Etiket: zehirli

  • Bu mantardan tükettiyseniz dikkat!

    Bu mantardan tükettiyseniz dikkat!

    Sonbaharda mevsim yağmurlarının artması ile mantar bolluğu yaşanmaya başladı. Ormanlık ya da çayırlık alanlarda mantar toplayan vatandaşların birçoğu ise zehirlenme şüphesi ile hastanelere başvuruyor. Yüzde 70’i ormanlarla kaplı olan Kastamonu’da, mantardan kaynaklanan zehirlenme vakaları arttı. Mantar sebebiyle yaşanan zehirlenmelere karşı uyarılarda bulunan uzamanlar, bazı zehirlenmelerin ölüme sebep olabileceğine dikkat çekti. Konu ile ilgili konuşan Kastamonu Üniversitesi İhsangazi Meslek Yüksekokulu Veterinerlik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Gülay Giray, Türkiye’de yaygın olan ve zehirlenmelerin yüzde 95’ine sebep olan ‘köygöçüren’ mantarına karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.

    “Mantarlar bitki değildir, fungus aleminde yer alırlar”

    Mantarların bitki olmadığını söyleyen Giray, “Bazı kaynaklarda baktığımız zaman mantarları bitkiler gurubunda gösteriyorlar. Mantar bitki değildir. Mantar ayrı bir ‘fungus alemi’ dediğimiz grup içerisinde yer alır. İnsanların büyük kısmı mantarları bitki olarak düşünüyor. Mantarları incelediğimiz zaman mantarlar sonbahar ve ilkbahar aylarında yağışlar başladıkları zaman kendilerine uygun gelişecek bir ortam bulurlar ve bu mevsimlerde gelişmeye başlarlar. O yüzden daha çok biz, zehirlenmeleri sonbahar ya da ilkbahar aylarında görüyoruz. Makro mantarları sınıflandırdığımız zaman yenen mantarlar, yenmeyen mantarlar ve zehirli mantarlar olarak üç guruba ayırıyoruz” dedi.

    “Türkiye’de tespit edilen 100 mantar çeşidi zehirlidir”

    Türkiye’de tespit edilen mantar türlerinden 100 tanesinin zehirli olduğunu belirten Gülay Giray, “Türkiye genelinde 2 bin 400 tane mantar tespit edilmiştir. Bu mantarların 100 tanesi zehirli, 10 tanesi öldürücü, 300 çeşit yenen mantarımız var. Bu yenen mantarların 40 tanesini de semt pazarlarında görebiliyoruz. Kastamonu pazarında da kanlıca, ayı mantarı, kestane mantarı, kuzugöbeği, tavukayağı, gelincik gibi mantarları da görebiliyoruz. Yenmeyen mantarlar zehirli değiller ama onlarında yapısının sert olması, görüntüsünün kötü olması ve kötü kokması sebebiyle bu mantarları tüketmiyoruz. Yenen mantarlar genellikle amatör dediğimiz kırsal kesimdeki insanlarımız tarafından toplandığı için bazen zehirli mantarlarla karıştırılabiliyor. Bu da insanlarda zehirlenmelere neden olabiliyor” diye konuştu.

    “Türkiye’deki zehirlenmelerin yüzde 95’i Köygöçüren mantarından kaynaklanıyor”

    Mantarlar hakkında bazı yanlış inanışların olduğuna değinen Giray, “Bir de zehirlenmeye neden olan yanlış inanışlar var. Bu yanlış inanışlar yüzünden de halkımız zehirlenebiliyor. ‘Zehirli mantarı ve yenen mantarı yan yana görmeyiz’, diye düşünebiliyorlar. Halbuki yan yana bile yetişebiliyor. ‘Zehirli mantarı kopardığınız zaman içi mavileşir’ ya da ‘mantarımız zehirli değilse şapkasından kopardığınız zaman herhangi bir değişiklik meydana gelmez’, ‘çayırda yetişen mantarlar zehirli değildir’, mantar piştiği zaman zehri gider’, ‘mantarı tuz ya da sirke ile kaynattığımız zaman zehri gider’, ‘pişirirken içerisine gümüş ya da kaşık koyduğumuzda kararıyorsa bunlar zehirli mantardır’, gibi yanlış inanışlar var. Bunlar da insanların zehirlenmesine neden olabiliyor. Özellikle mantarların içerisinde köygöçüren (amanita phalloides) dediğimiz bir türümüz var. Bu tür genellikle saman mantarıyla çok fazla karıştırılıyor. Türkiye’deki zehirlenmelerin baktığımız zaman yüzde 95’i bu mantar yüzünden meydana geliyor. Köygöçüren mantarını yedikten 8 saat ile 12 saat içerisinde belirti vermeye başlıyor. Türkiye’de yaklaşık 100 kadar mantar zehirlenmesi kayıt altına alınmıştır. Fakat bunun dışında da kayıt altına alınmayan mantar zehirlenmelerini de biliyoruz. Bu yüzden 100’den daha fazla sayıda mantar zehirlenmesi meydana geliyor” şeklinde konuştu.

    “Mantar zehirlenmeleri ölüme kadar götürebiliyor”

    Mantar zehirlenmelerine dikkat edilmesi gerektiğin belirten Giray, “Mantar zehirlenmelerinin belirtileri mantarın zehir türüne göre 2 saat ile 6 saat sonrası meydana geliyor. 2 saat sonraki belirtiler sersemlik, uyku, tansiyon düşüklüğü, nabızda artış, ağızda metal tadının gelmesi, yüz ve boyunda kızarıklık gibi belirtiler meydana geliyor. 6 saat sonra ise bulantı, kusma, ishal, ateş, karın ağrısı, karaciğer ve böbreklerde metabolizmada bozukluklar. Hatta bunun sonucunda koma ve ölümde meydana gelebiliyor. Eğer mantar yedikten sonra böyle bir belirtimiz var ise evimizde halk arasında yine şöyle bir inanış var. ‘Yoğurt yiyelim, süt içelim, bir ilacı kullanalım’ gibi inanışlar var. Asla bunlar yapılmaması gerekiyor. En yakın sağlık kuruluşuna başvurulması lazım. Hatta mümkün ise yediğimiz mantarın bir örneğini de yanımızda götürmemiz lazım. Sağlık kuruluşuna gittiğimiz zaman da görevlilere ne mantarı yediğimizi, hangi saatte yediğimizi, ne kadar yediğimizi, evde başkasında da bu belirtilerin olup olmadığını söylememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Mümkünse kültür mantarı tüketelim”

    Kültür mantarının tüketilmesi noktasında tavsiyelerde bulunan Giray, “Eğer mantar tüketmek istiyorsak, mümkünse kültür mantarı tüketmemiz bizim için en sağlıklısı olur. Tabii ki kültür mantarını da satın alırken üstünde açıklayıcı etiketi olup olmadığına, son kullanım tarihine dikkat etmemiz gerekiyor. Mantar zehirli olmayabilir ama bu mantarların üzerinde de mikro-organizma gelişebilir. Eğer hemen mantarı pişirmezseniz bu mikro-organizmalar mantarın üzerinde üreyerek yine bizlerin gıda zehirlenmesi geçirmesine neden olabiliyor. Yine mantarlar alerjik yiyeceklerdir. Kişi mantar tüketirken dikkat etmesi gerekiyor, alerjik durumlarda ortaya çıkabilir” dedi.

  • Zehirli mantar 6 yaşındaki Nisanur’un sonu oluyordu

    Zehirli mantar 6 yaşındaki Nisanur’un sonu oluyordu

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde geçtiğimiz sene 15 Temmuz’da Yavuz ailesi, Kurban Bayramı’nın 3’üncü günü ormandan topladıkları mantarı mangalda pişirdi. Aileden yaklaşık 15 kişinin tükettiği mantardan 3 kişi zehirlendi. 6 yaşındaki Nisanur, yaşının küçük olması ve bağışıklık sisteminin gelişmemiş olması sebebiyle durumu ağırlaştı. İlk olarak İnegöl Devlet Hastanesi’ne götürülen küçük Nisanur, sonrasında Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, durumunun daha da ağırlaşması üzerine Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi.

    Yoğun bakımda tedaviye alınan Nisanur için doktorlar ‘acil karaciğer’ nakli arayışına girdi. Zamanın giderek azaldığı endişeli bekleyiş devam ederken, Nisanur’un hikayesindeki inanılması güç olaylar o dakikadan itibaren başladı. Yaklaşık 1,5 önce yaşanan o günü anlatan Uludağ Üniversitesi Organ Nakil Koordinatörü Kerem Selimoğlu, “Bayram tatili olduğu için bütün sağlık çalışanları izine ayrılmıştı. Ancak ben nöbete kalmıştım. Sonra Yüksek İhtisas Hastanesinden Nisanur’un zehirlendiği acil karaciğer nakli olması gerektiği haberi geldi. Ne yapacağımızı şaşırdık. Çok fazla bir umudumuz yoktu. Çünkü karaciğerin ebatlarının aynı olması, kan gurubunun uyması gerekiyordu. Ulusal koordinasyon merkezini aradık. Görevli arkadaşlara, ‘5 yaşındaki çocuk için karaciğer arıyoruz’ dediğimde bana ‘Yaşı kaç demiştiniz?’ diyerek hemen kan gurubunu sordular. Bende ‘0’ deyince, ‘gerçekten mi inanamıyorum’ dediler. ‘Evet bizde çok üzüldük elimizden geleni yapacağız’ dediğimde ise, ‘Evet elimizden geleni yapacağız. Ama ben onun için söylemedim. Konya’da 2,5 yaşında bir donör var. Kalbini Ege Üniversitesi kabul etti. Böbrekleri Akdeniz Üniversitesi kabul etti. Fakat karaciğeri takacak uygun bir alıcı bulamıyorduk. Bunun üzerine siz aradınız ve zamanlamanız harika’ dediler. Normalde acil çağrıyı yaparsınız ve günlerce beklersiniz. Hatta bu bekleme sırasında hastayı kaybedebilirsiniz bile. Bu sefer tam tersi bir durum oluştu. Donör sistemde alıcısını bekliyordu” dedi.
    Daha sonra her şeyin daha hızlı olması gerektiğini belirten Selimoğlu, Nisanur’un çok fazla vakti olmadığını dile getirerek, “, “Bizim araç ile Konya’ya kısa sürede gitmemiz çok zor, buradan ekip gidecek çıkarım yapacak ve geri dönüp nakil ameliyatına girecek. Böyle durumlarda devletimiz her zaman arkamızda. Uçak Ege Üniversitesi için hazırlanmıştı. Bizim içinde hazırlanacaktı. Fakat sabahı bulabilirler demişlerdi. Konya’dan rica ettim böbrekleri çıkartırken bizim içinde karaciğeri çıkartabilir misiniz? diye. Onlar da hocaları ile konuşup çıkartmayı kabul etti. Bize çok şanslısınız dediler. Çünkü çıkarımı yapacak genel cerrahımız aslında Malatya’da eğitimdeydi. Bayram neticesi ile buraya gelmişti, ailesinin yanında bulunuyordu. Burada da ikinci inanılmazı yaşamış olduk. O gece bu organizasyon sorunsuz bir şekilde sonuçlandı. Konya’da, alınan karaciğer, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı uçakla Bursa’ya getirildi. Acil ameliyata alınan Nisanur’a 15 Temmuz günü nakil yapıldı. Nakil sonrası karaciğerinin uyum sağladığı Nisanur, sağlığına kavuştu. Burada en büyük pay ise 2,5 yaşında çocuğunu kaybeden ailenin o anda organlarını bağışlamasıdır” diye konuştu.

    Babası ve annesi ile birlikte Bursa Şehir Hastanesi’nde düzenlenen Bölge Koordinasyon Toplantısı’na katılan Nisanur 1,5 yılın ardından etrafına gülücükler saçtı. Kızının inanılmazı sor süreci yaşadığını belirten Yalçın Yavuz, “Kızım çok şükür kurtuldu, o gün yaşadıklarımız bir biz bir de Allah bilir. Bütün emeği geçen doktorlarımızdan Allah bin kere razı olsun. O gün kızımız çok kötü bir haldeydi, Şevket Yılmaz Hastanesi’ne götürdük, orada teşhis konuldu ve Uludağ Üniversitesi Hastanesi’ne getirdik. O gün doktorlarımız elinden geleni yaptılar, hepsine sonsuz teşekkür ederim. Çok kısa sürede nakil yapılacak organ bulundu ve kızımız kurtuldu. Kızım mantardan zehirlendi, hastaneye getirdiğimizde karaciğer yetmezliği teşhisi konuldu ve yüzde birlik bir kurtulma şansı olduğu söylendi. Olayın yaşandığı gün 14 Temmuz günü biz köydeydik, mantar topladık ve 15 kişi o mantarı yedik. Yeğenim, eşim ve kızım rahatsızlandı, eşim ve yeğenim ayakta atlattılar ama kızım istifra etmeye başladı ve ateşi yükseldi. Uludağ Üniversitesi Hastanesi doktorları elinden geleni yaptılar ve kızımı kurtardılar. Bize “yüzde birlik bir şansı var. Her an her şeye hazırlıklı olun” dediler. Biz o esnada ne yapacağımızı bilemedik, çok çaresiz kaldık. Allah bütün emeği geçen doktorlarımızdan razı olsun” dedi.

    Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ekrem Kaya ise, “Türkiye ve Avrupa’ya örnek olacak şekilde bir organ bağış trendi yakalamıştık. Pandeminin yok ettiği bu başarıyı tekrardan elde etmek istiyoruz. Bu süreçte herkese görev düşüyor. Eskiden bu başarıyı basının desteği ile elde etmiştik. İnşallah şimdi de devam edecek. Nisanur bize bir mantar zehirlenmesinden dolayı başvurmuştu, zamanımız çok dardı, o sırada başka bir ilde bir verici çıktı. Ekipleri toparladık ve çok kısa bir zaman içerisinde tam bir ekip çalışmasıyla, organ nakli yapıldı. Bu gibi durumlar insanı çok mutlu ediyor. İnşallah bu haberler ile insanlardaki ve sağlık çalışanlardaki duyarlılığı arttırır ve eski başarımızı elde ederiz” şeklinde konuştu.

    Başka bir organ nakliyle hayata tutunan 43 yaşındaki Nail Tuncer de, “Böbrek yetmezliğim vardı. Protein kaçağından kaynaklı. 4 yıldır ev diyalizi yapıyorum. Diyaliz netice veriyordu. Ama yüzde 60 – 70’lerde bir temizlik yapıyordu. Başka bir hastanede nakil başvurusunda bulundum ama çağıran kimse olmadı. Bursa Şehir Hastanesi’nde hocamızı duyduk ve kaydımızı buraya aldırdık. Bir nakil çıkmıştı. Ama kadavra için çağrıldığımda çapraz dokularımız uyuşmadı ve başka bir hastaya nakil oldu. İkinci kez çağrıldığımda çapraz dokularımız uyuştu ve nakil yapıldı. Allah’a şükürler olsun. Şu anda sağlıklı bir insan gibi hayatımı sürdürüyorum. Nakil sırası bana geldiğinde heyecanlandım. “Anlatılmaz yaşanır” diye bir kelime vardır bizzat onu yaşadım. Diğer hastanede 4 yıl sonuç çıkmasını bekledim. Ama hiçbir netice olmadı. Bursa Şehir Hastanesi’nde ise 5 ay gibi bir sürede organ bulundu. Ailemde annem ile babamı 2012 senesinde kaybettim, bu yüzden ailemden organ verebilecek hiç kimse olmadı” diye konuştu.

  • Isırığı sinir hücrelerini yerle bir ediyor

    Isırığı sinir hücrelerini yerle bir ediyor

    Dünyanın en zehirli örümceklerinden olan ‘Argiope lobata’ Baskil ilçesi Gemici köyünden görüntülendi. Hasan Kıstırak’ın tarafından bahçede görüntülenen örümcek dünyanın en zehirli örümcekleri arasında gösteriliyor. Bu örümcek türü, güçlü zehri ile insan vücudundaki sinir hücrelerini öldürerek can kayıplarına neden olabiliyor.

  • Dünyanın en zehirli örümceği Sivas’ta görüldü

    Dünyanın en zehirli örümceği Sivas’ta görüldü

    Sivas kent merkezinde yaşayan Güney Nair, ailesi ile doğa yürüyüşüne çıktı. Bir süre yürüyüş yapan Nair, yerde büyük bir örümcekle karşılaştı. Ne tür bir örümcek olduğunu bilmeyen Nair, örümceğin fotoğraf ve videosunu kayda aldı. Bir süre gözlemlenen örümcek daha sonra gözden kayboldu. Nair eve geldiğinde örümcek hakkında araştırma yaptı. Yaptığı araştırmada bu örümceğin daha önce Balıkesir, Gümüşhane, Eskişehir ve Malatya gibi illerde ortaya çıkan ‘Argiope lobata’ isimli örümcek olduğunu öğrendi. Dünyanın en zehirli örümcek türlerinden biri olduğu bilinen bu örümceklerin güçlü zehri ile insan vücudundaki sinir hücrelerini öldürerek can kayıplarına neden olduğu söyleniyor.

    “Dikkat çekiciydi”

    Güney Nair, örümceğin dikkat çekici olduğunu belirterek, “Oğlum ve eşimle doğa yürüyüşü yaptığımız bir sırada yerde büyük bir örümcek fark ettik. Dikkat çekiciydi. Fotoğraf ve videosunu çektik. Eve geldiğimde küçük bir literatür çalışması yaptığımızda bu örümcek türünün argiope lobata olarak adlandırılan son derece zehirli bir tür olduğunu, ülkemizde nadiren görüldüğünü ve son zamanlarda Eskişehir ve Malatya’da da gözlemlendiğini öğrendim. Yurttaşlarımızın uyarıldığını öğrenince her ne kadar akademik anlamda uzmanlık alanımız olmasa da sorumlu yurttaşlar olarak çevremizde yaşayanların zarar görmemesi düşüncesiyle bu örümcek hakkında ilgilileri ve yetkilileri bilgilendirme gereği duyduk” dedi.

  • Ofise giren zehirli yılan korkuttu

    Ofise giren zehirli yılan korkuttu

    Olay, Kızılay Mahallesinde bir ofisin içerisinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, mahalle içerisinde bulunan bir ofise giren yılan korku dolu anların yaşanmasına neden oldu. Ofiste bulunan vatandaşların fark ederek büyük panik yaşadığı olayda ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Ekipler yaklaşık yarım saat süren bir çalışma sonrası Kocabaş cinsi zehirli yılan olduğunu tespit etti. Kimseniz zarar görmediği olayda itfaiye ekipleri yakaladıkları yılanı doğaya salarken, ofis çalışanları ve vatandaşlar derin bir nefes aldı.

  • Fabrikaların zehirli atıkları armut bahçelerine aktı

    Fabrikaların zehirli atıkları armut bahçelerine aktı

    Yolda otomobili ile seyir halinde olan bir vatandaş, yoldaki rögar kapağının patladığını ve içinden kızıl renkli suların yolun kenarında bulunan armut bahçelerine aktığını gördü.

    O anları kayıt altına alan vatandaş, kızıl renkli suyun fabrikaların kimyasal atığı olduğunu söyledi. Daha önce de böyle manzarayla karşılaştığını ifade eden vatandaş, “Yıllardır bu rögara bir çare bulamadılar, etrafta da hiç yetkili yok” diyerek sitem etti.

  • Zehirli uğur böceği örümceği

    Zehirli uğur böceği örümceği

    Adnan Menderes Mahallesi Pazar Yeri üzerinde görülen böcek, emekli öğretmen Halil Altıntaş tarafından cep telefonu kamerası ile fotoğraflandı.  Açıklama yapan Altıntaş,

    Pazar alışverişinden eve dönerken pazar yeri üstünde elimde poşetler varken seri hızda giden örümcek gözüme takıldı. Fotoğrafını çekip pazar poşetimde bulunan dondurma kabına örümceği incelemek üzere aldım. İnternet üzerinden araştırınca kırsal bölgelerde nadir görülen uğur böceği örümceği, Latincesi ‘Esus Cinnaberinus’ olduğunu görünce çok tedirgin oldum. Örümceği hemen doğal ortama saldım” dedi.

    Gördes’te ilk defa zehirli uğur böceği örümceği görüldüğünü belirten Altıntaş, bu örümceğin Gördes ilçesine nasıl geldiğini çok merak ettiğini söyledi.

  • Kuşadası’nda zehirli örümcek görüldü

    Kuşadası’nda zehirli örümcek görüldü

    Aydın’ın Kuşadası ilçesinde doğada piknik yapan bir aile tarafından uğur böceği örümceği olarak bilinen bir örümcek türünü tespit etti. Çocuklarına zarar verir düşüncesiyle durumu Kuşadası Belediyesi’ne bildirdi. Belediye ekiplerinin ihbarı üzerine bölgeye giden Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) üyeleri ise üzerinde dört siyah nokta bulunan kırmızı rengiyle ilgi çeken bir örümcek türü olan uğur böceği örümceği için görüldüğü alanlarda inceleme yapıldı. Herhangi bir başka uğur böceği örümceğine rastlanmadığını ifade eden EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü; “Örümcekle ilgili Entomolog Dr. Aylin Tüven’le görüşülerek, ailenin karşılaştığı örümceğin ülkemizin muhtelif yörelerinde görülen uğur böceği ya da kadife örümceği olarak bilinen bir tür olduğu tespit edildi. Aileyle görüşülerek tür hakkında bilgi verildi. Kırmızı rengi nedeniyle cazip gelebilen örümceğe özellikle çocukların yaklaşmamasını, dokunmamalarını ve büyüklerin zarar vermeden ortamdan uzaklaştırmaları konusunda aile bilgilendirildi” dedi.

    Sıcakların başlamasıyla birlikte doğada birçok sürüngen özellikle yılan ve böcek türlerinin görülmeye başlandığını hatırlatan Sürücü; “Zaman zaman insanlar onların yaşam alanlarına girerek bu tür canlılarla karşılaşabilir. Böyle durumlarda dikkatli olunmalı, ortamdan uzaklaşılmalı ve bu tür canlılara zarar verilmemelidir. Bu canlıların ekosistem içerisinde önemli işlevleri bulunmaktadır. Dikkat ve duyarlılık her iki tarafın zarar görmesini engelleyecektir” şeklinde konuştu.


    “Bu türün zehri insanları etkileyebilir”

    Çalışma alanları entomoloji, orman entomolojisi, böcek sistematiği ve biyoçeşitlilik olan Entomolog Dr. Aylin Tüven ise “Eresidae familyasına bağlı zehirli bir örümcek türü olan Eresus Kollari Rossi, Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar ve Kuzey Afrika’da yayılım gösterir. Yedi alt türü bulunmaktadır ki dünyada tehlikeli kabul edilen türler arasındadır. Türkiye’deki üç Eresus cinsine ait türünden biridir. Güneydoğu, Doğu, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinde geniş bir yayılım göstermektedir. Eresus Kollari türünün erkek bireylerine Mayıs, Haziran, Eylül ve Ekim aylarında nadir de olsa doğada, kırsal alanlarda, bitki çeşitliliğinin fazla olduğu kısımlarda hatta bahçe ve evlerde rastlanabilir. Bu türün zehri insanları etkileyebilir. Soktuğu yerde kısmi acı, ateş artışı, kalp atım hızında artış ve baş ağrısı oluşturabilir. Bu tür için ölüm vakası şimdiye kadar bildirilmemiştir. Ancak alerjisi olanlar, çocuklar ve bağışıklığı zayıf olan kişiler de etkisi bilinmemektedir. Doğada karşılaşılan zehirli veya zehirsiz birçok tür başka türlere benzeyebilir, çok çekici gelebilir ya da merak edebiliriz. Ama hiçbir türe önlem almadan çıplak elle dokunulmamalı, öldürülmemeli, uygun bir yöntemle ortamdan uzaklaştırılmalıdır ki zaten hareketlilikten dolayı kendisi uzaklaşacaktır. Zehirli olduğu düşünülen bir tür ise dokunmadan uzaktan fotoğraflayabilme imkanı var ise fotoğraflayıp uzmanlardan yardım alınmalıdır.

    Son günlerde insanların yoğun olarak bulunduğu doğal alanlarda türün görüldüğü ve zehirli diye öldürüldüğü haberleri gelmektedir ki bu türün ekosistem döngüsündeki görevleri göz önünde bulundurulmalıdır. Doğadaki kırkayak ve böcek popülasyonun düzenlenmesi açısından önemlidir. Bu nedenle nadir de olsa karşılaşıldığında hem kendi sağlığımız hem de doğal dengenin bozulmaması adına türe dokunulmaması ve öldürülmemesi gerektiği konusunda özellikle de çocuklarımıza bilgilendirilme yapılmalıdır. Bu tür Almanya’da ve Büyük Britanya’nın Dünya Doğa Koruma Birliğinin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde soyu tehlikedeki türler arasındadır. İngiltere’de Dorset Kontluğu’nda yeniden yayılmasına çalışılmaktadır” dedi.

  • Zehirli deniz kestanesi popülasyonunda toplu ölüm

    Zehirli deniz kestanesi popülasyonunda toplu ölüm

    Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonu konumundaki Antalya sahillerinde son yıllarda zehirli dikenlere sahip istilacı tür deniz kestanelerinin yoğunluğu gözlemleniyordu. Süveyş Kananı aracılığıyla Akdeniz kıyılarına gelen istilacı zehirli türün özellikle Antalya’da hızla popülasyonu artıyordu. Bu popülasyonu Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Gökoğlu ve öğrencileri yaptıkları eğitim dalışlarında sık sık görüntüledi. Özellikle falezler, kayalık ve taşlık bölgelerde koloni halinde görüntülenen dikenli zehirli deniz kestanelerinin, son günlerde toplu şekilde öldükleri görüldü. Gökoğlu ve ekibi kestanelerin koloni halinde yaşadıkları yerde olmadıkları, bulabildikleri kestanelerin ise ellerinde öldüğünü belirtti.


    Kızıldeniz orjinli uzun dikenli deniz kestanesinin Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz’e geçen türlerden biri olduğunu kaydetti.

    Akdeniz’de ilk önce Kaş daha sonra Konyaaltı bölgesinde tespit edildiğini dile getiren Gökoğlu, “Hızlı bir şekilde yayılıp Marmara Denizi’ne kadar girip dağılımını batıya doğru genişletti. İtalya’ya kadar ulaştı. Bu türün bu kadar hızlı çoğalması ilginçti. Denize girenler için risk oluşturuyordu. Dalganın olmadığı yerde ayağın basıldığı yere kadar yükselebilen bir türdü. Kayalık olmayan bölgeler için risk yoktu ama kayalık olan alanlarda ayağa batma riski vardı. Öldürücü değil ama acı veren bir zehir içeriyordu. Son zamanlarda türün çok yoğun görüldüğü Konyaaltı falez başlangıcında olmadığını gördük” dedi.

    “Koloni halinde yaşadıkları yerlerde ölümler”

    Deniz kestanesiyle ilgili Bodrum Sahillerinde toplu ölümlerinin olduğu bilgisine ulaştıklarını aktaran Gökoğlu, “Kemer Üç Adalar bölgesinde de ölümlerin olduğunu gördük. Antalya’da yaşanan fırtınanın ardından ulaşabildiğimiz bir kaç bireyin ölmek üzere olduğunu gördük. Son dalışımızda bir tane dahi deniz kestanesi göremedik. Konyaaltı falezler altında yaklaşık 15 dönümün üzerinde alanı taradık bir tane bile kestaneye ulaşamadık. Kayaların altına baktık, kestanenin yaşayabileceği tüm yerleri inceledik. Daha önce o bölgede koloni halinde yaşıyorlardı. O kadar çoklardaki belirli alanı kaplamışlardı. Son dalışımızda bir tane bile göremedik” diye konuştu.

    “Ölüm nedenleri”

    Deniz kestanelerinin toplu ölümleri hakkındaki düşüncelerini paylaşan Gökoğlu, “Fırtınadaki dalga ve akıntı nedeniyle dikenleri etkilenmiş olabilir. Bunun yanında viral bir salgın olabilir. Bir parazit, bakteriyel bir hastalık olması da çok güçlü bir neden. Bu tür canlılar yeni bir ortama geçtiği zaman çok çabuk kırılganlaşabilirler. Bunun nedenlerini araştıracağız. Sıçan Adası etrafında da bir araştırma yaptık, orada da ölümler vardı. Turizm açısından güzel haber, risk kalktı. İşgalci bir türün şuan riski kalkmış gibi görünüyor.

    Bodrum ve Ege tarafına da bakmak lazım. Bizim kıyılarımızda şuan yok denecek kadar az, çok büyük ölümler var. Bu ölümlerin nedenini bulup raporlamalıyız” ifadelerine yer verdi. Aralıklarla bölgeleri incelemeye devam edeceklerini belirten Gökoğlu, izlenimleri paylaşacaklarını sözlerine ekledi.

  • Hava kirliliği ‘zehirli’ seviyede

    Hava kirliliği ‘zehirli’ seviyede

    Çin Ulusal Meteoroloji Merkezinden yapılan açıklamada, ülkenin kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde yılın en yoğun kum fırtınalarının beklendiği bildirildi.

    Açıklamada, Sincan Uygur, Ningxia Hui ve İç Moğolistan Özerk Bölgeleri, Çinghay, Gansu, Şaanşi, Şanşi, Hıbey, Liaoning, Cilin ve Heylonciang eyaletleri ile başkent Pekin ve Tiencin şehirlerinin kum fırtınalarından etkileneceği belirtildi. Açıklama, Pekin-Tiencin-Hıbey bölgesi için bu yıl yapılan 3. kum fırtınası uyarısı oldu.

    Meteorologlar, kuzey çölleri ve steplerinin kış aylarında yetersiz yağış alması nedeniyle yer yüzeyinde biriken kum ve tozun, bahar aylarında güney bölgelerinin erken ısınmasıyla kuzeyden güneye esen rüzgarlarla taşınarak kum fırtınalarına sebep olduğunu kaydetti.

    Başkent Pekin’de, kum fırtınası nedeniyle hava kirliliği kritik seviyelere yükseldi.

    ABD’nin Pekin Büyükelçiliğindeki ölçüm istasyonunun verilerine göre, hava kirliliğine yol açan 2,5 mikrondan küçük parçacık miktarını gösteren “PM2.5” yoğunluğu, bu sabah itibarıyla 318’e, 10 mikrondan küçük parçacık miktarını gösteren “PM10” yoğunluğu 999’a çıktı.

    Uluslararası Hava Kalitesi Endeksine göre, söz konusu seviyeler, insan sağlığı açısından “zehirli” kategorisinde hava kirliliğine işaret ediyor.

    Dünya Sağlık Örgütü, yıllık ortalama 5 mikrogramın üzerindeki PM2.5 yoğunluğunu “insan sağlığına zararlı” kabul ederken, bu değerin üzerindeki hava kirliliğine maruz kalmanın solunum ve kalp damar hastalıklarına yol açabileceği uyarısı yapıyor.