Etiket: Yargıtay

  • HDP’nin savunması Yargıtay’da

    HDP’nin savunması Yargıtay’da

    Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatma davası savunmasını Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in savunmayı inceleyip, 1 ay içinde mütalaa vermesi bekleniyor.

    HDP, açılan kapatma davası kapsamında, 5 Kasım’da AYM’ye savunma verdi. AYM, kapatma davası savunmasını bugün Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in savunmayı inceleyip, 1 ay içinde esas hakkındaki mütalaasını vermesi bekleniyor. Bu sürecin ardından AYM raportörünün hazırlayacağı esas hakkındaki rapor, mahkeme üyelerine dağıtılacak. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın belirleyeceği günde üyeler bir araya gelerek, kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. Kapatma davasını, 15 kişiden oluşan AYM heyeti 3’te 2 oy çoğunluğuyla karara bağlayacak.

    Yüksek mahkeme, partinin temelli kapatılmasına, hazine yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına hükmedebilecek. Temelli kapatılma kararı verilmesi halinde eylemleri ile partinin kapatılmasına neden olan isimler, 5 yıl süreyle siyasi yasaklı hale gelecek. Bu isimler, bir başka partinin kurucusu ve üyesi olamayacak.

  • Şans oyun oynamak boşanma sebebi sayıldı

    Şans oyun oynamak boşanma sebebi sayıldı

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bilgisayar başında çok vakit geçirip, şans oyunu oynayarak evini ihmal eden kocayı kusurlu buldu.

    Eşinin evini ihmal ettiğini öne süren kadın Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtı. Mahkeme, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, taraflardan herhangi birine kusur yüklemedi. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğuna, tarafların boşanmalarına, kadının tazminat taleplerinin reddine, kadın lehine yoksulluk nafakasına ve kadının ziynet alacağı davasının kabulüne karar verdi.

    Kararı her iki taraf da istinafa götürdü.  Bölge Adliye Mahkemesi, davacı kadının, kaynanasının koluna çimdik attığı, erkeğin ise kendi annesinin kadının boğazından tutarak darp ettiği ve evden kovduğunu öğrenmesine rağmen sessiz kaldığı, böylece tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmetti.

    Karar davacı tarafından temyiz edilince bu kez devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan Yüksek Mahkeme; evini ihmal eden kocayı kusurlu buldu. Kararda; kocanın bilgisayar başında çok vakit geçirerek şans oyunu oynayan kocanın boşanma davasında ağır kusurlu olduğu belirtildi.

    Kararda; “Aile Mahkemesi’nin bir kusur yüklemeden tarafları eşit kusurlu kabul ederek davanın kabulüne karar verdiği, erkeğin kusur yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığı gibi bölge adliye mahkemesi kararını da temyiz etmeyerek bölge adliye mahkemesince yüklenen kusurunun kesinleştiği ortadadır. Bu kusurun yanında davacı kadına hakaret ettiği ve şans oyunları oynamak için bilgisayarda fazla vakit geçirerek birlik görevlerini ihmal ettiği bu haliyle erkeğin tam kusurlu, kadının ise kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekir. Hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı.

  • Yargıtay’dan emsal fazla mesai kararı

    Yargıtay’dan emsal fazla mesai kararı

    Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, milyonlarca özel sektör çalışanını yakından ilgilendiren bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme; fazla mesai hesabında çalışanın kullandığı bilgisayar log kayıtlarının da (açılış kapanış saatleri) delil olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmetti.

    İş Mahkemesi’ne başvuran özel sektör çalışanı, 1989 – 2013 yılları arasında hak ettiği fazla çalışma ücretlerinin ödenmesi talebiyle dava açtı. Davalı şirket avukatı ise zamanaşımı iddiasında bulundu. Davacının her gün ve teftiş döneminde 09:00 ila 22:00-23:00 saatleri arasında çalışmasının kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Davacının tabi olduğu yönetmelik gereğince yıllık 270 saatlik fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğunu ve davacıya 2011-2014 yıllarına ilişkin yıllık 270 saati aşan fazla çalışmasının karşılığı ücretlerin davacıya ödendiğini beyanla, davanın reddini savundu. Mahkeme; davanın kısmen kabulüne hükmetti. Temyiz edilen karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nce bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada Mahkeme; davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı şirket avukatı kararı temyiz edince bu kez devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    “Bilgisayar ne zaman açılıp kapanmış baktınız mı?”

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay, davacının ofisteki işyeri bilgisayarının hangi saatlerde açılıp kapandığına bakılması gerektiğine hükmetti. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Davacının çalıştığı şubeden, çalıştığı dönemler itibariyle kullandığı bilgisayarların açılış kapanış saatlerini gösterir kayıtlar tespit edilmeli. Gerektiğinde bilirkişiye yerinde inceleme yapma yetkisi de verilerek, işyeri giriş çıkış ile bilgisayar kayıtları, varsa mesai formları ve emsal dava dosyalarındaki tespitlerle örtüştüğü noktada davacı tanıklarının beyanları ile birlikte değerlendirilmeli. Yeniden rapor alınmalı ve sonucuna göre usuli kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekir. Raporun hazırlanması esnasında log kayıtlarının dosyada bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemece daha sonra alınan 05.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise 28.01.2011-03.12.2013 tarihleri arasında log kayıtlarının dosyaya getirildiği, log kayıtlarının bulunduğu dönemlerde log kayıtlarına göre, 24.12.2010-27.01.2011 tarihleri arasında ise log kayıtlarının bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu halde mahkemece 05.01.2021 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda log kayıtlarına göre hesap yapılan dönem yönünden herhangi bir indirim yapılmaksızın, tanık beyanlarına dayanan dönem yönünden ise uygun bir indirim yapılarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde log kayıtları incelenmeksizin hazırlanan rapor doğrultusunda karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Yargıtay’dan Kadir Şeker kararı

    Yargıtay’dan Kadir Şeker kararı

    Konya’da, sevgilisi Ayşe Dırla’yı dövdüğü öne sürülen Özgür Duran’ı, engel olmak isterken kalbinden bıçaklayıp, öldürdüğü gerekçesiyle 12,5 yıl hapse çarptırılan 20 yaşındaki Kadir Şeker  için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, verilen cezanın yüksek olduğunu belirterek, 1’inci Ceza Dairesi’nde cezanın bozulmasını istedi.

    Konya’nın Selçuklu ilçesinde geçen yıl 5 Şubat akşamı Piri Reis Parkı’nda Özgür Duran’ın sevgilisi Ayşe Dırla’yı dövdüğü gerekçesiyle olaya müdahale etmek isteyen Kadir Şeker, çıkan arbedede Duran’ı bıçaklayarak öldürdü. Olay sonrası gözaltına alınan Şeker, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Şeker, ‘kasten adam öldürme’ suçundan yargılandığı 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada ömür boyu hapse çarptırıldı. Suçun ‘haksız tahrik’ altında işlendiği gerekçesiyle ceza, önce 15 yıla ardından Şeker’in duruşmadaki iyi hali göz önünde bulundurularak 12,5 yıla indirildi.

    Cumhuriyet Savcılığı, gerekçeli kararın açıklanmasının ardından Konya Bölge Adliye Mahkemesi’ne ‘haksız tahrik’ indiriminin en üst sınırdan uygulanması gerektiğini bildirerek, itirazda bulundu. Kadir Şeker’in avukatları da karara itirazda bulunup, olayın meşru müdafaa olduğunu belirtti. Avukatlar tarafından Konya Bölge Adliye Mahkemesi’ne sunulan itiraz dilekçesinde, Kadir Şeker bir kadına yardım etmek isterken meydana gelen olayın, meşru müdafaa sınırları içinde gerçekleştiği belirtildi. Mahkeme, meşru müdafaayı kabul etmeyecek olsa bile meşru müdafaa sınırlarının aşılması maddesi uygulanarak, Şeker’in beraatine ve tahliye edilmesine karar verilmesi talep edildi.

    Özgür Duran’ın avukatları da karara itirazda bulundu. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi’nce hapis cezası onaylanıp, itirazlar reddedilerek, dosya Yargıtay’a gönderildi.

    YARGITAY CEZAYI FAZLA BULDU

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, verilen cezanın yüksek olduğunu belirterek, 1’inci Ceza Dairesi’nde cezanın bozulmasını istedi. Kadir Şeker’in avukatı Emrah Daylan, ”Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Kadir Şeker’e verilen 12,5 yıl hapis cezasının yüksek olduğunu belirterek, 1’inci Ceza Dairesi’ne kararın bozulmasını istedi. Bizler 1’inci Ceza Dairesi’nin vereceği kararı bekliyoruz” dedi.

  • Yargıtay’dan emsal karar! Tazminatsız kovuldu

    Yargıtay’dan emsal karar! Tazminatsız kovuldu

    Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, iş saatleri içinde işverenin adını kullanarak kendi adına ticaret yapan satın alma sorumlusunun kıdem tazminatı ödenmeden işten çıkartılması gerektiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme, mesai saatleri içerisinde işverenin adını kullanarak kendi namına iş yapan satın alma sorumlusunun, sadakat borcuna aykırı davrandığına dikkat çekti.

    Özel bir şirkette satın alma sorumlusu olarak çalışan genç, mesai saatleri içerisinde kendi namına ticaret yaptığı iddiasıyla tazminatsız kovuldu. İş Mahkemesi’nin kapısını çalan satın almacı, işten çıkarılmadan önce zorunlu olarak izne gönderildiğini, izin bitimi sonrasında iş akdine son verildiğini, ne kendi ad ve hesabına ne de davalı şirket ismini kullanarak, kendi nam ve hesabına ticaret yapmadığını öne sürdü.

    Hiçbir surette işverenin güvenini kötüye kullanmadığını, doğruluğa ve bağlılığa uymayan bir davranışının da bulunmadığını iddia ederek; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, talep etti.

    Davalı işveren ise şirketin izni dışında başka bir iş yapamayacağını, başka bir işyerinde çalışamayacağını, müşterilerden borç alamayacağını, menfaat temin edemeyeceğini, ayni ve maddi yarar sağlayamayacağını iddia etti. Davacının bu düzenlemelere aykırı davrandığını, işçinin işverene karşı sadakat, doğruluk ve özenle iş görme borcu olup, davacı tarafından bunun açıkça ihlal edildiğini, davacının fazla mesai dahil tüm ödemeleri yazılı delil ile sabit olduğunu, dile getirdi.

    Mahkeme; davalı işverence yapılan feshin geçerli nedene dayalı fesih olduğu, bu nedenle davacının kıdem ihbar tazminatlarına hak kazandığı ve ödenmeyen ücret alacakları da bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı işveren kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, İş Mahkemesi kararını yerinde buldu. Davalı bu kez kararı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, çalıştığı işyerinde işverenin adını kullanarak kendi nam ve hesabına ticaret yapan işçiyi haksız buldu.

    Kararda şöyle denildi: “Yapılan incelemede davacının işveren adına avokado satın aldığı, başka bir firmaya satış yaptığı ve ödemenin işveren tarafından yapılacağını söylediği, ancak kendi hesabından 22 gün sonra ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Bu olaydan sonra davacının kendi hesabına ticaret yaptığı başka kişiler olup olmadığının araştırıldığı ve davacının zaman zaman kendi hesabına ticaret yaptığının tespit edildiği sabittir. Davacının sabit olan bu eylemi; hem taraflar arasında geçerli olan iş sözleşmesi hükümlerine, hem işyeri yönetmeliği hükümlerine, hem de işçinin sadakat borcuna aykırılık teşkil etmektedir. Açıklanan nedenle, davalı işverence yapılan fesih işlemi haklı nedene dayandığından kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine, yazılı şekilde kabulü hatalıdır. Temyiz olunan İş Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

  • Emsal karar: Hesap açma kapama ücreti yasal mı?

    Emsal karar: Hesap açma kapama ücreti yasal mı?

    Milyonlarca tüketiciyi yakından ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bankaların hesap açma ve kapama işlemleri ile hesap cüzdanı yazdırma işlemlerinden herhangi bir ücret alamayacağına hükmetti.

    Yıllardır kullanmadığı banka şubesini kapattıran tüketici, bankanın bu hizmet karşılığında para istemesiyle hayatının şokunu yaşadı. Bankaya istediği 10 lirayı ödeyen tüketici, Tüketici Hakem Heyeti’nin yolunu tuttu. Heyet, tüketicinin talebini reddetti. Hukuksuzluğun peşini bırakmayan tüketici, bu kez 1. Tüketici Mahkemesi’nin kapısını çaldı.

    Tüketici Hakem Heyeti kararının iptal edilmesini talep eden tüketici, banka tarafından tahsil edilen hesap işletim, hesap özeti, revizyon, aidat, yarı yıl veya benzer adlarla yapılan ücret kesintilerinin iadesini talep etti.

    Mahkeme; davalı banka tarafından finansal tüketicilerden alınacak ücretlere ilişkin usul ve esaslar hakkındaki yönetmeliğindeki, ‘Hesap açma ve kapama işlemleri ile hesap cüzdanı yazdırma işlemlerinden herhangi bir ücret alınamaz’ düzenlemesine dikkat çekti.

    Davacıdan hesap kapama ücreti adı altında tahsil edilen 10 TL’nin yasal olmadığına hükmetti.

    EMSAL NİTELİĞİNDE KARAR

    Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebini değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dava dosyasını Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne gönderdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan 11. Hukuk Dairesi, bankayı haksız buldu.

    Kararda şöyle denildi:

    “Hesapla ilgili incelenmesi gereken hesap hareketleri kapsamının geniş olması göz önüne alınarak, özel bilgiyi gerektiren uyuşmazlık konusunda bilirkişi görüşü alınmaksızın eksik inceleme ve hatalı, değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

    Bilirkişi, ya sadece özel veya teknik bilgiyi mahkemeye iletir veya bu bilgileri, vakalara uygulamak suretiyle varmış olduğu sonuçlara işaret eder yahut da özel veya teknik bilgilerden hareket ederek vakaların tespiti biçiminde beliren bir işlevi yerine getirir.

    Hakimin dosya içindeki belgeleri inceleyerek, maddi vakayı belirlemesi ve buna göre doğru hukuki değerlendirme yaparak sonuca varması yetki alanındadır. Somut olayda hesap kapama ücretinin belirlenmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirmediği için bilirkişiden rapor alınmasına da gerek bulunmamaktadır.

    Tüm bu nedenlerle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğinden söz edilemez. Bu durum karşısında karara yönelik kanun yararına temyiz isteminin reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma talebinin reddine oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Milyonları ilgilendiriyor! Yargıtay’dan tüketicilere müjde

    Milyonları ilgilendiriyor! Yargıtay’dan tüketicilere müjde

    Milyonlarca tüketiciyi yakından ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartların kesin olarak hükümsüz olduğuna karar verdi.

    Yıllarca hayalini kurduğu daireye, bir bankadan kullandığı konut kredisiyle sahip olan tüketici, hayatının şokunu yaşadı. Bankanın, haksız şart koyduğu sözleşme ile sıkıntı yaşayan tüketici, mahkemenin yolunu tuttu. Tüketici Mahkemesi, davanın kabulü ile; davacının davalı bankaya 284 bin lira borçlu olmadığının tespitine, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı lehine tesis edilen ipoteğin fekkine karar verdi. Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuruldu. Bölge Adliye Mahkemesi, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, incelenen mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığından kaldırılmasına, dosyada yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından davanın reddine hükmetti. Karar davacı avukatı tarafından temyiz edildi.

    Yargıtay 3. Hukuk dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş olup anılan kanun maddesinde ‘Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı, diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür’ denilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; 0953 yevmiye numaralı, Tapu Müdürlüğünce düzenlenmiş olan ipotek senedinin ‘sözleşme şartları’ başlıklı bölümün 1. maddesi, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğindedir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar doğru olduğundan bölge adliye mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yerinde olmayan gerekçe ile davalının istinaf başvurusu kabul edilerek kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kararın oy birliği ile bozulmasına hükmedilmiştir.”

  • Yargıtay o sözleri boşanma sebebi saydı

    Yargıtay o sözleri boşanma sebebi saydı

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, “Sen ancak benim paramla varsın, ben yoksam hiçsin” ifadesinin eşini aşağılamak anlamına geldiğini ve haklı boşanma sebebi olduğuna hükmetti.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift, karşılıklı boşanma davası açtı. Aile Mahkemesi, erkeğin davasını kabul etti. Davalı – karşı davacının kararı temyiz etmesiyle devreye giren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı.

    Eşi aşağılamanın boşanma sebebi olduğuna dikkat çekilen kararda şu ifadelere yer verildi:

    “Davacı-karşı davalı kadın, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, davalı-karşı davacı erkek karşı davasıyla zina hukuki sebebine dayalı boşanma istemiştir.

    Mahkemece davacı-karşı davalı kadının davasının reddine, davalı-karşı davacı erkeğin ise boşanma talebinin kabulüyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir.

    Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşini ‘Sen ancak benim paramla varsın, sen ben yoksam hiçsin’ diyerek aşağıladığı ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddetinin olduğu anlaşılmaktadır.

    Bu durumda davacı-karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir.

    O halde davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

  • Yargıtay’dan emsal ‘kira sözleşmesi’ kararı

    Yargıtay’dan emsal ‘kira sözleşmesi’ kararı

    Yargıtay, kira sözleşmesinin mülk sahibinin ölümü durumunda sona ermeyeceğine hükmetti. Kararda; ölüm durumunda mirasçıların kendiliğinden ‘kiralayan’ sıfatı kazandığı belirtildi.

    Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, milyonlarca kiracıyı yakından ilgilendiren emsal nitelikte bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme; kira sözleşmesinin kiralayanın ölümü ile sona ermeyeceğini, mülk sahibinin ölümü durumunda tüm mirasçıların kendiliğinden kiralayan sıfatını kazandığını ve kira sözleşmesi devam edeceğine hükmetti.

    Kiracı ile mülk sahibi arasındaki yıllar süren tartışma yargıya intikal etti. Asliye Hukuk Mahkemesi, el atmanın önlenmesi davasının açılmamış sayılmasına, davacıların açtığı ecri misil davasının reddine hükmetti. Karar temyiz edilince devreye giren Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, mahkeme kararını bozdu.  Kararda kira süresinin 2 yıl olduğu, davacıların el atmanın önlenmesine yönelik taleplerinden vazgeçtiklerini beyan ettiğine dikkat çekildi.

    Kararda; “Davalının elbirliği maliklerinden yalnızca biri ile kira sözleşmesi yapmakla kötü niyetli olduğunun ve her bir ortağın veraset ilamındaki payı oranında ecrimisil talep edebileceğinin kabulü gerekir. Her ne kadar dava dışı müfidenin yaptığı kira sözleşmesi geçersiz ise de bu husus dava konusu yapılmaktan vazgeçilmiştir. Hal böyle olunca, ecrimisil istemi yönünden yukarıda yazılı ilkelere göre inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile sonuca gidilmesi doğru değildir” ifadeleri yer aldı.

    Davalı kararın düzeltilmesi talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda; “Çekişme konusu 16 parsel sayılı taşınmazın davacıların murisi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Kayıt maliki tarafından 01/05/2005 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli yazılı kira sözleşmesi ile davalı şirkete kiraya verildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Geçerli olan bir kira sözleşmesi ya tarafların birbirine uygun fesih bildirimi ile ya mahkeme kararı ile ya da kiralananın yok olması ile sona erer. Kayıt malikinin 2007 tarihinde vefat etmesi ile tüm mirasçıları kiraya veren sıfatını kendiliğinden kazanırlar. Mirasçılardan biri tarafından murisin ölümünden sonra yapılan kira sözleşmesi, kayıt maliki ile yapılan 01/05/2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesini sona erdirmez.

    Hal böyle olunca davalının dava konusu taşınmazı 01/05/2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak kiracı sıfatıyla kullandığı bu seferki incelemeden anlaşılmakla davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının onanmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

  • Estetik yaptırmak boşanma sebebi sayıldı

    Estetik yaptırmak boşanma sebebi sayıldı

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkeğin ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken kadının, yüz gerdirme ve burun estetiği ameliyatı olmasını boşanma sebebi saydı.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift boşanmak için mahkemeye başvurdu. 3. Aile Mahkemesi’nde ifade veren davacı – karşı davalı kadın, kocası tarafından ölümle tehdit edildiğini ve evden kovulduğunu öne sürdü.

    Kendisine baskı uygulayan kocasından bin TL nafaka ile 300 bin TL maddi manevi tazminat talep etti. Davalı- karşı davacı erkek ise eşinin evi terk ettiğini, kendisinin ekonomik sıkıntı yaşadığı bir dönemde eşinin estetik ameliyatı ve yüz gerdirme operasyonu yaptırdığına dikkat çekti

    3. Aile Mahkemesi, kadının, davalı-birleşen davacı erkekten rahatsız olması ve ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntıya rağmen tatil beldesinde yaşamak istediğine vurgu yaptı.

    Tarafları dinleyen Mahkeme; davacı erkeğin eşine tehdit içeren sözler sarf ettiği, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda ortak kusurlu olmaları nedeniyle her iki davanın kabulü ile boşanmalarına, tarafların tazminat taleplerinin ve davacı-birleşen davalı kadının nafaka taleplerinin reddine, erkek lehine nafaka ödenmesine hükmetti.

    Kararı kadın temyiz edince devreye giren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozdu. Aile Mahkemesi ilk kararında direnince bu kez devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.

    Emsal nitelikteki bir karara imza atan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kocasının ekonomik sıkıntı yaşadığı bir süreçte estetik ameliyatı olan kadını kusurlu buldu. Kararda;

    “Direnme olarak adlandırılan kararda önceki gerekçeden farklı olarak davacı-birleşen davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma ve davalı-birleşen davacı erkeğe ise eşine hakaret etme vakıaları kusur olarak yüklenmiştir. Bu açıklamalar karşısında mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve önceki kararın gerekçesi kusur yönünden değiştirildiğinden yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. O hâlde, yeni gerekçeye dayalı bu kararı temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir” ifadeleri yer aldı.