Etiket: YÖK

  • En başarılı araştırma üniversiteleri açıklandı

    En başarılı araştırma üniversiteleri açıklandı

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) araştırma ve aday araştırma üniversitelerinin 2019 yılı performans değerlendirme sonuçlarını açıkladı. Buna göre performansı en yüksek ilk 5 üniversite Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi olarak sıralandı.

    YÖK, 2019 yılına ilişkin ‘Araştırma Üniversiteleri Performans İzleme Endeksi’ çalışmalarını TÜBİTAK iş birliğiyle gerçekleştirdi. ‘Araştırma Kapasitesi’, ‘Araştırma Kalitesi’ ile ‘Etkileşim ve İş birliği’ başlıkları altında 32 gösterge kapsamında değerlendirilerek sıralama yapıldı. Değerlendirme sonucunda 2019 yılında performansı en yüksek ilk 5 üniversite sırasıyla Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi olarak belirlendi. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, ilk 5’te yer alan bu araştırma üniversitelerine ek bütçe tahsis etti. İlk 10’a giren diğer üniversiteler ise sırasıyla Hacettepe, İstanbul, Yıldız Teknik, Ege ve Gebze Teknik Üniversiteleri oldu.

    5 ÜNİVERSİTE YÜKSELİŞ KAYDETTİ

    Performans değerlendirmelerine bakıldığında İstanbul Teknik, Ankara, Ege, Bursa Uludağ ve Çukurova Üniversitelerinin önceki yıla göre sıralamada yükseliş gösterdiği görüldü. Yükseliş kaydeden bu 5 üniversiteden Ege, Bursa Uludağ ve Çukurova’nın aday araştırma üniversitesi olması dikkat çekti. YÖK açıklamasında bu durum ile ilgili, “Bu gelişme, projenin amaçları doğrultusunda başarıyla devam ettiğini göstermektedir. Proje kapsamında belirlenen 11 üniversite için araştırma üniversitesi unvanının ilanihaye taşınılacak bir etiket olmayacağı proje kamuoyuna tanıtılırken açıklanmıştır. Her yıl araştırma üniversitelerinin performanslarına dair raporlar kamuoyu ile paylaşılırken bu sonuçlara göre bazı üniversitelerin, düşük performansları dolayısıyla araştırma üniversitesi vasfını kaybedebileceği, aday araştırma üniversitesi iken üstün performansları dolayısıyla araştırma üniversiteliğine yükselebileceği bir süreç kurgulanmıştır” tespitine yer verildi.

    ADAYLAR, ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTELERİNİ SOLLADI

    Üniversitelerin performans sıralaması incelendiğinde bazı araştırma üniversitelerin düşük performans göstererek alt sıralarda yer alması ve bazı araştırma aday üniversitelerinin gerisinde kalması dikkat çekti. 11 araştırma ve 5 aday araştırma üniversitesi arasındaki sıralamada, araştırma üniversiteleri İstanbul Cerrahpaşa 15’inci, Gazi 14’üncü ve Erciyes 12’nci sırada yer aldı. Buna karşılık aday araştırma üniversiteleri Yıldız Teknik 8’inci, Ege 9’uncu, Bursa Uludağ 11’inci sırada olma başarısını gösterdi. Son 3 yılın performansları karşılaştırıldığında ise listenin ilk 3’ünde değişiklik yaşanması göze çarparken, ODTÜ’nün birinciliğini 3 yıl boyunca puanını yükselterek koruduğu görüldü. 2017 ve 2018 yıllarında ilk üç ODTÜ, Boğaziçi, İzmir Yüksek Teknoloji olarak sıralanırken, 2019 yılında ikinciliğe İstanbul Teknik Üniversitesi yükseldi, Boğaziçi Üniversitesi üçüncülüğe, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi de dördüncülüğe indi.

    YÖK Başkanı Prof.Dr. Yekta Saraç, Twitter hesabından performans değerlendirme raporu ile ilgili açıklamada bulunarak, “Araştırma ve Aday Araştırma Üniversitelerinin Yıllık Performans Raporu’nu her yıl kamuoyu ile paylaşarak yükseköğretim sistemimizin gelişimine dair verilere ulaşılmasını sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.

  • Üniversite ve diğer sınıfların açılması gündeme gelebilir

    Üniversite ve diğer sınıfların açılması gündeme gelebilir

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, bu hafta itibarıyla hazırlık ve birinci sınıf dışındaki sınıfların da eğitime başladığını belirterek, “Ümit ediyorum ki vaka sayılarında ciddi bir artış yaşanmaz, okullarda da kontrollü bir şekilde eğitimi sürdürebiliriz ve diğer sınıflar, ardından da üniversitelerin de açılması gündeme gelebilir” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, okullarda yüz yüze eğitimin başlamasının yeni vaka sayısında herhangi bir katkısının olup olmadığının Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca yakından izlendiğini, ona göre de yeni kararlar alındığını söyledi. Doç. Dr. Kayıpmaz, “Bu noktada bu hafta itibarıyla hazırlık ve birinci sınıf dışındaki bazı sınıflarımızda da eğitim başladı. Ümit ediyorum ki vaka sayılarında ciddi bir artış yaşanmaz, okullarda da kontrollü bir şekilde eğitimi sürdürebiliriz ve öncelikle diğer sınıflar, ardından da üniversitelerin de açılması gündeme gelebilir. Ama burada hep kurallara bağlı olmayı okullarda da üniversitelerde de unutmamamız gerekiyor. Kontrollü bir şekilde eğitimin sürdürülebilir olması son derece önemli” diye konuştu.

    Doç. Dr. Kayıpmaz, Bilim Kurulu’nda okulların tamamının kademeli açılmasıyla ilgili birçok değişkenin değerlendirildiğini ifade ederek, “Bu birçok değişkenin durumuna göre de kararlar veriliyor. Her türlü alternatif her türlü istatistiksel durum ve değişiklik masaya yatırılarak kararlar veriliyor” dedi.

    ‘YÜZ YÜZE EĞİTİMİN DEĞERİ TARTIŞILMAZ’

    Doç. Dr. Kayıpmaz, vaka sayılarının düşmesiyle okulların tamamında kademeli eğitime de geçilebileceğinin gündeme gelebileceğini ifade ederek, “Gelebilir; çünkü yüz yüze eğitimin değeri tartışılmaz. Ama bir yandan da artık 2020 yılındayız ve gerçekten uzaktan eğitim teknolojilerinde de önemli adımlar atıldı; pandemi dönemi dolayısıyla. Bu karma eğitim modellerinin sürdürülebilir olması önemli ve yüz yüze eğitiminin de özellikle okul hayatının çocuklarımızın, gençlerimizin gelişimi ve akranlarıyla iletişimi açısında son derece büyük önemi var. Bundan dolayı da tedbirli bir biçimde, kontrollü biçimde seyrelterek ve kademelendirerek eğitim ve öğretim sisteminin devam ettirileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

  • Yeni dönemde üniversiteler böyle açılacak

    Yeni dönemde üniversiteler böyle açılacak

    YÖK’ten üniversite kampüslerinde uygulanacak Covid-19 tedbirlerine ilişkin bir kılavuz yayımlandı. Buna göre; kapalı alanda bulunan herkes sürekli maske takacak, ortak alanlar klima kullanılmadan sıkça havalandırılacak. Derslikler 4 metrekareye 1 kişi düşecek şekilde düzenlenecek ve kişiler arası en az 1 metre mesafe olacak.

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üniversitelerde alınacak koronavirüs tedbirlerine yönelik hijyen kriterlerini belirledi.

    Kılavuza göre, eğitim ve öğretim süreçlerinde, salgının bölgesel ve yerel seyrine göre farklı programlar için yapılacak uygulamalarda yetki üniversitelerin ilgili kurullarında olacak.

    VAKA VE TEMASLI DURUMUNDA NE YAPILACAK?

    Kılavuzda üniversite yerleşkeleri içerisinde pozitif vaka saptanması durumunda “temaslılar” ve “yakın temaslıların” tespit edilerek ilgili sağlık birimlerinin bilgilendirilmesi gerektiğinin altı çizildi. Yakın temaslıların hemen izole edilmesi bilgisine yer verildi.​

    MASKE KULLANILACAK, ORTAMLAR SIKÇA HAVALANDIRILACAK

    Kapalı alanlarda bulunan herkesin sürekli maske kullanımı sağlanmalıdır. Birlikte yapılan aktivitelerde yakın mesafede olunması gerekli ise maskeye ilaveten ayrıca yüz siperliği de kullanılmalıdır. Ortak kullanılan mekanlarda mümkün olduğunca klima veya vantilatör kullanılmamalı, ortamlar sıkça havalandırılmalıdır.

    KİŞİSEL HİJYEN VE ORTAK KULLANILAN ALETLERİN DEZENFEKSİYONU

    Kampüse gidiş ve gelişlerde faydalanılan toplu taşıma veya servis araçlarında mutlaka maske takılacak.

    Mikroskop, bilgisayar ve T-cetveli gibi ortak kullanılan aletler, kullanım bittikten hemen sonra zarflı virüslere etkili, materyal uyumu olan dezenfektanlar ile temizlenecek ve temiz olarak saklanacak.

    Öğrencilere ve tüm personele yönelik, bilgisayar, laboratuvar cihazları, telefon ve masa benzeri ortak kullanımı zorunlu cihazları kullanmadan önce ve sonra dezenfekte etmeleri gerektiğini hatırlatıcı afişler hazırlanarak uygun yerlere asılacak.

    DERSLİKLERDE 4 METREKAREYE 1 KİŞİ ÖNERİSİ

    Kampüs içerisindeki derslik, kütüphane, laboratuvar, yemekhane, spor tesisleri gibi ortak kullanım alanları periyodik olarak temizlenecek, ortak kullanılan alanlarda kişi sayısı azaltılacak.

    Dersliklerde 4 metrekareye 1 kişi düşecek şekilde sınıf ve dersliklerin kapasitesinin belirlenecek, oturma düzeninde kişiler arası en az 1 metre mesafe korunacak.

    Derslik girişinde o dersliğin maksimum öğrenci kapasitesini belirten bilgileri içeren görsel materyallere yer verilmeli, oturma düzeni ve mesafeleri de önceden ayarlanmış olmalı.

    Kılavuzda ayrıca “Dersin niteliğine göre öğrencilerin yüksek sesle konuşma, şarkı söyleme gibi faaliyetlerinin de olduğu durumlarda fiziki mesafe düzenlemesinin en az 1,5-2 metre olacak şekilde uygulanması daha uygun olacaktır. Damlacık oluşturması nedeniyle şarkı söyleme koro çalışması, tiyatro provaları gibi yüksek sesle yapılan aktiviteler için küçük derslikler ve sınıflar yerine büyük salonlar tercih edilmelidir” şeklinde tavsiyelerde de bulunuldu.

  • Skandallara imza atan o rektör görevden alındı

    Skandallara imza atan o rektör görevden alındı

    Eşini üniversitede yer alan enstitüde sekreter yapmasıyla gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ’ın görevine son verildiği açıklandı.

    Açıklamada şu ifadelere yer verdildi:

    ‘YÖK tarafından, 07.08.2020 tarihinde hakkında soruşturma açılan ve görevinden uzaklaştırılan Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ ile ilgili soruşturma tamamlanmıştır. Bugün gerçekleştirilen “Yüksek Disiplin Kurulu Toplantısı”nda verilen disiplin cezası nedeniyle Kanunen Rektörlük görevi sonlanmıştır’

    EŞİNE ÖZEL İŞ İLANI AÇMIŞTI

    Eşini üniversitede yer alan enstitüde sekreter yapmasıyla gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ bu sefer de Personel Daire Başkanlığı kadrosunda ‘adrese teslim’ ilan açtı. Kriterleri karşılayan ve başvuran tek kişi rektörün eşi Derya Bağ oldu.

    Eşini daha önce ilk olarak İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamasıyla, ardından da Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak görevlendirmesiyle gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektörü Hüseyin Bağ, ısrarını sürdürüyor. Hüseyin Bağ şimdi de Personel Daire Başkanlığı kadrosunda eşi için ‘adrese teslim’ ilan açtı. 7 Temmuz’da yayımlanan Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğü Personel Daire Başkanlığı kadrosu için açılan ilanın kriterlerini karşılayan ve başvuran tek kişi eşi Derya Bağ oldu.

    İlanda yer alan kriterler şöyle:

    – Arap Dili ve Edebiyatı, Arapça Öğretmenliği ya da Fars Dili ve Edebiyatı bölümleri lisans mezunu olmak.

    – Dil alanında tezli yüksek lisans yapmış olmak.

    – Lisans mezuniyeti sonrasında en az 10 yıl eğitim ve öğretim alanında deneyim sahibi olmak.

    – Yabancılara Türkçe öğretimi sertifikasına sahip olmak.

    – Belgelendirmek kaydıyla branş dili yanı sıra en az orta düzeyde ikinci bir yabancı dil bilmek ya da ikinci yabancı dil alanında hazırlık sınıfını başarıyla tamamlamış olmak.

    – Arapça öğretmenliği haricindeki bölümlerden mezun olanlar için pedagojik formasyon sertifikasına sahip olmak.

    TÜM ÖLÇÜTLER ONU İŞARET EDİYOR

    Derya Bağ’ın Pamukkale Üniversitesi’nde bulunan biyografisinde ise söz konusu kriterlerin her birini karşıladığı görülüyor. Bağ’ın aldığı eğitim ve sertifikaları şöyle:

    – Gazi Üniversitesi Arapça hazırlık

    – Gazi üniversitesi Arapça öğretmenliği

    – Pamukkale Üniversitesi, Dil Bilimi ve Kültür Araştırmaları Yüksek lisans

    – Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi sertifikası

    – İlköğretim sınıf öğretmenliği sertifikası

    – Ayrıca 10 yıl çeşitli okullarda görev yaptı.

    NE OLMUŞTU?

    Bağ, önce eşini İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamıştı. Gelen tepkiler sonucu eşi Derya Bağ’ın istifasıyla sonlanan sürecin ardından bir buçuk yıl geçince Rektör, eşini bu kez de Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak atamıştı. Makam şoförlüğünü yapan kişiyi ise önce yüksekokula sekreter olarak atayıp, bir mesai günü sonrası da şube müdürü yapmıştı. Ayrıca Rektör, üniversite bünyesinde yarı zamanlı çalışan 150 öğrenciyi ‘bütçe yetersizliği’ gerekçesiyle kovmuştu.

    MAKAM ŞOFÖRÜNÜ ŞUBE MÜDÜRÜ YAPMIŞTI

    PAÜ Rektörü Hüseyin Bağ, birçok skandala daha imza atmıştı. Bağ, önce eşini İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamıştı.

    Gelen tepkiler sonucu eşi Derya Bağ’ın istifasıyla sonlanan sürecin ardından bir buçuk yıl geçince, Rektör, eşini bu kez de Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak atamıştı.

    Makam şoförlüğünü yapan kişiyi ise önce yüksekokula sekreter olarak atayıp, bir mesai günü sonrası da şube müdürü yapmıştı. Ayrıca Rektör, üniversite bünyesinde yarı zamanlı çalışan 150 öğrenciyi ‘bütçe yetersizliği’ gerekçesiyle kovmuştu.

    HÜSEYİN BAĞ KİMDİR? 

    1967 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesinde doğdu. Orta öğrenimini 1985 yılında tamamladıktan sonra 1990 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilimleri Eğitimi Kimya Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. 1995 yılında Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya, ABD’de Yüksek Lisans eğitimi, 1998 yılında ise Doktora eğitimini bitirdi.

    1990–1994 yılları arasında Ankara Muradiye Özel Yavuz Sultan Selim Lisesinde (Eski ismi Özel Muradiye Erkek Lisesi) kimya öğretmenliği yaptı. 1994 yılında Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümüne araştırma görevlisi olarak atandı. Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalına 2000 yılında Yardımcı Doçent olarak atandı. 2002 yılında aynı bölümde Doçent oldu. 2009 yılından sonra “Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı”nda Profesör unvanıyla görev yaptı.

    2011-2012 yıllarında “Denizli Meslek Yüksek Okulu”nda müdür olarak görev yaptı. Aynı zamanda 2011 -2012 yıllarında Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Bölüm Başkanlığı görevini de yürüttüm. 2002–2003 yıllarında Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Dekan Yardımcılığı görevini, 2003 – 2007 yıllarında Fakülte Kurulu doçent temsilcisi ve Fakülte Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini yürüttü. 2010-2012 yıllarında “Pamukkale Üniversitesi Senato Üyeliği” görevinde bulundu. 2013 yılından sonra Fakülte Yönetim Kurulu ve Fakülte Kurulu profesör temsilciği görevlerini yürüttü.

    Prof. Dr. Hüseyin Bağ 18 Nisan 2017 tarihinde Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğüne getirilmiştir. Evli ve dört çocuk babasıdır.

  • “YÖK-Gelecek Projesi” ile ilk kez öncelikli alanlarda akademisyen alımı yapılacak

    “YÖK-Gelecek Projesi” ile ilk kez öncelikli alanlarda akademisyen alımı yapılacak

    Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), geleceğin bilim insanlarının yetiştirilmesi amacıyla başlatılan “YÖK-Gelecek Projesi” ile ilk kez öncelikli alanlarda akademisyen alımı yapılacak.

    YÖK’ün internet sitesinden “Geleceğin Bilim İnsanları İçin YÖK-Gelecek Projesi”ne ilişkin yapılan açıklamada, özellikle gelişmesini büyük ölçüde tamamlayan üniversitelerde, daha özel alanlarda uzman insan gücüne ihtiyaç duyulduğuna işaret edildi.

    Bu ihtiyacın karşılanmasının hakkaniyet ve fırsat eşitliği çerçevesinde olması gerektiği vurgulanan açıklamada, meselenin diğer yönünün de üniversitelerin bilimsel faaliyetleri ve misyonlarının, Türkiye’nin kalkınma yolundaki tercihleri ve öncelikleriyle uygun şekilde ilişkilendirilmesi olduğu aktarıldı.

    Bütün üniversitelerin ve özellikle kadro rejimi itibarıyla farklı statüdeki devlet üniversitelerinin, kadro kullanımı konusunda Türkiye’nin kalkınma yolundaki yürüyüşüne uygun merkezi bir planlamaya ihtiyacı bulunduğuna işaret edilen açıklamada, üniversitelerde öğretim üyesi ve öğretim elemanı istihdamının YÖK tarihi boyunca merkezi sistemin, yükseköğretim kurumlarına toplam kadro sayısı belirleyerek tahsis etmesi, unvan bazında belirlenen kadroların kurumlarda kullanım izninin kamu yararı gözetilerek YÖK tarafından izne bağlanması, üniversitelerin bunlar için aradıkları özel şartları belirleyip ilana çıkarak atama süreçlerini kendi kararlarıyla sonlandırmaları şeklinde sürdüğü anımsatıldı.

    İlk kez uygulanacak proje üç aşamada gerçekleştirilecek

    Açıklamada, “Bu sene yükseköğretim tarihimizde akademik kadro kullanımında yeni bir yöntem hayata geçirilecektir. Bu yöntem, ‘yeni YÖK’ tarafından bir proje mantığı içinde kurgulanmıştır. Projenin adı YÖK-Gelecek Projesi’dir. İlk kez uygulanacak proje üç aşamada gerçekleştirilecek. Birinci aşama öncelikli alan araştırma görevlisi istihdamı, ikinci aşama öncelikli alan öğretim üyesi istihdamı, üçüncü aşama akademik liyakat-kariyer platformu.” bilgisi paylaşıldı.

    “Bugün yeni bir projenin haberi değil, hayata geçirilen ilk adımının kamuoyuyla paylaşıldığı” vurgulanan açıklamada, “Yeni YÖK olarak, koyduğumuz hedef doğrultusunda yeni bir kurguyu hayata geçiriyoruz. İnşallah diğer projelerimiz gibi bunda da kısa zamanda önemli mesafeler katedeceğiz. Bu projenin bir çıktısı da sistem içinde ülkenin öncelikli alanlarında nitelikli bilgi üretmeye aday olan gençlere imkan tanıma, onlara sahip çıkma ve onların başarının ödüllendirileceğine dair inançlarını pekiştirmek olacaktır.” değerlendirmesinde bulunuldu.

    Açıklamada, yeni YÖK tarafından öncelikli alanlar, ihtisaslaşma, açık bilim, üniversitelerde çeşitlilik, araştırma üniversiteleri, bölgesel kalkınma odaklı, mesleki uygulama ağırlıklı ve tematik üniversiteler, temel bilimlerde üstün başarı sınıfları, YÖK 100/2000- öncelikli alanlarda doktora, dijital dönüşüm, geleceğin meslekleri gibi kavramların da daha önce Türk yükseköğretim sistemine kazandırıldığı anımsatıldı.

    İlk kez “öncelikli alanlarda” araştırma görevlisi ilanına çıkılacak

    Açıklamada, projeyle ilk kez öncelikli alanlarda araştırma görevlisi ilanına çıkılacağı bildirildi.

    Uzun yıllardır var olan sistemin genel ve cari uygulama olarak yine süreceği, 2020’de merkezi olarak belirlenen toplam atama izin sayılarının üniversitelere tahsis edildiği belirtilen açıklamada, projenin birinci aşamasına ilişkin, “Fakat bunun yanı sıra, yani devam etmekte olan bu ana yola ilave olarak, hacim itibarıyla daha küçük/daha az sayıda kadronun tahsis edileceği farklı bir yol daha uygulamaya sokulmaktadır. İlk defa uygulanacak bu sistem diğer projelerimizde olduğu gibi YÖK tarafından basit, sade ve yalın bir şekilde kurgulanmıştır.” ifadelerine yer verildi.

    Açıklamada, bu yöntemin özelliklerine ilişkin şunlar kaydedildi:

    “Ülkemizin öncelikli alanlarının belirlenmesi ve bu alanlarda doktora programlarına açılması. İlave kadro tahsisi yapılacak (ilave atama izni verilecek) üniversitelerin, YÖK tarafından belirlenen, ülkemizin öncelikli alanlarında doktora eğitimi verebilme yetkinliğine sahip olması. Tarif edilen kadro için belli bir kişinin değil, ihtiyaç duyulan profilin tanımlanması. Hak ve adalet duygusunu zedelemeyecek, fırsat eşitliğini gözetmek üzere ilan edilen kadro için başvuru yapabilecek yeterince adayın sistemde bulunuyor olmasına dikkat edilmesi. Adayların değerlendirilmesi ve seçiminin cari usule göre üniversitelerimiz tarafından yapılması.”

    Açıklamada, “Türk yükseköğretim sisteminin ‘liyakat ve ehliyet’ çerçevesinde şekillendirilmesine ve üniversitelerimizin ihtisaslaşmasına katkı sağlayacak ‘Öncelikli Alan Araştırma Görevlisi’ atamalarıyla, iki üç sene zarfında yükseköğretimde hissedilebilir iyileşme hedeflenmektedir.” değerlendirmesine yer verildi.

    YÖK tarafından belirlenen koşulların dışında özel şart koşulamayacak

    “Proje kapsamında, Türkiye’nin öncelikli alanları belirlenmiş ve ‘adrese teslim’ olmamak kaydıyla bu alanlarda doktora eğitimi yapan öğrencilere araştırma görevlisi kadrolarına atanma imkanı tanınmıştır.” bilgisi paylaşılan açıklamada, genel kadro kullanımı üniversitelerce sürdürülürken, bu daha az sayıdaki araştırma görevlisinin atanmasında Türkiye’nin önceliklerine odaklanıldığı ancak YÖK tarafından belirlenen koşulların dışında şart koşmamak kaydıyla süreçlerin yürütülmesinin yine üniversitelere bırakıldığı belirtildi.

    Açıklamada, “Öncelikli alanlara araştırma görevlisi atanmasını hedefleyen ve ‘yeni YÖK’ tarafından sade ve yalın şekilde kurgulanan bu proje, diğer pek çok projemiz gibi Türk yükseköğretimi için bir ilktir.” ifadeleri kullanıldı.

     “Öncelikli Alanlar Araştırma Görevlisi” kadrosu için ek atama izinleri verildi

    2020’de “yeni YÖK” anlayışı çerçevesinde Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu alanlardaki nitelikli insan gücünü karşılayabilmek için “Öncelikli Alanlar Araştırma Görevlisi” kadrosu için “ek” atama izinlerinin de verildiği bildirilen açıklamada, izin verilen öncelikli alanlardan bazıları şu şekilde sıralandı:

    “Yapay Zeka, Veri Bilimi, Mikro ve Nanoteknoloji, Akıllı ve Yenilikçi Malzemeler, Gıda Üretimi, İşleme ve Teknolojisi, Gıda Biyoteknolojisi, Sürdürülebilir Tarım, Zootekni ve Hayvan Besleme, Moleküler Farmakoloji, İlaç Araştırmaları ve Aşı, Biyoteknoloji, Uluslararası Güvenlik ve Terör, Eğitimde Dijitalleşme, İnsan Beyni ve Nörobilim.”

    “Öncelenen ‘kişiler’ değil, ‘öncelikli alanlar’dır”

    Açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

    “Yükseköğretim sisteminde 2 bin 200 öğrencimiz, çeşitli üniversitelerde, öncelikli alan olarak belirlenen bu alanlarda doktora eğitimlerine devam etmektedir. Diğer bir ifadeyle hiçbir pozisyon/kadro ilanı belirlenmiş kişiler için olmayıp, belirlenmiş alanlar içindir. Burada öncelenen ‘kişiler’ değil, ‘öncelikli alanlar’dır.

    Bu projeyle ülkemizin öncelikli alanlarında nitelikli insan gücü ihtiyacını ve öğretim üyesi eksikliğini gidermek için önemli bir adım atılmaktadır. Bu kadrolara yapılacak atamaların tamamıyla ‘liyakat’ çerçevesinde olması için, belli bir üniversitenin havuzundan değil, Türkiye’nin havuzundan yararlanılarak gerçekleştirilecek olması, bu önemli adımı daha da değerli kılmaktadır.”

    Açıklamada, ayrıca yeni YÖK’ün girişimleri sonucunda temel bilimler, ziraat, orman, veterinerlik, su ürünleri, astronomi ve uzay bilimleri, yer bilimleri ve felsefe alanlarında lisans bursları ve “YÖK 100/2000 Doktora Projesi” ile de doktora bursu verildiği anımsatıldı.

    “Öncelikli alan öğretim üyesi istihdamı” da yakında açıklanacak

    YÖK-Gelecek Projesi’nin ikinci aşamasına ilişkin de açıklamada şu bilgilere yer verildi:

    “Projenin ikinci ayağı ise ülkemizin kalkınma yolundaki öncelikli ve özellikli alanlarında öğretim üyesi atamaları için verilecek olan ‘ek’ izinlerden oluşacaktır. Üniversitelerimizin bu alanlarda temayüz eden ilgili bölümlerine tahsis edilecek olan ‘ek’ öğretim üyesi kadro ilanları ile ‘başarılı bölümler’ daha da güçlendirilmek suretiyle ödüllendirilecektir.

    Projenin ‘Öncelikli Alan Öğretim Üyesi’ ayağı önümüzdeki günlerde akademi camiası ve kamuoyuyla paylaşılacaktır. Bu paylaşımda üniversitelerin ve alanların nasıl seçildiğine dair bilgilendirme de yapılacaktır. Böylelikle bu ay içinde YÖK-Gelecek Projesi’nin üç aşaması da hayata geçirilerek sisteme kazandırılmış olacaktır. “

  • YÖK’ten tıp fakültesi açıklaması

    YÖK’ten tıp fakültesi açıklaması

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) öğretim üyesi olmadan eğitim ve öğretim faaliyetine başlayacak herhangi bir tıp fakültesi bulunmadığını bildirdi.

    YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada, bugün bazı basın ve yayın organlarında üniversitelerdeki tıp fakülteleri ile ilgili haberin yer aldığı belirtildi.

    Değerli akademisyenlerin yer aldığı, eğitim ve araştırma faaliyetleri ile dünyanın gelişmiş ülkeleri ile yarışan ve hekimlerin yetiştiği Türkiye’deki tıp fakültelerinde 96 bin 150 öğrenci bulunduğu ve bunlarda 16 bin 270 öğretim üyesinin görev yaptığı ifade edilen açıklamada, Türkiye’de bir öğretim üyesi başına 6 öğrenci düştüğüne, bunun pek çok Avrupa ülkesine göre daha iyi bir oran olduğuna işaret edildi.

    Türkiye’nin hekime ihtiyacının küresel salgın döneminde daha belirginleştiğinin altının çizildiği çıklamada, hekimlerin yetiştiği tıp fakültelerinin mevzuatına uygun kurulduğu, öğrenci kontenjanlarının ise Yükseköğretim Programları Koordinasyon Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, istihdam ve ülke ihtiyacı dikkate alınarak belirlendiği vurgulandı.

    Yeni kurulan bütün fakültelerde olduğu gibi tıp fakültelerinde de hukuki kimliklerinin oluştuğu anda öğretim elemanlarının bulunmasının, mevzuat açısından ve pratikte mümkün olmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Bu basit gerçeğin bile yok sayılması şaşırtıcıdır. Fakülteler hukuki kimliğini kazandıktan sonra öğretim üyesi ve altyapısı oluşturulmaya başlanır. Bu fakülteler asgari öğretim elemanı sayısı ve altyapı imkanları sağlandıktan sonra eğitim ve öğretime başlamaktadırlar. Ayrıca tıp fakültelerinde öğrenci kontenjanı belirlenirken asgari öğretim elemanı sayısına ve laboratuvar, derslik gibi altyapı imkanlarına sahip olmayan fakültelere öğrenci kontenjanı planlanmamaktadır.

    Buna göre kurulmuş olmasına rağmen 9 tıp fakültesi pasif durumdadır. Yani henüz öğrencisi yoktur. Dolayısıyla öğretim üyesi olmayan bir tıp fakültesine öğrenci kontenjanı verilmesi söz konusu değildir. Bilindiği gibi tıp fakültesinde eğitim süresi 6 yıl olup bu sürenin yaklaşık yarısı teorik eğitim şeklinde, diğer yarısı da üniversitelerin kendilerine ait hastanelerde veya Sağlık Bakanlığına bağlı olup tıp fakülteleri ile afiliye olan eğitim ve araştırma hastanelerinde uygulamalı (pratik) olarak sürdürülmektedir. Yeni kurulan tıp fakültelerinde asgari öğretim elemanı sayısı sağlanıncaya kadar öğrencilerimiz eğitimlerini aynı ilde veya komşu ilde mevcut olan diğer tıp fakültesinde, uygulamalı eğitimlerini de afiliye oldukları eğitim ve araştırma hastanesinde sürdürmektedirler.”

    Konuyla ilgili olanların bildiği gibi, geçmişte Anadolu’nun çeşitli illerinde tıp fakülteleri kurulduğu ve öğrencilerinin bir süre Ankara ve İstanbul’daki tıp fakültelerinde eğitim gördüğü hatırlatılan açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

    “Bu tıp fakültelerimizin bugün yeni kurulan tıp fakültelerimize destek olacak duruma gelmiş olmaları dikkate değer ve memnuniyet vericidir. Bunların yanı sıra Sağlık Bilimleri Üniversitesine ait tıp fakültelerinin öğrencileri ise ‘eğitimlerinin temel teorik eğitimlerini yine o ilde zaten mevcut olan diğer tıp fakültesinde ve klinik uygulamalı eğitimlerini ise afiliye oldukları eğitim ve araştırma hastanesinde’ sürdüreceklerdir. Gelişmiş tıp fakültesi laboratuvarlarının ve hastanelerin ortak kullanıma açılması, yurt dışında pek çok merkezde uygulanan bir yöntemdir. Bu şekilde kamu kaynakları azami olarak korunmakta ve ihtiyacımız olan hekimler tüm imkanlar en üst düzeyde seferber edilerek nitelikten taviz verilmeden yetiştirilmektedir.

    Kaldı ki Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesinde bulunan İstanbul’daki tıp fakültelerinde toplam 248 öğretim üyesi, bahsi geçen diğer illerdeki tıp fakültelerindeki toplam öğretim elemanı sayısı haberde belirtildiği gibi (0) olmayıp 215’tir. Kısacası haberde iddia edildiği gibi üniversitelerimizde öğretim üyesi olmadan eğitim ve öğretim faaliyetine başlayacak herhangi bir tıp fakültesi bulunmamaktadır. Bu vesile ile küresel salgın döneminde dünyaya örnek olacak şekilde fedakarca görev yapan başta hekimlerimiz olmak üzere bütün sağlık çalışanlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.”

  • YÖK, üniversitelere kayıt tarihlerini uzattı

    YÖK, üniversitelere kayıt tarihlerini uzattı

    Yüksek Öğretim Kurulu’ndan yapılan açıklamada;

    “YÖK olarak, Başkanlığımıza öğrenciler tarafından iletilen talepler doğrultusunda 2020- YKS kayıt tarihlerinin ‘öğrencilerin lehine olacak şekilde’ uzatılmasına karar verilmiştir. Buna göre; yükseköğretim kurumlarına giderek şahsen başvuracak adayların 05 Eylül 2020 Cumartesi saat 17:00’ye kadar, elektronik kayıt (e-kayıt) yaptıracak adaylar için 06 Eylül 2020 Pazar günü saat 23.59’e kadar, kayıt işlemlerini yaptırabilmesi kararı alındı” ifadelerine yer verildi.

     

  • YÖK, YKS yerleştirme sonuçları raporunu açıkladı

    YÖK, YKS yerleştirme sonuçları raporunu açıkladı

    Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) hazırlanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2020-YKS) Yerleştirme Sonuçları Raporu’na göre, üniversitelerin tıp programlarındaki 16 bin 818 kontenjanın 16 bin 771’ine, hukuk programlarında 16 bin 580 kontenjanın 15 bin 71’ine, mimarlık programlarının 8 bin 132 kontenjanının 6 bin 412’sine öğrenci yerleştirildi.

    YÖK’ün raporunda, taban başarı sıralaması şartı aranan bazı programlarla ilgili bilgilere yer verildi. Buna göre, tıp programlarında geçen yıl toplam 15 bin 398 kontenjanın 15 bin 309’u doldu, dolmayan kontenjanların KKTC üniversitelerinde olduğu görüldü. 2020’de ise 16 bin 818 kontenjanın 16 bin 771’ine yerleştirme yapıldı.

    Hukuk programında 2019 yılında toplam 16 bin 340 kontenjanın 15 bin 721’i dolmuş, 619’u boş kalmıştı. Bu boş kontenjanlar, vakıf ve KKTC üniversitelerindeydi. Bu yıl ise 16 bin 580 olan kontenjanın 15 bin 71’ine yerleştirme yapıldı. Dolmayan 1509 kontenjanın 1051’i vakıf, 380’i KKTC, 78’i ise devlet üniversitelerinde bulunuyor.

    Raporda, bu duruma ilişkin, şu ifadelere yer verildi:

    “Bu sonuç bu sene hukuk programlarında başarı sıralaması şartının 190 binden 125 bine çekilmesinden kaynaklanmaktadır. Sistemin, kendi içine yedirilen başarı sıralaması şartı ile kontenjanları artık kendisinin ayarlamaya başladığının göstergesidir. Yargı Reformu çerçevesinde başta Adalet Bakanlığımız olmak üzere Barolar Birliği, hukuk fakülteleri ve konunun ilgili bütün taraflarınca başarı sıralaması şartının daha yukarı çekilmesi yönünde görüş ifade edilmiş ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da Yükseköğretim Kurulundan bu yönde bir düzenleme yapması talep edilmişti. Kamuoyunun da desteklediği başarı sıralaması şartındaki iyileştirme, kalite açısından girdi esaslı olumlu sonuçlar üretecektir.”

    Mimarlık programında 2019’daki 8 bin 783 kontenjanın 6 bin 561’i doldu, dolmayan 2 bin 222 kontenjan, sırasıyla vakıf, KKTC ve devlet üniversitelerindeydi. 2020 yılında 8 bin 132 kontenjanın 6 bin 412’si doldu ve dolmayan kontenjanlar 2 bin 222’den 1720’ye geriledi. Boş kontenjanların, 827’si vakıf, 537’si devlet, 307’si KKTC üniversitelerinde yer aldı.

    Öğretmenlik programlarında ise 2019’da toplam 42 bin 838 kontenjanın 2 bin 177’si boş kalırken, 2020’de 43 bin 501 kontenjanın 42 bin 592’si doldu ve 909’una yerleştirme yapılamadı.

    Mühendislik bölümlerine meslek icra sınavı

    Raporda, 2019’da başarı sıralaması şartı dolayısıyla mühendislik programlarında 16 bin 930 boş kontenjan kaldığı ve böylece mühendislik eğitimi için yeterli temel bilgisi bulunmayan öğrencilerin buraya girmesinin mümkün olmadığı, 2020’de ise mühendislik programlarında belirlenen kontenjanın 11 bin 904’ünün boş kaldığı belirtilerek, şu değerlendirme yapıldı:

    “Geçen seneki durum üzerine, mühendislik programlarıyla ilgili yapılan analiz ve planlama sonucu bu sene boş kontenjanlarda ciddi oranda düşüş gerçekleşmiştir. Bu iyileşmenin önümüzdeki yıl daha güçlü şekilde gerçekleşmesi için çalışma ve düzenlemeler devam edecektir. Bu iyileşmenin bir plan çerçevesinde ve tedrici olarak gerçekleşmesinde yarar görülmektedir. Mühendislik programlarında 40 soru üzerinden bazı testlerde yüzde 10 ham başarı gösteremeyen öğrencilerin mühendislik fakültesine yerleşmesi ihtimali düşünüldüğünde başarı sıralama şartının ne denli önemli ve anlamlı bir işlevi olduğu da ortaya çıkmaktadır.”

    Başarı sıralaması şartının önemli ancak sadece bir girdi düzenlemesi olduğu ve bunun başkaca düzenlemelerle de desteklenmesinin gerektiğine işaret edilen raporda, bu yıl yeni nesil mühendislik programlarına da sistemde yer verilmeye başlanması, laboratuvarların değerlendirilmesi, mühendislik eğitimi için asgari şartların güncellenmesi gibi bazı düzenlemelerin devamının gelmesi ve bu programlara ilişkin öğrenci görüşleri ve memnuniyet düzeyinin de YÖK’ün öncelikli konuları arasında olduğu bildirildi.

    Raporda, bu programlara ilişkin, “Mühendislik programlarındaki bu durumu, yapılacak girişim ve düzenlemeler ile klasik mühendisliklerin dönüşümü/evrimi ve yeni nesil mühendislikler için bir fırsat olarak değerlendirmek de mümkündür. Bununla birlikte yetkin/yüksek mühendislik için meslek icra sınavının yapılmasının bu programların eğitim ve öğretim düzeyine ve kalitesine büyük katkı sağlayacağı düşünülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

    Diğer başarı sıralaması şartı veren bölümler

    Bu sene başarı sıralaması şartı uygulanmaya başlayan diş hekimliği programında 7 bin 913 toplam kontenjanın 267’si boş kaldı. Dolmayan 267 kontenjanın 17’si vakıf, 95’i KKTC üniversitelerinde yer aldı.

    İk kez başarı sıralaması şartı uygulanmaya başlanılan eczacılıkta ise 3 bin 972 toplam kontenjanın 3 bin 925’i doldu. Boş kalan 47 kontenjanın KKTC üniversitelerinde olduğu görüldü.

    YÖK’ün raporunda, başarı sıralaması şartına ilişkin şunlar kaydedildi:

    “Yükseköğretimde kaliteyi önceleyen Yeni YÖK’ün katılımcı bir süreç sonucunda sisteme kazandırdığı değerlerden birisi olan başarı sıralaması şartı, amacına uygun işlemektedir. Toplumun bütün kesimlerince kabul gören YÖK’ün bu uygulamasının başarılı bir şekilde işlediğinin göstergesi, bu uygulamanın daha da genişletilmesinin Bakanlıklar, üniversiteler, meslek örgütleri ve diğer paydaşlar tarafından istenmesinden ve bu hususun Kalkınma Planı’na girmiş olmasından da anlaşılmaktadır.”

    Açık öğretim programları

    Örgün öğretimdeki doluluk oranlarına ilişkin olumlu ve parlak tablonun açık öğretim için de geçerli olduğu vurgulanan raporda, 2018’de açık öğretim programlarında doluluk oranının yüzde 73,83, 2019’da yüzde 85,41, bu yıl ise yüzde 91,42 olarak gerçekleştiği belirtildi.

    Bu yükselişte açıköğretim programlarına ilişkin uygulanan rasyonel planlamanın yanı sıra bu programlara ilişkin YÖK’ün kalite odaklı kararlarının etkisinin büyük olduğu anlatılan raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

    “Açık öğretim programlarına giriş koşullarının aynı isimli örgün programlardakine benzer hale getirilmesi ve kontenjan sınırlaması şartının konulması, açık öğretim programlarının ölçme değerlendirme sistemine yönelik YÖK tarafından alınan birtakım iyileştirici kararlar, yükseköğretim sistemimizde özellikle kalite odaklı uyguladığımız politikalarla uyumlu bir tablo oluşturmuştur. Önümüzdeki yıllarda bu olumlu yükselişin devam etmesi beklenmektedir. Bu anlamlı iyileşme, 4 sene önce belirlenen plana uygun olarak sürmektedir.”

    Temel bilimler programlarına yerleşme sayılar

    Rapora göre, biyoloji programındaki 2 bin 79 kontenjana 2 bin 78 öğrenci yerleşti ve doluluk yüzde 99,3’ten yüzde 99,95’e yükseldi.

    Fizik programındaki1405 kontenjana 1404 öğrenci yerleşti ve doluluk yüzde 95,77’den yüzde 99,93’e ulaştı.

    Kimya programındaki 2 bin 254 kontenjana 2 bin 254 öğrenci yerleşti ve doluluk yüzde 99,68’den yüzde 100’ü buldu.

    Matematik programındaki 5 bin 298 kontenjana 5 bin 298 öğrenci yerleşti ve doluluk yüzde 99,70’den yüzde 100’e çıktı.

    Bu kapsamda, 2019’da temel bilimler programlarına toplam 10 bin 329 öğrenci yerleşirken, 2020’de sayı 11 bin 34 oldu. Programların dördünde de doluluk çok yüksek olmakla birlikte özellikle kimya ve matematik programlarındaki doluluk oranı, en fazla talep gören tıp programıyla yarışır duruma geldi.

    Temel bilimlerdeki doluluk oranlarına ilişkin YÖK raporunda, “Ülkemizin bilgi temelli gelişiminin zeminini oluşturan temel bilim programlarına öğrencilerimizin ilgi göstermesi ülkemizin iktisadi kalkınmasına önemli katkılar sunacaktır. Bu programlara ilişkin YÖK’ün başarı bursu uygulaması, bilim dünyası için bir ilk olan YÖK-TEBİP (Temel Bilimlerde Üstün Başarı Sınıfı) gibi projeler bu programların tercih edilme oranlarını artırmıştır. Bu Yeni YÖK’ün üstün değer atfettiği bu programlara yönelik gösterdiği hassas yaklaşımının bir sonucudur. Bu hassasiyet devam edecektir.” ifadelerine yer verildi.

    Felsefe programları

    YÖK Destek bursları kapsamında burs verilen programlar arasına bu yıl felsefe programı da dahil edilmişti.

    Felsefe programında 2019’da yerleşen sayısı 2 bin 248, boş kontenjan ise 501 iken, bu yıl yerleşen sayısı 2 bin 594, boş kontenjan ise 28 oldu. Bu kapsamda, 2019 doluluk oranı yüzde 81,69 iken, bu yıl yüzde 98,93 olarak gerçekleşti.

    YÖK raporunda bu duruma ilişkin, “Geçen yıla göre düşen kontenjanlara rağmen yerleşen aday sayılarının artması ve boş kontenjanların ciddi oranda azalması YÖK’ün başlattığı girişimin felsefe alanında bir farkındalığın oluştuğunu da göstermektedir. Sadece bilgiye sahip insanlar değil dünya ve hayatı yorumlayabilme kabiliyetine sahip insan gücünün yetiştirilmesi bakımından bu sonuç sevindiricidir. Yükseköğretim Kurulunun bu alanda alacağı tedbir ve vereceği destekler ilerleyen yıllarda da devam edecektir.” açıklaması yapıldı.

    YÖK Destek Bursları kapsamında desteklenen programlar arasında yer alan su ürünleri mühendisliği programına ise 2019’daki 347 olan kontenjana 201 aday yerleşti. 2020 yılı için ise toplam kontenjan 363, yerleşen aday sayısı 358, boş kontenjan sayısı ise 5 oldu. Artan kontenjana rağmen yerleşen aday sayılarında da artış yaşandığına ve doluluk oranının yüzde 100’e yaklaştığına işaret edilen raporda, “Yükseköğretim Kurulu ülkemizin öncelikli ve stratejik alanları olarak gördüğü ziraat ve su ürünlerine destek vermeye ve farkındalık oluşturmaya devam edecektir.” ifadesi kullanıldı.

    YKS’ye ilişkin değerlendirme

    Raporda, YKS’ye ilişkin şu değerlendirmeler yer aldı:

    “Küresel salgın döneminde yükseköğretim sistemleri çok güçlü ülkeler de dahil hemen her sistem çalkantı yaşarken ülkemizde sorunsuz olarak gerçekleştirilen 2020 YKS’nin verilerinin, istikrar içinde bir süreç ile gelişme ve iyileşmeyi göstermesi, YÖK’ün isabetli kararlarına, yükseköğretim sistemimizin sağlamlığına ve üniversitelerimize duyulan güvenin önemli bir göstergesidir. Bu sene olağanüstü şartlarda sınava giren öğrencilerimiz üzerindeki gerginliği azaltmaya yönelik olarak sınav süresini uzatmamızın sonuçlarının olumlu olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca AYT ile puan havuzlarını genişletmiştir. Bu her iki düzenleme sistemsel bir değişiklik olmayıp sadece bu sene sınava giren öğrenciler için geçerlidir.”

    Türkiye’de kimi zaman basına aksettiği şekilde üniversiteye giriş sisteminin sıklıkla değişmediğine işaret edilen raporda, “10 yıl sonunda, tekrar edilegelen ve doğruymuşçasına sunulan yanlışın aksine, bir defa değişmiştir. Üç yıl önceki bu değişiklik de tekamül yolunda olmuştur. Diğer bir ifadeyle 13 yıllık bir zaman zarfında bir defa sistem değişikliği olmuştur. Sınav sisteminin sık sık değiştiği şeklindeki gerçek dışı ifadelerin kimi sahiplerinin eğitim öğretim adına konuşması ve bir kısmının da akademik unvanlarının bulunması ayrıca düşündürücüdür.” ifadeleri kullanıldı.

    Raporda, bu sene üçüncü defa uygulanan YKS sisteminin, YÖK’ün kamuoyu önünde öğrencilere ve ilgili tüm paydaşlara yönelik verdiği taahhütlerine uygun şekilde, salgın döneminin en sıcak anlarında öğrenci lehine baraj puanında iyileştirme ve sınavda süreyi uzatma gibi sistemsel olmayan detaydaki iki farklı uygulama hariç, herhangi değişiklik bulunmaksızın gerçekleştiği ifade edildi.

    Raporda, ayrıca şu değerlendirmeler yapıldı:

    “Sosyal adalet ve fırsat eşitliğini sağlayan, başarıyı önceleyen, sözel ve sayısal okuryazarlığı sorgulayan, ezberciliği değil muhakeme ve analiz kabiliyetini öne çıkaran Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın kurgusundaki sağlamlık popülizmden uzak rasyonel planlamayla olumlu sonuç üretmeye devam etmektedir. Dolululuk oranları devlet üniversiteleri, vakıf üniversiteleri, KKTC’deki üniversitelerde, ayrıca lisans, ön lisans, örgün ve açık öğretim programlarında, yani bütün başlıklarda ve kategorilerde önemli kabul edilecek bir düzeyde artmıştır. Sonuçlar kamuoyu önünde beyan ettiğimiz hedeflere tam olarak uygunluk göstermektedir. YÖK’ün başarısının veya performansının sadece bir sınavla ölçülemeyeceği ve sınav sonuçlarının bu konunun en önemli kriteri olamayacağı açık olmakla birlikte bunun zaman zaman böyle sunulması dolayısıyla, YÖK olarak yaptığımız planlamaların başarılı sonuçlar ürettiğini büyük bir memnuniyetle ifade etmek isteriz.”

    Bu başarılı sonucun arkasında veriye dayalı bilimsel zeminde sürdürülen büyük gayret ve uzun soluklu çalışma kadar tecrübe birikiminin, liyakat ve ehliyet anlayışının da payının bulunduğu belirtilen raporda, “Yükseköğretimde tecrübenin hiçbir alternatifinin olamayacağı ve karar mekanizmalarında muhakkak yararlanılması icap ettiği bu vesileyle bir defa daha görülmüştür. Bu dönemde üniversitelerin boş kalacağı, başta vakıf üniversitelerinde olmak üzere çok büyük sayıda boş kontenjan oluşacağı yönündeki tahminlerin YÖK’ün tecrübe ve veriye dayalı planlamaları karşısında gerçekleşmediği ortadır.” ifadelerine yer verildi.

    Yeni YÖK’ün yükseköğretim sistemini bilimsel bir zeminde tecrübeye dayalı olarak tedrici şekilde yeniden yapılandırdığı bildirilen raporda, şunlar kaydedildi:

    “Sistemin pek çok alanındaki iyileştirmeler 5 yıl önce dediğimiz gibi, sistemin bütününde artık hissedilir bir değişimi de beraberinde getirmektedir. YÖK artık başlatmış olduğu yetki devirleri süreci ile günlük rutin işlerden ziyade üst düzey planlama ve projelere, yükseköğretim politikalarına yönelmekte, enerjisini bu istikamette harcamaktadır. Bu olumlu tablodan cesaret alarak Yükseköğretim Kurulu olarak önümüzdeki günlerde kalite ve liyakat odaklı önemli yeni adımlar atmayı planlamaktayız.”

  • Öğrencilere müjde! Artık e-devletten alınacak

    Öğrencilere müjde! Artık e-devletten alınacak

    Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK), üniversiteler tarafından verilen öğrenci transkript belgelerinin (not dökümü belgesi) standart bir formda, Türkçe ve İngilizce olarak e-Devlet üzerinden dijital ortamda verilebilmesi için çalışma başlatıldığı açıklandı.

    YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada, çalışma kapsamında bazı üniversitelerin transkript örnekleri incelenip üniversiteler ile istişareler yapılarak taslak bir transkript belgesinin oluşturulduğu belirtildi. Söz konusu taslak belgenin bütün üniversitelere gönderilerek, yetkililerinin görüş ve önerilerinin alındığı kaydedilerek, “YÖK’e iletilen bu öneriler doğrultusunda taslakta güncellemeler yapılarak belgeye son şekli verilerek bütün üniversitelere gönderildi. Bu çalışmaların ardından YÖK, kendi bilgi işlem sistemi ile üniversite bilgi sisteminin uyumunun sağlanarak YÖK’ün e-devlet sistemi üzerindeki alanından ‘e-transkript belgesi’nin verilebilmesi için gerekli bütün veri girişlerinin bir ay içerisinde tamamlanması hususunda üniversitelere yazı yolladı” denildi.

    ‘DİJİTAL ORTAMDA ÜCRETSİZ ALINABİLECEK’

    E-transkript belgesi çalışmalarının, ekim ayının sonuna doğru tamamlanarak kasım ayı içerisinde öğrencilerin hizmetine sunulmasının planlandığı belirtilerek, “Çalışma bittiğinde ülkemizdeki devlet ve vakıf, bütün üniversitelerde hali hazırda öğrenci olan ve mezun olacak öğrenciler, yurt içinde ve yurt dışında istedikleri her yerden dijital ortamda çok kolay ve hızlı erişim sağlayarak, e-devlet kapısı üzerinden e-transkript belgesini ücretsiz olarak alabilecekler. Önceki yıllarda mezun olan öğrencilerin transkript belgeleri ise üniversitelerin imkânları doğrultusunda yapılacak ek çalışmalar neticesinde bir müddet sonra e-devlet sistemine yüklenecek. Yabancı dilde transkripte ihtiyaç duyulması halinde çok sayıda üniversite bu hizmeti sunamadığı için öğrenci ve mezunlar, transkriptlerini tercüme bürolarında para karşılığı tercüme ettirmektelerdi. Bu durum özellikle il dışından veya ülke dışından başvuru yapan öğrenci ve mezunlar için zaman ve maddi kayba yol açmakta idi. YÖK tarafından sağlanacak bu hizmet sayesinde öğrenciler tercüme masraflarından kurtulacağı gibi yatay geçiş yapması halinde e-transkript belgesine çok kolay erişim sağlayabilecek. Üniversiteler de bu çalışma sayesinde kırtasiye giderlerinden tasarruf ederek, personel ve iş yükü masrafını azaltacak” ifadesine yer verildi.

    ‘OLASI SAHTE BELGELERİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLECEK’

    E-Devlet üzerinden verilecek belgenin kişi ve kurumlar açısından daha güvenli olacağı belirtilerek, şöyle denildi:

    “Bu sayede sahte transkript belgelerinin çıkarılması neredeyse imkânsız hale gelecek. Çalışmanın tamamlanmasıyla öğrenciler internete erişim sağlayabildikleri her yerden e-devlet aralığıyla barkotlu ve kare kodlu transkript belgesi alabilecek. Belgenin ibraz edildiği kurumlar ve kişiler söz konusu transkripti e-devlet üzerinden barkod numarası ile veya YÖK Mobil uygulaması ile kare kod aracılığıyla doğrulayabilecek.”

  • Eğitim fakültelerinde ‘yetki devri’

    Eğitim fakültelerinde ‘yetki devri’

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, “Eğitim fakültelerindeki öğretmenlik programlarının ders, müfredat ve kredilerine YÖK değil yükseköğretim kurumları karar verecek. Bu ‘yetki devri’, eğitim fakülteleri ve öğretmenlik programlarıyla ilgili tarihi bir karar olarak değerlendirilebilecek niteliktedir” dedi.

    YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada, üniversitelere ‘yetki devri’ sürecini başlatıp, başta Yükseköğretim Programları Danışma Kurulu ve Yükseköğretim Kalite Kurulu gibi kurulların kurulması olmak üzere pek çok konuda düzenlemeler yaparak üniversitelere ‘yetki devri’ gerçekleştirdiklerini anımsattı.

    ‘TARİHİ BİR KARAR’

    Prof. Dr. Saraç, “Bu kapsamda son olarak yaptığımız yetki devri ile Eğitim Fakültelerimizdeki öğretmenlik programlarındaki derslerin, müfredatların ve kredilerin belirlenmesinde artık YÖK değil yükseköğretim kurumlarımızın ilgili kurulları karar verecek. Eğitim Fakülteleriyle ilgili bu önemli düzenlememiz üniversitelerimize çok geniş bir hareket serbestisi tanımakta olup bu ‘yetki devri’, Eğitim Fakülteleri ve öğretmenlik programlarıyla ilgili tarihi bir karar olarak değerlendirilebilecek niteliktedir” dedi.

    ‘ÖĞRENCİLERİMİZİN ÖĞRETMENLİK AŞKLARINA GÜVENİYORUZ’

    Prof. Dr. Saraç, YÖK’ün yükseköğretimle ilgili konularda genel çerçeveyi çizdikten sonra üst düzeyde düzenleme yapması, daha sonra süreci izleme, değerlendirme ve denetleme ile sürdürmesinin doğru olduğunu hatırlatarak, “Yeni YÖK olarak, üniversitelerimizin ehliyet ve kabiliyetlerine, hocalarımızın alanlarına ilişkin akademik ve mesleki hassasiyetlerine, öğrencilerimizin de öğretmenlik aşklarına güveniyoruz. Aileleri tarafından bizlere emanet edilen sevgili öğrencilerimiz başta olmak üzere, bütün akademik ve idari personelin sağlığının karar süreçlerimizde en fazla dikkat ettiğimiz husus olduğunun altını çizmek isteriz” ifadesini kullandı.