Etiket: yılmaz tunç

  • “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    TBMM Kadına Karşı Şiddeti ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u misafir etti. Tunç, insan haklarının, tüm insanların; hiçbir ayrım gözetmeksizin sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu haklar olduğunu belirterek, kendileri için insan onurundan daha üstün bir kimlik olmadığını ifade etti. Tunç, “Kadına yönelik şiddet, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti, insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Tunç yapılan çalışmalardan bahsederek, “2003 yılına kadar aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere ihtisaslaşmış bir mahkeme yoktu. Aile mahkemelerinin kurulmasını sağlayarak bu konudaki önemli bir eksikliği giderdik. Hâlihazırda 497 aile mahkemesi yargılama faaliyetlerine devam etmektedir. Kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu daha net şekilde vurgulamak gerekiyordu. Anayasanın 10. maddesinde 2004 yılında yaptığımız değişiklikle kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme yapılmıştı. 2010 yılında da bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını hüküm altına alarak kadınlara pozitif ayrımcılık düzenlemesini Anayasal güvenceye kavuşturduk. 2011 yılında Aile Bakanlığını kurarak ülkemiz için önemli bir eksikliği gidermiş olduk. 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladık. 2020 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurduk. Böylece çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere; adli süreçte suç mağdurlarının korunmasını amaçlayan kurumsal yapıyı oluşturduk. 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere her adliyede tedbir mahkemeleri (ihtisas mahkemeleri) belirledik. Hâlihazırda, sadece 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere iş yoğunluğunun fazla olduğu Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük illerimizde tedbir mahkemeleri görev yapmaktadır. Kadına yönelik şiddetle ilgili soruşturmaların daha etkin yapılabilmesi için sadece belirli Cumhuriyet savcılarının görev aldığı özel soruşturma büroları ile tedbir mahkemelerinin kurulmasını sağladık. Halihazırda, 81 ilde toplam 242 adliyede bu soruşturma büroları faaliyet göstermektedir” dedi.

    Kadınlara yönelik suçlarda caydırıcılığın sağlanması amacıyla düzenlemeler yaptıklarını hatırlatan Tunç, “2005 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanununda kadınları koruyan önemli düzenlemeler yaptık. Birçok suç bakımından suçun kadına (özellikle gebe kadına) ve eşe karşı işlenmiş olması suçun nitelikli hali olarak düzenledik. Cinsel taciz suçunun aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmiş olmasını cezada artırım sebebi saydık. (TCK md. 105) ‘Töre saikiyle’ kasten öldürme suçunun işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak kabul edilerek suçun cezasını Türk Ceza Kanunundaki en ağır yaptırım olan ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ olarak düzenledik. Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmayı suç olarak düzenledik. (TCK md. 122) 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunuyla cinsel saldırı suçlarından dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda mağdura baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkı verdik. Yine, 2014 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezaları ve infaz oranlarını kademeli olarak artırdık. Dördüncü Yargı Paketiyle; kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının ‘boşanılan eşe’ karşı işlenmesi halini cezada artırım sebepleri arasında düzenledik. Böylece; kasten öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezası iken bu suçun boşanılan eşe karşı işlenmesi halinde cezayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenledik. Kasten yaralama suçunun cezası 4 aydan bir yıla kadar hapis cezası iken cezayı yarı oranında artırarak 6 aydan, bir yıl 6 aya kadar hapis cezasına çıkardık. Eziyet suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezası bir yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı bir kat artırarak 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. 12 Mayıs 2022 tarihinde yaptığımız düzenlemeyle; kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesi halini cezada ağırlatıcı neden olarak düzenledik. Bu kapsamda; kasten öldürme suçunun cezası müebbet iken, cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapse çıkardık. Kasten yaralama suçunun cezasının alt sınırını 4 aydan, 6 ay hapse çıkardık. Tehdit suçunun cezasının alt sınırını 6 aydan, 9 ay hapse çıkardık. İşkence suçunun cezasının alt sınırını 3 yıldan, 5 yıl hapse çıkardık. Eziyet suçunun cezasının alt sınırı 2 yıldan, 2 yıl 6 ay hapse çıkardık. Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına aldık” ifadelerine yer verdi.
    Bakan Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içinde olduk. Bu kapsamda; suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteği ile özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkân sağlayan adli görüşme odaları oluşturduk. Bugün itibarıyla 81 ilde; 164 adliyede, 172 adli görüşme odasında, 128 bin adli görüşme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 81 ilimizde kurduğumuz ve sayısı 171 olan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerimiz; başta çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadıklarını hissettirmektedirler. Suç mağdurları, müdürlüklere başvurarak adli süreç boyunca bilgilendirilmekte, ihtiyaç duydukları hizmetlere yönlendirilmekte ve psiko-sosyal destek hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. Bu müdürlüklerde, kurulduğu 2019 yılından bu yana 183 bin 399 kişiye bilgilendirme yapılmış, 346 bin 489 hukuk dosyasında, 164 bin 267 ceza dosyasında olmak üzere 510 bin 756 Sosyal İnceleme Raporu hazırlanmış, 19 bin 72 hukuk dosyasında, 112 bin 980 ceza dosyası olmak üzere 132 bin 52 dosyada ifadeye katılınmış ve toplamda 1 milyon 465 bin 199 kişiye adli süreçte psiko-sosyal destek sağlanmıştır.”

    Tunç, Adalet Bakanlığı olarak hakim ve savcı ile yardımcılarına eğitimler verdiklerini kaydederek, “2024 yılında uzaktan eğitim de dâhil olmak üzere; 2525 hâkim ve savcı ile yardımcısına; ‘Aile Hukukundan Kaynaklanan Davalar’ ve ‘6284 sayılı Kanun Uygulamaları’ konularında eğitimler verdik. Bakanlık olarak, kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını da çok önemsiyoruz. Bu kapsamda; 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken; bugün bu sayıyı yüzde 406 oranında artırarak 9 bin 353’e çıkardık. Şu anda toplam 24 bin 695 hâkim ve cumhuriyet savcısının yüzde 38’i kadındır. Halihazırda toplam 3 bin 642 olan hâkim ve savcı adayı ve yardımcısının bin 690’ı kadındır. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 45 bin 416’sı yani yaklaşık yarısı kadın personelden oluşmaktadır” diye konuştu.

  • DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen AK Parti Grup toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. DEM Parti’nin teröristbaşı Abdullah Öcalan’la görüşme talebi ile ilgili Bakan Tunç, cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların nasıl görüştürüleceğine dair bir yönetmelik olduğunu hatırlatarak, “Geçtiğimiz ay teröristbaşıyla DEM Parti milletvekili görüşmüştü. Tabii dün de DEM Parti Genel Başkanı ve Eş Başkanı dilekçe verdiler. Dilekçe değerlendiriliyor. Tabii bu terör suçlusu olduğu için Adalet Bakanı’nın iznine tabi. Bu konuyu değerlendiriyoruz” açıklamasında bulundu.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisi hakkında yaptığı açıklamalara da değinen Bakan Tunç, şunları kaydetti:

    “Hükümlü ve tutukluların cezaevlerin görüşme usulü, ilgili yönetmeliğin 40. maddesinde açıkça belli. Milletvekilleri cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklularla cezaevi idaresine bilgi vererek görüşebilirler. Eğer terör suçu söz konusuysa Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi. Burada özellikle Esenyurt’la ilgili olarak soruşturma başladığı günden itibaren sürekli yargıya yönelik, soruşturmayı yürüten savcılara yönelik, dün de bakanlığımıza yönelik, şahsıma yönelik hakaret içeren cümleler kullanıldı. Her şeyin yolu yordamı vardır. Bu ülke bir hukuk devleti. Dolayısıyla her şey kanun ve yönetmelik çerçevesinde gerçekleşir. Öyle bağırarak, hakaret edilerek izin istenmez. Burada ‘Adalet Bakanlığı’nın imamı, FETÖ imamı’ gibi benzeri lafları reddediyoruz. 17-25 Aralık sürecinde FETÖ imamları emniyetteyken onları ziyarete giden bir genel başkanın bunu bize söylemeye hakkı yok. Her şeyin yolu yordamı var. İzin istiyorsanız adamakıllı istersiniz.”
    Antalya’da görev yapan bir savcının Kara Harp Okulu’nda kılıç çatarak edilen yemini desteklediği iddialarına ilişkin de Bakan Tunç, “Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesi bir inceleme başlattı. Bu inceleme neticesinde Teftiş Kurulu bir rapor hazırladı. Bu rapor 2. Daire tarafından değerlendirilecek. Şu anda süreci devam ediyor. Sadece teğmenlerin disiplin soruşturmasıyla ilgili bir paylaşım değil, sosyal medyada yapılan paylaşımlarıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

  • “Şiddeti meşrulaştıran her söylemin karşısında duracağız”

    “Şiddeti meşrulaştıran her söylemin karşısında duracağız”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara’da Dikmen Hakimevi’nde düzenlenen “Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi Paneli”ne katıldı. Panelde konuşan Bakan Tunç, kadına karşı şiddette hiçbir bahanenin meşru olarak kabul edilemeyeceğini ve kadına karşı şiddetle mücadele edeceklerini ifade ederek, “Bugün gerçekleştireceğimiz panelde ‘Ulusal ve Uluslararası Hukukta Kadının İnsan Hakları’, ‘Ceza Hukukunda Kadına Yönelik Şiddet Eylemleri’, ‘6284 Sayılı Kanun’un Uygulanmasıyla İlgili Sorunların Ele Alınması’ bunlar oturumlarda dile getirilecek fikir ve öneriler. Özellikle önümüzde Yargı Reformu Strateji Belgesi var. Orada da yine kadınlarla ilgili, kadına şiddetin önlenmesi ile ilgili önemli hedefler, faaliyetler olacak. Hem onlara ışık tutacak hem de önümüzdeki mevzuatın geliştirilmesi ve uygulamaya yönelik çok önemli fikirlerin burada ortaya döküleceğine yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

    “Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz”

    Şiddetin her türlü çeşidinin karşısında olduklarını vurgulayan Bakan Tunç, “İnsan onuru, her bireyin doğuştan sahip olduğu haklardan biridir ve tüm insan haklarının temeli olarak kabul edilir. Bizim inancımızda insan eşrefi mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Bizim için insan onurundan öte bir değer, insan onurundan üstün bir kimlik yoktur. İnsan, sadece insan olduğu için yücedir ve bu yüceliği gölgeleyen her türlü ayrımcılık, bizim ne dini anlayışımızda ne de kültürümüzde vardır. Kadın hakları, insan onurunun korunması açısından son derece önemlidir. Kadına yönelik şiddet ise, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır” ifadelerini kullandı.

    “Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz”

    Şiddette hiçbir bahanenin kabul edilebilir olmadığını belirten Bakan Tunç, “Annelere yöneltilen bir el, evlatların geleceğini çalmakta; bir eşin susturulan sesi, toplumun vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır. Bu yüzden kadınların haysiyetine dokunan her türlü şiddet karşısında dimdik durmak, hem kişisel hem kurumsal sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

    Bakanlık olarak kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını çok önemsediklerine dikkati çeken Bakan Tunç, şöyle devam etti:
    “Bu kapsamda 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken, bugün bu sayı yüzde 406 oranında artarak 9 bin 355’e yükseldi. Yani kadın hakim ve savcı sayımız şu andaki toplam hakim ve savcı sayımızın neredeyse yüzde 40’ına ulaşmış durumda. Hatta şu an hakim, savcı yardımcısı olarak sınavı kazananlara baktığımız zaman yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Dolayısıyla yargıya kadın elinin değmesi, özellikle onların vicdanlı verecekleri kararlar ve güvenilir adalet sisteminin tesisi konusunda adalete güvenin yükseğe taşınması konusunda onlara güveniyoruz. Sadece hakim ve savcılarımız değil, personelimizin yüzde 50’den fazlası kadınlardan oluşuyor. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 46 bin 21’i kadın personelden oluşuyor” dedi.

  • Mecliste kayyum gerilimi açıklaması

    Mecliste kayyum gerilimi açıklaması

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gazetecilerin gündeme yönelik sorularını cevapladı. Tunç, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yönelik sözlü ve fiili saldırıları da kınayarak “Demokrasilerde şiddete yer yoktur” ifadelerini kullandı. Tunç, “Dün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanımıza yönelik sözlü ve fiili saldırıları kabul etmek mümkün değil. Bunların Gazi Meclisimiz çatısı altında, milli iradenin tecelligahı olan TBMM’de gerçekleşmiş olması hepimizi derinden üzüyor. Milletimiz de bu tür hareketlerden rahatsız olur, yeri geldiğinde cevap verir. Demokrasilerde bu tür fiili saldırılara, şiddete yer yoktur. Söylenecekler özgürce söylenir. Bu tür engellemelerle plan bütçe komisyonuna girmek isteyen, saatinde orada bulunmak isteyen bakanımızı engellemeye çalışmak, fiili saldırıda bulunmak demokrasilerde olan şeyler değil. Kimse sayın bakanlarımızı görev alanlarında yapacağı konuşmalar ve çalışmalar için engellenemez. Bu sözlü ve ikili saldırıları kınıyoruz. TBMM çatımız kutsal bir çatıdır. Orada çirkin eylemlere yer yoktur. Bu eylemlerle hiçbir yere varılmaz. Milletimiz yeri geldiğinde hesabını sorar. Yargının suç unsuru olarak gördüğü ifadeler var” açıklamasını yaptı.

    Yasa dışı bahisle mücadele vurgusu

    Yasa dışı bahis ve kumar konusunda etkin mücadele yürütüldüğünü belirten Bakan Tunç, “Yasa dışı bahis ve kumar ülkemizin önemli bir problemi. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yargıya intikal eden çok sayıda soruşturma söz konusu. Yasa dışı bahisle mücadele konusunda aldığımız önlemler var. Bu konuda kanunumuz var. Bu kanunun uygulanması söz konusu gençlerimizi ve çocuklarımızı korumamız lazım. Özellikle internetin zararlı yayınlarından korumamız lazım. Yasa dışı kumar ve bahis mücadele edilmesi gereken bir alan. Burada caydırıcılığı sağlamak lazım. Burada yargımızın da etkin bir mücadelesi söz konusu. Yasa dışı kumar bahisle ilgili kanunu ihlal eden bir davranış içindeyse onun sıfatına, kim olduğuna bakılmaksızın işlediği suçla ilgili yargı gerekli soruşturmaları, kovuşturmaları yapar. Suç varsa da gerekli cezaları çekerler” dedi.

    Eski CHP Genel Başkanı ile ilgili soruşturma

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, eski Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili devam eden soruşturmalara değinerek şunları söyledi:
    “Milletvekili olduğu dönemde Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretleri nedeniyle fezlekeler düzenlendi ve Meclis’e gönderildi. Ancak dokunulmazlık nedeniyle yargılama yapılmadı. Yasama dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra soruşturma ve kovuşturmalar yeniden gündeme geldi.”

    Bakan Tunç, eski Genel Başkanın 2014 yılında gerçekleştirdiği bazı mitinglerde Cumhurbaşkanına yönelik kabul edilemez ifadeler kullandığını belirtti. “Mersin, Silifke, Erdemli, Edirne ve Ankara mitinglerinde yaptığı konuşmalarda Cumhurbaşkanımıza yönelik toplumun kabul etmeyeceği sözler söylemiştir. Bu ifadeler nedeniyle soruşturma başlatıldı” diyen Tunç, eski Genel Başkanın ifadelerinin suç teşkil edip etmediğine yargının karar vereceğini söyledi.

    Tunç, siyasetin karalama ve hakaretle yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, “Karalama ve hakaret siyasetiyle bir yere varılamayacağının en güzel örneği CHP eski Genel Başkanı. Yıllarca sadece Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretlerle siyaset yapa yapa bugünlere geldi ve hala bakıyoruz. Bu soruşturma ve kovuşturmaları bahane ederek yine hakaretlerine devam ediyor. Dolayısıyla ben de bir siyasiyim, Adalet Bakanıyım. 16 yıl milletvekilliği yaptım. Milletimiz karalama siyasetine hayır diyor yapıcı siyasete evet diyor. Bugün siyaset yapanlar geçmişteki kötü örnekleri kendine örnek olarak alıp aynı siyasete devam ederlerse onların sonu da böyle eski Genel Başkan gibi olur. Dolayısıyla siyasetçilerimiz için bir ibret vesikasıdır. Hakaret ede ede siyasi hayatının sonuna kadar gelmiştir. Bundan sonra özellikle siyasetçilerimiz konuşmalarını yaparken suç teşkil eden ifadeler, yalancı ifadeler değil yapıcı siyaset yaptıklarında kazançlı çıkacaklarını ifade ediyoruz. Takdir yetkisi elbette mahkemelerdir. Şu anda Kılıçdaroğlu ile ilgili devam eden 9 dava 5 soruşturma var. Burada yargıyı rahat bırakalım. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti o dosyalarda suç olup olmadığını değerlendirecek olan yargımızdır” açıklamasını yaptı.

    “Belediyelerle ilgili soruşturmalar sürüyor”

    Bakan Tunç, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri tarafından düzenlenen konserler ve sanatçılara yapılan ödemelere yönelik soruşturmaların da devam ettiğini belirtti. Tunç, “Burada yargının yürüttüğü adli soruşturma var. Özellikle Ankara, İstanbul Büyükşehir belediyelerinin konserleriyle ilgili. Sanatçılara ödenen milyonlarla ilgili soruşturmalar yapılıyor. Suçsuz olduğunu söyleyenler yargı huzurunda kendilerini savunurlar. Bu konuda çekinecekleri bir şey varsa, işledikleri bir suç varsa o zaman endişelensinler. Yargımızın devam ettirdiği kovuşturma ve soruşturmalar var, bunların sonucunu beklemek lazım” açıklamasını yaptı.

  • “Bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım”

    “Bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım”

    Ak Parti Bartın Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi bartın Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Divan heyetinin seçilmesiyle başlayan kongre, istiklal marşı okunmasının ardından konuşan Merkez İlçe Başkanı Muhammet Kızılayoğlu, “Bu bir bayrak yarışı. Bir süre önce atamayla ilçe başkanım, inşallah tek liste ile gidilen bu seçimde mazbatamı alarak, bayrağı en üste taşımaya devam edeceğiz” diye konuştu.

    Gelir gider raporları okunduğu ve mevcut yönetimin ibra edildiği kongrede konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ak Parti iktidarlarının 22 yıldır tesis etmeye çalıştığı yargı ve adelet sisteminin kasıtlı olarak saldırıya uğradığını belirterek, “Ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için çok çalıştık. Reformlar yaptık. Ak Parti reformcu parti. AK Parti bir yandan adaleti savunup, diğer yana kalkınmayı savunur. ‘İkisi birden’ olacak diyoruz. Bunun için yola çıktık. e dolayısıyla güvenilir bir adalet sistemi. Hukukun üstünlüğünden esas alan, gecikmeye ve öngörülebilir adaletsizlikten noktasında çok mesafeler aldık. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında eğer biz hukukun üstünlüğünü esas alan bir yargı sistemi tesis etmeseydik, o geçmişte 367 krizlerini çıkaran yargı sistemi, o geçmişte 12 Eylül’lerde darbecilerin yanında duran yargı sistemi, 28 Şubat’larda darbeciler karşısında cübbeleri yerlere seren, onların karşısında hazır olda duran bir yargı sistemi, 27 Mayıs’ta Adnan Menderesleri, bakanları, idama mahkum eden bir yargı sistemi, eğer ülkemizde hakim olsaydı, 15 Temmuz’da bu millet darbecilere karşı olabilmesi mümkün olabilir miydi?

    İşte milletimizle, beraber o gece evlerinde oturmayan, adliyelere koşan, o vatan hainlerine karşı yakalama kararları çıkaran, gözaltı kararları çıkaran ve onların yargı önünde hesap vermelerini sağlayan bir yargı sistemimiz var. Bugün hazmedilemeyen de bu. Her gün adalete yönelik, her gün hukuka yönelik, her gün yargıya yönelik saldırıların sebebi bu. Vesayetçi anlayışı özleyenler, Yassı ada yargısını özleyenler, geçmişte yargıyı kendilerine arka bahçe yapanlar, bugün yargı milletin yargısı olduğu için hazmedemiyorlar ve sürekli saldırmaya çalışıyorlar. Biz o saldırılara kesinlikle müsaade etmeyiz. Türkiye’nin hukuk güvenliği endeksinde, ta aşağı sıralarda olduğunu söylemek de, saçmalık. Bunu devamlı tekrar ediyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinde eski ABD Barolar Birliği Başkanı’nın kurduğu bir dernek ve bu derneğin yaptığı bir liste. Bilimsel kriterleren uzak, Türkiye gerçekleri ile hiç uyuşmayan, Türkiye’de birkaç muhalif isimden görüş olarak oluşturulan ve bağışlarla ayakta duran, bağış yapanın en ön sıralarda yer aldığı, başta birinci bağışçı Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, ikinci, üçüncü, dördüncü bağışçının ön sıralarda yer aldığı, hukuka güven endeksinde Türkiye’yi son sıralarda göstermeye çalışıyorlar. Kim yani bunlar? Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye’yi, daha şu bir yılda 170 gazeteciyi şehit eden, öldüren İsrail’i, Türkiye’nin önünde gösteriyorlar. Böyle bir endekse güvenilir mi? Bunlar tamamen kara propaganda. Ülkemiz için yapılan bir kara propaganda.

    Ve bu para propaganda bu güvenilmeyen, saçma sapan endekslerin sözcülüğünü de maalesef muhalefet partileri burada yapmanın gayreti içerisinde. Yargımızın karalanmasına kesinlikle müsaade etmeyiz. Yirmi beş bin hakim ve savcımız gece gündüz büyük bir gayret içerisinde milletimizin yargı hizmetlerinden en adil bir şekilde yararlanması için çalışmak istiyorum. İçerisinde elbette ki hatalı kararlar veren olabilir. Ama onun düzeltme mekanizması, istinapı, temyizi, itirazı mümkün. Ve kendi içerisinde bunlar gerçekleştirilir. Türkiye’nin hak etmediği bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım. Ve ülkemizde hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen, ve öngörülebilir bir adalet konusunda aldığımız mesafeyi daha ileri taşıyacak, önümüzdeki günlerde yargı reformu strateji belgemizi de Sayın Cumhurbaşkanımız açıklayacak ve özellikle toplumu huzursuz eden, suç ve suçluyla mücadelede kararlılığı ortaya koyan yeni düzenlemeleri de inşallah hayata geçireceğiz.

    Geçtiğimiz 22 yıl boyunca özellikle reform süreci kapsamında kanunlarımızın hemen hemen tamamını değiştirdik, yeniledik. Vatandaşlarımızın ihtiyacına uygun hale getirmenin gayreti içerisinde olduk ve anayasamızda da çok önemli reformlar yaptık. Hak arama yollarını genişlettik. Kadın hakları, çocuk hakları, çocukların korunması ve engelli yaşlı hakları bunları sadece anayasa değişiklikleriyle yaptığımız bu reformları biz aynı zamanda hayata da geçirdik, icraata da dönüştürdük. Temel hak ve özgürlükleri daha da güçlendirdik. Daha da tahkim ettik. Hukuk devletinin seçimini güçlendirdik” dedi.

    Anayasa çalışmaları hakkında da bilgi veren Bakan Tunç, “Bir daha bu ülkede darbeler olmasın, bu ülkede vesayetçi anlayış, milletin önünü bir daha kesmesin diye anayasamızda önemli yapısal reformlar yaptık. Hakimler, Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askeri Şura, Milli Güvenlik Kurulu tüm bunların yapısını demokratik ilkelere uygun hale getirdik. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Kaldırdık, sizin onayınızla. Milletimizi desteğiyle. Sıkı yönetim gerektiğinde ilan edilebilir diye bir madde vardı, Anayasamızda. Bunların hepsini milletimizin evet oylarıyla değiştik. İç Hizmet Kanunu 35., hep konuşulurdu. Darbelere gerekçe gösterilirdi. Bunların hepsi değişti. Anayasamızdaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmak için çok çalıştık. Milletimiz buna destek verdi ve şimdi hedefimiz yeni bir anayasa. Demokratik, sivil, katılımcı bunca değişikliğe rağmen hala maddeleri arasında o vesayetçi ruhu taşıyan, bir takım çelişkilere ve tartışmalara yol açan tüm maddelerindeki çelişkileri, ortadan kaldıracak, yektesaplığı sağlayacak, vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldıracak, milletimizin temsilcileri tarafından yapılan, milletvekillerimiz tarafından yapılıp milletimize onaylatılan bir toplum sözleşmesini inşallah hayata geçirmek nasip olur. Türkiye yüz yılına bu yakışır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının başladığını bu anlamlı günlerde inşallah mecliste bir uzlaşma sağlanır ve Türkiye yüzyılına aşlarken ülkemiz demokratik bir anayasayla inşallah yoluna devam eder. Bu yönde mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.

    Bakan Tunç, ardından Amasra ilçe teşkilatının kongresi katımak üzere ilçeye hareket etti.

  • “Arabuluculuğa önem vermeye devam edeceğiz“

    “Arabuluculuğa önem vermeye devam edeceğiz“

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara Dikmen Hakimevi’nde düzenlenen “İdarenin Taraf Olduğu Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Uygulamalarının Geliştirilmesi” konulu sempozyuma katıldı. Programının açılış konuşmasını yapan Bakan Tunç, Türkiye’nin son 22 yılda her alanda önemli ilerlemeler katettiğini ifade ederek, “Başta ekonomik büyüme anlamında Türkiye her alanda gelişti. Bu gelişme ekonomik büyümenin getirdiği yeni gelişmeler, hukuk alanında da yine arabuluculuk alanında da bir takım ihtiyaçları ortaya çıkardı. Ticaretin gelişmesi ve çeşitli suç tiplerinin ortaya çıkması, tüm bunlar yargı alanında da hukuk uyuşmazlıklarının artmasına neden oldu. Yargının iş yükünü azaltabilmek için planlı bir reformu hayata geçirdik. Yargı reformu strateji belgeleriyle çok önemli mevzuat düzenlemelerini hayata geçirdik. Temel kanunlarımızın tamamını yeniledik. Ceza kanunlarından borçlar kanununa bütün usul kanunlarımızı bu süreç içerisinde yeniledik. Bu yeniliklerin getirdiği adaptasyon anlamında da sorunlar yaşandı ama geçtiğimiz 20 yıllık süre içerisinde azalttık ve yeni ihtiyaçlar doğrultusunda da bu yeni değişiklikleri yeniden revize etme imkanı doğduğunda da planlı bir şekilde yargı reformu ve yargı paketleri vasıtasıyla hem mevzuatlarımızı geliştirdik hem de bu yeni değişen mevzuat doğrultusunda uygulamayı geliştirmenin gayreti içerisinde olduk. Bu reformlardan bir tanesi de arabuluculuk. Arabuluculuk bizim medeniyetimizde var, Ahilik Teşkilatı’ndan bu yana dostane barışçıl çözüm yöntemlerini bizim atalarımız gerçekleştirmiş. Bu anlamda aslında mevzuatımıza, hukuk sistemimize, hukuk uyuşmazlıklarında ya da ceza uyuşmazlıklarında alternatif çözüm yöntemlerinin sisteme dahil edilmesi konusunda geç kaldık. Geç kalmış olmak, bu konuda daha çabuk, daha hızlı davranmamızı gerektirecek çalışmaları da geriye bırakmamızı gerektirmez” dedi.

    “45 bin arabulucumuz var”

    Arabuluculuk konusuna büyük önem verdiklerine değinen Tunç, “Arabuluculuğa önem vermeye devam edeceğiz. 45 bin arabulucumuz var. Bunların hepsi hukukçu, hepsi özverili şekilde çalışıyorlar. Kendi aralarında arabuluculuğun geliştirilmesi için eğitim toplantıları gerçekleştiriyorlar. Barolarımız arabuluculuğun geliştirilmesine önem veriyor. Bakanlığımızın başından beri bu konunun daha da geliştirilmesi yönündeki çabaları sürüyor. Arabuluculuğun daha da geliştirilmesi için bizler de hiç durmuyoruz. Şu anda arabulucu olabilmek için 5 yıl kıdeme sahip hukukçu olmak ve eğitim sonunda da sınavı kazanmak gerekiyor. Buna bir ilave daha yapıyoruz, 5 yıl hukukçular sınav kazanarak arabulucu olabilsin ama 20 yıl kıdeme sahip hukukçular da eğitim alarak sınavsız bir şekilde arabulucu olabilsin. Buna yönelik bir kanun taslağını Meclise göndermiştik, komisyondan geçti. Şu anda genel kurulun gündeminde. Yasalaştığında tecrübeli hukukçularımızın 20 yıl gibi önemli tecrübeye sahip hukukçularımızın da eğitim alarak sınavsız bir şekilde bu sistemin içerisine dahil olmalarını sağlamış olacağız” ifadelerini kullandı.
    Toplantının hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Bakan Tunç, sempozyumu düzenleyen ve katkı sağlayan herkese teşekkür etti. Çok sayıda yargı mensubunun katıldığı program, fotoğraf çekimi ile sona erdi.

  • Bin Hakim-savcı yardımcısı alınacak

    Bin Hakim-savcı yardımcısı alınacak

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hakim ve savcı yardımcısı alımıyla ilgili sınav alanının yayımlandığını sosyal medya hesabı X üzerinden açıkladı. Tunç, 850 adli yargı hakim ve savcı yardımcısı, 100 avukatlık mesleğinden adli yargı hakim ve savcı yardımcısı, 50 de idari yargı hakim yardımcısı olmak üzere toplam bin hakim ve savcı yardımcısı alımıyla ilgili sınav ilanının yayımlandığını belirtti.

    ÖSYM tarafından 21-22 Aralık’ta yapılacak sınava girecek tüm adaylara başarı dileyen Bakan Tunç, sınavı kazanan ve mülakat aşamasını başarıyla tamamlayan adayların mesleğe kabulü öncesinde 1 yıl Türkiye Adalet Akademisi’nde eğitim alacaklarını aktardı. Ardından 2 yıl tecrübeli hakim ve savcıların yanında usta-çırak ilişkisi içinde çalışarak kürsüye daha donanımlı ve güçlü çıkacaklarını bildiren Tunç, “Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir adalet sistemini daha da tahkim etmek için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

  • “Yüksek standartlı demokrasiye kavuşmak için mücadelemiz sürecek”

    “Yüksek standartlı demokrasiye kavuşmak için mücadelemiz sürecek”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 8. Olağan İlçe Kongresi için Zonguldak’ın Devrek ilçesine geldi. Hamidiye Spor Salonunda gerçekleşen kongre saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Kongrede konuşan Bakan Tunç, AK Parti’nin icraatın, umudun, geleceğin adı olduğunu belirterek “AK Partimiz 3 Kasım 2002’de iktidara geldi. Artık 22 yılı tamamladık. 23 yıla başladık. AK Parti’nin kuruluşundan bu yana 23 yıl geride kaldı. 22 yıldır iktidardayız. AK Parti’yi kuran milletimiz. AK Parti bir millet hareketi. Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bir masa etrafında toplanıp ‘Haydi bir siyasi parti kuralım ve milletten oy isteyelim’ şeklinde bir siyaset mühendisliği yapılarak kurulmuş bir parti değildir. Milletin talebiyle kurulmuş bir partidir. 90’lı yıllar boyunca parlamenter sistemin yol açtığı krizlerden, oluşan siyasi krizlerin tetiklediği ekonomik krizler, 28 şubatlar, demokrasi çıtasının yerlere düşürülmesi ve tüm bunlardan bunalan milletimiz Recep Tayyip Erdoğan’ı gördü ve AK Parti’nin kurulmasını sağladı” dedi.

    Tunç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 yıldan bu yana AK Parti’nin kesintisiz lideri olmasının, milletin hissiyatını iktidarda temsil etmesi ve milleti gibi düşünmesinden kaynaklandığının altını çizdi.

    Milletin refahı, Türkiye’nin güçlenmesini sağlamak için Cumhurbaşkanı liderliğinde canla başla çalıştıklarını anlatan Tunç, “Ülkemizin demokratik kalkınmasını da ihmal etmedik. Yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için çok çalıştık. Büyük reformlar yaptık. Türlü türlü engellemelerle karşılaştık” diye konuştu.

    Parti kurulumu sırasında tuzakların kurulduğundan bahseden Tunç, şunları söyledi: “Partimize, Cumhurbaşkanımıza tuzaklar kuruldu. Henüz daha partimiz kurulurken kapatma davasıyla karşı karşıya kaldık. Başörtülü kurucu üyemiz var diye ihtar davası açıldı. ‘Başörtülü birisi partinin kurucu üyesi olamaz’ dediler. O günlerden bu günlere geldik. Sonrasında seçim kararı alındı. 14 aylık bir parti seçimlere girecek. Milletimizde büyük bir heyecan var. 90’lı yılların kronik sorunlarından milletimiz bir an önce kurtulmak istiyor. Erdoğan iş başına gelmesi lazım. Partisi iktidar olması lazım diyor ama o vesayetçi, darbeci anlayış, demokrasi düşmanları sahneye çıkıyor. Erdoğan milletvekili olamaz diyor. Muhtar bile olamaz diyen manşetlerin atıldığı o günlerde bu günlere geldik. O seçim kurulu Erdoğan’ın adaylığını iptal ediyor ve listeden seçilmesini sağlıyor. Genel başkanı milletvekili adayı olmayan bir parti seçimlere gidiyor. 3 Kasım’da Anadolu yeni bir dönemi başlatıyor. Türkiye’de AK Parti dönemi başlıyor.”

    AK Partinin kurulduktan sonra kapatma davası, MİT krizi, Gezi Parkı, 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylarla karşılaştığını ve bu tür olayları milletin desteğiyle bertaraf ettiklerinin altını çizen Tunç, Türkiye’nin geleceği için çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini söyledi.

    “27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de darbecilerin yanında duran, 28 Şubat’ta darbecilere kalkan olan yargı sisteminden bugün milli iradeye sahip çıkan yargı sistemimiz var” diyen Tunç, “Biz ülkemizde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında mücadelemizi sürdüreceğiz. Türkiye’nin yüksek standartlı demokrasiye kavuşması için mücadelemiz sürecek” ifadelerini kullandı.

    Türkiye yüzyılında yeni demokratik, sivil bir anayasa hedeflediklerini aktaran Tunç, “Bunun için mecliste uzlaşma gerekiyor. Bu uzlaşmaya ‘evet’ diyenler milletimiz tarafından takdir görecektir. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizi yeni bir anayasa kavuşturarak demokrasinin standartlarını daha yukarı taşıyacağız” şeklinde konuştu.

    Konuşmanın ardından Bakan Tunç’a Devrek bastonu hediye edildi.

  • “Yargıyı tehdit etmek kimsenin hakkı da haddi de değildir”

    “Yargıyı tehdit etmek kimsenin hakkı da haddi de değildir”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Esenyurt Belediye Başkanı hakkında yürütülmekte olan adli soruşturma ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve yargı mensuplarının hedef gösterilerek tehdit edilmesi ve etki altına alınmaya çalışılmasının asla kabul edilemez olduğunu belirtti. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu belirten Tunç, “Yargıyı tehdit etmek kimsenin hakkı da haddi de değildir” ifadesini kullandı.

    Tunç, anayasanın 138. maddesine göre hakimlerin görevlerinde bağımsız olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:

    “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez. Başlatılan bir soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hakim ve mahkemeleri etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak suretiyle adil yargılamayı etkilemeye çalışmak hukuk devleti ile bağdaşmaz. Bağımsız yargıya müdahale anlamına gelen bu tür çirkin söylem ve davranışlar hukuk devletinde asla korunamaz.”

  • Bakan Tunç’tan Ahmet Özer açıklaması

    Bakan Tunç’tan Ahmet Özer açıklaması

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınmasına ilişkin soru üzerine Bakan Tunç, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürütmekte olduğu bir soruşturma. Bu soruşturmanın neticesini beklemek lazım. Burada dosyadaki delilleri bilmeden, dosyanın içindeki durumla alakalı herhangi bir bilgi olmadan konuşmak doğru olmaz. Dolayısıyla dışarıdan yapılan değerlendirmeler, dosya hakkında bilgi olmadan yapılan değerlendirmelerdir. Bu bir soruşturma, neticeyi beklemek lazım. Soruşturmanın neticesine göre yargı en doğru kararı verecek. Bu yüzden yargıya güvenelim” dedi.

    “Hakimle ilgili reddi hakim talebinde bulunmuşlardı”

    Bakan Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun davasına bakan hakimin Samsun’a atanmasıyla ilgili soru üzerine ise, “O hakimle ilgili daha önce tartışma konusu olmuştu. O davada sanık avukatları, o hakimle ilgili reddi hakim talebinde bulunmuşlardı. Reddi hakim talebinde bulundukları bir hakimle ilgili bu kez de Hakimler ve Savcılar Kurulunun nakil kararını eleştirmeleri doğru bir mantık değil. Çünkü zaten o hakimi kendileri reddetmişlerdi. Dolayısıyla bugün çıkıp HSK’nın o hakimi görevden aldığı şeklindeki yorumlar doğru değil, bir çelişkidir” diye konuştu.

    “Referanduma şaibeli demek bir kere demokratik bir tavır değil, millete hakarettir”

    İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumu için ‘şaibeli’ ifadelerinin sorulması üzerine Tunç, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi demokrasiyi güçlendiren, Cumhuriyet’i güçlendiren bir sistemdir. Halkın doğrudan doğruya yürütmeyi belirlediği, yasamayı belirlediği bir sistem. Referanduma şaibeli demek bir kere demokratik bir tavır değil, millete hakarettir. Çünkü millet onay vermiştir. Milletin onay verdiği bir konuya şaibeli demek hiçkimseye yakışmaz” şeklinde konuştu.