Etiket: yunanistan

  • Yunanistan’dan Türk gazetecilere tehdit

    Yunanistan’dan Türk gazetecilere tehdit

    Yunanistan’ın Meis Adası’na haber çalışmaları için giden Anadolu Ajansı (AA) Atina ekibi, Türkiye düşmanı ırkçı bir Yunan internet sitesi tarafından ajanlıkla suçlanıp tehdit edildi.

    AA Atina Temsilcisi Tevfik Durul ve fotomuhabiri Ayhan Mehmet dün Yunanistan’ın başkentinden uçakla Rodos Adası’na, oradan da gemiyle Meis Adası’na ulaştı.

    AA ekibinin haber çalışmaları için akşam saatlerinde Meis Adası’na ayak basmasından birkaç saat sonra Yunanistan merkezli Türkiye karşıtı ırkçı Turkikanea.gr internet sitesi provokatif bir metin yayımladı. Metinde, “Neden Türk vatandaşı MİT ajanlarının Meis’e gitmelerine izin veriyoruz? Neden adaya ayak basmalarına izin verdik. Bu MİT ajanlarının ne yapmak istediklerini bilmiyor muyuz? Umarız yetkililer gerekeni yaparlar!” şeklinde kışkırtıcı ifadeler kullanıldı.

    Sitede, AA Temsilcisi Durul’un yalnızca Yunan makamlarının elinde bulunması gereken pasaport kimlik sayfası fotoğrafının yayımlanması dikkati çekti.

    Irkçı sitenin Durul’un Atina-Meis seyahati boyunca herhangi bir yerde paylaşmadığı pasaport kimlik sayfasını nasıl temin ettiği konusunda Yunan makamlarından açıklama bekleniyor.

    Irkçı yayın organının paylaşımında AA fotomuhabiri Ayhan Mehmet de doğum yeri bilgileri paylaşılarak kışkırtmaya alet edildi.

    Kazancı: Yunan makamları güvenli ortamı temin etmeli

    AA Genel Müdürü Şenol Kazancı, konuyla ilgili açıklamasında, ırkçı Yunan sitesinde böyle bir yayın yapılmasını kınayarak “Haber takibi için adaya giden iki gazetecinin hedef gösterilmesi basın özgürlüğüne vurulmuş ağır bir darbedir.” dedi.

    Kazancı, küresel bir haber ajansı olan AA’nın gazetecilik faaliyeti yürüten muhabirlerinin dünyanın her köşesinde olduğu gibi Meis Adası’nda da gündemi ve sıcak gelişmeleri yakından takip ettiğine işaret etti.

    “Yunan makamları AA muhabirlerine güvenli şekilde çalışma ortamı temin etmelidir.” çağrısında bulunan Kazancı, şunları söyledi:

    “Arkadaşlarımızın sadece Yunan makamlarının elinde olması gereken kimlik ve pasaport bilgilerinin nasıl sızdırıldığı konusunda Atina yönetiminden bir açıklama ve özür bekliyoruz.”

    İletişim Başkanı Altun: Bedelini ödersiniz

    İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Yunan makamlarının Meis’te görev yapan AA çalışanlarını faşist bir internet sitesi eliyle hedef gösterdiğini belirtti.

    Basın özgürlüğü dersi vermeye kalktıkları Türkiye’de Yunan gazeteciler istediği gibi çalışırken bir AB üyesinin mafya devleti gibi davranabilmesinin düşündürücü olduğunu vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

    “Buradan Yunan makamlarına sesleniyorum: O gazeteci arkadaşlarımızın saçının teline zarar gelirse bunun bedelini ödersiniz. En zor koşullarda gazetecilik görevini ifa eden Anadolu Ajansını tehdit ederek, hedef göstererek, bilgilerini ifşa ederek susturmak kimsenin harcı değildir.”

  • Yunanistan’daki en kalabalık mülteci kampında ilk virüs vakası

    Yunanistan’daki en kalabalık mülteci kampında ilk virüs vakası

    Yunanistan’da bulunan ve en kalabalık mülteci kampı olan Midilli Adası’ndaki Moira Kampı’nda, Somalili erkek mültecide bugün koronavirüs tespit edildiği açıklandı.

    Koronavirüslü kişinin, Somalili 40 yaşındaki bir erkek olduğu ve Atina’ya gitmek isterken kampa geri götürüldüğü ve o günden beri kampta yaşadığı ifade edildi. Yetkililer, Midilli Adası’na vakayla ilgilenmek üzere Ulusal Halk Sağlığı Örgütü (EODY) uzmanlarından oluşan bir ekibin beklendiğini açıkladı. Adaya gelecek sağlık uzmanlarının koronavirüslü kişiyle temasa geçen kişileri tespit edeceği ifade edilirken, kamp 14 gün süreyle girişe ve çıkışa kapatıldı.

  • AK Parti Sözcüsü Çelik’ten ABD’ye tepki

    AK Parti Sözcüsü Çelik’ten ABD’ye tepki

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ”ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırması tümüyle yanlış bir karardır. Rum yönetimi Ada’da istikrarsızlığı ve çözümsüzlüğü üreten taraftır. Bu karar, Rum yönetiminin hukuksuz taleplerini teşvik etmektir” dedi.

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu kaldırması kararına tepki gösterdi.

    Twitter’dan açıklama yapan Çelik, şu ifadeleri kullandı:

    ”ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırması tümüyle yanlış bir karardır. Rum yönetimi Ada’da istikrarsızlığı ve çözümsüzlüğü üreten taraftır. Bu karar, Rum yönetiminin hukuksuz taleplerini teşvik etmektir.

    Türkiye ve KKTC, hukuk, diplomasi ve hakkaniyet dışında hiçbir yolla karar almaya zorlanamaz. Biz hakkaniyet temelinde müzakereden yanayken, Yunanistan korsan anlaşmalarla bu zemini tahrip etmiştir. Güney Kıbrıs Yönetimi asla Kıbrıs Türklerinin haklarını gaspedemez.”

  • Yunanistan panikte! Yeni silahlar aldılar

    Yunanistan panikte! Yeni silahlar aldılar

    Yunan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin “diyalog çağrılarına kulak asmayarak, tahriklerini sürdürdüğü ve bölgede kargaşacı rolünü oynamaya devam ettiğini” ileri sürerek, “Yunanistan’a şantaj yapılamaz. Bölgedeki tüm ülkelerle deniz yetki sınırları anlaşmaları sağlama çabalarımızı sürdüreceğiz” dedi. Yunanistan ayrıca, bir karşı Navtex de yayınladı. Yeni Türk Navtex’i öncekilere kıyasla Meis adasına daha yakın bölgeleri kapsıyor.

    SİLAHA 10 MİLYAR EURO

    Yunan Maliye Bakanı Hristos Staikouras rakam belirtmemekle birlikte “Başbakan Miçotakis’ten, Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcı gücünün takviye edilmesi için talimat aldım” diyerek, Yunan medyasında yer alan, 7-10 milyar Euro’luk bir silahlanma programının hazırlandığına ilişkin haberleri doğruladı. Yunan basını, Fransa’ya 12-18 adet Rafale tipi savaş uçağı ve 2 fırkateyn ile Almanya’ya denizaltılar için torpil siparişleri verileceğini yazdı. Sikorsky tipi helikopterler ve savaş uçakları için gerekli yedek parçaların satın alınacağı da kaydedildi. Yunanistan, 1996’daki Kardak Krizi’nden sonra 8 yıl içinde yaklaşık 50 milyar Euro olarak hesaplanan bir silahlanma yarışına girmişti. Söz konusu harcamalar, 2010’da başlayan ve geçen yıla kadar süren ekonomik krizin önemli nedenlerinden biri olmuştu. Fransız “Europa 1” televizyonunun Fransa’ya ait “Charles de Gaulle” uçak gemisinin, “bilinmeyen bir misyon çerçevesinde” bu ay başlarında Doğu Akdeniz’e geleceğine ilişkin iddiası ise Atina’da memnuniyet yarattı.

    YUNAN VE RUM İKİLİSİNİ MARAŞ KORKUSU SARDI

    YUNANİSTAN ve Kıbrıs Rum yönetimi, Doğu Akdeniz’den sonra kapalı Maraş kenti ile ilgili kaygılanıyor. Rum medyası, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın bu cuma New York’ta BM ve ABD’li yetkililerle temaslarında Maraş’ı gündeme getireceğini yazdı. KKTC, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana kapalı tutulan turistik Maraş kentini ekim ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra açmayı planlıyor.

  • Yunanistan’a kaçarken yakalanan 6 FETÖ şüphelisi tutuklandı

    Yunanistan’a kaçarken yakalanan 6 FETÖ şüphelisi tutuklandı

    Edirne’de, Yunanistan’a kaçarken yakalanan 6 Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) zanlısı tutuklandı.

    Alınan bilgiye göre, güvenlik güçleri, Doyran köyü yakınlarındaki 1. derece askeri yasak bölgede rutin göreve çıktı.

    Kontrollerde, yasa dışı yollardan Yunanistan’a kaçmaya hazırlanan, aralarında meslekten ihraç edilen öğretmen ile esnafın da yer aldığı H.A, Z.Ö, Y.B, Y.Y, A.B. ve D.Y. yakalandı.

    Gözaltına alınan 6 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı.

  • Gemi komutanlarına ‘vur emri’ yetkisi verildi

    Gemi komutanlarına ‘vur emri’ yetkisi verildi

    Eski İstihbarat Daire Başkanı ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu, ‘Gemi komutanlarına vur emri yetkisi’ başlığıyla yayımlanan yazısında sözlerine “Fransa’dan sonra ABD ve Yunanistan donanmasının ortak tatbikat düzenlemesi Doğu Akdeniz’de gerilimi artırdı. Türkiye’nin Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki tatbikatlarına karşı tatbikat ilan etmesi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları Yunanistan başta olmak üzere arka planda Yunanistan’a destek veren ülkelerde de tansiyonu yükseltti” diye başladı.

    Orakoğlu şöyle devam etti:

    “Merkel sadece günler öncesinde Fransa’yı Doğu Akdeniz’de gerilimi artırmakla suçlarken ne olmuştu da AB ülkelerinin Atina’nın tezlerini ciddiye almak ve haklı olduğu yerde Yunanistan’ı desteklemek zorunda oldukları açıklamasını yapmıştı. Doğu Akdeniz’de, çatışma dahil her türlü seçenek için hazırlık yapan TSK, angajman seviyesini gemi komutanına kadar indirerek gemi komutanlarına olası bir tacizde Ankara’ya sormadan ‘vur emri’ yetkisi verildi.

    Doğal olmayan bu gelişmeler Doğu Akdeniz’de sadece Türkiye ile Yunanistan anlaşmazlığı ötesinde hegemonik küresel güçler ile Batı’nın Türkiye’ye karşı Mavi Vatan’da ikinci bir Sevr haritasını dayatmaya çalıştıklarını ortaya koyuyordu. Mavi Vatan’daki bu yeni Sevr Haritası ‘Ege’yi tamamen Yunan denizi olarak kabullenip Doğu Akdeniz’de bizi İskenderun Körfezi ve Antalya Körfezi’ne, batıda karasularımıza hapsediyor.

    Akdeniz’de Rusya’nın, Çin’in, İran’ın güneyden çevrelenmesi, ABD jeopolitiğinin önemli parametreleri. Dolayısıyla ABD, bu bölgede kendi politikalarını uygulatabilmek için Türkiye’nin hizaya sokulmasını istiyor. Çünkü Türkiye, soğuk savaş sonrası kendi milli, yerli ve bağımsız politikalarına yöneldi ve bu politikalarından vazgeçmiyor. Bunun başında da tabii ki Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki, Ege’deki çıkarları geliyor. ABD veya AB’nin Türkiye’ye karşı ambargo tehditleri silah yaptırımlarının tüm gayesinin Türkiye’yi hegemonyanın istediği çizgiye zorlamak olduğu anlaşılıyor.

    TÜRKİYE İKİNCİ SEVR’E DİRENİYOR

    Türkiye ise bu kez Mavi Vatan’daki ikinci Sevr’e direniyor. Kolonyalist ülkelerin yıllar önce hazırladığı yeni işgal planlarını bozacak hamleleri kararlılık ve cesaretle atıyor. Zira Türkiye, savunma sanayisini, ordusunu, donanmasını çok güçlendirdi. Türkiye Doğu Akdeniz’de çıkarlarını sonuna kadar savunacak ve asla geri adım atmayacaktır. ABD ve Batı, Türkiye’nin savunma sanayiinde, denizde ve havada kendilerine karşı çıkabilecek güce erişebileceğini beklemiyorlardı. Türkiye ülkesinin bekasını tehlikeye sokan dış ülkelerde üsler kurması Batı’nın eski Türkiye’yi dizayn ettiği günlere dönme arzusunun hayal olduğunu gözler önüne seriyor.

    Türkiye 50’nin üzerinde muharip ve destek gemisi ile Akdeniz’de bulunuyor. Oruç Reis’in çalışma yaptığı saha adeta çelikten kalkanla çevrilirken, hiçbir yabancı savaş gemisinin bu sahaya girmesine izin verilmiyor. Yunan denizaltılarının bu dönemde aktif olduğu, Türkiye’nin ise denizaltı savunma harbini en üst seviyede yürüttüğü kaydediliyor. Satıhtan veya deniz altından sahaya giremeyen Yunanistan cephesi, uçaklarla Türkiye’ye gözdağı vermeye çalışıyor. Fakat uzmanlar, bunun Türkiye için yalnızca bir ‘sinek vızıltısı’ olabileceğini kaydediyor.

    ‘SAVAŞ ÇIKARSA KAZANAN TÜRKİYE OLUR”

    Doğu Akdeniz’deki sıcak gelişmeleri ve Ege’de yükselen tansiyonu değerlendiren uzmanlar, ABD ve Batı desteği ile Akdeniz’e inen Yunanistan’a Türkiye’nin izin vermeyeceğini, Atina’nın uluslararası hukuk çerçevesinde Batı’dan beklediği desteği almayacağını ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz ve Ege’de telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayabileceğini kaydetti.

    Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan ve azmettirici devletler arasında gerilim sürerken bölgedeki Türk üstünlüğünü manşetine taşıyan Alman Die Zeit gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğalgaz rezervlerine yönelik taviz vermek istemediğini belirterek ‘Türkiye hakkı olanı alacak’ ifadelerini kullandı. İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesi ise, Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışmanın çıkması durumunda kazanan tarafın Türkiye olacağını belirtti.

     

  • Yunanistan’dan gerilimi tırmandıracak hareket

    Yunanistan’dan gerilimi tırmandıracak hareket

    Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, gerginliğin dinmesine katkıda bulunmayan açıklamalar yaptı. Bakan, Rum yönetimi ile de deniz yetki sınırlarını belirleyeceklerini belirtti.

    Yunan Dışişleri Bakanı Dendias haftalık “Real News” gazetesindeki demecinde “Yunanistan’ın zaman içinde ve elverişli şartlar oluştuğunda, Kıbrıs Rum yönetimi ile de deniz yetki sınırlarını belirleyeceğini” söyledi. Ayrıca, “Libya parlamentosu hazır olduğunu bildirdi. Libya ile de görüşmeler yapacağız” dedi.

    MUHALEFET ELEŞTİRDİ

    Bura karşın ana muhalefetteki Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) milletvekili ve Dışişleri eski Bakanı Yorgo Katrugalos aynı gazetedeki demecinde, Yunan hükümetinin, Mısır ile imzaladığı deniz yetki sınırlarına ilişkin anlaşmaya Türkiye’nin bu kadar tepki göstereceğini hesaplamadığını vurguladı. Katrugalos, “SYRİZA iktidarı döneminde hem egemenlik haklarımızı korumuş, hem de Türkiye ile diyaloğu canlı tutmuştuk. Dönemin Başbakanı Aleksis Çipras dört defa Türkiye’ye gitmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Atina’yı ziyaret etmişti” şeklinde konuştu. Öte yandan, Yunanistan’ın İyon Denizi’nde karasularını 6 milden 12 mile genişletmesi ile ilgili Yunan medyasında birbirinden farklı şu yorumlar dikkat çekti:

    Kathimerini: “Miçotakis, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşma çerçevesinde, Ege adaları ve Girit’e çok yakın mesafelerde yeni arama çalışmaları ilan etmesi halinde Atina’nın nasıl tepki göstereceğinin sinyalini verdi.”

    Proto Thmea: “Miçotakis, İyon Denizi’nde 12 mil ilan ederken, Türkiye’nin tepki göstermesine itina ederek dikkatli davrandı. Türkiye’ye ‘İşi uç noktalara götürmemek niyetinde olduğu’ mesajını verdi.”

    Dokumento: “Miçotakis, İyon Denizi’nde 12 mil ilan etmekle, Türkiye’nin ‘Ege’nin özellik arz eden bir denizdir’ tezini de kabul etmiş oldu. Böyle bir şeyin iç politikada yaratabileceği tepkileri düşünerek ‘kara sularını genişletme hakkını, gelecekte diğer deniz alanları için kullanabileceğini’ söyledi.”

    SİLAHLANMAYA YÖNELDİLER

    Yunan kurmaylar, biri 2020-2021, diğeri de 2020-2025 için iki ayrı silahlanma programı üzerinde çalışıyor. Yunan medyasına göre hükümet, “Oruç Reis” krizi üzerine, 10 yıl süren ekonomik kriz nedeniyle silahlı kuvvetlerde uygulanan “kemer sıkma” politikalarına son verilmesini kararlaştırdı. Bu çerçevede ilk aşamada, 1-1.5 milyar Euro harcanarak önemli bölümü uçamaz durumda olan 44 adet Fransız Mirage savaş uçağının yanı sıra, kara ve deniz kuvvetlerindeki arızalı helikopterler için derhal gerekli yedek parça siparişi verilecek. Ayrıca, Almanya’dan satın alınan 214 tipi ve 209 tipi denizaltılar için 33 yeni torpil ile 4 adet Sikorsky helikopteri de satın alınacak. 5 yıllık silahlanma programında da aslan payını Fransa’nın alacağı öngörülüyor.

    FRANSA İLE ANLAŞMA

    Yunan Hava Kuvvetleri’ne 12 ila 18 adet Rafale tipi savaş uçağının satın alımı için müzakereler sürüyor. Rafale savaş uçakları geçen hafta Doğu Akdeniz’de Fransa, Yunanistan, İtalya ve Kıbrıs Rum yönetiminin katılımı ile gerçekleştirilen ortak tatbikatta yer almıştı. Deniz kuvvetleri için ise 4 fırkateynin modernizasyonunun yanı sıra Fransa’dan yeni fırkateynler (2 ila 2.5 milyar Euro değerinde) satın alınması planlanıyor. Silahlanma programında, Yunanistan’ın destekçileri İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden de bazı silah satın alımlarının bulunduğu belirtildi. Yunanistan’ın, silahlanma programlarının yanı sıra Fransa ile yeni bir savunma işbirliği anlaşması imzalaması da bekleniyor. Yunan medyasına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis söz konusu anlaşmayı muhtemelen 10 Eylül’de imzalayacak.

  • Merkel: Yunanistan’ı AB olarak desteklemek görevimiz

    Merkel: Yunanistan’ı AB olarak desteklemek görevimiz

    Berlin’de yıllık yaz sonu basın toplantısını düzenleyen Şansölye Angela Merkel, Doğu Akdeniz’deki gerilimden Rusya ile ilişkilere, Belarus’taki protestolardan ABD başkanlık seçimlerine bir dizi konuda değerlendirmelerde bulundu:

    • (Doğu Akdeniz krizinde) AB üye ülkeleri olarak hepimizin, Yunan dostlarımızın haklarını ve söylediklerini ciddiye alma ve haklı oldukları yerde destekleme görevimiz var. Ancak ben gerilimin artmaması için çaba sarf ettim. Bu bazen sadece her iki tarafın tekrar tekrar konuşmasıyla mümkündür. Ekonomik bölgelerin pay edilmesine ilişkin oradaki tartışmalar ancak birlikte yürütülebilir. Almanya, bunun için çaba sarf ediyor.
    • Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yoğun olarak Türkiye ilişkilerini ele aldık. Bu ilişkiler çok yönlü. Türkiye, NATO müttefikidir. İhtilaf, iki NATO üyesi arasında. Bu bizi kayıtsız bırakamaz. Bu nedenle bile ittifak içindeki bu şeyleri açıklığa kavuşturmak lazım.
    • (Bir soru üzerine) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bugün bir görüşme öngörmüyoruz. Ancak onunla çok sık konuşuyoruz. Her zaman olduğu gibi bir görüşme olduğunda ivedilikle sizi bilgilendireceğiz.
  • Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan kritik mesajlar

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan kritik mesajlar

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Libya’da üs kurulacağı iddiasına ilişkin, “Orada eğitim merkezleri kurmak suretiyle Libyalı kardeşlerimize Silahlı Kuvvetler mensuplarımız eğitim veriyor. Mesele bundan ibaret. Bunun herhangi bir şekilde abartılması doğru değil.” dedi.

    Bakan Akar, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

    Türkiye’nin Libya ile 500 yıllık bir tarihi geçmişi, ortak kültürü, kardeşliği olduğuna işaret eden Akar, 1974 Kıbrıs Harekatı sırasında Türkiye’ye en yakın davranan ve en ciddi desteği sağlayan ülkelerin başında Libya’nın geldiğini hatırlattı.

    İki ülke arasındaki tarih ve kardeşliğin unutulmadığını, Libya’nın içinde bulunduğu sıkıntılı durumda Türkiye’nin yardım etmesinin hem milli hasletler hem de insani değerler gereği olduğunu, aynı zamanda hukuki bir metne bağlandığını dile getiren Akar, şöyle konuştu:

    “Geçtiğimiz dönemde Konsey Başkanı olarak Serrac tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza, Cumhurbaşkanımız ile İngiltere, İtalya, ABD, Cezayir ve NATO’ya birer mektup yazıldı. Buna olumlu cevap veren tek lider Cumhurbaşkanımız oldu. Şimdi diğer ülkeler davete icabet etmiyorlar. Herhangi bir yardım, orada onlara, barışı, huzuru, güvenliği sağlayacak katkıda bulunmak istemiyorlar. Ondan sonra davete icabet eden, risk ve sorumluluk alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, TSK’yi suçlamaya kalkıyorlar çeşitli şekillerde.”

    Türkiye’nin Libya’daki muhatabının BM tarafından tanınan, ülkenin tek otoritesi olduğunu ifade eden Akar, “Bu kadar aleni, açık veriler, dayanaklar varken siz bu olayları bir şekilde çarpıtmaya kalkarsanız toslarsınız. Bundan bir şey çıkmaz. Biz gayet açık ve net, şeffaf bir şekilde, uluslararası kurallara, tarihe, ortak değerlerimize uygun bir şekilde orada bulunuyoruz. Bizim orada yapmaya çalıştığımız şey, Libyalı kardeşlerimizle askeri eğitim iş birliği, danışmanlık konusunda onlara yardımcı olmak. Bunu yapmaya çalışıyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile geçen haftalarda Libya’ya yaptığı ziyaretin ardından TSK’nin ülkede üs kuracağına yönelik bazı haberlerin çıktığı hatırlatılan Akar, “Onlar eğitim merkezleri. Orada eğitim merkezleri kurmak suretiyle Libyalı kardeşlerimize Silahlı Kuvvetler mensuplarımız eğitim veriyor. Mesele bundan ibaret. Bunun herhangi bir şekilde abartılması doğru değil.” dedi.

    “Askeri çözüm yerine siyasi çözüm”

    Libya’da el yapımı patlayıcılar ve mayınlar nedeniyle arasında çocukların da bulunduğu çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini belirten Akar, Türkiye’nin gönderdiği timlerle el yapımı patlayıcı ve mayınları etkisiz hale getirmek için çalıştığını vurguladı.

    Türkiye’nin çalıştırdığı hastaneyle Libyalılara destek verdiğini, insani yardım konusunda her şeyin yapıldığını söyleyen Akar, şöyle devam etti:

    “Biz Berlin Süreci’ni destekliyoruz, Sayın Serrac bunu destekliyor. Burada yine kaçan Hafter oldu. Bu kadar aleni konuları görmeyip Türkiye’yi suçlayıcı bir bakışla olaya yaklaşmak insanları gerçeğe götürmez. Bunu herkesin görmesi lazım. Biz orada hem insani hem uluslararası hukuka uygun anlamda faaliyetler yapıyoruz, elimizden geldiğince de bu faaliyetleri sürdüreceğiz. Oradaki Libyalı kardeşlerimizle beraberiz. Bizim oraya varmamızla birlikte dengelerin değiştiğini herkes gördü. Oradaki varlığımızı sürdürmek suretiyle bize düşen ne varsa, bunları yaptık, yapacağız. Biz ‘askeri çözüm olmaz’ diyoruz. Askeri çözüm dursun. O ayrı bir şey. Askeri çözüm yerine siyasi çözüm.”

    Libya’nın bütünlüğünü savunduklarını, ateşkesin kalıcı hale gelmesi, istikrarın sağlanması ve Libyalıların rahat, huzur, güven ve refah içinde yaşamalarını istediklerini aktaran Akar, “Bizim amacımız bu. Her zaman söylediğimiz gibi, Libya, Libyalılarındır diyoruz.” ifadesini kullandı.

    Türkiye’nin bu çerçevede çalışmalarını sürdürdüğüne, Libya’nın siyasi bütünlüğünü sağlaması için de her türlü katkıyı sağladığına, Libyalıların da bunun farkında olduğuna dikkati çeken Akar, “Bir de şunu söylüyoruz; 2011’de bazı ülkeler tarafından Suriye’de yapılan hataların Libya’da da tekrarlandığını endişeyle takip ediyoruz.” diye konuştu.

    “Hiçbir şekilde bölünmenin uygun olmadığını görüyoruz”

    Almanların Sirte ve Cufra’nın silahsızlandırılmış bölge olması teklifine ilişkin değerlendirmesi sorulan Bakan Akar, şunları kaydetti:

    “2015’te varılan bir anlaşmada Sirte ve Cufra alınmıştı ordan. En azından bu ateşkes çalışmalarına başlamak için, oradan başlamak lazım. ‘Oradan geriye gidiş olmaz’ diyoruz. Sirte ve Cufra’yı da silahsızlandırıp, bir şekilde görüşme oradan başlarsa görüşmelerin sağlıklı ilerleyebileceğini ve çözüme çok daha kolay ulaşabileceğimizi değerlendiriyoruz, görüyoruz.”

    Akar, “Ateşkesi de silahsızlandırılmış bölgeleri de destekliyor musunuz?” sorusuna ise “Bu ateşkes herhangi bir şekilde Libya’nın ikiye bölünmesi anlamında değil, bu siyasi görüşmelerin başlaması, siyasi görüşmelerin yapılması ve tek Libya, tek Libya nüfusu. Hiçbir şekilde bölünmenin uygun olmadığını görüyoruz, söylüyoruz.” cevabını verdi.

    “Tovuz’da yapılan saldırıyı da şiddetle kınıyoruz”

    Azerbaycan Türkü’nün, Türkiye’nin öz kardeşi olduğunu vurgulayan Akar, şöyle konuştu:

    “Dolayısıyla biz ‘iki devlet tek milletiz’. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tabii ki biz burada tarafız. Haktan, hukuktan, kardeşten ve kardeşlikten tarafız. Bu Tovuz’da yapılan saldırıyı da şiddetle kınıyoruz. Durup dururken, hiç ortada bir sebep yokken böyle bir saldırgan tutumu gerçekten kınıyoruz. Yapılan saldırının hiçbir savunulur tarafı olmadığını da herkesin görmesini bekliyoruz.”

    Tatbikatlarla, eğitim iş birliği konularındaki çalışmalarla Azerbaycan Türkü’nün yanında olduklarını herkesin bilmesi gerektiğini dile getiren Bakan Akar, “Olacağız. Bunun pazarlığı söz konusu değil. Elimizden geldiğince eğitim iş birliği konusunda, çeşitli tatbikatlarla iş birliğimizi sürüdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ermenistan, akılla, mantıkla düşünerek işler yapmıyor. Ermenistan, arkasındaki birtakım güçlerden güç almak suretiyle kendi gücünün, kendi boyunun çok üstünde işlere girişiyor. Bunun da bir çıkar yolu olmadığını görmeleri lazım. Geçen sene ve yıllar içinde bunu görmeleri lazım. Tarihe baktığımızda 1915 olaylarıyla alakalı, oradaki ne kadar yanlış olduğunu değerlendirmeleri, ortaya atılan iddiaların ne kadar yanlış olduğunu ben söylemiyorum, Amerikan milli arşivindeki İngiliz istihbarat subaylarının, Amerikan istihbarat subaylarının raporları söylüyor. Gerçekten maalesef bir şekilde medyayı kullanmak suretiyle, çeşitli dünyadaki mevcut birtakım networkleri kullanmak suretiyle Türkiye’ye karşı, Türk’e karşı maalesef böyle birtakım medya katliamları, akademik katliamlar gerçekleşmiştir. Bu da onlardan biri. Gerçekte bizimle alakası olmayan bir İngiliz, bir Amerikalı raporunu yazıyor.

    Raporda özetle diyor ki ‘gittik her tarafı gezdik, oradaki köylerin karakterinden anlaşıldı ki Türk köyleri yakılmış, Ermeni köyleri ayakta. Camiler yakılmış, yıkılmış, kiliseler duruyor. Raporlar Amerikan arşivinde. Öncelikle bizim akademisyenlerimize şiddetle tavsiye ediyoruz, bunları görmelerini ve kullanmalarını. Bizim dostumuz ve müttefikimiz dediğimiz Amerikalılar da Avrupalılar da buna bakmaları lazım. Bütün mesele önyargıda toparlanıyor. Önyargılı olarak baktığınızda, başlangıçta ‘Türkler haksız, Ermeniler haklı’ diye meseleye girdiğinizde hiçbir gerçeği göremiyorsunuz, hiçbir gerçeği duyamıyorsunuz. Biz insanları aklıselime ve entelektüel namusa davet ediyoruz. Entelektüel namusu olan ne olursa olsun ‘doğru budur’ diyebilir. Maalesef muhataplarımızda pek bunu göremiyoruz.”

    Fransa’yı da entelektüel namustan uzaklaşmış olarak gördüklerini ifade eden Akar, “Manş Adaları’ndaki sizin savunduğunuz görüşler, fikirler, ilkeler bunlarken, buraya geldiğinizde niye bunu değiştiriyorsunuz. Niye aynı şeyleri söylemiyorsunuz. Orada iki kere iki dört, buraya gelince iki kere iki beş… Yok olmaz.” dedi.

    Fransa’nın Yunanistan’a destek vermesine ilişkin Akar, “Bu taksimi kurt yapmaz’ diye biliyorsunuz noktayı koyduk. Dolayısıyla bunun geçerliliği yoktur, bunun sürdürebilirliği yoktur. Bu yanlış hesap mutlaka bir yerden dönecektir.” ifadelerini kullandı.

  • Mikrofon açık kalınca Alman bakanın Türkiye sözleri ifşa oldu

    Mikrofon açık kalınca Alman bakanın Türkiye sözleri ifşa oldu

    Doğu Akdeniz’de Ankara-Atina arasında gerilim devam ederken, Almanya arabuluculuk ve ortamı sakinleştirmek için önceki gün Yunanistan ve Türkiye’ye gelmişti. Görüşmelerin nasıl geçtiği ise Alman Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer’in mikrofonu açık kalınca ortaya çıktı.

    Almanya, son haftalarda tırmanan gerilimi sonlandırmak için arabuluculuk çalışmalarını hızlandırmış ve önceki gün Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Atina ve Ankara’da temaslarda bulunmuştu.

    Bu hamle uluslararası kamuoyunda pozitif bir gelişme olarak lanse edilirken dün akşam Almanya’nın başkenti Berlin’de Avrupa Birliği ülkelerinin savunma bakanları bir araya geldi. Kritik zirve öncesinde kameralara poz veren Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell arasındaki bir diyalog mikrofonlar açık kalınca ortay açıktı.

    Alman siyasetinde yükselen bir isim olan bakanın sözleri gündem oldu.

    MİKROFONLARI FARK ETMEDİLER

    Joseph Borrell, mikrofonların açık olduğunu bilmeden Almanya’nın arabuluculuk çabalarını Alman Savunma Bakanı’na sorunca, Kramp-Karrenbauer çok net açıklamalarda bulundu.

    Mikrofonların açık olduğunu bilmeyen Kram-Karrenbauer, Borrell’in görüşmeler nasıl gitti sorusuna, “Zor geçti. Yunanistan tarafı biraz daha sorunsuzdu fakat Türkiye tarafı gerçekten çok zorluydu” ifadesini kullandı.