, telefon polise teslim edilmiş ve sonrasında tarafların ifadeleri alınmıştır. Davacıya isnat edilen eylemin davacı tarafından kabul edildiğine dair bir beyanı dosya çerçevesinde bulunmamaktadır. Kolluk birimleri tarafından davacının telefonu soruşturma çerçevesinde incelenmiş ve içerisinde herhangi bir ses kaydına rastlanılmadığı tespit edilmiştir. Davacının ses kaydı aldığına dair tanık K.A.’nın çelişkili beyanı haricinde bir delil dosya çerçevesinde bulunmamakta olup, şüpheyi haklı kılan bir vakıayı davalı işveren ispatlayamamıştır. Dolayısıyla davacı iş akdinin feshi, haklı ve geçerli bir nedene dayanmamaktadır. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.”

  • İsrail’de yargı reformu protestoları

    İsrail’de yargı reformu protestoları

    İsrail genelinde Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin tartışmalı yargı reformu protestoları sürüyor. Ülkede Bat Yam’da dahil olmak üzere Kfar Saba, Be’er Sheva, Efrat, Netanya, Herzliya ve Beit Shemesh, Hayfa, Kudüs, Herzliya, Ramat Hasharon, Kiryat Tebon, Kfar Saba, Rehovot, Nes Tsiuna, Ra’anana, Beersheba ve Holon’da protesto gösterileri düzenlendi. Gösterilerde binlerce İsrailli, ellerindeki İsrail bayrakları ile Netanyahu hükümetinin “yargıyı zayıflatma” girişimlerine tepki gösterdi.

    İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile ABD’nin yasayı erteleme ve müzakere etme çağrılarına rağmen Yüksek Mahkeme’nin yetkilerinin sınırlandırılmasını, meclisin mahkeme kararlarını geçersiz kılmasını ve yargının hakimlerin seçimi üzerindeki etkisinin azaltılmasını içeren reformun yasalaşması için mecliste yapılacak 3 oturumda da onay alması gerekiyor.

    İsrail’in yazılı bir Anayasası bulunmazken, Yüksek Mahkeme en yüksek yargı merci olarak görev yapıyor. İsrail’de devletin işleyişine, yönetimi ile insan hak ve özgürlüklerine ilişkin “temel yasalar” bulunuyor. Yüksek Mahkeme, Anayasa taslağı olarak kabul edilen “temel yasalara” aykırı olduğu gerekçesiyle meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisine sahip.

  • “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, demokrasinin herkes için geçerli bir kural olduğunu belirterek, “Demokrasiyi büyütürsek, geliştirirsek, derinleştirirsek hepimiz mutlu olacağız. Sonuçta bir parti gelecek, ülkeyi yönetecek. Ama demokrasi içinde yönetecek, insan haklarına saygı duyacak. 19 yıl geçmiş, hala insan haklarını düşünüyorlar. Allah bunlara akıl fikir versin. Sanıyorlar ki, ‘İnsan haklarını yeniden tesis edeceğiz’ Yeniden toplantı yapacağınıza bu konuda dünya kadar yayın var. Birleşmiş Milletler’e bakın, görürsünüz insan haklarını. Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi’ne bakın, görürsünüz insan haklarını. Ama bunların dünyadan haberleri yok” dedi.

    Kılıçdaroğlu, Niğde ve Nevşehir başta olmak üzere çok sayıda ilde patates üretimi yapıldığını anımsatarak, Ekim-Kasım döneminde patates hasadının gerçekleştirildiğini, sadece sözünü ettiği iki ilde çiftçinin, 400-500 bin ton patatesi 4 aydır depolarda tuttuğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Üretici, bu ürünlerini, borçlarını ödeyebilmek için satmak istiyor. Tarım Kredi Kooperatifleri, patates üreticilerinin sorunlarına eğilmeli” diye konuştu.

    ‘EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ’

    Kılıçdaroğlu, eğitimde yeterli öğretmen ataması yapılmadığını vurgulayarak, “Eğitimde tasarruf olmaz. Bizim çocuklarımız gidiyor. İyi eğitilen bir çocuk, gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her alanda iyi katkılar yapar. Eğitim sınıf atlatıyor. Eğer bir ülkede eğitim çok iyi olursa, katma değeri yüksek ürün üretme şansımız çok daha yüksek olur. Sanatta, kültürde, bilimde, her alanda ileriye doğru gitmiş oluruz. O nedenle eğitim için her türlü fedakarlığı nasıl anne babalar yapıyorsa, iktidarın da aynı fedakarlığı yapması lazım. Onlar başka yere yapacakları harcamayı, eğitime yapsınlar. Kanal İstanbul için inat edeceğine, eğitim için inat et. ‘Eğitimi düzelteceğim, birleştirilmiş sınıflar garabetini kaldıracağım, her evde her okulda internet altyapısı olacak’ de ve kaynağı buraya harca. Hepimiz de seni alkışlayalım. Sen kaynağı harcadın da biz karşı mı çıktık?” ifadelerini kullandı.

    ‘EBA’YA ERİŞEMEZKEN NASIL SINAVA ALINACAKLAR?’

    Ülkedeki öğretmen açığının, Milli Eğitim Bakanlığına göre 107 bin, Sayıştay raporuna göre ise 138 bin 393 olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 6 milyon öğrencinin EBA’yı etkin kullanamadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “2 milyon 658 bin öğrenci EBA’ya erişemezken nasıl sınava alınacaklar?” diye sordu.

    Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, Çin’den bedava alındığı açıklanan 1 milyon doz Covid-19 aşısının, Devlet Malzeme Ofisine (DMO) bir şirket üzerinden doz başına 12 dolardan olmak üzere 12 milyon dolara satıldığı iddiasını geçen haftaki konuşmasında sorduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili Bakan Koca’ya doğru bilgi verilmediğini kaydetti. Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervine ilişkin sorularını da anımsattı.

    ‘YARGI BAĞIMSIZ OLACAKSA DOKUNULMAZLIĞI KALDIRIN’

    Daha sonra yargı bağımsızlığını eleştirip, milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi için Türkiye’de yargı bağımsızlığının olması lazım. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın. Bir milletvekilinin dokunulmazlığı, bir kişinin iradesine terk edilemez. Bir kişi ortaya çıkıp ‘senin dokunulmazlığını kaldıracağım’ diyemez. Dediği andan itibaren milli iradeye ihanet etmiş demektir. Sen bir kişinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyorsan dosya geldiğinde bakarsın, incelersin, elini kaldırırsın veya kaldırmazsın. Talimatla el kaldırıp, el indiriyorsanız orada milli irade yok demektir. Milli iradeye hakarettir” ifadelerini kullandı.

  • Eşinin maaşını beğenmeyen kadın için flaş karar

    Eşinin maaşını beğenmeyen kadın için flaş karar

    Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kendisini çalışmaya zorlayan kocasını, ‘Maaşın düşük, yetersiz para kazanıyorsun’ diyerek hor gören kadını ağır kusurlu saydı. Yüksek Mahkeme, kadının bu sözlerinin kocanın kişisel haklarına saldırı niteliğinde ve tazminat sebebi olduğuna hükmetti.

    Geçimsizlik yaşayan çift Aile Mahkemesi’ne müracaat ederek karşılıklı boşanma davası açtı. Davacı erkek, ‘güven sarsıcı davranışlarda bulunmak’la suçladığı eşinin sürekli, ‘Sen yeterli para kazanamıyorsun’ diyerek kendisini hor gördüğünü, küçük düşürdüğünü öne sürdü. Davalı – karşı davacı kadın da eşinin kendisine şiddet uyguladığını öne sürdü.

    Mahkeme, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının davasının reddine, erkeğin davasının kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verdi.

    Kadın kararı istinafa götürünce devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi, tarafları eşit kusurlu buldu. Bölge Adliye Mahkemesi’nin bu kararını ise davacı koca temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

    “Kadın kocasının kişisel haklarına saldırmıştır”

    Kararını açıklayan Daire, eşinin maaşıyla dalga geçen kadının ağır kusurlu olduğuna hükmetti.

    Kararda şöyle denildi:

    “Erkeğe kusur olarak yüklenen fiziksel şiddet vakıasından sonra tarafların barıştıkları ve evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmakta olup bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği ortadadır. Bununla birlikte davacı-davalı kadının birden fazla erkekle güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, yeterli para kazanamadığını söyleyerek erkeği aşağıladığı, hor gördüğü, davalı-davacı erkeğin ise kadını kapıcılık yapmaya zorladığı anlaşılmaktadır. Tarafların kusurlu davranışları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda kadının erkeğe göre daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-davalı kadın ağır kusurludur. Ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası hükmedilemez. O halde kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Kadın daha ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davalı-davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 koşulları oluşmuştur. O halde davalı-davacı erkek lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile bozulmasına karar verilmiştir.”

  • CHP Bursa Koza Han’daki çalışmaları yargıya taşıyor

    CHP Bursa Koza Han’daki çalışmaları yargıya taşıyor

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, Koza Han’da yapılmak istenen zemin restorasyonu ile dokunun değiştirilmek istenmesine tepki gösterdi.

    Osmangazi İlçe Başkanı Metin Yılmaz, Nilüfer İlçe Başkanı Fırat Yılmaz ve Gürsu İlçe Başkanı Haşim Öztürk ile il yöneticilerinin eşlik ettiği Koza Han ziyaretinde, bu tarihi hanın 1491’de daha Amerika kıtası keşfedilmemişken Bursa’da kurumsal ticaret merkezi olarak hizmete açıldığını hatırlatan Karaca, şöyle konuştu:

    “Burası 5 asır boyunca tarihin ve ticaretin merkezi olmuştur. 5 asır boyunca tarihi dokusunu korumuştur. Ta ki AKP iktidarına kadar. Ülkenin doğasına, suyuna, havasına, yeşiline bakış açısını çok iyi bildiğimiz AKP iktidarı tarihi handa maalesef bu tabloyu yaşatıyor. Burası Amerika kıtası keşfedilmeden önce kurumsal ticaret yapılan bir merkez. 5 asrı aşkın zaman tarihi dokusunu korumuş, İngiltere kraliçesine dahi ev sahipliği yapmıştır. Gördüğümüz bu mekanda İngiltere kraliçesine BTSO yemek vermiştir. AKP iktidarının zaten tarihe ve doğaya bakışını biliyoruz. Onların Galata Kulesi’ni nasıl restore ettiklerini biliyoruz. 2000 yıllık Roma tiyatrolarına mutfak mermeriyle yaptıkları restorasyonlar aklımızdan çıkmazken şu an bu tabloyu hepimiz görüyoruz.”

    TARİH, TARİHİ DİZİYE SPONSORLUKLA KORUNMAZ

    Osmanlı dönemini anlatan dizilere sponsorluk yapan AKP’li belediyelerin gerçekten tarihe sahip çıkması gerektiğini kaydeden Karaca, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Burada sorumluluk kimde bilmiyorum. Vakıflar Müdürlüğü mü alıyor yoksa Büyükşehir Belediye Başkanı mı? Biz de aynı saatte geldik. Biraz önce sayın Büyükşehir Belediye Başkanı da buradaydı. O da açıklama yaptı. Restorasyonu onlar mı yapıyor, kendisi mi sahipleniyor yoksa topu başka bir yere mi atıyorlar onu bilmiyorum. Ama şu nettir. Bu tarihi hana kıymayın. Biz bu yanlış restorasyonun durdurulması için idare mahkemesinde yürütmeyi durdurma davası açacağız. Dilekçemizi hazırladık. Hemen götürüp dilekçemizi teslim edeceğiz. Sadece tarihi dizilere sponsorluk yapmakla tarihe sahip çıkmayalım. Burada ticaret yapan esnaflarımızın görüşleri alınmalı. Ama 5 asırlık bir hana bu reva görülmemeli. Burası tipik bir AKP tipik bir AVM anlayışıyla restore edilmeye çalışılıyor. 5 asırlık bir hana bu restorasyon yakışıyor mu? Kimden görüş aldılar bunu nasıl yapıyorlar anlamıyorum. Buna dur demek için Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne gerekiyorsa yapacağız.”

  • Yargıda “e-Duruşma” dönemi başladı

    Yargıda “e-Duruşma” dönemi başladı

    Türkiye’de avukatların bulundukları yerlerden duruşmaya video konferansla katılmalarını sağlayan “e-Duruşma” uygulaması, Ankara Batı Adliyesi 1. Tüketici Mahkemesinde görülen duruşmayla başladı.

    Adalet Bakanlığı, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde yer alan, avukatların hukuk mahkemelerinde taraf oldukları duruşmalara video konferansla katılmalarını sağlayan “e-Duruşma”, ilk kez Ankara Batı 1. Tüketici Mahkemesinde görüldü.

    Taraf avukatı duruşmaya, elektronik imza yöntemiyle kimlik doğrulaması yaptıktan sonra bürosundan bağlandı. Mahkeme salonuna kurulan ekranda, avukat ve salonun görüntüsü yer aldı.

    – “e-Duruşma” nasıl yapılacak”

    Yazılımı ve geliştirmesi Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğünce yapılan e-duruşma sistemi ile avukatlar, farklı şehirlerdeki duruşmalarına video konferans yöntemiyle katılabilecek.

    Avukatlar, “UYAP Avukat Portalı” üzerinden “Duruşma Sorgula” menüsünden sorgulama yaptıktan sonra duruşmadan 24 saat öncesine kadar gerekçesini de yazarak ilgili mahkemeye “e-Duruşma” talebi gönderecek.

    Hakimin UYAP üzerinden talebi kabul etmesinden sonra duruşmaya portal üzerinden katılabilecek. Avukatlar, uygulama aracılığıyla bağlandıkları duruşmalarda cübbe giymek zorunda olacak.