Etiket: Yargıtay

  • Yargıtay’dan Bursa’da emsal miras kararı

    Yargıtay’dan Bursa’da emsal miras kararı

    Bursa’da, kayınpederinden kalan miras arsa satışından elde ettiği parayı harcayan damat, eşinden boşanınca hayatının şokunu yaşadı. Mahkemenin ‘damat paranın yarısını iade etmeli’ kararını bozan Yargıtay, paranın tamamı iade edilmesi gerektiğine hükmetti. Kararla birlikte Bursalı damat, kayınpederinden kalan mirası 17 sene sonra iade etmek zorunda kaldı.

    Bursa’da, birbirini seven 2 genç 1984 senesinde evlendi. Babası vefat eden gelin, mirastan kalan arsayı satarak elde edilen parayı eşiyle açtırdığı ortak hesaba aktardı. İddiaya göre, uyanık damat 2003 senesinde ortak hesaptan 74 bin lira çekti. Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift 2010 senesinde boşandı. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yolunu tutan davacı kadın, babasından kalan mirası hoyratça harcadığını iddia ettiği kocasından 74 bin liranın tahsil edilmesini istedi. Babasının vefat etmesi sonucunda kendisine intikal eden miras bedelinin davalı ile açtırdıkları ortak hesaba yatırıldığını belirten davacı kadın, davalının kendisine haber vermeden hesaptan 74 bin lira çekerek sebebi bilinmeyecek şekilde harcandığını veya saklandığını dile getirdi.

    12.11.2003 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istedi. Davalı eski koca, davanın reddini istedi.

    Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın kabulü ile 74 bin lira ana para ile 64 bin TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 138 bin TL’nin davalıdan tahsiline hükmetti. Davalının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, kararı bozdu. Bozmaya uyan Bursa 5. Asliye Hukuku Mahkemesi, davanın kısmen kabulü ile 37 bin TL’nin tahsiline karar verdi. Hüküm hem davacı hem de davalı tarafından temyiz edildi. Emsal bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, miras parasının tamamının iade edilmesi gerektiğine hükmetti.

    Sünnet düğününe harcandığı iddiası kanıtlanamadı

    Yargıtay kararında şöyle denildi: “Davacı taraf müşterek hesaptaki paranın ölen babasından intikalen gelen taşınmazın satışından elde edilen para olduğunu ileri sürmüş, davalı ise bu olguyu kabullenerek, davacıya babasından gelen ve müşterek hesaba yatırılan bu paranın gerek müşterek çocukları gerekse ortak evleri için kullandıkları savunmasında bulunmuştur. Mahkemece, müşterek hesaptaki paranın davalı tarafından çekildiği, bu paranın tarafların müşterek çocuğunun sünnet düğünü için harcandığı ve ortak evin tadilatı için kullanıldığı yönündeki davalı savunmasının kanıtlanamadığı gerekçesi ve yarı yarıya sorumluluk esası benimsenerek davanın kısmen kabulü ile 37 bin TL’nin 12.11.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bir eşin miras ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mal varlığı değerleri kişisel mal kabul edilmektedir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, müşterek hesaptaki para, davacıya ölen babasından intikalen gelen kişisel mal varlığı olup, bunun müşterek hesaba yatırılmış olması, bu paranın niteliğini değiştirmeyecektir. Davalı tarafından çekildiği dosya kapsamı ile sabit olan paranın evlilik birliğine özgülenerek harcandığı davalı tarafından ispatlanamamıştır. Hal böyle olunca, müşterek hesaptaki paranın tamamının davacıya ait kişisel mal varlığı kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir. Mahkeme kararı oy birliği ile bozulmuştur.”

  • ‘Yavşak’ kelimesine son noktayı Yargıtay koydu

    ‘Yavşak’ kelimesine son noktayı Yargıtay koydu

    Halk dilinde hakaret maksatlı kullanılan ‘yavşak’ kelimesinin suç unsuru olup olmadığı tartışmalarına Yargıtay son noktayı koydu. İş Mahkemesi’nin, ‘Bit yavrusu’ anlamında kullanıldığı için hakaret saymadığı kelimenin hakaret maksatlı söylendiğine hükmeden yüksek mahkeme, mesai arkadaşına ‘yavşak’ diyen işçinin tazminat ödenmeden kovulmasının önünü açtı.

    Kasap olarak çalıştığı işyerinde ustabaşına, ‘yavşak’ diyen genç, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeden kovuldu. 2. İş Mahkemesi’nin yolunu tutan mağdur genç, tam 6 senedir çalıştığı işyerinden haksız nedenle çıkarıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla mesai alacaklarının davalıdan tahsilini talep etti. Davalı işyeri sahibi ise davacı gencin olumsuz davranışlarının sürekli hale geldiğini, en son ustabaşı ve bölüm sorumlusuna “yavşak” diyerek hakarette bulunduğunu ve şefinin üzerine yürüdüğünü, davacının da bu hususu kabul ettiğini, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etti. Tarafları dinleyen Mahkeme, davacının bir işçi arkadaşına “yavşak” diyerek hakaret etmesi üzerine iş akdinin feshedildiği, fakat söylenen sözün sonuç olarak Türk lisanında “bit yavrusu” manasında olduğu, bu nedenle fesih gerektirecek ağırlıkta bir söz olmadığına hükmetti. Olayın bir ihtar ve uyarı ile halledilecek bir mesele olduğundan fesihle cezalandırılmasının sözün ağırlığına uygun olmadığından feshin haksız olup tazminat gerektirdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdi. Kararı davalı işyeri sahibi temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    “Bit yavrusu değil düpedüz hakaret söz konusu”

    Davacının davalı şirkette beraber çalıştığı amirine ‘yalancı ve yavşak’ dediğine vurgu yapılan Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi: “İşverenin bir işçisinin diğer bir işçiye sataşma-hakaret niteliğindeki bu sözleri dolayısıyla yaptığı fesih haklıdır. Halk arasında ‘yavşak’ tanımlamasının hakaret amacıyla kullanıldığı da açıktır. Bu tespit bağlamında, Mahkemenin ‘yavşak’ tanımlamasının ‘bit yavrusu’ şeklindeki salt sözlük anlamına dayanılarak hakaret olmadığı gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü hatalıdır. Davalı işverenin fesih yetkisinin 4857 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi ile öngörülen 6 iş günlük hak düşürücü süre içinde kullanılıp kullanılmadığının açıklığa kavuşturulması gereklidir. Dosya içeriğinden; feshin dayanağı olayın vukuu bulduğu gün davacının savunmasının alındığı ve burada feshe konu eylemleri kabul ettiği, buna karşın davalı işverence fesih ihtarnamesinin yaklaşık bir ay sonra gönderildiği sabittir. Fesih yetkisinin Kanun ile öngörülen 6 iş günlük hak düşürücü süre içinde kullanılmadığı izlenimi edinilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, feshe yetkili makamın öğrenme tarihinin araştırılması ve buna göre fesih yetkisinin kanunî süresi içinde kullanılıp kullanmadığının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre de süresi içinde kullanıldığı saptanıyorsa kıdem ve ihbar tazminatının reddine, aksi halin kabulünde ise salt fesih yetkisi süresi içinde kullanılmadığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmesinden ibarettir. Netice itibariyle; eksik araştırıma dayalı olarak yanılgılı değerlendirmeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Yargıtay’dan emsal ‘arama’ kararı

    Yargıtay’dan emsal ‘arama’ kararı

    Yargıtay 20. Ceza Dairesi, şartlarına uygun olmayan arama neticesinde elde edilen delillerin hükme esas teşkil etmeyeceğine karar verdi. Yüksek mahkeme, usulsüz arama neticesinde tutuklanan sanığın tahliyesine hükmetti.

    155 Polis İmdat Hattı’na gelen vatandaş ihbarı üzerine harekete geçen Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi ekipleri, Cumhuriyet Savcısı’nın yazılı arama emriyle bir oto kiralama dükkanına baskın düzenledi. İşyerinde yapılan aramada bir miktar toz uyuşturucu esrar maddesi ele geçirildi. İddiaya göre; aramayı gerçekleştiren polis ekipleri, arama esnasında evinde olan dükkan sahibinin kardeşi A.E.’nin de aramada yer aldığına dair imzasını aldı. Sanık ve kardeşi, aramanın usülüne uygun yapılmadığını, uyuşturucu maddenin arama esnasında çekmeceye konulmuş olabileceğini ileri sürdü. ‘Uyuşturucu madde bulundurmak’ suçundan gözaltına alınan dükkan sahibi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim önüne çıkan sanık, ‘uyuşturucu madde bulundurmak’ suçundan mahkum edildi. Sanık avukatı kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi, itirazı reddetti. Sanık, bu kararı da temyiz edince devreye Yargıtay 20. Ceza Dairesi girdi.

    Emsal bir karara imza atan Yüksek Mahkeme, Ceza Muhakemesi Kanunu’nundaki (CMK): “Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, iş yeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.” şeklinde düzenleme bulunduğuna vurgu yaptı. Sanığın savunmalarında bu kapsamda itirazlarını ileri sürdüğüne dikkat çekilen 20. Ceza Dairesi kararında; “Dolayısıyla arama sırasında ihtiyar heyeti azalarından veya komşularından bir kişinin eksik bulundurulmuş olmasının kanuna aykırılık teşkil ettiği, delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun söz konusu olmuştur. Bu arama sonucu bulunan uyuşturucu madde hem ‘suçun maddî konusu’ hem de ‘suçun delili’ olup hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamayacağı, dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller değerlendirme dışı tutulduğunda ise sanığın mahkûmiyetine yeterli her tülü şüpheden uzak, kesin başkaca delil de bulunmadığı gözetilmeden sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizdir” ifadeleri yer aldı.

    Koşullara uygun olmayan aramalar hukuka aykırıdır

    Koşullarına uygun olmayan aramanın hukuka aykırı olduğunun dile getirildiği Yargıtay kararında; şöyle denildi: “Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olacağından, hükme esas alınamaz. Somut olayda, sanığa ait işyerinde narkotik madde sakladığına yönelik ihbar üzerine Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri gereğince belirtilen yerde yapılan aramada ofis masasının üst bölgesinde sonradan yapılan gizli bölme içerisinde 6 paket halinde toz esrarın bulunduğu ortadadır. Arama sırasında hazurun olarak sanığın kardeşi A. E.’in hazır olduğu ancak sanığın, kardeşinin arama sırasında evde olduğunu sonradan karakolda imzasının alındığını, sanığın aramada ele geçen suç unsuru şeylerin varlığını ve zilyetliğini kabul etmediğini, başka kişiler tarafından evine konulmuş olabileceğini savunmasında bulunulmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun emsal kararında belirtildiği üzere dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller değerlendirme dışı tutulduğunda ise sanığın mahkûmiyetine yeterli her tülü şüpheden uzak, kesin başkaca delil de bulunmadığı gözetilmeden sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi gerekmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, kararı hukuka aykırı bulunduğundan hükmün bozulmasına, sanığın salıverilmesine başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Yargıtay’dan sadakatsiz eş kararı

    Yargıtay’dan sadakatsiz eş kararı

    Eşinin sadakatsiz davranışlarından şüphelenen kadın, takip sonucu elde ettiği CD’yi mahkemeye sundu. Kocanın özel görüntülerini izleyen Aile Mahkemesi, davalı erkeğin sadakatsiz davrandığına hükmetti. Yargıtay ise verdiği kararla, boşanma davalarındaki birbirinden şüphelenen karı kocaların izleyeceği yöntemlere yeni bir boyut kazandırdı.

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; taraflar evli bile olsalar özel hayatlarının korunması gerektiğinden erkeğin özel hayatının CD’ye kaydedilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal eder ve hukuka aykırı delil niteliğinde olduğuna hükmetti. Bir süredir geçimsizlik yaşayan genç çift, 3. Aile Mahkemesi’nde karşılıklı boşanma davası açtı. Davacı karşı davalı kadın, bir süre takip ettiği kocasının özel hayatına dair görüntüleri içeren CD’yi mahkemeye sundu.

    Mahkeme; kocanın kusurlu olduğuna hükmedip kadın lehine nafaka kararı verdi. Kararı davalı karşı davacı erkek temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Daire, sadakatsiz kocanın özel görüntülerinin elde ediliş şeklinin yasalara aykırı olduğuna hükmetti.

    Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi: “Mahkemece davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan CD hükme esas alınarak davalı-karşı davacı erkeğe sadakatsiz davrandığı vakıası kusur olarak yüklenilmişse de, CD’nin erkeğin ‘Özel hayatının gizliliği’ ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil hükme esas alınamaz. CD’nin hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğe sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış vakıasının kusur olarak belirlenmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Davalı-karşı davacı erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yerel mahkemenin boşanma hükmü, taraflarca temyiz edilmeyip, 02.03.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı-karşı davalı kadının yargılamanın devamı sırasında 15.09.2018 tarihinde evlendiği anlaşılmakla, evlendiği tarihten sonra yoksulluk nafakasının talep edilmeyeceği ancak evlenme tarihine kadar yoksulluk nafakası alabileceği dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının oy birliği ile bozulmasına hükmedilmiştir.”

  • Yargıtay, gelin kaynana tartışmasına son noktayı koydu

    Yargıtay, gelin kaynana tartışmasına son noktayı koydu

    Şiddetli geçimsizlik yaşayan çiftin karşılıklı boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay, karı koca arasındaki kusur belirleme tartışmalarını yeni bir boyuta taşıdı, Yüksek Mahkeme; kadını kaynanaya ziyarete zorlamayı ve cinsel içerikli sitelere girmeyi ağır kusur olarak saydı.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan genç çift, Aile Mahkemesi’ne başvurarak karşılıklı boşanma davası açtı. Davalı karşı davacı kadın; eşinin ailesinin evliliğe müdahale ettiğini, kendi ailesi ile görüşmesini istemediğini, fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ettiğini öne sürdü. Davacı karşı davalı koca ise ‘Eşim, annemle yani kaynanasıyla görüşmek istemiyordu’ iddiasında bulundu. Aile Mahkemesi, evliliğin sona ermesine sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, karşılıklı boşanma davalarının kabulüyle tarafların boşanmalarına, erkeğin tazminat isteklerinin reddine, ortak çocuğun velayetinin anneye bırakılmasına karar verdi. Ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına, davalı-davacı kadın yararına tazminatlara karar verildi.

    Taraflar istinaf kanun yoluna başvurunca devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, davacı-davalı erkeğin kadının ailesini istemediği, cinsel içerikli sitelere girdiğine dikkat çekti. Davalı-davacı kadının ise eşinin ailesiyle görüşmek istemediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, son olayda eşini ortak eve almadığına vurgu yaptı. Daire; boşanmaya sebep olan bu olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu belirterek davalı-davacı kadının tüm istinaf taleplerinin reddi ile davacı-davalı erkeğin kusur belirlemesi, tazminatlar yönünden istinaf başvuru talebinin kabulüne karar verdi. Hüküm taraf avukatlarınca temyiz edilince devreye bu kez Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

    Yargıtay kararında; eşini annesiyle görüşmeye zorlayan, cinsel içerikli sitelere giren kocanın ağır kusurlu olduğu belirtildi. Kararda; “Davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru bulunmamıştır. Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda erkek ağır kusurlu olup, erkeğe yüklenen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Kusur belirlemesi ve davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteği yönünden bozulmasına, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise onanmasına hükmedilmiştir” denildi.

  • Yargıtay’dan kredi kartı kararı! Sorumluluk bankaya ait

    Yargıtay’dan kredi kartı kararı! Sorumluluk bankaya ait

    İstanbul’da, bilgisi dışında kredi kartından 3 bin 900 lira çekildiğini fark eden kişi, bankaya başvurdu. İnceleme sonucu, kredi kartıyla POS cihazından bir otomotiv şirketinden 3 bin 900 liralık alışveriş yapıldığı tespit edildi.

    Dolandırılan kişinin başvurusu sonucu, otomotiv şirketi karttan çekilen tutarın 1700 lirasını kart sahibine iade etti. Kart sahibi, kalan 2 bin 200 liranın ödenmesi amacıyla bankaya başvurdu ancak iade yapılmadı. Bunun üzerine vatandaş, kalan miktarın tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açtı.

    Davalı banka, “davaya konu olayda üye iş yerinin sorumlu olduğunu, 3 bin 900 lira tutarlı işlemin banka tarafından üye iş yerine verilen POS cihazından mail order olarak yapıldığını, uluslararası kart çıkaran kuruluşlara ait kurallar gereği kart hamilinin onayı olmaksızın tamamlanan mail order işlemlerinde finansal sorumluluğun üye iş yerine ait olduğunu, bankaya kusur yüklenemeyeceğini” savunarak, davanın reddini istedi.

    Bakırköy 6. Tüketici Mahkemesi, “banka ve kredi kartları uygulamalarına uygun hareket eden davalı banka yönünden davacıya ödenmeyen tutarlar noktasında husumetin oluşmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.

    Kanun yararına bozuldu

    Davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün kanun yararına bozulması istendi. İstem üzerine dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesine geldi. Daire, kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına karar verdi.

    Dairenin gerekçesinde, Mahkemece, davalı banka yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş ise de bankaların özel yasa ile kurulan, kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda bulunan kuruluşlar oldukları belirtildi.

    Bankaların bu vasıfları nedeniyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumunda oldukları ve bu durumun, bir güven kurumu olarak kabul edilen bankaların sorumluluğunu artırdığı ifade edilen gerekçede, “Bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar.” tespiti yapıldı.

    Gerekçede, Bankacılık Kanununun 76. maddesinin, bankaların, müşterilerinin verilen hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorularına cevap verecek bir sistem kurmakla ve bu hizmetle ilgili bilgiyi müşterilerine bildirmekle yükümlü oldukları hükmünü içerdiği, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunun 8. maddesiyle de kart çıkaran kuruşların kart çıkarma ve buna ilişkin yükümlülüklerinin düzenlendiği hatırlatıldı.

    Aynı Yasa’nın 33. maddesinde kart çıkaran kuruluşların, ilgili düzenlemelerdeki yükümlülüklerin yerine getirilmesinde gerekli basiret ve özeni göstermekle yükümlü tutuldukları aktarılan gerekçede, “Buna göre, somut uyuşmazlıkta davacı ile davalı banka arasında imzalanan Kredi Kartları Üyelik Sözleşmesinin tarafı olan davalı bankaya husumet düşeceğinden, mahkemece davalı banka yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denildi.

  • Yargıtay’dan maske kararı: Uyarı levhası yoksa ceza da yok

    Yargıtay’dan maske kararı: Uyarı levhası yoksa ceza da yok

    Bolu’da bir kadın haberi olmadığı gerekçesiyle kendisine kesilen maske cezasına itiraz etti. Yerel mahkemenin iptal kararını Adalet Bakanlığı Yargıtay’a götürdü. Yargıtay, maske cezası kesilebilmesi için uyarı levha ve afişlerinin olması gerektiğine karar verdi. Kararda polislerin ceza kesemeyeceği sadece tutanak tutabileceği de belirtildi.

    Yargıtay, gerekli uyarı levhaları ve afişlerin asılmamış olması halinde maske cezası kesilemeyeceğine hükmetti.

    Bolu’da maske takmadığı için Elif Nihan İşler’i durduran bekçiler Kabahatler Kanunu’na aykırılıktan 392 TL idari para cezası kesti.

    İşler, maske takmanın zorunlu olduğunu bilmediğini, kendisine uyarıda bulunulmadığını savunarak cezaya itiraz etti. Bolu Sulh Ceza Hakimliği İşler’in itirazını haklı bulup cezayı kaldırdı.

    BAKANLIK İTİRAZ ETTİ

    Hürriyet gazetesindeki habere göre; maske cezasının kaldırılması üzerine Adalet Bakanlığı devreye girdi. Bakanlık, sulh ceza mahkemesinin maske cezasını iptal eden kararının kanun yararına bozulması için Yargıtay’a başvurdu.

    Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 9 Kasım’da oyçokluğu ile Bakanlığın başvurusunu kabul etti ve Sulh Ceza’nın maske cezasını iptal kararını kaldırdı. Yargıtay, anayasa, Umumi Hızfısıhha Kanunu, İl İdaresi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri kapsamında maske cezasının hukuki değerlendirmesini yaptı.

    Genel sağlığı tehdit eden tehlikeli durumun önlenmesi için valiler başkanlığında toplanan Hıfzıssıhha Meclisi’nin maske takma yükümlülüğü kararı alabileceği belirtilerek, maske cezasına vize verildi.

    UYARI LEVHALARI ASILMALI

    Cezai işlem uygulanan cadde ve ana arterlerde tıpkı radar levhası gibi maske takılması için uyarı levha ve afişleri asılması gerektiği kaydedildi. Dosyada böyle bir ilanın yapıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı vurgulandı.

    “POLİS CEZA YAZAMAZ”

    Yargıtay, polisin de maske takmayanlar hakkında idari para cezası kesemeyeceğini, polisin maske takmayan kişiyi belirleyip bunu tutanakla imza altına alarak ilgili il valiliğine göndermesi gerektiğinin altını çizdi.

    YÖNTEME AYKIRI İSE CEZA KALDIRILSIN

    Yargıtay, İşler’e ceza kesilen İzzet Baysal Caddesi’nde, Bolu Valiliği’nce gerekli uyarı levhaları ve afişlerin asılmamış olması halinde cezanın ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti.

    Yargıtay, kararı Adalet Bakanlığı’nın talebi doğrultusunda kanun yararına bozdu. Yargıtay’ın belirlediği yöntem ışığında maske cezası Bolu Sulh Ceza tarafından yeniden değerlendirilecek.

  • Yargıtay’a 11 yeni üye

    Yargıtay’a 11 yeni üye

    HSK, İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcıları İrfan Fidan ve Yüksel Kocaman’ın arasında bulunduğu 11 hakim ve savcıyı Yargıtay’a üye seçti.

    Hakimler ve Savcılar (HSK) Genel Kurulunca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çiçekli, Mersin Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Ercan ile Akıncı Üssü Davası’nı sonuçlandıran Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selfet Giray’ın da arasında bulunduğu 11 hakim ve savcı Yargıtay’a üye seçildi.

    HSK Genel Kurulu, bugünkü toplantısında boş bulunan Yargıtay üyelikleri için seçim yaptı.

    Buna göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Akıncı Üssü Davası’nı karara bağlayan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selfet Giray, eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet Beyhan Seçkin, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Canel Rüzgar, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çiçekli, hakim Kemal Güngör, Mersin Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Ercan, Savcı Mustafa Doğan ve hakim Savaş Şahinbay Yargıtay’ın yeni üyeleri oldu.

    HSK, Yargıtay üyesi olan 4 il başsavcısı ile diğer isimlerin yerine gelecekleri daha sonra belirleyecek.

  • Yer, Bursa! Yargıtay trans birey Derya’nın cezasını fazla buldu

    Yer, Bursa! Yargıtay trans birey Derya’nın cezasını fazla buldu

    Bursa’da, trans birey Derya Yıldırım’a (49), trafikte ‘yol verme’ yüzünden tartıştığı Can Görkem Bayraktar’ı (20) bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla verilen 18 yıl hapis cezası, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından uygulanan tahrik indirimi az bulunarak bozuldu. Bozma kararı üzerine yeniden görülen davada Yıldırım, Yargıtay kararına uyulmasını istedi.

    Olay, geçen yıl 23 Nisan günü, Osmangazi ilçesinde meydana geldi. Trans birey Derya Yıldırım, trafikte Can Görkem Bayraktar ile ‘yol verme’ meselesinden tartıştı. Yıldırım, tartışmanın ardından yoluna devam edip Çekirge Caddesi’ndeki evine geldi. İddiaya göre, Bayraktar da Yıldırım’ı takip etti. İkili arasında Yıldırım’ın evi önünde kavga çıktı.

    Derya Yıldırım, Bayraktar’ın elindeki bıçağı sopa ile vurarak, yere düşürüp aldı. Ardından da bıçağı Can Görkem Bayraktar’a sapladı. Bayraktar, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirirken, olaydan 12 yıl önce de İzmir’de sevgilisini öldürdüğü ortaya çıkan Derya Yıldırım tutuklandı.

    YARGITAY TAHRİK İNDİRİMİNİ AZ BULDU

    Bursa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, ‘adam öldürmek’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan Derya Yıldırım, 28 Şubat 2019 günü görülen karar duruşmasında, tahrik indirimiyle 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, uygulanan tahrik indirimi az bularak, kararı bozdu.

    Bozma ilamı üzerine yeniden görülen davanın duruşmasına Bursa E. Tipi Cezaevi’nde bulunan Derya Yıldırım, SEGBİS ile katıldı. Taraf avukatları ise mahkeme salonunda hazır bulundu.

    Mahkeme başkanı tarafından bozma ilamının okunması üzerine söz alan tutuklu sanık Yıldırım, Yargıtay’ın kararına uyulmasını istedi.

    Cumhuriyet savcısının da Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasını istediği duruşma, öldürülen Can Görkem Bayraktar’ın müşteki babası Tuncay Bayraktar’ın bulunmaması nedeniyle Kasım ayına ertelendi.

  • ‘Slm kalbini nasıl kazanabilirim’ mesajı cinsel taciz suçu sayıldı

    ‘Slm kalbini nasıl kazanabilirim’ mesajı cinsel taciz suçu sayıldı

    Yargıtay, sosyal medya uygulaması üzerinden gönderilen ‘Slm seni ve kalbini nasıl kazanabilirim’ mesajının cinsel taciz suçu oluşturduğuna hükmetti.

    Bir mesajlaşma uygulaması üzerinden gönderilen ‘Slm seni ve kalbini nasıl kazanabilirim’ mesajı nedeniyle hakkında kamu davası açılan sanığa ‘kişilerin huzur ve sükununu bozma’ suçundan hapis cezası verildi.

    Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği hükmün temyizi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 18’inci Ceza Dairesi, dikkat çeken bozma kararı aldı.

    Sanığın olay tarihinde gönderdiği ‘Slm seni ve kalbini nasıl kazanabilirim’ mesajın, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 105/1 ve 105/2-d maddesine uyan ‘cinsel taciz’ suçunu oluşturduğu gözetilmeden ‘kişilerin huzur ve sükununu bozma’ suçundan hüküm kurulması nedeniyle yerel mahkemenin verdiği karar bozuldu.

    Kararda ayrıca sanık hakkında ‘cinsel taciz’ suçundan kamu davası açıldığı, sanığın eyleminin soruşturma aşamasında uzlaşma kapsamında olmadığı ancak yapılan yargılama sonucu sanığın eyleminin uzlaştırma kapsamına giren kişilerin ‘huzur ve sükununu bozma’ suçu olarak kabul edildiği hatırlatıldı.

    TCK’nın 253’üncü ve 254’üncü maddeleri uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğine işaret edilen kararda, sanığın hukuksal durumunun bu hükümlerin sonucuna göre belirlenmemesi, bozma kararına gerekçe gösterildi.